Yeni Üyelik
4.
Bölüm

4. Bölüm

@hepumuttanoldu

✨✨✨


Söz üstünden iki gün geçmiş, gelini ile çeyiz alışverişi yapmak için haber yollamıştı gelinin köyüne Hacer Hanım. Düğünü tez zamanda edip alacaktı gelinini, eksiksiz çıkarma gayesinde idi.


Nalin'de fırsatı kaçırmadan 'yalnız gitmen icap etmez' demiş hazırlanmıştı, Ariya ile beraberinde gitmek için.


Parmağındaki bol yüzüğe alışamamıştı bir türlü, Şirvan'ı beklemişti sözün ertesi günü ona dediği gibi kuyumcuya gidip bol olanları değiştirirler diye amma gelmemişti ağa. İlk hayal kırıklığı değildi tabi.


Adama alışacaktı.


Tarlaya da gitmiyordu o günden beri. Ağabeyi, Şirvan Ağa istemez, demiş susturmuştu onu. Zaten gitse de başkalarının aşağılar ya da hor görür bakışları yüzünden nefes bile alamayacaktı yanlarında.


"Gülsüm Yenge, yemek hazır ettim, anama yedirirsin değil?" Kızın naif sesine başını salladı kadın. Aslında başka zaman olsa hasta bakıcılık etmezdi amma sümüklü deyip güldüğü kız ağa karısı olacaktı, ondandı yaranmaya çalışması.


"Yedirmem mi heç kız? Gözün arkada kalmasın." Ariya kadına iyi niyetinden olsa gerek güzel bir tebessüm bahşetti.


"Allah senden razı olsun yenge."


Gülsüm kadın kaz gelecek yerden tavuğunu esirgemiyordu yalnızca. Yine yüzündeki maskesi ile "Cümlemizden yavrum." dedi.


Nalin içini bilirdi bu kadının, iyi niyet onda ne gezerdi? Ama işine gelmişti tabi bugün analarına bakması, o yüzden ses etmeyip pencereden dışarıyı gözlemeye devam etti.


Gülsüm kadın mutfaktan yemeği tabağa doldurup eltisine yedirirken ona hizmet etmek zoruna gidiyordu, kocası onlara yakın ol ağaya sözümüz geçsin deyince hayır diyememişti tabi.


Yengesi "Geldiler kız!" diye heyecanla bağırınca sönük hevesi ile iki yana örmeyi sevdiği saçlarının üstüne yemenisini yarım bağladı Ariya. Böyle daha çocuksu olduğunun farkında değildi.


Yengesi "Saçlarını salaydın ya, hem görümün de öyle etmiş." deyince başını iki yana salladı. Öyle görüp öyle büyümüştü Ariya, kafasını örtmese ayıp kaçardı.


Kapıdan ayağını çıkartmıştı ki yine öfke ile harmanlanmış gözlerle yerinde kalakaldı. Yengesi kara lastiklerini giymiş arabaya kurulmuştu bile, o ise adam üstüne geldiği için bir şey diyecek heralde diyip beklemişti.


Şirvan kızın yanına vardığı an başındaki yemeniyi söker gibi çıkarıp içeri fırlattı. Ariya ne olduğunu şaşırmıştı, alttan alttan adama bakıyordu.


"Ulan az yaraş bana, yaraş!"


Kızın örgülerini, saçını acıttığını düşünmeden çekerek açtı. Ariya incilerini dökmeye başlamıştı gene. İşi bitince elini kızın saçından tiksinerek çekti.


Arabadaki anası oğlunu paylamamak için zor dururken, Elif kız için üzüldü. Ağabeyi, çok düşüncesiz hareket ediyordu.


Ariya korkudan, sesini bile çıkartmıyordu canı acıdığı halde. İşi bitince kızı dışarı çekip kapıyı çekti, demir sürgüyü de vururken Ariya yine yırtık pabuçlarını giydi utana sıkıla. Hıçkırmamak için de yüreğini sıkıyordu.


Şirvan ardını dönmeden arabaya binip, kızın arkayı açmaya çalışmasını ama becerememesini sinir ile izledi. En son Elif uzanıp içerden açarak kızın binmesine yardım etmişti. Nişanlısının yerleşmesi ile çalıştırdı.


Etrafındaki herkese öfke kusmak istiyordu. Çocuk gibi gelmişti gözüne kız kapıya çıkınca. Şimdi pişman olsa bile sözünü vermişti artık cayamazdı.


Ariya için için ağlarken, Nalin hâline üzüldüğü kızı göğsüne çekti. Ariya o an ağzından kaçan hıçkırık ile hızlıca elini ağzına götürüp kapattı. Sesi çıksın istemiyordu. Hacer Hanım oğlu ile konuşmayı kafasına koydu kızın o halini görünce.


Dikiz aynasından duyduğu hıçkırık sesiyle arkaya bakan Şirvan, eli ile ağzını kapatıp ağlayan kızı görünce daha da öfkelendi.


"Kes zırlamayı!"


Bu kadar kabalık fazlaydı. "Şirvan kızı korkutma, yoluna bak oğul." Şirvan, ses etmeden yoluna devam etti yoksa şimdi gene kızı paramparça edecek sözler çıkacaktı ağzından. Çocukla evleniyordu göz göre göre.


Şehre yetişene kadar Ariya'nın gözünün yaşı kurumamıştı. Şirvan, içinden kaçıncı sabrını çekerken arabayı durdurdu sayamamıştı bile. Araçtan inip diğerlerini bekledi.


Ona kalsa burda da olmazdı.


Elif kendi tarafını açıp inerken Hacer Hanımda çıkmıştı ama Ariya ile yengesi hâlâ inmemişti.


Ariya kapının nasıl açılacağını bilmediğinden bir şeye zarar vermemek için hüzünlü gözleriyle çare arıyordu. "Nasıl açılıyor kız bu kapı?" Hayatında araba yüzü görmemişti ki şimdi cahilliğine yanıyordu.


"Bilmem yenge."


Şirvan beklemekten sıkılınca kapıyı açıp "İn." dedi yalnızca. Anlamıştı kapıyı açamadıklarını. Ariya adamı daha fazla öfkelendirmemek için inip yengesinin de çıkmasıyla başını yere eğdi.


"Hele önce yatak bakalım Şirvan, Nevruz dediydi yenileri çıkmış gelinine almışlar." Hacer Hanım, kendi hâlâ döşek kullansa da gelinine en iyisini istiyordu. Çok şükür halleri vakitleri de yerli yerindeydi, niye eski adete devam etsinler?


"Olmaz öyle, döşek hazırlatın." Eski kafalıydı Şirvan, ne gördüyse onu bellemeye devam ediyordu.


"Oğul rahat edersiniz."


Utana sıkıla da olsa demişti.


Ariya yüzünün kırmızıya döndüğünden habersiz başka yöne döndü suratını. Şirvan Nuh demiş peygamber dememişti. "Eski köye yeni adet getirmeyin ana, adet neyse onu yapın." Ses etmedi Hacer Hanım, ağa oğlu(!) buyurmuştu.


"Eyi madem, gelinlik ilen kaftan bakak." Şirvan önde, peşinden takip ettiler. Şehirde yeni yeni açılan dükkanlardan bir gelinlikçi bulup girdi Şirvan. Anası oğluna tersçe "Çıkıver Şirvan, sen düğünde görürsün." dedi kovarak.


Şirvan, bu anı bekliyormuş gibi ısrar etmeden çıktı. Hacer Hanım, çekingen kıza kendi seçtiği ama ona yakışacağını düşündüğü gelinlikleri çıkarırken kız mahsun mahsun bekledi. Adlarına yakışır şatafatta gelinlikler denetip herkesin onayını alana kadar giydirmişti Hacer Hanım. En son etekleri kabarık, yarım balon kol,y ince belini saran hafif bağrı açık bir gelinlik buldular.


Bu heveslenmese de Ariya'nın bile hoşuna gitmişti. Çok zarif ve güzel hissetmişti içinde ama nasıl göründüğünden haberi yoktu.



(Gelinlik temsili tabiki o zamanın dönem ve şartları açısından hayal edebilirsiniz istediğiniz gibi.)


"Beğendin kızım?"


Kendisine fikrini soran kayınvalidesine ne cevap vereceğini bilemedi. Beğendim dese görgüsüzlük etmiş olur muydu?


Etraftan çok duymuştu kaynanaların çok zalim olduğunu, acaba kendi kaynanası da zalim miydi yoksa hep böyle pamuk yürekli miydi? Başını salladı onaylar gibi ne diyeceğini bilmediğinden.


Hacer Hanım kızın başını okşayıp "De hayde, çıkar da hazır etsinler o vakit." dedi. Kendisine yardımcı olan kadın ile giyindiği yerde çıkardı gelinliği.


Uzunca bir duvak ile kırmızı herkesin giydiği gibi bir kaftan seçmişlerdi. Ariya içeriden çıkınca satıcı "Memnun kaldınız inşallah?" dedi ağız yoklayarak. Ariya yine nasıl konuşacağını şaşırmıştı. "Evet." Titrek sesini işiten adam memnunca gülümsedi.


İşleri bittiğinden Şirvan'ı ödeme yapması için çağırmaya gitmişti Elif. Ağabeyi ile döndü hemen bekletmeden kız, gözleri geldiklerinden belli ağabeyi ile yengesi arasında dolanıyordu. Aslında kız az daha büyük olsa öyle yakışırlardı ki...


Şirvan dükkana girince, satıcının Ariya'ya baktığını gördü. Dişlerini kastı. Karısı olacak kız gerçekten akılsızın tekiydi. Hemen Ariya'nın önünde durup "Ne kadar borcumuz?" diye kabaca sordu.


Elif şahitlik ettiği şey ile alttan alttan gülerken adam hemen bakışını çekip aldıklarının fiyatını hesapladı.


"Siz çıkın ana."


Ariya, Hacer Hanımın peşi sıra çıktı dükkandan. Nalin ile Elif yan yana durmuş Ariya'ya bakıyordu. Elif "Ağabeyim kıskandı zahar yenge." diyerek kıza takıldı, Ariya anlamadığı için şaşkınca bakmıştı.


Neyi kıskanacaktı ki?


Nalin, dükkanda gördüğü her şeyde gözleri kamaştığı için sesini çıkaramamıştı. O da ne çok isterdi böyle gelin alışverişine çıkarılmayı, amma nasip olmamıştı. Kimsesizdi Nalin, Yasin ona kol kanat olmuştu, yuva olmuştu. Parası yoktu ama saadet vermişti ona.


Düğün derneksiz, kuru nikahla evlenmişlerdi, bir kere lafını etmemişti. Şimdi bu kızın da saadeti olsun istiyordu, en iyilerine layıktı.


En azından, elin tarlalarında sürünmekten iyiydi bu kaba adamla evlenmesi.


İç çekti kimse işitmeden.


Nalin'in öyküsü bambaşkaydı. Bu hayatta kimin hayatına dokunsan bambaşka öyküler bulurdun. Onunki, hüzünlü ve yıpranmış bir kız çocuğunun hayatındaki en önemli şeyi, yani sevgiyi bulması ile değişmişti.


Elif, ağabeyi dükkandan çıkınca çekinerek yanaştı, kızı gücendirmemek için kısık tuttuğu sesiyle "Ağabey, yengemin pabuçu yok sanırım birkaç parça bir şey almak lazım." dedi.


Şirvan kızı baştan aşağı tekrar süzdü. Eski püskü giyinmiş, dilenci gibi gezen kız onun yanına yakışmıyordu. "De hayde o zaman." Önce bir ayakkabı dükkanının önünde durdu Şirvan.


"Kolay gele usta!"


Adamdan sık alışveriş yaptığından bir samimiyet geliştirmişti. "Hosgelmişsin ağam! Bir çay katam?" Adam yaşlıca ama eli ayağı tutan eski topraklardandı. "Yok usta, hele şu kıza göre birkaç pabuç ver." Şu kız diye bahsettiği Ariya idi.


Nişanlısı


Yaşlıca adam, ağanın gösterdiği kızın ayağına bakınca yüzü ekşidi. Dilenci diye geçirdi içinden. "Fakir sevindirmek sevaptır oğul, eyi edersin." Ariya yutkunamadı.


"Kaç giyersin, de hele?"


Adamın kendini aşağılayan bakışları az kalsın ağlatacaktı yeni dinen gözlerini. "Yok, istemem."


Kırgın, titrek sesi yürek burkan cinstendi. Boğazı kurumuş, nefes alamıyordu sanki. Bıraksalar yerine çöker hıçkıra hıçkıra ağlardı.


Şirvan kızın ağlak, incinmiş sesini işitince yumruklarını sıktı. Kimse sesini çıkarmıyordu Şirvan ağanın gazabından.


"Eyi, madem istemezsin yürüyün." Kız, Şirvan ağanın bu tavrına yaşlıca adamın bakışlarından daha çok incinmişti. "Elif, git." Hiç beklemeden yürüdü Elif yengesinin peşinden, Şirvan önünden geçip giden kıza bakmadan Nalin'e döndü.


"Kaç numara giyer pabucu?"  


"Biz, almayız ağam. Konu komşu getirir sağolsun." Nalin, hiç çekinmeden olanı söyleyince Şirvan bozguna uğradı.


Konuşsa ne diyecekti ki?


Sessizce yürüyünce takip ettiler onu, Elif ile Ariya baştaki dükkanların yanında bekliyordu onları.


Ariya'nın başı öne eğik, hafifçe titriyordu. Yanlarına gidince bile başını kaldırmamıştı kız. Elini hiç çekinmeden kızın eline uzatıp tuttu. Küçücük elleri vardı, bedeni gibi elleri ayakları da ufaktı.


Ariya, elini kavrayan büyük ellere ve sıcaklığına şaşırdı. Kendi elleri buz gibiydi, adamın eli bir eldiven gibi sarmıştı hemen onu. O yürüyünce elinden tuttuğu için adamla beraber yürüdü.


Arkalarından yürüyen Hacer Hanım ile Elif, bir anda gelen neşe ile gülümserken onları takip etti. Nalin ise az önceki yaşanan yüzünden kıza üzülmekle meşguldü.


Camları gazete kağıtları ile sarılmış dükkanın önünden geçerken, Şirvan "Siz arabaya geçin ana." diyip Ariya'yı oraya yürüttü.


Ariya girdikleri yerde gördüğü çamaşırlar ile başını eğdi. "Ağam istemem." Bir sürü askıda iç çamaşırı vardı.Bu adamla burada bulunmak utanç vericiydi.


"Ben isterim amma."


Kıpkırmızı kesildi o an ağanın arsızlığına. Kadın bir çalışan yanlarına gelecekken Şirvan kızın utanacağını düşünüp çenesiyle gitmesini işaret etti.


Eline gelen takımı beğenince "Kaç beden giyersin?" dedi. "Bilmem." Kaş çattı Şirvan. "Ne demek bilmem?" Bilerek mi yapıyordu bu kız?


"Bilmiyom ağam ben..." Hiç giymedim, diyemedi. Üstüne bol gelen şeyler giydiğinden belli olmuyordu zaten eksikliği. Sabır çekti Şirvan. "Bana bela geldin sen." Söylene söylene çalışanı eliyle çağırdı. "Bedenini bul her takımdan rengini çıkar."


Ariya, Şirvan elini bırakınca "Gelin benimle." diyen kızın peşinden kabine gitti. Kızın, sütyen bedenini bulmasına yardım edişini utançla izliyordu. En son yetmiş beş beden, her renkten takımları çıkartmak için gitti yanlarından kız.


Şirvan kızın getirdiği poşetleri alıp para verirken Ariya bir adım gerisinde bekledi. Ellerinde poşetler ile çıktılar en son.


Arabaya gidecekler sanırken Sirvan karşıdaki dükkana geçirdi kızı. Üstüne başına renk renk, desen desen fistanlar almışlardı. Ariya gene ses edememişti. Adam, ben istiyorum, diyor susturuyordu onu.


Arabaya binip evin yolunu tutarlarken düşünceli idi Şirvan. Kızın pabuç için nasıl incindiğini görmüştü. Kibar bir adam değildi ki kız için naif düşünsün! Düz bir adamdı o, ayrıntılı düşünüp incinir incinmez diye sorgulamazdı.


Elbet kızda onun huyuna alışıp her yaptığına alınmamayı öğrenecekti, yoksa daha çok kırılırdı.


Ariya ile yengesini evlerine bırakınca arabada hane halkı ile kalmışlardı. Hacer Hanım, kızgındı oğluna. Kızı her yaptığı ile nasıl incittiğini görüyordu çünkü. Yolu yordamı ile konuşup hatasından döndürmek gerekti.


"Oğul bak şimdi derim amma başka da demem, karını eyi belle. Kız seni ne tanır ne eder, huyunu heç bilmez zati. Görmez misin, ağlatıp döktün kızı düğün arefesi." Şirvan hızını artırdı aracın, bütün gün anasının isteklerinden yorulmuştu.


"Böyle olmaz oğul, yoluna yoldaş olacak o kız. Bugün sen huyuna git yarın o gider." Anasının sözleri bir kulağından girip diğerinden çıkmıştı. "Al dediniz aldım, gerisi benim, karışmayın."


Konağa gelir gelmez kendini odasına attı adam. Yorgunluk üstüne bir gün dinlenince böyle bütün bedeni çöküyordu. Şimdi iyice dinlenip sonra bir güzel hamamda keselenecekti.


Döşeğine sırt üstü uzanırken birkaç gün sonra bu odayı başka biri ile paylaşacağı aklına düştü. O küçük kız ile...


Loading...
0%