Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5. Bölüm

@hepumuttanoldu

Gecenin kuzgun karanlığında, bakışını dağına taşına aşina olduğu memleketin manzarasına çevirmiş, düşünceli gözlerle izliyordu adam. Hayatı değişecekti fakat ne yönde o da bilmiyordu.


O, başından beri bu işe nasıl girdiğini düşünüp kendini içten içe yiyip bitirirken "Ne düşünürsün, Şirvan Efendi?" dedi yılların kadim dostu.


Önce sustu adam, baktı gözünün içine. Derdini bir bu adam taşıyordu zaten, neyini saklayacaktı ki?


Düz çizgi hâlindeki dudakları sakince aralandı."Çok küçük Ferit," Dikkat ile dinliyordu onu arkadaşı. Devam etti sessizliği bölerek. "Bugün iki sözüme yitip gitti." Kızın her haline kırıldığını biliyordu, bir ömür böyle geçer miydi?


Ferit anlayış ile bakıyordu artık adama, derdi ne anlamıştı çünkü. "Ben bilirim seni, taş kalpli derler amma bilmezler kaç yetime babalık, atalık ettiğini... O kızın günahına girmezsin, korkma." Şirvan başını geri atıp sıkkın bir soluğu saldı.


Ne diyeceğini bilemiyordu. "Ben girmem amma girdirirler, anam babam istemez ondan bana karılık amma aşiret ister Ferit." Başını ovup rahatsızlığını belli ederken Ferit kaşlarını çatarak bakıyordu adama.


"Kuma getir o vakit."


Hiddetlendi Şirvan, arkadaşının elbet çözüm bulmaya çalıştığını bilirdi, yine de kızgınca söylendi. "Ne dersin lan, kız büyüyecek sormayacak mı ettiğim haksızlığı?" Yumruklarını sıktı farkında olmadan. "Bana kadınlık edemezdin o yaşta, bende başkasını aldım mı deyim?" Ferit'te saçmaladığını anladı.


"Ne bileyim be Şirvan, kız küçük kadınlık etmeyecekse ne diye he dedin?" Şirvan homurdandı. Babasının işgüzarlığı idi. "Babam sağolsun, kapısına gidene kadar haberim olmadı." Tabi kendisinin de hatası vardı, hiç mi merak etmezdi insan babasının sana gelin edecem dediği kızı?


Kendisine toz kondurmadı Şirvan Ağa. Kızın küçücük bedenini, kısa boyunu, hala örgü yaptığı saçlarını görene kadar bilememişti kızın kendisinden epey ufak olduğunu.


"Hiç mi oluru yok?"


Arkadaşının ne için sorduğunu bildiğinden şakaklarını ovaladı sertçe. "O kıza koynumda bebek beletmem Ferit." Ferit kızı merak etmişti, Şirvan küçük derdi amma yaşı on altı idi. Burada kızlar zaten o yaşlarda evlenmez miydi?Kendisi de karısı o yaşta iken evlenmişti, dokunmaktan da çekinmemişti.


Şirvan'ın terazisi başkaydı.


"Şirvan kızın yaşı iyidir, ben derim ki kimsenin ağzını açtırma." Şirvan gittikçe sinirleniyordu. "Kıza rıza sor, verirse bekleme al koynuna." Bu son nokta olmuştu.


"Hadi eyvallah Ferit, ne desem anlamazdan gelirsiniz."


•••


"Ana ben doğru mu ederim bilmem, benim sende gayrı kimsem kalmamış gibi sanki." Çaresizce eline sarıldığı kadının önünde ağlarken için için konuşmaya devam etti.


"Ağabeyim hiç bizi muhtaç etmedi, amma yetmiyor ana, o çırpınıyor amma yetmiyor. Eskiden sarılacak vakit bulurdum şimdi yüzünü göremez olduk." Bir nefes arası verdi. "Evlendi ya hani, belki rahat eder dedim, olmadı. Zar zor vaktini de yengemle geçirsin isterim." Kadında kızının içli sesine gözyaşı döküyordu ama konuşacak dili yoktu.


Kocası yaşasa böyle olmazdı.


"Ben artık yük olmak istemiyom ana, ağabeyim sana bana aynı anda nasıl yetsin? Madem evlenecem, sana hayrım dokunur belki he?" Düğünü olacaktı tez vakitte ama bilmezdi kadınlık nasıl edilir, ev nasıl çekip çevirilir.


...


"Ariya, gel hele kız." Yengesinin sesine elindeki suyu üstüne silip odaya girdi genç kız. Yengesi, önünde bir bohça ona hüzünlü gözlerle bakıyordu. Merakı şahlandı genç kızın.


"Ne oldu yenge?" Naif sesini işiten Nalin, gözlerini bohçadan çekip hızla yüzünü şenlendirdi. Kederden esame bırakmak istemedi.


"Gel, otur hele karşıma."


Yengesinin yanındaki mindere oturdu tereddütle. Nalin bohçayı açıp içinden bebek yeleği çıkarttı, ne pembe ne maviydi rengi, bembeyaz minicik bir şeydi.


"Yenge..."


Nalin'in gözünden bir damla yaş düştü elinde olmadan. Olmamıştı işte, yapamamıştı. "Ben çok istedim bebemi bunların içinde belemek, nasip değilmiş, amma sen giydirin de'mi Ariya?" Kız da gözleri yaşararak evlat hasreti çeken yengesine baktı.


Nalin yaralı bir kadındı, amcası çocuğu olmuyor diye ağabeyine çok kuma getir demişti amma Yasin ağabeyi kimseyi dinlememişti, karısına sahip çıkmıştı.


Ne diyeceğini bilemedi kız, yengesinin ne dese yaralanacağını biliyordu. "Ben kendi ellerimle biriktire biriktire ördüm bunları, güzel ipi yoktur amma emek ettim çöp olmasın." Utana sıkıla demişti, kız Koçbey'lere gelin gidecekti hiç onun yaptıklarını beğenirler miydi onlar, en iyisini alırlardı torunları için.


"Olur mu yenge, çok güzeller. Ben bilemedim yine de..." Nalin elinin üstüne elini koyup sıktı genç kızın. "Benim bebem olmaz ki, hem senin olursa giydirsen ben çok mutlu olurum." Ariya başını eğdi, düşüncesi bile garip gelmişti.


O adamdan, bir çocuk dünyaya getirecek olması fikri çok uzaktı. Şirvan Koçbey, onunla evlenecek olsa bile çok uzaktı üstelik. Az çok biliyordu bir çocuğun olması için neler gerektiğini, tarlada çalışırken kadınların dedikodularını ve birbirlerine anlattıklarını dinlemişti elinde olmadan ve çok korkmuştu.


O adamla çocuk yapacak kadar yakın olacağı anları düşündükçe kızardı. Tövbe dedi içinden.


Tövbe estağfurullah!


Nalin geçtiği yolları biliyordu kızın, kendisi de yaşamış görmüştü. Bir abla gibi düğünden önce konuşmak istiyordu onunla.


O kız çocuklarının değerli olduğunu tek bu ailede görmüştü, kocası kardeşine çok değer veriyordu. Ağa kızı isen de değerliydin ama maraba kızının değeri yoktu. Şimdi kocasının değerlisine kendince nasihatler verip onu hayata hazırlayacaktı.


"Beni abla belledin, değil Ariya?"


Ariya hemen başını salladı. Bu kız ona iki yıldır ablalık etmişti, hiç kötülük görmemişti, az dili vardı ama hin değildi.


"Heh işte şimdi diyeceklerime de utanma, he mi?" Ne konuşacağını pek anlamasa da başını salladı.


"Odaya çıkınca ne edeceğini bilir misin?" Gene kızardı Ariya. Ne yapacağını bilmiyordu, hem o yapmayacaktı ki, Şirvan Ağa yapacaktı.


Nalin hemen anladı kızın bilmediğini. Kendi de az biraz utanmıştı anlatacaklarından. "Şirvan Ağa odaya girecek ya, yüz görümlüğü koyar boynuna, takana dek açma yüzünü. Sonra..." Boğazını temizledi utançtan.


Ariya başını yerden kaldırmıyordu artık, ama merak da ediyordu nasıl olacağını. Hep üstten dinlemişti olacakları. Alttan imalar ile gülüşürdü dinlediği kadınlar, o da çoğu şeyi anlamazdı.


"Şükür namazı kılmayı unutmayın sakın ha!" Aklına kazıdı bunu Ariya, unutmazdı artık. Yengesi devam etti hemen sözlerine.


Dilli bir kadındı fakat ar denen şeyden haberdardı tabi. Üstten üstten anlattı neler olacağını.


"Yenge..." Nalin'e sormasa kimseye sormazdı bunu Ariya. Nasıl diyecekti bilmiyordu, yine de sormak istemişti. "Utanma bacım, de hele ağzındaki baklayı?"


"Beni istemezse, yani o iş olmazsa?" Nalin eski kafalı bir kadındı, ne okul yüzü görmüş ne de kendi fikri oluşmuştu. Cahil fikirlerini dillendirmekten de çekinmedi elini ağzına götürüp korku ile kıza bakarken.


"Sakın ha Ariya! Ne et çek yatağa adamı, iki güne kapıya koyarlar namussuz diye, kimse dinlemez derdini!" Ariya korku ile yutkundu.


Bir kere namussuz damgası yese hâli nice olurdu? Ağabeyinin başını yere eğer, şerefini beş paralık ederdi.


Barındırmazlardı onları burada.


"Erkek dediğin karşı koymaz, hemide iki cilve yap, odada da çok kapanma az biraz göster." Ariya büzüştü de büzüştü.


"Deme öyle yenge."


"Ne demeyem ben? Adamda ne sinir kalır ne bir şey, pamuk gibi olur." Elleriyle oynamaya başladı kız. O adamı memnun etmeye çalıştığını düşünmek garip hissettirdi.


Yapamazdı ki.


Neyine yetecekti o dev adamın?


Nalin gözlerini etrafta gezdirip kıza bakmamaya çalışarak "Gecenin sabahında kocanın anası ya da bacısı gelir çarşaf görmeye, görmezse kıyamet kopar, sakın deyim saklama he mi?" dedi.


Bilmiyordu Hacer Hanımın gelininden böyle bir beklentisi olmadığını, yine kendi adına gördükleri ile konuşmuştu Nalin.


"Ne çarşafı yenge?" 


Şaşkınca baktı.


Ariya tarla dışında başını dışarı çıkarmazdı amma bu kadar da bir şey bilmemesi Nalin'i şaşırttı. Kızın dünyadan haberi yoktu.


"İlk gecenin sabahı... İşte ilkin diye çarşaf gösterecen." Ariya'nın başından aşağı kaynar sular döküldü sanki. Elbet duymuştu ama kadınlar göz korkutmak için söylüyor sanıyordu, bu olayı şimdi yengesinden de duyunca bembeyaz kesildi.


"O kanı çarşafta görmek isterler." Ne biçim bir adetti bu böyle! Namusunu kanıtlamak için ilk gece kanıtı mı gösterecekti millete?


Utanç vericiydi.


Korkusu ikiye katlandı düşündükçe, içi titredi. Çok kanar mıydı ki? Yengesine de soramıyordu ki...


➰➿➰


Loading...
0%