Yeni Üyelik
7.
Bölüm

7. Bölüm

@hepumuttanoldu

Her insan, bir diğerinin eksik tarafıdır aslında. Gün gelir tamamlanırsın, işte o an farkedersin bir yanının boş olup sonradan dolduğunu. Eksiklik, yeri dolunca fark edilir çünkü.


Vicdansız insanın bir tarafı merhamet denen şeyden haberi olunca kendisini görürdü. Onda eksik olanı da başkasında aranır dururdu. İyi biri, kötüyü görmeden bilmezdi misal. Her eksiğin bir tersi, her yarımın bir yarısı vardı. Güçlü zayıfı tamamlamaz mıydı asıl olanda?


Kötünün de bir iyileştireni olmalıydı. Merhamet maraz doğurur da, kötülük iyiliğe gebe kalmaz mıydı hiç? Belli olmazdı böyle işler.


Yasin beyazlar içinde uğurladığı bacısının ardından ağlamamak için zor tutuyordu kendini. Babası ona emanet etmişti Ariya'yı, şimdi gelinlikle uğurlasa da bir yanı acıyordu.


Ariya koluna girdiği adamın adımları ile baba ocağından çıktı. Davul zurna susmadan devam ediyordu, yaprak gibi titreyen kız taşıyamıyordu gelinliği, sanki bir ceset yüklemişlerdi üstüne.


Şirvan kıza bir kez daha dönüp bakmadı. Bakamadı dese daha iyiydi, hazmedemiyordu.


"Ah!"


Ayağı takılınca neredeyse düşecekti ki tuttu kızı. Ariya nefesini tuttu korku ile adamın ona bakan kötü bakışları ile çakışınca. "Önüne bak!" Şirvan'ın esi kısık olsa da utandı insan içinde azarlanmaktan.


Kurbanlık koyun gibi başını eğip devam etti yürümeye. Sulu gözlü idi biraz, hemen ağlayıverirdi ona en ufak söylenen şeye.


Arabanın ön koltuğuna kaynanası yardımı ile bindirilirken gözü sürekli ardında bıraktığı çocukluğundaydı. Kocası onun yanından geçip hemen binmişti arabaya. Kaynanası iyiydi amma, bir onu biliyordu zaten. Anasının yapamadığını o yapıyordu.


Arkaya da o binince rahat etti biraz, yalnız kalmak istemiyordu Şirvan ile. Adam bugün hiç de düğünü var gibi değildi, öfke kusuyordu.


Araba hareket etmeden sıkılan silahlar dalgın ve ürkek olan kalbini ağzına getirmişti. Şirvan yerinden sıçrayan kıza öfke ile bakıp yürüyen düğün alayını geçerek yola düştü.


Düğün evine yaraşır süslenen konak Şirvan Ağa'nın akrabaları ile doluydu, çocuklar şen, kadınlar kaynaşmış, gelinin gelmesini bekliyordu. Konağın avlusunda olacaktı düğün. Bütün köyü sığdırırdı zaten bu konak.


Gelin arabası konağın önünde durunca kadınlar kapıda zılgıt ile çıkardı gelinliğin içinde sıkışmış kızı. Şirvan kenarda bekleyen kardeşi Miran'a anahtarı verip genç karısını konaktan geçirmek için yanına gitti.


Bir testi tutuşturdular kızın eline, o sırada anası da iki adım artlarından geliyordu. Herkes kendi kendine konuşmaya başladı yan yana geldiklerinde. Elindeki taze tutmuş kına ile testiyi kaldırdı havaya Ariya.


"Eyi vur kız."


"Kolları da cılız anam bunun."


"Testi kendi kadar."


Hepsini duyuyordu Ariya, pek tabi Şirvan'da duyuyordu. Karışma dedi içinden, hakim ol kendine.


Ariya ilkinde testiyi attı gevşekçe, korkmuştu sert atmaktan. Tek bir çatlak bile olmayan testiyle güldüler ona kadınlar.


"Gücü yoktur gelinin Hacer Hanım?" Görümü Hezal Hanıma öfkeyle bakmaktan geri kalmadı Hacer Hanım. Kendi kızını oğluma alamadı ya ondan kuyruk acısı, dedi içinden.


Elif kırılmayan testiyi tekrar yengesinin eline bıraktı, o sırada etraftaki kadınlara kızgınca bakmaktan da geri kalmıyordu. Ariya üzülmüştü herkesin içinde denenlere ama aldırmıyor gibi görünmek istiyordu. Sertçe fırlattı bu defa testiyi.


Paramparça olan testi ile yine zılgıt çaldı kadınlar hep bir ağızdan. "Dikilme hayde gelin ağa, gir." Sağ ayağı ile kocaman konağa adımını attı Ariya, böyle büyük olduğunu tahmin etmiyordu, aklı hayali durmuştu.


Kendisinin yaşadığı ev kümes gibiydi buranın yanında. Yalnız hissediyordu, ailesinden kimse yanında yoktu. Artık yeni ailesi bu insanlardı.


Şirvan Ariya konağa adımını atar atmaz hemen dibinde silahını çıkarıp havaya doğrulttu, art arda ateşlerken duvağın altındaki kız ağladı da fark etmedi ya da umursamadı. Zurna sesi ve zılgıtlar birbirine karışmıştı.


Ürküyordu ama sığınacak kimsesi yoktu kızın, omuzları sarsıla sarsıla ağlamak istiyordu tam da şuan.


Şirvan karısına baktı. Sarsılan omzu ağladığına işaretti. Boşver dedi içinden. Anası gelip ortayı açarak kadınları geriye çekerken Şirvan kıza üstten bakmaya devam ediyordu.


Oynayabilecek miydi onu da bilmiyordu. Rezil etmezdi inşallah onu. Kollarını kaldırması ile Ariya'da aynısını yaptı karşısındaki adamdan tepki görmemek için. Çok iyi olmasa da öğrenmişti yengesinden bu oyunu birkaç günde.


Birkaç kez tökezler gibi oldu ama Allah'tan kendini kimseye güldürmeden ayakları üzerinde durmuştu.


Bittiğinde onlara hazırlanan masaya oturttu kızı Şirvan. Şimdi meydanda halay kurulmuş oynuyordu millet, Ariya kalbi güm güm atarken bunu davul sesi ile karıştırmadığına emindi.


Kendi kalbiydi.


...


Hava karanlığa çalarken Hacer Hanım kadınların dediklerine başını sallayıp gelinin koluna girdi.


"Nikah edilecek kızım."


Ariya kadınla beraber merdivenleri çıktı. Şirvan'da peşlerinden geliyordu. Bir odaya, salon, girdiler imam onları bekliyordu. Düğün sesi uzak kalmıştı artık.


Şirvan anasına bakmadan imamın karşısındaki mindere oturdu. "Geç kızım." Oğlunun yanına oturttu gelinini kadın, Elif'de oradaydı, ağabeyleri ve birkaç akrabası ile. Kızın hüznünü yüzünü görmeden anlamıştı.


İmam başladı dualarını okumaya. Ariya duymuyordu bile ne dediğini sanki kulakları sağır olmuştu. Bir söze takıldı bir anda. İmam ona soruyordu anası ile babasının adını.


Derin bir sızı ile adlarını söyledi. İmam aynı soruyu bu defa Şirvan'a sordu, o ise düz sesiyle cevapladı. İmam devam ederken ikisi de derin düşüncelerde idi.


"Kızım sen Agir Ağadan olma, Hacer Hanımdan doğma Şirvan'ı kocalığa kabul ettin mi?" Ariya titreyen ellerini zapt edip "Ettim." dedi ince sesiyle. Şirvan ona bakma gafletine düştü o an.


Gelinlikle getirmişti onu konağına, hiç tanımadan, sevmeden, bilmeden... Nasıl olacaktı aklı yetmiyordu.


Bugüne dek hiçbir kadından sevgi beklememişti. Hayatına giren anasına atasına saygılı olsun, ona kadınlık edebilsin yeterdi düşüncesine göre. Şimdi ise tek beklentisi yoktu.


Aynı soru Şirvan'a döndüğünde adam güçlü sesiyle "Ettim." dedi. Nikahını alan kıza bakmadan üç kere o da karısı gibi tekrarladı.


Allah katında karısı idi artık bu küçük kız. Bir Fatiha bahşettiler nikahları lütfuna. Hocanın "Makbul olsun inşallah." demesi ile amin dediler.


"Bana müsade." Şirvan imamı geçirmek için giderken Ariya yerinde kalakaldı. Sonrasını düşündükçe içine kapanıyordu.


"Elif, yengeni odaya çıkar, ben misafirlere bakam." Hacer Hanım ile odadakiler de çıktı. Emmisinin hanımı birde halaları, ağabeyleri vardı zaten. "Gel yenge." Ariya görümü ile kalkıp salondan çıktı.


Elif ne diyeceğini bilemediği için susuyor bu da Ariya'yı iyice içine kapatıyordu. Ağabeyinin gelini için hazırladıkları odaya soktu yengesini.


Yerdeki büyük döşek, üstüne örtülü kar beyazı nevresimli nakışlı yorgan, küçük divan ve yüklükten başka bir şey yoktu odada. Hacer Hanım gelin nasıl isterse öyle donatsın, demişti.


"Geç otur sen yenge."


Ariya çekinerek döşeğin üstüne çöktü. Ne de büyük bir odaydı bu böyle. Elif ne yapacağını bilmediğinden çıktı odadan. İlk gece idi bu beklese ayıp kaçmaz mıydı hem?


...


"Şirvan, gel hele bir."


Anasının sesine döndü adam, adımları onu yanına götürdü beklemeden. "De ana, sende de bir şeyler." Sitemli sese alışık olduğundan ses etmedi kadın, huyuna gidecekti oğlunun.


"Odaya geçecen, he mi oğlum?" Başını salladı sertçe adam. "Günahına girme e mi oğlum, küçük daha." Şirvan sinirlendi o an.


"Küçükse niye nikahıma verdiniz ana?" Hacer Hanım başını eğdi. "Büyür elbet oğul, sen bekleyesin." Suçluluk ile sesi kısılmıştı.


"Hiç düşünmedin sen ana, benim oğlum kızın hayatını beller?" Hacer Hanımın yüzü iyiden asıldı. "Etmezsin oğlum..." Şirvan sinirle bir soluk bıraktı.


"Karım değil ana, koynuma alsam kim karışır?" Hacer Hanım yaşaran gözleri ile "Dayanamaz..." dedi. Şirvan içindeki öfkeyi kusa kusa "Alışır!" dedi.


"Etme oğlum!"


Şirvan dinlemeden odasına yürüdü, öfkesi kabarıyordu anası karıştıkça. Bacısını bile görmedi gözü sinirden, Elif ağabeyinin gene dellendiğini görünce yüreği ağzına geldi. Kıza çatmasa idi bari.


Şirvan, odasının kapısını söker gibi açarken Ariya yerinden sıçradı, adamın gözü dönmüş gibiydi. Normal adette damadın sırtına vurulup yollanırdı zifaf odasına. Oysa kimse bunu, Şirvan Ağada, aklından bile geçirmemişti.


Gelinlik ile başında örtü, onu bekleyen kıza daha da öfkelendi. Karısı idi o, Şirvan Ağa'nın küçük karısı.


"Dön sırtını!"


Kapıyı aynı şiddetle çarparken kükremişti adeta. Yüreği ağzında sırtını döndü adama. Ne dese yapması gerekiyordu.


Yengesinin dediklerini düşününce bu gece zorluk çıkarmaması gerektiğini hatırladı.


###


"Yengesinin gülü, adam ne derse hiç karşı çıkma he mi?" Ariya başını salladı, o adama karşı çıkamazdı zaten.


"Yatağa yanaşmazsa rıza ver, kendine çek adamı." Utandı bu söze. O nasıl koskoca adamı yatağa çekecekti?


###


Şirvan, kıza yaklaşıp başındaki örtüyü kaldırdı. Adet yerini bulacaktı. Yüklüğün yanından kutuyu alıp yüz görümlüğünü boynuna taktı.


"Dön!"


Ariya titreyerek döndü adama. Gelinliğin ipini açtı önce. Kimse düğün için olsa bile kırk düğüm atmamıştı, bu işine geldi.


Gelinlik kızın omzundan düşerken Şirvan kızın teninin pürüzsüzlüğüne bakakaldı ama hemen kendini toparladı. Bakmamalıydı.


Öfkeliydi o, evet öfkeli!


Ariya başını yerden kaldıramazken, Şirvan cebinden çıkardığı çakı ile kolunu katladığı gömlekte dirseğine yakın yerde kolunu kesti. "Hih!" Ariya korku ile adama atıldı.


Kanamıştı.


Şirvan umursamadan beyaz örtüye kan bulaştırıp kalktı. "Üstünü giy, yat uyu." Şirvan yorganı kaldırıp alta serilen çarşafa da kanını akıttı. "Anama çarşafı verirsin, sorarsa bu gece ettik." Ariya eli ağzında üstü giyinik olmayan adama bakıverdi.


Onunla olmayacak mıydı bu gece?


"Olmaz!" Adama doğru atıldı. Şirvan suskun kızın bu tavrına anlam veremedi. Çakıyı cebine geri atıp ,, hayırdır, diyen bakışlarını kıza yolladı.


"Ne olmaz?"


Ariya'nın, yaptığını düşününce yüzü kızardı ama adamı yatağa çekmesi lazımdı. "Bu gece zifaf gecemiz." Söyledikleri utanç verici idi. Çocukluk yapıyordu ona verilen akıl ile.


Cahil bir kızdı, adamın ne yaptığını anlamamış yengesinin dediğini yapmaya çalışıyordu.


"Ne zifafı lan?" Ariya korku ile geri çekilse de Şirvan bu defa kızın üstüne gidiyordu. "Çok mu istersin koynuma girmek?" Ariya ağladı ağlayacak adama baktı.


Ağzından acizlik ile yalnızca "Olması lazım." cümlesi çıktı. Şirvan delirdi bu hâle. "Ne zaman kendi rızan olur o zaman olacak, git uyu!" Onun kendi aklı ile demediğini biliyordu, biri kızı fena korkutmuştu. Konağın çoktan boşaldığını bildiği için rahatça çıktı odadan.


Ariya biçare ağlaya ağlaya döşeğe oturdu. Yarın ne diyecekti kaynanasına? Baba evine yollarlardı onu, yengesi öyle demişti.


➰➿➰➿➰


Loading...
0%