@hepumuttanoldu
|
Gün ışırken konağa girdi, sessiz olmak için hiç çaba sarf etmeyen adam. Öyle bir derdi yoktu. Kim rahatsız olur, kim ne der diye bakan biri olmamıştı damarına basılmadıkça. Yeni hayatının ilk günüydü bugün. Bir karısı vardı, karısı yapmadığı. Pek değişen bir şey olmamıştı yani. Gene de her şey olması gereken gibi olmalıydı, değer veriyordu eskiden belli gelen adetlerine. Mutfağa uğradı bakışları ilk, önce bir bakındı oraya ama göremediği karısı şimdiden sinirini bozmuştu. "Uyudu kaldı sıcak yatağında." diye düşünüp odaya gitti bu defa sert adımları. Ariya için ise işler tam tersiydi, sabaha kadar kocasının gelmesini beklemişti ağlayarak. Sabah yaşayacağı şeyleri düşündükçe gözüne gram uyku girmemiş, en son direnemeyip olduğu yerde uyuyakalmıştı. Daha yeni dalmıştı, tam kalbi tuttuğu esnada, rahatsız bir uyku çekerken kapı sertçe açılıp duvara çarpınca sıçrayarak kalktı. Uyanmaya bahane arar gibiydi titreyen kalbi. Karşısında gördüğü kocası ve öfkesi yüreğini ağzına getirdi hemen. "Sabahı şeriflerin hayırlı olsun Ariya Hanım!" Adını adamın ağzından ilk defa duymuştu ve öyle öfkeliydi ki duyacağına sağır olsaydı daha iyiydi. Sessizce "Ağam..." diyebildi. Döşekte sere serpe oturmuş alttan alttan adama bakıyordu şimdi, kalkmayı akıl edememişti. Şirvan beklemeden koluna asılıp kaldırdı kızı olduğu yerden. Kolu acıyınca yüzü buruştu ama sesini çıkaramadı Ariya. Yemyeşil gözleri soluk bir renge bürünüp tüm canlılığını yitirmişti adama bakarken. Kocasına... Karşı karşıya kalmışlardı ama Ariya kocasının gözünün içine bakamıyordu bir türlü, gözleri onun geniş omuzlarındaydı sadece. Boyu da yetmiyordu zaten, tıpkı cesareti gibi. "Sofra nerde kadın, uyudun mu öğlene kadar?" Ariya utandı. Yengesi ne demişti, ilk gecenin sabahı gelin yapar tüm mutfak işlerini. Aklından çıkıvermişti adam gece onu bırakıp gidince. Gelinliği de kalmamıştı ki zaten, adam onu karısı olarak kabul etmemişti. Ne diyecekti koskoca konak halkına, ağa beyim beni istemiyor mu? "B...ben uyuyakalmışım." Görüyordu ya zaten adam. "Atanın evinde de böyleydin, yoksa konak yüzü görmek rahatlık verdi?" Şirvan öfkelenince böyleydi işte, yakar yıkardı. Ariya, şimdiden bu huyları görmeyi beklemese de adam zaten başından beri alışıktı. Utandı hemen, kocası onun rahatlığa alıştığını mı ima ediyordu? Ezildiğini hissetti. "Öyle değil ağam." İyice büküldü boynu. "Ben hazır edecektim." Şirvan kızın mahçup hâlini umursamadı bile, zerre tanımadığı kızın huyunu nereden bilecekti? "De hayde dikilme de hazır et sofrayı, gelirler şimdi." Ariya titrek sesi ile "Beni evime göndermezler de mi ağam?" diye soruverdi yaşlı gözleri ile. Öylesine korkuyordu ki namussuz diye damgalanmaktan. Şirvan kaşlarını çattı, alık mıydı biraz karısı? "Sofra yok diye yemezler seni." Verdiği cevap kızın istediği sorunun cevabı değildi ki... "Sofra için değil ağam, şey için..." "Ne diye evine yollayacaklar mı diye sorarsın o vakit?" Ariya içine kaçan sesiyle "Biz dün... Yani ilk gece ya hani... etmedik." dedi ama tamamlayamadı. Şirvan cümle bile kuramayan karısının, daha yapmadıkları bir şey için ne kadar utandığını görebiliyordu. Biraz üstüne gitmeye karar verdi bu hâlini görünce. Hiç düşünmeden karısının üstüne yürüyüp odanın köşesine sıkıştırdı. "Neyi etmedik Ariya Hanım?" Ateş basmıştı kızı, Şirvan Ağa bile bile üstüne gidip gözünü korkutuyordu. Kör değildi ki görmesin. "İlk gece olur ya hani, bana öyle dediler." Kendini savunmak için üstün çaba sarf edip ayak parmaklarına bakan karısı çok çocuksu görünmüştü gözüne. Baskı kurmaya devam ederek elini incecik beline götürüp sardı Şirvan, istediği temas değildi tabiki. Biraz zorlamak istiyordu Ariya'yı. Kız öyle çok titriyordu ki acıdı hâline. "Anam sorduğunda ne cevap verecen?" Sesi kısık ve alttan alta da tehditkârdı. Bu tehlikeli soruya safça "Etmedik ki ağam..." dedi kızcağız. İşte o an kızın belini bırakıp öfke ile çenesini tuttu ama sıkmadı. İyice kendine çekilmişti zayıfça bedeni. "Ettik Ariya Hanım, ettik!" Anlamayarak baktı Ariya. "Ama ağam..." Saftirik bir kızı karısı etmişti, kesinlikle başka bir şey denmezdi buna. "Şu çarşafı gördün?" Kan bulaşmış çarşafa bakıp başını salladı. "Kadınım ettim seni Ariya, anamdan başkasına göstermeyeceksin, benim namusum kimsenin diline düşmez." Ariya şaşkınca adama baktı. Ne diyordu öyle? Şimdi aklı basmıştı. "Soran olur ise dilinden başka kanıt yoktur, tamam mı?" Anladım, manasında başını sallayınca çenesini bırakıp geri çekildi. İşte o an nefes alabildi kız. "Kandıracak mıyız herkesi?" "Hazır olana dek elimi sürmem sana." Adamın düşüncesine hayranca baktı, ama nasıl olacaktı bu iş? Yengesi, Şirvan Ağadan hemen çocuk isteyeceklerini söylemişti, elini çabuk tut demişti ona. Ne kadar kandırabilirlerdi ki? "Çocuk isterler ağam?" Şirvan sinir ile gözleri seyirirken burdundan soludu. Gözleri karısına ölüm saçar gibi tutunmuş ve bırakmıyordu. "Verebilecen mi?" Gözlerini kırpıştırıp baktı adama. Düşündükçe tutuştu, onun için yetersiz olduğunu kendi ağzından duymak canını yaktı. "Cevap ver hele, verebilecen mi?" "Şirvan!" Anasının sesi ile karısından uzaklaştı. "Az bak hele oğul." Gelmişlerdi demek. Karısını iyi tembihlediğine emin olunca çıktı odadan, başka bir şey demeye gerek görmedi. Diyeceğini demişti. ... Elif mutfağa baksa da yengesini görmemişti, ilk gece sabahında yeni gelin hazır etmez miydi sofrayı? "Ana, sofra kurulmamış?" Merak içeriyordu sesi daha çok. Hacer Hanım ise gelini için endişeliydi, oğlu öfkesini karısından çıkartmamıştı inşallah. İkisi de Şirvan ile karısının odası önünde konuşurken Şirvan odanın kapısını açıp çıkmıştı. Bacısı ile anası birden onu göz hapsine alınca şaşırmadı. Duymuştu bacısını dediği şeyi. "Yengen yorgun bacım, siz hazır edin." Ağabeyi, anasına sorduğu şeyi kendi cevaplayınca gözlerini kaçırdı. Hacer Hanım gözleri dolarken oğluna kızgınca baktı. Dediğini yapıp kıza kıymıştı. "Çarşaf gör ana, adettendir." Sesi safî kindi. O küçük kızı koynuna koyarken düşünmemişler miydi hâlini, şimdi öfkeyle bakıyordu ona? "Allah seni ıslah etsin oğul!" İsyanla odaya yürüdü oğlunun yanından geçerken, Elif ise utanmıştı duyduklarından. Anası duysun diye "Hadi mutfağa Elif, yengem kalkmaz bugün." dedi harlamak için. Hacer Hanım daha da telaşlandı. Odayı destursuz açtığını bile görmedi gözü, kızın hâlini gören gözleri doldu hemen. Döşeğin üstünde çökmüş, gözleri kıpkırmızı, yorgunca oturan kızı görünce yanına koşturdu. "Eyisin kızım?" Ariya irkildi, kadın öyle bir telaş yapmıştı ki hemen çarşafı görmek istediğini düşündü. Elinde katladığı çarşafı titreyen elleriyle uzattı hemen. Bu durum Hacer Hanımın içine dokundu, zorla mı etmişti yoksa oğlu? "Oy benim kınalı kuzum." O da yanına çömelip sarıldı kıza, Ariya şaşkınca bekledi. Bu kadar mı sevinmişti kadın, oğlu ile birlikte olmasına? "Ağrın neyim var mı kızım?" Aslında daha kötü bir halde bulmayı bekliyordu gelinini, oğlu vicdanlı davranmıştı belli ki. Ne diyeceğini şaşırdı Ariya. Yengesinin dedikleri geldi aklına, kasıkların ağrır demişti. Belki kanaması da olurdu ama pek bilmediği bir şeydi. "Biraz, kasıklarım ağrır a... ana amma geçer." Ana demek zor gelmişti üstelik utanıyordu. Oğlu ile zifaf ettiğini sanıyordu kadın. Hacer Hanım ise telaşlandı kendilerine edilen oyundan habersiz. O da kız anasıydı, nasıl ki kendi kızına kötü bir şey yapılsın istemezse o da bu kıza ona göre davranacak, bağrına basacaktı. "Kanaman vardır?" Başını eğdi, yer yarılsın içine girsin istiyordu. Kolundaki, bacağındaki kandan bahsedilmiyordu ki normal cevap versin. "Yok ana." Utandığı için cevaplayamadı sandı üstüne varmadı Hacer Hanım. "Gusül aldınız?" Yutkundu. Aldık dese bir dert, demese bir dertti. "Şirvan'ım aldırmıştır, bendeki de soru." Ya ne demezsin ana, derken buldu içinden. "Bir iki gün ağrır sonra diner, sofraya oturak sonra sıcak havlu koyar uyursun e mi kızım?" Bu andan kurtulmak istiyordu. Hem de hemen. "Tamam ana." Hacer Hanım elini sıktı gelininin hemen üstüne varmak istemiyordu ama merak ediyordu. Daha çok endişeleniyordu. "Ayaklarını sıcak tut he mi kızım, üşütme kendini. Patiği de eksik etme." Başını salladı Ariya her şeye yaptığı gibi. O sessizliğe alışkındı ama bugün kimse sessiz kalmasına müsaade vermemişti, hep sorguya çekilmişti. Gelinini etlendirip butlandırmayı kafasının bir yerine yazdı, bu güçsüz hâli ile gebe kalsa âlim Allah birinden birine bir şey olurdu. "Sofra hazır ana!" Elif'in sesi ile olduğu yerden kalkıp çarşafı gelinine uzattı. "Sandığa kaldır kızım, hayde sofraya." Ariya çarşafı alıp şimdilik yüklüğe koydu. "Üstüme bir şey alam ana." Hacer Hanım bir şey demeden çıktı. Ariya beklemeden kıyafetlerini çıkartıp alışverişte aldıkları fistanlardan beyaz olanı üstüne geçirdi. Başına yemeni takmak istedi ama bir tane bile bulamamıştı. Ne edeceğini bilemeyince saçlarını toplayıp bıraktı. Ayaklarına patiklerini geçirip, utana sıkıla yine kara lastiklerini giydi. Evinden getirdiği kara lastikleri. Şehre indikleri güne gitti aklı onları giyerken... Nasılda kocasının yanına yakıştırılmayıp dilenci damgası almıştı, aklından silinmiyordu zaten o günden belli. Yırtık da olsa giyecek başka bir babucu yoktu ki. Kendini yakıştıramadı olduğu yere, gene de elinden bir şey gelmedi. Sıkışmış kalmıştı. |
0% |