Yeni Üyelik
9.
Bölüm

9. Bölüm

@hepumuttanoldu

Koçbey konağının avlusundaki masada oturan tüm hane halkı, yeni gelini bekliyordu, Agir Ağa hanelerine katılan gelininin pek bir ağır başlı, efendi olduğunu biliyordu bu gecikmeyi de elinde olmayan sebeplere bağlamıştı. Yoksa herkesin aynı saatte sofrada olmasını isterdi.


Hacer Hanım, oğluna düşmanı gibi bakarken öfkesini kusmak için yer arıyordu. Bunu fark eden Şirvan'da özellikle anasına bakmazken, adım seslerini duyduğu kıza döndü.


Tüm hane halkı yeni gelini bekliyordu, kimi merak kimi ise heyecan ile. Şirvan, her zamanki gibi suratsız ve bıkmış hâlini konuşturmuştu.


Tüm bakışları üstünde görmek ürküttü Ariya'yı, avluya adımını atar atmaz hepsinin gözü onu bulmuştu. Çok kalabalık görünmüştü gözüne masadakiler. Beklettiğinin farkındaydı, mahçup olmuştu biraz


Herkes gibi Şirvan'da bakışlarını karısının beyaz fistanından alıp ayaklarına çevirdi. Yırtık kara lastikleri gene ayağındaydı.


İçinde bir yerler kıpırdandı ama önemsemedi. Miran, yengesinin ayaklarına bakınca Elif'in nasıl o alışveriş gününü anlatırken hüzünlü olduğunu hatırladı.


Mazlumdu bu kız.


"Hayırlı sabahlar gelin kızım." Kızın utangaçlığını bildiğinden kendi söze atılmıştı Agir Ağa. Kız heyecandan ne yapacağını bilmez gibi yere bakmaya başlamıştı.


"Hayırlı sabahlar b... baba." Onun babası ölmüştü. Ne zordu uzun zaman sonra başka birine baba demek. Memnunca gülümsedi her şeyden habersiz elini gelinine uzatırken Agir Ağa.


Ariya bekletmeden önce kayınbabasının sonra kaynanasının elini öptü. Şirvan masanın diğer başında oturmuş karısının hâl hareketlerini izliyordu.


Edepliydi.


Babası tam da kendine göre bir gelin almıştı, ama Şirvan'a da göre miydi bunu zaman gösterecekti.


"Geç otur hayde, kurt gibi acıktım." Şiveli sese başını sallayarak karşılık verip boş bir yer arandı gözleri. Kayınlarının yanında kocasının yanına otursa ayıp kaçmaz mıydı? Şirvan, kızın aklını okur gibi çenesi ile yanını işaret etti.


Ariya, kimseye bakamadam kocasının gösterdiği yere oturmuştu. "Afiyet olsun." Elif meraklı gözlerle yengesini inceliyordu bu sırada. Tavırları çok sakindi, insanın içine dokunuyordu ilk andan belli. Özendi biraz.


Kendisi, deli doluydu.


Koyu kumral upuzun saçları, yeşil gözleri, incecik vücudu, mazlum bakışları ile öyle kırılgan duruyordu ki, bir şey demeden hepsi iki kere düşünüyordu diyeceği şeyi.


Mizgin zaten ağabeyine saygıdan yengesine göz ucu ile bakabilmişti sadece. Bakışları ağabeyine benzeyen adam, tabiki ilk görüşte Ariya'yı korkutmuştu. Kocasından az biraz kısa ama çokça da benzerdi Mizgin. Bu yüzden ilk görüşte diğer kaynı Miran'a daha yakın hissetmişti kendini.


Miran diğerlerine göre daha bilinçli, yengesini rahatsız etmemek için bakmamaya çalışıyordu.


Elif boncuk gözlerini diktiği yengesini ürküttüğünü fark etmeden her hareketini inceliyordu. Ariya ise bunun farkındaydı, sırf bu yüzden ağzına tek lokma alamamıştı.


"Elif'im yengeni utandırma gül goncam, senin yüzünden tek lokma geçmedi kursağından." Babasının uyarısı ile yanakları pembeleşti Elif'in, hemen yemeğine döndü.


Ariya'da ondan farksız değildi, hemen anlaşılmış mıydı utandığı?


Oturduğu masayı yadırgıyordu durduğu yerde, onun evinde yer sofrası kurulurdu. Mesela bardaklar gıcır gıcır bakırdandı, onlarınki hep pas tutmuştu oysa. Bu konak onun yaşantısından çok uzaktı.


Alışabilecek miydi?


"Kusura kalma yenge, ben düşünemedim." Hacer Hanım, gelininin önüne hemen hamur işlerini yığdı. O sırada Ariya, Elif'e küçük bir tebessüm bahsetmiş sorun olmadığını anlatıyordu gözleriyle. Elif minnetle gülümsedi yengesine, iyi anlaşmayı umuyordu.


"Ye bunları, hepsi bitecek ha bak!" Kaynanası ile dikkati dağıldı anında. Ariya önündekilere gözleri büyüyerek baktı. Bu kadar yemek onun evinde olsalar üç gün yeterdi tüm hane halkına. Onun bünyesi az yemeye alışıktı zaten, yiyemezdi ki bu kadar şeyi.


"Ana çok bu."


Şirvan, karısının önündeki pişiden birini tek lokmada yutarken Ariya daha da şaşırdı. Gerçi adam heybetliydi, elbet çok yiyordu ki gücünü toplasın ama koca lokmayı tek yutuşta mideye indirmesi beklenmedik bir şeydi onun için.


Yengesinin yüz şeklini gören Miran, ağabeyinin kabalığına ve kızın tepkisine alttan alttan gülmeden edemedi. Buna Elif'te dahildi elbet.


"Ben bitecek dedim o kadar, zaten kupkuru kalmışsın yavrum az toplan." Ariya bir şey diyemedi. Zaten belli ki kocası ona bayağı bir(!) yardımcı olacaktı yerken.


...


Şirvan karısının bu bünye ile hepsini bitiremeyeceğini bildiğinden anasının ısrarına kalmasını istememiş özellikle karısının önündekilere göz dikmişti, merhamet etmişti ilk gün hatrına. Bunda içini acıtan hâli ve yüz şekli de etkili olmuştu.


Kız o kadar naifti ki, kırmamak için hepsini yer sonra midesini rahatsız ederdi. Anlayabilmişti.


Tabi Ariya'nın onun koca lokmalarını çiğnerken nasıl hayrete düştüğünü de görebilmişti. Bu hâli onu içten içe bayağı bir eğlendirmişti.


"Ben tarlaya bakam Hacer Hanım, haydin." Agir Ağa kalkınca Hacer Hanım onu geçirmeye gitti. "Allah'a emanetsin ağam." Beraberce avlu kapısına yürümeye başladılar.


Elif'te normalde babasının kanatları altına girer onu uğurlardı, ama şimdi yengesi sofrada yabancı kaldığı için kalkmamıştı.


"Ağabey bugün bayırdaki kulübeye bakalım deriz, sen ne edecen?" Gelip gelmeyeceğini merak ediyordu yalnızca Mizgin. "Benim işim vardır, gidin siz aslanım." Mizgin hemen kafasında sorguladı.


Ağabeyinin ne işi vardı ki?


Bugün tarlaları babası kontrol edecekti, zaten bahsettiği kulübeye ve araziye de kendi ile Miran gidecekti.


Onların düşüncesine göre ağabeyleri taze karısının koynundan çıkmazdı ama yine de dillendirememişlerdi. Şirvan'a imasını etseler öğleye selaları okunurdu.


"Ne işin vardır ağabey?" Elif cevap alamayacağını bildiği halde meraktan sormuştu. "Ne zamandır hesap sorar oldun Elif?" Başını eğdi hemen.


Şirvan ağabeyi hep böyle tersti zaten. Kadınlardan duymuştu bir keresinde, karı koynuna giren adam pamuk gibi olur demişlerdi ama doğru değildi anlamış oldu. Zira ağabeyi aynı kütüktü.


Ariya kocasının sadece ona değil, ailesine de kaba olduğunu anladı o anlarda. Çok kalp kırıcı konuşuyordu çoğu zaman. "Biz bakıp haber edelim şu araziye ağabey." Mizgin kalkınca Miran'da kalktı, ağabeyi gelmeyecekse beklemeye gerek yoktu.


Şirvan kafasını sallayarak ikisini onaylamış bir şey deme gereği görmemişti, halletmesi gereken şey hepsinden ehemmiyetli idi.


Masada bacısının varlığını umursamadan, karısına bakarak emreder üslupla "Temizlerimi hazır et şehre inecem." dedi. Ariya bu üstten konuşamaya zaten kendini hazırlamıştı ağrına giden başkaları önünde olmasıydı.


"Tamam ağam."


Kaynanası sofraya dönünce şahit olmuştu kocası ile konuşmasına ama ses etmeyince o da kendini odaya adımlarken buldu.


Koskocaman konakta kaybolacak diye ödü kopuyordu. Odaları üst katta idi ve başka kimsenin odası yoktu sanki o kat sadece onlara ait gibiydi.


Odaya geçip kocasına hem içlik hem kıyafet çıkardı sakince, seçerken epeyce düşünmüştü adam ne giyer diye ama fikri yoktu.


Şirvan karısının ardından odaya girince elindeki kıyafetler ile sırtı dönük düşünceli halini sezdi. Bu küçük kadında neden hep hüzün görüyordu anlamıyordu,


İstediğini alıp onunla evlenmemiş miydi? Daha neydi derdi, ağa karısı olmuştu işte!


Yatağına giremedi diye belki de böyle davranıp ilgisini çekmeye çalışıyordu. Başını iki yana salladı kendi kendine. Sinirleniyordu.


Ariya kocasının düşüncelerinden habersiz elindeki kıyafetleri uzattı. "Ben çıkayım ağam." Kapıya gidecekken öfke ile karısının bileğini tuttu.


"Çık dedim mi?"


Kaba üslubu kalbini incitiyordu. Bu adamla kesinlikle ömür geçmezdi, ağabeyi gibi bir adam isterdi önceleri hayatında. Merhametli, şefkatli, sevgisini gizlemeyem bir adam ne de çok yakışırdı ona. Ama tam tersi duygusuz, kaba, huysuz bir adama düşmüştü.


Annesi içindi...


"Giyinecen ya ondan."


"Benden çekinmeyi unut, daha da uyarmam." Soyunurken onu mu izleyecekti? Bunu mu demeye çalıştı anlamıyordu.


Belki ilk gecelerini yaşamış olsalardı bu kadar utanmazdı, ama şimdi adama kırk kat yabancı hissediyordu. Kocası gibi değildi.


"Tamam ağam."


Ariya böyleydi, kabullenir susar ve bekler... Şirvan karısının uysal bir kadın olduğunu anlayabiliyordu ve kendisinin tam tersi olduğunun farkında idi.


Ona muhalefet bir kadındansa istemedikçe sesini duymayacağı bir kadını yêlerdi.


Gömleğini ilik ilik söküp omzundan geri attı. İnatla kendine bakmayan karısıyla uğraşmak istiyordu biraz. Utanınca pembe kesilen yanaklarını hatırladı.


Pantolonunu da soyunca oldukları oda dar geldi Ariya'ya. Şirvan onla da yetinmeyip alt çamaşırını indirince Ariya hemen ardını döndü gözlerini kapayarak.


Ne yapmaya çalışıyordu kocası?


İçinden söylene söylene ağlamaklı sesiyle "Ben çıkayım ağam ne olur!" dedi. Şirvan dudakları yukarı kavis alırken hemen diğer çamaşırı geçirdi.


"Bana dön!"


Sesini ilk kez sert tutmakta zorlanmıştı, bu yüzden şaştı kaldı, bu kız bayağı eğlendirmişti onu.


Ariya kocaman açtığı gözleri ile boncuk boncuk terledi. "Bitti mi ağam?" Kendine ağam diyip duran kadını bir ara uyarması gerekecekti.


Pantolonu giydikten sonra karısının dirseğinden tutarak kendine çevirdi. Kocasının çıplak üstü ile bakışınca hemen yüzünü eğdi. İyi en azından yarısını giymişti!


Elinin altında yaprak gibi titreyen karısına elindeki gömleği tutuşturdu. "Giydir." Üstüne gitmek hoşuna gider olmuştu.


Kendisi giyemiyor sanki!


Bakmamaya çalışarak kollarını tuttu, giyince doğru iliklemek için başını kaldırdı. Gözleri her hafif kıllı göğsüne değdiğinde utançla yine çeviriyordu başını. Geniş omuzlarını, giyinik olsa da fark etmişti zaten.


➰➿➰


Loading...
0%