@herall
|
Yıl xxxx Asya 8 yaşında Gözlerimi açtığımda soğuk bir yerde yatıyordum, üzerimde ince pijamalarım vardı ve üşüyordum. Biraz gözlerimi ovuşturup etrafıma baktığımda kar yağıyordu, her yer bembeyazdı ve açıklık bir alanda olduğumdan kar üzerime yağıyordu. Buna aldırış etmeden ayağa kalktım. Kar tanelerine dokunmak için elimi hafifçe yukarı kaldırdım. Elime büyük bir kar tanesi gelmişti çok mutluydum... Yazın ortasında kar yağması ne güzeldi. O an yazda olduğumun farkındalığıyla bir etrafa bakındım. Burası da neresiydi? Nerede olduğumu anlamak için etrafa daha dikkatli baktım burası evim değildi. Ne bir ağaç vardı ne de bir ev, etrafımı saran kocaman kocaman karlı dağlardan başka hiçbir şey yoktu. Kara basmaktan çıplak ayaklarım buz tutmuştu, çok üşüyordum. Buraya nasıl gelmiştim ki ben. Biri beni evimden kaçırıp buraya atıp gitmiş miydi? Korkuyordum. Anne diye bağırdım lakin karlar sesimi yuttuğundan ortaya pek bir ses çıkmamıştı. Bilmediğim bir yerdeydim, annem yoktu ve yalnızdım. Yavaşça yere çömeldim, gözlerim dolmuştu. Gözyaşlarımı kolumla sildim. O sırada gözümün önünde rengarenk ışıklar saçan bir topçuk belirdi. Ellerimi doğrulttum. Bu küçük şeyde neydi? Ellerimin arasına doğru geldi. Ellerimi kapattım. Geri açtığımda ışıltılı bir anahtara dönüşmüştü. Uzun bir zinciri vardı. Bu bir kolye miydi? Büyülenmiş bir şekilde kolyeye baktım. Bu kolye çok güzeldi. Renk renk ışıldıyordu. Görünüşü şeffaf camı andıran bir anahtar şeklindeydi belki de bu yüzden renkler çok canlı ve geçişi belli bir şekilde parıldıyordu. Kolyeyi soğuktan üşümüş avuçlarımın arasına tekrardan sıkıca sardım. Kapattığım avuçlarımdan ışıklar süzülüyordu. Sıcaktı ama canımı yakmıyordu. Sıcaklığıyla mest olup gözlerimi kapattım. O anın verdiği hislerle eve gitmek istediğimi düşündüm. Tam o sırada kendimi yumuşak bir şeyin üzerinde hissettim. Hemen gözlerimi açtım ve odamda olduğumu gördüm. Yatağımın üzerinde çömelmiş bir halde oturuyordum, kolyeyse hala elimdeydi fakat şuan rengarenk parlamıyordu sadece rengi gümüşi olmuştu. Aynı normal sıradan bir renk gibi duruyordu. Büyük bir heyecan sardı içimi. Dilek tuttuğumda yerine getiren bir kolyeye mi sahiptim yoksa? Aklıma gelen ilk şeyi dilemeye karar verdim. Kolyemi sımsıkı tuttum ve odamda kocaman bir dondurma dolabı istedim. Sonra gözlerimi araladım ama herhangi bir yerde dondurma dolabı göremedim. Bu dileğin belki de gerçekleşemeyecek kadar çok büyük olduğunu düşünüp daha çok gerçekleşebilecek küçük bir dilek diledim. Bir tanecik pamuk şeker olsa keşke... Bu oldukça küçük bir dilekti. Sanırım az önceki sadece rüyaydı. Gerçek olsa ne güzel olurdu. Ama çok garip. Bu kolye elime nerden geldi o zaman. Benim hiç böyle bir kolyem yok ki. Odamın kapısı da kapalı. Yani uyurgezerlik yapmamışımdır sanırım. O zaman benim süper güçlerim vaaar. Acaba rüyamdaki yere tekrar gitmek istesem gidebilir miydim ki. Kolyemi tekrardan sımsıkı tutup gözlerimi kapattım ve rüyamdaki yere gitmeyi istedim. Altımda bir ıslaklık hissedince bir an şaşırdım ama sonra karların üstünde oturduğumu yani rüyama geldiğimi fark ettim. Ne yani bu benim ışınlanabildiğim anlamına mı geliyor. Bana kolyenin verdiği güç bu mu? Hemen ayağa kalktım. Yağan karların peşinden koşturmaya başladım. Ayaklarımın artık üşümesi umurumda bile değildi. Beni farklı yerlere götüren bir anahtarım vardı. Sevinç nidaları eşliğinde bir kaç kez mutluluk çığlıkları attım. Ayaklarımı artık hissedemiyordum çok üşümüştüm. Bu kadar karın yeterli olacağını düşünüp eve gitme kararı aldım. O sırada kulaklarımı acıtacak kadar büyük bir ses duydum. Çok korkutucu bir sesti. Korkuyla etrafıma baktım. Görünürde hiçbir şey yoktu ama ses gittikçe yaklaşıyordu. Karlar bir anda birleşerek kocaman top büyüklüğünde yuvarlanarak şekil almaya başladılar. Dağların aşırı derecede yüksekliği artmaya başladı. Zaten yüksektiler artık daha bir yüksek olmuşlardı. Sanki beni yutmak istermişçesine… Yerde yuvarlanıp büyümeye devam eden kar topları dev canavarlara dönüştüler. Rüzgarın şiddeti arttı uğultular olduğum yere sinmeme sebep olurken ağlamaya başladım. Kar canavarları üstüme geliyordu. Buraya gelmeden önce boynuma taktığım kolyem mor bir ışık saçarak parladı. Parlaklığı büyüdü büyüdü ve her yeri sardı. Hiçbir şey göremedim. Işık gittiğinde tekrar odamda yatağımın hemen kenarında yerde çökmüş bir halde titriyordum. Hıçkırıklarımı tutamayıp tekrar ağlamaya başladım. Annemin odasına doğru koştum ve yatağa çıktım. O sarsıntıyla annem de uyanmıştı, endişeli bir şekilde bana ne olduğunu sordu. Her ne kadar annemde olsa ne olduğunu ona söyleyemedim çünkü böyle bir şeyin mümkün olmayacağını söyler ve benim delirmeye başladığımı düşünürdü. O her şeyi hep abarttığımı söyler beni sustururdu. Bu yüzden ona korkunç bir rüya gördüğümü söyledim. Sonuçta gerçekten korkutucu bir rüya olmalıydı gördüklerim. Anlayışlı bir şekilde başını salladı ve bana sarıldı. Aklıma anneme kolyem hakkında soru sormak gelmişti belki bir şeyler biliyordur diye. "Anne daha önce hiç böyle bir kolye gördün mü ? Bu kolye beni başka yerlere götürebilir mi?" " Rüyanda öyle mi gördün? Tabi ki de seni bir yerlere götüremez. Hem sen bu kolyeyi nerden buldun." " Evet. Bilmem uyurken elimdeymiş?" "Sanırım bu kolye bana bir yerden tanıdık geliyor." Annem boynumda ki kolyeye uzandı ve eline aldı. Biraz inceledi. Gözleri hüzünle kaplandı. ‘’ En son bu kolyeyi gördüğümde sen daha bebektin asya. Eline nasıl geçti bilmiyorum ama bu kolyeyi baban takardı. Onu tanıdığımdan beri hep boynundaydı. Ta ki bize bir not bırakıp ortadan kaybolana kadar. ’’ Bunu annemden ilk defa duyuyordum. Babam bize not mu bırakmıştı? "Peki bulduğun notta ne yazıyordu anne?" diye hemen merakla sorumu yönelttim. "O mu? ‘’ bir an düşüncelere daldığını düşündüm annemin. ‘’Hmm’’ diye mırıldandı. Neredeyse ağlayacak gibi gözlerime baktı sonra kaçırdı tekraradan gözlerini benden ardından şu sözleri söyledi. ‘’Babanın el yazısıydı bundan eminim. Özür dilerim hayatım. En kısa sürede dönmeye çalışacağım. Bazı şeyleri hatırlamaya başladım." Bu ne anlama geliyordu. Babam bizi şimdi terk etti mi etmedi mi ? ama geri döneceğim demiş. Dönmedi. ‘’Anne sende beni babam gidi bırakıp gitmezsin değil mi?’’ "Elbette kızım. Sen benim için çok değerlisin, canımdan bir parçasın. Seni nasıl bırakıp gidebilirim." Alnıma öpücük bıraktı. Gözleri sevgi dolu bakıyordu ama eminim ki annemde benim gibi ağlamak istiyordu. O sırada odaya teyzem girdi ve ne olduğunu sordu. Annemde kabus gördüğümü söyledi. ‘’Tatlı asyam benim. Sen korktun mu?’’ dedi.Kafamı salladım. Teyzemde yanıma kadar geldi yanağımdan öptü. Annenin yanında olduğuna göre artık korkmazsın. Sana koruyucu öpücükte verdim. Sende kabus koğucu bir öpücük verdin mi annesi? ‘’ annem gülümsedi. ‘’Evet’’ diye mırıldandı. Cevabını alan teyzem gülümseyip ‘’ iyi geceler size ‘’diyerek odasına geri döndü. Bende onca yaşadığım olaydan sonra annemin kollarında kendimi huzurlu bir uykuya bıraktım. Sabah kalktığımda annemin doğum günümde bana aldığı çilek kokan günlüğümü çıkarıp rüyamı yazdım. Özellikle bir daha kolyemden bir şey istemeyeceğime dair söz verdim. Bu kolye beni ışınlıyordu ama ya geri dönemezsem. Ya bir şey olurda gittiğim yerde. O yüzden bu süper gücümü büyüyüp, güçlenip kullanacağım. Hem belki dünyayı bile kurtarırım belli mi olur.
Kitabım için beğeni ve yorum yapabilir misiniz?
Şimdiden teşekkürler... |
0% |