@herall
|
Asya, Lilithe genelde şu şekilde seslenir: Lili, Li Asyanın diğer adı ise Lunadır. Mortnia da luna olarak bilinir. Dünyada ki adı ise kendi adı Asyadır. ................................................... Bulanık, koca bir karanlıktan aydınlığa geçtikten sonraki sabah. GEÇMİŞ Meriç ve kardeşim lili ile birlikte orman yolunu takip ederek sanbalt köprüsünün altındaki Samihi amcamın evine gidiyorduk. Davet için kartı bir kez daha kontrol etmeliydik. Görevde olduğu için gönderdiğimiz davet kartı eline geçmemiş olabilirdi. Bugün evine dönmüş olacağı için gitme kararı almıştım. eğer haberi yoksa kendim söylemeliydim. Ormandaki yolun ilerleyen kısımlarında bir sapma var orayı kullanıyorduk. Gri kurdeleler bağlamıştık ağaçlara bu bizim için kestirme yoldu. Burası yolu baya kısaltıyordu. Arkamdan ayakkabımın hafif ıslak toprakta bıraktığı izlere kendi ayaklarını yerleştirmeye çalışan lilith, ben ona kısaca lili diyorum artık gerçi ilerlerken pes edip kendini yere attı. Yorulduğunu mırıldanmalarla dile getirerek somurtmaya başladı. Hayret bu sefer isyan çıkarmıyor. Sanırım artık büyümeye başladı yada bugün keyfi yok. Aslında lili çok enerjik bir çocuktur. '' lili yere oturmamalıydın üstün kirlenirse dadın kızacak '' ayakkabılarından gözlerini ayırıp bana baktı. Eğer beni kandırmıyorsa üzgün görünüyordu. '' sırtıma binmek ister misin ? '' kafasını salladı. Her ne kadar gülümsemesini gizlemeye çalışsa da gördüm. Demek en başından beri planın buydu küçük hanım ha. Bende neden yol boyunca somurttuğunu merak etmiştim. Sorsam patlayacak gibiydi oysaki. Meriç birkaç kez denese de lili tarafından komik bir şekilde azarlanmıştı. Lili yarın 5 yaşına girecekti. Zaman gerçekten de hızlı geçiyordu. İlk doğduğu zamanlar ve sonrası hala aklımdaydı. Ah cidden gözlerim yaşaracak mı ? Niye duygulandım ki durduk yere şimdi. Ellerimle yanağıma iki kere hafifçe vurmak ve kendime gelmek isterdim lakin kollarımla liliyi tutuyordum. Meriç '' Luna, ne oldu ? Yoruldun mu ? İstersen hala Lilithi taşıyabilirim '' diyerekten liliyi sırtımdan almak için yöneldi. Lili ise kollarını sıkıca bana sardı. Canım kardeşim biraz daha o narin kolların boğazıma sıkıca yapışmaya devam ederse artık ben olmayacağım hayatında ama bir şey demiyorum. İç çektim fark ettirmemeye çalışarak. Meriç sırtımdan almaya çalışınca'' Hayır. İstemiyorum '' diye bağırdı. Evet kulağımın dibinde. Artık işlevlerini layıkıyla yerine getiremeyecek olan zavallı kulağım. Seni severdim huzur içinde uyu. '' Meriç hiç uğraşma benim taşımamı istiyor biliyorsun. Bağırtma Liliyi zaten hafif bir kız. Hem az kaldı biraz daha taşıyabilirim.'' dedim. Yol boyunca aklımdaki tek şey yarın Lilinin doğum günü için düzenlenecek olan partideydi. Bu sefer pek çok kesime davetiye gönderilmişti. Listeyi güzelce kontrol etmiştim. Hepsinden teslim alındığına dair mektuplarda yazıyordu bu yüzden içim rahattı. Bu sene çok önemli insanlarda katılacaktı. Bu yüzden aşırı derecede heyecanlıyım. Tanışacağım yeni insanlar olacaktı bu sefer. Genelde sadece kendi halkımızın yönetimde yardım görevi olan insanlar ve aileleri katılabiliyordu. Ben çok ısrar edince tabi babam diğer şehirlerin yöneticiler aristokratlar ve krallarına katılma izni vermişti. Her ne kadar güvenliğimiz için endişe etse de sonuçta artık bir şekilde daha geniş topluma karışmam gerekiyor. Gelecekte bu ülkenin varisi olarak sanırım geçici bir müddette olsa tahta geçeceğim. Her ne kadar istemiyor olsam da buna mecburum. Muhtemelen bir şekilde o zamana kadar bir şeyler ayarlarım ve kardeşimi geçiririm tahta. Tabi bir süre daha benim kalmam gerekebilir. Sonuçta 18 yaşına gelmeli lili yoksa taht hakkı için yaşı tutmayacak. Yine de her kim başa geçerse geçsin halkla iletişimim iyi olmalı. Sonuçta lili kalabalığı ve ailemizden olmayan insanları pek fazla sevmiyor. Onun için ben aramı iyi tutup her ikimizin de geleceğini garanti altına almalıyım. Ben böyle düşünüyorum ama gezegen kesinlikle benim başta kalmamı isterse benim planlarım ne olacak ya. Off. Bence gezegen Lili de karar kılmak zorunda ben buraya ait değilim. Ay şeyde vardı. Hediyeler... Bu da çok heyecan verici bir şey. Lili ve ben hediyelere bayılırız neyse ki ikimizin de doğum günü aynı gün. Bu yüzden bir sürü hediyelerimiz oluyor ikimizinde. Lili ile açarken çok eğleniyoruz. Tabi oda hizmetlileri için bu bir kabus olmalı. Sonuçta odayı onlar topluyorlar. Neyse onlarında görevleri bu. Meriç yol boyunca huzursuzca mırıldanıp arada liliyi ikna etmeye çalışsa da değişen bir şey olmamıştı sırtımın iyice ağrımaya başlaması haricinde. Tamam hafif bir çocuk ama uzun süre taşımak için benim bünye uygun değil. Sonunda köprüye varmanın sevinciyle liliyi sırtımdan indirdim ardından elini tuttum. Köprünün altına inmek için gizlenmiş kapağı aramaya başladık meriçle. Köprünün bitimine yakın adının yazılı olduğu levhanın kenarlarında bir yerde küçük bir şey olması lazımdı. Meriç sağ taraftaki çıkıntıyı gösterince gülümsedim. Bulduk sonunda. Samihi amca bulmamız için aralık bırakmış olmalıydı. Meriçle birlikte çıkıntıyı çektik ve kapı yavaşça açıldı. Arkamı döndüm ve liliye baktım. Tanrım şu çocuk ne yapıyor orda? Düşecek şimdi ya. Hiperaktif şey seni şöyle az yerinde dursan uslu uslu ne olur sanki. Köprüden aşağı sarkması gerçekten çok tehlikeli. Üstelik köprü çok yüksekti.'' lili aşağıya sarkma gel buraya'' diye bağırarak köprünün karşı korkuluklarından sarkan liliye doğru yürüdüm. Beni umursamadı ve bir şeye uzanırcasına daha da aşağıya doğru sarktı. Ya sabır. Neredeyse artık ayakları yere değmiyordu. Tekrardan endişe içinde '' lili'' bağırdım. Hızlı adımlarla yanına ulaştım. Düşmek üzere olan kardeşimin son anda kemerini tuttum. Bir süre şaşkınca elimde kalan kemerle düşen Lili'nin arkasından bakakaldım. Meriç’in beni çekiştirmesiyle kendime geldim. Ne olur ölmemiş ol. Kemeri kenara fırlatıp panik ve korku içinde Meriçle aşağı inen merdivenleri ikişer üçer atlayarak zemine vardık. Lili'nin düştüğü yere doğru koştum. Kalbim kulaklarımda atıyordu resmen. Neredeyse yerini terk edecekti kalbim. |
0% |