@herall
|
Samihi amcanın eskidiği için bozulduğunu düşündüğüm halat ağlara takılmış bir şekilde baş aşağı sarkan Liliyi görünce bacaklarımın bağları çözülmüş bulundu ve yere dizlerimin üstüne çöktüm. Meriç beni çöktüğüm yerden kaldırdı. Oldukça hızlı bir şekilde yanına gittik. Bize 32 diş sırıtan Li' ye öldün sen bakışları attım. '' Neden beni dinlemiyorsun Li '' diye birazcık bağırmış olabilirdim sesimi kontrol edemeyerek. Anında gözleri yaşaran kardeşim ''ben...'' diye konuşmaya başlarken araya girdim ‘’ kapa çeneni’’ dedim dolu dolu gözlerle. Bana üzgün bir şekilde bakarak sustu. Eğer zarar görse ne yapardım? Ben fark etmeden gözümden akan yaşları elimin tersiyle sildim. Bu ağları yaklaşık iki yıl önce Samihi amcanın yardımıyla köprünün hemen altına kurmuştuk. İpleri sağlam bir şekilde birbirine geçirerek ördüğümüz bu ağ o zamanlar oldukça işlevliydi. Üstelik o zamanlar sağlamdı da ama şuan öyle değildi. Köprünün altına inen merdivenlere ulaşmak için gizli kapıyı bulmalıydık. O zamanlar sürekli yeri değiştiği için bulmakta zorlanıyorduk. Samihi amcanın onayıyla da bu ağları ayarlayıp kullanmaya başlamıştık. Köprüden ağlara atlayarak daha kolay ve zaman kaybetmeden inmiş oluyorduk. Zıplayarak kumlara yumuşak bir iniş yapıyorduk. Lakin 6 ay kadar önce nehrin yukarısından sivri uçlu çakıl taşları ağların altındaki yumuşak topraklık alanı yer belledi ve çoğu oraya takılıp yerleşti. Üstelik son zamanlarda suyun yükselmesiyle ağlarda suya temas etmeye başladı. Bu yüzden ağlarda oldukça yıprandı ve kullanılmaz hale geldi. Yırtıkları oldukça fazlalaştı. Dolayısıyla tehlikeli bir hal aldığı için bizde eski usule geri döndük. Zaten neredeyse gizli kapının bulunma yöntemini çözdük sayılırdık. Neyse ki ağların Li'ye takılması ve kopmaması büyük şanstı. Demek ki hala onca yıpramışlığa rağmen sağlam kalan bir kaç ip varmış. Oldukça şanslısın lilicik. Gerçi Mortnia’nın benden sonra ki diğer varisi olduğu için şanslı olması oldukça doğal sonuçta gezegen en çok onu koruyor. Kırık çıkık olmadığına göre Lili ile iyi bir konuşma yapmam lazım ki daha sonra bir daha böyle şeyler yapmaya kalkmasın. Meriç Liliyi ağlardan kurtarıp yanıma getirdi. Meriç sudan çıkıp kumlara ayak bastığı gibi Lili inmek için çırpındı. Onu yere bırakan Meriç, Liliye dikkatli olmasını söyledi. Koşup bana sarılan Liliyi kulübeye kadar güzelce öğütledim. Bu ilk uyarımdı eğer bir daha böyle şeyler yaparsa benimle hiçbir yere gelemeyeceğini de eklemeyi unutmadım. Sözünü de aldığıma göre sorun kalmamış olmalıydı. kulübeye varmamız 5 dk sürmüştü. Kapısı ve camları açık olmasına rağmen o kadar şamataya nasıl oldu da dışarı çıkmadı şaşırdım doğrusu. İçeriden küçük bir küme duman dışarı çıkmaya başlayınca kaşlarım çatıldı. '' Meriç sende benim gördüğüm dumanı görüyor musun ?'' '' Evet. Sanki yanık kokusu da alıyorum.'' Meriç biraz aralık olan kapıyı tıklattı. Ses gelmeyince sonuna kadar açtı ve birden üzerimize duman yığını geldi ve geçti. Kısa bir öksürükten sonra hızla içeri adım attık. Samihi amcayı aradı gözlerim. Samihi amca 55 li yaşlarında beyaz saçlara ve kırışmak üzere duran bir yüzle tekli koltukta elinde tuttuğu kitapla uyukluyor gibiydi. '' Ölmemiştir dimi?'' diye mırıldandım kendi kendime. '' Ölmemiştir sanırım baya duman vardı ama kalbi atıyor mu bakayım '' dedi Meriç sonra yanına doğru gitti. Kalbim çok hızlı atıyordu. Tedirgin bir şekilde Merici izledim. ''Yaşıyor merak etme Asya, sadece uyuyor.'' ''Baygın olmadığına nasıl eminsin?'' dememle Samihi amcanın elinden kitabı aldı. Amcamın elleri bir anda boş kalınca göbeğine yerleşti. Yeter ama ya üst üste olaylar. Aaa! beni kalpten göndermeye falan mı çalışıyorsunuz öteki tarafa. Bu arada bu dumanın kaynağı neresi? Bu kadar duman bana normal gelmiyor. Üstelik amcam uyuyor. Meriç mutfağa gitti oradan geldiği varsayımıyla. ''Gerçekte de mutfaktan geliyormuş. Geleceğimizi bildiği için sanırım sütlü kurabiye yapmak istemiş ama yaptıkları daha çok şeye benziyor '' sözünü kestim '' kömür parçalarına '' gülüştük. Horlama sesiyle düşüncelerim kayboldu ve dikkatim tekrar Samihi amcada toplandı. Bu duruşu aklıma bekçi kutup ayısı Tona' yı hatırlattı. Adam kış uykusuna yatmış bizi nasıl duysun ki. Aslında babam ona kedi gibi bir adam der. En küçük tıkırtıları bile duymasına artı pek çok benzer özellik işte. Sanırım cidden yaşlandı. İçimden mantar patlasa duymaz diye geçirdim. Vay mükemmel fikir bu patlayan mantarlar. Sinsice gülümseyip '' mantar '' diye fısıldadım. Merice doğru bakmamla oda gülümsedi benim gibi. Anlamış olsa gerek. Meric’in bugün kaşla göz arasında muhafızlardan yürüttüğü bir patlayan mantarımız mevcut olmalıydı elimizde. Test etmek için mükemmel bir zaman. Meriç çantasını sırtından önüne doğru çekip pembe ve gri arası kırmızı benekli mantarı çıkardı. Ellerimi önümde kavuşturdum ve pis pis sırıttım. İçimden kötü gülüşler atıyorum da diyebiliriz. Mantardan çıkıntılı olan üst kısmından bir ısırık alıp yüzünü buruşturan Meriç camdan dışarıya doğru tükürdüğü gibi mantarı Samihi amcanın kucağına attı. Mantar o kadar ekşi ve acı mı acaba ? Meriçe soracağım şu iş bitince. Oldukça sessiz çıktığını düşündüğü ama yüksek çıkan sesiyle ''Yine eğlenceli şeylerden mi yapıyorsunuz abla ? '' diyen lili ye gülümsedim. Oda cevabını almış olmanın mutluluğuyla gülümsedi. Bu çocuğa gerçekten kötü örnek oluyordum. Ah benim cevizli turtalı beynim. Kucağına yerleşen küçük mantar uyandı ve esnedi. Meriç ve li yi alıp koltuğun arkasına geçtim. Meriç sessizce 5 ten geriye saymaya başlarken mantar kendinde ki ısırığı yavaşça fark ediyordu. Ben Li'nin kulaklarını çoktan kapatmıştım. Meriç benim kulaklarımı kapatınca '' kendi kulaklarını kapatsana bana bir etkisi olmaz'' dedim ama umursamadı. Gerçi çok geçti. Biz bunca şeyi yaparken mantar ısırığın acısıyla tiz çığlıklar atmaya başlamıştı. Anın şokuyla neye uğradığını şaşıran samihi amca korku dolu gözleri ile ortalığa bakarken bizi buldu. O sırada mantar patladı. Bu mantarları çok seviyordum. Her taraf kırmızı dumanla kaplandı. Saniyeler içinde dağılan dumandan tekrar bizi bulan Samihi amca gözlerini kısıp bizi baştan aşağıya süzdü. Sonra gözlerini devirdi. Benle Meriç ise gülüşmelerimizi içimizde tutmakta zorlanırken odayı saran Li’nin küçük kahkahasıyla Samihi amcayı da beraberine katıp bastırılmış gülüşlerimizi ortaya çıkararak baya güldürdü. '' Eğer patlamaya uyanmasaydın birazdan fırının patlamasıyla uyanacaktın'' dedi Meriç. Zar zor kelimeleri birleştirerek gülmeye devam ediyordu tabi ki konuşmaya çalışırken. Komik çocuk. Aklına yeni gelmiş gibi eli ayağına karışarak aniden kalkan samiha amcam mutfağa yönelip '' ah fırındakiler'' diyerek çabuk adımlarla mutfağa gitmesi gülmekten bayılma noktamıza kadar getirdi. Karnıma giren ağrıdan dolayı karnımı tutmuş sakinleşmeye çalışıyordum ama bir kere kriz tuttu mu kolay kolay bırakmıyordu işte. Meriç’in gülmesi ayrı Lili’nin gülmesi ayrı güldürmeye devam ediyordu. Sonunda hep birlikte masaya oturduk ve süt içtik. Maalesef yanında yenmek üzere koyulacak olan kurabiyeler kömüre dönüşmüştü. Ne hikmetse. Kartı aldığını ve oldukça beğendiğini mutlaka doğum günümüze geleceğini söyledi. Çok mutlu oldum sonuçta amcama özel olan bu kartı hazırlarken liliyle baya emek harcamıştık. O bizim en özel misafirimiz yani tabi ki emek harcamamıza değecekti. Samihi amca merice doğru '' Patlayan mantar ha '' dedi kuşkulu bir şekilde. '' Nereden buldun onu. Sadece muhafızlarda bulunur ama sende ne arıyordu küçük adam ?'' '' Çocuk oyuncağı sayılır benim için. Bence muhafızlar daha iyi eğitilmeli '' diye devam eden konuşmanın sesi giderek kısıldı ve kayboldu. Etraf bulanıklaştı ve karanlık boğucu bir hal aldı. Aniden açılan gözlerimle odamın tavanına bakakaldım. rüya mı? Zihnimde kalan bir kaç tane isim döndü. Meriç ,Li ,Samihi amca... sonra hepsi kayboldu. Aniden karanlığa gömülmüş zihnim uzun bir filmden çıkmıştı sanki. lakin hiçbir şey hatırlamıyordum. başıma keskin bir ağrı saplandı. |
0% |