@herall
|
Aniden açılan gözlerimle odamın tavanına bakakaldım. Rüya mı? Zihnimde kalan bir kaç tane isim döndü. Meriç ,Li ,Samihi amca... sonra hepsi kayboldu. Aniden karanlığa gömülmüş zihnim uzun bir filmden çıkmıştı sanki. Lakin hiçbir şey hatırlamıyordum. Başıma keskin bir ağrı saplandı. Aniden açılan gözlerimle odamın tavanına bakakaldım. Rüya mı? Zihnimde kalan bir kaç tane isim döndü. Meriç ,Li ,Samihi amca... sonra hepsi kayboldu. Aniden karanlığa gömülmüş zihnim uzun bir filmden çıkmıştı sanki. Lakin hiçbir şey hatırlamıyordum. Başıma keskin bir ağrı saplandı. Gördüğüm rüyayı çaresizce hatırlamak istiyordum. Zihnimde soluk bir kadın sesi yankılandı her rüyamdan sonra olduğu gibi. '' anıların... onları senden alıyorum Asya '' üstümde bir ürperti hissettim. Hatırlayamadıkça rüyalarım bende yaralar bırakıyordu. Peki ama neden? Sadece bir rüya değil mi? Ne görmüş olabilirim de böyle kalbi kırılmış (sanki kanatları kesilmiş, anıları silinmiş ve ardından dünyaya atılmış bir melek hissi ) gibi uyanabilirim? İçimde ki yoğun özlem duygusunu atmak istedim. Neye özlem duyuyorsun Asya? Şu zamana kadar özlem duyabileceğin ne yaşadın ki sanki. Yanağımda hissettim buz gibi gözyaşını elimin tersiyle sildim. Hıçkıra hıçkıra ağlamak istiyordum ama kendimi her zaman olduğu gibi sıktım. Derince bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştım. İlaçlarım neredeydi? En son sanırım mutfakta fırının yanına koymuştum. Fırın... kendimi tutamadım ve sesimi yutamamış olmamın verdiği siniri de katarak ağlamaya başladım. Yatakta yüzüstü dönüp yastığı suratıma bastırdım. Her gece özlem ve gözyaşları içerisinde uyanmama sebep olan rüyaları hep merak etmiştim. Hala bir yanıt bulamamış olsam da. Tam 6 yıldır gecelerim böyleydi. Kendimi biri tarafından lanetlenmiş gibi hissetmeye başlamıştım artık. Her ne kadar doktorum çok baskı altında kaldığım için böyle olduğumu ve duygularımı anca rüyalarım sayesinde ortaya çıkarabildiğimi söylemiş olsa da. İnsan en azından 6 yıl geçmiş olması bir yana bir tanecikte olsa rüyasını hatırlamaz mı? Gerçi uyandığımda bazen zihnimde yabancı isimler beliriyor ardından kayboluyordu. Bazen onlar kaybolmadan önce başucumda sırf bunun için bulundurduğum not defteri vardı. Böylece arada isimlerde olsa bazen sözler not alabiliyordum. Ama şu ana kadar başka bir şey elde edemedim. Peki kimdi bu isimlerin sahibi? Bilmiyorum. Şu zamana kadar yazdığım isimde hiç kimseyi tanımadığımı rahatça söyleyebilirim. Doktorum ilk başlarda hatırlamadığım geçmişimden insanlar olabileceğini söyledi lakin annemin de onayıyla hayatımda asla öyle isme sahip insanlar olmamıştı. Sonradan iş zihnimde oluşturduğum kişilere dönüştü. Bu tam bir karmaşa hala. Yine de arada boşluklar olduğunun farkındayım. Bu yüzden geçmişim olma ihtimalini net bir şekilde reddetmedim. Tabi zihnimde kurduğum kişiler olma ihtimalini de silip bir köşeye atmıyorum. Açıkçası 12 yaşımdan öncesine ait hiçbir anım yok. Pek çok kez küçükken saatlerce ortalıktan kaybolup akşam vakti evin kapısına geldiğim olmuş. Annem çok dikkat etmemiş ve sadece oyunlara dalıp geç geldiğim için kızmış. Bu olay 12 yaşımdan sonra durmuş gerçi. Annem hala o günü net bir şekilde hatırladığını söylüyor izin günü olduğu için. Annem genelde tatil bile kullanmadan çalışır sanırım bu yüzden o günü unutmamasının diğer etkili sebebi de o. Ah 12 yaşım. Annem o gün doğum günüm olduğu ve bir kaç gündür çok mutsuz gözüktüğüm için izin almış. Normalde hiç böyle şeyler yapmaz. Öğlen odamda oynarken kendi halimde bana bakmaya gelmiş ama yokmuşum. O gün her yeri aramış. Hatta arkadaşlarıma sormak istemiş ama hiçbir arkadaşımı tanımadığını fark etmiş. Çünkü annem şu hatırladığım zaman dilimi içinde asla ona bahsettiğim arkadaşlarımı dinlemedi. Hadi onu bırak o beni hiç dinlemez ki. Sadece ben duvara konuşmuş olurum. Annem görümlü duvar tabiri uyar sanırım. Her neyse işte. Ertesi sabaha kadar bulamamış. Polisleri falan aramış 12 saat falan filan bir şey deyip annemi göndermişler evde bekle demişler eve döner gibisinden. Sabah aniden kapı çalmış. Annem ben olduğunu düşünmüş ve hemen kapıya inmiş. Sırılsıklam, çamurlara bulanmış, üstü başı yırtık, sağımda solumda yara bereler içinde gelmişim. Elimde turuncu bir balığın bulunduğu fanusla kapıda boş gözlerle dikilmişim. Balığı anneme uzatıp “liliyi tutar mısın anne?” demişim titrek ve yorgun bir sesle. Annemde bana söylenirken tutmuş. O tuttuğu an ise ben bayılmışım. İki gün hastanede yatmışım kendime gelememişim. Uyandığım gibi de balığımı sormuşum. Annem balığı nereden bulduğumu sorsa da hatırlamadığımı söylemişim ya da o gün nerede olduğumu ne yaptığımı falan. Yine hastanede uyandığım o gün sabahında olduğu gibi boş gözlerle anneme bakıp sonra siz kimsiniz demişim. Doktor muayene sonrası geçici hafıza kaybı olduğunu söylemiş. Pekte geçici olduğunu söyleyemem her ne kadar doktorlar geçici demiş olsa bile. Şimdi ki zamandan nur topu gibi bir kanıtım. Hala hiçbir şeyi hatırlamıyorum. Son zamanlarda biraz tuhaf bir hal aldı gerçi. Dediğim gibi şu son bir kaç aydır bir kaç söz ve isim not alabildim. Belki de bir şeyler hatırlamaya başlıyorumdur. Gerçi deliriyor da olabilirim ne desem boş. Ah başım çok ağrıyor. Umarım en kısa zamanda durulur.
Boğazımın kuruluğu öksürüklere boğup canımı yakan bir düzeye geldiği için aşağıya mutfağa indim. Buzdolabını açtım ve suyu elime aldığım sıra gözlerim üst rafta duran mantarlara kaydı. Odaklanıp kaldığım mantarlardan gözlerimi çektim. Gülümsüyor muydum? Yüzümde beliren saçma bir gülümsemeyle şaşırdım. Neye gülümsüyorsun ki mantarlara mı? İyice kafayı yedin kızım sen. İlaçlarda artık bir işe yaramıyor sende. Şişenin kapağını açtım bir kaç yudum aldıktan sonra dolaba geri koydum. Gözlerimin hala mantarlarda olmasıyla madem bu kadar ilgiliyim bir tane alayım dedim. Streçfilminden çıkarıp aldım ve odama çıktım. Hava hala aydınlanmadığı için ışığı açıp çalışma masama geçtim. Artık uyuyamayacağıma göre şu mantarı kullanıp bir çizim yapalım. Yan masada duran Lili ye baktım. Onu geçen yıl okuldan mezun olduğumda odama getirmiştim. Uyuyor muydu acaba? Hiç hareket etmiyordu. Bir mantara bir Liliye bakıp içimden gelen isteği bastıramayarak ''Bam!'' dedim çok yüksek olmayacak bir şekilde. Lili beni duymuş gibi hareketlendi. Bana doğru biraz daha yakına yüzdü. Başım dönmüş gibi bir tuhaf oldum. Aklıma garip bir şey geldi. Geldiği gibi de ağzımdan şu sözler döküldü. ''Patlayan mantar ha. O ne ki '' irkildim bir anda. Bu da ne şimdi? Hayır yani biri beni ele mi geçirdi hayırdır bu tuhaf hareketler. Madem değişik bir mantar var elimdekinin aksine zihnimde onu bir patlamayla birleştirmeliyim. Şizofren olma olma yolunda emin adımlarla ilerliyorum sanırım. Dikkatimi çizim defterime odakladım. Söylenmeyi tabi ki bırakmadım. Devam ettim. Demek ki artık psikoloğumun da yardımı olmuyordu artık. Ya da annem yüzünden iyice kötüleşen sinirlerim daha da yıpranmış yan etki yapıyordu. Çizimim bittiğinde ortaya çıkan şey şöyleydi: Her yere serpilmiş kırmızı noktalar, üstelik bir yerde toplanıp bulutumsu hal almış, üç çocuk koltuğun arkasında oturmuş birbirlerinin kulaklarını kapatmış. Hımm. Ne değişik bir şey çıkmış ortaya. Acaba burada ne anlatmak istedim. Resmin en altta boş kalan kısmına küçük bir not düştüm.
Bir balık Kalbi kırık bir kız Oturup birlikte düşünürler. Bu bölümleri kısa tuttuğum için umarım bana kızmazsınız geri kalan bölümlerde çok fazla bölmeden uzunca yazmaya çalışacağım. Beğeni atmayı ve yorum yapmayı unutmayın. Fikirlerinizi ve sorularınızı merak ediyorum. Sevgilerle. |
0% |