14. Bölüm

14.Bölüm

herbirinizokur
herbirinizokur

Evimde ne işin var Orhan?'

 

Demir bütün siniri ve gerginliği ile karşımızdaydı. Yumruklarını sıkı sıkı sıkmış, gözlerini bize dikmişti.

 

"Size bir şey dedim! Cevap versenize!" Demir bize daha da yaklaşmış ve bağırmıştı. Daha fazla dayanamadım ve bende ayağa kalktım.

 

"Ben davet ettim Demir, bir sorunu mu var?" Demir kolumu tuttu ve kendine doğru çekti.

 

"Sorun var! Bir sorun var! Senin derdin ne Duru?! Ne diye benim hayatıma iyice girmeye çalışıyorsun? Ulan her şeyi anladım, bunları neden çağırdın!"

 

"Geçen yaptığın hatayı telafi etmek ve daha da yakınlaşmak için çağırmıştım."

 

"Çağırmayacaksın! Ben sana daha birkaç saat önce dedim, onlara yaklaşma dedim! Hâlâ burnunun dikine dikine gidiyorsun! Sizde siktirin gidin evimden!"

 

"Demir yapma! Senin derdin ne asıl ya? Hâlâ salak saçma triplere giriyorsun!"

 

"Sus Duru!" Demir kolumu yana doğru savurdu ve masaya doğru gitti " Hepiniz siktir olup gidiyorsunuz evimden! Özellikle sen Orhan!" Orhan bey, Demir'e doğru eğildi ve konuşmaya başladı,

 

"Gitmiyoruz Demir, biz senin değil Duru hanım kızımızın misafiriyiz!" Demir alayla güldü ve elini masaya hızlıca koydu,

 

"Hadi ya... Misafir geldiğiniz ev benim evim! Kimin misafiri olduğunuz umrumda değil şimdi ya siktir olup gidersiniz ya da sonuçlarına katlanırsınız!" Bu sefer de Berkay araya girdi,

 

"Görelim sonuçlarını abicim ! Babama karşı böyle konuşamazsın!"

 

"Al babanı başına çal! Madem sonuçlara bu kadar meraklısınız... Görün bakalım. Ayaz, Ozan ve Asya kalkın masadan." Üçü de teker teker kalkmıştı masadan. Ozan ise kalkarken kendi tabağını almış ve kenara çekilip yemeye devam etmişti.

 

Demir ellerini masaya koyduğu gibi örtüyü kavradı ve yemeklerin hepsini tek çırpıda yere serdi. Olanlara hayretle bakıyordum, Demir saatlerce uğraştığımız yemekleri 2 dakikada yere sermişti.

 

Bütün tabaklar yere çarpması ile paramparça oldu, Asya ise çıkan sesten ve travmalarından dolayı yere çökmüş ve kulaklarını kapatmış bir şekilde çığlık atıyordu. Asya'nın yere çöktüğünü gören Ayaz da aynı hızda yere çöktü ve Asya'yı kollarının arasına aldı. Ayaz, Asya'ya sımsıkı sarılıyor ve kulağına birşeyler mırıldanarak onu rahatlatmaya,sakinleştirmeye çalışıyordu.

 

Masaya yakın olduğum için cam parçaları ayaklarıma doğru parçalanmıştı ve ayaklarımda yer yer cam parçaları vardı. Bazıları ayağıma saplanmış bazıları da sadece ayağımı yarıp gitmişti. Akan kanları umursamıyordum bile, Demir'in ortalığı yıkıp geçmesi herşeyi götürüyordu zaten.

 

Demir büyük bir hırsla tekrardan konuşmaya devam etti aynı zamanda ailesini teker teker dışarıya itiyordu.

 

"Evime adım atmayı bırakın, burdaki kimse ile konuşmayacaksınız!" Demir herkesi dışarıya çıkardıktan sonra büyük bir şiddetle kapıyı kapattı ve evin içinde volta atmaya başladı. Bir yanda sakinleşmeye çalışan Asya, bir yanda Demir'in bu yaptıklarına inanamayan ben.

 

Neydi onu bu kadar sinir eden? Ailesini eve çağırmam mıydı? Yada kendine bahane üretiyordu.

 

Yaşadığım şokun etkisiden çıkmamıştım, gözlerim karardığında yanımda bulunan sandalyeye tutundum ve oturdum. Ozan ise ayağımı yeni fark etmiş olacak ki hızla yanıma geldi ve gömleğini çıkartıp ayağımdaki yerlere dokundurarak kanı sildi.

 

"Duru canın çok acıyor mu? " Kalbim kadar değil Ozan bir bilsen...

 

"Yok acımıyor." Sesim içime kaçmış gibiydi. Aslında acıyordu, sadece onu önemseyecek zamanda değildim.

 

"Bunu sana soranda kabahat , tabii ki de canın acıyor! Seni hastaneye götürmem lazım. Ayağına bir sürü cam girmiş ,Duru kalkar mısın ?" Ayağa kalktığımda ayağımın altına da girmiş olan camlar canımı çok fazla yakmıştı ve refleks ile geri yerime oturmuştum

 

"Ozan kalkamıyorum canım acıyor." Ozan kollarını belime ve ayaklarımın altından geçirdi ve devam etti,

 

"Duru, seni hastaneye götürmem lazım. Bu yüzden böyle gideceğiz arabaya kadar iznin varsa?"

 

"Tamam sıkıntı yok... Biraz çabuk olsak." Ayağımdaki camlar her bir saniye de daha çok hatırlatıyordu kendini. Yere düşen kan damlalarını gördüğüm de gözlerimi kapattım ve ovalayıp tekrardan baktım. Kana dayanamıyordum.

 

"Tamam tamam... Siktir çok kanıyor bu." Ozan beni daha sıkı kavradı ve dış kapıya doğru götürdü. Fakat Demir'in önümüze geçmesi ile aniden durmuştuk.

 

"Hop hop, nereye böyle ? Duru hanımda alıştı kucaktan kucağa artık kim bakarsa..." Demir, Ozanı eli ile durdurmuş ve geçmenizi engellemişti. Acıdan Demir'in yüzüne bile bakamazken Demir'in imaları devam ediyordu.

 

Ozan dayanamadı ve küfür savurup geçmeye çalıştı,

 

"Sikeceğim ama! Demir siktir git karşımdan! Kızı ne hâle getirdin, hastaneye gitmemiz gerekiyor."

 

"Acele etme Ozan, alışıktır o böyle şeylere. Sen bırak ben götüreceğim onu!" Ozan geri çekildi ve duraksadı. Ozan'ın kulağına eğildim ve konuşmaya başladım,

 

"Ozan bırakma beni ona, lütfen... Yaralarımı kapatmaz, daha çok açar kanarsa yarama tuz basar. Lütfen- " sözlerim Demir'in beni Ozanın kollarından çekmesi ile yarıda kesildi.

 

"Yeter! Ozan burası sana emanet." Demir, Ozan'ın cevap vermesini beklememiş ve kapıdan çıkmıştı. Ben ise Demir'in göğsüne vurup küfürler savuruyor ve beni bırakmasını istiyordum,

 

"Bırak beni! Ya Demir bıraksana!" Demir beni bu sefer de omuzuna attı ve daha sıkı tuttu. Bu sefer de omzuna vuruyordum.

 

"Ebeni sikeyim Demir bırak beni! Senin yüzünden ağzımı bozuyorum, dinden imandan çıkardın beni puşt adam!" Demir'e sözmeye ve vurmaya devam ederken Demir bir anda durdu ve bir tane korumayı çağırdı , ardından beni tekrardan kucağına aldı,

 

"Yusuf, yengenize bir sakinleştirici getirin! Sende rahat dur kızım!"

 

"Allah belanı versin Demir! İstemiyorum ya! Bırak!" Durduğum yerde debelenmeye ve çığlık atmaya başladım.

 

O sırada Yusuf yanımıza geldi ve iğneyi koluma yapmaya çalıştı,

 

Demir,"Kızım bir dur iğne kırılacak!" Ardından kolumu tuttu ve iğneyi yaptılar.

 

"Demir bırak beni..." Son sözlerim bunlar olmuştu. Gözlerime bir ağırlık çökmüş ve etkisiz hale gelmiştim.

 

&

 

Ağır bir baş ağrısı ile uyanmıştım. Gözlerimi iyice açtığımda, simsiyah dizayn edilmiş bir yatak odasında olduğumu fark ettim. Yatakta doğrulduğumda ayağımın sarılı olduğunu fark ettim.

 

Ayağa kalktığımda gözümün kararması ile geri oturdum ve kenarda duran suyu içtim. Bu oda, normal bir insanın içini karartabilecek hatta odanın üstüne üstüne geldiğini hissettirilebilecek bir odaydı. Benim hayatımın en aydınlık haliydi burası.

 

Bu sefer yataktan yavaş yavaş kalkmıştım. Yataktan da destek aldım ve lavaboya doğru ilerledim. Lavabo bile simsiyahtı.

 

Resmen şu iki ayda çökmüştüm. Göz altlarım şişmiş, dudaklarım kurumuş çok kötü gözüküyordum. Bunların hepsi kimin umrunda?

 

Lavabodan çıktım ve aşağıya inmeye başladım. Demir aşağıda yoktu, bunların hepsi işime gelirdi. Ayağımın acısını umursamadım ve evi dolaşmaya başladım. Ev, az önce uyandığım oda gibi koyu tonlar,siyah ağırlıklı döşenmişti. İlk katta mutfak,salon,misafir odası , lavabo ve Demir'in çalışma odası vardı. İkinci kata geldiğimde benim uyandığım oda dışında 3 oda vardı. Kalan iki oda da aynı şekilde misafir odası ya da Demir'in odası olmalıydı. Son bir oda kalmıştı. Odanın kapısını açmaya çalıştığımda kilitli olduğunu anladım. Bu odada birşeyler döndüğü kesindi.

 

En sonunda tekrar aşağıya inmiş ve yemek yemiş, zamanın geçmesini Demir'in gelmesini beklemiştim.

 

&

 

Artık gece olmuştu, hatta gece yarısı. Saat gece üç sularında idi. Demir hâlâ eve gelmemişti. Beni bu eve tıkıp siktir olup gitmiş olmalıydı. Hem uykumun gelmesi hem de sıkılmam ile uyandığım odaya geri döndüm ve yastığa başımı koyup uykuya dalmayı bekledim... Fakat bu uyku, dış kapının büyük bir şiddetle açılması ile bölünmüştü. Demir gelmiş olmalıydı.

 

Yataktan kalktım ve odadan çıktım. Demir gelmişti. Yorgun ve sinirli gözüküyordu. Aşağıya indim ve yanına gittim,

 

"Demir... İyi misin? Sinirli gözüküyorsun."

 

"İyiyim güzelim, sakinleşiyorun kokunla." Bana aniden sarıldı ve saçlarımı öpüp,koklamaya başladı.

 

"Akşamda sinirliydin yüzden dedim." Altındaki imayı anlamıştı, ve belimden tutarak mutfağa götürdü aynı zamanda konuşuyordu,

 

"Güzelim sana herşeyi teker teker en ince ayrıntısına kadar anlatacağım. Akşam herşeyi berbat ettim, sana zarar verdim belki de şuan benden iğreniyorsun, korkuyorsun bilmiyorum... Ama söz veriyorum anlatacağım." Sesinde bile kırgınlık ve pişmanlık vardı. Sadece sesi değil, yüzünden de anlaşılıyordu pişmanlığı.

 

"Sen anlat ben dinleyeceğim. Senden iğrenmiyorum ya da korkmuyorum Demir. Akşam hakkında... Konuşmak istemiyorum." Demir kendine su doldurdu ve elindeki hapı yuttu ardından buzdolabına bakarken konuştu,

 

"Bunu sen mi yaptın?" Demir elindeki lazanya tepsisini bana tutarak konuşmuştu.

 

"Evet ben yaptım, tadına bakmak ister misin? Çok başarılı değilim bu mutfak işlerinde ama deniyorum birşeyler..."

 

"Ben yerim her türlü, sen koy." Elindeki tepsiden lazanyanın bir kısmını aldım ve tavaya koyup ısıttım. Ardından Demir'in önüne koydum.

 

Demir bir parça böldü ve ağzına attı, ardından büyük bir iştahla yemeye başladı,

 

"Nasıl, güzel olmuş mu?" Demir, ağzındakileri çiğnedi,yuttu ve konuştu,

 

"Çok güzel olmuş güzelim... Evlenince eve hizmetli sokmam ben, yemeklerinin hepsi senin elinden olsun. Hayatımda yediğim en güzel lazanya bu." Evlenince mi dedi o? Ay bana bir daral geldi sanki? Yetişin ey ahali Demir Karahan'a aşık oluyorum galiba...

 

"Afiyet olsun... Sen iste hep yaparım ben. Benim için tatlı, yemek yapmak terapi gibi bişey."

 

"İyi bari terapi parasından yırttık." İkimizde gülerken sohbetimiz devam ediyordu. Demir alttan alttan imalar veriyor, bende salağa yatıyordum. En sonunda Demir yemeğini bitirdiğinde salona geçtik ve Demir'e bir soru yönelttim,

 

"Demir bana akşam neden bunları yaptığını anlatacak mısın?" Demir boğazını temizledi ve konuşmaya başladı,

 

"Annem... Dediğim gibi vefat etti. Orhan, yani annemin eşi annemi öldürdü. Babam annemi aldatıyordu, Yeliz ile. Basbaya annemi umursamadan Yeliz ile birliktelik yaşıyordu hatta ve hatta Berkay babamın öz çocuğu. Annem ise ilk yıllarda aldatma olayını fark etmese de bir yerden sonra öğrenmiş olacak ki babama bir sürü tehdit ve küfür ediyordu. En son raddeye geldiğinde ise babamı boşayacağını söylemiş. Fakat babam her ne yaparsa yapsın ondan boşanmazdı. Çünkü babam ünlü iş adamlarındandı o zamanlar, yani ilgi çekerdi bunlar ve babamın aldatıldığının ortaya çıkması bütün herşeyi etkilerdi... Annem ise her türlü yolu denemiş ve ondan boşanamamış. Bir gün babam eve Yelizi ve oğlunu getirmiş resmen kuma gibi! Annem ise dayanamamış ve babam evde yokken Yelizleri yaka paça dışarı atmış. Babam ise bunu öğrendiğinde annem ile büyük bir kavga etmiş annem ise sonunda 'Ya o kadın ile yaşarsın ya da ben ' demiş babam ise... Annemi oracıkta öldürmüş. Annemin ölüm olayı çıktığında ise babam herkese intihar ettiğini söylemiş ve olayın üstünü kapatmış.Annemin ölümü ardından Yeliz ile evlenmiş ev oğlunu büyütmüş... Ben ise reşit olduktan sonra Parlayı da aldım ve ayrı eve çıktım falan derken kendi hayatımızı kurduk." Demir'in gözleri buğulanmıştı. Benim gözyaşlarım ardı ardına akarken Demir bakışlarını yerden ayırdı ve bana baktı. Ağladığımı fark ettiğinde parmağı ile gözyaşlarımı sildi ve yanağımdan öptü.

 

Demir'in yanında oturuyordum, ve birden ayağımı kaldırıp Demir'in kucağına oturdum. Kollarımı boynuna sardım ve boynuna küçük öpücükler bıraktım. Ardından kucağında doğrulup konuşmaya başladım,

 

"Peki sonra? Parla ile sana hiç bakmadı mı?"

 

"Hiç..." Gözyaşlarım yeni durmuşken Demir'in sözü ile daha fazla ağlamaya başladım ardından Demir saçımı okşayarak konuştu,

 

"Güzelim, bitanem ağlama lütfen... Her göz yaşında şu kalbime ayrı bir ok saplanıyor. Dayanamıyorum ağlamana be kadın! " Gözyaşlarımı sildim ve konuştum,

 

"Siktir et Orhan'ı Demir! Bundan sonra ben bakacağım sana. Benimsin be adam." Demir belimden tuttu ve okşayarak kendine daha fazla çekti bedenimi,

 

"Hep senindim kadın." Sözlerinin ardından dudaklarını dudaklarıma bastırdı ve kendini geri çekti. Gözleri parlıyordu...

 

Bir süre boyunca onun göğsünde sarılarak durdum ve sonra geri ayrıldım.

 

"Demir saat geç oldu sanki? Uyusak mı?" Resmen sabah olmuştu. Ve biz hâlâ cilveleşme derdindeydik. Ardından Demir beni kucağına aldı ve konuştu,

 

"Uykun mu geldi? Ayağın acıyordur şimdi senin, ben götürürüm seni." Demir'in boyun girintisine başımı koydum ve odaya gittik.

 

Odaya girdiğimizde Demir beni yatağa bıraktı ve üstünü değiştirip yanıma geldi. Altında olan şort dışında üstünde hiçbir şey yoktu. Hava iyiki sıcak yoksa bu manzarayı bir daha ne zaman görecektik? Ben ne ara bu kadar sapık olmuştum ?

 

Demir yanıma yattı ve belimden çekip kafasını boynuma gömdü. Bir süre Demir'in saçlarını okşadım ve daha sonra bende gözlerimi kapattım...

 

&

 

Saçlarımda dolaşan eller ile uyanmıştım. Demir ellerini saçlarımda dolaştırıyor, okşuyor,yer yer öpücükler bırakıyor ve kokluyordu. Demir döndüm ve yanağına küçük bir öpücük bırakıp tekrardan yattım. Demir ise elimi okşayarak konuşuyordu,

 

"Güzelim öğlen oldu uyanmayacak mısın?"

 

"Öğlen mi? Saat kaç?"

 

"Saat neredeyse iki oldu." Gözlerimi açtım ve doğruldum.

 

"O kadar olmuş mu yaa. Keşke daha önce uyandırsaydın." Yataktan kalktım ve lavaboya doğru ilerledim,

 

"Geç uyuduk yorulmuş olmalısın uyandırmak istemedim." Başımı salladım ve lavaboya girip günlük rutinlerimi yapıp çıktım. Demir ise pencerenin yanında telefonla konuşuyordu. Yanına gitmem ile telefonu kapattı ve bana döndü,

 

"Gel güzelim aşağıya inelim, ben kahvaltıyı hazırlamıştım." Panikle konulmuştu.

 

"Kimle konuşuyordun? " Demir telefonu açtı ve en son konuştuğu kişileri gösterdi. Ayaz ve Bora ile konuşmuştu en son.

 

"Bora ve Ayaz ile konuşmuştum güzelim." Telefonu kapatması ile odadan çıktık ve konuştum,

 

"Özür dilerim... Bir an öyle görünce birşeyler saklıyorsun sandım."

 

"Sorun değil güzelim." Mutfağa girdiğimizde bizi çok güzel bir kahvaltı bekliyordu. Masaya oturduk ve yemekleri yemeye başladık. birden sohbete girdim,

 

"Bugün günlerden neydi?" Demir ise bakışlarını üzerime çevirdi ve konuştu,

 

"Cumartesi ,29 Haziran. Neden bir şey mi oldu güzelim?" Bugün, doğum günümdü. Demir bilmiyordu. Üzülmüştüm aslında sonuçta o kadar yakınlaşmıştık...

 

"Yok... Öylesine sordum." Demir tekrardan bakışlarını yemeğe çevirdi ve konuştu,

 

"Bugün alışverişe gidelim mi güzelim?"

 

"Olur gidelim yemekten sonra."

 

Yemeklerimizi bitirmiş ve toplamıştık. Alışverişe gideceğimiz için odaya çıktım ve makyajımı saçımı yapıp üzerimi değiştirdim. Aşağıya indiğimde Demir kapının yanında birisi ile konuşuyordu,

 

"Biz şimdi çıkıyoruz üç-dört saate eve geliriz o saate kadar halledin herşeyi." Bir süre karşı tarafı dinledi ve tekrar cevapladı,

 

"..."

 

"Tamam o iş sizde görüşürüz." Demir telefonu kapattığında daha yeni aşağıya iniyormuş gibi yaptım ve yanına gittim.

 

"Hadi çıkalım." Demir elini belime sardı ve evden çıktık. Arabaya bindiğimizde düşünmeye başlamıştım.

 

Kimle konuşmuştu da bizim evde olmadığımızı haber vermişti? Ya da neyi halledeceklerdi? Benden birşey saklamasını istemiyordum ya da arkamdan iş çevirmesini. Onu çok fazla sıkmakta istemiyordum ama insanda bazen şüphe uyandırıyordu.

 

Ben kendi kendime düşünürken Demir'in seslenmesi ile ona doğru döndüm,

 

"Ne düşünüyorsun kara kara?"

 

"Alışveriş merkezinde senden kaçma planları yapıyordum."

 

"İki,üç saat sonra yakalancağını bilerek mi?"

 

"Ya da Ahmet'in eline düşerim?" Sorum ile sırıttı ve devam etti,

 

"Yaşıyorsa..." Sözleri ile gözlerimi açtım ve ona baktım,

 

"Öldürdün mü onu?"

 

"Evet." Diyecek birşey bulamamıştım. Ahmet ölmüştü, benim yüzümden. İyi ki ölmüştü. Şerefsizin tekiydi.

 

Durduğumuzda geldiğimizi anlamıştım. Arabadan indim ve Demir'in yanına gittim. Demir arabanın anahtarını valeye vermiş ve elimden tutmuş beni de peşinden götürüyordu.

 

"Ne alalım güzelim?"

 

"Elbise bakalım mı?" Demir adımlarını asansöre yöneltti .

 

"Bakalım güzelim, bildiğim bir yer var tam sana göre elbiseler var orda."

 

"Tamam gidelim o zaman." Asansörün de durması ile Demir'in dediği mağazaya gitmeye başladık. Mağazanın önüne geldiğimizde çok pahalı ve şık bir yer olduğu her halinden belli oluyordu.

 

Mağazaya girmemiz ile bir çalışan yanımıza geldi,

 

"Merhaba,hoşgeldiniz Demir bey ve Duru hanım." Demir baş selamı verdi ve bana döndü,

 

"Ne istersin güzelim sen seç ya da özel tasarım mı istersin."

 

"Özel tasarıma gerek yok zaten günlük bir elbise bakacağım." Çalışan kadın anlamış gibi bana döndü,

O zaman sizi bu tarafa alalım Duru hanım." Kadın eliyle yazlık elbiselerin olduğu kısıma yönlendirdi ve bana sorular sormaya başladı,

 

"Nasıl bir model istersiniz? Ya da beğendiğiniz bir renk var mı?"

 

"Renk konusunda seçici değilim ama yırtmaçlı ya da ağır olmayan elbiseleri tercih ediyorum." Kadın elbiselerin arasından beş,altı tane çıkardı ve bana gösterdi,

 

"Bunlar yırtmaçlı modellerimiz," elbiseler çok güzeldi. Aralarından bordo olanı elime aldım ve bakmaya başladım. Sonrasında ise kadına döndüm ve devam ettim,

 

"Bu bordo olanı en son denemek istiyorum bunu kenara ayırır mısınız? Ayrıca kahve tonları olanı varsa onu da ayırırsanız çok sevinirim."

 

"Tabi ki ayrıca bunlarda diğer tercih edebileceğiniz elbiseler olabilir bakmak isterseniz." Kadının elinde mavi-beyaz bir elbise vardı. Elindeki onca elbiseden dikkatimi çeken tek o olmuştu, elime aldım ve Demir'e döndüm,

 

"Demir! Bak güzel mi?" Demir başını telefondan kaldırdı ve elbiseye baktı,

 

"Üstünde güzel olacağına eminim...Denemek ister misin?" Başımı salladım ve kadına döndüm,

 

"Beğendiğim elbiselerin hepsini kabine getirir misiniz?" Kadın başıyla onayladı ve elbiseleri almaya gitti, bense kabinlerden birisine girdim. Arkamdan Demir de geliyordu.

 

Çalışan kadın elbiseleri getirdiğinde hepsini denemeye başladım, Demir ise beğenip beğenmediğini söylüyordu.

 

&

 

Üç saatin sonunda elbise,etek hatta takı bile almıştık. Çok yorulmuştum çünkü sabahtan beri üstümü giyip çıkarıyor,mağazadan mağazaya geçiyordum. Demirinde benden farkı yoktu. Takıcıdan da çıkmamız ile Demir'e döndüm,

 

"Demir ya ayaklarım ağrıdı artık! Hadi eve gidelim." Demir bana döndü ve devam etti,

 

"Tamam güzelim bekle bi." Demir eline telefonu aldı ve birisine yazmaya başladı. Ardından bana döndü ve konuşmaya başladı,

 

"Yemek yiyelim mi ?evde yapmaya uğraşmayalım." Demir'in sorusu ile ona doğru döndüm ve,

 

"Bencede uğraşmayalım hadi yiyelim."dedim.

 

Demir elimi tuttu ve yemek tarafına giderken konuşmaya başladı,

 

"Ne yiyelim güzelim?"

 

"İskender yiyelim mi?"

 

"Olur yiyelim."

 

Bir buçuk saatin sonunda yemeklerimizi yemiş hatta üstüne künefe de yemiştik. Artık tıka basa doluydum. Demir hesabı ödediğinde mağazadan çıktık ve arabaya binip eve doğru yol aldık.

 

Eve geldiğimiz gibi üstümdekilerden kurtulup rahatlamak adına duşa girmiştim.

 

Neredeyse bir saatin sonunda duştan çıkmış ve üstümü giyinmiştim. Saçımı taradım ve aşağıya, Demir'in yanına indim.

 

Demir ,perdenin arkasından arka bahçeye bakıyordu. Benim gelmem ile perdeyi sonuna kadar çekti ve yanıma gelip sarıldı. Saçımı kokluyor ve belimi okşuyordu. Bu adam birşeyler çeviriyor benden söylemesi.

 

Ayrıldığımızda Demir bana döndü ve konuştu,

 

"Güzelim bişey istiyor musun?"

 

"Yok hayır istemiyorum, zaten sana bakmaya inmiştim aşağıya biraz başım ağrıyor ilaç içip uzanacağım." Ben mutfağa giderken Demir'de peşime takıldı,

 

"Masaj yapmamı ister misin güzelim?"

 

"Masaja gerek yok sarılsan yeter." Demir sözlerim karşısında gülümsedi, elindeki ağrı kesici ve suyu bana uzattı.

 

İlacı da içtikten sonra merdivenleri çıktım ve odaya girdim. Demir de arkamdan gelmişti. Yatağa uzanmam ile Demir arkamdan kollarını sardı ve gözlerimi kapattım...

 

&

 

Uyandığımda Demir yanımda yoktu. Pencereden baktığımda akşama doğru olduğu belliydi. Büyük ihtimalle aşağıdaydı.

 

Yataktan kalktım ve odadan çıkıp aşağıya indim. Demir salonda oturuyordu. Gelmem ile telefonunu kapattı ve devam etti,

 

"Güzelim sana aldığım elbiselerden en çok beğendiğini giyip gelir misin?"

 

"Neden? Gördün zaten hepsini?"

 

"Hadi güzelim git giy istersen saç ve makyajda yap seni öyle görmek istiyorum." Bu adam mal mıydı, bir makyaj kaç saat sürüyor farkında mıydı?

 

"Peki," Demir'in yanından ayrıldım ve tekrardan odaya girdim. Büyük ihtimalle beni yemeğe çıkaracaktı ama sürpriz olsun diye söylemiyordu.

 

Dolaptan mavi-beyaz elbiseyi aldım ve üzerime geçirdim. Ardından makyaj masama oturdum ve saçlarımı taradım sonra önde bulunan uzamış olan perçemlerime şekil verdim ve makyaja geçtim. Makyajımı ise kıyafetime uygun yapmıştım. Yer yer açık mavi kullanmıştım, makyajımı çok ağır yapmamıştım, hoş görünüyordu. Hazır olduğumda son olarak parfüm sıktım ve aşağıya indim.

 

Demir de üstünü değiştirmişti. Elinde üstümle uyumlu açık mavi bir fular vardı, yanına gittiğimde,

 

"Güzelim şimdi gözlerimi bu fular ile kapatacağım, merak etme seni de tutacağım tamam mı?" Başımı salladığımda Demir fuları aldı ve bağladı. Ardından belimden ve elimden tutup beni yönlendirmeye başladı.

 

Bahçeye çıktığımızı sürgülü kapının açılışından anlamıştım. Demir'in de durması ile heyecanım ikiye katlanmıştı. Demir durdu ve arkadan fuları açtı.

 

Gördüklerime inanamamıştım. Ayaz, Ozan, Nehir,Işıl ve Asya. Hepsi karşımdaydı, ellerinde hediye paketleri vardı hepsi özenerek giyinmiş çok şık duruyorlardı. Hepsi bana gülümseyerek bakıyorlardı.

 

Demir'in gözlerimi açması ile yanlardan konfetiler patlamıştı. Şaşkınlığımı gizleyemiyordum. Herkes hep bir ağızdan 'İyiki doğdun Duru ' diye bağırıyordu. Yanımda duran Demir ise tepkime bakıyor ve bana bakarak gülümsüyordu. Demir'in yanına gittim ve boynuna sarıldım,

 

"Teşekkür ederim... Her şey için." Demir de bana cevap verdi,

 

"Teşekkür ederim... Benim olduğun için." Sarılmayı bıraktığımız da Demir'in dudağına küçük bir öpücük bıraktım. Ardından gelenlerin yanına gitmeye başladık. Gittiğimiz gibi herkes sarılıp doğum günümü kutlamaya başladı.

 

Sarılma Faslı bittiğinde Demir yandan DJ çocuğa komut verdi ve şarkılar çalmaya başladı. Biz ise havuzun yan tarafında süslenmiş oturma yerinde oturmuş sohbet ediyorduk.

 

Ayaz bir anda sohbete giriş yaptı,

 

"Ee yenge kaç yaşında oldun şimdi?"

 

"24 oldum... Yaşlandık vallahi." Ardından Nehir konuştu,

 

"Kız ne yaşlanması 24 yaşında güzel bir çıtırsın hâlâ." Ardından Işıl konuştu,

 

"Her yaşında güzelliğine güzellik katıyor benim arkadaşım, Allah nazarlardan saklasın... " Işıla cevap olarak Demir konuştu,

 

"Dimi dimi bencede." Asya ise Demir'e dönmüştü,

 

"Enişte toplasan 2,3 aydır tanıyorsun bizim kızı. Sanki yıllardır tanıyormuş gibi..." Ortamda bir sessizlik olmuştu bu sessisliği bozan ise Ozan olmuştu,

 

"Eee pasta yok mu? Boşuna mı geldik yoksa?" Ayaz ,Ozan'ın koluna vurdu ve konuştu,

 

"Lan Duru için geldik aç köpek, bir tut şu boğazını!" Herkes gülerken Demir Ozan'a dönmüştü,

 

"Pasta işini Asya, Nehir ve Işıl'a vermiştim ama..." Ardından Nehir ve Işıl ayağa kalktı ve konuştu,

 

"Durun durun pastayı yaptırdık getirelim hemen." Demir ise onlara başını salladı ve tekrardan masaya döndü,

 

"İnşallah düzgün birşey yaptırmışlardır..." Asya ise gülerek cevap verdi,

 

"Bayılacaksınız pastaya çok güzel." Bende Asya'ya cevap verdim,

 

"Ben kuzenimin zevkelerine güveniyorum kesin çok güzel seçmiştir." Asya'da bana cevap verdi,

 

"Konu sen olunca güzel seçiyoruz be Duru." Asya'nın sözü ardından, Işıl ve Nehir ellerindeki pasta ile yanımıza geldiler.

 

Işıl gelirken DJ'e komut verdi ve ablan bin yaşına gelse şarkısı çalmaya başladı. Ellerindeki pastayı da masaya koyduklarında herkes gülmeye başlamıştı.

 

 

Duru'nun pastası:

 

(Beğenmediyseniz aklınızdaki ile devam edebilirsiniz normalde fotoğraf koymuyorum beğenmezsiniz vs gibisinden fakat bunu koymak istedim iyi okumalaaarr.)

 

Pasta gerçekten güzeldi,bunu mizah amaçlı yaptıklarını biliyordum. Bu pastayı Asya ve Nehir'in seçtiği çok belliydi. Işıl genelde daha sade şeyler severdi fakat böyle konularda Nehir'e katılırdı .

 

Pastayı getirdiklerinde yanda duran mumu üfledim ve üçüne sarılıp konuşmaya başladım,

 

"Pastayı çok beğendim, hepinize çok teşekkür ederim. Ama durun ilk önce fotoğrafını çekmem lazım." Yanda duran Demir'in telefonunu aldım ve pastanın fotoğrafını çekip yerine geri koydum. Ardından Ayaz ve Ozan konuşmaya başladı,

 

"Cidden şarkı ve pasta çok uyumlu..." Ozan'a karşılık Ayaz,

 

"Çok elit bir ortamdayız sayenizde." Asya, Ayaz'a döndü ve konuşmaya başladı,

 

"Siz geçin dalganızı herşey gayet güzel." Asya büyük ihtimalle beğenmediği izi düşünmüştü. Demir'in kolunu cimcirdim ve kulağına fısıldadım,

 

"Demir bişey de şunlara kızın moralini bozmasınlar." Demir başını salladı ve bo

 

ını temizleyip konuşmaya başladı,

 

"Böyle birşey seçmeleri daha iyi olmuş bana kalsa düz pasta bile seçebilirdim bu konularda pek iyi değilim. Ayrıca siz ikiniz beğenmediyseniz yemezsiniz." Ozan ortaya atladı ve kendini savunmaya başladı,

 

"Yok bencede çok güzel olmuş yani şu disko topları beni benden aldı, ortadaki söz hele... Çok anlamlı yani pasta çok iyi bence yiyebilirim artık." Ozan pastayı yemek için savaş veriyordu resmen. Biz gülerken bende Ozan'a cevap verdim,

 

"Sakin yaa, yiceksiniz pastayı merak etmeyin. Hadi servis etsinler artık." Işıl arkadan bıçağı aldı ve pastayı kesmeye başladı. Herkese teker teker dağıttıktan sonra yerine oturdu . Ozan önüne koymamız ile pastayı bitirmiş ve ikinciyi yemeye başlamıştı.

 

Pastaları yemeyi bitirdiğimizde herkes masadan kalkmış ve aldıkları hediyeleri yan masadan getirmeye başlamışlardı. Herkesin elinde büyük kutular vardı Demir'in elinde ise orta sayılamayacak kadar küçük bir kutu vardı. En çok Demir'in hediyesini merak ediyordum.

 

Herkes hediyeleri koyduğunda elim Demir'in hediyesine gitmişti fakat Demir hediyeyi almış ve bana,

 

"Bu hediyeyi en son açacaksın güzelim." Demişti. Bende Asya'nın hediyesini açmaya başlamıştım.

 

"O zaman Asya ve Ayaz'ın hediyesi den başlıyorum."

 

"Çok beğeneceğine eminim." Demişti Asya.

 

Asya ve Ayaz'ın hediyesi ortaktı fakat paketin içinde iki tane hediye vardı. Açtığımda ise içinden bir Pandora kutusu ve unicorn peluş oyuncak çıkmıştı. Peluş oyuncağı Asya koymuştu belli ki, bu peluş oyuncak biz on üç yaşlarındayken yaptığımız bir oyuncaktı. Hâlâ saklıyordu demek... Peluşu elime alıp Asya'ya gösterdim ve anlamış gibi başını salladı. Ardından Pandora kutusunu açtım ve çıkan bilekliği elime taktım. Ayağa kalktım ve ikisine de sarıldım ardından,

 

"İkinize de çok teşekkür ederim, çok beğendim."

 

Neredeyse yarım saatin sonunda bütün hediyeleri açmıştım. Her hediyenin ardından teşekkür ediyor ve sarılıyordum, otur kalk yorulmuştum vallahi. Ve sıra Demir'in hediyesine gelmişti. Çok heyecanlıydım Demir'e döndüm ve ,

 

"Hadi senin hediyene geldi açalım artık." Ben heyecanla söylerken Demir hediyeyi bana uzattı ve konuştu,

 

"Aç bakalım güzelim..." Hediye kutusu bile açık maviydi. Bugün herşey kombinime uygundu. Hediye kutusundaki kurdeleyi çekmem ile kutu açıldı ve bir zarf çıktı hediyenin üstünde. Zarfı açtığımda:

 

"Yıldızlardan güzel, Ay'ı ışıltınla aydınlatacak kadar zarifsin. Bu karanlık gecemdeki tek yıldız,dünyamı ısıtacak tek güneş olmaya var mısın? Benimle çıkar mısın Duru?"

 

Heyecan ve sevinçten gözlerim dolarken bana bakan Demir'e bakışlarımı çevirdim ve bağırırken ona sarıldım. Benim cevabım ile Asya, Işıl ve Nehir de bağırırken,

 

"Evet evet evet! Sonuna kadar,sonsuza kadar evet!" Demir sarılmam ile bana karşılık verdi ve beni sımsıkı tutup etrafında döndürmeye başladı. Durduğunda ise geri çekildiğimde belimden tutup kendisine yaklaştırdı ve beni öpmeye başladı, etrafımızdakileri umursamadan tutkuyla öpüşürken bizim bu güzel anımızı bölen kişi Ozan olmuştu,

 

"Anladık bize saygınız yok ama bari mental sağlığımız kalsaydı be!" Demir'den ayrıldığımda Nehir'in Ozan'ı dövdüğünü fark ettim. Gözyaşlarımı sildim ve yerime oturup zarfı eski haline getirip diğer hediyelere bakmaya başladım. Benim oturmam ile Ozan ve Nehir dışındaki herkes de oturmuştu. Hediye paketine baktığımda bir araba anahtarı olduğunu fark ettim. Anahtarı çıkartmam ile Nehir de yanımıza geldi ve bağırdı,

 

"Oha! Eniştem sana araba mı almış? Bakalım mı arabaya?!" Nehir benden daha heyecanlıydı. Nehir'e döndüm ve cevap verdim.

 

"Tamam bakalım. Demir araba ne tarafta?" Kalktığımızda Demir'i takip etmeye başladık. Garajın kapısı açıldığında bizi pembe bir araba karşılamıştı. Gülmeden edememiştim. Demir ile bir konuşmamızda arabalardan birini pembeye boyatacağımı vs söylüyordum fakat o yeni araba almıştı.

 

Asya arabayı gördüğünde güldü ve bana döndü,

 

"Oha kızım baksana üstü açık arabanın. Aynı Barbie'nin arabası gibi! Gezdirirsin artık bizi, gel içine de bakalım." Asya, Arabanın kapısını açtı ve binmemi bekledi. Bindiğimde Asya'da sürücü koltuğunun yanındakine bindi. Nehir ve Işıl ise arkaya binmişti. Biz arabayı inceliyorduk Asya ise arabayı övüyordu. Arabanın bazı yerlerinde de pembe detaylar vardı. Biz incelerken Asya ise hepimizi durduran bir cümle söylemişti,

 

"Ayaz bak milletin sevgilisi neler neler alıyor sen hâlâ öküz gibi otur. Senden de beklerim böyle şeyler haberin olsun!" Ayaz ise Asya'ya cevap verdi,

 

"İstediğin araba olsun." Ben yerimde donup kalırken Asya'ya ve Ayaz'a döndüm ve konuşmaya başladım,

 

"Siz ne ara sevgili oldunuz lan?! İki dakika yanlız bıraktık neler neler yaptınız! Birde bize laf edersiniz..."

 

"Ayy yok kız ne sevgilisi? Öylesine..." Asya kulağıma eğildi ve fısıldadı, "flörtlerşiyoruz gibi bişey... Ama sevgili değiliz sadece evde bir olay oldu şakasına diyorum."

 

"Valla her şakanın altında bir gerçek yatar..."

 

"Yok be neyse inelim şu arabadan sonra gezdirirsin bizi."

 

"İlk sevgilimi gezdireceğim arabamla." Işıl yanıma geldi ve kolumu cimcirdi,

 

"Bu kızda kocam da kocam oldu unutur artık bizi!"

 

"Unutmam ben sizi hem kocam değil o benim." Nehir arkadan sessizce konuştu,

 

"Yakındır bir evlilik..." Nehiri'n koluna vurdum ve konuştum

 

"Nehir seni gebertirim canım."

 

"Olmaz ölmek için çok gencim, daha okumadığım kitaplar var onları okuyacağım." Ozan ise Nehir'e cevap verdi,

 

"Azraile de aynı şeyi söyleyecek misin?" Nehir ise alayla konuşmaya başladı,

 

"Aynen canım hatta direkt sana yönlendireceğim." Diye cevap verdi Nehir.

 

"Bekleyeceğim canım." Ozan, Nehir'i taklit edip sinir ediyordu. Nehir ise Ozan'ı boşverdi ve bana döndü,

 

"Hadi çıkalım garajdan." Garajdan çıktık ve havuzun yanına geri döndük. Nehir havuza bakarken Ozan arkasından geldi ve Nehir'i ittirip su gelmemesi için geriye kaçtı. Nehir ise düşmeden önce çığlık atarak bütün dikkati kendisine çekti. Bunu gören Işıl, Ozan'a doğru koştu ve bu sefer onu suya fırlattı,

 

"Ozan yaktım seni! Sen kimsin de benim Nehirimi havuza atıyorsun!" Ozan da düştüğünde, Nehir sudan başını çıkarmıştı. Ve bize dönüp bağırdı,

 

"Ya hadi sizde gelin!" Asya bu anı bekliyormuş gibi telefonunu masaya bıraktı ve havuza koşup Nehir'in yanına atladı. Ayaz'da Asya'nın beraberinde atlamıştı. Atlamayan bir biz kalmıştık. Demir'e döndüm ve konuşmaya başladım,

 

"Atlayalım mı?"

 

"Beraber?"

 

"Tabikii" Demir komutu aldığı gibi elimi tuttu ve koşarak havuza atladık. Herkes havuzdaydı. Biz kızların makyajı akmıştı fakat umrumuzda değildi.

 

Neredeyse bir saat yüzmüş ve eğlenmiştik. Fakat gece olması nedeniyle üşümüştük. Sudan çıktığımızda hizmetlilerin getirdiği havluları kullandık ve oturmaya devam ettik.

 

&

 

2 saat boyunca sohbet etmiş,eğlenmiştik. İki saatin sonunda ise saatin geç olması yüzünden herkes evine gitmişti. Evde sadece ben ve Demir kalmıştık ve kıyafetlerimiz havuz yüzünden hâlâ sırılsıklamdı.

 

Eve girdiğimizde odaya çıktım Demir'de peşimden geliyordu. Odaya girdiğimizde telefonunu eline aldı ve konuşmaya başladı,

 

"Duşa mı gireceksin güzelim?" Dolaptan bornoz ve giysilerimi alırken ona cevap verdim,

 

"Evet, bugün yıkanmama rağmen havuza girdiğimiz için tekrardan gireceğim. "

 

"Tamam güzelim sen gir, bende alt kattakine girerim."

 

"Tamam." Lavaboya girdim ve üstümdekilerden kurtulup duşa girdim.

 

Duştan çıktıktan sonra üstümü giydim saçlarımın nemini havlu ile alıp taramaya başladım. Saçımı da taradıktan sonra lavabodan çıktım. Demir de odadaydı. Saçları ise hâlâ ıslaktı. Saçlarını eliyle geriye attı ve yatağa oturdu. Onun yatağa oturması ile bende yanına geçmiştim.

 

Demir'e yaklaştım ve elini tutup konuşmaya başladım,

 

"Bugün için çok teşekkür ederim Demir. Hayatımda ilk kez bu kadar güzel bir doğum günü geçirdim..."

 

"Sonda olmayacak güzelim, bu aralar çok yoğun olduğum için sana vakit ayıramıyordum ve dün yaptıklarım da çok kabacaydı-" Demir'in sözünü bölmüştüm,

 

"Dün evet çok kötü bir gündü ama ikimizinde hataları vardı. Mesela sen bana yapma deneme rağmen inatla yapmıştım ama sende bana bu durumu önceden anlatmamıştın. Bu yüzden bu konuyu kapatalım." Demir ellerimi okşadı ve bana cevap verdi,

 

"Seni seviyorum Duru... Olaylara bakış açını, olgun olmanı , saf güzelliğini her bir zerreni çok seviyorum." Sözleri karşısında utansam da cevap verdim,

 

"Seni seviyorum Demir... Her ne kadar beni kaçırsanda. Özür dilerim ama ben öyle süslü cümleler kuramıyorum."

 

"İyiki kaçırmışım seni ,ayrıca süslü cümlelerine gerek yok senin her bir cümlende sana olan aşkım canlanıyor sevgilim." Ay bana sevgilim mi dedi o? Vallahi dedi. Ay utandım sanki ben?

 

"Demir-" Demir lafımı böldü ve konuşmaya başladı,

 

"Demir yok artık! Sevgilim var,bitanem var!" Güldüm ve Demir'e alayla konuştum,

 

"Kocişkom da diyeyim istersen... Ya Demir ben diyemem."

 

"Ne diyemezsin güzelim?"

 

"Bitanem,sevgilim falan diyemem utanırım ben. Hem erken değil mi daha böyle kelimeler için?"

 

"Utanacağın başka konular varken bunlara utanma güzelim hadi ,de bir kere." Koskocaman yeraltı mafyası şuan ona sevgilim demem için bana yalvarıyordu. Herkese hır sana mır.

 

"Peki... Peki sevgilim" Demir tuttuğu elimi çekti ve yanağıma kısa bir öpücük bırakıp geri çekildi.

 

"Artık ben duydum bunu Demir falan kabul etmem."

 

"Oldu başka isteğiniz?"

 

"Birde bir öpücük." Demir yanağını göstererek konuşuyordu gözlerini kapattı ve öpmemi bekledi. Ben ise elimle yanağına vurdum ve Demir gözlerini açıp bana baktı,

 

"Ahh naptın kızım ya?"

 

"Noldu cerraaam?" Demir yanağını ovaladı ve sabır çekip konuşmaya başladı,

 

"Ya sen fazla mı internette dolaşıyorsun acaba?"

 

"Ne münasebet canım." Demir, dayanamadı ve yatağa uzanıp konuşmaya başladı,

 

"Yok biz 'sevgilim,bebeğim,' dedirtmeye çalışalım kız gelsin bize 'cerraam' desin."

 

"Zoruna mı gitti cerraam?"

 

"Tövbe tövbe kızım küfreder gibi... Neyse gel yatalım saat geç oldu." Başımı salladım ve ışığı kapatıp Demir'in yanına yattım.

 

Yattığımda Demir beni kendisine çekti ve saçlarımı okşamaya başladı. Bu adamın benim saçlarıma karşı ayrı bir ilgisi var gerçekten...

 

"İyi geceler güzelim." Demir uykulu sesi ile mırıldanmış ve gözlerimi kapatmıştı. İyice uyuduğundan emin olduktan sonra sarıldım ve cevap verdim,

 

"İyi geceler sevgilim..."

Bölüm : 14.12.2024 21:54 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...