Yeni Üyelik
7.
Bölüm

7.Bölüm

@herbirinizokur

Ayaz ve Ozan kapının girişinde bana aval aval bakarken, Demir olaya müdahale etti,

 

"Ne var Ozan? Neden geldiniz?"

 

Bu adamda herşeyi tersliyor, belki adamlar hâl hatır sormak için geldi. İyilikte yaramıyor gençlik bitmiş...

 

Ozan nefes nefese konuşmasına devam etti,

 

"Duru... Duru kaçmış! Bize neden söylemedin? Onu buraya getirdiğini, Duru'yu bulduğunu bunları neden bize söylemedin?"

 

Ozan nefes nefese konuşurken bu seferde araya Ayaz girdi,

 

"Arıyoruz açmıyorsun,mesaj atıyoruz geri dönüş yapmıyorsun, hiçbir şekilde bizimle iletişime geçmiyorsun! En azından iyi, güvende olduğunuzu bilmek bizimde hakkımızdı!"

 

İkiside bu durumda Demir'i suçluyordu, haklılardı da. Ayaz ve Ozan gerçekten endişelenmişlerdi , her ne kadar sinirli olsalar bile bize birşey olabileceği korkusu bu duyguyu bastırıyordu. Büyük ihtimalle ben kaçma girişiminde bulunduğumda Demir'in bana birşey yapabileceklerinden korkmuşlardı, ne yalan söyleyeyim bende korkmuştum en başta...

 

Demir ikisine de tek bir cevap verip konuyu kapatmayı bekliyordu ki hiçte sandığı gibi olmamıştı,

 

"Sanane Ozan? Size hesap mı vereceğim?"

 

Ozan sabrı taşmış bir şekilde Demir'in önüne kadar geldi ve sinirle konuşmaya başladı,

 

"Gerekirse evet Demir! Bizim patronumuz olabilirsin ama bu iş,mesai dışı bir olay. Bizede bunları bildirmen,haber vermen gerekirdi! Hiç olmazsa Duru'nun iyi olduğunu bilmek isterdik!"

 

"Duru sizi hiç alakadar etmiyor! Size birşeyi bildirmem gerekmiyordu!"

 

Bu seferde araya Ayaz girmişti,

 

"Duru bizide en az senin kadar alakadar ediyor Demir! Kızı ağlatıp,bağırıp,çağırıp sonra siktir olup gittiğinde yanında biz de vardık çünkü! "

 

"Ben ne zaman gittim Ayaz? Duru neden sizi bu kadar alakadar ediyor? Söyleyinde bileyim! Benim bilmediğim birşey mi var!"

 

Demir aklına gelen herşeyi söylüyor,yine beni,bizi dinlemeden yargılıyordu...

 

Demir, Ayaz ile aramda birşey olduğunu ima ediyordu,normalde Ayaz ile konuştuğumda bile salak saçma triplere giriyordu.bencildi işte...

 

Demir'in son sözlerinden sonra dayanamayıp bende araya girmiştim,

 

"Senin bilmediğin bir olay yok Demir! Durduk yere salak saçma triplere girme, Ayaz ve Ozan benim arkadaşım ve onlara değer veriyorum her ne kadar 2 haftadır tanışmış olsak bile! "

 

"Sen, onları bana mı savunuyorsun Duru! Hem ne o, 2 haftada yakın olmalar falan?"

 

"Evet Demir onları sana savunuyorum! 2 haftayı bırak, onlar ile 2 günde bile yakın olabilirdim gayet samimi insanlardı. Her ne kadar normal şartlar altında tanışmış olmasakta, onlarında dediği gibi sen siktir olup gittiğinde onlar vardı yanımda!"

 

"Tamam Duru o zaman varlardı, artık ben varım! Onların benden ne farkı var peki? Ben onlardan daha bile iyiyim!"

 

Off Demir şu egonu ortadan çekte seninle konuşalım. Bu adamın egosu ünlülerde yok vallahi...

 

"İster kabul et ister etme Demir, onlar ile çok farklısın..."

 

Demir'e bir adım daha atıp cümleme devam ettim,

 

"... Sen onlardan daha iyi değilsin! Bencil,kendini beğenmiş,ukala bir adamsın sadece! Her ne kadar şu iki-üç günde bana iyi davranmış , sürpriz yapmış olsanda hiçbir şey senin bir anda gelip ortalığı yıkmayacağın anlamına gelmiyor!"

 

"Neden Duru? Neden hepiniz bana karşı bu kadar dolusunuz? Neden herkes beni bencil,kaba,ukala yada herşeyi bozan bir adam olarak görüyor? Sana ilk geldiğin gün koyduğum kurallar yüzünden mi bu kadar dolusun yoksa sana bağırdığım için mi?"

 

"Neden mi sana bu kadar doluyum? Her hatamda her yanlışımda beni en yaralı yerlerimden vurduğun için! Seni bencil bir adam olarak görüyorum çünkü, bana yada bir başkasına bile birşey olsa bunlarda bile ilk kendini düşünüyorsun!"

 

Ben Demir'e karşı bağırırken, Ayaz ve Ozan'ın burada olduğunu yeni hatırlıyordum.

 

Demir ise gözlerime bakıyordu. Bu normal bir bakış değildi içinde birazda olsa kırılganlık,pişmanlık vardı... Ama bu duyguların gözlerinden anlaşılması umrumda değildi.

 

Demir ellerini yumruk yapmış sıkıyor ve gözlerini bana kilitlemiş bir şekilde duruyordu. Sinirli olduğu her halinden belliydi. Şuan karşısında ben değilde Ayaz falan olsa evire çevire dövebilirdi.

 

Ayaz, kolumdan tutarak beni geriye çekti ve Demir'den biraz da olsa uzaklaşmamı sağladı. Nede olsa bu adamın sağı solu belli olmuyordu.

 

Ayaz beni Demir'in önünden çekmesi ile benim yerime geçmesi bir olmuştu.;

 

"Demir artık durun. Duru ile kavga etmenizi istemiyoruz . Sakinleşin artık-"

 

Demir, Ayaz'ın sessiz ve sakin konuşmasına bağırarak karşılık vermişti;

 

"Ne sakini lan! Siz gelene kadar biz sessiz sakin oturuyorduk. Siktir olup gitsenize! "

 

Demir'in bu kadar yükselmesine bu sefer Ayaz yada Ozan değil ben karşılık vermiştim;

 

"Demir yeter! Bak yine yapıyorsun. Sadece kendini düşünüyorsun! Gelmişler işte, hâl hatır sormak için, merak etmişler gelmişler. "

 

Ben sözlerimi söylerken hâlâ Ayaz'ın arkasında duruyordum. Demir ise beni Ayaz'ın arkasından çekerek yanına getirdi,

 

" Gelmesinler Duru. İhtiyacım yok şuan onlara!"

 

"Demir! Onlar senin bilmem kaç yıllık arkadaşın, sırdaşın,dostun. Onlara bir anda böyle kaba davranıp soğuk yapman doğru değil!"

 

"Ben her zaman yanlışları seçmişimdir zaten Duru."

 

"Yanlış yapa yapa doğruyu öğrenirsin zamanla. Bir bakarsın doğruyu öğrenene kadar eski yanlışların başkalarının doğrusu oluyor..."

 

Demir bir anda bütün ciddiyetini topladı ve bana döndü,

 

"Ne demek oluyor bu ?"

 

"Zamanı gelince öğrenirsiniz..."karma

 

Demir ile ikimizin konuşmasını Ozan bölmüştü.Ozan burda mıydı ya?

 

"Aile var burda. Anladık kavgadan bir anda sapıp cilveleşebiliyorsunuz ama lütfen bizim yanımızda değil."

 

Ozan ortamı yumuşatmak için espri yapıyordu yoksa Demir burdan birimizin kellesini bile çıkarabilirdi. Tabii o kişi ben değilim.

 

"Abart Ozan yaa."

 

Ozan bana dönüp konuşmaya devam etti,

 

"Tamam tamam halledicem ben sizi merak etme abicim."

 

Sanki bir açıklarını yakalamışlar,suçluymuşlar gibi onlara bakmaya başladım,

 

"Hani abi dememe kızıyordunuz. Şimdi kendiniz diyorsunuz."

 

"O ayrı ,bu ayrı."

 

"İyi hadi öyle olsun... Kavgamızda bittiğine göre artık içeri geçebiliriz?"

 

Demir'e sorgular gözlerle bakıyordum. Konu benim kaçırılmamdan Demir'in bencilliğine kadar gelmişti. Konuyu kesinlikle ben çarpıtmadım.Ben çarpıttım.

 

Demir en sonunda zahmet edip bana karşılık vermişti,

 

"Geçin salona hadi."

 

Hepimiz salona geçmiştik. Demir telefonda birşeyler bakıyor, Ayaz ve Ozan kendi aralarında konuşuyor , ben ise etrafa aval aval bakınıyordum.

 

Bu durumdan sıkılmıştım. Demir, Ayaz'ların gelmesini umursamıyor ve konuşmuyordu. Resmen trip atıyordu! Bu işe el atma vakti gelmişti.O el İnşAllah götümüze girmez Duru...

 

"Demir yeter! Konuşun artık. Beş yaşındaki veletler gibi birbirinize küsecek misiniz? Sırf merak edip geldiler diye böyle bir tavır sergilemen hoş değil. Ayaz ve Ozan sana bağırmış olabilir onlarda birazda olsa suçlular fakat böyle küserek,kavga çıkararak olmaz. Şimdi mutfağa gideceğim, bize yiyecek birşeyler getireceğim sizde birşey yapın barışın."

 

Hepsi dönmüş bana bakıyordu. Ayaz ve Ozan aslında Demir'e sinirli değillerdi, sadece Demir'e kırgınlardı bu kadar tepki yüzünden. Ama böyle 5 yaşında velet gibide küsülmez ki.

 

Sözlerim bitince kimseyi dinlemeden salondan çıktım ve mutfağa gittim.

 

Onları birazda olsa yalnız bırakmalıyıdım. Aslında bıraksamda birşey değişmiyordu... Kavga etme riskleri azalıyordu sadece.

 

Mutfakta yapacaklarımı yavaş yavaş yapıyordum. Çerez,atıştırmalık, içecek bir sürü şey hazırlamıştım. Hazırladıklarını bir tepsiye koyup salona doğru geçtim.

 

Salona girmiştim ve tamda tahmin ettiğim gibiydi... Sonunda insan gibi konuşuyorlar, eskisi gibi şakalaşıyorlardı. Zaten Ozan ve Ayaz'ın olduğu bir ortamda küs yada mutsuz kalmak imkansız gibiydi. İkiside pozitif enerji saçıyordu.

 

Salona girmem ile bütün dikkat bana kesildi. Bende onların sohbetini devam ettirmek için söze girdim,

 

"Evet herşey hazır! Hem bakıyordum da barışmışsınız. "

 

Ayaz da dahil oldu,

 

"Ellerine sağlık Durucum. Biz hiç küsmemiştik ki zaten... Sadece küçük bir anlaşmazlık."

 

" Bir daha böyle küçük bile olsa anlaşmazlık olmasın mümkünse..."

 

"... Hadi boş verin onları biz Demir ile film izliyorduk ona devam edelim zaten başlarındaydık. Hem çerez falanda var."

 

Demir de sonunda söze girmişti,

 

"Tamam açalım."

 

Konuşsan ölürsün dimi be adam!

 

Ben getirdiğim çerez tabaklarını herkesin yakınındaki sehpaya koyduktan sonra Ayaz ve Ozan'ın yanına oturuyordum ki Demir söze girdi,

 

"Duru?"

 

"Efendim Demir."

 

"Sıkışırsınız orda gel sen benim yanıma."

 

"Yok ya koltuk baya geniş bir şey olmaz."

 

"Gel işte benim yanım boş."

 

Tam Demir'e karşılık verecektim ki Ayaz bana doğru eğildi ve sessizce konuşmaya başladı,

 

"Duru zorlama Demir'i, kıskanıyor işte seni. Geç hadi yanına"

 

Ayaz'ın sözleri bittiğinde daha ben cevap bile vermeden benim kolumdan tutup Demir'in yanına ittirmişti,

 

"Bak geldim Demir. Oldu mu?"

 

"Oldu... Çok güzel oldu."

 

Getirdiğim atıştırmalıkları yiyor ve filmi izliyorduk. Ben yemiyorum çünkü saat geç olmuştu. Bu kadar geç saatte cips falan yersem kilo dengem bozulabilirdi. Saçma geliyor fakat bir kere bile böyle alıştığımız da bu hep tekrarlandığı için yemiyordum. Kimse kusura bakmasın ama fiziğim bütün hepsinden daha önemliydi. Küçüklüğümde özellikle kilo ile ilgili sıkıntılarım olduğu için bu durum çok dalga konusu olurdu yaşıtlarım arasında. Şimdiki yaşıtlarım ise fiziğime özenerek bakıyorlar. Çünkü ben böyle öğrenmiştim. Birşeyi istersem yapardım, yaparsam en iyisini yapardım.

 

Filmin sonlarına yaklaşıyorduk ben filme dalmıştım fakat Demir'in kulağıma fısıldaması ile bütün dikkatim dağılmıştı;

 

"Duru o kadar çerez falan hazırlamışsın, sende yesene."

 

"Yok ben istemiyorum."

 

"Bari iki-üç tane al Duru, göz hakkı. Neden yemiyorsun sen?"

 

"Bu saatte yemem ben Demir."

 

"Ne?"salak

 

"Saat geç oldu Demir. Ben bu saatte abur cubur falan yemem. "

 

"İşte neden yemiyorsun onu söyle."

 

"Geç saatte yersek kilo alma riski artar ve vücut bunu alışkanlık haline getirirse daha kötü olur. Yani dengesiz kilo alırım."

 

"Boşver gayet iyi fiziğin. Kiloyu bu kadar kafana takma. Gayet güzelsin"

 

"Boşvermem Demir. Çünkü zamanında böyle boşvermediğim için böyle güzel bir fiziğim var."

 

"Peki yeme Duru. Bende yemeyeceğim."

 

"Senin kararın Demir."

 

Konuyu bilerek daha fazla uzatmak istememiştim. Konuyu kapattık ve film izlemeye devam ettik...

 

&

 

Film bitmişti ve ben tekrardan sehpaların üzerindeki bulaşıkları alıp mutfağa geçmiştim. Aslında saat geç olmuştu, sabahta yapabilirsin fakat dağınıklığı çokta sevmeyen birisiyim bu yüzden hepsini şimdiden halledecektim.

 

Bütün herşey bitmişti. Tekrardan salona girdim ve Demir'ler oturuyorlardı. Uykum geldiği için konuşmaya başladım,

 

"Demir benim uykum geldi de ben uyusam?"

 

"Tamam sen odana geçebilirsin. Bende şu puştlara odalarını gösterip yatacağım zaten."

 

"Size iyi geceler o zaman."

 

"İyi geceler..."

 

Herkese iyi geceler dedikten sonra odama çıkmıştım. Yatağa girmiştim fakat uyuyamıyordum. Beş dakika öncesine kadar olan uykum şimdi ortadan kaybolmuştu! Diretip gözlerimi kapatıyorum fakat zihnimdeki karmaşık sorular buna izin vermiyordu.

 

Demir ile beraber alışveriş yapmaya gittiğimizde özel ihtiyaçlarımı alacağım deyip o zaman uyku haplarından da almıştım. Uzun süredir kullandığım için alışmıştım.

 

İlacı çantadan çıkardım ve içip tekrardan yatağa geri döndüm. Uzun uğraşlar sonucunda sonunda uykuya dalabilmiştim.

 

&

 

Sabah gözlerimi aşağıdan gelen bağırma sesleri ile açmıştım. Ozan ve Ayaz'ın sesi geliyordu;

 

"Öyle değil gerizekalı böyle çevireceksin."

 

"Lan yaptım ya az önce."

 

İkiside salak saçma birbirleri ile atışıyordu. Büyük ihtimalle kahvaltı hazırlamaya çalışıyorlardı, çünkü yanık kokusu geliyordu ... Yanık kokusu!

 

Yataktan çıktığım gibi mutfağa doğru koştum.

 

Mutfağa indiğimde tamda tahmin ettiğim gibi Ozan ve Ayaz yemek yapmaya çalışıyorlardı. Daha doğrusu evi ateşe vermeye çalışıyorlardı.

 

Mutfağa girmem ile yanlarına gitmem bir olmuştu,

 

"Ne yapıyorsunuz? Ver şu tavayı. Siz pankek mi yapmaya çalışıyorsunuz?"

 

"Aynen pankek yapmaya çalışıyoruz. Nasıl olmuş?"

 

"Kızgın yağda pankek mi?...Yanık kokusu nerden geliyor?"

 

"Aa doğru biz fırına patates atmıştık o yanmıştır."

 

Ozan'ın sözü ile koşarak fırının yanına gittim ve fırını kapattım.

 

"Siz evi ateşe falan mı vermeye çalışıyorsunuz? Söyleseydiniz ben yapardım kahvaltı."

 

"Biz Demir'e söyledik o da bize 'siktirin gidin tıkının' diyince bizde mutfağa geldik..."

 

"Bakın şimdi siz salona geçin. Ben yemekleri halledeceğim. Ne istiyorsunuz kahvaltıda?"

 

Ozan ve Ayaz ardı ardına konuşmaya başladı;

 

"Pankek "

 

"Börek "

 

"Omlet"

 

"Patates"

 

"Menemen-"

 

İkiside hayatlarında bu anı bekliyormuş gibi bildikleri bütün kahvaltılıkları hazırlamaya başladılar.

 

"Tamam, sakin yapacağım. Siz salona geçin."

 

"Tamam Durucum biz salondayız."

 

İkiside salona gittiler ve benim yemek yapmamı beklediler.

 

Neredeyse 1 saatin sonunda ikiside açlıktan ölüyordu ama istedikleri herşeyi hazır etmiştim. Demir ise... Uyuyordu. Masaya bütün hazırladıklarımı koydum ve salona geçtim;

 

"Yemek hazır. Gelin hadi"

 

"Sonunda Durucum ya açlıktan öleceğiz."

 

"Hadi boş yapmayın geçin yiyin şunları."

 

"Demir'i çağırmayacak mıyız?"

 

"Hâlâ uyuyor dimi o."

 

"Evet..."

 

"Siz geçin yemek yiyin, ben çağırırım onu."

 

"Tamam."

 

Demir'in odasına gidiyordum, bu adam nasıl uyanmıyordu bu kadar sese,yemek kokusuna kış uykusuna yattı herhalde.amin

 

Demir'in odasının önüne gelmem ile kapıyı çalmadan direkt içeriye girdim. Demir hâlâ yataktaydı. İçeriye girmem ile bana bile bakmadan konuşmaya başladı,

 

"Ozan siktirin gidin yemek yiyin uğraşamam sizle. "

 

"Demir... Ozanlar aşağıda yemek yiyorlar zaten bir tek sen kaldın inmeyen. Gelecek misin?"

 

Demir benim sesimi duyunca aniden bana doğru döndü ve konuşmaya başladı;

 

"Tamam... Tamam gelicem sen in."

 

"Peki..."

 

Demir'in odasından çıktım ve Ozanların yanına gittim. İkiside çok büyük bir iştahla yemek yiyordu. TLC vahşi hayvanlar belgesellerine katılma potansiyelleri vardı.

 

Bende yanlarına oturdum ve yemeye başladım. Bizden sonra da Demir gelmişti. Hepimiz normal bir şekilde yemek yiyorduk, arada sohbet ediyorduk.

 

Yemeklerimiz bittiğinde hepimiz salondaydık ama Demir yoktu. Bizde Ozan ve Ayaz ile sohbet ediyorduk;

 

"Duru çok özel olmayacaksa onca korumanın arasından nasıl kaçtığını öğrenebilir miyim?"

 

"Meslek sırrı canım."

 

"Kız boksör aga ne bekliyorsun. İki tekmesine bakar adamları yere sermesi." Ayaz hemen ortaya atılmıştı.

 

Ozan birşey bulmuş gibi bana döndü ve hevesle konuşmaya başladı,

 

"Sen Demir'in adamlarını mı dövdün?

 

"Yani... Bir nevi."

 

Ayaz ve Ozan gözlerini kocaman açıp bana bakmaya başladılar,

 

"Demir'in korumalarına bunu yapan bize neler yapmaz..."

 

"Ay yok size birşey yapmam sakin olun..."

 

İkiside rahatlamış gibi yapıp arkalarına yaslandılar. Bende sözlerime devam ettim.

 

"... Yani şimdilik."

 

"Ha ilerde eline geçse yapacaksın yani?"

 

"Neden olmasın?"

 

Ayaz ayıp birşey duymuş gibi bana bakıp konuşmaya başladı,

 

"Tch tch tch gençlik bitmiş..."

 

"Yaşlı bunaklar sizi, siz anca gençlere laf edin."

 

Ozan üstüne alınmış gibi yapıp konuşmaya başladı,

 

"Ne yaşlısı bücür altı üstü üç yaş var aramızda."

 

"İşe gelince ben bücür oluyorum ama hani üç yaştı!"

 

Konuşmamız Demir'in salona gelmesi ile yarıda kesilmişti. Üstünü değiştirmişti, siyah bir gömlek ve kot pantolon gitmişti. 41 kere maşAllah

 

Demir yanımıza gelip konuşmaya başladı,

 

"Ozan , ben depoya gidiyorum. Duru size emanet."

 

Sözlerini Ozan ve Ayaz'a ithafen söylüyordu. Sözü bittiğinde bana döndü ve konuşmaya başladı,

 

"Sende uslu duruyorsun küçük hanım."

 

"Küçük hanıma kadar herşey çok güzel gidiyordu ..."

 

Demir sözlerime aldırış etmeden Ozan ve Ayaz'a neredeyse on kere beni yalnız bırakmamaları konusunda uyardıktan sonra gitmişti...

 

Demir'den

 

Her ne kadar Duru'yu onların yanında çok yakın bir şekilde görmeyi istemesemde Duru'nun kaçması bir ihtimal olduğu için onları tembihlemiştim.

 

Duru kaçtığından beri işleri aksatmıştım. Depodaki işler gün geçtikçe artıyordu fakat Duru'nun da yanından ayrılmak istemiyordum. Çünkü Duru her ne kadar yanımızda gülüp oynasada günün sonunda kaçmak için aklından binbir türlü plan geçiyordu...

 

Arabaya binmiş depoya doğru gidiyordum. Ahmet denen yavşağı sonunda bulmuştuk.

 

Ahmet, Duru fuhuş çetesine düşmeden öncede Duru'nun peşindeydi. Duru eve giderken onu takip ediyor,gittiği mekanlara giriyor ve dikkatini çekmeye çalışıyordu. Duru'nun bunlardan tam olarak haberi yoktu.

Duru'nun fuhuş çetesine düşmesini de Ahmet sağlamıştı, gittikleri bara takip ettikten sonra çıktıklarında hafif sarhoşluğundan ve dikkatsizliğinden yararlanarak Duru'yu kaçırmışlardı.

 

Ahmet , Duru'yu elde etmeyi,onu kadını yapmayı planlıyordu... Duru'yu fuhuş çetesine dahil ettiklerinde Duru baygın yatarken ona sahip olmaya çalışmıştı fakat patronunun yakalaması ile uzaklaştırılmıştı. Duru Ahmet'i bilmiyordu, sadece isim olarak biliyordu. Zaten bende bilmemesi, Ahmet'in onu takip ettiğini vs bilmemesi için uğraşıyordum.

 

Sonunda depoya gelmiştim. Arabadan indim ve içeriye girdim. Ahmet tamda istediğim gibi duruyordu. Kolları arkadan, ayakları ise sandalyeye bağlanmış bir şekilde. Benim içeriye girmem ile sırıtmaya başladı,

 

"Çok beklettin beni Demir, ağaç oldum burda. Hem çokta konforlu değil burası. Bir dahakine daha iyisini isterim bilesin."

 

"Bir dahaki sefer yok Ahmet. Ayrıca konforumuzun kusuruna bakma, mezarının konforu ile telafi ederiz."

 

"Çok kararlısın bakıyorum da... Neden benden bu kadar nefret ediyorsun Demir? Duru'yu günlerce takip ettiğim için mi ,yoksa geceler boyu sapık gibi onu penceresinden izlediğim için mi? Yada... Onu fuhuş çetesine dahil ettiğim için mi?"

 

Söylediklerini es geçip bende alaylı bir şekilde konuşmaya başladım,

 

"Peki sen neden benden bu kadar korkmana rağmen ukalalık yapıyorsun? Korktuğunu gizlemek için mi yoksa benim bilmediğim bir nedenden mi?"

 

"Senin bilmediğin bir nedenden Demir. Ve hiçbir zaman bilemeyeceğin."

 

"Umrumda değil Ahmet. Her türlü öleceksin!"

 

"Kısa kes. Laf değil icraat göster."

 

"Peki... İlk aşamada seni çokta fazla zorlamayacağım. "

 

Aletlerin bulunduğu dolapların yanına gittim ve satır,kesici aletler alıp ona doğru döndüm.

 

"Duru fuhuşa ilk gittiğinde onun baygınlığından yararlanmaya çalışmışsın duyduğuma göre..."

 

"Doğru duymuşsun. Saçları,teni, gözleri her yeri çok güzeldi... Çok fazla vakit geçiremedik onunla ama olsun. O güzel saçlarını dakikalarca okşadım, daha ileriye gidemesem bile bütün tenini aklıma kazıdım."

 

Beni çıldırtmaya çalışıyordu kendi aklınca .

 

"Öyle mi Ahmet? Peki... Aklına kazıdığın görüntüler bir işe yaramayacak çünkü o görüntüleri hatırlayacak bir aklın olmayacak. Ama daha değil... Kafanı parçalara ayırmama daha çok var. Şimdilik ellerin ile idare edeceğiz."

 

"Ellerim? Duru'nun bembeyaz teninde dakikalarca gezdirdiğim elim mi?Merak etme Demir Karahan daha bişey yapmadım ona. Sadece bedeninde küçük bir keşfe çıktım."

 

"Birazdan keşfe çıkacağın ellerinde olmayacak... Sen şimdiki keşfimize bak. "

 

Arkasından bağladığımız elinin birini çözüp öndeki metal masanın üzerine getirdim ve bıçak ile küçük kesikler atmaya başladım. Tepki vermemeye çalışıyordu fakat canının yandığını biliyordum.

 

10 dakikanın sonunda eli çizik çizik olmuştu. Oturduğum yerden kalkıp satır ve birkaç keskin alet almaya gittim.

 

"Bu kadar mıydı Demir Karahan? Belkide senden korkmamamın sebebi budur. "

 

Meraklanmış gibi yapıp ona döndüm,

 

"Neymiş Ahmet?"

 

"Hiçbir şey yapamayışın."

 

"Doğru... Merhametli insanımdır. Hak edene."

 

Satırı ve birkaç keskin aleti alıp tekrardan karşısına oturdum,

 

"Fakat sen pek hak etmiyorsun gibi gözüküyor."

 

Birşey demesine fırsat vermeden serçe parmağının ortasına keskin aletlerin birisini geçirdim. Bu sefer kendini tutmamış direkt bağırmıştı. Aleti parmağından çıkarıp kenara fırlattım ve tekrardan ayağa kalktım ,

 

"Bağır Ahmet bağır. Keşfimi bu kadar seveceğini bilmiyordum. Diğer keşiflerimiz için sabırsızlanıyorum."

 

Ahmet acıdan konuşamıyor sadece bağırıyor,çığlık atıyor ve gözlerini açıp kapatıyordu. Kenardan kolonya ve pamuk alıp tekrar karşısına geçtim,

 

"Keşfimizin sonlarına doğru geldik Ahmet. Benden sonra sana diğer arkadaşlarım eşlik edecek . Benim yerimi tutmazlar ama idare edersin artık."

Kolonyayı pamuğun üstüne döktüm ve çizik,yara açtığım yerlere bastırdım.

 

"Temizliyorum Ahmet, bak demiştim merhametliyim diye. "

 

Acıdan kesik kesik konuşmaya başladı,

 

"Mer...merhametini si.. sikeyim"

 

Alayla gülüp kolonyalı pamuğu bastırmaya devam ettim...

 

Ahmet ile işim bitmemişti bugün çok zamanım olmadığı için biraz oyalanmıştım onunla.

 

Ahmet'e döndüm ve ayağa kalkıp konuşmaya başladım,

 

"Ben gidiyorum Ahmet . Merak etme arkadaşlarım gelecek seninle bizzat özel olarak ilgilenecekler. Ha birde, mezarını konforlu seçeceğim demiştim şimdiki konfor yetersizliğimize sayarsın artık."

 

Ahmet bayılacakmış gibi kenarda öylece duruyordu. Onu orda bırakıp deponun önündeki korumalardan birine seslendim,

 

"Serdar, Ahmet'i halledin sağ elini...Anladınız siz. Ben yarın geleceğim tekrardan, kanlarıda temizletirsiniz."

 

"Tamam abi."

 

Arabaya bindim ve eve doğru gittim. Gece olmuştu, büyük ihtimalle film izliyorlardı. Duru'nun Ozanlara sorun çıkaracağını çokta sanmıyordum çünkü onlarla takılmayı seviyordu. Benimde kabullenemediğim buydu, onları daha çok sevmesi.

 

1 saatin sonunda eve gelmiştim. Arabadan indim ve cebimden anahtarı çıkarıp kapıyı açtım. Kapıyı kapattım ve içeriye geçtim. Salona girdiğimde Duru, Ayaz'ın omzuna yatmış,Ayaz ise elini Duru'nun omzuna koymuş omzunu okşuyordu. Yakın olduklarını biliyordum fakat bunun arkadaşlıktan öte gideceğini tahmin bile edemiyordum. Benim yanıma bile oturmaya çekinen Duru, Ayaz'ın kollarındaydı. Sinirlerimi kontrol edemiyordum, Şu anlık.

 

Benim içeriye girdiğimi gören Duru yerinden bile kımıldamadan konuşmaya başladı,

 

"Hoşgeldin Demir..."

 

Sadece kafamı sallayıp salondan çıktım ve kendi odama gittim. Kendime engel olamayacaktım...

 

Duru'dan

 

Demir benim sözlerime karşılık sadece kafasını sallayıp salondan çıkmıştı. Sinirli gözüküyordu. Hep öyleydi... Demir'in odadan çıkması ile bende salondan çıktım ve peşinden gittim.

 

Demir kendi odasına girmiş ve kapıyı hızla üstüne kapatmıştı. Sinirli olması umrumda değildi. Direkt odaya girdim ve konuşmaya başladım,

 

"Derdin ne Demir?"

 

"Sana sormalı Duru! Senin derdin ne?"

 

"Benim bir derdim yok. Eve gireli beş dakika oldu, olmadı ve sen durduk yere sinirlendin. Bu salak saçma sinirin neye ?"

 

"Durduk yere mi sinirlendim..."

 

Alayla gülüp karşıma geçti ve konuşmaya devam etti,

 

"... Ayaz ile neden bu kadar yakınsın?"

 

"Sanane Demir? Altı üstü oturmuş film izliyorduk ne bu sinirin? Seninle de film izlemiştim zaten. Bu gayet normal bişey!"

 

"Banane mi? Sen benimle film izlerken sarmaş dolaş,sarılarak mı izliyoruz? Ne normali lan! "

 

"Evet Demir sanane! Seninle yaptığımı başka biri ile de yapıyorum bunun nesi anormal? Hem ne var Ayaz ile sadece yan yana oturuyorduk"

 

"Ayaz'ın omzuna yatmıştın! İstemiyorum ulan! O çocuk ile yakınlaşmanı,sarılmanı, gerekmedikçe yan yana gelmeni istemiyorum!"

 

"Neden Demir? Senin bu kadar zoruna giden ne?"

 

"Sizsiniz. Sizin birlikte olmanız Duru! İstemiyorum işte!"

 

"Sen.. "

 

"Kıskanıyorum Duru! O çocukla yan yana geldiğinde, konuştuğunda bile kıskanıyorum! Gitme onun yanına, kal yanımda!"

 

"Demir işte bende bundan bahsediyordum. Sırf onunla film izledim diye sinirlendin, bağırıp çağırdın. Sadece kendini düşündün! Sadece bunları seninle yapabileceğimi düşündün."

 

"Düşünmedim. Zaten öyle! "

 

"Bak işte bencilsin! Beni resmen sahiplenmeye çalışıyorsun! Sen böylesin Demir! Bak gerçek kendine!"

 

"Öyle mi Duru... Madem gerçek yüzün,gerçek yüzün diye tutturdun. Gerçeklere hoşgeldin! Gerçek yüzümü görmeye hazır ol!"

 

Demir sözlerinin hepsinin üstüne basa basa söylemişti. Demir'in sözleri bittiğinde odadan koşarak çıktım ve salona geri döndüm. Ayaz gözlerimin dolduğunu görünce konuşmaya başladı,

 

"Noldu Duru yine mi kavga ettiniz?"

 

"Boşver her zamanki hâli"

 

"Duru-"

 

"Boşver Ayaz!"

 

Ayaz'ın yanından kumandayı aldım ve kanalları çevirdim. Annem ve babamın olduğu bir magazin programı gördüğümde durdum ve izlemeye başladım. Sadece annem ve babam değil yanlarında bir erkek vardı, benden büyük duruyordu. Sorulan bütün sorulara cevap veriyorlardı,

 

"Kızınız, Duru Saraca uzun zamandır programlara,davetlere katılmıyor bunun hakkında bir açıklama yapacak mısınız Cansel hanım?"

 

Annem soruyu soran kadına baktı ve mikrofona doğru eğilerek konuşmaya başladı,

 

 

"Artık benim öyle bir kızım yok. Kendi rızası ile gitti ve geleceğini de sanmıyoruz . Fakat kızım Duru Saraca yerine size ailemize daha çok yakışacak ve örnek olacak birini tanıtmak istiyorum..."

 

Annem yavaşca kenara çekildi ve yandaki oğlanı öne doğru ittirdi,

 

 

"... Oğlum Aras Saraca, kendisi uzun bir süredir iş amaçlı yurt dışındaydı. Aklınızda kalan Duru Saraca'yı lütfen silin. Benim artık öyle bir kızım yok!"

 

 

'Benim artık öyle bir kızım yok'

 

 

'Benim artık öyle bir kızım yok'

 

Annemin son sözleri beynimin içinde resmen yankılanıyordu...

 

Görüşüm bulanıklaştı , dizlerim uyuşmaya başladı, en sonda bacaklarım kendini taşıyamadı ve kendimi dizlerimin üstüne doğru bıraktım. Son duyduğum şey Ayaz'ın bağırmasıydı,

 

"Duru!"

 

Merhaba nasılsınız okurlarımm? Yeni bölümü beğendiniz mi? Haftada 2 yada 3 bölüm atmayı planlıyorum sizce? Bir sonraki bölümde istediğiniz özel sahneleri belirtmeyi unutmayın💗 Lütfen vote verir misiniz? Okunma sayısına göre az geliyor çünkü.

 

Hepinizi çok seviyorum bir sonraki bölümde görüşmek üzere iyi okumalarr💗

Loading...
0%