@hercaisenaryosu
|
Hava yağmurluydu. Adını yaşatır bir sonbahar günüydü. Günlerdir kesilmeyen yağmurlar ve kapalı hava, ister istemez insanın içini karartıyordu. Yeni bir gök gürültüsüyle yerinde sıçradı. Çoğu kişiye komik gelebilirdi ama korkuyordu işte gök gürültüsünden. Bir müşteriyle daha ilgilendikten sonra, mutfağa gitmek için arkasını dönmüştü ki, kafenin kapısı açılıp bir müşteri içeriye girdi. Gergince bir masaya geçip oturdu. Elleriyle sürekli önüne düşen ıslak saçları arkaya atıyordu. Yağmura yakalandığı belliydi. Tekrar arkasını dönüp, yeni siparişleri almak için mutfağa gitti. Aradan geçen beş dakikanın ardından hala dalgınca elinde ki telefona bakıyordu genç adam. Yanına yaklaşan arkadaşını duymadı. Kafenin sahibi Suat, en iyi arkadaşının yanına sessizce yaklaştı. S:Miran hayırdır. Ne bu dalgınlık? Bir kızı hamile mi bıraktın yoksa? M:Dalga geçme Suat. S:Ne oldu? Gerçekten soruyorum çok durgunsun. M:Ne olabilir? Annem tabi ki. S:Bir sorun mu var? Hasta falan mı? M:Hayır değil. Hatta turp gibi. Üstelik haftaya da doğum günü. S:Ee ne güzel işte. M:Bütün akrabalarımız orada olacak. Bana emri vaki yapmaya çalışıyor. Orada herkesi üzerime salacak. Tanıyorum ben annemi. Dünden beri saat başı arıyor, bir an durmuşluğu yok. S:Neden ki? M:Geçen hafta telefonda tartıştık biraz. O yüzden iyice üzerime gelmeye başladı. Konuşmaya devam ederken çalan telefonla sözleri yarım kaldı Miran’ın. Eline alıp yakın arkadaşına gösterdi. M:Bak gördün mü yine arıyor? Açmayacağım ama yeter bu kadar. Yine tutturdu evlen diye. Hayır her zaman evlenmem için ısrar ederdi ama son zamanlarda iyice ısrarcı olmaya başladı bu konuda. S:Evlen oğlum sende. Daha ne kadar bekar kalacaksın? Otuz iki yaşındasın artık. M:Ben evlenmeyi istemiyorum ama. Hani böyle bazı insanlar vardır, hiç evlenmezler, evlerine bir köpek alıp onunla mutlu mesut yaşarlar, işte ben onlardan olmak istiyorum. S:Ama annen izin vermiyor. Annene de hak vermeyi denedin mi Miran? Bir evin bir oğlusun. Baban öldü. Rahmetli seni evli görmek isterdi. Annende istiyordur ne var bunda? Hem evlilik öyle senin sandığın gibi kötü bir şey de değil. Bak ben evleneli üç yıl oldu. Kızımı seviyorum, karıma aşığım ve ayrıca kafam da çok rahat. M:Senin adına çok mutluyum inan ama hayır evlilik bana göre değil. R:Evlilik kimseye göre değil. Ama aklın gereği. Biz kadınlara muhtacız aslanım. M:Ben değilim. Bunu annemin de anlamasını istiyorum ama o kadar imkansız ki. bazen sırf anneme inat önüme çıkan ilk kızla evleneyim diyorum. S:Saçmalama dostum. Daha neler. M:Yok gayet ciddiyim. Şöyle cadı olmalı, konuşmasını bile bilmeyen bir öküz olsa daha iyi. Görsün annemde gününü. Hem bana bela olsun hem anneme. S:Eğlenceli görünüyor. M:Kendisini iyice kaptırmış. Çevresinde ki herkesi bir gelin adayı olarak görüyor. Sanıyor ki seçtiği kızlardan birisiyle evleneceğim. Şimdi de bir kuyumcunun kızını bulmuş. Arkadaşının kızıymış sanırım. Biçimli bir vücudu varmış, saçmalığa koş. Sanki kendisi evlenecek. Suat gözlerini kısarak güldü. Karşısında ki yakışıklı adamın başı bu kez gerçekten dertte görünüyordu. S:Neyse hallolur dert etme. Aç mısın sen? Bir şeyler sipariş ettin mi? M:Bende bir şey yiyecek hal mi kaldı? S:Karnın aç olunca hiç çekilmiyorsun dostum. Ne ısmarlayayım sana? M:İstemem. Diye homurdandı bir kez daha Miran. Suat, Miran’ı dinlemeden başını çevirdi. Gözleri etrafta gezindi. Çalışan kızlardan birisi yakında ki masaya servis bırakıyordu, elini kaldırdı Suat. Garson kız işinin gereği bu hareketi göz ucuyla hemen görmüştü. Diğer masa ile işi bitince doğruca yanlarına geldi. R:Buyurun Suat bey? S:Reyyan..Sanırım bu dostumun karnı aç.. o yüzden somurtup duruyor. Söyle Ali’ye, ona az pişmiş bir biftek hazırlasın. Yanına da patates cipsi koysun. Reyyan başını sallayarak, elinde ki küçük deftere not alıyordu. Başını genç adama çevirdi. R:İçecek bir şey alır mısınız? Genç adam tüm bu konuşmalar süresinde, dalgınca elindeki telefona bakıyordu. Annesinin kalbini kırıyordu. Bu durum ne kadar hoşuna gitmese de, sırf annesi istiyor diye, onun seçtiği bir kızla evlenmeyecekti. Kendisine seslenen garson kıza çevirdi bakışlarını. İçecek isteyip istemediğini soruyordu. Kendisini toparlayıp sadece su istedi. Kız elinde ki deftere notunu aldı hemen. R:Birazdan servisinizi getiririm efendim. Sözlerinin ardından tekrar patronuna döndü Reyyan. R:Siz bir şey ister misiniz Suat bey? S:Çay olur Reyyancığım. Genç kız masalarından arasından uzaklaşıp giderken, Miran da arkasından bakmıştı bir an. İnce ve güzel vücudunu izledi hiç utanmadan. Sonra arkadaşına döndü tekrar. M:Annem artık umutsuzluğa düşmüş. Önüne gelen her kızı bana uygun görüyor. Eminim şu garson kız bile annemin seçtiği kızdan daha güzeldir. Suat’ın kaşları kalktı şaşkınlıkla. S:Reyyan mı? M:Adı her neyse. S:Güldürme beni. Sen kimi kiminle kıyaslıyorsun? Reyyan’ın garsonluk yaptığına bakma. Bence dünyanın en güzel ve tatlı kızıdır o. Eğer annen hem güzelliği hem huyuyla onun yarısı kadar bile bir kız bulursa bir an kaçırma derim…Neyse sen ne yapacaksın? Gerçekten de annene inat, karşına çıkan ilk kızla evlenecek misin? M:Fena fikir değil aslında. Ciddi ciddi düşünüyorum. Sahiden şu senin garson kız nasıl olur? Bekar mı? Suat tekrar gülümsedi. Arkadaşının şaka yaptığını biliyordu. Şakasına dahil olmaya karar verdi. S:Bildiğim kadarıyla bekar. İyi olur aslında. Hem sen dünya güzeli ve tatlısı bir eşe sahip olursun. Hem de Reyyan rahata kavuşur biraz. Zavallının kimi kimsesi yok. Ailesini daha iki yaşındayken, bir yangında kaybetmiş. Üniversite de okuyabilmek için geceleri burada çalışıyor. Miran Suat’ın söyledikleriyle pek ilgilenmedi. Gözü elinde ki telefondaydı. Telefon tekrar çalmaya başlayınca sinirle açtı telefonu. M:Efendim anne. A:Şükür. Nihayet. Tüm gün aradım seni. Neden açmadın telefonu? M:Toplantım vardı anne. Daha yeni çıktım. Şimdi de Suat’ın yanındayım. A:Öyle mi? Niye bu saatlere kadar çalışıyorsun? M:Öyle gerekti. A:Bana somurtuk somurtuk cevaplar verme. Yaş günüme geliyorsun değil mi? Hem kuyumcunun kızıyla tanıştıracağım seni. M:Anne ben kuyumcunun kızını falan görecek değilim. Neden bu kadar ısrar ediyorsun? Hem ayrıca bu kadar ısrara gerek yok…Ben..Ben zaten harika bir kızla çıkıyorum. Üstelik niyetimizde gayet ciddi. Evlenmeyi planlıyoruz. Karşı tarafta derin bir sessizlik oldu. Suat da şaşkınca arkadaşına bakıyordu. A:Ne dedin sen? Ayla hanımın ses tonundan böyle bir şey beklemediği belliydi. M:Duydun işte. Bir süredir birisiyle zaten çıkıyorum ben. Evlenmek konusunda kararsızlık yaşıyordum ama senin bu ısrarın sonucunda bir an önce evlenmek istiyorum artık. A:Hiç utanmadan bir de annene yalan söylüyorsun öyle mi? Hiç yakıştıramadım sana Miran. M:Yalan söylemiyorum. A:Sen beni ne sandın? Senin etrafında benim ajanlığımı yapan kaç kişi var biliyor musun sen? Eğer bir sevgilin olsaydı bunu ben bilirdim. M:Kim söylüyor sana. A:Boşver kimin söylediğini. Boşver sen orasını da bana kızın adını söyle hadi. M:Adı mı? A:Adı yaa. Tabi öyle bir kız varsa? Eminim bir adı vardır o zaman. Miran derin bir nefes aldı. Burun kanatları oynadı. Ne diyecekti şimdi? Aklına hiç kız ismi gelmiyordu. Gözleri ileriden gelen garson kıza takıldı. Elindeki servis tepsisi ile onların oturdukları yere yaklaşıyordu. Hafif gülümseyen yüzü, loş ışıkta hakikaten sevimli gözüküyordu. Kaşları çatıldı Miran’ın. M:Adı Reyyan. S:Nee?... Karşısında ki Suat’ın şaşkınlıktan çenesi masaya düşecekti neredeyse. Miran ters ters baktı arkadaşına. A:Yalan söylüyorsun. Doğrusu güzel isimmiş. Nereden buldun bu ismi? İnternette çok çıkmıyor insanın karşısına böyle nostaljik isimler. Bana yalan söyleme. Ben senin sesinden anlarım. M:Bu sefer anlayamadın işte. A:Adı Reyyan ve sen onunla evleneceksin yani öyle mi? Annesinin alaycı gülmesiyle daha da sinirlendi Miran. O sırada Reyyan yanlarına gelmişti. Tepside ki yemekleri masaya bırakıyordu. Konuşmalarla ilgilenmediği açıktı. Miran kaşlarını çatarak konuşmaya devam etti. M:Demek inanmıyorsun bana. Peki sana ispatlayayım, telefonu sakın kapatma. Belki konuşmak seni ikna etmek için yeterli olur. Miran telefonla konuşurken, hızlı parmaklarıyla servisi açmıştı Reyyan. R:Afiyet olsun. Diyerek arkasını dönmüş gidecekti ki, Miran kolundan tutup durdurdu. Kaşlarını çatarak karşısında ki adama bakarken, şaşkınlığı her halinden belli oluyordu. Gözlerini önce adamın sıkıca tuttuğu bileğine, sonra da delici gözlerine çevirdi. Saniyeler içinde aklında binlerce şey kurdu. “Ne olmuştu acaba? Yanlış bir şey mi yapmıştı? Eksik bir şey mi getirmişti?” Miran telefonu göğsüne yapıştırıp Reyyan’a döndü. M:Senden bir şey istesem, yapar mısın? R:Efendim.. Miran hala kendisine şaşkınca bakan kıza gözelerini devirerek baktı. M:Bak telefonda annem var. Senden onunla birkaç cümle konuşmanı istiyorum. O ne sorarsa evet de. Tamam mı? Sadece evet? Çok nazik ol. Söz veriyorum, bu iyiliğinin karşılığını alacaksın. Sana sırf telefonla konuştuğun için 200 lira veririm. Tamam mı? Al hadi telefonu. Kızın cevap vermesine fırsat vermeden telefonu eline tutuşturdu. R:Ama… M:Şişştt tamam konuş hadi. Reyyan şaşkınca telefonu kulağına götürdü. R:Alo. A:Merhaba kızım. Ben Miran’ın annesiyim. Oğlum senden bahsetti de, adın Reyyan mı? R:Evet efendim Reyyan ben. Ne diyeceğini bilemeden durdu bir an Reyyan. R:Şeyy..Nasılsınız? A:Sağol yavrum iyiyim çok şükür. Meraklı olduğum için kusuruma bakma. Acaba oğlumun dediği doğru mu? Onu sormak istiyorum sadece. Reyyan şaşkınca partonuna ve yanında ki arkadaşına baktı. “ne doğru mu?” sonra adamın ne derse evet demesini istediğini hatırladı. R:Evet efendim doğru. A:Gerçekten çıkıyor musunuz yani? R:Evet efendim. A:Ve..ve evleneceksiniz öyle mi? Genç kızın gözleri şaşkınlıkla büyüdü. Güzel kaşları tekrar havaya kalkmıştı. Hızla karşısında ki ikiliye döndü. Eliyle telefonu kapatıp, Miran’a döndü. Sesini kıstı. R:Evlenecek misiniz diye soruyor? M:Evet de, evet de. R:Ama.. Miran itiraz kabul etmeyen sesiyle tekrar evet demesini emretti. A:Alo Reyyan. kızım orada mısın? Reyyan şaşkınlığını üzerinden atamamıştı. Nasıl bir işin içine düşmüştü böyle? R:Evet..Evet. Buradayım. Kusura bakmayın. Burada korkunç bir fırtına varda. Sanırım hatlarda sorun var. Sizi duymakta zorlanıyorum. Ne demiştiniz en son anlayamadım. A:Miran dedi ki, evlenmeyi düşünüyor muşsunuz? Doğru mu? R:Evet. Evet doğru efendim. Düşünüyoruz. A:Evleneceksiniz yani. Reyyan telefonun diğer ucunda ki kadını anlamaya çalışıyordu. Emin olmak istediği belliydi. Defalarca kez soruyordu. Yanakları kızarmaya başladı. Yalan söylemeye alışık değildi. Pek söylemezdi zaten. Ama şu anda karşısında ki, tanımadığı adam için, tanımadığı bir kadına yalan söylüyordu. R:Evet efendim. A:Güzel çok sevindim. Ne zaman peki? Miran benimle pek paylaşmaz böyle şeyleri, haberim yok benim. R:Ya-yakında. Diye kekeledi ister istemez Reyyan. Bu konuşma nereye gidiyordu böyle. Gözleri tekrar karşısında ki tabancıya çevrildi. A:Ne zaman tam olarak? Reyyan bakışlarını kaçırdı tekrar, telefonu uzaklaştırdı kulağından. Kalp atışları hızlanmıştı. Bunda hem içerisinde bulunduğu durumun, hem de dışarıda şiddetini arttıran fırtınanın etkisi vardı. Gök gürültüsü dikkatini dağıtırken, Miran’a döndü. R:Ne zaman diye soruyor. Diye fısıldadı. Adamın keskin bakan gözlerinden bakışlarını çekti. Pencereden dışarıya baktı bir an. Tekrar Miran’a döndüğünde, genç adamın ellerini kaldırmış beş diye gösterdiğini gördü. Kulaklarına korkulu rüyası fırtına ve gök gürültüsü sesleri gelirken, dudaklarını sıkarak cevapladı telefonun karşısında ki kadını. R:Be-beş gün sonra. M – A:Beş gün sonra mı? Soruyu annesiyle aynı anda sormuştu Miran. Telefona aldırmadan karşısında ki genç kızı azarlamaya başladı. M:Beş gün ne kızım? Kafayı mı yedin sen? Reyyan sinirle karşısındaki adama baktı. Hem zorla telefonla konuşturup, hem de azarlayamazdı kendisini. R:Oğlunuz telefonu geri istiyor efendim. Sanırım sürprizi açıkladım, kendisine bırakmadım diye kızdı biraz. Size iyi günler diliyorum efendim. Hoşça kalın. A:Hoşça kal yavrum. Miran’a sinirle telefonu uzatıp arkasını dönmüştü ki, Miran’ın kolundan tekrar tutmasıyla kaşları çatık halde baktı Miran’a. Kısık sesle konuşmaya başladı Miran. M:Bunun hesabını vereceksin küçük hanım? R:Her zaman beklerim. Genç adamı tanımaz etmezdi ama kendine böyle davranamazdı. Laf sokup, bozguna uğrattığı için memnun bir halde arkasını dönüp uzaklaştı yanlarından. Telefonu kulağına götüren Miran, ne cevap vereceğini bilemiyordu. A:Oğlum. Doğru mu Reyyan’ın söyledikleri? M:Anne doğru ama.. A:Ne demek doğru. Oğlum sen delirdin mi? M:Neden? A:Bana ne zaman haber vermeyi düşünüyordun? Ne bu acele? M:Anne aslında.. A:Bak teyzenlerde buradaydı. Onlarda nasıl şaşırdı. Oğlum ne bu acele? M:Daha ne işte anne? Sen evlenmemi istemiyor muydun? Evleniyorum işte. A:Oğlum vur dediysem, öldür demedim ya ben sana. Beş gün çok erken. M:O zaman şöyle yapalım. Tamam kabul ediyorum beş gün çok erken. O zaman ben Reyyan’a bir yüzük takayım. Beş, altı ay sonra nikahı yaparız. A:Altı ayda çok fazla. Ama beş güne hiçbir şey yetişmez. M:Yetişecek bir şey yok anne. Düğün falan olmayacak. Bir an önce evlenmek istiyoruz. A:Ne demek düğün olmayacak Miran? Ben tek oğlumu damatlıkla görmeyecek miyim? M:Ben sürekli takım elbise giyiyorum anne. A:İkisi aynı şey değil. M:Dediğim gibi anne. Maalesef daha erken olmaz anne. Reyyan üniversite okuyor. Mümkün değil maalesef. Ayrıca benim ne kadar yoğun olduğu mu biliyorsun? Ya altı ay, ya beş gün. A:En azından yirmi gün olsa. Güzel bir düğünde yaparız. M:Dediğim gibi anne mümkün değil. Kız okulla uğraşırken, birde düğüne vakit ayıramaz. A:Ne okuyor? Hangi bölüm? Miran bakışlarını arkadaşı Suat’a çevirdi. Annesinin sorusunu tekrarlarken, gözleri arkadaşlarının dudaklarına takıldı. M:Ne mi okuyor? S:Tıp, tıp.. M:Tıp okuyor anne. A:Tıp mı? Maşallah maşallah… M:Neyse anne. Kapatmam lazım artık. Sonra görüşürüz. Telefonu aceleyle kapattığında, arkadaşının kendisine şaşkın bakışlarıyla karşılaştı. S:Miran sen ne yapıyorsun? M:Ne yapmışım? S:Sen ciddi ciddi evlenecek misin yani? M:Başka çarem yok. Senin şu aptal garson yüzünden beş gün sonra evleneceğimi sanıyor annem. S:Reyyan aptal değildir. Sana yardımcı olmaya çalıştı ve ayrıca bence gayet güzel kıvırdı. M:Evet şimdi onun yüzünden beş gün içinde evlenmek zorundayım. S:Dert etme hallolur. Geliyorum ben şimdi. M:Tamam. Miran sessizce otururken, Reyyan yavaşça yanına yaklaştı. Servisi kastederek konuşmaya başladı. R:Alabilir miyim? M:Al. R:Beğenmediniz mi? Tekrar yaptırabiliriz isterseniz. M:Gerekmez. İştah bırakmadığın için pek yiyemedim. R:Ben ne yaptım ki? M:Daha ne yapacaksın? Anneme beş gün sonra evleneceğimizi söyledin. Başımı belaya soktun. R:Ben siz ne derseniz onu yaptım? Teşekkür etmeniz gerekirken beni suçluyorsunuz. M:Şimdi senin yüzünden beş gün sonra evlenmem gerekiyor. R:Öyle işaret ettiniz. M:Ben sana beş ay babında gösterdim. Beş günde insan mı evlenir? R:Ben o an öyle anladım. Gök gürlemişti. M:Sonuç itibariyle evlenmemiz gerekiyor. R:Sevgilinizle evlenmeniz gerekiyor. Yanlış söylediniz. Belli ki ben başka bir kızın yerine konuştum. Çıktığınız kız olmalı. Onunla evlenmek istemiyor musunuz? Anneniz ne söylerse onaylamamı söyl.. M:Benim sevgilim yok. R:Benim problemim değil. Ben size yardımcı oldum. Müsaadenizle. M:Şu elindekileri bırakıp gelir misin? Seninle bir şey konuşmak istiyorum. R:Üzgünüm gelemem. Şu anda servis yapıyorum. İşimden olmak istemem. M:Olmazsın işinden. Suat bana bir şey demez. R:Üzgünüm. Müşterilerle konuşmamız yasak. Ayrıca tanımadığım kişilerle konuşmakta tercihim değildir. M:O halde bana bir çay getir. Büyük fincanda ve tek şekerli olsun. Kendine de bir tane al ve gecikmeden gelirsen sana iyi bir bahşişte veririm. İşi gereği çayı getirmek zorundaydı. Geldiğinde konuşacak ve oturması için ikna edecekti. R:Paranızı istemiyorum. M:Çayım lütfen. Reyyan gözlerini sıkıca yumup, arkasını dönüp mutfağa gitti. birkaç dakika sonra, garson kız yanında belirdi. Başını kaldırıp Reyyan’ı göreceğini düşünen Miran, karşısında daha tombul bir kız görünce elinde olmadan gülümsedi. Demek kendisi gelmek istememiş, arkadaşını göndermişti ha. Bu kızla işi vardı. Çayını içerken Suat tekrar yanına geldi. S:Ee ne yapacaksın düşündün mü? M:Düşünecek bir şey yok. Evleneceğim. S:Ciddi ciddi evleneceksin yani. M:Evet. S:Kiminle peki? Geçen hafta ki kızıl nasıl? M:Saçmalama onunla asla evlenmem. Reyyan dedik ya.
|
0% |