@hercaisenaryosu
|
Reyyan hastaneye ucu ucuna yetişmişti. Fırtınanın da etkisiyle dolmuş gecikmişti. Üzerini giyip hocasının yanına gittiğinde diğer arkadaşları çoktan gelmişti. Serkan hoca yanına yaklaştı. S:Reyyan iyi misin? Fırtına vardı. Sıkıntı olmadı inşallah senin için. R:Hayır hocam olmadı. Sadece biraz geç kaldım. S:Önemli değil. Sen iyiysen sıkıntı yok. R:Teşekkür ederim hocam. Reyyan anlatılanlara çok konsantre olamıyordu. Aklında ela gözlü, asık suratlı bir adam vardı. Acilde her zamankinin aksine bugün daha sakindi. Sabahı zor etti. Hastaneden çıktığında saat sekizdi. Hızlıca eve gitti. Yatarken iç çamaşırı giymeyi oldum olası sevmezdi. Alt neyse ama üst çamaşırla asla rahat edemezdi. Her zamanki gibi çamaşırını çıkartıp, en sevdiği geceliğini giydi. Yatağa yatıp, alarmını kurdu. Birkaç saat sonra alarm sesine gözlerini açtı. Hızlıca hazırlanıp okula gittiğinde dersin başlamasına on dakika vardı. Dersi Serkan hocasıylaydı. Staj için kendi çalıştığı hastaneyi ayarlamıştı. Okulda öğretmenliğini, hastanede hocalığını yapıyordu. Her hareketini ince bir detayla inceliyordu Serkan hocasının. Üstelik bunu yapan sadece kendisi değildi. Okulun bütün kızları Serkan hocadan hoşlanırdı. Çok yapılı değildi ama çelimsiz de değildi. Gerçekten de yakışıklıydı, tamam Miran kadar değil ama oldukça dikkat çekiciydi. Aklından geçen düşünceyle birlikte hızla silkindi. Neden durduk yere Serkan hocasını o kaba adamla kıyaslıyordu ki? Tamam yakışıklıydı kabul ediyordu ama kabaydı, emrivaki yapıyor, sert konuşuyordu. Üstelik asık suratlıydı. Derse konsantre olmaya çalıştı tekrar. Telefonuna gelen mesajla irkilip başını ekrana çevirdi. Mesaj Mirandandı. Dersinin ne zaman biteceğini soruyordu. Gerekli cevabı verdikten sonra, telefonunu sessize alıp tekrar derse döndü. Bir saat sonra dersin bitmesiyle çantasını alıp sınıftan çıktı. Bahçede ilerlerken arkadan duyduğu sesle birlikte adımlarını yavaşlattı. Serkan hoca kendisine sesleniyordu. Arkasına dönüp, hafifçe gülümsedi. R:Buyurun hocam. S:Nasılsın Reyyan? R:İyiyim hocam siz nasılsınız? S:Bende iyiyim. Her şey yolunda mı? R:Yani. Yolunda sayılır. S:Ev arkadaşlarınla nasılsın? Anlaşabiliyor musun? R:Evet. Çok memnunum hocam. Bu yıl çok rahat ettim. İyi ki önerdiniz. Çok sağ olun. S:Rica ederim. Eve mi gidiyorsun? R:Yok hocam bir işim varda. Bir arkadaşımla buluşacağım. S:Öyle mi? Reyyan bakışlarını ileriye doğru çevirdiğinde, Miran’ın arabasıyla karşılaştı. Miran arabasına yaslanmış, Reyyan’ı bekliyordu. Reyyan’ın baktığı yere doğru bakışlarını çeviren Serkan, Miran’ı görünce tekrar Reyyan’a döndü. S:Şu bekleyen kişi mi arkadaşın? R:Yok değil o. Ama evet onunla gideceğim. Daha sonra görüşmek üzere hocam. Benim gitmem lazım size iyi günler dilerim. S:İyi günler Reyyan. Reyyan sessizce arabasına doğru giden Serkan’ın arkasından baktı. Derin bir nefes çekip, Miran’ın yanına doğru ilerledi. R:Sizin ne işiniz var burada? Ben gelirdim. M:İşim erken bitti. Bende gelmek istedim. Vakit kaybetmeyelim diye. Hadi gidelim bir an önce. R:Tamam. M:O kim? R:Öğretmenim. Aynı zamanda hastanede de hocam. M:Yakışıklı adam. Senden hoşlanıyor. R:Ne alakası var? M:Ben anlarım. Ve sanırım duyguları karşılıklı, sende ondan hoşlanıyorsun. R:Siz yanlış anlamışsınız. O benim hocam. M:Tatlım kusura bakma ama bende bir erkeğim. Ve kalıbımı basarım ki, hocan sana karşı bir şeyler hissediyor. Merak ettim doğrusu. Sende ondan hoşlanıyor musun gerçekten? R:Sizi ilgilendirmez. M:Hadi ama. Arkadaşız biz. Benimle paylaşabilirsin. R:Biz sizinle arkadaş değiliz. Siz benim iki ay sonra hayatımdan çıkacak, patronumsunuz o kadar. M:Tamam gerilme hemen. Bir şey demedim. Hadi gidelim. Reyyan ve Miran ilk olarak avukatın yanına gitmişti. Gösterişli bürodan içeriye girdiğinde gözlerini etrafta gezdirmeye başladı Reyyan. bir odanın kapısından girip, orta yaşını geçmiş bir adamın karşısında durdular. Miran’ın bu avukatla arasının iyi olduğu belliydi. Samimice sarılmıştı. M:Nasılsın Ahmet abi? A:İyiyim Miran. Valla biraz da şaşkınım. Annen sonunda muradına eriyor ha. Oturun hadi. M:Öyle oldu Ahmet abi. Ama söylediğim gibi, sadece iki aylık bir şey. Sözleşmeyi hazırladın mı sen? A:Hazır hazır. Ahmet bey, kilidini çevirdiği çekmeceden bir iki kağıt parçası çıkartıp elinde çevirdi. A:Annen hep dünya güzeli, dünya iyisi bir kızla, mutlu bir evlilik yapacağını düşünmüştü. Kısmette böylesi varmış. Reyyan duyduğu cümleler karşısında hafifçe irkildi. R:Sanırım beni Miran beye yakıştıramadınız. Ama emin olab… A:Hayır asla. Bu hem benim haddim değil, hem de çok yanlış. Aksine tam Miran’ın hem hayatına, hem yanına çok yakışırsın. Kızım yaşındasın söylemekten çekinmeyeceğim. Gerçekten çok güzelsin. Reyyan utançla gözlerini kaçırıp teşekkür etti. Gözleri Ahmet beyin elinde ki kağıtlara takıldı. Miran bakışlarını görmüş olmalı ki, hızla eline alıp uzattı incelemesi için. M:Bir bak maddelere. İçine sinmeyen bir şey olursa ekler veya değiştiririz. R:Tamam. Reyyan maddeleri incelemiş, sonucunda da imzalar atılmıştı. Ahmet bey kağıtları çantasının özel bölmesine koyarken konuşmaya başladı. A:Ben yarın notere onaylatır, size teslimini sağlarım. Nikah işlemleri içinde kimliklerinizi ve yeni fotoğraflarınız lazım. Birde hastane ye gitmeniz lazım. Ardından herşey tamam. M:Tamam o zaman Ahmet abi. Ben fotoğrafları sana ulaştırırım. Bizlik başka bir şey yoksa gidelim. A:Görüşürüz. Hayırlı olsun. R:İyi günler. M:Görüşürüz Ahmet abi. Büronun bulunduğu apartmandan çıktılar. Karşılarına çıkan fotoğraf stüdyosunu görünce sessizce adımlarını o tarafa yönlendirdiler. Fotoğrafı çekinip, hazır olduğunda Ahmet beyin ofisine gönderilmesi talebini verdiler. Ardından diğer işlemler için birlikte çıktılar. Hastanede tahliller için kan verilirken yan yana durdular. Miran’ın ardından kan vermek için hazırlanan Reyyan, vücuduna iğnenin temasıyla birlikte hafifçe irkildi. Bu irkilme Miran’ın gözünden kaçmamıştı. Canının yanması hoşuna gitmemişti. Kaşlarını çatıp, arkasını döndü. Hastaneden çıkıp arabaya bindiklerinde sessiz bir yolculuk onları bekliyordu. Telefonun çalan sesiyle birlikte ikisi de gözlerini telefon ekranına çevirdi. Arayan Ayla hanımdı. M:Alo anne. A:Ne yapıyorsun oğlum? M:İyi anne. Bildiğin gibi. A:Oğlum ben dünden beri düşünüyorum. Bir türlü inanamıyorum. Bak sen bana doğruyu söylüyorsun değil mi? Yoldan geçen bir kızla konuşturmadın değil mi beni? Bak valla hakkımı helal etmem. M:Anne ben sana ne zaman yalan söyledim? A:Belki de bu ilktir. M:Sor bakalım Reyyan’a yalan mı, değil mi? A:Yanında mı? M:Evet duyuyor seni. A:Reyyan kızım orada mısın? R:Buradayım Ayla hanım. Nasılsınız? A:Teşekkür ederim yavrum. Hala şaşkınım doğrusu. R:İnanır mısınız bende öyleyim? M:İçin rahat etsin anne. Şimdi hastanedeydik. Nikah için gün alıyoruz. A:Heyecanla bekliyorum. Keşke düğün yapsaydık ama.. M:Anne başlama yine istersen. A:Tamam tamam demedim bir şey. Evlenin de, nasıl isterseniz öyle olur. Ben ne zaman geleyim? M:Anne açıkçası ben gelmeni istemiyorum. Hem sadece basit bir imza. O kadar yolu geldiğine değmez. Ben sana fotoğraf atarım. Yorulmanı istemiyorum. A:Ama oğlum. M:Söyledim anne. Gelmeni istemiyorum. A:Tamam oğlum sen nasıl istersen? Siz mutlu olun yeter. Kapatmam lazım. Reyyan kızım görüşmek üzere. R:Görüşmek üzere efendim. Hoşçakalın. Telefon konuşmanın haricinde sessiz geçen yolculuğun ardından Reyyan’ın evinin önünde ayrıldılar. Zaman alınan kararın ardından hızlı geçiyordu. Bir bilinmeze doğru giderken sadece iki gün sonra nikahları kıyılacaktı. Perşembe günü son hazırlıklar için tekrar buluşmuşlardı. Miran yine kendisini okulun önünden almıştı. Okulda ki çoğu göz onların üzerindeydi. Kendisine yapılan o kadar arkadaşlık teklifine, bir an bile düşünmeden olumsuz cevap veren kızın, şimdi zengin ve de yakışıklı bir erkekle sürekli yan yana görülmesi kimsenin dikkatinden kaçmıyordu. Tatlı bir sinirle yaklaştı Miran’ın yanına. M:Merhaba. R:Merhaba. Gelmenize gerek yoktu. Ben kendim gelirdim. M:Seni rahatsız mı ediyorum? R:Açıkçası arkamdan konuşmaları hoşuma gitmiyor. Eğer dikkat çekmediğinizi sanıyorsanız çok yanılıyorsunuz, belirtmek isterim. Reyyan’ın tatlı sinirinden hiç etkilenmemişti Miran. Teklifsizce elini beline atıp, arabaya yönlenmesini sağladı. M:Hadi gidelim. Alışveriş yapmamız lazım. R:Neden? M:Yarın evleniyoruz. Unuttun mu? Birlikte bir alışveriş merkezine geldiler. Miran önden giderken arkasından sessizce takip ediyordu Reyyan. Bir kıyafet mağazasına girdiklerinde Reyyan bakışlarını etrafta gezdirmeye başladı. Yanlarına gelen satış personeli, kapıdan giren ikilinin hemen yanına gelmişti. S:Yardımcı olabilir miyim? M:Evet. Hanımefendi için alışveriş yapacağız. Elbise, ayakkabı, çanta, makyaj malzemesi ne lazımsa. Miran’ı sözleri karşısında iki kadının da gözleri büyümüştü. Sessizce yanına yaklaştı Miran’ın. R:Gerek yok bence bu kadarına. İki aylık bir şey için neden bu kadar para harcıyorsunuz? M:Aldıklarımız sende kalabilir. Benim için sıkıntı değil. Güzel giyinmeni istiyorum. Reyyan bakışlarını üzerinde gezdirdi. Sinirlenmişti. R:Ben güzel giyinirim. Tamam çok kaliteli olmayabilir ama hem ucuz hem de güzel şey bulmak, sizin düşündüğünüz kadar zor değil. İstemiyorum ben bunları. Miran başını iki yana sallayıp, hiç duymamış gibi başını çevirdi. Eline geçen, gözüne güzel görünen elbise, pijama, çanta ve birçok ürünü arkasında ki sepete atarken, bakışlarını satış personeline çevirdi. M:İç çamaşırı da istiyorum. Gözleriyle Reyyan’ı utanmazca süzerken konuşmaya devam etti. M:Alt s beden üst, Reyyan yetmiş beş takıyorsun değil mi? Reyyan’ın kızarıp, bakışlarını kaçırmasıyla sözlerine devam etti. M:Üst yetmiş beş numara. Pamuklu, rahatsız etmeyecek bir şeyler olsun. Reyyan başını aşağıya eğerken, Miran arsızca sırıtmıştı. Personelin yanlarından ayrılmasını fırsat bilen Reyyan, hemen Miran’ın yanında soluk aldı. R:Bu yaptığınız çok canice. Bu kadarını yapmaya hakkınız yok. Miran onu dinlemeden, alışverişe devam ediyordu. M:Ayakkabı da almalıyız. R:Bunlara gerek yok. Benim zaten kıyafetim de, çantam da ayakkabım da var. M:Bende yok demedim. Ama imkanımız varken neden en iyisini giymeyelim değil mi? Şu ayakkabı nasıl? Beyaz tenlisin bacaklarının altında güzel duracağını düşünüyorum. R:Siz tam bir canisiniz. M:Hadi otur ben sana yardım edeyim. O etekle giymen zor olur. Miran teklifsiz bir şekilde Reyyan’ın yumuşacık pufa oturmasını sağladı. Reyyan açılan eteğini kapatamamanın utancını yaşarken, elleriyle biraz olsun görmemesi için mücadele veriyordu. Miran’ın gözlerinde ilk kez açık bir ateş görmüştü. Utanmazca bakıyordu. Miran eline aldığı ayakkabıyı giydirmeye çalışırken, gözlerinin gördükleri hiç hoşuna gitmiyordu. Bu kızın bacakları bu kadar güzel olmak zorunda mıydı? Üstelik üşümüyor muydu? Eteğin altına neden şort gibi bir şey giymemişti. Reyyan utanmazca bacaklarına bakan Miran’a dikti gözlerini. R:Yaptığınız çok yanlış. Görmedim sanmayın, düpedüz bacaklarıma baktınız. M:Evet. Ne olmuş? Gördüğüm en güzel bacaklara sahipsin. İnce, uzun, pürüzsüz..Çok beğendim, seyretmek zevkti. R:Ben anlayamıyorum. Nasıl bu kadar, rahat olabiliyorsunuz? Tanımadığınız bir kızı, izni olmadan dikizleyip, nasıl böyle rahatça konuşabiliyorsunuz? M:Yalan söylemek gibi bir huyum yoktur. Baktın mı dedin, bende evet dedim. Yalan söylemediğim için nasıl suçlu oldum anlamış değilim. R:Bu yaptığınız tacize girer. M:Hayır tatlım girmez. Unuttuysan hatırlatayım yarın karım olacaksın. R:Dalga geçmeyin. M:Dalga geçmiyorum. Ayrıca belirtmeliyim siyah iç çamaşırı da seni çok seksi gösteriyor. Hadi gidelim artık. Arkasında ağzı açık bir Reyyan bırakarak ilerlemeye başladı. Sonunda ellerinde birçok torba ile mağazadan çıkarken, arkalarında ciddi bir bahşiş ile mutlu olan bir personel bırakmışlardı. Aldıklarını arabaya yerleştirdiler, tekrar koltuğa yerleştiklerinde Reyyan çekinikçe Miran’a bakmaya başladı. Miran keskin gözleriyle ilk anda fark etmişti bu çekinik bakışları. M:Söyle hadi. R:Benim sizden bir ricam var. M:Söyle bakalım. Elimden gelen bir şeyse yapmaya çalışırım. R:Yapabileceğiniz bir şey. Ben..ben annenizin nikaha gelmesini sağlamanızı rica ediyorum. M:Olmaz. R:Lütfen. M:Olmaz dedim. Hem sağlığı el vermez, hem de bu oyuna kendisini çok kaptırmaması lazım. R:Ama o sizin anneniz ve nikahınız da olmak onun en büyük hakkı. M:Olmaz dedim ısrar etme. R:Lütfen. Bunu bir nikah hediyesi olarak düşünseniz. Başka hiçbir şey istemiyorum lütfen. M:Neden bu kadar gelmesini istiyorsun. R:Gelmesi gerektiğini düşünüyorum çünkü. Belki bir daha göremeyecek evlendiğinizi. Neden mutlu olmasını istemiyorsunuz? M:İstiyorum, o yüzden bu saçma evliliği yapıyorum. R:Tamam işte. Birazcık daha mutlu olmasından ne zarar çıkar? M:Tamam ama bir şartım var. R:Nedir? M:Artık bana adımla seslenmeni istiyorum. Yarın evleniyoruz. İnsan müstakbel kocasına Miran bey der mi? Reyyan dudaklarını büzüştürdü. R:Haklısınız, alışkanlık. Tamam bundan sonra Miran bey yok. M:Güzel. Şimdi yüzük işini halledelim. R:Anneniz gelecek mi? M:Benimle sizli bizli konuşmayı bırakırsan gelecek. Kuyumcudan girdiklerinde gördükleri hürmet Reyyan’ı şaşırtmıyordu artık. Reyyan bundan hoşlanmadı. Demek ki buraya kız arkadaşlarını da getiriyordu. Ya da onlar için buradan mücevher almış olmalıydı. Başka türlü nasıl bu kadar tanınabilirdi ki? Acaba bu adam sandığından daha mı zengindi? O kadar çok çeşit vardı ki, Reyyan’ın aklı iyice karıştı. Yan gözle genç adama döndü. Dikkati yüzüklerdeydi, fiyatlarıyla hiç ilgilenmiyordu. Ne kadar pahalı olduklarını görmemiş miydi acaba? İki aylık bir evlilik için bu kadar masrafa değer miydi? Yanına yaklaşıp fısıltıyla konuşmaya başladı. R:Çok pahalı bunlar. M:Nereden biliyorsun? R:Herşeyinden belli. İki aylık bir evlilik için bu kadarına gerek yok. M:Olsun sana yakışan bir şey olmalı. R:Düz bir alyansta yakışır. Sade bir şey. M:Kızım, aptal mısın sen? Başka kadın olsa en pahalısına atlardı. Güzel bir şey alacağız işte, neden itiraz ediyorsun? R:Gerek yok. Masraf yapmanı istemiyorum. M:Yapmak istiyorum ki yapıyorum. Uzatma artık. Genç adam sonrasında onu dinlemeden kendisi seçmeye başladı. Kendi beğendiği pırlantalı yüzüğü zarif parmağına taktı. Reyyan ne kadar itiraz etse de, yüzüğü aşırı beğenmişti. Gerçek bir sanat eseriydi ve fiyatı gerçekten dudak uçuklatıyordu. Beğenmemek elde değildi. Kuyumcudan çıktıklarında Reyyan elinde ki yüzüğe bakıyordu tekrar. Doğrusu parmaklarına çok yakışmıştı. M:Çok güzel oldu. R:Çok pahalı. M:Daha iyi işte. Ayrıldığımızda sana aldığım her şey sende kalacak. Geri istemiyorum. Benim sevgili eşim her şeyin en güzeline layık. R:Ya kaybedersem. M:Yenisini alırım. Dert etme..Gelinlik giymek istersen eğer.. R:Hayır istemiyorum. Zaten sade bir nikah olacak. Beyaz bir kıyafet giyerim tamam. M:Sen bilirsin. Elbiseyi de alalım o zaman. Aldıkları beyaz kıyafetin ardından, tekrar arabaya binmişlerdi. R:Çok masraf yaptın, teşekkür ederim. M:Bir şey değil. kadınlarımın güzel giyinmesini severim. R:Ben senin kadının değilim. M:Şimdilik ama yarın gece aynı şeyi söyleyemezsin..Evli olacağız. R:N-ne demek söyleyemem. Evli olacağız ne demek? M:Neyi anlamadın? Evli olacağız, tamamen birbirimize ait olacağız. R:Bana söz verdin. Bir şey yapmayacağız dedin. Biz sadece numaradan evl.. M:O öncedendi. R:Nasıl ya? Neyden önceydi? M:O nefis bacaklarını görmeden önce. O siyah dantelli çamaşırını söylemek bile istemiyorum. Hayal gücümü hiç zorlamadı. Çok şey ortadaydı. O çamaşırı bacaklarının her santimini öperek çıkartmak, çok zevkli olacak. Reyyan şaşkın ve ürkekçe açtığı gözlerinde bir de korku vardı artık. R:Be-ben vazgeçtim. Evlenmiyorum. Söz verdin bana. Sağa çek arabayı. Vazgeçiyorum ben. Sadece iki ay dedik. Evlenmekten hemen vazgeçiyorum. M:Nasılsa bir gün birisiyle evlenmeyecek misin? Sevişmeyecek misin? R:Evet ama senin gibi birisini hiç düşünmedim doğrusu. M:Kalbimi kırıyorsun ama. R:Sözleşme var. Bana dokunursan senden boşanmam. M:Ben senin bakire olduğunu, dokunulmamış olduğunu nereden bileyim? Belki de şu anda da değilsin. İki ay sonra her türlü boşanma davasını açabilirim. Tabi her gün senin gibi bir şahaneyle seviştikten sonra. R:Mi-Miran korkmaya başlıyorum sen ciddi misin? M:Sence. R:Durdur arabayı ineceğim ben. Reyyan elini arabanın açma koluna atınca, hızla arabayı durdurup, kahkahalarla gülmeye başladı. Reyyan çatık kaşlarıyla karşısında enfes bir şekilde gülen Miran’a bakıyordu. M:Sakin ol. Şaka yapıyorum. Korkma hemen. R:Şaka mı? M:Şaka tabi. Korkmana gerek yok. Söz verdiğim gibi. Bir kadın bacağı gördüm diye sapıtacak değilim. emin olabilirsin ki çok fazla gördüm. ama seninle eğlenmek çok güzeldi doğrusu. R:Eğlenmene sevindim. Evin önünde durduklarında, ikisi de arabadan indi. Bagaja geçip poşetleri alırken, Miran konuşmaya başladı. M:Yarın üçte nikah var. Saat bir de alırım seni. Kuaföre gideceksen daha erken alabilirim. R:Gerek yok. Sadece nikah zaten. Biz kızlarla evde hazırlanırız. Ayrıca ben gelirim. M:Sen bilirsin. Eşyalarını toplamayı unutma. Nikahtan sonra alırız. Beğenmediklerini alma. Yenilerini alırım ben sana. R:Gerek yok. Masraf ya.. M:Bu huyundan vazgeçmelisin. Tok gözlülük iyidir ama bu kadarı değil. Ben senin kocan olacağım. R:Evet ama ik.. M:Evet iki aylık ve sahte. Biliyorum. Şunu ikide bir hatırlatıp durma artık lütfen. Reyyan’a doğru bir adım atıp, belinden sardı hafifçe. M:Bak anlaşmaya sadık kalmaya çalışıyorsun, kendini korumaya çalışıyorsun. Takdir ediyorum doğrusu. Ama dikkat et yavrum. Sen kendini geriye çektikçe, farkında değilsin ama ilgimi çekmeye başlıyorsun. R:Ben anlayamıyorum. Bir şey yapmadım ben. Sadece paranı ve vaktini boşa harcamanı istemiyorum. İki ay sonra normal hayatıma döneceğim bu lükse alışmasam iyi olur. M:Normal hayatına dönsen bile paran olacak. Bu metruk mahalleye, eski eve dönmene gerek yok. R:Arkadaşlarım burada. Ayrıca ben hayatımdan memn.. M:Yine de dediğimi yapacaksın ama. İyi giyinmeni istiyorum. Her şeyin iyisini kullanmanı istiyorum. Bunu sağlayacak param var, kocan olarak istemeye hakkımda var. Her aldığıma itiraz edeceksen, seni cezalandırmak zorunda kalırım haberin olsun. R:N-ne cezası? Miran’ın ensesinden tutup kendisine çekmesiyle soluğu kesildi bir anda. Dudakları arasında sadece bir santim kalmıştı. Derin derin solumaya başladı. Miran gözlerini Reyyan’ın dudaklarına dikmiş, fısıltıyla konuşmaya başlamıştı. M:Seni öpmek istiyorum. İtirazlarını dindirene kadar, dediğimi yaptırana kadar. Seni öperek susturmak istiyorum. O kırmızı dudaklarının inadını kırmak istiyorum. R:B-bu-bunu yapamazsın. M:Yaparım. İnan ki benim için büyük bir zevk olur. Yapabileceğimi göreceksin. R:Bırak beni. Miran Reyyan’ı serbest bırakırken, hala dip dibe duruyorlardı. M:Ama şimdilik sözümü tutacağım. Sadece uyarıyorum seni. Her şeye itiraz eme. Beni kendine çekme. R:Ben bir şey yapmıyorum. M:İşin kötüsü de o. Yaptıklarının farkında bile değilsin. R:Daha fazla saçmalama artık. Gidiyorum ve senin de bir an önce kendine gelmeni istiyorum. M:Yarın nikahımızda görüşürüz karıcığım. R:Ya sabır. Size iyi akşamalar. Reyyan biraz önce ki yakınlaşmanın şaşkınlığıyla eve giderken, Miran yine pencereden görene kadar kapının önünden ayrılmadı.
|
0% |