@hercaisenaryosu
|
Sabah erkenden annesi Ayla hanımı aldırmak için bir şoförü yönlendirirken, kendisi de önemli birkaç işi için şirkete geçmişti. Evraklara dalmış, nikahını bile unuttuğu anda, açılan kapıyla bakışlarını kaldırmıştı. Karşısında yüzünde gülücüklerle kendisine yaklaşan annesini görünce, sakince yerinden doğruldu. M:Hoş geldin anne. A:Hoşbuldum oğlum. Ama hala şaşkınım bilgin olsun. M:Alışırsın merak etme. A:Gelinim nerede? M:Sabah hastaneye uğrayacaktı, ardından hazırlanacak. Ardından nikah dairesinde buluşacağız. A:Bu nasıl iş oğlum? Sen neden almaya gitmiyorsun? M:İstemedi anne. A:Düğünü de Reyyan istemedi. Ne hikmetse bu kız hiçbir şey istemiyor? M:Gözü tok bir kız anne. Yüzük seçerken bile, incecik şeyleri seçti. Kuaföre bile gitmek istemedi. Bir an önce nikahımız kıyılsın istiyoruz sadece. A:İşte bunda yanılıyorsun. Her kız özenir böyle şeylerde. Hiç yoktan bir kuaföre gitmek ister. M:Reyyan istemez. Anne bak, nikahtan sonra hemen Akçay’a döneceksin. A:Tamam dedim ya. Daha kaç kez söyleyeceksin. Ben senin mürüvvetini göreyim, mutluluğunu göreyim de, Allah sonra alacaksa canımı alsın. Miran’ın aklına ister istemez Reyyan’ın sözleri geldi. evlatlığını sorgulamaya girişmişken, Reyyan’ın haklı çıkması canını sıkmıştı. M:Öyle söyleme anne. Daha yaşayacak çok güzel günlerimiz olacak. Kalbini unutma. Kendini çok kaptırmanı istemiyorum. Ve bu kadar söylememin sebebine gelirsek, sana bu konuda güvenemediğim için özür dilerim anne. Ama haklı sebeplerim olduğunu düşünüyorum. Bana kalsa senin gelmene gerek bile yoktu. Reyyan istedi. A:Gelinim demese, beni mahrum edecektin öyle mi? M:Mahrum etmek değil ama.. A:Ben bu kızı çok sevdim valla. M:Tamam anne çıkalım artık. Geç kalmayalım. Suat, eşi Sema, Ayla hanım ve Miran nikah dairesinin kapısından girdiklerinde, Miran gördükleriyle bakışlarını Suat’a çevirdi. M:Suat. Açıklama yapmak ister misin? S:Ne açıklaması yapacakmışım? Selim’e evlendiğini söyleyince, gelmek istedi. Karısı da gelecek haliyle. Diğerlerine de Selim söylemiş. Hanımlara da Ebru söylemiş. Arkadaşlarının nikahlarında olmak onlarında hakkı. Sema evlenirken surat ifadeni kaçırmak istemediğini söyledi. M:Karın diye sesimi çıkarmıyorum ama o cüce cadıya söyle ayağını denk alsın. S:Ben korkarım, sen söyle.. Arkadaşlarının yanına ilerlediler yavaşça. M:Hoşgeldiniz. SL:Hoşbulduk Mirancığım. Müstakbel yengemiz nerede? Hangi güzel boynuna tasmayı bağladı. M:Selim.. E:Hiç boşuna homurdanma. Bizim düğünümüzde kocamla nasıl dalga geçtiğini çok iyi hatırlıyorum. Senin gibi bir çapkını, ehlileştirecek kızı merak ediyorum doğrusu. M:Size de eğlence çıktı. Miran kolunda ki saate baktı. Yanaklarını şişirmiş, derin bir nefes çekmişti içine. M:Saat kaç oldu ya? SL:Bence arkasına bakmadan kaçmıştır. Son anda yaptığı hatanın farkına vardıysa. M:Şu espri yeteneğin beni benden alıyor inan. Ama şu anda hiç sırası değil. Zira sinirliyim. Her an o yakışıklı suratını dağıtabilirim. SL:Allah Allah. Onlar birbiriyle uğraşırken, Ayla hanım bakışlarını kapıya çevirdi. Gözleri gördüğüyle anında sevgiyle ışıldarken, Miran’ın koluna dokundu. A:Maşallah. Şu gelinin güzelliğine bak Miran. Ne kadar zarif? Ne kadar güzel? Kapıdan giren genç gelin sırtında ki kabanı çıkarmış, yanında ki kıza veriyordu. Acelesi olduğu belliydi. Geç kalmış veya kalmak üzereydi. Miran bakışlarını umursamazca başını çevirdi. Annesinin bahsettiği gelini daha ilk anda gördü. Zaten zarafetiyle ilk anda dikkatleri üzerine çekiyordu. Gerçekten çok güzeldi. Adeta masallardan fırlamış bir prenses gibiydi. Gelinlik yerine beyaz, zarif bir elbise giymişti. Ten rengi çoraplarıyla uzun beyaz bacakları göz alıcı duruyordu. Ayağına giydiği topuklu ayakkabıyla daha da uzun görünüyordu. Saçlarının becerikli bir kuaförün elinden çıktığı belliydi. Çekici gelinin güzel gözleri hızla etrafı süzdü. Karşılaştığı donuk gözlerle birlikte, adımlarını o tarafa yönlendirdi. Gözlerini ayırmadan baktığı Miran’a adım adım yaklaşırken, yüzüne eşsiz bir gülümseme yerleştirmişti. Miran gördüğü gülümseme ve gülen gözlerle birlikte nefesini tutmuştu farkına varamadan. O tanıdık gözlerde kaybolmuştu bir an için. Sanırım Suat gerçekten haklıydı. Bu kız kendisini her an şaşırtıyordu. M:Anne.. Sesi oldukça güçsüz çıkmıştı. Annesiyle konuşurken bile gözlerini Reyyandan alamıyordu. M:O kız Reyyan…Gelinin. Reyyan gülümseyerek yanlarına yaklaştı. Miran’ın yanağına dudaklarını değdirirken, olabildiği kadarıyla doğal davranmaya çalışıyordu. R:Geç kalmadım değil mi? Çok kötü trafik vardı. M:Y-yok geç kalmadın. Seni annemle tanıştırmak istiyorum. Annem Ayla, anne karşında ki dünya güzeli de, nişanlım Reyyan. Ayla hanım elini tokalaşmak için ileriye uzatırken, Reyyan elini çevirip bir öpücük kondurdu üzerine. Alnına kondurduğu eli sonrasında avuçlarının içerisine aldı. R:Çok memnun oldum efendim. Miran’ın annesi olduğunuza inanmak çok güç, çok gençsiniz. Ayla hanım üzerinden şaşkınlığı yavaşça atmaya başlamıştı. Ama hala şaşkınlıkla kekelemeye devam ediyordu. A:Te-teşekkür ederim yavrum. Miran annesinin ilk kez kekelediğini görüyordu. Bu kadar güzel bir gelin beklemediği belliydi. İşin aslı kendisi de bu kadar güzel olduğunu bilmiyordu. R:Nasılsınız? A:Teşekkür ederim yavrum. Çok iyiyim. Açıkçası seni gördüm daha iyi oldum. Çok güzelsin Miran bundan hiç bahsetmemişti. R:Makyaj sayesinde. Reyyan ışıldayan gözlerle bakışlarını müstakbel kocasına çevirdi. R:Nasıl olmuşum? Beğendin mi? Miran derin bir nefes alıp, gözlerini seksi vücudunda gezdirdi hafifçe. Bu kızın kendisini bu kadar şaşırtması artık hoşuna gitmiyordu. Çirkin ördek yavrusu dediği bir kızın, gözlerinin önünde bir kuğuya dönüşmesi beklemediği bir şeydi. Tamam vakit geçirdiği kadınlar güzel olsun, dikkat çeksin isterdi ama Reyyan buna dahil değildi. Onun güzelliği tehlikeliydi, çünkü güzelliğinin farkında değildi. Hızlı bir göz gezdirmenin ardından bakışlarını hızla çekti. M:Çok güzel olmuşsun. Hadi artık gidelim. Geç kalacağız. Şaşkınca kendisine bakan kızın bileğinden tutup, nikah salonuna doğru çekiştirmeye başladı. İçerisi ilk bakıldığında boştu. Nikah masasına oturup, başını kaldırdığında ilk sıraya sırayla oturan tanıdık yüzleri görünce, hafif bir gülümseme kondurdu yüzüne. Hamileliğin Ebru kadar yakıştığı başka bir kadın yoktur diye düşündü. Suat beyin kafesine geldiklerinde tanıdığı ve çok sevdiği Ebru ve Selim’e çevirdi bakışlarını. Artık onların ki kadar mutlu bir evliliğe sahip olamayacağı geldi aklına. Başını iki yana sallayarak sildi düşüncelerini aklından. Bakışlarını yanında oturan adama çevirdi. Giydiği takım elbise gerçekten çok yakışmıştı. Aklını geriye doğru taradığında Miran’ı hep takım elbiseli gördüğünü hatırladı. Hiç spor giyinmez miydi bu adam? Sonra kendi düşüncesini kendisi çürütürcesine cevap verdi. R:Adamı tanıyalı beş gün oldu Reyyan. Sorduğunda soru mu? Nikah memurunun konuşmaya başlamasıyla her şey bir hayal gibi hızla geçti. Nikah kıyılıp, Reyyan eline evlilik cüzdanını aldığında bakışları donuklaştı. Ne yapmıştı? Tanımadığı, bilmediği bir adamla resmen evlenmişti. Hırlı mı, hırsız mı bilmediği, huyunu suyunu tahmin edemediği bir adamla evlenmişti. Sanırım büyük bir hata yapmıştı. Ama anlamak için geç kalmıştı, aklı başına çok geç gelmişti. Miran’ın dün birlikte seçtikleri evlilik yüzüğünü parmağına takmasıyla düşüncelerinden sıyrıldı. Yüzüğün ardından, boynuna takılan pırlanta kolye beklemediği bir hediyeydi. Beş dakika sonra kollarını hafif kaldırıp, istemsizce baktı. Kolları bileziklerle dolmuştu. Avukat Ahmet bey, eski patronu ve arkadaşları..Her birisi değerli şeyler takmışlardı. Özellikle kayınvalidesi beş bilezikle birlikte harika bir gerdanlık ve künye takmıştı. R:Bu gerçek gibi oldu. Kocasının kulağına fısıldadığı bu cümleyle Miran hafif bir gülümseme kondurdu yüzüne. M:Gerçek zaten. Artık karıkocayız. R:Annenin bu sabah geldiğini sanıyordum. Ne ara aldı bunları? M:Benim annem her şeye hazırlıklıdır. Ama o künye tanıdık tabi ki. Annemindi. Babamın hediyesiydi. R:İnanmıyorum. Olmaz ben bunu alamam. Gelinine vermek hakkı. Bunu elinden alamam. M:O künyeyi zaten gelinine taktı. R:Ama.. M:Gülümse hadi. İlk kavgamızı ettiğimizi sanacaklar. Takı merasiminden sonra Ayla hanım hafif bir alayla sordu. A:Ee oğlum. Gelini öpmeyecek misin? Miran bir an durakladı. Gözlerinde ki ışıltıyı herkes çok net görmüştü. Reyyan’ın itiraz şansı olmadığını biliyordu. Aklındakini gerçekleştirmek için belki başka bir şansı olmayacaktı. Kendisine yanağını uzatan Reyyan’ın çenesinden tutup, dudaklarına bir öpücük kondurdu. Reyyan dudaklarının üzerine örtülen dudaklarla hafifçe irkildi. Kısa bir öpücüktü ama sonuçta ilk öpücüğüydü. Hiç yoktan dudağının kenarından öpebilirdi. Miran karısının dudaklarından istemeden çekti. Kaç gündür o kırmızı dudaklarının lezzetini düşünüp duruyordu. İyi ki bir fırsat olmuştu. Reyyan’ın dudakları yumuşacıktı, lezzetini hissetmemek için aptal olmak gerekirdi. Onu ilk öpen kendisi miydi acaba? Başkasıyla öpüşmüş olması düşüncesi hoşuna gitmedi. Hızla başını salladı. Nikah salonundan sonra hep birlikte bir yemek yenmişti. Ayla hanımın uçak saati yaklaşırken, yavaşça kalkmaya başladılar. Ebru, Reyyan’ın ellerini avuçlarının içerisine almıştı. E:Tekrar tebrik ederim Reyyan. Seninle kafede görüştüğümüz zamanlar, hep senin iyi bir koca bulacağını ümit ederdim. Tabi biraz erken oldu ama. Benim gibi gerçek aşkı bulmanı diledim. Sonunda bulmuş olman çok güzel. Doğrusu ben Mirandan pek hoşlanmam, o da benden. Çapkın, alaycı ve de suratsızdır. Neresine tutuldun bilemiyorum ama hep mutlu olacağınızı biliyorum. Tekrar tebrik ederim. R:Çok teşekkür ederim. E:Bundan sonra sık sık görüşürüz artık. Bu koca adamların basketbol maçları olur iki hafta da bir. Gelirsin sende. R:Vakit buldukça gelmeye çalışırım. E:Valla hayranım sana. Hem tıp oku, hem hastanede çalış, hem kafe de çalış, hem de iyi bir koca bul. Nasıl yaptın bunu? R:İnanın bende bir şey anlamadım. Ebru ile gerçekleşen güzel ve kısa muhabbetten sonra herkes bir bir gitmeye başladı. Reyyan ve Miran Ayla hanımı uğurlayacaklardı. Ayla hanım sessizce yaklaştı arkadaşlarıyla konuşan gelinine. Reyyan başını çevirince yanına gelen kayınvalidesi ve Miran’ı gördü. R:Neşe ile Derin’i bırakalım mı? M:Tabi bırakırız. Zaten aynı yere gideceğiz, eşyalarını alacağız. A:Bu hafta sonu yaş günüme geleceksiniz değil mi? Pazar ama siz yarın gelin. Olur mu? R:Bilemiyorum ki Miran.. A:Sen boşver onu. Yarın gelirseniz, çok güzel vakit geçiririz. Daha çok vaktimiz olur. M:Olmaz anne. Ben çalışıyorum, işlerimin ne kadar yoğun olduğunu biliyorsun ve Reyyan’ın ne kadar yoğun olduğunu da biliyorsun. A:Ama ayarlanabilir. Reyyan hastaneden iki güncük izin alsa ne olur? M:Pazar günü anne. Unutma ki yeni evliyiz. A:Ne olmuş yani? Birbirinize doyacağınız çok zaman olacak. Yarın gelirseniz çok mutlu olurum. M:Pazar dedim anne. Tartışmayalım artık. A:Tartışmıyoruz. Senin inadınla uğraşıyorum ben. Ne olur sanki yarın gelseniz? Yaşlı başlı kadınım, üzüyorsun ama beni. M:Sen yaşlı değilsin. Daha elli yaşındasın. A:Elli iki. M:Bak küçük gösteriyorsun. İkisi arasında ki atışmayı izleyen Reyyan’ın dudaklarından istemsizce döküldü iki kelime. R:Cuma geliriz. Miran’ın boynu kırılırcasına başını çevirmesiyle birlikte, kaşlarını hafifçe çatıp baktı kocasına. Ayla hanımın elini avuçlarının içine aldı. R:Siz merak etmeyin yarın yanınızdayız. A:Çok iyi. Bekliyorum o zaman sizi. Aç gelin, bir sürü yemek yapacağım. Ayla hanımı mutlu bir şekilde uğurladıktan sonra, tekrar arabaya bindiler. Hiç konuşmadan Reyyan’ın eski evine geldiler. Eşyaları aldıktan sonra bindiklerinde Reyyan biraz durgunlaştı. Bir yola çıkmıştı, ne olacağına dair hiçbir fikrinin olmadığı bir yoldu. Büyük bir apartmanın garajına girince kendisine geldi. geldikleri yer hem okuluna, hem de hastaneye yakındı. Hoşuna giden bu detaydan sonra etrafı incelemeye başladı.
|
0% |