Yeni Üyelik
9.
Bölüm

9. Bölüm

@hercaisenaryosu

Birlikte Akçay çarşısına gitmişlerdi. Reyyan kayınvalidesine hediye almış, sonra da karınlarını doyurmak için Miran onu çok güzel bir yere götürmüştü. Dışarıda yağan yağmurla aynı hızda çalışan silecekler önünü görmesini kolaylaştırıyordu. Ama yan camlarda oluşan buğu arabanın içinin görünmesini engelliyordu. Arabayı park edip, vücuduyla birlikte Reyyan’a döndü. Çok doğal bir şekilde karısının saçlarına götürdü ellerini. Parmakları saçlarını okşarken, gözlerini karısının tüm yüzünde gezdirmeye başladı.

M:Demek boşanınca, bu güzelim saçları okşayamayacağım.

R:Şimdi de okşayamazsın. Ama dinleyen kim?

M:Evliyiz. Kocanım senin.

R:Bu yüzden zaten sesimi çıkarmıyorum. Bu kadarına hakkın var diye düşünüyorum.

Miran’ın saçlarını okşayan elleri yüzünde, dudaklarında ve en son boynunda gezinmeye başladı. Reyyan gözlerini kapatmamak için mücadele verirken, Miran kendi içinde ayrı bir savaş veriyordu.

M:Peki bu kocalık haklarım neleri kapsıyor?

R:N-nasıl yani? Haklarım derken? Anlaşmamızda senin talep edeceğin bir haktan bahsetmedik. Aksine talep etmeyecektin

M:Evet şimdi bahsedelim bence. Seni yine öpeceğimi biliyorsun. İstesen de istemesen de. Öpücükler kesin ama başka neye müsaade ediyorsun. Merak ediyorum.

R:Mi-Miran delirdin mi? Tamam kabul kocamsın ama sahteydi. Beni zaten sürekli öpüp, okşuyorsun. Söz hakkı vermiyorsun. Göğüslerimi okşuyorsun, kalçamı okşuyorsun, sürekli öpüyorsun..Daha ne istiyorsun? Seninle yatmamı mı?

Miran çapkın bir gülücük kondurdu yüzüne. Bir nefes daha yaklaştı Reyyan’a.

M:Doğrusunu söylemek gerekirse, fena olmazdı. Senin kollarımda kıvrandığını görmeyi inan çok isterdim.

R:B-Ben istemezdim. Sen cidden delirmişsin. Anlaşmamızı unutma. Üzerime böyle gelme artık. Yoksa annene söylemek orunda kalırım anlaşmamızı.

M:Ciddi misin?

R:Evet söylerim.

M:Sonra ne olacak?

R:Na-nasıl yani?

M:Gayet net soruyorum. Annemin amacı benim evlenmemdi sonuçta. İstediğini yaptım, evlendim. Bence onun için sıkıntı olmaz. Nikah altında olmam yeter onun için. Hem nasıl kıyacaksın da kalbini kıracaksın.

R:Anneni seviyorum. Kalbini kıramam. Söyleyemem..Ama bu da sana bana istediğini yapma hakkı vermiyor. Suat bey kefil oldu sana, sende istemediğin olmayacak dedin. Lütfen sözlerini tut artık.

M:Neyse hadi. Benim karnım acıktı iyice. Sonra konuşalım bunları.

Yemeklerini yedikten sonra, üzerine bir de çay sipariş ettiler. Miran çay bardaklarını eline alıp, Reyyan’ı kaldırdı. İleride ki ağacın dibinde hazırlattığı yere götürdü Reyyan’ı.

M:Hadi otur. Biraz temiz hava alalım.

R:Neresi burası?

M:Anlatacağım…Ama manzara çok güzel, önce biraz fotoğraf çekelim.

R:Ne fotoğrafı?

M:Doğa fotoğrafı. Allah aşkına Reyyan ne fotoğrafı olacak? Hadi poz ver.

Miran birkaç fotoğrafını çekti Reyyan’ın. Ardından da o kocasını çekti. Beş dakika sonra iyice birbirlerine yaklaşıp, fotoğrafları incelemeye başladılar. Reyyan ellerini dudaklarının üzerine koydu. Fotoğraflar hoşuna gitmişti.

R:Miran bu resimleri bende istiyorum. Çok güzel çıkmış, boşansak bile kalsın bende.

M:Tamam tatlım sen nasıl istersen? Sana bir tane laptop alalım, ona aktaralım..Ben ilgilenirim. Bende çok beğendim, çok fotojenik çıkmışsın.

R:Beğendin mi yani?

M:Evet ne oldu ki?

R:Beni güzel mi buluyorsun?

Merakla gözlerini kıstı. Miran’ın düşüncelerini merak ediyordu.

M:Sen güzel olduğunu bilmiyor musun?

R:Tamam çirkin değilim ama senin gözünde nasılım merak ettim. Malum sen baya bir kadın tanıdığın için..Hani baya fazla tanıdığın için sorayım dedim.

Miran keyifle arkasına yaslandı. Elini Reyyan’ın omuzuna attı.

M:Ne oldu? Kıskandın mı?

Reyyan kaşlarını çatarak baktı Miran’a.

R:Ne münasebet canım? Ne kıskanması?

M:Tamam tamam heyecanlanma hemen. Şaka yaptım.

R:Gıcık..

M:Bende seni canım.

R:Hemen fesatlaşma lütfen. Sadece çok güzel kadın gördün, sana göre güzel miyim merak ettim?

M:Be-bence çok güzelsin. Sana sahip olacak erkek çok şanslı olacak.

Reyyan duyduğu sözlerle hafifçe gülümsedi. İnsanın gözlerinin altında gamze olur muydu? Gülünce gözlerinin altında gamze belirdi. Miran o detayda asılı kaldı. Gözlerini alması biraz vaktini çaldı.

R:Benim sahibim şu anda sensin ama…Hem kocam, hem patronumsun..

M:Evet. İki aylık sana sahibim…Hakikaten öyleyim değil mi?

R:Evet..

M:Hadi otele gidelim hemen. Ev kalabalıktır şimdi, rahat edemeyiz.

R:Miran ya. Sana da bir laf edilmiyor.

M:Tamam ya. Ağız tadıyla bir şaka yapılmıyor.

Reyyan, Miran’ın gözlerine baktı. Başını çevirmeye çalışsa bile başarılı olamadı. Bu karşısında ki adamı daha bir haftadır tanıyordu. Kendisine bu kadar yakın hissetmesi normal değildi. Alışmıştı ona. Her kapıdan onun çıkma ihtimalini bile bekliyordu artık. İtiraf edemediği gibi inkar etmek zorunda kaldığı duygular, artık Reyyan’ı korkutmaya başlamıştı.

Reyyan’ın elinden tutup oturmasına yardım etti. Ardından da kendisi yanına oturuverdi. Başını üstlerinde ki ağaca çevirdi.

M:Burası dilek tepesi. Buraya ilk gelen böyle ufka bakarak bir dilek diler ve mutlaka gerçek olur.

R:Şaka ediyorsun.

M:Yoo..

R:Sen dilendin mi hiç? Gerçekleşti mi?

M:Gerçekleşti tabi, nasıl zengin oldum sanıyorsun?

R:Benimle dalga geçmeden duramıyorsun sen.

M:Hadi boşver sen. Hadi dile dileğini.

Reyyan gözlerini kapatmadan önce Miran’ın gözlerine baktı. Aklında dileyeceği dilek netleşmişti, artık ne dileyeceğini çok iyi biliyordu.

Gözlerini kapatıp, derin bir nefes çekti içine. Dileğini içinden birkaç kez tekrar etti, garanti altına almak ister gibi. Bakışlarını Miran’a çevirdiğinde, karşılaştığı donmuş bakışlarla kaşları çatıldı hafifçe.

M:Diledin mi?

R:Evet.

M:Ne diledin?

R:Dilekler söylenmez. Söylenseydi içten dilenmezdi.

M:Sen söyle olmaz bir şey.

R:Hayır söylemem.

M:Israr ediyorum ama.

R:İyi tamam söyleyim bari. Herkesin dilediği işte. Ev, iş, para falan filan.

M:Hı hı bende yedim. Ben seni tanıdım Reyyan hanım. Sen bunlara değer veren birisi değilsin. Bunları dilemezsin.

R:Tanıyorsun beni.

M:Evet tanıyorum seni. Mesela senin karşı koyamadığın şeyleri de biliyorum.

R:Neymiş?

M:Bana karşı koyamıyorsun.

R:Bu kadar mütevazı olmak zorunda mısın? Vücuduma söz geçiremiyorum maalesef. Bunlar için beni suçlayamazsın..Beni utandırmaktan da vazgeç lütfen.

M:Valla inan ki senden sonra böyle oldum. Ben hiç böyle birisi değildim. Huyum değişti seninle.

Reyyan duyduğu sözlerle ağzı açık kalmış kocasına bakıyordu. Hiçbir şey söylemeden biraz baktı kocasına. Ardından önüne döndü.

R:Hadi gidelim. Daha valizleri hazırlayacağız. Pastasını alacağız.

M:Gidelim bakalım.

Eve geldiklerinde içerisi tıka basa doluydu. Herkes gelmiş, bir köşede oturuyordu. Reyyan ister istemez bir heyecanın içine düştü, başı döndü bir an. Miran karısının yüzündeki heyecanı gördü ama herhangi bir şey yapmadı. Hediye paketini çaktırmadan yukarıya çıkıp, salona tekrar geldi. Bir kenara oturup, karısının ailenin her üyesiyle kaynaşmasını izledi gülümseyerek. Yapmacık hiçbir tavır sergilemiyordu. Yüzündeki gülümseme bir an bile azalmıyordu. Karısını izlediğinin farkına kendisi varamamıştı ama Ayla hanım oğlundaki değişimi çok net görüyordu. Dirseğinin ucuyla yanındaki kardeşini dürttü.

A:Gördün mü? Nasıl bakıyor karısına?

AY:Olur o kadar abla. Yeni evliler sonuçta.

A:Ona bir şey demiyorum canım. Ama gözlerine bak. Benim asık suratsız, ciddi, sinirli oğlum. Geldiğinden beri o kadar sakin ki. Bir kez değil sinirlenmek, gerilmedi bile. Gülümseyip duruyor.

AY:Ne güzel işte..

A:Reyyan çok iyi geldi Miran’a. Biliyor musun bana anne demesini teklif ettim..

AY:Eee.

A:Bazen söylüyor. Çok hoşuma gitti valla. Kız annesi olmak çok güzelmiş…Sen ne düşünüyorsun onun hakkında.

AY:Biraz önce Gönül’le de konuştuk. Çok samimi, çok tatlı. Biz çok sevdik. Sadece erken evlenmeleri biraz dikkatimizi çekti. Acaba diyoruz, hani, hamile falan mı?

A:Yok canım olsa söylerlerdi. Saklanacak şey mi o?

AY:Doğru haklısın. Aşk işte.

Miran elindeki çayı içerken, bir yandan karısını izliyor, bir yandan da düşüncelerin içerisine girmiş boğulmakla uğraşıyordu. Annesinin Reyyan’la iyi anlaşması hem hoşuna gidiyor, hem de gitmiyordu. Reyyan’a bağlanması iyi değildi. Boşanacakları zaman annesinin üzülmesini istemiyordu. Canı tekrar sıkıldı. Elindeki bitmiş bardağı sehpanın üzerine bıraktığı gibi Reyyan ayağa kalktı.

R:Çay koyayım mı? İçer misin bir bardak daha.

Miran karısının yüzüne bakakaldı. Bu ilgi hoşuna gidiyordu. Yapmacık değildi ve çok doğal bir şekilde Miran’a hizmet ediyordu. Hem de Miran bunu yapmasını istememesine rağmen. Kendisini ister istemez gerçekten yen evli gibi hissetti. Gerçek bir koca gibi hissetti kendisini.

Aradan geçen saatlerden sonra Miran kolundaki saate baktı.

M:Kalkalım mı artık Reyyan? Saat çok geç olmuş. Gece yarısına kadar ancak varırız eve.

R:Tamam kalkalım. Hazırız zaten, valizleri indirelim yeterli.

A:Kalsaydınız bu gece de. Sabah dönerdiniz.

M:Yok anne gidelim. Yarın toplantım var, Reyyan’ın da okulu.

A:Tamam. Israr etmiyorum ama çok mutlu oldum. Yine gelin.

R:İnşal…

M:Bakalım anne. Hadi Reyyan sen montunu falan giy, ben valizi alıp geleyim.

Reyyan montunu giymiş kapıda evdeki herkesle vedalaşmış, arabanın yanına gitmişlerdi. Miran valizleri bagaja koymuş, annesi ve Reyyan’a dönmüştü.

M:Tamamdır gidebiliriz.

R:Yeni yaşın tekrar hayırlı olsun anne. Hep mutlu ol inşallah.

A:Yine gelin.

Gitmelerini istemiyor ve bunu çok belli ediyordu.

R:Miran müsait olur olmaz yine geleceğim inşallah..Çok eğlendim. Çok teşekkür ederim. Sizde gelin bize.

Miran’ın kendisine tuhaf bir şekilde baktığını, Reyyan haricinde kimse göremedi. Miran’ın annesini evinde istemediğini düşündü. Çokta umursamadı. Annesini sevmişti, çok tatlı kadındı gerçekten. Gelmesini çok isterdi. Araba kalabalığın içinden sessiz bir homurtuyla uzaklaştı. On dakika önceki kalabalıktan bir eser kalmamıştı. Hep böyle bir ailesi olsun isterdi. Kalabalık ve cana yakın. Her ne kadar kısa da sürse bu ailenin içinde olmak çok güzeldi.

M:Keyfin yerinde.

Reyyan mutluydu, onun keyfiyle Miran’ın sesinde ki kinayeyi fark edemedi.

R:Olmasın mı?

M:Kalabalık çoğu kişinin hoşuna gitmez. Sen sevdin..

R:Ben çok sevdim. Hepsi de çok iyi, çok sıcak. Çok şanslısın…Be-benim hiç kalabalık bir ailem olmadı.

Sesinde hissedilen duyguyla, herkes acıyla yutkunurdu. Miran kaşlarını çattı.

Sonra…

Sonra dudaklarından kendisinin mani olamadığı bir cümle döküldü.

M:Kendini fazla alıştırmasan iyi olur.

Miran’ın acımasızca söylediği cümleyle, Reyyan’ın yüzünde ki gülümseme bir saniye içinde dondu. Gözleri hemen doldu. Kirpiklerini kırpıştırdı gözyaşlarının akmaması için. Miran’ın kurduğu bu cümle zoruna gitmişti. Kalbi kırılmıştı. Sebebi olmadığı, kimsesizliğine ilk kez kahroldu. İçi ezildi, kendisini aşağılanmış hissetmesine mani olamadı.. Konuşmak için ağzını açmıştı ki, boğazında oluşan yumruyla yutkunmak zorunda kaldı. Dilini ısırırken, konuşmak için kendisini toplamaya çalışıyordu. Kuruyan dudaklarını diliyle ıslattı. Kendisine birkaç saniye zaman vermek zorunda kaldı, konuşabilmek için. Parmaklarıyla oynayarak, Miran’a bakmadan konuşmaya başladı.

R:H-ha-haklısın.

Sesinde ki engelleyemediği titreşimle gözleri daha çok doldu.

R:Alıştırmam.

Diye fısıldadı.

Bir aile bulmuştu ama bir anda kaybetmişti. Miran onun ailesiyle samimi olmasını istemiyordu. Bunu daha açık söyleyemezdi. Başını cama çevirip gecenin karanlığını izlemeye başladı. Karanlığa sığınıp, Miran’ın bozulduğunu anlamamasını diledi.

Birkaç dakika sonra başını çevirip Reyyan’ın yüzünü görmeye çalıştı. Ne kadar belli etmemeye çalışsa da bozulduğunu anlamıştı. Sesinin titreşiminden, aldığı nefesten belli oluyordu üzüldüğü. Söyledikten sonra idrak ettiği cümleyle karısının kalbini kırdığını biliyordu. Gözlerini bir an hüzünle kapattı. Onu üzmek hiç hoşuna gitmemişti. İki gün önce onun ayakta dimdik durmasından gurur duyarken, şimdi ayağına çelme takmıştı. Ne yapacağını bilmeden önüne baktı, parmaklarını kırarcasına tuttu direksiyonu. Özür dilese bile kırmıştı bir kere. Telafisi olmazdı artık.

Yapacak bir şey yoktu. Olan olmuş, bir anda çıkıvermişti ağzından. Araba sürmeye devam etti. Sessizce yola devam ettiler. Arabaya bindiğinde gülücükler saçan, gözleri parlayan Reyyan’dan eser kalmamıştı. Konuşmuyordu artık. Yola dikkatini veremiyordu, aklı kırdığı kalpteydi. Allahtan yol kalabalık değil diye düşündü.

M:Yarın seni hastaneden alayım mı?

Reyyan’ı biraz konuşturmak istiyordu. Belki konuşursa açılır, kalbini geri kazanmak için bir fırsat doğardı. Birkaç kelime söyleyebilirdi.

Bunun bu kadar kolay olmayacağını Reyyan’ın sesiyle ve kurduğu cümleyle anladı.

R:Gerek yok, ben kendim gelirim.

Sesi canlılığını kaybetmişti, artık titreşimde yoktu. Donuk çıkıyordu sesi. Güzel geçen iki günün tüm keyfini kaçırdığının farkına vardı Miran. Gözlerini kaçırdı istemsizce.

M:Eve birkaç şey alırız diye dedim ben.

R:Gerek yok. Ben Akçay’a gitmeden önce yaptım alışverişi unutmuşsun sen.

M:Belki başka ihtiyaçlar vardır diye dedim ben.

R:Gerek yok başka bir şeye. Olsa bile ben hallederim. Sen kendisini yorma.

M:Biliyorum. Her şeyi kendin de yaparsın. Ama inat etme. Ben beraber gitmemizi istiyorum.

R:Neden?

M:Ne demek neden?

R:Neden birlikte gidecekmişiz?

M:Çünkü istiyorum.

R:Parayı sen verdiğin için mi? Korkma batırmam seni.

M:Saçma saçma konuşma. Ne alakası var? Ben alışverişe tek gitme diye dedim. Bin türlü insan var ortada.

R:Ben daha önce de tek başıma alışveriş yapıyordum. Bir şey olmaz bana.

M:Evet..Ama o zaman sorumluluğun bende değildi. Kafana sok artık. Evliyiz biz.

R:Bana aptal muamelesi yapma. Evli olduğumuzu biliyorum. Benim korunmaya ihtiyacım yok. Yetimhanede insan kendisini savunmayı öğreniyor merak etme. Hem senin varlığına da alışmasam da iyi olur..

Miran dişlerini sıktı. Reyyan’ın meydan okuması iyice canını sıkmaya başlamıştı. Bir an inanılmaz sıcakken, bir anda nasıl böyle uzak ve yabani oluyordu. Evet, tamam biraz önce hatalı bir cümle kurmuştu ama çokta dikkat edilecek bir şey değildi. Sadece ayrılık zamanı geldiğinde fazla üzülmemesi için öyle söylemişti. Her ikisi içinde üzücü olurdu. Belki de üçü için..

M:Sen bilirsin. Kendin gitmek istiyorsan git. Özgür kız olmak istiyorsan ol.

Eve geldiklerinde Miran valizleri eline alıp, yukarıya çıktı. Reyyan anahtarıyla kapıyı açıp, Miran’ın önden girmesi için kenara çekildi. Miran valizle birlikte içeriye girdi. Salona gitmiş ayaklarını uzatmışken, Reyyan’ın kapının önünde beklediğini gördü. Gözlerini dikmiş kendisine bakıyordu. Kaşlarını kaldırdı.

M:Ne oldu?

R:Valizdeki eşyalarını almanı bekliyorum.. Eşyalarımı alacağım.

Miran beklediği cümleleri duyamamanın verdiği sıkıntıyla, bakışlarını kaçırıp baktı Reyyan’a.

M:Tabi. Ben alayım eşyalarımı.

Miran’ın eşyalarını almasıyla, valizi eline aldı. Miran Reyyan’dan bakışlarını kaçırıp etrafta gözlerini gezdirdi.

M:Ben çıkartayım valizleri.

R:Gerek yok ben çıkartırım. Sana iyi geceler.

Reyyan valizleri almış dışarıya çıkarken, Miran arkasından bakmakla yetindi sadece. Üzerini değiştirip yatağa uzandığında, kollarının boşluğuyla uykuya dalamadı. Üstüne birde kırdığı kalbin ağırlığı vardı.

Reyyan odaya çıktığında valizini boşaltıp duşunu aldı. Yatağa uzanıp, tavanı izlemeye başladığında, gözlerinden birkaç damla firar etmişti. Hızla silip yan döndü. Gözlerini kapattı. Uyumaya çalışırken, kollarının arasında hissettiği boşlukla uyuması çok zor oldu.

Gece geç saatte yatmasına rağmen, erken saatlerde uyandı yine Reyyan. Başını yan tarafta duran saate çevirip baktığında saatin henüz yediye geldiğini gördü. Hızla kalkıp hastaneye gitti. Geçirdiği birkaç saatin ardından, okula geçti. Derin ve Neşe’yle muhabbet etmeye başladı.

D:Benim dersim var. Gidiyorum ben.

N:Benimde var valla.

R:Aman gidin. Bende şu çayımı yarım bırakmayım, içer giderim.

D:İyi tamam. Görüşürüz.

N:Enişteme selam söyle.

Reyyan gözlerini kocaman açıp baktı Neşe’ye.

R:Kızım ne eniştesi? Sen kendini iyi kaptırdın.

Neşe aldığı montunu tekrar sandalyenin üzerine bıraktı. Derin’in kolundan tutup, onunda tekrar oturmasını sağladı.

N:Hadi hadi yeme beni. İki gün boyunca aynı yatakta sadece yattığınıza inanacak değilim. Ben Derin değilim ki senin “anlaşmamız var, ona uyuyoruz” sözüne inanayım.

R:İnanacaksın tabi. Çünkü doğru.

N:Doğru mu? Emin misin?

R:Eevet..

N:O zaman altın madalya ödüllü sorumu soruyorum. İki gün boyunca ne yaşadınız?

Reyyan’ın gözlerini kaçırmasıyla birlikte, Neşe gözlerini Reyyan’a sabitledi.

R:Ya-yaşamadık bir şey.

N:Sıkıldım ben yalanlardan biraz da doğruları konuşalım. Öpüştünüz mü?

Reyyan gözlerini kapatıp, yutkundu.

R:Öptü..

N:Öptü mü demedim? Öpüştünüz mü dedim? Sen bostan korkuluğu gibi durdun mu? Öpüşüne karşılık vermedin mi?

R:N-ne alakası var?

N:Çok alakası var. Soruyorum cevapla.

R:Ver-verdim..Ben karşı koyamıyorum. Amacım karşı çıkmak ama bir anda her şey tepetaklak oluyor. Bir anda kendimi kaptırıyorum. Karşı çıkmayı bırak, karşılık veriyorum. Hoş-hoşuma gidiyor, itiraf ediyorum. Bana dokunması, beni öpmesi, okşaması hoşuma gidiyor.

Reyyan konuşurken farkında olmadan söylediği sözle Neşe ve Derin gözlerini kocaman oldu.

D:Okşamak derken.

N:Nasıl okşamak? Nereler mesela?

R:Ağzımdan çıktı bir anda, yok okşama falan.

D:Yemezler güzelim. Alalım detayları.

R:Ya yok detay falan.

D:Tamam detaylar senin olsun. Nereni okşadı onu alayım?

R:Gö-göğ-gö…

D:Anladım göğsünü.

N:Nasıl okşadı peki?

R:Nasıl derken?

N:Kıyafetin üzerinden mi, çıplak mı okşadı?

R:Uyurken oluvermiş. Geceliğimin içine uyku s…

D:Oo siz olmuşsunuz. Hayırlı olsun.

N:Konuyu kaynatmayın. Başka nereni okşadı?

R:Öp-öpüşürken kalçamı..

D:Onu da mı çıplak okşadı?

R:Yok artık daha neler? O kadarda değil. Tamam artık konuyu kapatalım. Hem sizin dersiniz yok muydu? Gitsenize siz.

N:İyi be gidiyoruz. Sen dua et biz derse geç kalıyoruz, yoksa ben seni konuşturmadan bırakmazdım. Yine şanslı günündesin.

S:Hayırdır kızlar, kimmiş o şanslı olan?

R:Hocam.

S:Oturabilir miyim? Boş masa yokta.

D:Tabi hocam buyurun. Biz derse gidecektik zaten.

N:Aslında benim dersin ertelenme ihtimali vardı. Muhtemelen ertelenmiştir. Oturalım birlikte.

Derin, Neşe’nin kulağına eğildi.

D:Canım coşmasan mı acaba? Tamam ikisini yalnız bırakmak istemiyorsun ama ders var, ders. Kaçırırsan nasıl telafi edeceksin? Reyyan idare eder.

N:Öyle mi diyorsun?

D:Reyyan halleder merak etme. Hadi biz gidelim.

N:Valla eniştem benim bu ikisini yalnız bıraktığımı duysa canımı okur.

D:Kızım sende coştun iyice. Ne eniştesi?

N:Sen karışma bana..

Derin, Reyyan ve Serkan’a döndü.

D:Siz oturun biz gidiyoruz.

S:İyi dersler kızlar.

D:Sağ olun hocam.

Derin ve Neşe’nin gitmesiyle Reyyan karşısında oturan Serkan’a döndü. Serkan bir yandan yemeğini yerken, bir yandan da Reyyan’a bakarak konuşmaya başladı.

S:Ee nasıl gidiyor? Nasılsın?

R:İyiyim hocam sağ olun. Siz nasılsınız?

S:İyi ayı işte. Dersin falan varsa ben seni tutmayayım. Geç kalmıyorsun değil mi?

R:Dersim bitti. Eve gidecektim.

Serkan kaşlarını kaldırdı hafifçe.

S:Ee iyi. Ben seni bırakayım. Yolumun üzeri.

Reyyan gözlerini kaçırdı. Aynı evde oturmadığını nasıl söyleyecekti ki?

R:Teşekkür ederim hocam. Benim fotokopi çektirmem lazım. Oyalanacağım biraz.

S:Beklerim istersen.

R:Yok hocam teşekkür ederim. Zahmet etmeyin.

S:Sen bilirsin.

Serkan yemeğini yerken, Reyyan’a çay istemişti. Reyyan bardağı masaya bırakmış tam elini montuna götürüyordu ki, Serkan’ın söylediğiyle donup kaldı.

S:Erkek arkadaşın..Ne iş yapıyor? Zengin sanırım. Seni okula, hastaneye bıraktığını gördüm.

Reyyan ne diyeceğini bilemedi? Gözleri şaşkınca büyürken, ne cevap vereceğini düşünüyordu.

R:O benim erkek arkadaşım değil…Herkes öyle sanıyor ama değil.

S:Kim peki? Çok yakışıklı açıkçası.

R:Evet öyle yakışıklı ama aramızda bir şey yok.

S:Demek yok.

Serkan hoca kaşlarını merakla kaldırıp baktı Reyyan’a. Gözleri aynı Miran’ın gözleri gibi ciddi bakıyordu ama biraz daha yumuşaktı. Bakışları Miran’ın gözleri gibi insanın içini delmiyordu.

 

Loading...
0%