@herdem6060
|
Umarım yorumları ve beğenileri bol olur. Beni buradan ve Instagram'dan takip etmeyi unutmayın ❤ Instagram; herdem6060 İyi Okumalar
“Tamam geçmiş geçmişte kalmış, duymak istemiyorum,” diye ağlayarak ayağa kalktı. Allah’ım bugün nasıl bir gündü. Duyguları hallaç pamuğuna dönmüştü. Titreyerek adım atmaya çalıştığında Altuğ onu kolundan çekip, kucağına oturttu. Başını göğsüne yasladı. Kendi de yatar pozisyonuna geçti. Işık’ın saçlarını okşamaya başladı. Fısıltıyla konuşmaya başladı. “Hişş sakin ol! Ağlama!” “Ağlatma o zaman…” “Ayla seninle konuşmuyor değil mi?” Işık’ın ağlaması anında durdu. Kaşlarını çatıp başını kaldırdı. Altuğ’a baktı. Ayla ne alakaydı? Aylar önce hissettiklerinin gerçek olduğunu duymak istemiyordu. Konuşmadan yattığı kucaktan kalmaya çalıştı. Altuğ, sevgilisinin belini daha sıkı sardı. Kalkmasına izin vermedi. “Bırakamam!” “Sakın! Sakın bana Ayla ile ilişkim oldu deme!” “Onu nereden çıkardın sevgilim?” “Ayla’nın benimle konuşmadığını nereden biliyorsun?” “Konuşacağız.” “Ne anlatacaksan anlat ya, hem bırak beni,” diyerek ayağa kalktı. Ne yapacağını bilemedi? Sonra kahveleri koyduğu tepsinin diğer yanına koydu. Altuğ ile arasına mesafe koydu. Eliyle konuş işareti yaptı. “Ayla’dan önce anlatacaklarımı dinle! Geçmişim derken senden utandığım tek nokta cinsel hayatım. En toy zamanlarımdan beri kadın erkek ilişkilerinde seçici olmadım. Şöyle ki kimse için mücadele etmedim ama elime gelen fırsatları da kaçırmadım. Birlikte olduğum kadınların arkadaş, kuzen, evli ya da bekar benim umurumda değildi. Onlar kendilerine bunu yakıştırıyorsa bananeydi. Kimseyi sevmiyor hatta kadın olarak değer bile vermiyordum. Bildiğim tek şey bütün stresimi sinirimi seks ile üzerimden attığım. Bana iğreniyormuş gibi bakma!” “İğreniyorum!” “Işık!” “Devam et! “Alaz ve Haluk bu konuda bana kızıyorlardı. Seks hayatım onlarınkinden hızlı ve sınırsızdı.” “Sınırsızın açılımı nedir?” “İki kız kardeş ile ayrı ayrı çıkmışlığım var mesela, iki yakın arkadaşla hatta bunu söylemekten çekiniyorum ama bilmelisin. Üniversite okurken ve Amerika da yaşarken grup ilişkilerde bulundum, sınırsız yaşadığım ilişkiler hem kendimi rahatlamış hem de özgürleştirmiş hissettiriyordu. Yirmi yedi yaşlarına kadarda böyle devam etti. Sonra bir saygı duyduğum, ağabey gibi sevdiğim birinin eşi, kocasıyla aynı anda benimle birlikte olmak istediğini söyledi. Şok oldum. Tamam dışarda yaşıyordum ama sanki bunlar benim memleketimde olmuyor gibi düşündüm. Hem o saygı duyduğum adam kendi karısına nasıl bunu yaptırırdı. Aklıma gelenler midemi bulandırdı. Ben ne yapıyorum diye ilk defa o zaman cinsel yaşamımı sorguladım. Grup ve uygunsuz ilişkilerden o vakitten sonra hep uzak durdum. Hem tam olarak BDSM yapmasam da seksi ona yakın yaşamayı seviyorum.” “BDSM! O nedir?” Altuğ’un mutluluktan olmadığı belli olan gülümsemesi, Işık’ın sinirini bozmuştu. Hala anlattıklarına inanamıyordu. Bu adam onu beklemişti. Kendi sevişmeyi istediği halde onunla tamamen birlikte olmamıştı. Şimdi anlattıklarına ne tepki vereceğini bilmiyordu. Sınırsızlık seven adam mı ona bu denli anlayışlıydı? Ona aşık ve değer verdiğini her şekilde gösteren hiçbir talebi olmayan adam mı bu? Yoksa ahlak sınırlarını bir hayli aşarak yaşam sürmüş ve kendinden utanan adam mı gerçek olan? Hangisi gerçek Altuğ hangisi derken kocasının sesiyle düşünceleri bölündü. “BDSM, bağlama ve kontrol, dominant ve ya mazoşizm diyebiliriz. Tam Türkçe karşılığını bilmiyorum.” “Bu seks esnasında kemerle, kırbaçla falan dövülen olay mı?” “Sayılır!” “Benim bunu kabul edip, etmeyeceğimi mi anlamaya çalışıyorsun?” “Hayır hayır senden böyle bir talebim yok. Sadece bazen kendimi kaybediyorum. Haddinden fazla sert olabiliyorum. Her zaman ki gibi konu sen olunca yine saçmasapan yerlerden derdimi anlatmaya çalışıyorum.” “Altuğ yeter, nereye varmak istiyorsan var artık! Sinirlerim bozuldu.” “Işık!” “Devam et!” “Beni terk etme!” “Geçmişin için mi?” “Evet!” “Altuğ biz evlendik farkındasın değil mi?” “Biliyorum sevgilim.” “O zaman devam et! Ayla’yı merak ediyorum.” “Zaten geçmişimle ilgili sana karşı kötü hissettiğim tek konu seks hayatımdı. Şimdi Ayla ile ilgili kısma geçebilirim. “Of içimi şişirdin Altuğ!” “Tamam tamam anlatıyorum. Tıp balosunun olduğu gece vurulmuştum ya, birkaç gün sonra Ayla beni evimde ziyaret etti. Şaşırdım. Evimin adresini nereden biliyordu? Neden beni ziyaret etmişti? Çünkü öyle bir samimiyetimiz yoktu.” “Tıp balosunda bana baktığın halde onunla dans ettiğin, esprilerine güldüğün ona daha yakın davrandığın için olabilir mi?” “Ben seni gördüğüm ilk andan beri kimseyi düşünmedim. Kimseye dokunmadım. Etrafımdaki bütün kadınlara benim aklımda biri var gibisinden tavırlar sergiledim.” “Neyse devam et!” “Sürekli bana emir veriyorsun farkında mısın?” “Evet farkındayım, veremez miyim?” Altuğ, karısına baktı. Yüzü kızarmış. Kaşları çatık ve bakışları kırgınlıktan ziyade kızgındı. Gülümsedi. Kırılmasın onu telafi etmesi çok zordu. Bunu yaşayarak deneyimlemiş, o günlerden de nefret etmişti. Ancak kızarsa ne yapar eder, gönlünü alırdı. “Verebilirsin, babam bile bana emir veremez ama sen verebilirsin.” “O zaman!” “O akşam pansumanımı yaptı. Sonrasında kahve içtik ve hasta ziyareti kısa olur dedi, gitti. Seninle Şırnak da yaşadığımız nefret ettiğim ayrılığımıza sebep olan o günden dokuz on gün sonra falandı sanırım bir barda karşılaştık. Tek başıma içiyordum. O da bir arkadaşının doğum gününe gelmişti. Eşlik etmek istedi. Başta işim var demeyi düşünsem de senden bir haber alırım belki diye buyurun dedim. Oradan buradan konuştuk. Arada senle ve Tuğsem’le ilgili sorular soruyordum. O gece adamlarımla evine bıraktırdım. Sonrasında Alaz ve Tuğsem’in ailelerinin tanıştığı yemekte karşılaştık. Doğru dürüst konuşmadık bile sende oradaydın. Zaten tek derdim seninle konuşmaktı. Ferzan dedem vurulunca sık sık Tuğsem ile hastaneye geldi. Benimle ayrı ilgilendiğinin farkındaydım. Allah şahidim olsun hep uzak durdum. Sadece senin arkadaşın, eğer seni ikna edersem hep hayatımızda olacak biri diye terslemiyordum. Bana yakın davranışlarından senin de ona aramızda olanları anlatmadığını anladım. Işık anlatmadıysa benim söylemem de uygun olmaz diye düşündüm. Yoksa ilk andan Işık’ı seviyorum bana yardım et dememek için kendimi tuttum. Bir gün yoruldun oda ayarladım dedi. Kabul etmedim. Berfin ve Yasmin’i götür dedim. Israr etti bir duş al bari dedi. Alaz hadi git sonra bende bir duş alırım deyince uzatamadım. Mecbur kabul ettim. Ben duşa girdiğimde odadan çıkacağını düşünmüştüm. Havlu ile çıkınca odadan çıkmadığını görünce şaşırdım. Kıyafetlerimi alıp, geri dönecekken bana arkadan sarıldı ve sırtımdan öptü.” “Ne yaptı?” “Öptü!” Işık’ın kaşları daha çok çatıldı. İçinden yükselen ağlama isteğini bastırmaya çalıştı. Ayla’nın bunu yaptığına inanamıyordu. Altuğ ile ilgili yaptıkları telefon konuşması aklına gelince o zaman ona acımasızca söylediği sözler şimdi anlam kazanmıştı. ‘Sen arkadaşım diye hiç kırılsan bile ses çıkarmamıştın,” diyen sesle gözlerini kapattı. Altuğ’un onu seyrettiğinin farkındalığıyla ağlayamadı. Yutkunduktan sonra konuşamadı ve elini kaldırarak devam et işareti yaptı. “Ayla’nın hareketinden sonra hemen arkamı döndüm. Sinirlenmiştim ama çıplaktım. Tepki vermeden önce giyinmek istedim. Banyodan giyinip çıktığımda direkt bana aşık olduğunu ve sorun Serkan ise flört etmekten ileri gitmediklerini söyledi. Ayrılmış bile olsanız ben arkadaşının sevgilisine bakacak adam mıyım diye kızdım? Israr eder gibi oldu bende Serkan olmasa bile Işık’ı seviyorum o yüzden olmaz dedim. Seni ikna edemediğimi ve ondan haberin olursa beni kabul etmeyeceğini söyledim. Adını duyunca şaşırdı mı, kızdı mı çok anlamadım. Işık bilmesin diye bitirdiğim cümlemden sonra uzun uzun baktı. Bir şey diyecek sandım ama çekti, gitti.” Altuğ’un gözleri Işık’a bakıyordu. Ödü kopuyordu. Bunları evlendikten sonra neden anlattığını kendi bile bilmiyordu. ‘Kendini kandırma adın gibi biliyorsun. Şimdi evlendin ve karımsın deyip rahatlıkla peşine düşersin. Diğer türlü kadına bir daha ulaşamamaktan ödün kopuyordu değil mi?’ Kalbinden gelenler yüzüne gerçekleri tokat gibi çarparken, Işık hala sessizce oturuyordu. Ellerini birbirine kenetlemiş, yere bakan haline baktı. Keşke bağırsa çağırsa derken hafif gülümsediğini gördü. Göz yanılması sandı. Bazen kendi de çok sinirlendiğinde gülerdi. “Demek sana aşıkmış…” “Işık!” “Demek sen bana aşık oldun diye beni her yerden silip, engelledi.” “Işıkk!” “Tabi ya o dururken koskoca Altuğ ÇETİNOĞLU bana nasıl aşık olur,” diye o yokmuş gibi kendini ikna etmek istercesine konuşan, konuştukça sinirlenen karısının yanına gitti. Dizlerinin üzerine çöktü. Işık’ın omuzlarından tutup, geriye doğru hafifte itti. Gözlerinin dolduğunu gördüğünde içinden kendine küfürler etti. Belki anlatmasa sorun olmayacaktı. Belki de ömürleri boyunca ortaya çıkmayacak şeyler için en güzel gecesinin içine etmişti. “Sevgilim lütfen!” “Biliyor musun? Aslında benim tahmin etmem gerekirdi. Tıp balosundan sonra Şırnak’a döndüm ya, Serkan’dan ayrılmıştı. Beni aradı. Tuğsem’in çok aşık, mutlu olduğunu ve canını sıkmak istemediği için ilk beni aramak istediğini söyledi. Neden diye sorduğumda Serkan’ın çok kibar çok ilgili olduğunu ama bu yaptıklarının ilgisini kaybetmesine neden olduğunu, onu artık erkek gibi göremediğini söyledi. Doğru ya sen maço seviyorsun. Şöyle masaya elini vurdu mu ses çıkaracak? O zaman Şırnak’a gel senin istediğinden burada her köşe başında var diye espri yaptım. O da Allah korusun dedi. Sen ne istediğini bilmiyorsun Ayla dediğimde, ne yapayım bende böyleyim dedi. Sonra erkek dediğin Alaz gibi sert, gizemli ve bir kaşını kaldırmasıyla kendini göstermeli dedi. Aman ben almayayım dedim. Öyle deme Tuğsem çok iyi yaptı, bak nasıl mutlu? Tuğsem’in Alaz’ı sırf bu dediklerin yüzünden sevdiğini düşünüyorsan hiç tanımamışsın dedim. Bu tespitim Alaz için değil, Tuğsem için öyle dedi. Nasıl yani diye sorduğumda o senin gibi değil Işık, Tuğsem çok güçlü ya da kolay pes eden biri değil. Alaz’ı rahatlıkla çekip çevirebilir dedi. Düşünebiliyor musun? Ben hiç alınmadan doğru diyorsun dedim. Yine şakaya vurdum. Tuğsem’e diyelim de, Alaz’ın amcaoğlu falan varsa sana yapsın. Kahkahalarla güldü. O iş bende, yakında ondan daha iyisini karşınıza çıkaracağım dedi. Burukça hayırlısı dedim. Işık alınmadın değil mi? Sen çok tatlı dünya iyisi birisin tamam ama kabul et korkaksın. Sırf böyle adamlardan uzak duracağım diye Ferhat denen o adamdan uzak duruyorsun. Oldukça yakışıklı, işinde gücünde biri, sen ona değil kendine güvenemiyorsun. Ama ben seni anlıyorum. Böyle adamlara ayak uydurmak zordur haklısın. Sen nahif birisin, böyle kendin gibi öğretmen falan mümkünse de Egeli biri senin kalemin dedi.” “Ne diyorsun Işık? Yanılıyorsun Ayla, istersem o adamla da olurum demen için elinden geleni yapmış. Kafayı yiyeceğim, resmen seni gaza getirip o iti kabul ettirmeye çalışmış,” diye sinirle Altuğ ayağa kalktı. Ferhat diye adını bile söylemek istemedi. Ayla’nın en başından beri hislerinden haberi olup, olmadığını bilmiyordu. Ancak hissetmiş olmalıydı. Çünkü o dönemde Işık ile hiçbir şey başlamamıştı. “Ben ona hiç kırılmadım dedim ya? Haklı olabilir mi? Bu adamlar tehlikeli uzak durmalıyım derken abartıyor muyum diye çok düşündüm? Hatta adamla bir çay içsem ne olacaktı ki? Belki de önyargılıyım dedim. Mantıklı bakınca Şırnak’ın en zengin ailesinin ilk oğlu, yıllarca da peşimde koşmuş. Neden olmasın derken içimden bir ses sürekli hep uzak dur dedi. Ayla’nın laflarıyla belki kalbime rağmen o adamla buluşabilirdim. Bu seferde sen vardın aklımda ve ben bu yaşıma dek kimseye böyle çekilmemiştim. Sonuç olarak yine kalbim ne dediyse onu yaptım.” “İyi ki öyle yapmışsın güzelim!” Altuğ’un hırsla söylediğine Işık sadece kaşlarını çatarak baktı. Onun anlattıklarının yanında kendi yaşayacağı devede kulak bile olmazdı. Yine de sinirlenmişti. Birden ayağa kalkıp, sesini yükseltti. “Sen istediğini yap! Bunlar benim geçmişim de, üstünü kapat! Ama ben iyi ki de hiçbir şey yapmamışım öyle mi?” “Öyle demek istemedim. Geçmişinde ne olduğu umurumda değil? Hem Ayla seni hiç tanımamış. Sen mi korkasın? O şerefsiz yıllarca karşına çıkmış, gayet net korkusuzca karşı durmuşsun. Hem bu adam seni benim varlığıma rağmen kaçırtmaya çalıştı. O olayı yaşayan kaç kadın senin gibi hala yalnız yaşamaya devam ederdi. Direkt istifa eder ailesinin yanına giderdi. Bana olan korkusuzluğunu sert duruşunu söylemeye bile gerek yok.” Işık, Altuğ’un söylediklerini düşündü. Ayla onu küçümseyerek gaza getirmeye çalışmıştı. Ve! Bunu yeni anlıyordu. Aptallığına inanamıyordu. Konuşmaya başladıklarından beri ilk defa kendini boğulacak gibi hissediyordu. Olduğu yere oturdu. Gözleri doldu. Ellerini birbirine kenetlemiş yere bakarken, tek istediğinin evine gitmek olduğuydu. Yalnız kalmalıydı. Yalnız kalıp Altuğ ile konuştuklarını detaylı düşünmeliydi. Adamın gözlerine bakamıyordu. Allah kahretsin ki o gözlerde gördüğü aşk aklını bulandırıyordu. Kendi dışında hareket etmesini sağlıyordu. Bu sefer olmazdı. Bu sefer onun sevgisi altında ezilmeden hür iradesiyle karar vermeliydi. ‘Adamla evlendin,' diyen iç sesiyle gözlerini sımsıkı kapandı. Gözyaşları yanaklarına doğru inerken içinin acıdığını hissetti. Sanki bir el kalbini avucunun içine almış ve hiç durmadan gücünü artırarak sıkıyordu. Öyle canı yanıyordu. Neye daha çok kızmıştı? Neye daha çok kırılmıştı? Altuğ’un geçmişte yaşadıklarına kızmaya hakkı yoktu. Ayla’yla olan duruma mı bu kadar canı yanmıştı? ‘Her ikisine de canın yandı. Onunda senin gibi bakir olmasını beklemiyordun ama en azından düzgün ilişkiler kuran biri olması gerekirdi. Kadınlarla yaşadıkları önemli değildi. Ancak ilişkilerini ahlaksızlık düzeyinde yaşaması seni hayal kırıklığına uğrattı,’ diye kalbinden bağıran ses gerçekleri yüzüne vuruyordu. Ellerini oturduğu kanepe koyarak destek aldı. Direkt ayağa kalkacak gücü bile kalmamıştı. ‘Salih’i çağır!” “Işık konuşalım.” “Konuşacak bir şey kalmadı, en azından bu gece daha fazlasına gücüm yok.” “Yüzüme bakmayacak mısın?” “Altuğ! Salih’i çağır dedim,” diye bağıran kadına acıyla baktı. Işık’tan önce yaşadıklarının acısı şimdi çıkıyordu. Aldığı ahların bir gün çıkması gerekirdi. Bu sınavı en sevdiğiyle veriyordu. Telefonundan Salih’i aradı. Bir sorun olduğunu düşünen adam hızla gelirken, Işık banyoya girdi. Altuğ etrafına bakındı. Bu evi onun hayaliyle yaptırmıştı. Her detayıyla ilgilenmişti. Ona bu evde sahip olacaktı. Taştan kalbini ona vermişti. Karısı olmuştu. Şimdi buradan gidecekti. Kendiyle beraber bu evi de yakmak istemesi nasıl delirdiğinin göstergesiydi. Dışarıya çıktı. Nefes almalıydı. Işık’ın gideceğini biliyordu. Şu an içerde ağladığını bilmek gideceğini düşünmekten daha çok canını yakıyordu. “Allah’ım benim sınavım da Işık mı? Ne olur onu benden alma!” Altuğ’un acıyla bağırarak söylediği cümleyi arkasında duyan kadından habersiz tırabzana vurdu. İlk defa gözlerinden yaşlar inerken, dua gibi sürekli Işık’ı çok sevdiğini mırıldanıyordu. Canı yanıyordu ve artık karısı olan kadını bırakmak istemiyordu. Zorla tutabilir miydi? Tutamazdı, tutmazdı. Giden giderdi kendinden biliyordu. Bugüne dek kim onu tutabilmişti ki o Işık’ın canını bu kadar yakmışken yanımda kal diyebilirdi. Salih’in koşarak geldiğini gördüğünde hızla gözyaşlarını sildi. “Ağam!” “Salih yengen içerde seni çağırıyor,” dedi sertçe ve balkondan arkasına bile bakmadan indi. Salih elini ağzına kapatmış hüngür hüngür ağlayan kadınla ne yapacağını bilemedi. Ağasına ne oldu bile diyemedi. Zaten öyle sert gözüküyordu ki sormaya da cesaret edemezdi. Hızla birkaç merdiveni çıktı. Şaşkınlıkla sordu. “Gelin ağam!” “Salih beni hemen buradaki evime götür.” Işık çantasını alıp acıyla kulübenin içine baktı. Bu gece böyle bitmemeliydi. Bu düşüncelere kapılmadan o da güçlükle kulübeden ayrıldı. Fenerle önünü aydınlatan Salih onun ne kadar zor yürüdüğünün farkında olarak olabildiğince yavaş hareket ediyordu. Genç kadın bacaklarının titremesinin yanı sıra topuklu ayakkabılardan her an düşeceğini hesap ederek dikkatli olmaya çalışıyordu. Siyah cipe bindiğinde elleriyle bacaklarını tuttu. Neden durmuyorlardı? Bacaklarını sıkarken başını çevirdiğinde içi gibi karanlıktan başka bir şey göremedi. Kafasını geriye attı. Gözlerini kapattı. Sessizce akan yaşları artık silme gereği duymuyordu. Salih ise Altuğ’a mesaj atarak bilgi vermişti. Böyle güzel bir akşamdan sonra ne olduğunu merak ediyordu. Ne yapalım diye sorduğu soruya yengen ne isterse onu cevabına bir kere daha şaşırdı. Altuğ ağa asla kararları kimseye bırakmazdı. Son söz hep onundu. Işık evinin olduğu sitenin önünde duran arabadan zar zor teşekkür ederek indi. Koşar adım evine gitti. Ayakkabılarını çıkarıp, doğru banyoya girdi. Hızla duş aldı. Ağlaması durmuştu. Üzerine gri bir eşofman ve yarım kol bir tişört geçirdi. Saçlarını havluyla sardı. Kapattığı telefonunu eline aldı, açtı. ‘Altuğ’dan mesaj gelip gelmediğini merak ediyorsun,’ diyen iç sesiyle tekrar gözleri doldu. O ara kapısının zorlandığını anladı. Gelmişti. Dayanamayıp arkasından gelmişti. Buruk bir gülümsemeyle Altuğ’un geldiğini düşünerek kapıyı açtı. Ağzına kapatılan bez gri büyük gözlerini büyüttü. Gözleri kapanırken tek düşündüğüyse Altuğ’un arkasından gelmemiş olmasıydı.
|
0% |