Yeni Üyelik
49.
Bölüm

49. Bölüm

@herdem6060

Umarım yorumları ve beğenileri bol olur.

Beni buradan ve Instagram'dan takip etmeyi unutmayın ❤

Instagram; herdem6060

İyi Okumalar

 

“Aşkımızla yanalım mı?”

Altuğ günlerdir bu anı beklemiyor muydu? O vakit neden sevdiğinin talebine hemen karşılık veremiyordu. Beklentiyle bakan grilerine gülümsedi. Çırılçıplak gördüğünden beri çılgınca sevişmek istiyordu. Işık’ın tam kalbinin üstüne kondurduğu öpücükten sonra elini beline koydu. Elleri titrediğinden belini sıkamadığını anladığında iki elini sıkıp sıkıp bıraktı. Derin bir nefes aldı ve tekrar elini beline sarıldı.

Işık küçük küçük buselerine devam ederken, aynı şekilde karşılık vermekte zorlandı. Aslında hızlı olup bir an önce kadına sahip olmak istiyordu. Ancak kendisini neyin durduğunu bilmiyordu. Put gibi duruyor, sadece sevgilisine eşlik etmek için elinden geleni yapıyordu. Genç kadının öpücükleri boynuna oradan da kulak memesine yol alınca sesli çok sesli inledi. En hassas tahrik olduğu bölge kulak memesinin altıydı ve karısı bunu anladığından beri kendine karşı kullanıyordu.

Işık, kocasının gözlerinde gördüğü arzuyla hafifçe tebessüm ettim. Bu sert adamdaki gücünü seviyordu. Onun herkese karşı tutumuyla ona karşı davranışı arasındaki fark uçurumlar kadardı ve bu uçurum değerli olduğunu hissetmesine sebepti. Düğün gecesinde yaşadıkları, Altuğ’un geçmişi çok ağır gelmişti. Tamam seks hayatı olabilirdi ama bu denli ahlaktan yoksun yaşamasını kabullenememişti. Kimseye anlatıp, akıl danışamamıştı. Nasıl anlatılır ki, düşüncesi bile onu kızdırırken, kendi bile iğrenç derken bir başkasından da duymaya dayanamazdı.

İki koca gün annesine ve babasına hissettirmeden Altuğ’un geçmişi hakkında anlattıklarını, Ayla’yı ve Ferhat’ı düşünmüştü. Şimdiki aklı olsa kesinlikle Ferhat’a şans verir, onu tanımak isterdi. Böyle düzgün bir adama da mutlaka aşık olurdu. Ancak Altuğ’un şahin bakışlarına ilk andan vurulmuştu. İnsanın kaderinin birazda kendi elinde olduğunu söyleyerek yazgısını değiştirdiğinin farkına vardığında Altuğ ile yaşadıklarını büyük konuşmasına bağladı. Kocası aslında yıllarca kaçtığı tipteki erkeklerden olup belki de en beteriydi.

BDSM nedir? Bunu araştırdığında bu konularda ne kadar tecrübesiz olduğuyla bir kere daha yüzleşti. Altuğ senden talebim yok demişti ama böyle zevkleri olan bir adamı nasıl elde tutacağım diye mırıldandığında iç sesinin söyledikleriyle kendini toparlaması uzun sürmüştü. ‘Başkası yapsa ahlak yoksunu diye iğreneceğin adamı şimdi nasıl elde tutacağının korkusunu mu yaşıyorsun? Valla inanılmaz absürt biri oldun sen, aşk sana yaramadı.’ İç sesine rağmen o iki günün sonunda Altuğ olmadan yaşamayacağına, hata yapıyorsa bile bunu yaşayarak görmeye karar verdi. Hem bu zamana dek hep doğru kararlarla yaşamıştı. Ne olmuştu? Belki çok acı çekeceğim belki de çok mutlu olacağım, hayat göstersin bana diye ikna olduğunda Altuğ’u aramıştı. Çiçekleri, hediyeleri mesajları da bu süreyi kısaltmıştı.

İleride pişman olmaktan korkmuyordu. O Altuğ’u seçmişti, seçiminin getirilerini de iyisiyle kötüsüyle kabul etmişti. Yaşanacak her şey kabulüydü. Şimdide dudaklarının altındaki bedenin tepkileri kararının doğruluğunu hissettiriyordu. Onun sevgisine güveniyordu. Işık için çok mücadele etmişti. Bu mücadelenin karşılığında mutlu olmalıydılar, kadın kendine göre mutluluğu seçmişti.

Altuğ tutkuyla öpülmeye daha fazla karşı koyamayıp Işık’ı kucağına aldı. Sevdiğinin ahenkli kahkahası kulaklarına dolduğunda doğru zaman dedi kendi kendine ve yumuşakça yatağa bıraktı. Hafif doğrulduğunda hamamın sıcağından kızarmış genç kadını gördüğünde eskiden hiç bilmediği o şevkat duygusu yüreğinden boğazına doğru yükseldi. İçinden ömrü boyunca ailesine sahip çıkacağına, Işık’ı hep mutlu etmek için uğraşacağına yemin etti. Eğilip göğüs oluğuna öpücük kondurdu. Kokusunu uzun uzun içine çekti. Bu içinde yükselen duygulara isim veremese de bambaşka biri gibiydi. Kadının sesli solukları hızlı olması gerektiğini gösterirken neden bu kadar ağırdan aldığını bilmiyordu. Işık’ın sabrı kalmamıştı.

“Altuğ!”

“Işığım!”

“Lütfen!”

“Ne istiyorsun söyle bana?”

“Seni!”

Altuğ seni kelimesinden sonra hızla dudaklarını birleştirdi. Ağırlığını, çıplak tenini tamamen kadının üzerine bırakırken iniltileri birbirlerinin ağızlarında kayboldu. Karısının alt dudağını dişlerinin arasına alıp çekiştirdiğinde ki ses bitirmişti. Gözlerini grilere diktiğinde orada gördüğü tutku istek onun için yeterdi. Zaten bu yaşına kadar göstermediği bütün sabrı bu kadın için göstemişti. Bir buçuk aydır karısıydı, bedenine sahip olamamıştı. Dudaklarını tekrar bal tadı aldığı dolgun pembe dudaklarla birleştirdiğinde, elleri de Işık’ın pürüzsüz bedeninde dolaşmaya başladı.

Hırçın bir şahini andıran bakışlarında Işık’ın nasıl eridiğini bilmeden kendinden vererek öpüyordu. Nefes almak için ayrıldığında bile uzak kalamadı. Boyun girintisine gömüldü. Derin nefes aldıkça solukları Işık’ı çıldırma noktasına getirdi. Ellerini kaldırıp, saçlarına daldırdı. Adamın başını hem kendine bastırıyor hem de saçlarını okşuyordu. Altuğ’un göğüslerine doğru indiğinde heyecanı kat be kat arttı. Göğüs uçları pembe bir tomurcuk olmuştu. Zaten bedeninde kocasına ilk tepkiyi veren göğüsleri oluyordu. Uçları sızlıyor ve dokunulmak istiyordu. Altuğ’un ilk dil darbesiyle çığlık attı. Memelerinden biri vakumlanır gibi emilirken diğer meme ucu güçlü parmaklar arasında eziliyordu.

Işık’ın bedeninde ruhunda tepki vermeyen tek yanı kalmamıştı. Konakta onların olduğu kata kimsenin çıkmayacağının bilinciyle sesini kısma gereği duymuyordu. Hem sevdiği adamın, kocasının olacaktı. Bir olacaklardı. Hiçbir şey umurunda değildi. Bu günü ikisi de çok beklemişti ve sonuna dek tadını çıkaracaklardı. Işık’ın ufak çığlıkları Altuğ’u çıldırtma noktasına getirdi. İlki olduğunu unutturacak iniltilerden sonra diğer göğüs ucunu ısırdı. Dayanma sınırının sonlarında olduğundan bilinçli kadının kasıklarından uzak duruyordu.

“Altuğ! Altuğ!”

İsmini sevdiğinin ağzından duymak sevişmelerin en güzelini vaat ederken, göğüslerinden aşağı doğru indi. Işık aldığı zevki en çok bacak arasında ve karnında hissediyordu. Çünkü karnındaki hareketlenmeler, kadınlığının sırılsıklam olması başka bir şeyi ifade edemezdi. Bacaklarının yanlarına doğru açıldığını, Altuğ’un da hızla kadınlığına abandığını hangi anında yaşadığını bilemedi. Kocasının elleri göğüslerini yoğururken dili kadınlığında harikalar yaratıyordu. Bedeninde hareket etmeyen bir duyusu kalmazken eli adamın başını daha çok kadınlığına bastırıyordu. Klitorisine yapılan baskıdan sonra çığlık çığlığa boşaldı hem de adamın adını haykırmaktan geri kalmadı.

Altuğ karısının rahatlaması üzerine ağrımaya başlayan kasıklarının isteğini yerine getirmek için erkekliğini kadının girişine yerleştikten sonra eğilip, kadını öpmeye başladı. Beline sarılan bacaklarından tuttu. Işık daha kendine gelemeden sanki özlenmiş gibi olan öpücüğe karşılık vermekte zorlandı. Kocasının ilk itişiyle kasıldı. Canı yanmıştı ama dayanamayacağı kadar değildi. Altuğ’un fısıltısıyla geri çekilmesinden korkarak bacaklarını daha sıkı sardı.

“Özür dilerim!”

“Devam et, tamamen kendine kat beni,” diye nefes nefes cevap verdi. Altuğ karısının alnına dudaklarını bastırıp, biraz geri çekildikten sonra daha sert girdi. Işık’ın ufak çığlığı bir kere daha kulaklarını doldurdu. Gözlerini sımsıkı kapatıp kendini geri çekti. Eğer karısı çok acı çekiyorsa bunu görmeye dayanamazdı. Bu yüzden gözleri kapalı git gellerini hızlandırdı. Işık’ın acı çığlıkları sonra zevkli mırıltılara dönüştü ve sürekli konuşmaya başladı.

“Oh sevgilim, ah aşkım! Ah ah çok güzel,” diye her girişine tepki vermesi Altuğ’un gülümseterek gözlerini açmasına sebep oldu. Işık’ın zevk aldığını gösteren yüzünün her zerresini ezberlemek istedi. Hareketlerini hızlandırdı. Kendisinin de dayanacak gücü kalmadı.

“Altuğ!”

“Of çok darsın!

“Altuğğ!” diye son ses bağırarak bacaklarını daha sıkı sardı. Kendini tamamen yastıkların üzerine attığında hala çok hızlı soluk alıp verirken gülümsüyordu. İçine ılık ılık sıvının aktığını anladığında kocasının da kendini bıraktığını anladı. Zaten kulaklarına dolan hayvani hırlamanın başka açıklaması olmazdı.

Başını göğüs oluğuna yerleştirip sakinleşmeye çalışan adam kendini mükemmel ötesi hissediyordu. Işık ile birleşmesinin güzel olacağını biliyordu ama böylesine olağanüstü duygu yüklü olacağını tahmin edememişti. Karısının çığlıkları bedenini harekete geçirirken yüreğini kabartmıştı. Bu kadın artık onundu. Bu onurda ona yeterdi. Saçlarının okşanması uykusunu getirirken Işık’ın harikalığına inanmakta zorlandı. Bir kadın nasıl bu kadar kaprissiz ve verici olurdu. Kendiliğinden dökülen iki kelimenin Işık’ta etkisinin farkında değildi.

“Seni seviyorum!”

Sonrasında çırılçıplak sarılarak birkaç saat uyudular. İlk uyanan Işık oldu. Kocasının esmer kaslı vücudun yarısı üzerindeydi. Bedenini kaçacakmış gibi saran kolu zorla kaldırıp, hafifçe doğruldu. Dudakları kıvrıldı. Altuğ’un uyurken sert çehresinin yumuşamasına hayranlıkla baktı. Bu hali daha yakışıklı geldi. İlk defa uyurken seyrediyordu. Daha önce birlikte uyduklarında kocası ondan önce uyandığı için bu yumuşacık yüzü görememişti. Saçlarını çok seviyordu. Yine saçlarını okşamaya başladı. Artık farkında olmadan adamın saçlarına ellerini daldırıyor ve tarar gibi okşuyordu.

“Şahin bakışlarının sertliğini bilmesem bu masum adamın kocam olduğuna inanırdım.”

“Her ikisi de benim değil mi?”

“Uyandın mı?”

“Saçlarımın üstündeki sihirli dokunuşlarla uyumam mümkün değil?”

“Normalde bu dokunuşların uyku getirmesi gerekmez mi?”

Altuğ cevap vermeden kahkaha attı. Doğru diyordu normalde saçlarının okşanması uykusunu getiriyordu. Demek ki uyurken okşanınca uyanıyorum diye aklından geçirdi. Aklındakileri dile dökmedi. Işık’ın elini saçlarının arasından çekip, dudaklarına götürdü. Uzun uzun öptü. Sonra yataktan kalkıp çıplaklığından utanmadan hamama girdi. Sıcak suyu açıp karısının yanına geldi. Kucağına aldı. Alnından öptü. Suyunu açtığı mermer kurnanın yanına oturttu.

“Ağrın var mı?”

“Yok.”

Karısının bembeyaz vücudundaki yer yer kızarıkları gördükçe tekrar içi coşan genç adam birlikte olmak için can atıyordu. Narin sevdiceğini zorlamamak için üstün çaba göstererek elleriyle yıkadı. Kendi de yıkandıktan sonra havluyla sarıp odaya geçtiler. Pencerenin önündeki berjere Işık’ı oturttu. Gömleklerinden birini getirip giydirdi. Günlerce bunu hayal etmişti. Telefonla mutfağı arayıp yiyecek bir şeyler istedi. Kapının önüne konulmasını tembihlemeyi de ihmal etmedi.

Işık böyle durmaya alışkın olmadığından Altuğ’un itirazlarına rağmen çarşafları değiştirdi. Odayı topladı. Yemekler gelince birlikte yediler, kocasının kına gecesine inmek istememesini mızmızlanarak anlatmasına gülüp durdu. Tuğsem aradığında yemek yemeyi yeni bitirmişlerdi. Alaz’ın bütün ailesi de gelmişti. Kuaför yukarı geleceğinden Altuğ hazırlanıp odadan çıkmak zorunda kaldı. Bu durumdan hiç hoşlanmasa da kına gecesinde sorun çıkarırsa yıllarca annesinin dilinden kurtulamazdı.

Saçlarına kalın kalın maşa yapıldı. Kırmızı uzun elbisesine uygun ağır bir makyaj yapıldığından saçlarını açık bıraktırdı. Bütün hazırlıkları bittiğinde Tuğsem iki görümcesi ile içeri geldiğinde nedense kızardığını hissetti. Kimse anlamasa bile arkadaşı kesin onun halinden anlardı. Neşeli olmaya çalışarak karşıladı. Tuğsem’in araştıran bakışlarından kurtulmak için hemen aşağı inmek istedi.

Kocasının kedinin ciğere bakar gibi bakışlarına tebessüm etti. Adamın memnuniyetsiz yüz ifadesinden ne istediğini çok anladı. Alaz’ın Tuğsem’e ilgisine de daha çok gülümsedi. Davul zurna çalmaya başladığında kulübelerinin önündeki halay gözlerinin önüne geldi. Kulübelerini özlemişti. Düğünden sonra oraya gideceklerdi. Ulaş’ın halayın içine girdiğini görünce kahkaha attı. Beline dolanan elle kokusundan anladığı sevdiğine yaslandı.

“Ulaş’a bak!”

“Mutlu!”

“Şükürler olsun,” diyerek kocasını onayladı. O ara konağa giren Cemal dikkatini çekti. Başka sert mizaçlı bir adam derken, Altuğ’un el sallayarak kendini göstermesine baktı. İfade vermeden Manisa’ya döndüğü için aralarında ufak çaplı bir krize neden olduğunu biliyordu. Düğüne geldiğine göre sorun çözülmüş demek ki diye yorum yapmadı. Düğününün ve bu muhteşem adamla yaşayacağı günlerin tadını çıkarmak istiyordu.

Yasmin’in canı çok sıkkındı. Dün otizmli öğrencilerinden birinin kriz geçirmesi ve ailesinin onun hastalığına anlam veremediğinden çocuğun yaşadığı sıkıntı gözlerinin önünden gitmiyordu. Babasının bir türlü kabul etmeyen tavrı küçük çocuğu daha kötü ediyordu. Sevgiye ve sonsuz şevkate ihtiyacı olan çocuğun bağırılmaya hırpalanmaya maruz kalması içini acıtıyordu. Altuğ abisinin düğünü olmasa asla gelmezdi. Tabi Işık’ı sevmesinin de etkisi vardı. Berfin’in aşık haline kıyamadığından üzüntüsünü ona bile anlatamadı. Bu şehiri sevmiyordu. Bu şehrin hatırlattığı anılarda yoruyordu. Gürültüden bunaldığından biraz uzaklaşmak istedi.

Merdivenlerden çıkıp Altuğ’un tarafının tam tersi yakasına gitti. Tüm gece uyumamıştı. Üzerindeki siyah göğüs dekolteli elbiseden da daralmıştı. Misafir odalarından birine girdi. Topuklu ayakkabılarını çıkardı. Üçlü koltuğa geçti. Aşağıdan gelen gürültüleri umursamamaya çalışarak uzandı. Gözlerini kapattı. Ne kadar süre sonra uyandığı bilinmez dudağına dokunulduğunu hissetti. Gözlerini açtığında tekrar öpüleceğini anladığında hızla kalktı. Adamı itti. Küfür ederek düşen adama şok bir şekilde baktı.

“Cemal!”

Loading...
0%