Yeni Üyelik
50.
Bölüm

50. Bölüm

@herdem6060

Umarım yorumları ve beğenileri bol olur.

Beni buradan ve Instagram'dan takip etmeyi unutmayın ❤

Instagram; herdem6060

İyi Okumalar

 

“Cemal!”

Yasmin’in fısıltısıyla kıçının üstüne düşen genç adam küfür ederek ayağa kalktı. Sesini çıkarmadan hasretle sevdiğine bakıyordu. Yıllardır güzelliğine uzaktan baktığı korkaklığı yüzünden kaybettiği kadına sessizce bakmaya devam etti. Yasmin’in sakince kaşlarını çattığını görünce hiç değişmediğini fark etti. Zaten onun güzeli ne zaman hırçın gürültücü olmuştu ki, sadece kaşlarını çatar kızgınlığını gözleriyle gösterirdi.

“Yasmin!”

“Neden? Neden ya, niye yıllar sonra,” dudakları titreyince Yasmin sustu. Onun karşısında ağlamak istemedi. Oysa yıllardır onla karşılaşırsa neler söyleyeceğini düşünmemiş miydi? Neden bağıramıyordu? Neden hemen yine ağlamaklı olmuştu?

“Bir gün bir dakika bile unutmadım seni!”

“Hımm eminim öyledir, o yüzden dört yıldır geldin.”

“Beklemem dedin.”

“Beklemedim zaten.”

“Nasıl yani başka biri mi var?”

Yasmin sinirle ayağa kalkınca Cemal önünü kesti. Burun buruna geldiklerinde kadın bir adım geri çekilmeye çalıştı. Fakat adam belinden tuttuğu gibi kendine yapıştırdı. Yıllardır özleminden kavrulduğu dudaklara saldırdı. İki dudağını da dudaklarının arasına sıkıştırdığında diğer eliyle de bedenini kendine yapıştırdı. Ağlamayacağım dediği halde damlaları yağmur misali akarken dayanamayıp özlediği öpücüklere karşılık vermeye başladı. Cemal kendini kaybedercesine öperken dudaklarında hissettiği tuzlu tatla hızla ayrıldı.

“Özür dilerim, bu kadar geç kaldığım için özür dilerim.”

“Lü..lütfen rahat bırak beni…”

“Yasmin ağlama, dayanamıyorum!”

“Gerçekten mi? Buna inanmamı mı bekliyorsun? Gözyaşları içinde bırakıp gidende ikizin falandı sanırım.”

“Seni sevmediğimden değildi biliyorsun. Hem hala da çok seviyorum.”

“Hüseyin Alaz BIÇAKÇI’yı daha çok seviyordun ama…”

Cemal alt dudağını ısırdı. Kanatacak kadar ısırıyordu. Hayatının en büyük hatası Alaz’a bunu yapamam diyerek Yasmin’i bırakmasıydı. Sana baktıkça yalanların aklıma geliyor senden nefret etmekten korkuyorum diyemediği için en mantıklı sebebi söylemişti. Ayrıldıkları günden bir ay sonra özlemi içini kavurdukça pişman olmuştu. Geri dönmek istemişti. Yasmin’in onu her yerden engellediğini telefon numarasını değiştirdiğini gördüğünde sakinleşmesini beklemek istemişti. Sonrasında da bir türlü cesaret edememişti. Ne zaman hasretine dayanamadığını hissedip, karşısına çıkmayı düşünse sakın geri dönme seni asla affetmeyeceğim sözleri kulaklarına dolmuştu. Yasmin’in ağlayan hali gözlerinin önünden gitmemişti.

Kendini işe vermiş, en korkulan operasyonların baş adamı olmuştu. Çünkü yaşama sevinci kalmamıştı. Yasmin’in sakin anaç şevkatli halini o denli özlüyordu ki, işinin o adrenalini olmasa sanki nefesi kesilmişti. Onlar tanıştıklarında kendisi daha yeni komiser olmuş, aklı fikri sokaklardı. Bir kapkaç olayıyla tanıştığı üniversiteli kara kıza görür görmez aşık olmuştu.

Yasmin de ondan farklı değildi. Üniversite okumaya gittiği şehirde aşkı bulması imkansız geliyordu. Cemal aşkını itiraf ederken, gözlerin bıçaktan keskin kokun yasemin çiçeğinden güzel ne dersin? Bu esmer güzel benim kara kızım olur mu? On dokuz yaşında hiç tecrübesi olmayan genç bir kızın bu itiraf karşısında tek tepkisi boynuna sarılmak olmuştu. İki yıl her fırsatta zaman geçirmişler sürekli evlilik hayalleri kurmuşlardı.

Ne zaman ki Cemal seni en yakın arkadaşlarımdan biriyle tanıştıracağım diyerek Altuğ ile yemek ayarlamış, o buluşmada Yasmin’in Hüseyin Alaz BIÇAKÇI’nın kız kardeşi olduğunu öğrenmişti. Bir kapkaçı olayıyla tanıştığı kadının masumluğuna öyle çok inanmıştı ki, sonrasında araştırma gereği duymamıştı. Sevdiği kadının bilerek ailesini sakladığını özellikle kendini sadece o olduğu için sevmesini istediğini öğrendiğinde dünyası başına yıkılmıştı. Kendini kandırılmış hissederken Altuğ’un tepkisi de ayrı canını yakmıştı. Onların bacısına göz koyduğunu, Yasmin’i tanımadığına inanmadığını söylediğinde düştüğü durumu kabullenemedi.

Ufak bir ayrılık süresi geçirdiler, genç kadının mücadelesi sonucunda tekrar birleşmişler ama Cemal bir daha eskisi gibi olamamıştı. Yasmin’in yüzüne baktıkça sinirleniyor, yalanları aklına geldikçe soğuyordu. Bunu söyleyemediğinden Alaz’a bunu yapamam diyerek tekrar ayrılmak istemişti. Yasmin yalvarmıştı. Pişman olacaksın, tamam sana ailem hakkında bilgi vermediğim için hatalıyım ama bunu hak etmiyorum. Seni çok seviyorum, seveceğim ama sakın geri dönme asla affetmeyeceğim. Abime benden daha çok değer verdiğini düşündükçe senden nefret edeceğim demişti. Sakın seni bekleyeceğimi düşünme! Önüme çıkan ilk adamla evleneceğim diye hıçkıra hıçkıra ağlaması, bağıra bağıra gitme bizi böyle bitirme demesi Cemal’i durdurmamıştı.

En son görüşmeleri o gün olmuştu. Alaz’ın düğününe bile gitmemişti. Yasmin’i hiç unutmamıştı. Kız arkadaşlarında hep onu aramıştı. Arada bir mesleğini kullanarak sevdiği kadını araştırıyor hayatına kimsenin girmediğini gördükçe umutlanıyor sonrasında bir türlü ne diyeceğini bilemediğinden gidemiyordu. Merdivenlerden çıkarken üzgün görmese belki de hiç cesareti olmayacaktı. Cemal gibi cesur gözü kara adamı, kadının her hali ürkütmüş yolundan döndürmüştü. Bu kadar yaklaşmışken geri çekilemezdi. Yoksa bu aşkın hasretinden ölüp gidecekti.

“Bu hayatta hiç kimseyi senin gibi sevmedim.”

“Sus! Lütfen sus ve dört yıldır nasıl uzak durduysan…”

“Artık seni bırakmam.”

“Öyle mi? Kız arkadaşına ne demeyi düşünüyorsun?”

“Kız arkadaşım falan yok benim!”

“Senden nefret ediyorum,” diyerek eğilip topuklu ayakkabılarını giydi. Dudakları titriyor gözleri doluyordu. Onun için döktüğü gözyaşları yetmez miydi? Onu sahte hesaplardan takip ettiğinden habersizdi. Kız arkadaşlarını biliyordu. O kimseye dokunamazken kendisinin ayrılıklarının altıncı ayında sevgilisi olmuştu. Sonrasında da bir sürü kız girip çıkmıştı. Ahım tutuyor kimse ile uzun süreli birliktelik yaşamıyor diye sevindiği zamanlarda bile kendine kızar bir kadın yaratmıştı. Böyle bir kadın oluşmasına neden olduğu için bile ondan nefret ediyordu. ‘Keşke nefret bile etmesen, onu hala seviyorsun,’ diyen iç sesine bir kere bağırmak istedi. Zaten Cemal hayatından gittiğinden beri sadece özel çocuklarını seviyordu. O özel çocuklar olmasa insanlardan hatta yaşamdan bile nefret ediyordu. Çoğu zaman Cemal’in normal kız arkadaşlarını kıskandığından böyle bir kadın haline dönüştüğünden habersiz beddualar edip, duruyordu.

“Yasmin gerçekten senden başkasını sevmedim, hala seni çok seviyorum.”

“Defol git Cemal! Hayatımdan ve benden uzak dur,” diyerek adama öldürecek gibi bakmayı ihmal etmedi ve önünden hızla kapıya yürüdü. Arkasındaki adamın acıyla gözyaşı döktüğünden habersiz lavabolardan birine kendini attı. Derin derin nefes alıp, sakinleşmeye çalıştı.

Cemal ise ona karşılık verdiği anı düşündü. Onun tanıdığı kadın sevmese asla öpücüğüne karşılık vermezdi. Elinin tersiyle gözyaşlarını silerek aklına geleni yapmaya karar verdi. Dudaklarının tadını kokusunu yeniden aldıktan sonra bir saniye bile bekleyemezdi. Bu yüzden hızla dışarı çıktı. Aşağıya baktığında atom karınca gibi oraya buraya koşuşturan kadını görünce gülümsedi. Bu işi yapsa yapsa Cavidan anası yapardı. Koşturarak merdivenlerden inip başörtüsünü düzeltmeye çalışan kadını kolundan tuttuğu gibi çekiştirmeye sessiz bir yere götürmeye başladı.

“Ay dur deli oğlan, ne oluyor?” “

“Cavidan ana ocağına düştüm.”

“Ne oldu?”

“Hemen beni de evlendirmen lazım.”

“Tövbe bismillah, azdın kudurdun mu oğlum.”

“Cavidan ana bak benim annem babam yok, bana annemden sonra sen annelik yaptın. Yıllardır Yasmin’e sevdalıyım. Oğlunun kara sevdadan ölmesini istemezsin değil mi?”

“Ay ağzından yel alsın oğlumm. Kim bu kız, BIÇAKÇI’ların kızı Yasmin mi?”

“Evet!”

“Oy benim kara kuzum sevdalanmış mı? Allah’ım ne kadar güzel bir yıl geçirtiyorsun şükürler olsun. Oğullarımın hepsi bir bir yuvalarını kuruyor,” diye gözleri dolu dolu dualar etmeye başlayan kadının ellerini tutup dudaklarına götürdü. Şimdi Yasmin’i kırdığını ve ikna olmasının zor olduğunu anlatması gerekti. En zor kızım burasıydı.

“Şey ana!”

“Oğlum!”

“Ben Yasmin’i çok kırdım. Beni kabul etmezse…”

“Ne yaptın eşşek sıpası benim narin kızıma,” diye başına vurunca Cemal elini başına koyup geri çekildi. Nasıl anlatabilirdi? En iyisi gerçekte görünen doğruyu söylemekti.

“Ben onu tanıdığımda Alaz’ın kardeşi olduğunu bilmiyordum. Öğrendiğimde de arkadaşımın kardeşine bakmak bana yakışmaz diye bıraktım. Hep senin o sevimsiz oğlun yüzünden benim aklıma saçmalık dolu o fikirleri Altuğ soktu.”

“Salaklığını benim şahin bakışlımın üstüne atma Cemal ayağımın altına alırım seni. Eğer gerçekten sevseydin kimin ne dediği önemli olmazdı. Kızı üzmezdin yok olmaz bir kere üzmüşsün bir daha üzersin kara kızımı,” diye sinirlenen Cavidan Hanım ile Cemal daha çok panikledi. Renginin beyazladığını görünce yaşlı kadın kahkaha attı. Bir güzel kızı üzdüğü için kızdıktan sonra gülümsedi, sonra adamın içine çiçekler açtırdı.

“Asma yüzünü Diyar babana da söyleyeyim de, yarın ilk işimiz kızı istemeye geleceğimizi haber vermek olsun.”

“Ah canım anam!”

“Sus daha affetmedim seni,” diyerek arkasını döndü. İçinden Fidan, canım arkadaşım oğluşunun bu hallerini keşke sende görseydin. Merak etme sen ne yapacaksan kat be kat fazlasını elimden geldiğince yapacağım ahiretliğim diyerek misafirlerinin yanına gitti.

Kına gecesi bol halaylı ve eğlenceli geçti. Yasmin geceyi Cemal’den kaçarak geçirdi. Gözlerini ayırmadan bakan adamın etkisinde kalmak istemiyordu. O delici bakışlar yüzünden az acı çekmemişti. Her şey başa dönsün istemiyordu. Tuğsem’in gözünden kaçmayan bu durumu ayaküstü anlattı. Onu unutmak içindeki bu irinden kurtulmak abisine anlatmaktan geçiyorsa ona da anlatabilirdi. Çünkü kabul etmek istemese de yaşadıklarını içinde tuttukça gizli bir yara gibi her gün sevgisi de acısı da hasreti de büyüyordu. Ruhunu Cemal’in kapladığını ondan ayrıldıktan sonra anlamıştı. İşte bu yüzden onu kaybetmemek sonuna kadar mücadele etmişti. Ancak sevdiği adam ona güvenmemişti. Onun ona ihtiyacı varken o arkasını dönüp gitmişti.

Cemal bir ara Altuğ’u çekip yıllardır başına kaktığı Yasmin’inden ayrılmamın sebebi sensin, bu gece hatanı düzelteceksin diye tekrar söylendi. Arkadaşı da artık sevginin ne olduğunu biliyordu, o yüzden bu sefer yardım edeceğine emindi. Öyle de olmuştu. Şu düğünüm bitsin bari diye isyan eden adamı dinlememiş bir gün bile beklemeye tahammülü olmadığını söylediğinde Altuğ Salih’e oteldeki özel odasında bir çilingir sofrası kurulmasını istedi. Alaz’ın ailesi ve dünürleri hariç herkes otelde kaldığı için sorun olmadı. Kına gecesinin bitiminde Serkan, Haluk ve kardeşi Göktuğ’u da alarak bekarlığa veda edilen son gece diyerek Altuğ’un odasına geçmişlerdi.

Tuğsem hamileliğinden kaynaklı çok yorgundu. Alaz karısını yalnız bırakmak istemiyordu. Kapısının önüne koruma bırakarak arkadaşına küfür ede ede yukarı çıkacakken Cemal’i gördü. Yanlış geldiğini düşünerek seslendi ama duyuramadı. Cemal Yasmin’i göz hapsinden çıkarmadığından gecenin ilerleyen saatlerinde otele geçtiklerini biliyordu. Peşine taktığı memurundan oda numarasını ve tek kalıp kalmadığını öğrenmesini istemişti. Bir iki hazırlıktan sonra otele gider gitmez sevdiği kadının odasına yöneldi. Kapıya vurdu. Yasmin’in kapıyı açmasıyla heyecanı arzusu tavan noktasına ulaştı. Yasmin uzun boyu ve bronz teniyle hep dikkat çeken biriydi. Kısacık bir gecelikle karşılanacağını bilmiyordu. O güzel bacaklarının beline dolandığı görüntüler gözlerinin önüne gelirken hala konuşamadığını sevdiği kadının tepkisiyle anladı.

“Ne istiyorsun?”

“Eee! Hımm!”

“Konuşma yetini mi kaybettin?”

“Sa..sayende!”

“Cemal!”

“Yasmin seni öpmek istiyorum.”

“Lütfen gider misin?”

“Birazdan Alaz’a her şeyi anlatacağım.”

“Hayır,” diye sesi yükselen Yasmin kapıdan tutundu. Uykusuzluğu, yemek yiyemeyişi ve akşam boyunca Cemal’in bakışlarından kaçmak, ona bakmamak için uğraşı ruhsal açıdan çok yormuştu. Kendini bayılacak gibi hissediyordu.

Genç adam Yasmin’in kül rengine dönen yüzünü görünce adımlayıp belinden kendine çekti. Alaz’ın çok yakınlarında olduklarından habersiz Cemal elinin birini genç kadının yanağına koyup omzuna yasladı. Pişmanlığı katlandı. Kadının vücudunu bedenine yaslandığında titremesi canını yaktı.

“Kadınım!”

“Lü..lütfen abime bir şey söyleme! Bir da..daha yüzüne bakamam.”

“Ben seninle evlenmek istiyorum.”

“Ben istemiyorum.”

“Seni çok seviyorum ve artık bırakmam.”

“Cemaall!”

Alaz duyduklarına anlam veremezken Yasmin’in hali, abimin yüzüne bakmam deyişi sinirlerini zıplattı. Kardeşiyle arkadaşı arasında bir ilişki olduğunu öğrendiğine değildi bu kızgınlığı, bunu saklamalarına arkasından iş çevirmelerine kızdı. O kardeşlerine her zaman ona güvenmeleri bir sıkıntıları olduğunda ilk ona gelmelerini söylemişti. Yasmin ondan korkacak, ondan utanacak ne yaşamış olabilirdi? Cemal’in kolundan çekerek kardeşinden ayırmaya çalıştı.

“Çekil kardeşimin yanımdan.”

“Çekilmem, bırakmamda…”

“Abi!”

Yasmin, Cemal’in kollarına bayıldığında en son kelimesi abiydi. Yıllarca içindeki acıyı saklamak istedikçe okuluna özel çocuklarına sarılmıştı. Yardım ettiği gelişimini gördüğü her çocukta hayata bağlanmıştı. Hatalıydı, bir ilişkiye yalan söyleyerek başlamamalıydı. Ama! Ama cezası bu denli ağır olmamalıydı. Kendini hep sevdiği adamın yerine koyduğunda ona hak verdi. Cemal’in onu bırakmasına kızmak istemedi fakat sevgisinin büyüklüğünden acısı dayanılmazdı. Hak verse de yıllarca onu bıraktığı için kendini kızmaktan alıkoyamadı.

“Cemal kardeşime bir zarar verdiysen seni öldürürüm.”

“Alaz o benim sevdiğim ne zararı vereceğim?”

“O zaman kardeşim niye böyle lann” diye bağırdığında Cemal aldırış bile etmedi. Yasmin’i uyandırmaya çalıştı. Alaz hemen çıkıp, Tuğsem’i getirdi. Nabız hızının düşük olduğunu gördüğünde tansiyonunun düşmüş olabileceğine karar verdi. Ambulans doktoru odaya girdiğinde geç kadın gözlerini yeni açmıştı. Hastaneye gitmek istemedi.

Bütün arkadaşları durumu öğrenince Alaz programı iptal etti. Zaten toplanmalarının gerçek sebebini de öğrenmiş oldu. Altuğ’un anlattıklarıyla Tuğsem hamile olmasa Cemal’i evire çevire dövebilirdi. Yasmin’in gözlerinin içine bakan bir dakika elini bırakmayan adama ne diyeceğini bilemeden kardeşinin kendine gelmesini toparlanmasını bekledi. Berfin’in gelmesiyle herkes dışarı çıkarken Tuğsem ile zorla yemek yedirdiler ve hikayeyi öğrendiler. Tuğsem vay görümcelerimin ikisi de gönlünü polise kaptırmış diye işi şaka yapmasına rağmen Berfin ablasının yaşadıklarına üzüldü. Cemal’i tepelemek istedi. Başka bir oda da çıkan harpten habersiz ablasını teselli etti.

“Alaz anlatamıyor muyum? Sana rağmen bir daha Yasmin’i bırakmayacağım.”

“Siktir lan, zamanında sevdiğinin arkasında dursaydın.”

“Öldürsen de Yasmin beni kabul etsin. Senin ne düşündüğün umurumda değil.”

Cemal’in son söylediklerinden sonra Alaz sağ yumruğunu yanağına çaktı. Sol yumruğunu da karnına geçirdiğinde Altuğ araya girdi. Cemal karşılık verse onu kimsenin dövemeyeceği kesindi. Ancak sevdiği kadının abisine bu hakkı gördüğünden sesi çıkmıyordu.

“Altuğ çekil aradan istediği kadar vursun. Belki içi soğur, içi soğursa da beni dinler.”

“Alaz otur Allah aşkına,” diyerek Altuğ en yakın iki arkadaşının arasına girdiğinde hayatının en güzel en unutulmaz geçmesi gecelerinin nasıl bu hale geldiğini merak ediyordu. Allah’ım çilem dolmadı mı daha diye içinden geçirirken burnundan soluyan Alaz Ağa’yı berjerlerden birine oturttu. Cemal’in sözleri geçmişte arkadaşını dinlemediği için en çok kendi içini sızlattı.

“Ben polisim lan polis, bir kadınla tanışıyorum. İlk defa birini araştırmıyorum. İlk defa birine güvenerek içime alıyorum. O ne derse o kadarını kabul ediyorum. Deli divane aşık oluyorum. Hangi operasyona gitsem kendime sahip çıkmalıyım, Yasmin için yaşamalıyım diye güvenliğime ekstra dikkat ediyorum. Tam evlenmek için ailemle arkadaşlarımla tanıştırmak istiyorum. Sevdiğim kadının bana ailesi ile ilgili yalan söylediğini öğreniyorum. Memur çocuğu zannettiğim kadın büyük bir aşiretin varisi, bunu neden yaptığımı sorduğumda beni ben olduğum için sev istedim cevabını alıyorum. Sen söyle Alaz sen olsan güvenin sarsılmaz mıydı? Beni paragöz görmüş diye kırılmaz mıydın?”

“Kızardım, kırılırdım ama sevseydim ayrılamazdım.”

“Yakın arkadaşının kardeşine göz dikmekle suçlansan da mı?”

“Evet, bırakamazdım.”

“Kaldıramadım anladın mı? İki yıl ya iki yıl neden söylemediğini düşündüm durdum. Tamam başta para için yaklaşmadığımı anlamak istemiş. Üç ay sonra söylemedi, altı ay, bir yıl sonra neden söylemedi? Bana güvenmedi, güvense söylerdi dedim. Benim güvenimde yerle bir oldu. O nahif, iyi huylu yumuşak başlı sevdiğim gözümde yalancı arkamdan iş çeviren kadın oldu. Yapamadım eğer kalsaydım, ona da kendime de hayatı zehir edecektim. Kırgınlığım ikimizi de tüketecekti.”

“Şimdi niye geldin?”

“Alaz ben arkamı döndüm. Yüreğimi sökmedim. Onsuz yapabilirim sandım ama olmadı. Bu genç yaşta nasıl emniyet müdürü oldum? Kimsenin cesaret edemediği her operasyona gittim. Ölmek için gittiğim her işte başarılı oldum. Vuruldum aklıma gelen kardeşindi. Yoğun bakımdan çıktım gözlerimin önüne ilk gelen Yasmin’di. Tadımda, tuzumda, yazımda kışımda oymuş bunu anlamak çok pahalıya mal oldu. Hiçbir şeyle hiç kimseyle avunamadım. Onu kalbimden atayım derken daha çok sever buldum kendimi.”

“Kardeşim seni istemiyor.”

“Hayır o da seviyor,” dedi ve sustu. Sevmese birkaç saat önce öpücüğüme karşılık vermezdi. Yıllardır kimseyle sevgili olmadı diye konuşmasının devamını içine akıttı. Bunları içine söylerken Alaz’ın gözlerine acıyla baktı. Sonra sessizce kafasını ellerinin arasına alarak gözlerini yumdu. Biraz daha böyle devam ederse çocuk gibi ağlayacağını biliyordu. En son anne babasının cenazesinde ağlamıştı.

Yasmin’le ayrıldıktan sonra canı öyle yanıyordu ki, arkadaşlarının özellikle Altuğ’un çivi çiviyi söker hayatına birini alırsan unutacaksın sözlerine kanıp zorlansa da hayatına kadınlar sokmuştu. Birkaç ay görüştüğü de olmuştu. Sosyal medyadan sevgilim diye onu yayınlayanlarda ama o kimseyle öpüşmeden ileri gidememişti. Ailesinin ölümünden sonra ablalarına destek olmak için Şanlıurfa’ya geri dönene kadarda kadınlardan uzak durmuştu. Ablaları, Cavidan anası yaşın geçiyor ne zaman baba olacaksın diyerek evlendirmek için bir kadın bulduklarında Diyarbakır’a gidip gizli gizli Yasmin’i seyretmişti. Ona olan sevgisini uzaktan canı yana yana seyrettiğinde başka kadınla olmayacağını anlamış, bırak evlenmeyi kimseyle kahve bile içmemişti. Herkes sessizce beklerken odanın kapısı çaldı. İçeri gri sabahlığının içinde yorgun Tuğsem girdi. Alaz karısını görünce hemen telaşla ayağa kalktı.

“Bir şey mi oldu?”

“Yok kocacığım, Yasmin Cemal’i görmek istiyor.”

“Neden? Beni görmek istemiyor mu?”

Tuğsem kocasını üzgün suratına baktı, gülümsedi. Bugüne dek kardeşlerinin hep önceliği o olmuştu. İlk önce Bilal’in şimdi de Cemal’in hayatlarına girişini kabullenmekte zorlandığının farkındaydı. Anlayışlı olmaya çalışmasına hayranlık duyarak elini kaldırarak Alaz’ın kirli sakallı yanağını okşadı. Cemal’in umutla ayağa kalkmasına tebessüm etti. Sonra sakince kocasını buradan götürecek kelimelerini ilanı aşk eder gibi söyledi.

“Sevgilim ben çok yoruldum. Biz odamıza gidelim. Yasmin de yetiştin bir kadın olarak sorunlarını kendisi çözsün değil mi?”

“Ama!”

“Hadi kocacığım bak bebeğimizde etkileniyor.”

Alaz mecburen eline uzanan eli tutup, odadan çıktı. Cemal’in hızla kardeşinin odasına gidişine içi rahat etmeyerek baktı. Adamın sevgisine inanmıştı ama bu kardeşine acı çektirdiği gerçeğini değiştirmiyordu. Tuğsem odaya girer girmez Alaz’ı duvara yasladı. Şaşkınlıkla bakan adamın gözlerinin içine şehvetle bakarak üstündeki sabahlığı çıkardı. Kocasının kardeşlerine bağlılığı, yetiştirilme şekline rağmen olgun haline bir kere daha aşık olmuştu. Bunun bir hediyesi olmalıydı. Sabahlık çıktıktan sonra yutkunan adama gülümsedi.

“Yorgunum demiştin.”

“Biraz daha yorulsam fena olmaz.”

“Hımm,” diyen adama resmen saldırdı. Şu an sevdiği adamın sadece kendilerine odaklanmasını istiyordu. Kafasında hiçbir şey bırakmamak için açlıkla öpmeye başladı. Aynı şekilde aldığı karşılık içindeki azgın kadını arsızca güldürürken bir bacağını kaldırıp adama sürtmeye başladı. Alaz’ın hırıltılı inlemesi üzerine kararan gözlere dikildi. Seksi tebessümünden sonra kendini geri çekip arkasını dönmeden işaret parmağı ile gel işareti yaptı.

“Soyun!”

“Tuğ…Tuğsem!”

“Soyun Hüseyinn!”

Verdiği sert emrin adamı nasıl afallattığından bir taraftan da bütün bedenini harekete geçirttiğinden bihaber geceliğinin ince kollarından tutarak indirdi. Bütün sırtını adamın göz zevkine serdikten sonra saçlarını göğüslerini kapatacak şekilde önüne aldı. Başını çevirip Alaz’ın sırtına odaklanmış gözlerine gülümsedi. Saldırmak için an kollayan aslanlara benzettiği bakışlarından sonra geceliği belinden aşağı indirdi. Saten kumaşın inişini santim santim izleyen kocasına kahkaha attı. Çıplaklığından utanmadan yatağa sırt üstü yattı. Bacaklarını kendine çekerek tamamen görsel bir şov haline dönüştü.

Alaz hırlar gibi hayvani sesler çıkardıktan sonra hızla soyunmaya başladı. Tuğsem’in bir eliyle kadınlığını bir eliyle göğüslerini yoğurmaya başladığını gördüğünde gözlerini sımsıkı kapattı. Pantolonla birlikte iç çamaşırını da süratle çıkardı. Doktorun inlemeleriyle gözlerini tekrar açtığında resmen üzerine atladı. Tuğsem’in elini çekti ve onun için ıslanan kadınlığının tadına bakmaya başladı. Başına uygulanan baskıyla dilliyle harikalar yaratmaya, baldan tatlı bulduğu lezzeti almaya çalıştı.

“Hü…Hüseyin. Hüseyinn!”

Tuğsem’in çığlıklarla adını sayıklamasına ve küçük adamının da isyan eden damarına dayanamayarak doğruldu. Karısının karnına üst üste üç kere öpücük kondurdu. Bu gözlerini kapat bebeğim demekti. Bacaklarını beline doladığı kadının kızarmış yüzüne terlemiş saçlarına baktıktan sonra kendini kuytusuna itti. Olmayı en çok sevdiği yerdeydi. Kadınının yüksek sesli inlemesi ile iki göğüs ucunu sıkması eş zamanlıydı. Eğilip dudaklarına koca bir öpücük verdikten sonra kendini geri çekip daha sert girdi. Penisinin yine bir kılıf gibi sarılışını hissettiğinden boşalmamak için kendini zor tuttu.

“Off kadın beni sarışına bayılıyorum,” diyerek gelgitlerini hızlandırdı. İniltilerinin sesleri birbirlerine karışırken Tuğsem başını sağa sola savurmaya başladı. Belinde karnının içinde hissettiği karıncalanmalar ve beyninin uyuşmayasıyla gözlerini sıktı. Ellerini yanlara açıp altındaki çarşafı sıkarak kocam diyerek doruğa ulaştı.

Ondan birkaç saniye sonra da Alaz rahatlayınca resmen Tuğsem’in üstüne çullandı. Karısı ona yine mutluluklarının zirvesini yaşatmıştı. Bir kere daha anladı ki bu evliliğin en güzel yanı karısıydı. Onu bütün üzüntülerinden kaygılarından bir anda kurtarıyordu. Güzel karısının söyledikleri kahkaha atmamak için kendini zor tutarken dudaklarına hücum etmek için gülümseyerek kendini yukarı kaldırdı.

“İyi ki seninle evlenmişim, ne güzel sevişiyorsun be adam!”

Loading...
0%