Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3. BÖLÜM

@herdem6060

Umarım yorumları ve beğenileri bol olur.

Beni buradan ve Instagram'dan takip etmeyi unutmayın ❤

Instagram; herdem6060

İyi Okumalar

 

 

 

 

“Bu gece benim ol.”

Özlem, usulca kendini çekti. Bu kadar kısa zaman olmasına rağmen o da istiyordu. Ancak bir adım geri duruyordu. Ovulasyon dönemine göre birlikte olacaklardı. Öyle konuşmuşlardı. Şu an o dönemde değildi. Ayağa kalktı. Gözleri lütfen dercesine bakan tatlı adamına baktı. Gözleri aşağıları iliştiğinde oradaki şişkinlikle heyecanlandığını hissetti.

“Tekin ben yumurtlama döneminde değilim?”

“Yani! Anlamadım?” Tekin’in kaşları çatıldı. Biraz önceki zevk alan, mutlu halinden eser kalmamıştı. O da ayağa kalktı.

“Hani doktorlar demişti ya uygun zamanda birlikte olun diye…”

“Sikerim lan uygun zamanını! Sen beni hala anlamadın mı kadın! Tamam başta birlikte olma nedenimiz sadece çocuktu. Ancak günlerdir ben senden ne kadar hoşlandığımı göstermeye çalışıyorum. Çocuğumuz olmasa da istiyorum ben seni… Ben mi anlatamıyorum sen mi beni istemiyorsun?”

“Hayır öyle değil, doktorların yönlendirdikleri…”

“Sana da doktoruna da!” dedi ve Özlem’in boynundan tuttuğu gibi dudaklarına kapandı. Öyle bir öpüyordu ki sus ve seviş diyordu sanki. Kendinden çok şey veriyor ve almak için kanının son damlasına kadar mücadele ediyor gibiydi.

Özlem’in hevesli karşılıkları ile ortalık alev almış gibiydi. Biraz önce oturdukları kanepeye kadını yatırırken üstündeki kıyafetleri de çıkarmaya çalışıyordu. Özlem’de Tekin’e yardım ediyordu. Saniyeler içinde ikisi de çırılçıplak kalmışlardı. Dudakları boynuna indiğinde sürekli göğüslerini sıkıyordu. Kocaman ellerini doldurmasıyla kendinden geçti. Kesinlikle meme hastasıydı. Hırsla sağ göğüs ucunu ağzına aldığında ısırmaya başladı. Sonra zevkini çıkarırcasına dil darbesi attı. Tekrar tekrar öptü, emdi.

Bedenini yalayarak aşağı doğru indi. Göbeğinde oyalandı. Özlem dayanamıyordu. Bacaklarını iyice yanlara doğru açtı. Tekin’in başına elini koyup, kadınlığına doğru yönlendirdi. O sıcacık dili içinde hissetmeli ve zevk denizine doğru yol almalıydı. Bu isteği için çok beklemesine gerek kalmadı. İlk darbeyle öyle irkildi ki kendini geri attı. Tekin kocaman ellerini kaldırdı ve iki yandan belinden tuttu. Onu sabit tutarken Özlem’in mis gibi kokan pembemsi dudakları olan kadınlığına öpücükler kondurdu.

“Tekiiinn!” Özlem’in adını söylemesiyle adam tekrar dilini klitorisine sürttü. Kadınının verdiği tepkiler onu daha çok heveslendiriyordu. Tadı çok güzeldi. Sonra ısırmaya başladı. Dişlerini geçirdikçe ıslanan kadının lezzeti ile kendinden geçti.

Belindeki ellerinin biriyle sol göğüs ucunu sıkmaya başlarken, diğeri ile Özlem’in içine girdi. Dili yalamaya devam ediyordu. Her taraftan istilaya uğrayan genç kadın artık sesi çıkmasın diye dudaklarını dişlemeyi bıraktı ve çığlıklar atmaya başladı. Kasıklarında, belinde, karnının içinde hissettiği yanma ile zevkten öleceğini hissetti.

“Lütfen!” diyor gerisini getiremiyordu. Böylesini yaşamamıştı. Bu denli, bütün bedeninin tepki verdiği bir şey yaşamamıştı. Buna öyle emindi ki, içi coşuyordu. İkinci koca parmağında içine girmesiyle tekrar çığlık attı.

“Tekin! Ah Tekin!” dur demek istiyordu. Ancak ağzından çıkmıyordu. O parmakların derinliklerinde yaptıklarıyla kafasını sağa sola sallamaya başladı. Başında ki elini çekip koltuğun kenarından tutmuştu. Onunda yetmediğini hissetti. O ara klitorisinin dişlenmesiyle kendinden geçti ve adamın adını haykırarak orgazm oldu.

Tekin kafasını kaldırmıştı. Çünkü kadınının zevkin doruklarındaki halini kaçıramazdı. Öyle güzeldi ki bakmaya doyamadı. Ya çığlıklarla adını haykırışı içinde patlamak için bekleyen, volkanlara sebep oldu. İçinden parmaklarını çıkardı. Sanki kadınlığından tadını alamamış gibi iki parmağını da ağzına soktu. Bu görüntüyü gören kadının daha çok inlediğini ve bacaklarını sıktığını görünce gülmeye başladı. Öyle tatlıydı ki dayanamayıp, kucakladığı gibi yatak odasına götürdü.

Yatağa yatıp, kadını kendine çektiğinde bile hala titrediğini gördüğünde özgüveni tavan yaptı. Bu konuda kendine güveniyordu. Çünkü normalde de kendinde olmayan bencillik yatakta hiç yoktu. Önce kadın her şeyin en güzelini yaşamalı sonra kendi zevkine bakmalıydı. İyi ki bu mantıktayım dediği zamanlar çok olmuştu. Şimdi de Özlem’in, boynunda derin derin nefesleriyle sakinleşmeye çalışmasına bayılıyordu.

“Tekin!”

“Söyle sultanım.”

“Çok güzeldi…”

Tekin’in dudakları kıvrıldı. Kadının kullandığı ses tonu bir harikaydı. Belinde olan elini sırtında gezdirmeye başladı. Alnından uzun bir öpücük aldı. Bir süre sessizliğin huzurunu paylaştılar. Özlem göğsünde yattığı adamda bugüne dek hiç duymadığı güveni duyuyordu. Her şey de olduğu gibi yatakta da önceliği kendi değildi.

İlk erkek arkadaşıyla bu konuda çok sorunlar yaşamıştı. Seviştikten sonra arkasını döner yatardı. Buna öyle kırılırdı ki, çoğu zaman arkasını döndükten sonra yaşadığı hayal kırıklığını, mutsuzluğu yaşamamak için sevişmek istemezdi. Süha ise sadece kendi zevk almaya bakardı. Onunla hiç orgazm olduğunu bile hatırlamıyordu.

Bir kadın olarak böylesine özel hissettirilmeye ne kadar ihtiyacı olduğunu fark etti. Daha adamla tam olarak sevişmeden havalara çıkmıştı. Sonrasında kucağına alıp, bağrına basması ve sürekli alnından öpmesi, yatağa yatırdıktan sonra bile devamını istememesi, hadi sıra bende gibi taleplerde bulunmaması bunlar çok naif hareketlerdi. Böyle adam sevilmezdi de ne olurdu? Kış günü içimde çiçekler açmasına sebep oldun be adam diye geçirdi içinden…

“Seni yıkayalım mı bebeğim? Yoksa böyle koynumda uyur musun?”

Ah ben o koynuna, kokuna kurban olurum adam senin dedi tekrar içinden ama yüzüne söyleyemedi. Boynuna uzunundan bir öpücük kondurup, gözlerine baktı. O kahve gözlerdeki bakışların anlamına ihtiyacı vardı. Bakar bakmazda gülümsedi. Gözlerinin içi gülüyordu. Sevimli yüzünü mıncıklamak geldi içinden ve bu sefer tutamadı. Ellerini yanaklarına götürüp, sıkmaya başladı.

“Ayyyy yerim ben seni adam ya…” Özlem’in tutuşu, yüz şekli ve dişlerinin arasından çıkan sevgi sözcüğüyle Tekin güçlü bir kahkaha attı. Gülmesi kesildikten sonra kadının dudaklarından hızlı bir öpücük çaldı.

“Ye! Ye beni de hatunum! Bu ebatlarda bir adamı çocuk gibi sevmek ne ya?”

Özlem omuzlarını silkti. Çocuk gibi sevmiyordu. Adama içi akıyordu. O da içinden geldiği gibi davranmıştı. Dudaklarını büzdü.

“İçimden öyle geldi.”

“O içine ölürüm sultanım!”

Özlem’in ondan sonra yüzü aydınlandı. Onun her duygusunu yüzünden gösteren haline bayıldı. Aksine Özlem asla duygularını yüzüne yansıtmazdı. Bu adamın yanında böyleydi. İçi dışı bir kadın olmuştu. Kendini kaldırdığı gibi bacaklarını açtı ve adamın üstüne çıktı.

“Demek seni yiyeyim dev adam! Hımm Acaba nerden başlasam?” dedi dudaklarını birleştirdi. Kısacık bir öpüşmeden sonra yanaklarından başlayıp, kulak memesine gitti.

Tekin’in hoşuna gittiğini belirten mırıltılarıyla rahatladı. Şimdi dili boynundaydı. Boynunda yeteri kadar oyalandığını düşünüp, göğüslerine doğru indi. Göğsünde tüyleri olmamasına çok sevindi. Göğüs uçlarını ağzına aldığında, bacaklarının altındaki kocaman bedenin ah diyerek kasılmasıyla içi mutlulukla doldu.

Dilinin değdiği her yere, özümsemek ister gibi dudaklarını bastırıyordu. Kendini yastıkların üstüne bırakmış adam, kadının ihtirasını sonuna dek yaşamak ister gibi gözlerini kapattı. Sadece Özlem ve Özlem’in ona arzuyla yaptıkları vardı. İçine girmek için can atan erkekliğine içinden talimatlar veriyordu. Sakin ol adamım sıranı bekle bu muhteşem kadın, sana hayatının hazzını yaşatacak, diyordu.

Kasıklarına inen dudaklarla dayanma noktasını çoktan geçmişti. Çarşafları sıkarken, gözlerine hasta olduğu kadına, bedenini tanıması için izin vermek istiyordu. Bu yüzden otuz altı yaşına dek kendini bu konuda tutmadığı kadar tuttu. Çünkü daha çok az zamandır tanışıyorlardı ve birbirlerini tanımanın en güzel yolunu bulmuşken, kadınını yanıltmamalıydı. Aralarında yıllarca birlikte olan insanların bile yakalayamadığı bir uyum oluşmuşken, kaybetmemek için uğraşmalıydı. Sonuna dek dayanacaktı.

Alnında terlerin biriktiğinin farkındaydı. Özlemle tanışalı on gün olmamıştı bile ve durumu vahimdi. Boşalmamak için elinden geleni yaptı. Ancak testislerinin avuçlanmasıyla boğazından hayvani bir hırıltı koptu. Bu kadın sonu olacaktı. Kasıklarını yalarken, testislerini usul usul okşuyordu. Diğer eliyle taş gibi olmuş erkekliği sıvazlamaya başladığı an da Tekin başını kaldırıp, erkekliğindeki eli tuttu. Özlem, neden durdurulduğunu anlamak için erkeğinin gözlerine baktığında arzudan kıpkırmızı olmuş bir yüzle karşılaştı. Gülümsedi.

“Sultanım, onunla oynarsan dayanamam. Seni tanıdığımdan beri seks yapmadım.”

Adam sanki yatakta yatmıyor, nefes nefese koşudan gelmiş gibi konuşuyordu. Özlem tekrar gülümsedi. O gülümseme adam için yeterli bir işaretti. Doğrulup, genç kadını koltuk altlarından tuttuğu gibi üstüne çekti.

“Hadi hatunum mabedime girmek için sabırsızlanıyorum,” dedi. Özlem elleriyle kadınlığının girişine yerleştirdi devasa aleti, heyecanla bekliyordu. Bu denli iri bir adamdan küçük bir penis beklemiyordu. Ancak içine girdiğinde hissedeceklerinden korkmuyor değildi. İkisi de tir tir titremeye başladı. Tekin dudaklarını birleştirirken belini yukarı kaldırdığı gibi içine gömüldü. İniltisi kadının ağzının içinde patladı. Geri çekilmek rahatça inlemek istese de Özlem izin vermedi. Şu an hem dilleri hem de bedenleri sarmaş dolaş olmuş durumdaydı. Öyle bir iç içe geçmişlerdi ki dünya dönmeyi bıraksa umurlarında değildi.

Özlem zaten adamın bedeninde gezintideyken ıslandığının farkındaydı. Büyük aleti kadınlığına kabul ederken, acıyla zevk arası bir şey yaşamıştı. Ancak birkaç girip çıkmadan sonra alışınca, başının dönmeye başladığını hissetti. Yoksa beyni mi uyuşuyordu. Dizlerinden destek alıp kendini kaldırdı indirdi. Tekrar tekrar aynı hareketi yaparak özgürce bedenini doyurdu. Tekin’in boğazından gelen sesiyle; hatunum, sultanım, harikasın bebeğim gibi sürekli konuşarak teşviki de bu yolda yardımcısıydı.

Tekin birden ayaklanınca çığlık atarak sırtını yatakta buldu. Adama yetmemiş gibi hızlı hızlı üzerinde girip çıkmaya başladı. Göğüslerine eğilip ucunu ısırması ile Özlem sıtma tutmuşçasına titredi. Bu titreme şiddetini artırarak devam etti ve öyle bir doruğa ulaştı ki yaşam durdu. Onun rahatladığını anlayan adamda ilk defa korunmadan sevişmenin hazzıyla kendini bıraktı. İliklerine kadar boşaldığını hissetti ve kendini Özlem’in üzerine bıraktı. Dudaklarını alnında tutup, uzunca bir öpücük kondurdu. İçindekileri söylemekten çekinmedi.

“Ohhh! Müthişti. Olağanüstüydü. Bundan sonra kendini benden nasıl kurtaracaksın bilmiyorum.”

Özlem gülerek kollarını boynuna doladı. O da yanağından kocaman bir öpücük aldı. Bir eliyle saçlarını okşarken, diğer eliyle yanağını tuttu.

“Bence sen kendini nasıl kurtaracağını düşün dev adam! Çünkü, artık üstünden inmeyi düşünmüyorum.”

Tekin güçlü bir kahkaha attı. Normalde de neşeli bir adamdı. Çok da gülerdi. Ancak Özlem onu sadece güldürmüyor, gönlünün açılmasına neden oluyordu.

“Emrine amadeyim kraliçem!”

“Kraliçem ne ya!”

Özlem’in tepkisine surat ifadesine bakıp, tekrar güldü. Sinir etmek istediğinde kraliçem sözcüğünü kullanıyordu. Hatunum, sultanım tamam ama kraliçem dediğinde kendimi yaşlı hissediyorum, ne o ya diye kızmıştı bir keresinde. Nedense aşkım, hayatım gibi kelimeler bu kadın için az geliyordu. Onun hatunu, her şeyiydi. Hem bugüne dek kimseye sultanım ve hatunum dememişti. Bu Özlem’ine özeldi.

“Tamam tamam hemen surat asma,” deyip üstünden kalktı. Kadını tekrar kucağına alıp, banyoya götürdü. Küvetin giderini kapatıp, sıcak suyu açtı. Ayakta dikilen kadınına baktı. İri göğüslerini gördükçe erkekliği yine canlanıyordu. Ancak zorlamak da istemiyordu. Suyu ayarladıktan sonra kendisine özel yapılan büyük küvetin içine girdi. Sırtını dayayıp, elini uzattı. Sözsüz gel demekti. Özlem ikiletmeden sırtını adamına bıraktı. Kollarıyla sardığı kadının kulaklarına şiirler okumaya, şarkılar mırıldanmaya başladı. Bu süreçte de sürekli göğsüne çekti. Saçlarını boynunu öptü. Özlem’i bu şevkatiyle kendine aşık ettiğinden habersiz içinden geldiği gibi sevdi.

Tekin’in sıfır egoyla kendini sunuşuna, şevkatine, sıcaklığına, kadına değer verişine içi dolan Özlem ağlıyordu. Gözlerine yaşlar dolarken, aslında yıllardır tek aradığı şeyin bu olduğunu anladı. Dev adamı yürek adamıydı. Demek ki bu duyguları yaşamak için illa yıllarca tanımak gerekmiyordu. Şu on günde, üç yılda yaşamadığı hoşgörüyü, bir kadının nasıl sevilmesi gerektiğini ve karşılıksız vermeyi görmüştü. Gözlerini yumdu. Erkeğinin kalbinin sesini dinleyerek gönül rahatlığının tadını çıkardı.

Tekin, Özlem’in iyice mayıştığını anladığında ikisini birlikte kaldırdı. Güzelce kadınını yıkadı. Kendi bornozunu ona giydirip, sımsıkı bağladı. Saçlarını havluyla sararken aşkla bakan gözleri öptü. O da beline bir havlu sarıp, aynı havlunun küçüğünü boynuna geçirdi. Tişörtlerinden birini kadına giydirdi. Onu yatağa yatırdıktan sonra kendi sadece bir baksır giyip, yanına yattı. Cenin pozisyonunda olan kadını kendine çekti. Boynuna öpücük kondurup;

“İyi uykular sultanım.” dedi.

“Sana da, iri ama benim adamım,” diye karşılık almasına yine gülümsedi. Böylesine yanına, gönlüne, koynuna yakışan kadını bulmuş bırakır mıydı? Hayat bu kadınla dirlik içinde geçecekti. Uykuya dalmadan önceki son düşünceleri böyleydi.

Ertesi gün Özlem’in sunuculuğunu yaptığı magazin programı vardı. Erkenden kalktılar. Bir sonraki gün Tekin iş için Amerika’ya gidecekti. Akşam için plan yaptılar. Dışarıda bir yemek yiyip, hemen eve geldiler çünkü genç adam sürekli imalarda bulunuyordu. O geceyi de doyumsuz zevklerle geçirdiler. Bir hafta görüşemeyeceklerdi.

Sevgilisinden ayrılmak Özlem için çok zor olmuştu. İki gece de adamla uyumaya öyle alışmıştı ki, gittiği gece hiç uyuyamadı. Sonra çocuk mevzusunu hiç konuşmadıklarını, nedeninin de Tekin’in geçiştirmeleri olduğunu fark etti. Sürekli evet bebek için bir araya geldik ama işler değişti demek istemediğini biliyordu.

Adam dünyanın öbür ucundan bile ayrıyız ama yanındayım demeyi beceriyordu. Gün içinde sürekli mesajları geliyordu. Akşamları da görüntülü konuşuyorlardı. Üçüncü günü akşam telefonda konuşurken Özlem’in acı çektiğini hissetti. Sürekli neyin var diye sorsa da, kadından cevap alamadı. Eğer doğruyu söylemezsen yarın Türkiye’ye dönerim, sikerim işini gücünü diye sinirlenince Özlem mecburen regli olduğunu söyledi. Her ay çok ağrılı geçtiğini, doktorların çok kesin olmamakla beraber çocuk doğurursa bu ağrıların geçeceğini söylediklerini anlattı.

Bu ağrıların geçici olduğunu duyduktan sonra rahatlayan Tekin, geldiğimde daha çok pratik yapalım o zaman diye yine konuyu sekse bağlamıştı. Özlem alışmıştı. Edepsiz konuşmalarına kızmıyor, en önemlisi alenen bir şey söylemezse kızarmıyordu. Adamın, sevişmek söz konusu olduğunda dilinin ayarı yoktu. Bu da doğallığını gösteriyordu. Dışarıya gösterdiği kibar ve bilgili konuşan adam ona resmen bel altı vuruyordu.

Özge, Özlem’in sürekli Tekin’den bahsetmesinden dolayı mutluydu. İlk fırsatta tanışacaklarını söylediğinde de şaşırdı. Aileye hemen birilerini sokmazdı. Bu gidişata sevinmekten başka bir şey yapamadı. Kardeşi mutlu olsun istiyordu. Adamın ilgisinden durumların değiştiğinin farkındaydı. İyi yürekli anaç Özlem’i, en sonunda seven sevilen biri olacaktı. En çok istediği hayalini kurduğu o aileyi kuracaktı. Günlerini ömür boyu mutlu olmasını dileyerek geçiriyordu.

Bu süreçte Süha birkaç defa aramış, onu aldattığına dair saçmalıklar sıralamış ve Özlem’i tehdit etmişti. Bir önce ki gece tekrar aradığında Özge dayanamayıp, Özlem’in elinden telefonu alıp, tabir-i caizse ağzına sıçmıştı. Sen kimsin kardeşimi tehdit ediyorsun lan dan başlayıp, anasını avradını dümdüz gitmişti. Hem adam olup, sevdiğinin arkasında duramıyorsun hem de suçu Özlem’e mi atıyorsun? Erkekliğini git anana yap demiş telefonu yüzüne kapatmıştı.

Bir hafta geçmiş Özlem dayanamadığı için Tekin’i havaalanında karşılamaya gelmişti. Öyle heyecanlıydı ki sanki kalbi yerinden çıkacaktı. Süha’nın tacizlerini bile umursamıyordu. Tek derdi dev adamının kokusuna sığınmaktı. Üzerinde yatmayı da özlemişti. Her zaman kısa boylu kızları kıskanmıştı. Kaç yaşına gelirlerse gelsinler babalarının kucaklarına sığıyorlardı. Oysa Özlem on beş yaşından beri babasından bile uzundu. Kendisi sevdiklerini hep dokunarak severdi. Yeğenleri, ablası, annesi, babası bu huyundan çokça yararlanırdı. Şimdi sevgilisi yararlanıyordu. Diğer sevgililerine pek yapmamıştı. Ancak Tekin’e içi akıyordu. O rahatlığı verdiğinden mi bilinmez adama dokunmak için çıldırıyordu.

VIP çıkış kapısından gözlerini ayırmadı. Zira çıkar çıkmaz hemen göreceğine emindi. Çünkü çok az insanın öyle bir cüssesi vardı. Tam düşündüğü gibi çıkış kapısında görüldüğü an da havaalanını doldurmuş gibiydi. Uzaktan gözlerinin içi parlayarak bir süre baktı. Çok özlemişti. Hasretle yüzünü seyretti. Kilosuna rağmen hantal bir adam değildi. Dinç ve özgüvenli haline yüreği hopladı. Ne oluyordu kendine onu düşündü. Biraz daha böyle bakarsa sürpriz yapayım derken adamı kaçıracaktı. Çıkışa doğru yürüyen adamın arkasından koşmaya başladı.

“Heyyy! Dev adam!” diye seslendi. Tekin bir an da arkasını döndüğünde mavi bir Jean ve beyaz kazakla, dupduru güzelliğinin yanı sıra, parlayan yüzüyle aşık olduğu kadına baktı. Amerika’da olduğu süre boyunca hiç aklından çıkaramamıştı. Belki ilk aşkı değildi ancak son olduğunu yüreği ona söylüyordu. Bir an önce ona kavuşmak için hızlı hızlı çıkışa giderken gelen sesle dünyası aydınlandı.

“Bebeğim!” dedi ve çantasını yere koyup kollarını açtı. Kendi gidemiyordu. Sevinçten bacakları titremeye başlamıştı. Sevgilisinin koşarak kucağına atlamasına kahkahayla karşılık verdi. Özlem tamamen kendini bırakmıştı. Bacaklarını adamın beline dolayarak kucağına tırmandı. Regli olmasının etkisi vardı sanırım çünkü çok duygusaldı. Hem ağlıyor, hem gülüyor hem de Tekin’in yüzünde öpülmedik yer bırakmıyordu.

“Ooo hatunum beni çok özlemiş,”

“Özledim tabi, benim adamım değil misin?”

Tekin, Özlem’in başını kaldırıp, gözlerini birleştirdi. Özlem ağzından çıkan ile afallasa da cevabını çok önemsediğini fark etti. Bu adam onundu değil mi? Genç adam gülümseyerek baktı önce ve daha çok kendine çekti. Onlara bakan, telefonlarıyla resimlerini çeken kimseyi umursamıyorlardı.

“Seninim hem de hep seninim”

Dudakları birleşti. Hasretle birbirlerini öperlerken ayrı geçirdikleri günlerin acısını çıkardılar. Sonrasında nerede olduklarını hatırlar gibi ayrıldılar ve Tekin’in otopark da ki arabasına gittiler. Özlem bilerek taksi ile gelmişti. Bu detaya bile dikkat etmesine memnun olan genç adam kocaman cipe biner binmez tekrar dudaklarına kapandı. Öptü, öptü, öptü doyamıyordu. Bir de içten verilen karşılıkla tadından yenmiyordu. Kadının dudaklarından şeftali tadını alması da ilginçti. Uzun bir öpücükten sonra alnından da öpüp, tek kelime etmeden arabayı çalıştırdı.

Özlem’in içi coşuyordu. Tek kelime etmeden seni çok özledim demeyi ve ona hissettirmeyi nasıl başarıyordu bu adam bilmiyordu. Ayaklarını yerden kesmişti. Nabız atışının normale dönmesi için cama yaklaştı ve dışarıyı seyretmeye başladı. O ara Tekin elini tutmuş, dudaklarına götürmüş bir daha da hiç bırakmamıştı.

Tekin aslında eve gitmek istiyordu. Ancak gazetecilerin peşlerinde olduğunu fark etti. Kadını doğruca eve götürdüğüne dair haberler istemediği için evine yakın bir restoranta gelmişti. Hem yemek yerler hem de biraz sohbet ederlerdi. Eve giderse, regl olması sadece içine girmesine engeldi. Onu yatak odasından çıkarmaz bütün vücudunu öpüp, koklardı. Yine yapacaktı. Fakat sadece onu bedeni için istediğini hissetmesinden çekiniyordu. Zaten sürekli telefonda kadınını da kendini de tahrik edip durmuştu. Normalde de bu konuda ağzı bozuktu ama Özlem’in kızarmasından öyle keyif almıştı ki, iki de bir bel altı konuşmuştu.

El ele masalarına geldiklerinde gözlerini kadınından alamadı. Benim demek bile iyi hissettiriyordu. Diğer mankenler gibi aç yaşamıyordu. Onunla birlikte keyifle yediği yemeklere bayıldı. Gözlerinin içi gülerek bakması her şeye değiyordu. Zaten her gün görüntülü konuştukları için neler yaptıklarını biliyordu. Özlem ailesiyle tanıştırmak istediğini söylediğinde çok memnun oldu. Anne babası dünya turuna çıktıkları için iki aydır Türkiye de yoktular. O yüzden bir ay sonrada kendi ailesiyle tanışır hemen düğün hazırlıklarına başlarız diye konuşmuşlardı.

Eve gelir gelmez Özlem’i duvarla kendi arasına sıkıştırıp, nefesi kesilene kadar öpmüştü. Kucağında yatak odasına geldiklerinde, kadınının itirazlarını bertaraf etti. Külotları çıkmadan birbirlerinin bedenlerinde hüküm sürdüler. Birleşmeden bir olmanın hazzını yaşarken, Özlem gittikçe Tekin’e alıştığının farkındaydı. Koynunda yatırdığı sevdiğini bir dakika bile bırakmadı. Uykusunun içinde bile öptü.

Ertesi gün ve sonra ki birkaç gün sadece akşamları görüştüler. Bir önceki gece ailesiyle yemek organize etmişti. Eniştesi Ekrem ile anlaşmalarına çok sevindi. Babası mesafeli durmaya çalışsa da damat adayını sevdiğinin farkındaydı. Yeğenlerinin zaten ağzı açık kalmıştı. Boyuna posuna bakıp, durmuşlardı. Annesi ve ablasının sürekli tekrar görüşelim cümleleri ile evden ayrılmışlardı. Bugün reglisi bitmişti ve edepsiz sevgilisinin ne zaman bitecek bu diye sızlanmalarından kurtulmuş olacaktı. Adam sürekli üstünde olmak istiyordu.

Her şey o kadar kusursuz gidiyordu ki korkmuyor değildi. Tanışalı yirmi gün olmadan Tekin’siz yaşayamaz duruma gelmişti. Kendinden korkuyordu. Bugüne dek kimseye aşık olmadığını anladı. Çünkü Tekin’e dek böylesine sevgi dolu olduğunu bilmiyordu. Adam onu öpmezse, dokunmazsa o saldırıyordu. En çok sevdiği ise kucağında oturmak ve üstünde yatmaktı. Burnunu boynuna gömüp, kokusunu çeke çeke uyuyordu. Saçlarında dudaklarını hissetmek uykuya kolay dalmasının sebebi olmuştu.

Süha’nın numarasını engellemişti. Pislik adamın mesajları gittikçe can sıkıcı hale gelmişti. Bir ara Tekin’e söylemeyi düşünse de, ilişkilerini bozmaktan korktu. Şimdi tanıştıkları otopark da sevdiği adamı bekliyordu. Bu gece ne yapacaktı? Yanına yeni, kırmızı bir gecelik almıştı. Daha şimdiden bir sürü kıyafeti Tekin’in evindeydi. Evlenince de aynı evde oturacaklardı. Ev çok kullanışlıydı ve Tekin evini çok seviyordu. Onu sevdiği yerden ayırmak istemedi. Evleneceklerini konuşuyorlardı. Ancak bir evlilik teklifi beklediğini kendine itiraf etmek istemiyordu.

“Özleemm!”

İsminin bağırılmasıyla olduğu yerde sıçradı. Süha’yı karşısında görmek kalp atışlarının hızlanmasına neden oldu. Birazdan Tekin aşağı inecekti ve ne tepki vereceğini kestiremiyordu. Bir sinir dalgasının bedenine yayıldığını hissediyordu.

“Süha beni mi takip ediyorsun?”

“Evet! Kanaldan çıktığından beri peşindeyim. Telefonlarıma çıkmıyorsun.”

“İlişkimizi bitiren sensin. Lütfen gider misin?”

“Ne o! Yeni sevgilin mi görür yoksa! Üç yıl ya üç yılın hiç mi hatırı yoktu. Bir hafta bile geçmeden başka adamın altına yattın!”

“Doğru konuş benimle! Sen bitirdin ne yapacaktım? Arkandan yas mı tutacaktım? Üç yıl senin için bu kadar önemliyse, neden annenin iki kelimesiyle olmayacak deyip, gittin? Neyse hayırlısı buymuş. Şimdi çok daha mutluyum.”

“Havaalanında adamı nasıl karşıladığının videolarını gördüm. Bana karşı öyle değildin.”

“Süha ne istiyorsun? Seninle yeni sevgilimi konuşmayacağım. Evet, sana ya da başkasına öyle değildim. Çünkü beni ailemden sonra ilk defa biri böylesine sahiplendi. Karşılıksız değer verdi. Benden uzak dur!”

“Seni seviyorum. Bırakmayacağım. Tekrar seni alacağım.”

Özlem kahkaha attı. Ancak öyle bir kahkahaydı ki otopark inledi. Tekin’in Süha ne istiyorsun cümlesinden beri onları dinlediğinden habersiz bağırmaya başladı. Soğuk Özlem ULUDERE gitmiş, gözlerinden ateş çıkan Özlem ULUDERE gelmişti.

“Bana bak gururla söylüyorum ki ben, Tekin YAHYAOĞLU’nun kadınıyım. Bunu aklına soksan iyi edersin. Yoksa!”

“Yoksa!”

“Ben sokmasını bilirim.”

“Dur hatunum sen yorulma. Ben seve seve aklına sokmasını bilirim.”

Loading...
0%