@herdem6060
|
17. Bölüm Mehmet beş günün sonunda Mine’yi buluşmaya ikna etmişti. Türkan’dan gala gecesine geleceğini öğrenmişti. İki günü vardı bu gece mutlaka ürkek kuşuna kendini kabul ettirmeliydi. Dışarda bir yemek yiyeceklerini düşünürken o eve gelmek istemişti. Bu isteğine ilk önce tepki verememişti. Sonrasında mutlu oldu. Belki kadında onu özlemiştir ve güzel bir gece geçirebilirlerdi. Mine iş çıkışı doğru eve geleceğini söylediği için mesaisini erkenden bitirdi. Güzel bir sofra hazırlamalarını istemişti. Duşunu aldı, koyu mavi Jean ve beyaz spor gömlek giydi. Saçlarını elleriyle düzeltirken bile gözlerinin nasıl parladığına baktı. İstemsiz hep yüzü gülüyordu. Sofraya bakmalıydı. Acaba alkollü içecek de hazırlatsa mıydı? Büyük salona girdiğinde masaya yöneldi. Her şey hazır gibiydi. Zil çalınca kapıyı kendi açmak istedi. Hızla yürürken heyecanına inanamıyordu. Kapıyı açtı. Karşısında kahverengi bol gömleği siyah bol pantolonu saçları topuz ve gözlükleriyle Mine’yi görmeyi beklemiyordu. Şaşırmasına rağmen gülümsemeyi bırakmadığı için kendini takdir etti. Demek beni kendinden soğutmayı deneyeceksin küçük hanım diye aklından geçirirken neşelendi. “Hoş geldin?” “Hoş..hoş buldum?” “Hadi gel çok güzel yemekler hazırlattım,” direkt elinden tutulmasıyla Mine artık nefes verdi. Mehmet’in onu böyle görüp sen kimsin demesini beklerken bir de elinden tutması mucize gibi bir şeydi. Tanınmamaktan, öyle görünce kesin istemeyeceğini düşünmekten gece uyumamıştı ve çok yorgun hissediyordu. Bu adamdaki enerji de neyin nesiydi. Salondaki koltuklardan birine oturtan, karşısına geçip gülümseyen sevdiğine baktı. “Yemekten önce bir şey içmek ister misin?” “Hayır! Mehmet!” “Efendim canım.” “Beni nasıl tanıdın. Bu halime yorum yapmayacak mısın?” Dayanamıyordu. Onun böyle içten canım deyişine içi gitse de bir an önce konuşmalılardı. Mehmet’in neşeli haline ortak olamayacak kadar içindekilerle boğuşuyordu. Sürekli bu adam hatırladığımdan da yakışıklı derken hayranlıkla baktığının farkında değildi. Mehmet dizlerinin üzerine çöküp, ürkek her an kalkacak gibi oturan kadının ellerini tuttu. Gözlüklerinin kendini korumak için kamuflaj olduğunu bildiğinden yüzünü kaplayan gözlüklere uzandı ve çıkardı. Simsiyah korkulu gözlere bakarken iç çekti. “Sen öyle bendesin ki birkaç kıyafet gözlükten dolayı mı seni tanımayacaktım.” “Şey!” “Utanma sevgilim.” “Sevgilin değilim.” Bu sefer sımsıkı tuttuğu büyük çantasına açtı. Türkan bu yaptığının saçma olduğunu düşünse de bu adam onu en başından bu şekilde kabul etmeliydi. Mehmet’in hala ondan uzaklaşmaması nefes alışverişini düzensizleştirse de titreyen eliyle kağıdı çıkarıp, hiçbir şey demeden uzattı. Genç adam dudaklarını büzerek kendini biraz geri çekip kağıdı aldı. Göz gezdirdiğinde gülmemek için alt dudağını ısırdı. Yeniden kadına baktığında onun korkarak bakmasına dayanamadı. Ayağa kalkıp karşı koltuğa oturdu. “Bu nedir?” “Benim senin hayatına ayak uyduramayacağımın kanıtı…” “Hımm! Bakalım neler varmış Yüzme bilmiyorum. Kayak bilmiyorum. At binemiyorum. Ehliyetim yok, araba kullanmasını bilmiyorum. Modadan anlamıyorum. Giyinmeyi bilmiyorum. Sosyal medyadan anlamıyorum. Magazin bilmiyorum, ilgilenmiyorum. Dans etmesini bilmiyorum. Doğru dürüst hiçbir şehri görmedim. Hiç seyahat etmedim. Hiç uçağa bilmedim. Hiç tekne ve ya vapur tarzı bir araca binmedim. Toplum içinde konuşamam. …… Bunlardan dolayı mı sevgilim olamayacaksın.” “Bunları gördüğüne göre sen istemezsin beni…” “Yoo eskisinden daha çok istiyorum seni.” “Mehmet ben…” “Evet Mine sen…” “Benden sıkılırsın. Güncel film bile izlemiyorum, ben hep geçmişte kalmış şeylerden hoşlanıyorum. Yeşilçam ya da eski filmleri seyretmek, eski kitapları okumak, eski şarkıları dinlemek gibi gibi… Mesela en büyük tutkum orta çağ, günümüzdeki hiçbir şey dikkatimi çekmiyor. Sosyal medya hesabım bile yeni açıldı. Kaç kere hesabına girdin de bir ayda belki de on kere bir yarım saat ancak… Ben sana aşık olurum ama sen benden sıkılırsan ne yaparım. Böyle bir kadını ailene çevrene nasıl tanıştırırsın?” Ayağa kalkıp üstündeki gömleği çekiştirerek gösteren kadına sert bakmaya başladı. Onun titrediğinin farkındaydı. Korkuttuğunun da ama korkmasında fayda vardı. Sana aşık olurum diyordu, ulan ben sana aşık oldum bile dememek için kendini tutarken bile gözlerinin hala dudaklarında olmasına inanamıyordu. O kırmızı dudakları o çirkin kıyafetlerin içindeki bedeni en önemlisi kalbi bambaşka olan kadından vazgeçebilir miydi? “Bildiğim kadarıyla orta çağın büyücüleri meşhur belki de beni büyüledin.” “Dalga geçme!” “Dalga geçmiyorum. Peki sen benden sıkılırsan.” “Na..nasıl? “Şöyle çoğu zaman suratsız geçimsiz bir adamım. Benimde sosyal medyayla işim olmaz. Bende futbol hastasıyım Fenerbahçe ve Adanaspor için akan sular durur eski futbol maçlarını bile saatlerce seyredebilirim. Gezmekten çok hoşlanmam, yıllardır tatil yapmadım. Çok çalışırım işimin önüne kimse geçemez. Magazin bilmem boş iş olarak görürüm. Yalnızlık severim mesela bir bakmışsın saatlerce ortadan kaybolmuşum.” “Ama bunlardan dolayı ben senden sıkılmam ki…” “Ben neden senin bahanelerinden sıkılayım peki!” “Bahane değil, bilmediğim o kadar çok şey var ki, düşünsene tekneyle açılacaksın ama ben hiç binmedim ve korkuyorum. Yurt dışına gideceksin uçağa binmedim, neden korkuyorum. Böyle böyle bir sürü sorun açacağım başına…” “Belki her şeyi ilk benimle paylaşman hoşuma gidecek ne biliyorsun. Yaşayalım görelim.” Mine hala şüpheyle bakmaya devam etti. Üzerindeki kıyafetlere gözlüklerine hiç garipsemeden ya da neden böyle giyindin demeden normal karşılaması sevinmesi gereken bir şeyken neden şüphe duymasına neden oluyordu. ‘O kadar çok seninle alay edildi ki yine böyle bir durumla karşılaşmayı bekliyordun,’ iç sesi doğru diyordu. Daha tanıdığı gece bedenini verdiği adama sevgisini verirken neden güvenemiyordu. Her an kahkahalara boğulacak, kızım sen bir kendine bak bir bana bak diyecek onu küçümseyecek gibi düşünmesi hiç normal değildi. En önemlisi bunun için hazırlıklı olması çok acınasıydı. Mehmet ise ona şüpheyle bakan gözlere korkusuzca ben seni her halinle istiyorum dercesine bakıyordu. Konuşmadan ikna etmeye uğraşmadan sadece gözlerini bir saniye bile ayırmayarak bekliyordu. Listeyi düşündü. Listedeki maddeleri soğumayı bırak ona uygulanan zorbalığın nelere neden olduğunu gördükçe içi burulmuştu. Ancak bunlar sonradan öğrenilemeyecek şeyler değildi. Sadece gecikmeli yaşayacaktı. Her şeyi onunla deneyimlemesi için heyecanla bekliyor olacaktı. Yeter ki onu kabul etsin. ‘Elini ona uzatmanın tam zamanı,’ iç sesi kesinlikle haklıydı. Ayağa kalktı. Elini uzatarak; “Hadi kalk çok açım,” dedi. Mine’nin kalbi hızla atmaya başladı. O eli tutarsa sevgililiği kabul etmiş olacağının farkındaydı. Genç adama göre onlar zaten sevgiliydi bunu bir mesajında yazmıştı. Sen hala inat etsen de sevgilim benimsin demişti. Nedense ben senin sevgilin değilim demek istememişti. ‘Neyi bekliyorsun,’ iç sesinin bağırmasıyla titreyen elini kaldırıp, kocaman büyük ele koydu. Sımsıkı sarılan sıcacık elle içi de ısınıyordu. Hafif çekip ayağa kaldırdığında Mehmet’in ona sarılmasını beklemiyordu. O ara başındaki tokanın çekildiğini fark etti. Dökülen saçlarına başını gömüp kokusunu içine çekmesiyle içindeki bütün korkuları kenara bırakmaya karar verdi, adamına sarıldı. Kulağına dolan fısıltısıyla korku falan da kalmadı. İçi huzurla doldu. “Tekrar hoş geldin sevgilim.” “Hoş buldum, çok hoş buldum.” Mine’nin sandalyesini çekip masaya oturttururken kendisi yemek masasının arkasındaki diyafona yemek servisine başlayabilirsiniz dedi. Yeniden ciddi olan adama bakarken bile heyecanlanmasına inanamıyordu. İki kadın elindeki büyük çorba kasesine ve kapalı servis tabağıyla gelince Mine kendisinin bile şaşıracağı bir şey yaptı. “Lütfen masaya bırakır mısınız? Servisi ben yapacağım.” Hizmetçilerin ilk önce garip garip genç kıza bakmaları sonra patronlarına dönmeleri Mine’ye kendini kötü hissettirdi. Başını eğdi. Neden hemen öyle atılmıştı ki bak şimdiden utandırdım onu ağlamak üzereydi. Elinin tutulması ve dudaklarına götürülmesi üzerine gözleri dolu dolu genç adamla bakıştı. “Aysel, Mine Hanım benim sevgilim. Bundan sonra o ne derse emir kabul edilecek.” “Estağfurullah öyle olur mu?” “Olur sevgilim olur?” Masaya koyulan yemeklerden sonra hızla çıkan hizmetçileri fark etmediler bile çünkü, Mine kendisine gösterilen ilgiye gözlerde ki beğeniye hala inanamıyor gibiydi. Gerçekten bu muhteşem adamı etkiyorum. Bana hayran hayran bakıyor diye aklından geçirirken dudakları yavaş yavaş kıvrıldı. Sonrasında elini kaldırıp yanağına koydu. Gülümsemesi yüzüne yayılırken adamı öpmek istedi. ‘Seni durduran ne?’ iç sesinin gazıyla alt dudağını dişledi. Mehmet’in gözlerinin dudaklarına kaydığını gördüğünde nabzı değişik atmaya başladı. Gerçekten beni beğeniyor diye tekrar edince birden ayağa kalktı ve aynı hızla dudaklarını birleştirdi. Beş gündür her daim bunu isteyen genç adam inleyerek karşılık verdi. Belinden çekip kucağına oturttu. Dilleri devreye girdiğinde inlemeleri birbirine karıştı. Sanki aceleleri varmışçasına öpüşmeleri telaşlıydı. Nefes almak için ayrılan Mine alınlarını birleştirdi. “Bu ne içindi bebeğim.” “İçimden geldi. Gelmesin mi?” “Hep gelsin hem de hep…” Tekrar dudaklarını birleştirecek adamın dudaklarına ellerini koydu Mine gözlerinin içi gülüyordu. Bu seferde parmaklarını öpen sevgilisiyle tüyleri diken diken oldu. Hemen ellerini çekip kucağından kalktı. “Hadi seni doyuralım.” “Öpücüklerinle doyuyordum.” Mine’nin çorbayı koyarken kızarmasını ve başını eğmesini huşu ile seyretti. Hala bu anların gerçek olup olmadığını sorguluyordu. Şanslıyım ya gerçekten şanslı adamım aklından geçirdikleri mutluluğunu katladı. ‘Patronu olduğunu öğrenince senden kaçınca da şanslı olduğunu düşünürsün inşallah,’ iç sesinin moral bozmasına kanmayacaktı. Onu da o zaman düşünecekti. Sessizce yedikleri çorbalarından sonra genç kadın sanki her zaman böyle davranıyor gibi Mehmet’in servis tabağını eline aldı. Ortada bulunan ara sıcaklardan servis etmeye başladı. Ana yemeği de aynı anda koydu. Çünkü onların evinde yemekler böyle yenirdi. Mehmet’in keyfine diyecek yoktu. Sevgilisinin ona hizmet etmesi bu konuda çok doğal davranması hoşuna gitti. Utanmayacağını bilse espri yapmak geldi içinden ki kendisi çokta espritüel bir adam sayılmazdı. Sohbetler genelde okulları aileleri hakkında oldu. Çocukluğu hakkında sorduğu sorularda genç kadının gözlerinin hüzünlenmesine burulsa da onunla biraz olsun konuşsun istiyordu. Acele etmemeli yavaş yavaş kendini açmasını sağlamalıydı. Yemekten sonra koltuklara geçtiklerinde genç adam ayrı kalmaya dayanamıyor gibi Mine’yi koltuğunun altına almıştı. “Mehmet!” “Canımm!” “Giyim tarzıma yorum yapmadın.” “Yorum yapmam mı gerekiyordu? Beni kıyafetin içindeki ilgilendiriyor.” “Çok çirkinler ama…” “Sen çirkin buluyorsan daha güzellerini alalım o zaman…” “Çirkin buluyorsan neden giyiyorsun demen gerekmez miydi?” “Ben gereklilik nedir bilmem, ne düşünüyorsam onu söylerim. Neye göre kime göre bu gereklilik herkes aynı mı düşünmeli, aynı mı hareket etmeli? “ “Kızma sadece hiç tepki vermedin merak ettim.” Mehmet kızma lafından sonra göğsünde yatırdığı kadının başını kaldırdı. Ona kendiyle ilgili bir şey soracağı zaman başını eğdiğini ya da göz temasını kestiğini anlamıştı. Şimdide resmen başını göğsüne yapıştırmıştı. Ürkek bakışlarına dikkatle bakarken çok hassas olduğunu ve dikkatli davranmasını kendine tembihleyerek saçlarını okşadı. “Lütfen içinde yaşadıkların için güzel beynini de kalbini de yorma... Sana kızmadım, kızamam da ama… Yeni tanışan ve sadece senden hoşlanan bir adam olarak kabul et beni. Ben dahil kimsenin düşüncelerini önemseme, sen nasıl rahat ve mutluysan o halini severim.” “Te...teşekkür ederim.” “Hiç giyinmemiş halin daha çok hoşuma gidiyor ama neyse,” ortamı yumuşatmak duygusallaşan kadını o yoğunluktan kurtarmak için yaptığı esprinin Mine’yi nasıl kızarttığını görünce kahkaha atıp tekrar sarıldı. Biraz daha üstüne gitmekte sakınca görmedi. “Eee ne zaman bir daha göreceğim bu enfes vücudu…” “Yeniden mi sevişmek istiyorsun?” “Benim isteğimin önemi yok, sen istersen olacak.” Bu adam gerçek mi? Bu adam çocukluğumdan beri çektiklerimin mükafatı mı? Allah’ım niye gözlerim doluyor. İstemez miyim? Bir buçuk aydır o geceyi seviştiğimiz anları düşünmediğim günüm yok diye aklından geçirirken neden kendisi öpmezse Mehmet’in öpmediğini anladı. Genç adam ona güvensin kendini rahat hissetsin istiyordu. Böylesine bir anlayış beklemiyordu. Hani erkekler için seks çok önemliydi ve kadınları zorlayabilirlerdi. ‘Sen şanslı kadınsın o gece de hep senin zevk alman için uğraşmıştı. Şimdi de senin istemeni bekleyecek kadar centilmen,’ iç sesi ne kadar haklıydı. O gece de centilmence tavırları sayesinde kendini bırakabilmiş ve onunla doyasıya sevişmişti. Genç adamın sözleriyle gülümsedi. İçindeki tüm korkular buhar olup uçtu. “Bu seni özlemediğim anlamına gelmez ama...” “Bende seni özledim.” “Peki yemekten önce ki şu yakıcı öpücükten istesem sorun olmaz o zaman…” Mine gülümsemeye başladı. Hafif doğrulup kucağına yerleşti. Bu adama karşı rahatlığı kendini şaşırtsa da onun yanında özgür bir kadın oluyordu. Böyle biri olabileceğini ona söyleseler kendi bile inanamazken bunu yaşıyor olması şanstı. Bu şahane adam onun şansıydı. Bacaklarını açıp daha çok yerleştiğinde biraz daha koltuğa yayılıp ona yer açan sevgilisine bakmayı kesmedi. Böylesine heybetli dikkat çeken yakışıklının kalbini küt küt attıran gerçekten kendisi miydi? ‘Kesinlikle sensin…’ Gülümsemesi yüzüne yayıldığında beyaz dişlerinin ortaya çıktığından, güzel yüzünün parladığından ve Mehmet’i heyecandan öldürebilecek güçte olduğundan bihaberdi. İki elini kaldırıp genç adamın yanaklarını tuttu. Kirli sakallarını okşadı. Baktığı gözlerin nasıl karardığını, tek dokunuşuyla bile onu etkilendiğini gördükçe parmak uçlarıyla dudaklarında gezindi. Mehmet’in derin nefesiyle usul usul eğildi. “Sevgilim!” Mehmet, kadından duyduğu ilk sevgi sözcüğüyle kendini tutamadı ve dudaklarını birleştirdi. Mine onu kabullenmişti. Mine ona sevgilim demişti. Genç adam kendini öyle mutlu hissediyordu ki bu mutluluğu öpücükleriyle sevdiğine de vermek için elinden geleni yapıyordu. Uzun uzun öpüşmenin ardından gitmem gerek diyen kadını bırakmak zor olmuştu.
|
0% |