Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2. Bölüm

@herdem6060

Beni buradan ve Instagram'dan takip etmeyi unutmayın ❤

Instagram; herdem6060

İyi Okumalar

2. Bölüm

"Otuz yaşıma gelmeden biriyle sevişeceğim."

Türkan tam çayını yudumlarken duyduğu cümle ile püskürtmemek için hızlıca yutunca midesine kadar yandığını hissetti. Elini midesine doğru bastırdı, ters ters bakarak resmen bağırdı.

"Yanlış duydum sanırım, ne dedin sen?"

"Sessiz ol ne bağırıyorsun Türkan?"

"Pardon pardon, şimdi ne saçmaladığını açıkla."

Mine çayından sakince bir yudum aldı. Böyle pat diye söyleyince ister istemez Türkan'dan tepki almıştı. Tamamen yaşadığı duygusallığını anlatınca hak vereceğini biliyordu. Başını kaldırıp yıldızları seyrediyormuş gibi konuşmaya başladı. Zira gözlerine bakarak konuşamayacaktı.

"İki yıl önce iş yerinde benimle ilgili kız kurusu dediklerini duydum. Hatta lakabım varmış. Benden bahsederken hiç ismimi kullanma gereği bile duymuyorlarmış, şişe göz demeleri yetiyormuş."

"Kimmiş onlar hemen bana isimlerini ver."

"Sinirlenme haklılar, yirmi dokuz yaşındayım ama elli yaşında gibi gözüküyorum. Hem haklılar şişe gözlüklerim de var."

"Lise sondan beri gözlerinin iyileştiğini hepimiz biliyoruz. Onların sadece dinlendirici özelliği var. İstersen onlarsız yaşayabilirsin biliyorsun."

"Beş yaşından beri benimle sanki gözlüğüm olmazsa çıplak gibi hissediyorum.

"Tamam anlıyorum bu konuyu yengem dahil yüzlerce kez konuştuk. Yardım alabiliriz, hem sevişmek istiyorum ile bunun ne alakası var?"

"Ben artık kabullendim. Kimse ile evlenemeyeceğim," derken yüzünü çevirip elini kaldırdı. Türkan'ın itiraz etmeye çalışan dudaklarının üzerine koydu. Konuşmasını onun saçmaladığına dair sözler söylemesini istemiyordu.

"Lütfen ben bitirene dek bekle... Biz birlikte büyüdük. Yeri geldi sokak sinemalarında aşkı seyrettik, yeri geldi kitaplarda okuduk. En çok da anne babalarımız önümüzde birbirlerini bu denli severken aşktan kaçmak çok saçma ama hep bekledim. Belki biri beni fark eder ve sever dedim. Olmuyor, kimse beni fark etmiyor. Kitaplardaki o büyüyü yaşamadan ölmek istemiyorum. Evlenemeyeceğim bunu kabullendim. En azından şansım varsa güzel bir ilk yaşarım."

"Lütfen inat etme şu üzerindeki seni nenem gibi gösteren kıyafetlerden kurtul, gözlükleri at, güzelim saçlarını aç bak gör peşinde kimler pervane olacak."

"Seksen beş kiloyum farkında mısın? Göğüsler önden götüm arkadan gidiyor. Of senin yüzünden ağzımı bozdum yine..."

"Aman götüm sende, hanımefendiliğinden bir şey kaybetmedin merak etme."

"Hem konu sence sadece bunlar mı? Allah aşkına kimse sevgilisiyle tarih, kitap, ekonomi ve ya siyaset konuşmak istemiyor. Sosyal medyadan bir video onlar için daha eğlenceli benim daha bir tane sosyal medya hesabım yok. Seninle girdiğim ortamlarda ne sorsalar bilemedim, hatırlasana..."

"Çünkü onlar sadece magazin konuşuyor."

"Hem ben kendimin dışına çıkmak istiyorum."

"Nasıl?"

"Öyle işte, bir gece içinde olsa utangaç sessiz kitap kurdu kız kurusu Mine'den sıyrılıp cesur konuşkan istediği gibi gülen ve seksi bir kadın olacağım."

"Peki bunu neden sadece bir gece için istiyorsun, bundan sonraki hayatında öyle olabilirsin."

"Bende eğreti durur o durumumu devam ettiremem ki, sende biliyorsun devam etmek istesem bile bir haftaya kalmaz ortaçağ döneminde yaşanmış bir hikayeden söz edebilirim ve karşımdaki adamla ne anlatıyor bu antika kadın diye bakışırken bulabilirim kendimi."

"Bilmediğin biriyle sevişmek çok heyecan verici gibi geliyor ama sonra çok pişman olabilirsin," derken sesi titredi Türkan'ın bir yıl önce yaşadığı gece gözlerinin önüne geldi. Kimselere söyleyememişti. Pişman mıydı? Hala karar veremiyordu ama hiç tanımadığı biriyle olmak da o güne dek yaşadığı en çılgınca hadiseydi. Sabaha karşı nasıl yanından kaçtığını bilememişti.

"Çok emin konuştun."

"Mine!"

"Söyle gözleri güzelim."

"Geçen yıl Ahmet Bey ile oğlunun katılması gereken bir fuara gitmek zorunda kalmıştık hatırlıyor musun?"

"İspanya'ya..."

"Üç gün boyunca otelde bir İspanyolla sürekli gözlerimiz kesişiyordu. Oraya kadar gitmişken Ahmet Bey iş yaptığımız şirketleri de dolaşmak istediğinden bir hafta boyunca neredeyse yatmadan yatmaya otele geldim. Bu yüzden bir daha görmedim. Gala gecesi olduğu gün o da oradaydı. Sürekli bana bakıyordu. Birkaç kadeh de içmiştim. Bende bakışlarına karşılık vermeye başladım. Aradan ne kadar süre geçti bilmiyorum. Yanıma geldi ama konuşmadı. O konuşmayınca İspanyolca neden bakıyorsun dedim. O da artık yanımdaki ihtiyardan kurtulma vaktimin geldiğini söyledi. Birlikte değiliz diye açıklama yaparken buldum kendimi, benimle gel öyleyse kapıda bekliyorum dedi. Bütün bedenim titriyordu. Mine görmen lazımdı. İnanılmaz bir enerjisi vardı. Tam bir İspanyol'du. Uzun kalıplı bir vücut kumral saçlar ve yeşile çalan ela gözler birde içine işleye işleye bakıyordu ki hayır diyemedim. Sadece konuşma aksanında hoş bir farklılık vardı. Ahmet Bey'e otele gittiğimi sabahki dönüşümüz için valizimi toplamam gerektiğini söyledim. Dışarı çıktığımda son model bir arabanın önünde bekliyordu. Elini uzattı, tuttum bütün bedenimi bir ürperdi kapladı. Biliyorsun ben birçok kişiyle öpüştüm ama kimseyle birlikte olmamıştım. Artık merak mı dersin, başka bir ülke yabancı bir erkek mi dersin ne düşündüm ne hissettim de tanımadığım biriyle otele gittim hala düşünüyorum. Kaldığımız otele geldiğimde bir alt katımda ki odaya girdik. Yol boyunca bana adımı falan sordu. Sanki tanınacakmışım gibi hissettim, o yüzden soru yok dedim. Sonra da hiç konuşmadık zaten odaya girer girmez öpüşmeye başladık. Tahmin ettiğin üzere birlikte olduk. Mine ağzını kapat."

"Şaşırdım."

"Farkındayım daha fazla utandırma beni çok güzeldi, çok nazikti. Sabaha karşı gizlice odama çıktım. Hemen valizimi topladım. Bir duş alıp, hazırlandım. Ahmet Bey ile döndüm. İnan yaptığım çılgınlığı aylarca düşündüm. Ne akla hizmet tanımadığım biriyle oldum. Ya adam beni öldürse, ya hasta olsa gibi deli deli fikirlerle boğuştum işte..."

"Anlıyorum ama kararımdan vazgeçmeyeceğim."

"Vazgeç diye anlatmadım."

"Tamda onun için anlattın Türkan, bir yıldır neden anlatmadın da şimdi anlatıyorsun. Bak benim gibi rahat birini bile öyle bir gece etkiledi. Seni daha çok etkiler diyorsun."

Türkan bir süre kuzeninin yüzüne baktı. Gözlükleri izin verse gözlerinin içine içine bakardı. Doğru söylüyordu. İspanya'dan döndükten sonra kaç defa anlatmak içini boşaltmak istemiş ama bir türlü cesaret edememişti.

"Haklısın. Anladım vazgeçmeyeceksin ama bana söz vermeni istiyorum. Sırf TEK GECE diye hoşlanmadığın biriyle bunu yaşamak için gitmeyeceksin."

"Söz!"

"Şimdi planlarını anlat bana..."

"Dediğim gibi bu Mine'nin tam tersi olacağım. İlk önce topuklu ayakkabı giymeyi öğrenmeliyim. Evde alıştırmalar yapacağım. Dimdik yürüyen kendine güvenen kadın imajı sergilemeliyim."

"O iş bende akşamları çalıştırırım seni, bir haftaya kalmadan yürürsün."

"Sonra bakıma gitmeliyim. Kaşlarımı bıyıklarımı aldırıp, tırnak bakımı cilt bakımı falan yaptırmalıyım. Saçlarım belime kadar geliyor modern bir şekilde kestirmeliyim. En önemlisi dikkat çekici kıyafet bulmalıyım. Kesinlikle kırmızı olmalı. Araştırdım erkekler en çok kırmızıdan etkileniyormuş.

"Kıyafeti beraber alırız."

"Annem dahil kimsenin anlamaması lazım Türkan, çünkü ben ne olursa olsun o tek geceden sonra yine kız kurusu Mine olacağım."

"Kız kurusu deyip durma kendine."

Mine ondan sonra yorum yapmadı. Türkan'ın onu vazgeçirmek için uğraşacağını biliyordu. Kalkıp megafonu kapattı. Çaylarını tazeledi. Odasına gidip kağıt kalem aldı. Kuzenine merak ettiği her şeyi sorup not alacaktı. İlk önce makyaj malzemelerin isimlerini ve ne işe yaradığını sordu. Bugüne dek hiç makyaj yapmamıştı. Gözlerinin hassasiyetinden cesaret edememişti. Dans etmeyi öğrenmeliydi. İlk hangisinden başlayacağını bilmiyordu ama sıraladıklarını görünce çok işinin olduğunu anladı.

1. Topuklu ayakkabı ile yürümeyi öğren

2. İç çamaşırları çeşitlerini öğren

3. Makyaj malzemelerinin isimlerini ve yapmayı öğren

4. Kozmetik sektörünü takip et, neler kullanılıyor öğren

5. Bedenine göre kıyafet seçimleri

6. Hangi renk hangi renge uygun ayakkabı çanta seçimleri nasıl yapılacak öğren

7. Güzellik merkezine git

8. Birkaç çeşit alkol dene hangisini içebilirsen onunla devam et

9. Dans et

10. Sosyal medya hesabı açıp, nasıl kullanması gerektiğini öğren

11. Güncel magazin konularını takip et

12. .............

Liste uzayıp giderken bunları bir ay içinde nasıl gerçekleştireceğini bilmiyordu. O hep çalışkan bir öğrenci olmuştu. Şimdi adının hakkını vermeli Mine MUTLU gibi; seksi giyinmeli, seksi konuşmalı, seksi bakmayı öğrenmeliydi.

 

Mehmet babasının ısrarlarına daha fazla dayanamayarak yurda dönmüştü. Almanya yerleşik ihracat yaptıkları 39 ülkede yeni iş bağlantıları ile son beş yılını dolu dolu geçirmişti. Tam dedesinin kurduğu babasının büyüttüğü holdingin başına geçecekken eşinden boşanmıştı ve bu hayal kırıklığıyla ülkeye sığamamıştı. Babasından biraz kendi için zaman isteyip, yurtdışındaki işleri takip etmek üzere Almanya'ya yerleşmişti. Bu denli uzun kalmayı planlamasa da orada kendini tamamen işlere vermesiyle yeni ihaleleri iş ortakları derken beş yılı devirmişti. Babasının altı ay önce yeter emekliliğe ayrılıp, biraz sakin yaşamak istiyorum isyanıyla yurda dönmeye karar verdiğinden bu yana devir işlemleri ancak bitmişti.

Şimdi Adana'da ilk fabrikalarının içinde geçmişi düşündü. Otuz altı yaşında bir adam olarak dedesiyle yaşadıkları gözlerinin önüne geldi. Dedesi Mehmet ÖZYAŞAR küçük bir anahtar yapıcılığı ile bu işe başlamış. Sonrasında bu çeşitliliği arttırarak kapı kilitlerinde patendler alarak otuz değişik anahtar ve kilit tekniği ile bu fabrikayı kurmuş. Babası Ahmet bu fabrikayla birlikte büyümüştü. Mehmet dede kendi okumadığı için eğitime çok önem veriyor, en büyük kaybının lisan olduğunu öne sürerek bütün çocuklarını ona göre yetiştirmiş. Ahmet tek erkek çocuğu olduğu için işi yerinde öğrensin diye bütün tatillerini oğlunu fabrikada işçi gibi çalıştırarak geçirmişti. Mehmet dede 79 yaşında ölene kadar her gün istisnasız bu fabrikasına gelmişti. Son yıllarda çalışmasa da yıllarca birlikte çalıştıkları usta başlarıyla çay kahve içmek işçilerle bir öğle yemeği yemek onu hep mutlu etmişti. Bir gün bile tatil yapmamış, tüm hayatı bu fabrika olan dedesini koridorlarda görecekmiş gibi hissetmesi gözlerini doldurdu.

Kendisi ve kardeşi Miraç'ta babaları gibi büyümüş sayılırdı. Dedeleri ölene dek ikisini de okulları olmadığı sürece fabrikada görmek isterdi. Miraç bazen bu duruma isyan etmek istese de ağabeyinin saygısızlık yapamazsın uyarısıyla hep uyum sağlamıştı. Ahmet Bey işleri büyütmüştü. Kilit sistemlerinde 3000 yakın ürün yelpazesi ile artık Türkiye'nin dışına çıkmak gerektiğini düşünerek ihracata başlamıştı. Bunlar içinde şirket merkezi hep Adana olmuştu.

Oğlu Mehmet'in yetişmesiyle holding binası İstanbul'a taşınmıştı. İşleri tam oğullarına devir edip, emekliliğe ayrılacağım dediği vakit Mehmet'in aniden boşanıp yurtdışına yerleşmesi Miraç'ın biraz daha pişmesi gerektiğini düşünmesi üzerine işe devam etmişti. Oğullarıyla gurur duyuyordu. Tek derdi ikisinin de evlilik fikrinden bile uzak durmalarıydı.

Mehmet, üniversiten beri sevdiği Adanalı Beril ile yirmi sekiz yaşında evlenmişti. Dedesinin akrabası olan genç kız uzun boylu sarışın ve yeşil gözleriyle ilk gördüğünde onu büyülemişti. Beril'in okulu biter bitmez evlenmişlerdi. Karısı küçük olduğunu ve hazır olmadığını söylediğinden çocuk konusunda biraz beklemeye karar vermişlerdi. Üç yıllık evliliklerinde Mehmet için bir şeyler eksikti. Bunun ne olduğunu bir türlü bulamamıştı. Annesinin sürekli torun istemesi de onu bunaltıyordu. Artık hissettiği bu eksikliğin çocuk olduğuna karar vererek eşiyle konuşmaya karar verdi. O gün evine her zamankinden erken gitti. Şoförü hastaneye gitmek için izin isteyince, bugün daha evden çıkmam arabayı al işini hallet diyerek eve girdi. Eve geldiğinde Beril yoktu. Odasına çıkıp, duş almaya karar verdi. Duş alıp, eşofmanlarını giydikten sonra aşağıya inerken kayınvalidesinin sesini duydu.

"Suzan Hanım geçen gün ne zaman torunumuz olacak dünürüm dedi. Çocuklar bilir biz karışmayalım dedim ama neyi bekliyorsun kızım."

"Bilmiyorum anne hazır hissetmiyorum."

"Kızım üç yıl geçti."

"Of anne üstüme gelme, senin yüzünden katlanıyorum bu adama bir de ondan çocuk yapmak ah kabus gibi..."

Mehmet duyduklarıyla merdivende kalakaldı. Onun iyi huylu her dediğine onay veren sevecen karısı mıydı, bu şekilde konuşan kesinlikle o olamazdı. Kaşlarını çattı, elleri titreyerek olduğu basamağa oturdu. Mutfaktan çok net gelen konuşmaları dinlemeye başladı. Hala yanlış duyduğunu düşünüyordu.

"Kızım niye öyle diyorsun, senin yerinde olmak için can atan binlerce kadın var. Hem Mehmet oğlum dünya iyisi..."

"Evet ya dünya iyisi aklı fikri iş, hayatı boyunca tatil yapmamış sosyal yaşamı bilmeyen dedesi Mehmet'in genç versiyonu sadece."

"İşsiz güçsüz serseri olsa daha mı iyiydi?"

"Of anne o beni beğendiğinde on yedi yaşımdaydım. İlk zamanlar hoşuma gitmişti. Ancak hiç aşık olmadım. Ayrılmak istediğimde de sen karşı çıktın. Tek katlanır yanı zenginliği..."

"Sus kızım tövbe de ben seni böyle yetiştirmedim."

"İster kabul et ister etme parası olmasın dakikasında terk ederim."

Mehmet ondan sonra sessizce yerinden kalktı. Yatak odasına gitti. İçine oklar girmiş çekiyor çekiyor o okları bir türlü çıkaramıyordu. Öyle canı yanıyordu ki tekrar duşa girdi. Gözyaşları aşağı inerken su alsın götürsün istiyordu. Uzun süre banyoda kaldı. Belinde havluyla çıktığında odaya karısı girdi. Şöyle bir baktığında giyinme odasına yürüdü. Beril'in bir an rengi atsa da yıllardır yaptığı gibi hemen yüzüne gülümsemeyi kondurdu. Giyinmiş dönen kocasının beline sarıldı.

"Ne zaman geldin sevgilim?"

"Asıl sen ne zaman geldin?"

"Biraz önce," diyerek geçiştirdi Beril, rahatlamıştı. Mehmet sessizce uzaklaşıp karısının ikiyüzlülüğüne bakıyordu. Bir insan nasıl bu denli iyi oynardı. Yarım saat önce duyduklarını biri ona söylemiş olsaydı. Kesinlikle inanmazdı.

"Yorgunum uzanacağım."

Beril tamam gibi bir şeyler söyleyerek odadan çıkmıştı. Mehmet düşünemiyor, çıldıracak gibi hissediyordu. Gözlerini kapattı. Yıllardır bir yalanı yaşıyormuş olmak ve bunu fark edemediğine inanamıyordu. Paragöz karısına dedesinin ve babasının didinerek kurduğu bu imparatorluktan bir kuruş yedirmemeliydi. Sakin olmalıydı. Sakin olup, içindekileri belli etmemeliydi. Beril'in bu yüzünü herkese göstermeli ve o Mehmet'ten ayrılmalıydı. Gece yataktan hiç çıkmadı. Karısının tarafına bir kez bile dönmedi. Hasta mısın neyin var gibi sözleri uyuyormuş gibi yaparak cevap vermedi. Yüzüne bakarsa hazmedemediği ne varsa söyleyebilirdi.

Sabah kalkar kalmaz, Miraç'ı yanına çağırdı. Beril'in gerçek yüzünü anlattı. Zaten annesi ve kardeşi hiçbir zaman onu sevmemişti. Biliyordum o kadında bir haltlar olduğunu diyen Miraç'a utanarak baktı. Peki kendisi nasıl bun denli kör olmuştu. Kafasındaki planları anlattı. Hemen annesini arayıp akşama yemek organize etti. Beril'in ailesini arayıp davet etmesini istedi. Miraç ile planladıkları durum gerçekleşmezse diye avukatlarından akıl almayı ihmal etmedi. Akşam kardeşiyle birlikte ailesinin evine gittiğinde herkes gelmişti.

Genç kadının samimi olmadığı belli olan gülen yüzüne baktıkça sinirleniyor, midesi bulanıyordu. Nasıl bu zamana dek fark edemediğini bir kere daha düşündü. Yemekten sonra çaylarını içen aile üyelerine tek tek baktı. O zamanlar dedesi yaşıyordu. Miraç'la göz göze geldikten sonra evrak çantasından bir dosya çıkardı. Sadece dedesine açıklama yapıyor gibi vücudunu çevirdi.

"Dede biliyorsunuz kablo işine girmek istiyorum. Ancak riskleri söz konusu olduğundan fabrikayı ve diğer şirketleri riske atamam. Bu yüzden bir karar aldım. Miraç da mantıklı buldu."

"Oğlum evde iş konuşmazdık, misafirlerimiz var."

"Biliyorum dede ama bu kararım tüm ailemizi ilgilendiriyor."

"Neymiş kararınız..."

"Kablo işine girecek sermayeyi ayırarak holdingdeki bütün haklarımdan ki, bunlara gayrimenkullerde dahil vazgeçip, hepsini Miraç'ın üstüne geçirdim."

"Ne?"

Beril'in ayağa kalkarak ne diye bağırmasına tüm aile üyeleri şaşkınlıkla baktı. Mehmet'te kaşlarını çattı. Karısının maskesi düşmeye başlamıştı. Sakince karısını yatıştırmaya çalışan koca olmalıydı ama o oyuncu değildi. Bu yüzden sertçe bir tık sesi yükselerek konuştu.

"Beril yerine oturur musun? Daha sözümü bitirmedim."

"Böyle bir karar alırken ilk önce benimle konuşmalıydın."

"Ne zamandan beri işlerimi sana danışıyorum."

"Kızım lütfen," diyen kayınvalidesine baktı. Mehmet uzatıp uzatmamakta kararsız kaldı. Çünkü ailesi bu muameleyi hak etmiyordu. Mehmet dede ve Ahmet Bey ne olduğunu anlamaya çalışırken sakin güler yüzlü gelinlerinin bu yüzüyle ilk defa karşılaşıyorlardı. Suzan Hanım ise keyifle çayını yudumladı. Yıllardır kocasına ve kayınpederine gelinlerinin ne denli ikiyüzlü olduğunu göstermeye çalışmıştı. Allah işte kendiliğinden ortaya çıktı diye aklından geçirdi.

"Anne karışma, kocam olacak bu adam bana hesap verecek."

"Torunum sana neyin hesabını verecek kızım."

"Dede siz karışmayın," diye bağırınca Mehmet ayağa kalktı. Bugüne dek babası dahil kimse dedesine sesini yükseltmemişti. Tüm gün sakin olacaksın diye ettiği tembihleri unutarak bağırdı.

"Dedemle düzgün konuş."

"Sen gerçekten bütün malını mülkünü kardeşine mi verdin. Yani beş parasız mısın?"

"Kendi imkanlarımla ne yapabilirim onu görmek istiyorum. Eğer istediğim gibi sonuçlanmazsa ailemin parasını koruyorum, bunun neyini anlamıyorsun. Bu arada banka kredisi için evi ve iki arabamı da ipotek ettirdim."

Beril duyduklarıyla durdu. Odanın içinde gözlerini gezdirdi. Kendisine şaşkınlıkla bakan aile üyelerini görmezden gelip direkt kayınvalidesine baktı. Suzan Hanımın keyifle gülümsediğini sanki her şey normalmiş gibi çay içtiğini gördüğünde sinirle o yöne doğru bir iki adım attı.

"Bu aklı Mehmet'e siz verdiniz değil mi," diyerek bağırdı. Miraç annesinin yanında oturduğu için Beril'in karşısına dikildi. O kadar sinirlendi ki, kadın olmasa yumruğu çakacaktı. Ellerini sımsıkı sıkarken abisinin en sonunda karısının gerçek yüzünü gördüğü için şükür etti.

"Berill!"

"Senden boşanıyorum."

"Kızım saçmalama ne yapıyorsun. Mehmet amca kusura bakmayın, sende Suzan Hanım sinirleri bozuk sanırım. Yoksa Beril'in ne denli iyi huylu olduğunu bilirsiniz."

"Bırak annee! Hepsi senin yüzünden parası yoksa Mehmet'i de, bu gelenekçi lanet aileyi de istemiyorum."

Mehmet kadının kolundan tuttuğu gibi dışarı çıkardı. Düşündüğünden de kolay olmuştu. Babasının çalışma odasına fırlattı. Hala bağıran kadının nasıl gırtlağını sıkmadığını şaşırıyordu.

"Boşanacaksın öylem mi?"

"Evet öyle senden nefret ediyorum."

"Tamam! Avukatım geliyor, anlaşmalı boşanma protokolü imzalayacağız," dedi. Hemen avukatı çağırdı. Zaten hazırlıklı olan avukat yirmi dakika sonra geldi. Beril'in sinirden öyle gözü dönmüştü ki, avukatın hangi ara bu protokolü hazırladığını bile sorgulamadı. Zaten hiçbir şeyi kalmadığı için mali bir şey isteyemeyeceğini düşündü. Boşanma protokolünü okumadı. Hemen imzaladı. Mehmet'e beddualar ederek evden ayrıldı. İki gün sonraki duruşmada on dakika içinde boşandılar.

Ailesi gerçeği öğrendiğinde dedesinin yüzüne bakamamıştı. Öyle utanmıştı ki bu durumdan yurda sığamamıştı. Kablo işine saldırmış, beş yıl içinde önüne geçilmez büyüklüğe ulaştırmıştı. Herkes onunla gurur duyarken o yıllardır bu görüntülerden kurtulamamıştı. Adana'ya geldikçe bu anılarla normalinden sık uğraşıyordu. Bir daha evlenmeyecek, bir daha hiçbir kadına güvenmeyecekti.

Loading...
0%