Yeni Üyelik
21.
Bölüm

21. Bölüm

@herdem6060

21. Bölüm

“Yapalım!”

Dudaklar birleşti. İlk önce usul usul birbirlerine doymak ister gibi başlayan öpücükleri sonraları hızlandı. Elleri de boş durmuyordu. Mine’nin arkasındaki fermuara uzanan adam yavaşça fermuarı indirdi. Büyük elini sırtına geçirdiğinde aşağı yukarı hareket ettirdi. Sonra omuzlarından aşağı elbiseyi çekti. Mine öpüşürken hangi ara üstünün çıplak kaldığını bilemese de utanacak durumu geçmişti. Hafif uzaklaştıklarında genç kadın fısıldadı.

“Her gece se..seninle biraz daha sevişmediğim, seni öpmediğim için pişmanlık duydum. Önce ben ha..hasretimi gidersem.”

“Beraber gidersek bende çok özledim.”

Mehmet’in kalınlaşmış sesine rağmen bunu istemiyordu. Ciddi anlamda genç kadın birleşmeden önce adamın her yerini öpmek, yalamak hatta dişlemek istiyordu. Kaç gece onu düşünerek kendine dokunmuştu. Kaç gece aptal Mine uyuyacağına biraz daha adamın tuzlu tadını alsaydın biraz daha öpseydin diye kendine kızmıştı.

“Lütfen kendini bana bırak.”

“Seninim güzelim. Ne istiyorsan yap.”

Mehmet bir adım uzaklaşmış kollarını yana doğru açmıştı. Mine ilk önce elbisesini çıkarıp sadece kırmızı bir tangayla kaldı. Topuklu ayakkabılarını da çıkardığından iki adımla geniş omuzlara kavuştu. İlk kravatını çıkardı. Sonra tek tek geniş kaslara dokuna dokuna düğmeleri çözdü. Gömleğini çıkardığında dudaklarını tam kalbinin üstüne bastırdı. Uzunca kokusunu içine çekti. Kaskatı kesilen bedende ellerini gezdirdi. Kemerine dokunduğunda bir an başını kaldırdı. Resmen kapkara olmuş çenesi kasılmış adamı görünce gülümsedi. Kemeri açtıktan sonra baksırıyla birlikte pantolonu aşağı çekti. Eğildiği için tüm heybetiyle dimdik duran penisi eline aldı. Aşağı yukarı sıvazladıktan sonra ayağa kalktı. Diğer eliyle erkeğinin elini tutup, yatağa yürüttü. Göğsünden iterek Mehmet’in yatağa düşmesini sağladı. Tangasının yanlarındaki iplerinden tutup, indirdi. Tam yana bırakacakken Mehmet’in üstüne attı. Bu hareketi bir yerlerde görmüş olmalıydı.

Mehmet ise aynı ilk geceki gibi ona kendini bıraktığı için pişmanlık duymakla mutlu olmak arasında gidip geliyordu. Yaşayacağı sonsuz zevki düşündükçe içi coşuyor erkekliği zonkluyordu. Bu denli özlememiş olmasa daha dayanıklı olacağını biliyordu. Tanganın üzerine atılması ise hiç tahmin etmeyeceği bir şeydi. Eline aldığı iç çamaşırı burnuna götürdü. Islaklığını hissetmesiyle sesli inledi. Üzerine tırmanan dolgun kadınının kalçalarını sımsıkı tuttu. Onları sertçe yoğurmak istiyordu.

“Hiişt sakin ol!”

“Bebeğim ne olur beni bekletme!”

Mine aşkla dudaklarını birleştirdi. Kısacık bir öpüşmeden sonra yanaklarından başlayıp, kulak memesine gitti. Mehmet’in hoşuna gittiğini belirten mırıltılarıyla rahatladı. Kulak memesini ağzına alıp üfleyerek emmeye başladı. İnlemeler eşliğinde dili boynuna kaydı. Boynunda yeteri kadar oyalandığını düşünmüş olacak ki göğüslerine doğru indi. Göğsünde ki siyah ince tüyleri çok sevmişti. Göğüs uçlarını ağzına aldığında, altındaki kocaman bedenin ah diyerek kendini kaldırmasıyla içi mutlulukla doldu.

Dilinin değdiği her yere, özümsemek ister gibi dudaklarını bastırıyordu. Kaç gece bir daha bunu yaşayamayacağını düşünüp kahrolmuştu. Çoğu zaman ağlayarak uymuştu. Fırsatını bulmuşken doyasıya öpecek, koklayacak emecek ve yalayacaktı. Diğer göğüs ucuna geçtiğinde erkeklerinde bundan hoşlandığını öğrenmek hoşuna gitti.

Mehmet kendini yastıkların üstüne bırakmıştı. Ellerini yana açıp çarşafları sıkmaya başladı. Tıpkı o geceki gibi kendini tutmak zorunda olduğundan gözlerini sımsıkı kapattı. Kadınının ihtirasını sonuna dek yaşamasını istiyordu. Beyni bedeni kalbi sadece Mine ve Mine’nin ona arzuyla yaptıklarını hissediyordu. İçine girmek için can atan, artık damarları zonklayan erkekliğini sakinleştirmeliydi. Sakinleşmeliydi ama kasıklarına inen dudaklarla dayanma noktasını çoktan geçmişti

Çarşafları sıkarken Mine’ye bedeninin de özlemini gidermesi için izin vermek istiyordu. Bu yüzden otuz altı yaşına dek kendini bu konuda tutmadığı kadar tuttu. Sonuna dek dayanacaktı. Alnında terlerin biriktiğinin farkındaydı. Boşalmamak için elinden geleni yaptı. Ancak testislerinin avuçlanmasıyla boğazından hayvani bir hırıltı koptu. Bu kadın sonu olacaktı. Kasıklarını yalarken, testislerini usul usul okşuyordu. Diğer eliyle taş gibi olmuş erkekliği sıvazlamaya başladığı an da Mehmet artık dayanamadı ve başını kaldırıp, erkekliğindeki eli tuttu. Mine neden durdurulduğunu anlamak için erkeğinin gözlerine baktığında arzudan kıpkırmızı olmuş bir yüzle karşılaştı. Gülümsedi.

“Onu ağzına al! Ama çok dayanacağımı sanmıyorum. Senden sonra hiç seks yapmadım.”

Adam sanki yatakta yatmıyor, nefes nefese koşudan gelmiş gibi konuşuyordu. Mine gülümsedi ve elinin içine sığmayan koca şeyi ağzına aldı. Mehmet’in kendini geriye atıp hırlamasıyla ne doğru hareket ettiğini anladı. Elinden geldiğince uzatmaya çalışıyordu. Tam kendini kaptırmışken Doğrulup, genç kadını koltuk altlarından tuttuğu gibi üstüne çekti.

“Hadi da..dayanamıyorum!”

Mine elleriyle kadınlığının girişine yerleştirdiği devasa aleti, heyecanla bekliyordu. Yine acıyıp acımayacağını merak ederek kısa bir süre bekledi. Ancak içine girdiğinde hissedeceklerini çok iyi hatırlıyordu. İkisi de tir tir titremeye başladı. Mehmet dudaklarını birleştirirken belini yukarı kaldırdığı gibi içine gömüldü. İniltisi kadının ağzının içinde patladı. Geri çekilmek rahatça inlemek istese de tatlı dudaklardan ayrılamadı. Şu an hem dilleri hem de bedenleri sarmaş dolaş olmuş durumdaydı. Öyle bir iç içe geçmişlerdi ki duyguları içlerine sığmıyordu.

Mine zaten özlediği bedende gezintideyken sırılsıklam olduğunu anlamıştı. Büyük aleti kadınlığına bastırırken acıyla zevk arası bir şey yaşamıştı. Bir buçuk aydır beklediği duygu buydu. Tamamen onun olduğunu hissetmek ve Mehmet’in tamamen onun olduğunun kanıtı. Belini kaldırıp tekrar sertçe oturunca ikisinin sesleri odayı doldurdu. Genç kadın başı mı dönüyor yoksa beyni mi uyuşuyordu anlamazken dizlerinden destek alıp kendini hızlı hızlı kaldırıp indirdi. Tekrar tekrar aynı hareketi yaparak özgürce içindeki doluluğun tadını çıkardı. Mehmet’in boğazından nefes nefese gelen sesiyle; harikasın ürkek kuşum gibi sürekli konuşarak teşviki de zevk yolunda destekçisiydi.

Mehmet’in memelerini yoğurmasıyla bir çığlık attı. Bedenindeki titreme şiddetini artırmıştı ama hızını kesmedi. Oturup kalkmalarına devam etti ve öyle bir doruğa ulaştı ki yaşam durdu. Onun rahatladığını anlayan adamda korunmadan sevişmenin hazzıyla kendini bıraktı. İliklerine kadar boşaldığını hissetti ve Mine’nin kendini bırakmasıyla dudaklarını alnında tuttu. Uzunca bir öpücük kondurdu. İçindekileri söylemekten çekinmedi.

“Ömrüm seninle geçsin güzelim.”

-----------------------

Türkan odasına çıktığında doğru duşa girdi. Havluyla çıktığında gece otelde kalmayı planlamadığından yatarken giyeceği uygun bir kıyafeti yoktu. Gün içinde üstünde olup gece kıyafetinin içinde uygun olmadığı için çıkardığı kırmızı iç çamaşırı takımını giydi. Saçlarını taradı. Her zaman yanında olan diş fırçasıyla dişlerini fırçaladıktan sonra yatağa girdi. Telefonunu eline aldığında gecenin 02.00 olduğunu gördü. Bayağı uzun kalmıştı tam o arada mesaj geldi. İlk önce yanlış okuduğunu sandı ama Baran’dandı. Günlerdir ilk mesajıydı.

Biliyorum istemiyorsun beni ama merak etmekten duramıyorum. Neden otelde kaldın? İstiyorsan evine bırakabilirim.

Türkan gülümsedi. Demek merak ediyordu. Kaç gündür yüzüme bakmıyordun ne diye merak ediyorsun yazsa olur muydu? ‘Daha neler o da seni düşünüyor abartma istersen,’ iç sesinin azarıyla ne yazacağını bilemedi. Mehmet Bey ve Mine’den haberi var aslında doğruyu yazabilirim derken bunun senle alakası ne derse annemlere birlikte olduğumuzu söyledik demek zorunda kalırım. O vakitte kahkahalarla bize güler otuz yaşında iki yetişkin kadın bu devirde ailelerine yalan mı söyleyerek dışarda kalıyor der. ‘Bu utanılacak bir şey değil,’ iç sesine göre evet öyleydi belki ama işinde gücünde kadınlar için komikti.

Teşekkür ederim ama yorgun olduğum için kendim istedim. Hem bak uyumak üzereyim.

Mesajını yazıp gönder tuşuna bastı. Çıplak olduğu anlaşılmasın diye yorganı bayağı yukarı çekerek bir fotoğraf çekip gönderdi. Bunu neden yaptı bilmiyordu ama konuşma devam etsin istedi. Mesaj hemen görülmesine rağmen karşılık gelmeyince alt dudağını sarkıttı. İnsan çok güzelsin falan yazar diye söylendi. İki dakika oldu, beş dakika oldu yine mesaj gelmedi. Sinirlenmeye başladı. Tam sinirle telefonunu tamamen kapatacakken kapısı çaldı. Bu saatte kim gelirdi ki… Üstü de müsait değildi. Yataktan kalkıp havluyu üzerine sardı.

“Kim o?”

“Benim kapıyı açar mısın?”

“Baran!”

“Evet!”

Türkan’ın eli ayağı boşaldı. Ne işi vardı burada hemen banyoya girip eline yüzüne baktı. Kabarmış saçlarını düzeltmeye çalıştı. Bunu yaparken üzerine sardığı havlu düştü. Başka bir havlu alıp tekrar sarmaya çalışırken bir türlü tutturamadı. Kapı tekrar vurulunca ne yapacağını bilemedi.

“Baran ne işi var burada…”

“Bilmiyorum, beni içeri almayacak mısın?”

“Şey üstüm müsait değil.”

“Ben seni çıplakta gördüm.”

Türkan kıpkırmızı oldu. Doğru diyordu onu anadan doğma görmüş tek kişiydi. Bunu nasılda rahat da söylemişti. ‘Eski sevgililerinin yanında senin kara kuru vücudunun neresini beğendi’ iç sesine sinir oldu. Beğenmese peşimden koşmazdı herhalde derken usulca kapıyı açtı. Oda da sadece banyonun ve yatağının başındaki ışık yanıyordu. Baran iki adımla içeri girince neden kapının arkasına saklandığını anlamadığından kaşları çatılı kadına baktı. Havluyla duran kadın kalbinin başka türlü atmasını sağlarken elini ensesine koyup kaşıdı.

“Pardon uygun olmadığımı söylemiştim.”

“Anladım.”

“Burada kalacağım belli değildi. Geceliğim falan olmadığından…”

Sözlerini tamamlayamadan Baran elini kaldırdı. Biraz daha konuşursa kendine engel olamayıp o güzel dudaklara saldıracaktı. Odanın içine hızla girdi. Lanet olsun evren kesinlikle ondan yana değildi. Şimdide koltuğun üstüne çıkarılmış siyah südyene gözü takıldı. Cama doğru yürüyüp arkasını Türkan’a dönmedi. Otelde kalacağını duyduğundan beri içi hiç rahat değildi. Kızları bırakıp otele nasıl döndüğünü bilememişti. ’Başka biri olduğunu ve onunla otelde kalacağını düşünmek seni çıldırttı,’ iç sesi kesinlikle haklıydı. Eğer bugün bu odaya giremeseydi, aklına gelenlerle kafayı yerdi.

“Özür dilerim! Seni üzdüğüm için çok özür dilerim.”

Baran arkası dönük dilediği özürden sonra ses çıkmayınca geri döndü. Kabarmış simsiyah saçlar bembeyaz bir ten ve kırmızı iç çamaşırlarının içinde melek gibi duran kadınla dumura uğradı. Yine sağ elini kaldırıp boynunu kaşıdı.

“Beni çıplakta görmüştün sorun olmaz değil mi?”

Türkan’ın alaycı tavrıyla ne diyeceğini ne yapacağını bilemediğinden sadece dolgun göğüslerini dümdüz göbeğini ve muhteşem bacaklarını seyre daldı. Bugüne dek hiçbir kadının karşısında ağzı dili kilitlenmemişti. Zaten odaya girdiğinden beri dudaklarına saldırmamak için zor duruyordu.

“Ne için özür dilemiştin.”

“Her şey için bütün yanlış anlaşılmalar için ama bil senleyken hayatımda kimse yoktu.”

“Hayret o dönemde nasıl boş kalmıştın.”

“Lütfen üstüne havluyu tekrar alır mısın?”

“Neden? Hiç iç çamaşırlı kadın görmedin mi?”

“Ne yapmaya çalışıyorsun Türkann!”

“Bir sürü çıplak kadın gördüğünde kesin.”

“Kendimi zor tutuyorum kadın görmüyor musun?”

Baran küçük odanın içinde bir iki adım ileri geri gitmeye başladı. Türkan’a bakamıyordu. Rabbim beni sınıyorsun anladım ama böyle mi sınıyorsun ya delirmek üzereyim diye aklından geçirirken genç kadının kıkırtısıyla durdu. O çıldırmak üzereydi ama genç kadın bayağı eğleniyordu. Üzerindeki ceketi çıkarıp südyeni görmeyecek şekilde koltuğun üstüne fırlattı. Çenesinde ki kasın oynadığını gören kadın gülümsedi.

“Komik olan ne?”

“Sen!”

“Beni zorlama!”

“Zorlarsam!”

“Lü..lütfen Affet beni!”

Sesi o kadar acılı o kadar kötü çıkmıştı ki Türkan’ın alaylı yüz ifadesi düştü. Dolgun dudaklarını dişleyerek acıyla bakan adama ne diyeceğini bilemedi. Topuklu ayakkabıları da yoktu ki ona uzansın. Anlık kararla aralarında duran yatağa çıktı. Onu hala özlemle ama elleri ceplerinde süzen kişi aşık olduğu adamdı. Kaç gündür uyumuyordu onun için kaç kere ağlamıştı. ‘Değer mi?’ İç sesi haklıydı. Ona karşı açık olmaya karar verdi. İçtenlikle yaşadıklarını söyledi.

“Çok üzüldüm!”

“Biliyorum.”

“Çok ağladım!”

“Onu da biliyorum.”

“Çok kıskandım!”

“Benim kadar olamaz.”

Baran her cümlede bir adım yaklaşmıştı. Türkan’ın yukardan bakan haline başka zaman olsa güler belinden tuttuğu gibi bacaklarını beline sarmasını sağlardı. Makyajsız yüzü kırmızı iç çamaşırlarıyla öyle seksiydi ki aklı karışıyordu. Kadının ağlamamak için titreyen dudaklarına gözünü dikti. Konuşamadı. Haklıydı diyebileceği her şeyi demişti. Türkan’ın omuzlarına iki küçük elini koymasıyla kasıldı. Duyduğu iki kelimenin gerçek olması içinde dua etti.

“Öp beni!”

Loading...
0%