@herdem6060
|
22. Bölüm ‘Öp beni!” Ayakta o şekilde ne kadar öptü bilinmez ama doyamıyordu. Kara gözlüsü kendini ayırdığında ikisinin de göğüsleri nefessizlikten inip kalkıyordu. Türkan’ın elleri adamın yüzüne gitti. Ezber yapmak ister gibi okşadı. Hala nefes nefesteydiler… Baran’ın gömleğinin düğmelerini açmaya başladı. Yukardan zor olunca yataktan aşağı indi. Genç adamın delici bakışları eşliğinde düğmelerini açtı. Sanki sevdiği adama hizmet etmek istiyordu. Güzel ela kahve gözlerle onu sessizce takip eden adamla kendini dünyanın en özel kadını gibi hissediyordu. ‘Onun tescilli güzellerle sevgili olduğunu unutma!’ iç sesine sinir olup kaşlarını çatı. “Niye çattın o güzel kaşlarını?” “Beni güzel buluyor musun? Çünkü bakışlarından ben öyle hissediyorum.” “Ne hissediyorsun.” O arada gömleği çıkarmış ve kaslı bedene dudaklarını bastırmıştı. Baran’ın ona zaman tanıdığının farkındaydı. Her dokunuşuna her öpücüğüne bedeni tepki veriyordu ama kendi özellikle uzak kalıyor gibiydi. Uzun öpücüğünden sonra adamın gözlerine baktı. “Sen bana baktığında dünyanın en güzel kadınıymışım gibi hissediyorum.” “Hımm!” “Tabi senin tescilli sevgililerinin yanında…” “Senin şu iki kara gözüne kimseyi değişmem. Geçmiş geçmişte kalsa bundan sonra ki ömrümü sana adayacağıma söz versem.” “Bu bir evlilik teklifi mi?” “Nasıl anlıyorsan o, bir de şu alaycılığını bıraksan.” “Romantik bir teklif almadan asla inanmam!” “Ahh illa diz çöktüreceksin!” Türkan kahkaha attı. Konuşurken kemerini çıkarmıştı. Böyle güzel bakılır mı be adam diye aklından geçirirken alt dudağını ısırdığının farkında değildi. Baran elini kaldırıp dudaklarına dokundu. Gözlerini ısırılan dudaktan çekemiyordu. Eğilip usulca öptü. Tekrar gözleri buluştu. “Çok özledim…” dedi ve bir daha bir daha öptü. Kadın ufak ufak kondurulan buselerle kendinden geçmek üzereydi. Bacakları titremeye başladı. Ama elleri boş durmadı pantolonu aşağı indirdi. Baran’da yardım ediyordu. Şimdi ikisi de iç çamaşırla kalmıştı. “Benim kadar olamaz,” sesi yine alaycıydı. Kıskançlık konusuna vurgu yaptığını anlayan adam gülümsedikten sonra sevdiğinin boynundan tuttuğu gibi ihtirasla öpmeye başladı. Günlerdir ilk gülümsemesi ilk rahat nefesiydi ve bu geceyi unutulmaz yapacaktı. Türkan güçlü adamının omuzlarından tutup kendini kaldırdı. Bacaklarını adamın beline sardı. Öyle şehvetle öpüşüyorlardı ki, kadın için Baran’ın geçmişinde hayatına giren tüm kadınlar önemini yitirmişti. Sadece ikisi yaşıyor ve birbirlerinin oluyorlardı. Dillerin birbiriyle kavuşmasından sonra Türkan kendini tutamadı ve dudaklarını ayırarak yürekten bir inilti kopardı. Ne olmuştu öyle, öpüşmek bile kendini kaybetmesini sağlamıştı. Belinden sımsıkı sarılmış kararan arzulu gözlere baktı. Ellerini kaşlarında alnında yanaklarında gezdirdi. Kısık bir sesle içinden geldiği gibi iltifat etti. “İnanılmaz derece yakışıklısın.” “Sen daha güzelsin hele şu kara gözlerin…” Türkan kafasını sağa sola salladı. Kesinlikle onun boyu posu yeterdi. Dolgun dudakları ve insanın içine işleyen gülümsemesi öyle dikkat çekiyordu ki bir kadın olarak kıskanmamak elde değildi. Kendini geri atıp südyenden taşan göğüslerini ortaya çıkardı. Dudaklarını teninde hissetmeye ihtiyacı vardı. Tekrar dudaklarını birleştirdi. Yakıcı bir öpücükten sonra adamın kulağına yaklaştı. “Hadi bir an önce tekrar senin olmak istiyorum,” gerisi yangın yeri misaliydi. Baran kulağına fısıldanan sözcüklerden sonra bütün bedeninin titrediğini hissetti. Zaten kucağında olan sevdiğinin boynuna öpücükler kondurarak Yatağa yatırdı. Geri çekildi. Tanrıça gibi karşısında duran kadından gözlerini ayıramadı. Yavaş yavaş üzerine doğru uzandığında güzel gözlüsünün nasıl heyecandan titrediğini hissetmek erkeklik gururunu ayaklandırıyordu. Hep kadınlar tarafından beğenilen istenilen bir adam olmuştu. Bunlara fazlasıyla da karşılık vermişti. Pek sadık bir adamda olmamıştı. Çünkü bütün ilişkilerine başlarken bunun geçici olduğunu gerek açık açık gerekse tavırlarıyla hep göstermişti. Sadık kalması gerektiğini hiç hissetmemişti. Sorumluluk aldığı tek kadını da iki gün yaşamadan kaybetmişti. Öyle acı vermişti ki bir daha Türkan’ı kaybetmesine sebep olacak hiçbir şeye izin vermezdi. Türkan’ın kara bakılarında küçük elleriyle dokunuşlarında ve içten öpücüklerinde hissettiği duyguyu hiçbir zaman hiç kimse de hissetmemişti. Aralarında böylesi bir tutku yakalamışlarken bir daha bırakamazdı. Eğilip güzel boynundan tekrar öpmeye başladı. Kokusunu içine çeke çeke öpücüklerini kondurdu. Kulak memesini ısırdı. Kadınının iniltisi kendinden geçirdi ve dudaklarına saldırdı. Aldığı karşılık içini coştururken elleri göğüslerini okşamaya başladı. Usta bir hareketle südyenin kopçasını çıkarıp Türkan’ın yardımıyla çıkardı. Arkaya doğru attı. Boynundaki öpücükleri ısırığa dönüşürken sevgilisinin kokusu ciğerlerini doldurdu. Kafasını kaldırdığında güzel gözlüsünün yüzünün kızarmış hali hoşuna gitti. Kimse de böyle olmamıştı. Yüzünün her zerresine öpücükler kondurduktan sonra doğruldu. Sevdiğinin dolgun göğüslerine hayran hayran baktı. İki eliyle yoğurmaya başladığında Türkan’ın gözlerini sımsıkı kapatıp inlemesini tebessümle seyretti. Göğüs uçlarına dudaklarını dokundurduğunda hareketlenen bedene baskı yaptı. Türkan bu yavaşlıkla kafayı yemek üzere olduğunu hissediyordu. Baran’ın çok hızlı olacağını düşünürken adam her şeyin tadına varmak istercesine sakindi. Göğüslerinde hüküm süren adamını gözünü kırpmadan seyretmeye başladı. Dil darbeleri atıyor sonrasında dayanamıyormuş gibi dişlerinin arasına alıyor sonrasında ise öpüyordu. Sanki öbür memesi ihmal ettiğini düşünüyor gibi bunu bir sağ bir sol memesine yapıp duruyordu. Artık dayanamıyordu karnında ve kasıklarında hissettiği sızılar acı çekmesine neden oluyordu. Hakimiyeti eline almaya karar verdi. Doğruldu ve Baran’ın boynuna ısırıklar atmaya başladı. Koskoca adamın nasıl kasılıp, kendini sıkmaya başladığını görünce kendine güveni arttı. “Öldürüyorsun kadın beni…” “Hımm öyle olsa iyi olur.” “Sen konuşmasan daha iyi,” diye homurdanıp tekrar dudaklarını öpmeye başladı. Türkan’ın onu sinir etmeye çalıştığı belliydi. Aklının eski ilişkilerinde olmasına fırsat vermemeliydi. Dillerin savaşı ortalığı talan ederken kendilerinden geçmek üzereydiler. Dudaklarını ayırıp tekrar göğüslerine saldırdı. Öyle bir iştahla yalayıp, yutmaya başladı ki kadının iniltileri mest etti. Yeteri kadar hüküm sürdüğüne inandığı göğüslerden aşağı doğru öpücükler kondurmaya başladı. Göbeğinde diliyle daireler çizdi. İç çamaşırının üstünden kadınlığında ellerini gezdirmeye başladı. Kara gözlüsünün sürekli belini kaldırmasıyla aslında çokta hazır olduğunu fark etti. Sızlatan bir yavaşlıkla tek parmağıyla iç çamaşırını çıkardı. Bacaklarının arasında yerini aldığında bütün tutkusuyla kendini içine itti. Kadınının inlemesi çığlığa karışınca ilk birlikte olduğu anı anımsadı. O zamanda böyle bir çığlıkla duraksamıştı. Bakire olduğunu anladığında ne yapacağını bilememişti. Yine hiç konuşmamışlar ve kadının belinden çekmesiyle devam etmişti. Şimdi de aynı sıkılık aynı andı. “Senden sonra kimse olmadı. Lütfen devam et.” Bu durumdan gayet memnun görevine devam etti. Türkan’a ne diyeceğini bilemiyordu. Tadı müthişti bu tadı her girişinde ayakta durabilmek için üstün bir efor sarfediyordu. Sarhoş edici sesler sayesinde kendinden geçmek üzere olduğunu anladı. Kadının üzerine doğru dirseklerine ağırlık vererek durduğunda saçlarında gezinmeye başlayan güzel ellere teslim oldu. Öpüşmeye başladıklarında daha yavaş ama daha sert gel gitleri devam etti. Genç kadın dayanamıyormuş gibi birden dudaklarını ayırdı. “Ba…Baran! Baran! Ah lütfen…” diyor gerisini getiremiyordu. Bu sefer çok başkaydı. Belki de ilk seferini unutmuştu. Güçlü adamı onu çılgına çevirmişti. Kafasını kaldırıyor sonra dayamayıp tekrar yastıkların üstüne düşüyordu. Kendini sıkmaktan bacakları acımaya başlamıştı artık ve son bir şey oldu. İniltileri çığlığa dönüşürken kasıklarında ki kasılmalarla uçtuğunu hissetti. İçine ılık ılık akan sıvıyla aşık olduğu adamında boşaldığını anladı. Baran ağırlığını vermeden Türkan’ı kollarının arasına alıp saçlarını öptü. İlk birlikteliklerinde de böyle olmuştu. Yaşadığı tatmin duygusuna şaşırıp kalmıştı. Sabah tekrar sevişip aynı duyguyu yaşayıp yaşamayacağını merak ettiğini hatırlıyordu. Sabahında terk edileceğini bilse kesinlikle onu yatağa bağlardı. Aklından gecen sadece yüreğinin sahibi bu kadındı. Sımsıkı sarılıp, saçlarından öptü. Sevdiğine güzel bir şeyler söylemek istiyordu ama dili lal olmuş gibi tek kelime edemiyordu. O yüzden dilinin söyleyemediğini dudakları öpücükleri ile söylesin istiyordu. Derin derin nefes alışverişleri devam ederken bir nebze olsun sakinleşti. “İyi ki bizden vazgeçmedin sevgilim, iyi ki bize bir şans daha verdin.” Türkan doğrulup normal de ela yeşil olan gözlerin sevişirken ya da arzuyla bakarken kahve elaya dönen gözlere baktı. Ben seni nasıl seviyorum bir bilsen dememek için kendini tuttu. Gözlerinin dolduğunu anladığı anda Baran’a sımsıkı sarıldı. Konuşmadılar, konuşamadılar ikisinin de duyguları öyle yoğundu ki sözlerle ifade etmek anlamsız kalacaktı belki de… Belli bir süre sonrada o şekilde uyuya kaldılar. Genç adam kadının kaçmasından korkarcasına gece boyu Türkan’ın her hareketinde uyanmış sımsıkı sarılmıştı. İki adamda sözleşmiş gibi sevgilileri uyurken onlara uygun kıyafet almaya gittiler. İkisi de sabaha kadar öpüp okşadıkları kadınların bedenlerini çok iyi biliyordular. Mine ilk uyanan oldu. Mehmet’in nerede olduğunu düşünürken komodinin üzerindeki notu görünce gülümsedi. Demek ona kıyafet alacaktı. Türkan aklına gelince alnına vurdu. Onunda normal kıyafeti yoktu. Gerçi iş kıyafetleriyle idare edebilirdi. Kendisi kıyafetlerini koyduğu çantayı kuaföre bırakmıştı. Türkan’ı aramaya başladığında doğruldu. Kasıklarında hissettiği tatlı sızıdan sonra gülümsedi. “Kızım sen sevgilinin yanında değil misin? Ne demeye sabahın köründe beni arıyorsun.” “Saat 12.30 Türkan, sana da günaydın en sevdiğim kuzenim.” Türkan saati duyunca hemen ayaklanır gibi oldu. Geceki anılar gözlerinin önüne gelince görünmeyen adamla yutkundu. Bu seferde o mu bırakıp gitti beni diye düşünürken kapının açılmasıyla duraksadı. Spor kıyafetler içinde bütün yakışıklılığıyla sevgilisini görünce gülümsedi. Elindeki poşetlerde neydi? “Çok keyiflisin bakıyorum.” “Öyleyim ah Türkan çok mutluyum.” “Sevgili patronumda mutludur umarım.” “Bence mutlu bana kıyafet almaya gitmiş. Düşünsene birine aldırabilirdi ama benim için o gitmiş.” “Ne zaman buluşup eve gidiyoruz.” “Akşama kadar onunla olmak istiyorum ama seni daha fazla otel odasında tek bırakamam.” “Şeyy! Aslında tek değilim.” “Nee?” “Baran’la barıştık.” “Gerçekten mi? Çok sevindim Mehmet’e söyleyeyim birlikte olalım.” “Olur!” “Ay sen utandın mı?” “Minee!” “Haha kapattım.” Kahkaha atarak telefonu kapattı Mine’nin otuz yıllık yaşamında böyle güldüğü anlar çok kısıtlıydı. Onun güzel kahkahasıyla içeri giren adamında yüzü güldü. Elinde bir sürü poşet vardı. Poşetleri dolapların önüne bırakıp yatağa geldi. Saçlarına öpücük kondurdu. “Günaydın sevgilim. O ne güzel gülüştü öyle, umarım geceki performansımdandır.” Mine tekrar kahkaha attı. Doğrulup adama sımsıkı sarıldı. Çıplaklığından utanmadan dudaklarına uzandı. Beline dolanan kollar ve öpücüğüne aldığı karşılıktan sonra patronu olduğu için kaçmamakta ne doğru karar verdiğini bir kere daha anladı. Öpücükleri küçük küçük buselerle sakinleşirken kadın usulca ayrıldı. “Baran ve Türkan barışmış.” “Sevindim.” “Bugün birlikte olalım dedim. Kahvaltıya gidelim mi sevgilim?” “Kahvaltıyı bahçeye hazırlattım ama sen istersen gideriz.” “Yok yok buraya çağıralım o zaman… Sen Baran’ı arar mısın?” “Olur.” Mehmet cebinden telefonunu çıkarıp Baran’ı aradı. Kahvaltıya beklediklerini söyledi. Mine’nin gözlerinin içine bakarak karşı tarafı dinledikten sonra telefonu kapattı. Siyah saçların şelale gibi göğüslerine inişine baktı. Tekrar dudaklarına uzandığında kadının adanmışlıkla karşılığına ve hızla inen göğsünün kendine sürtmesiyle tekrar yatağa yatırdı. “Mehmet!” “Yavrum doyamadım.” “Misafirlerimiz gelecek.” “Hızlı oluruz,” deyip hızla soyunmaya başladı. Sonrasında tutkuyla bedenine bakan kadının üstüne çıktı. Eliyle kontrol ettiği kadınlığının ıslanması üzerine direkt içine girdi. Mine’nin ona dokunmadan duramadığını bildiğinden üstüne eğildi. Genç adam hızlandı ve geceden beri uzak kalamadığı göğüslere eğildi. Bir süre sonra kadının üzerine yığıldığında otuz altı yaşına dek sevişmeye hiçbir zaman böylesine hazır böylesine doyumsuz olduğunu hatırlamadı. Saçlarının içinde gezen şefkatli elle tekrar uykusu geldi. Ancak misafir gelecekti. Mine’nin misafirlerimiz deyişini anımsayınca tebessüm etti. “Hadi sevgilim misafirlerimiz gelecek doğru duşa…” |
0% |