@herdem6060
|
33. Bölüm O adamı elinden alacağım. Damla’nın mesajını bir iki defa okuyup, umurunda olmadan yatak odasından çıktı. Akşam yemek yiyememişti. Dün akşamdan kalma zeytinyağlı barbunya pilakisi ve yoğurtlu yeşil mercimekli eriştesi vardı. Küçük kaplara aldığı yemekleri çıkardı. İkisi de soğuk yendiğinden ısıtma gereği duymadı. Sosyal medya da gezerken bir taraftan da saklama kaplarının içinden yemeğini yedi. Kısa kısa videolar seyrederken telefonu çaldı. Saat 23.00’ı geçmişti. Bu saatte kimdi ki? Eskiden olsa Hakan zanneder korkudan ölürdü ama artık o yoktu. Yine de nefesini çekti. “Efendim.” “Şehbal benim Mahir!” “Telefonumu nereden buldun.” “Kapındayım.” Şehbal hemen ayağa kalktı. Güvenlikten nasıl geçmişti ki, bu da en az telefonumu nereden buldun kadar saçma bir soruydu. Evin kapısına geldi ama heyecandan eli ayağı şaştı. Yine telefonu düşürdü. Onu alıyorum diye kapıya kafasını vurdu. Elini acıyan başına koyup, kapıyı açtı. Mahir işi gereği bilgiye ulaşmakta istediğini yapmakta zorlanmazdı. Zor diye bir şey yoktu onun için imkansız belki zaman alırdı. Bu yerlere kolay gelmemişti. Annesini eve bırakıp buraya gelmek için sabırsızdı. Zile basmadan aramayı akıl ettiği için kendini tebrik etti. Korkmaması için son dakikada aramaya karar vermişti ama kapı önündeki gürültüyle ve kapıdan gelen sese kaşlarını çattı. Kapı açıldığında gördüğü güzellikle alt dudağını ısırdı. Bu kadın nasıl yirmi altı yaşında derken buldu kendini ve onun şaşkın yüzüne kahkaha atmak istedi. Yine bütün bedeninde arsız bakışlarını gezdirdi. “Burada ne işin var?” “Benimle vedalaşmadın bile…” “Yanii...” “Restoranda söylediklerimde ciddiydim. Hem kapı önünde mi konuşacağız?” “Pa..pardon buyur!” Mahir içeri geçer geçmez ayakkabısını çıkardı. O hala evde ayakkabıyla gezilmesine alışamamıştı. Şehbal’in bu detaya dikkat ettiğini anladı ama umursamadı, direkt içeri geçti. Onu geri çevirmesinden korkmuştu açıkçası o yüzden direkt küçük salona girdi. Dikkatle etrafına göz attıktan sonra ikili koltuğa gitti. Ceketini çıkarıp oturdu. Onun rahatlığına ne diyeceğini bilemeyen kadın ayakta dikildi. Ayakları çıplak kısacık şort geceliğiyle nasıl seyirlik bir görüntü sergilediğinden habersiz bir süre daha olduğu yerde kaldı. “Ee ne içersin?” “Karnım aç benim!” “Hımm! Pek bir şey yok evde ama kahvaltılık hazırlayabilirim.” “Boş ver lahmacun söyledim. Birazdan çocuklar getirir.” “Seni eve alacağıma emindin yani…” “Emin değildim, umuyordum. Ayakta mı kalacaksın?” Şehbal bu adamın karşısında şaşırmaktan yine aptallaşmıştı. Hem başı da acıyordu. Eliyle kontrol etme isteğini zor tutuyordu. Devasa ebattaki bu adamın dikkatini çekmek istemiyordu. Hem çoğu karşılaşmalarında ya kendi düşmüştü, ya elinden bir şey düşürmüştü. Kafasını vurması da cabasıydı. Onun çocuk gibi görmesini istemiyordu. Usul usul yürüyerek Mahir’in tam karşısına oturdu. Bacaklarını bağdaş kurdu. Genç adamın homurtusundan bir şey anlamazken bakışlarının bacaklarında gezmesinden dolayı biraz utandı. “Bak ben süslü laflar bilmem. Dediğin gibi bazen ayı gibi bir adam oluyorum. Sertim, sinirliyim, kıskancım hele açken hiç çekilmem huysuz herifin tekiyim. Ancak hayatımda ki kadına saygı duyarım. Asla aldatmam korurum kollarım her sıkıntısında yanında olurum.” “Sevmez misin?” “Anlamadım.” “Sadece severim demedin.” “Bugüne dek kimseye aşık olmadım. Şehbal ben çok çalıştım. Aşka meşke zamanımın olmadığı gibi kadın kaprisi çekecek değilim.” “Burada ne arıyorsun?” “Seni istiyorum, senden hoşlanıyorum. Başta yaşı küçük dedim. Uzak durdum ama olmuyor. İlk defa bir kadını aklımdan çıkaramıyorum.” “Yani!” “Beni zorlama tarla faresi!” “Zorlarım dağ ayısı!” Mahir başını arkaya atacak şekilde kahkaha attı. Şehbal’in güzel yeşillerinin parlayarak söylediklerinden sonra içi rahatladı. Hem ne tatlıydı ona hakaret ederken, Şehbal’in ayağa kalmasıyla durdu. Yanına yaklaşmasıyla gözleri gülerek baktı. Telefonu uzatılmasını beklemediğinden ekrana baktı. Yazılan mesaja baktı. Mesajın tarihine ve saatine bakmayı da ihmal etmedi. “Çıldırmış durumda sen daha benim olmadan, tehditler savuruyor.” “Umurumda değil!” “Cazibesini kullanacak sırf ben üzüleyim diye elinden geleni yapacak.” “Benim gözüm senden başkasını görmeyecek.” “Nasıl o çok o çok…” “O hiçbir şey! Bu yaşına dek seni öyle manipüle etmiş ki herkes ona gider sanıyorsun.” “Gittiler ama…” Şehbal’in titreyen dudaklarına baktı. Damla gibi kadınlardan hoşlanmazdı. Şehbal olsun olmasın asla Damla’yla olmazdı. Şimdi bu minik kadına bunu anlatma zamanıydı. Yeteri kadar konuşmuşlardı. Kendini kimseye açmadığı kadar bu kadına açmıştı. Sonra belinden tuttuğu gibi kucağına oturttu. Hafif çığlığına rağmen ona sokulan kadınla yüzü güldü. Onun kucağında ne işi olduğunu düşünse de o geceki koku burnuna dolunca sakinledi. Mahir’in saçlarını okşamasıyla başını göğsüne yasladı. Konuşmadılar, sessizlik içinde birbirlerinin nefes seslerini, kalp ritimlerini dinlediler. Mahir’in telefonu çaldı, siparişin geldiğini haber veren korumalardı. Saçlarından öpüp, genç kadını kucakladığı gibi ayağa kalktı. Oturduğu yere onu bıraktı. Tekrar başının üstünden öptü. Kapıdan siparişi aldı. Yanına gelen minik kadına elini uzattı. Şehbal hemen ayağa kalkıp, hiçbir şey söylemeden koşar adım adamın beline sarıldı. Bu ilişkilerini kabul ettiğini gösteriyordu. Sonrasında mutfağa girdiler. Mahir yemeye başladığında o da hemen çay suyu koymuştu. Yemek yediği halde onunla birlikte bir lahmacunda yemişti. “İnanamıyorum beş tane lahmacun yedin.” “Yavrum on tane de yerim geç oldu diye az yedim.” “Az mı yedin?” “Tabi az yedim. Hem şimdiden büyük büyük tencereler alarak çeyizini düzmeye başla…” “O niyeymiş?” “Kocanı aç bırakacak değilsin ya…” “Hangi koca mı?” “Ayı gibi ama yakışıklı olacak kocanı tabi!” İkisi de aynı anda güldü. Sonra Şehbal utandı. Yorum yapmadan kalkıp çayı demledi. Mutfağı topladı. Onu seyreden adamın varlığı küçük mutfağını doldururken, kendini bu kadar güvende hissetmesine anlam veremedi. Çay tepsisine iki ince bel bardak çıkardı. İki çerez tabağı çıkarıp, kuruyemiş ve kuru kayısı incir falan koydu. Çayı boş içemezdi. O kadar yedikten sonra bunları nasıl yerdi bilemedi. Aklına gelenlerle ellerini sıkmaya başladı. Arkasını döndü. ‘Lütfen Damla’nın bugüne dek sana kabul ettirdikleriyle bu konuşmayı yapma!’ iç sesi ne derse desin başlamadan bitecekse bile bunları söyleyecekti. “Mahir!” “Söyle yavrum.” “Güvenmek istiyorum.” “Farkındayım, zamanla artık beni tanıdıkça…” “Korkuyorum da…” “Onunda farkındayım.” “Damla!” “Bırak artık Damla’yı bu gözlerim artık bütün kadınlara kör…” “Anlamıyorsun. Ben sana yetemeyebilirim.” “Nasıl?” “Damla bana dedi ki…” “Hay o Damla’ya,” diye homurtuyla küfür etmeye başlayan adamla sustu. Gözleri doldu. O da ister miydi böyle olsun ama Mahir’e kapılıp giderdi. Severdi çok severdi ve Damla’nın dediği gibi yatakta soğuk duvar gibi bir kadın olur ve bu adam tarafından terk edilirse yıkılırdı. Karan’la bir şey yaşamamıştı. Ki onda bile ne kadar acı çekmişti. Şimdi senin kocan olacağım diyen bir adama yetememek, seks konusunda deneyimsiz olduğu için terkedilmekten ödü kopuyordu. “Beni susturma!” “Tamam dinliyorum.” “Kızma bana!” “Allah’ım Yarabbim! Şehbal konuşacak mısın? Ne konuşacaksan konuş çünkü keyif çayımı içmek istiyorum.” “Öküz!” “Öküzde olduk tamam, ona da tamam! Hadi ne diyeceksen de!” “Damla bana dedi ki ben yatakta berbat olurmuşum. Benim gibi kadınlar kocaları işlerini görsün bir an önce bitsin diye duvar gibi yatarmış. Erkekler utangaç kadınları değil, şehvetli kadınları severmiş. Sevgililik hakkında falan ben hiçbir şey bilmiyorum. Birkaç flörtüm oldu ama o kadar işte…” “Senin o ablana ana avrat dümdüz küfür ederim de neyse…” “Mahir ben hiç öpüşmedim bile…” “Öpüşürüz.” “Yaa!” Onun ağlamaklı çıkan sesine daha fazla dayanamadı. Ayağa kalktı. Geçmişinde ilişkileri olduğunu düşünerek buraya gelmişti. Restoranda ona alıştım hoşlandığım adamları Damla’ya kaptırmaya dediği için geçmişin de ilişkileri olduğuna ve bunların bitiş sebebinin ablası olduğuna inanmıştı. Kimse olmadığını sanki kötü bir şey gibi anlatmasına bu konuda üzgün olmasına da inanamıyordu. Bu ablası neler yapmıştı. Minik kadınına yüzünün önüne gelen birkaç saç telini kulağının arkasına koydu. Heyecanlanmasını sevmişti. Usulca eğildi. Dudakları yine çok yakındı. Yeşil gözlerine hayran hayran baktıktan sonra birazcık daha eğildi ama öpmedi. Bekledi, bekledi. Göğüsleri inip kalkacak kadar heyecanlanan, gözleri yeşilin en koyu halini alan kadın daha öpülmeden bu haldeyken nasıl duvar gibi olurdu. Neden ablasının kendisini manipüle etmesine bu kadar müsaade etmişti. “Öp…öp…öpmeyecek misin?” “Öpeceğim.” Ancak yine de bekledi. Askılı geceliğinin içine südyen giymemişti ve göğüslerinin uçları baş vermiş belli oluyordu. Mahir kendine sürtünen göğüslerle çok zor durumdaydı. Şehbal’in kaşlarını çattığını ve sinirlendirdiğini gördüğünde ise hafif tebessüm ederek dudaklarını birleştirdi. Omuzlarına konulan ellerle belinden tuttuğu gibi bedenine yapıştırdı. Alt dudağını dişlerinin arasına aldığında Şehbal inledi. Masum başlayan öpücük kadının istekli karşılığıyla tutkulu bir hal alırken, Mahir dudaklarını ayırmadan kadını kucağına aldı. Bacaklarını beline dolamasını sağladı. Hem eğilmek zorunda kalmıyordu. Şehbal ise başka bir boyuttaydı. Üniversite son sınıfta Karan’ın ablasıyla görüştüğünü öğrenince biriyle görüşmüştü. Eve bırakırken arabada birden öpen gençle ne yapacağını bilememişti. Midesinin bulandığını belli etmemek için çabalamıştı ve arabadan nasıl indiğini bilememişti. Doğru banyoya girip dişlerini fırçalamıştı. İşte o zaman Damla’nın laflarına inanmıştı. Kendisi frijit olabilirdi. Oysaki o gün yaşadığı Karan’ı severken başkasının ona dokunmasından duyduğu tiksintiden ibaretti. Peki şu anda da Karan’ı severken Mahir’i öpüyordu ve nasıl bu denli zevk alabiliyordu? ‘Emin misin Karan’ı sevdiğine…’ Nefes almak için birbirlerinden ayrıldıklarında iri adamın tek kolla onu tuttuğunu anladığında gücünden etkilendi. İkisinin gözleri de tutkudan koyulaşmıştı. Ne diyeceklerini bilemez şekilde bir süre bakıştılar. Şehbal’in aklı başına geldikçe kızarmaya başlayan yüzü yanmaya başlamıştı ama yine de gözlerini kahve gözlerden çekemiyordu. “Seni ömrüm boyunca öpebilirim.” “Ge…ger..gerçekten mi?” Bu gece restoranda ve Hakan’ın karşısına çıktığı gece de fark etmişti Şehbal heyecanlanınca ya da korkunca kekeliyordu. Bu öyle bir anlık değildi. Kaşlarını çattı. Hala ayakta tek eliyle onu kalçasından tutarken diğer eliyle kızaran yüzüne baktı. Çok güzeldi, çok minikti, çok masumdu. İlk defa şansına bir çak yapmak istedi. Utandığı o kadar belliydi ki onu tekrar tekrar öpmek istedi. Kendini tutmadı. Tekrar dudaklarına asıldı. Hemen gelen karşılıkla tekrar tutkularının esiri oldular. Bu sefer öpüşmeyi kesmeden küçük salona yürüdü. Koltuğa oturmadan önce dudaklarını kendi ayırdı. “Dudakların bağımlılık yapacak kadar tatlı.” “Te…te..teşekkür ederim.” Şehbal kekelediği içinde utanıyordu. Mahir’in kekelediğini fark ettiğini ve sormak istediğini anlamıştı. Kocaman adamın kucağında küçücük kaldı. Utanıyordu bu yüzden başını Mahir’in boynuna gömdü. Şaşılacak derece kendini huzurlu ve güvenli hissediyordu. Kekelememek için aldığı solukların koca adamı nasıl etkilendiğinden habersiz sakinleşmeye çalışıyordu. Saçlarının okşanmasıyla iyice mayışan kadın bir cesaret tekrar doğruldu. “Neden kekelediğimi sormayacak mısın?” “Şu an kekelemedin.” “Korktuğum zaman oluyor genelde… Öpücüğümü beğenmemenden korktuğum için oldu.” “Tüh bende öpüşmemle seni çok etkiledim, heyecandan sanıyordum.” Şehbal, Mahir’in cevabıyla durdu yüzüne baktı ve dudakları kendiliğinden kıvrıldı. Sonrasında da kahkaha attı. O güzel gülüşe ilk defa şahit olan adamınsa kalbi tekledi. ‘Aşık mı oluyorsun,’ iç sesine evet dememek için dudaklarını ısırdı. Genç kadının gece boyunca kendini bırakmadığını tedirgin olduğunu anlamıştı. Şu dakikaya kadarda o tedirginliği devam etmişti. “Korkudan kekeme oldum. Beş yaşından on yedi yaşına dek tedavi gördüm.” “Sormaya korkuyorum, başına kötü bir şey gelmedi değil mi?” “Beş yaşındaydım, annemler bir tanıdığın düğününe gitmişlerdi. Evimize temizliğe gelen bir ablamız vardı. Eğer evde yalnız kalmamız gereken bir durum olursa annem ondan yanımızda kalmasını isterdi. Ya da karşı komşumuz Şule ablaya rica ederdi. O gün de karşı komşumuza emanet etti bizi, onunda benim yaşımda bir kızı vardı. Annemler akşamüstü gidince hepimiz yemek yedik, bir saat sonra falan Şule ablanın kızı Jale kusmaya başladı. Ateşi de çıkınca eşini çağırdı. Annemlere haber verdi onlar iki saatten önce gelemeyeceklerini ama önemli değil Damla kardeşine biz gelene dek sahip çıkar demiş. Onlar gidince abla oyun oynayalım diye yalvardım. O sürekli git başımdan diyordu. Elinde tablet oynuyordu. Birden tabletini çekince düştü. O da sinirlendi bana vurdu. Sonrada evin kilerine beni kilitledi. Işığı aç diye yalvardım. Özür diledim ama açmadı kapıyı neyse ki evimizdeydik korkacak bir şey yoktu. Tam karanlığa alışmıştım ve ağlamayı kesmişken evden çığlık sesleri gelmeye başladı. Gürültüler geliyordu. Damla çığlık çığlığa bağırıyordu. Yapmayın diyordu. Kapıya vurmaya başladım. Bağırdım bağırdım ama sesler kesilmedi, bayılmışım.” “Ne olmuş Damla’ya eve biri mi girmiş?” “Hayır! O gürültüleri kendi yapmış, tabletten korku videoları açıp kapının önünde duymamı sağlamış. Benim korktuğumu anlayınca da kendisi bağırmış, kapılara kendi vurmuş.” “Hasta bu kadın doktora götürdünüz mü?” “Beni götürdüler ayıldığımda uzun süre normal konuşamadım. O geceden nasıl eğlendiğine dair konuşmalarına birçok kez şahit oldum. Arkadaşlarına falan anlatıp benimle dalga geçmelerini istiyordu. Annem çok uğraştı yeniden düz konuşabileyim diye, başarılı da oldu ama korkmadığım sürece…” “Damla’ya bir şey demediler mi diyorsun?” “Hayır, babam onu hep korur.” Mahir ağzının içinde küfürler ederken inanılmaz sinirlendi. Acaba Şehbal üvey mi diye bile aklından geçirdi. Kedi gibi sokulan kadına daha sıkı sarılıp başının üstünden öptü. Restoranda kekelediği anlar aklına geldi. “Akşamda benden mi korktun, seni korkutuyor muyum?” “Nedense senden hiç korkmuyorum.” “Sen bu kadar korkaksın da neyine güvenip bana öyle dikleniyordun. Kalıbımdaki adamlar benden çekinirken, bacak kadar boyunla demediğini koymadın bana.” “Haha sende bacaklarıma bakmasaydın.” Şehbal’e yaptığı şakaya aynı şekilde karşılık alırken bir kere daha dudaklarını birleştirdi. Bal gibiydi kadının dudakları ve gerçekten ömrü boyunca öpebilirdi. Dakikalarca öpüştükten sonra sımsıkı ona sarılan kadına içi buruldu. Şehbal doğru dürüst baba sevgisi görmedi. Resmen anne babayı paylaşmış gibilerdi. Ne yaparsa yapsın babası hep Damla’yı sevmişti. Bu yüzden bir erkeği baba figürü yerine koymamak için yıllarca uzak durmuştu. Hata yapmaktan korkmuştu. Ablasıyla değer yargıları farklıydı. Herkesin kendi hayatıydı karışmazdı ama ihtiyaç adı altında ne erkeklere ne de kadınlara rahat ilişkileri yakıştıramıyordu. “Bundan sonra ben varım, hiçbir şeyden korkmana izin vermem.”
|
0% |