Yeni Üyelik
36.
Bölüm

36. Bölüm

@herdem6060

36. Bölüm

Damla bir aydır yerinde duramıyordu. Ne yaparsa yapsın Mahir onunla konuşmamıştı. Tesadüf gibi karşısına çıkması, telefonla araması mesaj atması yok olmuyordu, bütün iletişim yolları tıkalıydı. Karan'ı nasıl Şehbal'e yar etmediyse Mahir'i yar etmeyecekti. Hem kendini biliyorsa o koca adam ona gelecekti. Onları takip etmişti ve restoranda yemek yerlerken ki mutluluklarını nefretle izlemişti. O dev gibi adamın çocuk gibi gözüken kardeşiyle ne işi olurdu anlamıyordu.

Nasıl onu değil de, Şehbal'i beğenmişti hala kabullenemiyordu. Annesi de çok soğuk davranıyordu. Zaten hiçbir zaman babası gibi anlayışlı olmamıştı ama bu denli de konuşmamak gibi bir huyu olmamıştı. Karan'dan da sıkılmıştı. Kardeşi onu severken onunla takılmak zevkliydi ama artık onu istemiyordu. Tamam kendinden genç yakışıklı ve zengin bir adamın onunla ilgilenmesi güzeldi ama o kadardı işte. Artık Mahir gibi yaşı duruşu oturmuş daha zengin ve güçlü bir adamla olmak istiyordu.

'Şehbal'i istemese ilgini bile çekmemişti.' İç sesi doğru diyordu. Öyle yakışıklı bir adam değildi ama çok heybetliydi. Boyu posu adama bakmak için yetiyordu. Sonra onunla hiç ilgilenmemişti. Çocukluğundan beri hep böyle olmuştu. Onunla kim ilgilenmezse ona oynar o kişide Damla'yı severse başkası olurdu.

Esme Hanım Adana'ya döneli bir hafta olmuştu. Mahir'in evinin salonunda onun gelmesini bekliyordu. Korumaların haber vermesine rağmen kovulmayıp, Mahir'in onu kabul etmesinden dolayı heyecanlanmıştı. Kısacık gri şortunun üzerine pembe crop giymişti. Her zamanki gibi yüksek topuklu ayakkabılarıyla oldukça seksi olduğuna inanıyordu. Şehbal'in evden ayrılmasını çok istemiş ve mutlu olmuştu. Ancak şimdi hiç işine gelmiyordu. Karan'ı birazda ondan aldığı bilgilerle tavlamıştı. Ne olursa olsun, ne yaparsa yapsın Şehbal onu hep abla görmüştü. Hiçbir zaman küsmemişti.

Onunla konuşmadığı için Mahir'e ulaşmakta zorlanmış, bugüne kalmıştı. Evdeki çalışandan alkollü bir şey istediğinde aval aval bakan kadına kahkaha atmak istedi. Bu eve ilk defa mı alkol alan kadın giriyor ayol deyince kadın yine ne diyeceğini bilememişti. Tamam bari bir kahve alayım deyip göndermişti. Kahvesi geldikten sonra evi inceledi. Güzel döşenmişti. Yalnız çok erkekvariydi. Mahir'le birlikte olunca değiştireceği eşyaları kafasına yazdı. O arada kapıda gözüken kocaman adamla kalbi hızlı atmaya başladı. Gerçekten ilk defa bir adam onu böylesine heyecanlandırıyordu. Duyguları güçlendikçe hırsı da artıyordu.

"Damla Hanım hoş geldiniz?"

"Hoş buldum?"

"Hayırdır sizi beklemiyordum."

"Sizinle konuşmak istedim ama benimle görüşmediniz. Evinize gelmek zorunda kaldım."

"Dinliyorum."

Damla ilk önce kalakaldı. Bir erkeğin karşısında ne yapacağını her zaman bilirdi ama bu tavırlardan sonra bilemedi. İçinde yükselen sinire kapılmamaya çalıştı. Hem ona böcek gibi bakarak karşısına oturan adamın yüzüne baktıkça şaşkınlığı artıyordu. Güzelliğinden ve seksiliğinden etkilenmediğini gösteriyordu. Gözlerindeki bakışlardan sonra başka kadın olsa geri adım atardı ama Damla daha çok hırslanıyordu.

Bugüne dek sevgili olduğu hiçbir erkekten yakışıklı değildi ama bambaşka bir hava vardı. Bir kere öyle özgüvenli ve dik duruşluydu ki herkes ona itaat eder gibi gelmişti. Güçlü, sarsılmaz, dünya umurunda değil tavırlarının bir adama bu denli yakıştığını daha önce görmemişti. Sayısız takıldığı ilişkilerde bunlardan parça parça hepsinde vardı ama mutlaka biri eksikti. Mahir'in güçlü bedenini de hesaba katınca adam sürpriz yumurta gibi gelmişti. Aç aç meziyet bitmez.

Mahir'i masumluk etkiliyorsa o da masum, sakin ve utangaç bir kadın olurdu. Farklı davranmaya karar verdiği anda da gözlerini kaçırarak sanki utanıyor gibi konuşmaya başladı.

"Bana böyle davranınca ne diyeceğimi bilemedim."

"Nasıl davranıyormuşum?"

"Sert!"

"Fazla zamanım yok Damla Hanım, benle ne konuşmak istiyorsanız bir an önce başlasanız iyi olur?"

"Ben ne diyeceğimi bilmiyorum."

"O zaman bu konuşma bitmiştir."

"Hayır dur!"

Mahir'in ayağa kalkması üzerine kollarından tuttu. Uzun boyu ve topuklu ayakkabıları sayesinde parmak uçlarında yükselse adamı öpecek durumdaydı. Ona dokunmasıyla kasılan adamı etkilediğini düşündüğünden dudaklarına uzandı. Tam öpecekken kolundan tutulduğu gibi bir iki adım geri itildi. Eğer Mahir onu tutmasa düşecekti. Dehşetle yüzüne baktı.

"Bana bak kızım sevgilimin ablasısın diye kibar olmaya çalışıyorum, beni Delidumrul olmaya zorlama. Sen ne aşağılık ne seviyesiz bir kadınsın, kardeşine ait olduğumu bile bile... Neyse konuşmaya bile değmezsin. Çık git evimden..."

"Hayır hayır ben dururken Şehbal gibi silik biriyle olamazsın, hem o kekeme biliyor musun?"

Mahir kahkaha attı ve kadını bırakmakla savurmak arasında kaldı. Kolunu bıraktı. Birkaç adım geriledi. Yüzündeki gülümseme yavaş yavaş silindi. Yüzüne bakmaya dayanamadığından arkasını dönüp, birkaç adım daha uzaklaştı.

Genç adamın gülmesini keyiften zanneden Damla son kozlarını oynamaya çalıştı. Şehbal'i hiçbir zaman kardeşi olarak görmemişti, görmeyecekti.

"Bak gerçekten kekeme o, toplum içinde konuşamaz. Sen iş adamısın hevesin geçince onun hareketlerine katlanamayacaksın. Zaten sıkıcının tekidir."

"Sus!"

"Susmayacağım ben seni istiyorum."

"Sus! Sus dedim sana... Bir daha Şehbal hakkında konuştuklarına dikkat edeceksin. Anladın mı?"

Mahir arkasını dönüp anladın mı diye kükrercesine bağırdığında ona gözleri dolu dolu bakan sevdiğiyle göz göze geldi. Gözlerini sımsıkı kapattı. Şehbal'in her şeyi duyduğu belliydi. Üç haftadır günlerini paylaştığı miniği, onu dünyanın en mutlu erkeği ediyordu. Öyle güzel gülümsüyor, öyle güzel konuşuyordu ki onun güzel kalbini gördükçe duyguları coşuyordu. Acılı sesini duyduğunda yutkunamadı.

"Beni neden hiç sevmedin Damla!"

"Şehbal!"

"Sen karışma Mahir!"

"Hah bizim pısırık küçük kardeşe de bak..."

"Benden ne istiyorsun Damlaa!"

"Haddini bil bağırma bana, Mahir ilk benim için geldi ve onu sana kaptırmaya niyetim yok."

Şehbal, sevgilisinin pazarlığını yapıyor pozisyonuna düştüğü için utanıyordu. Üstelik bunu öz ablasıyla yapıyordu. Allah'ım ne iğrenç derken sinirle birkaç adım hem Damla'ya yaklaştı hem de bağırdı.

"Bu ne yüzsüzlük ya..."

"Sevgilim lütfen!"

Mahir, genç kadının yanına gelip onu dışarıya çıkarmak istedi. Çünkü Damla'nın yılandilinden daha fazla yara alsın istemiyordu ama tekrar sus diye bağırınca sesini çıkarmadı. İçini dökmesi için bekledi.

"Mahir sus dedim!"

"Haha Şehbal hayırdır ya cesaret hapı falan mı içtin?"

"Son kez soruyorum benimle derdin ne?"

"Sevmiyorum seni! Kardeşim olarak da görmüyorum."

Şehbal yıllardır Damla tarafından sevilmediğini biliyordu ama ilk defa duymuştu. Kabul ettiğini bildiği şeyi duymak neden onu bu kadar sarsmıştı ki. Gözlerinden yaş akarken elini tutan adama baktı. Onun karındaşı onun ablasıydı ve kardeşim değilsin diyordu.

Yetmiyordu, ilk defa kendini güvende hissettiği ona değer veren sevgilisini elinden almak istiyordu. 'Hep böyle olmadı mı? Lise son sınıfta hoşlandığın hatta birkaç kez çıktığın Metehan'ı hatırla, sonrasında ben ablana aşığım demedi mi?

Karan mesela onun için yanıp tutuştuğunu bile bile gözlerinin önünde ayartıp, öpüşmediler mi? Geceleri nasıl seviştiğini dinlemedin mi? Şimdi de Mahir'i mi alacak elinden yine sessiz mi kalacaksın?' Kalbinden acıyla dökülen sözlerle gerçekler bir bir yüzüne çarpılırken yutkundu. Elini sıkan yanındayım diyen adamını kimseye vermeyecekti. Diğerleriyle bir şey paylaşmamış arkadaşlıktan öteye gitmemişti ama bu adama aşık oluyordu.

"Bende seni ablam olarak görmüyorum. Bundan sonra sevgilimden uzak duracaksın. Benimle de hiçbir bağın yok."

"Ona Mahir'ciğimle ben karar veririm. Sen kimsin de bana emirler veriyorsun."

Şehbal sabrının taştığını anladı ve ilk defa onu alttan almak yerine Mahir'in elinden elini çektiği gibi Damla'ya tokat attı. Şok olan kadın tam Şehbal'e saldıracakken adam araya girmeye çalıştı. Ancak sevgilisi durdurdu. Damla'nın kalkan elini tutup kolunu kıvırdı. Dizinin arkasına tekmeyi vurunca ablası dizlerinin üstüne düştü. Saçlarından tutup kafasını kaldırdı. Onun çığlık çığlığa olması umurunda değildi.

"Mahir'in adını bir daha ağzına almayacaksın. Bizden uzak duracaksın yoksa..."

"Yoksa ne..."

"Seni parçalarım! Çocukluğumdan beri elimden aldıklarına ses etmedim ama bitti. Mahir benim..."

Bunu dedikten sonra ittiği gibi kıçının üstüne düşen Damla'ya tiksinir gibi baktı. Arkasını dönüp onu şok olmuş şekilde izleyen Delidumrul'un yanına gitti. Elinden tutup salondan çıktı. Hole çıkınca ne yapacağını bilemediğinden bir an durdu. Göğsü inip kalkacak kadar derin nefesler alıyor sakinleşmeye çalışıyordu. Konuşmak istiyor ama bir türlü dilini çeviremiyordu. Normalde sadece korktuğu zaman kekelerdi. Şimdi neden konuşamıyordu. Kendini zorladığında sesi zor çıkmıştı.

"Be..ben ö..ö..özür di..dilerim."

"Balım! Güzel sevgilim! Gel hadi senin evine gidelim."

"Ta..ta..tamam!"

Genç kadın kekeledikçe adamın boğazı düğümlendi. Damla'dan hiç etmediği kadar nefret etmişti. Dışarı çıktıklarında yakın koruması Veli'ye arabasını işaret etti. Hala hafif titreyen ve başını yerden kaldırmayan kadını arabaya bindirdi. Alnından öptükten sonra kapısını usulca kapattı.

"Veli!"

"Evet patron!"

"İçerideki kadını hemen defedin ve bir daha bu kadını ne Şehbal'in yanında ne de bu evde görmeyeceğim. Yarından itibaren Semih sevgilimi korumaya başlasın. Bu içerdeki manyağın ne yapacağı belli olmaz."

"Ben her şeyi hallederim."

Arabanın diğer tarafından bindiğinde Şehbal'in başını arkaya yaslamasına ve gözlerini kapamasına hüzünle çok kısa baktı. Sesini çıkarmadı. Hem şoförü hem de korumalarından biri olan Ünsal'la dikiz aynasından gözleri kesişti. Sür dercesine kafasını ileri doğru gösterdi. Araba çalışır çalışmaz kadının elinden tutup, sessizce bekledi.

Minik sevgilisine içi eziliyordu. Boşuna atalarımız beş parmağın beşi de farklı dememişler, nasıl kardeş olduklarını aklı almıyordu. On dakikanın sonunda genç kadın kafasını kaldırmış, camdan dışarıyı seyretmeye başlamıştı. Elini tutan sıcaklıktan cesaret alarak sevgilisine sığınmak istiyordu. Fakat çok utanıyordu. Ablasıyla yüzleşmenin bir gün olacağını biliyordu ama bunun Mahir'in yanında olması gerekmezdi. Hem onu da birkaç kez azarlamıştı. Acaba onu kırmış mıydı? Kırılsa yanında olmazdı değil mi?

'Bu gece en çok yara alan kırılan parçalanan sensin biraz da sen bencil ol sadece kendini düşün,' iç sesi doğru diyordu. Araba durduğunda hemen inip hızla apartmana yürüdü. Bir an önce evine gitmek istiyordu. Bacakları hala titriyordu. Kapıyı açmaya uğraşırken bir türlü anahtarı deliğine sokamadı.

"Bana bırak!"

"Ha..ha..hayır ben hallederim, hep hallettim."

"Lütfen artık ben varım, hiçbir şeyi tek başına yüklenmek zorunda değilsin."

Usulca elinden anahtarı alıp, omzunun üstünden kapıyı açtı. Konuşmasının bir tık düzeldiğini görünce rahat bir soluk verdi. Bu olayla yeniden çocukluk travmasına dönmesinden korkmuştu. İçeri girer girmez Şehbal'in yatak odasına yürümesine ses çıkarmadı. Arkasından da gitmedi. Ceketini ve ayakkabılarını çıkardı. Lavaboda o da elini yüzünü yıkadı. Akşam yemeği yememişlerdi.

Hemen Ünsal'ı arayıp, yemek siparişi verdi. Mutfağa geçip çay koydu. Oradaki sandalyeye oturduğunda Şehbal'in yanına gitmemek için kendini oyalayacak bir şeyler aradı ama yok dayanamıyordu. Balının yanına gitmek için ayaklandığında mutfağının kapısında gördü. Makyajını silmiş, kısa bir şort ve salaş bir tişörtle yine küçücük gözüktü gözüne, yüzüne neden bakmadığını anlamıyordu.

"Acıkmışsındır, hemen bir şeyler hazırlarım şimdi..."

"Dışardan yemek söyledim, yanıma gelir misin balım?"

Küçücük adımlarla yanına gelene dek kadını inceledi. Yere bakıyordu, ne arabada ne de eve geldiklerinden beri göze göze gelememişlerdi. Çünkü Şehbal yüzüne bakmıyordu. Bana da mı kızgın acaba diye geçirdi aklından ama o bir şey yapmamıştı. Karşısında durunca belinden tutup kucağına oturttu. Güzel saçlarını okşadı.

"Delidumrul'un balısın, ağzını tatlandıransın, bir gülüşünle hayatına huzur getirensin. Söyle bana neden yüzüme bakmazsın?"

"Utanıyorum."

"Utanması gereken en son kişisin sen... Bir de benden yana korkun mu var yoksa..."

"Damla her erkeği etkiler."

"Sen olmasan da beni etkileyemezdi ki, şimdi senden başka kadınlara gözümde kör, algılarımda kapalı..."

"Yaa!"

Başını kaldırıp adama şişmiş gözleriyle baktı. Güya dağ ayısı demişti ama bu devin içinden resmen sevimli bir panda çıkmıştı. O da ellerini kaldırıp, yüzünü sevmeye başladı. Duyguları öyle yoğundu ki, sadece bu adamı öpmek hatta daha fazlasını yaşamak istiyordu.

Yalan yok Damla'ya o lafları sayarken bile ileride Mahir'de onun şuh tavırlarından, seksi halinden etkilenir korkusunu yaşamıştı. O tanışma gecesini uzun uzun konuştuklarında, genç adam sen gelmeden önce kalkmanın planlarını yapıyordum. Sen o gece yemeğe geç katıldığından farkında olamadın ama ben Damla'dan hiç hoşlanmamıştım. Asla bir daha görüşmeyecektim demişti.

"Sanırım sana aşık oluyorum."

"Sanırım mı? Yavrum ben oldum bile..."

"Şaka!"

"Ben şaka yapmam!"

Şehbal o anda ne diyeceğini bilemediğinden dudaklarını birleştirdi. Öyle istekle dudaklarına asıldı ki adamın kucağında kımıldadı. Aldığı karşılıktan sonra dilini daldıran kadın ilk defa böylesine cesurdu. Kadının öpücüğündeki vericiliği algılayan adam çenesinden tutup, milimlik mesafede dudaklarını ayırdı. Kaç haftadır öpüşmekten ileriye gitmemişlerdi. Ancak minik kadını ona minnet duyar gibiydi.

İlk defa tercih edilen kişi olması Şehbal'i duygulandırmıştı. O arada çalan kapıyla söyleyeceklerini yuttu. Balını alnından öpüp kucağından indirdi. Öpücüğü ilerletmediği için suratının düştüğünün farkındaydı. Fakat şimdi sırası değildi. Mutfaktan çıktı. Bedeninin isteğini yok saymaya çalışarak kapıya gitti. Ünsal'dan paketleri aldı. Derin bir nefesten sonra geri mutfağa geçti. Yine üzgünce yere bakan kadınla ne yapacağını bilemedi. Sonra paketleri tezgaha bıraktı. Önünde dizlerinin üzerine çöktü. İki yanağından tutarak ona bakmasını sağladı. Pek beceremese de içinden geleni söyleyerek onu rahatlatmak istedi.

"Bembeyazsın sen balım, beni tercih ettiğin için çok şanslıyım. Gözlerinin hep gülerek bakması için canımı veririm. İstiyorum ki seni ilk gördüğüm geceki o dişli kadın ol, o sözünü dev gibi adama bile esirgemeyen kadın ne isterse ben yapmak için çalışayım. Ailenden bile alamadığın ne varsa maddi manevi benden al... Lütfen ilişkimizde bari düşünen çabalayan veren kişi sen olma! Bir kere...Bir kere ya bencil olan taraf sen ol!

Sen Delidumrul'un balısın, bana ne olursa olsun güven ve sadece kendin için mutlu ol! Çünkü sen mutlu olursan ben zaten mutlu olurum."

Loading...
0%