@herdem6060
|
Beni buradan ve Instagram'dan takip etmeyi unutmayın ❤ Instagram; herdem6060 İyi Okumalar 4. Bölüm “Aman Allah’ım!” “Türkan ne oldu?” “Mine daha makyajın bile yapılmadı ve sen harika gözüküyorsun.” “Te…teşekkür ederim.” “Amcamı tebrik edeceğim, adını Mine koyarken çok haklıymış adam.” Mine ilk defa kahkaha attı. O da kendini beğenmişti, beğenmişti de kabinden bile nasıl çıkacağım diye düşünüp durmuştu. Dışarı nasıl çıkacaktı. ‘İki koca yıldır bu günü düşünüyorsun. Dışarı çıkacaksın ve düşlediğin o geceyi yaşayacaksın Mine,” diye azarlayan sesiyle kendine geldi. Bugün onundu. Otuzuncu yaş günü hediyesiydi. Makyajı simsiyah büyük gözlerini tamamen ortaya çıkarırken, kırmızı ruj dudaklarının dolgunluğunu tescillemişti. Uzun süre ayna da kendine baktı. Bu kadın gerçekten ben miyim diye düşündü. ‘Yüzün güzelleşmiş olabilir ama hala o sıkıcı ortaçağdan kalma kadınsın sen,” diyen iç sesiyle kaşlarını çattı. Haklısın dedi içinden sadece ve Türkan’ın heyecanına katılmaya çalıştı. Kuaföre neredeyse maaşının üçte birini bırakmak şaşırtıcıydı. Kuzeni bunu anlayınca da kahkahalarla güldü. Güzelleşmek için acı çekmek ve para kaybetmek gerek canım dalga geçmişti. Sürükleyerek kuaförden çıkmışlardı. Türkan da düz kalp yaka mini lacivert bir elbise giymiş, her zamanki gibi siyah saçlarını salık bırakıp makyajını kusursuz yapmıştı. İkisi de büyük çantalarını arabaya yerleştirip, ince şallarını ve portföy çantalarını yanlarına aldılar. Sarıyer de bir balıkçıya gelmişlerdi. Restorana girince resmen herkes onlara bakmıştı. Mine başını yerden kaldıramazken, düşmemek için dua ediyordu. ‘Sen en iyisi vazgeç restoranda bakıyorlar diye kafanı kaldıramıyorsun, biriyle mi birlikte olacaksın,’ diyen iç sesine hak verdi ama bu silkelenmesini sağladı. Türkan’a bakınca hayran kaldı. Güzelliğinin farkında bir kadın olarak öyle özgüvenli yürüyordu ki imrenmeden edemedi. O da tam o şekilde yürüyerek kendisini denemek istedi ama masalarına gelmişlerdi. Çıkışta mutlaka böyle yürüyeceğim diye kendine söz verdi. Yemeklerini söylediklerinde kuzeninin ona tebessümle bakması çok hoşuna gitti. “Mine tekrar tekrar söyleyeceğim, harika gözüküyorsun.” “Teşekkür ederim.” “Yalnız kılık kıyafet tamam ama bu utangaçlığını ne yapacağız?” “Atmaya çalışıyorum. Hem göğüslerim resmen ortada nasıl utanmadan durayım. Neden daha kapalı rahat edeceğim bir şey almadıysak.” “Bebeğim çok seksi olmam gerekiyor diyen sen değil miydin?” “Of tamam!” “Neyse hadi güzelliğini kutlayalım bir iki fotoğraf çekinip, kadeh kaldıralım.” Türkan telefonunu çıkardı. Mine’yi birkaç poz tek çekti. Sonra selfie yaptı. Kadeh tokuştururken de garsondan rica ettiler. Sanki yıllardır görüşmeyen iki arkadaş gibi uzun uzun sohbet ettiler. Restorandan ayrılırken tamda planladığı gibi dimdik yürüdü. İki kadeh şarap açılmasını sağlamış, iyi gelmişti. Yol boyunca kuzeni onu vazgeçirmeye çalıştı. Şu saate kadar destekleyip şimdi neden böyle yaptığını anlamıyordu. Tekrar tekrar hoşlandığı biri olmazsa onu arayacağına dair sözler verdi. Gece kulübüne girdiğinde bacakları titriyordu. Keşke Türkan’la gelseydim diye mırıldandı. ‘Kuzenin sana bunu binlerce kez teklif etti,’ diyen iç sesine hak vererek barın olduğu yere sahneyi tam gören bir yere oturdu. Oturur oturmaz tuttuğunu fark etmediği nefesini bıraktı. Barmenin gelmesiyle hafif bir kokteyl istedi. Mekan yeni yeni doluyor gibiydi. Bu yüzden önüne dönüp, bu yaptığıma inanamıyorum diye düşündü. Telefonunu eline aldı. Türkan’ın emin misin mesajlarını görünce istemsiz güldü. Onun gülüşünü yukardaki locadan seyreden adamdan habersiz zarif elleriyle hala vazgeçmedim yazarak karşılık verdi. Restoranda çekildikleri fotoğraflara baktıkça kendine güveni geliyordu. Hiç de fena değilim derken buldu kendini bunu fark edince de kıkırdadı. ‘Sık sık bunu söylemelisin, çok güzelsin gizli kalmış bir güzelliksin,’ diyen iç sesine inanamadı. İlk defa onu yerden yere vurmuyordu. Ortama kaçamak bakışlar atıp, sonra hemen önüne dönüyordu. Mekanda birden ışıklar kapanınca içini korku sararken son ses müzikle sahnenin olduğu yer aydınlandı. Ona yakın kadının dans etmesiyle ilgiyle seyretti. Bu arada içkisi yenilenmişti. Sanki bu seferkinin alkolü biraz fazlaydı ama umursamadı. Kadınların gösterisinden sonra erkekler çıkmıştı. Bacak bacak üstüne atıp tamamen sahneye döndü. Tek başına olmasını umursamayan kendine güvenen tek başına da eğlenebilen bir kadın imajı sergilendiğinden habersiz içi mutlulukla dolmuştu. Etrafına bakmıyor sadece sahnedeki gösterinin tadını çıkarıyordu. Tamamen gösteriye dalmışken kulağının dibinde bir nefes hissetti. Eli ayağı boşaldı. Korkuyla yerinden sıçradı. Az kalsın bar taburesinden düşecekti. Kafasını kaldırdığında pis pis bakan adamdan midesi bulandı. “Merhaba güzelim.” “Me..merhaba!” “Bir saattir seni izliyorum. Tanışalım mı?” “Ee tabi!” “Ben Tuncer ismin nedir?” “Mutlu” Adamın elini uzattığında tutup tutmak konusunda kararsız kaldı. Etrafına bakarak elini uzattı. Geri çekmeye çalıştığında elini kurtaramadı. Korkuyla baktığında saçlarının önü açılmış sevimsiz adamın sırıttığını görmüştü. Yüzünü buruşturarak tekrar hızla çekti elini, bu sefer kurtarabilmişti. Konuşmak istemediğini ifade etmiş olmak için bara döndü. Ancak sülük gibi yapışan Tuncer’in bırakmaya niyeti yoktu. İçkisinden büyük bir yudum alınca başının döndüğünü hissetti. Kolunda hissettiği dokunuşlarla gözlerini kapattı. Midesine kramp girerken dokunuşlardan kaçmak adına ayağa kalktı. “Benim lavaboya gitmem lazım,” diyerek çantasını alıp, yürümeye başladı. Midesi bulanıyordu. Bir an önce buradan çıkmalıydı. Lavaboya gitmekten vazgeçip, çıkışa doğru yürümeye başladı. Ancak Tuncer yetişti ve kolundan sıkıca tuttu. “Güzelim nereye?” “Lütfen bırakın!” “İstersen geceye evimde devam edebiliriz.” “Ha..hayır ben kendi evime gideceğim.” “Hadi ama nazlanma güzelim.” “Bı..bırak istemiyorum,” bedenini çekmeye çalıştı. Tuncer çok yakınındaydı ve iğrenç kokuyordu. Bu geceyi böyle hayal etmemişti. Etrafta güvenlik yok mu diye bakınırken uzun boylu birinin onlara doğru geldiğini fark etti. Yardım edin dercesine baktı ama nedense konuşamamıştı. “İyi misiniz hanımefendi?” Duyduğu tok sert sesten sonra Tuncer iki adım geriye gitmiş, sinirle bakmaya başlamıştı. Uzun boylu oldukça kalıplı adamdan tırstığı belli oluyordu. Mine cevap veremeden kaşları çatık birbirlerini öfkeyle süzen iki adamdan sıyrılıp, çıkışa doğru tekrar yürümeye başladı. Tuncer de arkasından gitti. Kolundan nereye güzelim diyerek tekrar çekince genç kadın ufak bir çığlıkla kendini kurtarmaya çalıştı. Mehmet, kırmızı elbiseli balık etli seksi kadını mekana girer girmez fark etmişti. Yukarıdaki locadan dikkatle bakarken her ne kadar sürekli böyle yerlere geliyorum havası sergilemeye çalışsa da, ürkek tavırları dikkatini çekti. Gece boyunca barın köşesindeki sandalyeden kalkmamış, bir kere bile dans etmemişti. Sadece gösterileri büyülenmiş gibi seyretmişti. O görüntüsüyle genç adama çok masum gelmişti. Arkasından yılışık bir tavırlarla kulağına bir şeyler fısıldayan adamla kaşlarını çattı, kadının tanıdığı olup olmadığı anlamaya çalıştı. Korkulu gözleri, az kalsın düşecek gibi verdiği ani tepkisiyle adamı tanımadığını anladı. Ayağa kalkıp yakından incelemek istedi. Yılışık adamın elinin tersiyle kolunu okşadığını gördüğünde farkında olmadan dişlerini sıktı. Seksi esmerin titrediğini beyaz teninin daha çok beyazladığını o mesafeden bile fark etti. Aşağılık herif kadını taciz ediyor diye düşünüp, aşağıda inmeye başladı. Ancak bara geldiğinde kadını göremeyince panikledi. Hızla çıkışa yürüdü ve yardım edin bakışlarını görünce iyi ki de geldim diye düşündü. Simsiyah büyük gözler, ok gibi kirpikler ve özenle taranmış saçlarıyla kadın çok güzeldi. Özellikle dudakları günaha davet gibiydi. Kendine gelip müdahale ettiğinde ikisinin yanından kaçan kadınla sinirleri bozuldu. Şerefsiz tacizcinin genç kadını kolundan tutmasıyla korkan çığlığı ile kan beynine sıçradı. Omzundan adamı çevirdiği gibi yumruğu çaktı. Yere düşen şahsiyetsizin bir de karnına tekme attı. Duvarın kenarına sinmiş, gözleri dolu genç kadının yanına gitti. Omuzlarından tutup, kendine bakmasını sağladı. Çok güzel kadın görmüştü. Son beş yıldır sayısı belirsiz kadınla birlikte olmuştu. Fakat böylesine dudakları korkuyla titrerken bile öp beni diyen, göz bebekleri ağlamak için fırsat kollarken içine işleyen bakışları görmemişti. Resmen sarsıldı. Kadının rahatsızlıkla kımıldaması üzerine fısıltıyla konuşmaya başladı. “Korkmayın, daha size sarkıntılık edemez. Gelin sizi sağ salim evinize götüreyim,” dedi ve elinde sımsıkı tuttuğu şalı alıp, kadının omuzlarına yerleştirdi. Hafif belinden destekleyerek ayağa kaldırdı. Mine başıyla onayladıktan sonra yürümeye başladı ve farkında olmadan tamamen Mehmet’e yaslandı. Ayakta zor duruyordu. Bu yakınlıktan etkilenmemeye çalışan adam tavrını hiç bozmadı. Telefonunu çıkarıp, şoförünü aradı. Mehmet’i gören şoför hemen arka kapıyı açtı. Hala titreyen kadını yavaşça koltuğa oturttu. Kapıyı kapatıp, arabanın diğer tarafına geçti. Arabaya bindiğinde iyice kapıya yaklaşmış kadınla içi şefkatle doldu. Hareket etmek için talimat bekleyen şoförle dikiz aynasından göz göze gelince mecburen konuştu. “Ee evinin adresini söylersen,” derken çok yumuşak olmaya çalıştı. Mine ise o anda eve dönemeyeceğini ve Türkan’ı arayamayacağını düşünüyordu. Hiç böyle hayal etmemişti. Tek gece için o kadar uğraşmışsın bu arzusundan pişmanlık duymak istemiyordu. Ancak en azından birini beğenene dek kuzeniyle gelmeliydi onu anlamış oldu. Çünkü böyle yerleri bilmiyordu. Nasıl böylesine mesnetsiz bir düşünceyle hareket etmişti. Koluna dokunan el ile irkildi. “Evinin adresini sormuştum.” “Eee..eve gidemem!” “Peki anlıyorum seni, o zaman nereye istiyorsan oraya bırakalım.” “Gidecek yerim yok,” derken tuttuğu gözyaşları yanaklarına doğru yol aldı. Tamamen Mehmet’e döndü. Bunu nasıl söyleyeceğini bilmiyordu ama hala kararından vazgeçmemişti. Kendi gibi simsiyah gür saçları kahve bal arası gözleri ve kaliteli olduğu belli kıyafetlerin içinde muhteşem gözüküyordu. Şefkatle merakla bakması da adama karşı içinde bir sıcaklık hissettirdi. Ellerinin tersiyle yanaklarını sildi. Tam konuşacakken adının sorulmasıyla Türkan’la kararlaştırdıkları ismi söyledi. “Adın ne?” “Mutlu!” “Güzel isim Mehmet bende, hadi bana neden evine gidemeyeceğini söyle…” “Ailem şehir dışında biliyor beni.” “Hımm peki ne yapabilirim senin için,” deyip geriye yaslandı. Bir otele götür demek dilinin ucuna gelip gelip geri gidiyordu. Hem öyle söylerse bu kasları gömleğinden bile belli olan hayatında gördüğü en yakışıklı adam onu bırakır ve bir daha göremezdi. İlk defa bir erkek onunla ilgileniyordu. Hem o kimseye güvenemezken onun yanında kendini güvende hissetmekte neyin nesiydi. Böylesine heyecan verici adamla istediği geceyi geçirmek varken, otuz yaşında hiç öpülmemiş olarak ruhsuz hayatına geri dönmeyecekti. Nasıl cesaret ettiğini bilemeyerek fısıldadı “Beni evinize götürür müsünüz?” “Kaç kadeh içki içtin.” “Sarhoş değilim.” “Bak daha mekana girer girmez pek buraların kadını olmadığını anladım. Böyle bir teklif yapacak kadın değilsin, ancak sarhoş olmalısın.” “Evet, alışkın olduğumdan daha çok içtim ama bu teklifi sarhoş olduğuma bağlayamazsın. Seni beğendim ve içimden geldiği gibi konuştum.” Mehmet, genç kadının gözlerinin içine bakıyordu. Hafif kaşlarını çatmıştı. Neyin içine düşmüştü bilmiyordu ama teklifi ederken bile yanakları kızaran dudakları kuruduğu için sürekli yalamak zorunda kalan kadına inanmamıştı. Ancak neden böyle bir teklifte bulunduğunu da merak etmeden duramıyordu. Zengin olduğumu anladığı için diye aklından geçirdi. ‘Kadının peşinden sen gittin,” diyen iç sesine hak verdi. Vazgeçmesi için bir kere daha şansını deneyecekti. “Ciddi misin?” Mine güçlükle yutkundu. Nefes almakta zorlandı. Kucağındaki çantasını sıkmaya başladı. Mehmet’in gözlerinden bakışlarını çekemiyordu. Ne kadar beğeniyle ve merakla bakıyorsun be adam derken başıyla aşağı yukarı yaparak ciddi olduğunu sözsüz söylemiş oldu. Mehmet ise uzun denilebilecek süre karşısında seksiliğin vücut bulmuş hali, güzel kokan kadına baktı. Boşandığından beri tercihleri genelde başına bela olmayacak, evlilik ve ya ciddi ilişki istemeyecek en fazla birkaç gece karşılıklı zevk veren geceleri yaşayan kadınlardı. Yurt dışında da bu konuda hiç zorluk yaşamadı. İki kadeh kokteylle çakırkeyif olan masum kadınlar uzun zamandır ilgisini çekmemişti. Masumluğuna tezat muhteşem göğüsleri ve oturunca biçimli kalçalarını ucu ucuna örten eteğiyle bedenini harekete geçirecek kadar güzel bir kadındı. Hem yirmili yaşlarının ortalarında bir kadın nasıl bu denli ürkek olurdu. Değişik bir şekilde merakını cezp ediyordu. O da istediğine göre merakını tatmin edene dek bu güzel kadından ayrılmayacaktı. “Turgut benim evime,” der demez tuttuğu nefesi bırakıp geriye yaslandı. Sıktığı çantanın içinden titreyen telefonu sakince çıkardı. Adamın ona dikkatle bakmaya devam ettiğini biliyordu. Türkan’ın aradığını gördüğünde açıp açmamaya karar veremedi, o arada kesilen aramadan sonra hemen iyiyim sabah görüşürüz yazıp mesaj gönderdi. Telefonu da tamamen kapattı. Hiç konuşmadan Mehmet’in evine geldiklerinde arabayla büyük bahçe kapısından içeri girdiler. Mine adamın zengin olduğunu anlamıştı ama böyle bir ev beklemiyordu. En fazla bir rezidansa gideriz diye geçirmişti aklından ama kocaman bahçesi olan çok katlı bir ev beklemediği aşikardı. Bu yapıya ne deniyor, villa mı köşk mü derken düşündüklerinden dolayı utandı. O şansı varsa iki yıldır hayalini kurduğu ve yaşamı boyunca anısı kalacak tek gecenin unutulmaz geçmesi için buradaydı. Arabadan inip, kapıya geldiklerinde daha zil çalmadan kapı açıldı. Minyon yapılı genç kız hoş geldiniz efendim dediğinde, Mehmet’in kalın sesiyle hoş bulduk demesine hayranlıkla baktı. Etrafına nasıl bir güç yayıyor bu adam diye aklından geçirirken biraz geride kaldı. Kocaman bir salona girdiler. “Rahatına bak!” “Te..teşekkür ederim.” “Ne içmek istersin, tabi ki alkolsüz.” Mine omuzlarının üzerinden kaşlarını çatarak baktı. O bakışla Mehmet’in nefesi kesildi. Bir kadın görüntüsünün aksine nasıl böyle masum gözükebilir hala anlamıyordu. Hem neden rahat bir kadın imajı sergilemeye çalışıyor. Öyle mekanlara farklı sebeplerle gelen çok kadınla tanışmıştı. Kimi günübirlik bir ilişki, kimi sarhoş olup sabaha kadar dans, kimi zengin birileriyle tanışmak kimi ise sadece kalabalık ortama karışıp yalnızlığını unutmak, peki senin derdin ne be kadın derken buldu kendini… “Te..teşekkür ederim, kahve alabilirim.” Kahveler gelmişti. Mine dayanamayıp pencere kenarına gitti. Işıklandırılmış bahçe çok güzel duruyordu. Konuşmalı ortamdaki elektriği dağıtmalı hatta adamı öpecek bir şeyler yapmalıydı. İlk defa yabancı bir evdeydi ve kendini şaşılacak derecede güvende hissediyordu. Nasıl böyle olduğunu sorgularken, arkasını döndü. Mehmet ona çok yakındı. Ama rahatsız edici değildi. Sadece gözleri birkaç ton daha koyulaşmıştı sanki bu heyecanlanmasına sık sık nefes almasına sebep oldu. Elindeki kupayı sıkmaya başladı. “Misafir odalarından birini hazırlattım.” Mine’nin bütün duyuları ayaklandı. O odaya girerse bir daha cesaret edemezdi. Elindeki kupayı bir iki adım ötedeki cam sehpaya bıraktı. Eğildiğinde bacaklarının nasıl gözüktüğünden ve adamı ne denli zorlandığından habersiz doğrulup yeniden Mehmet’in yanına geldi. Fısıltı gibi çıkan sesiyle ama kararlı isteğini söyledi. “Beni öp…öper misiniz?”
|
0% |