@herdem6060
|
11. BÖLÜM – Cenkay ve Buse İlk Buluşma
Buse deliler gibi sürekli olduğu yerde zıplıyor, sevinç çığlıkları atıyordu. Ne olduğunu anlamayan ev halkı, “Allah seni kahretmesin emi aklım çıktı ne bok yemeye kuyruğuna basılmış kedi gibi bağırıp duruyorsun” diyen Merve ile yerinde duran Buse daha ne olduğunu anlamadan Merve’nin üstüne atladı. Yanaklarını öpücüklere boğarken; “Cenkay aradı. Bugün buluşmak istiyormuş, güzel gözlerime bakarak, anlatacağı çok şeyi varmış. “ Bunun üzerine kızlarda gülüp, hemen hazırlan o zaman diyerek destek verdiler. Buse hemen duşa girdi. Gül kokulu duş jelinden bol bol dökünerek vücudunu yıkadı. Duştan çıktıktan sonra bütün vücudunu yine gül kokulu krem ile kremledi. Ne giyineceğini düşünürken nasıl bir yere gideceklerini sormadığı için “Aptal Buse” diye kendine kızdı. Kot mini bir etek ve beyaz şifon bir gömlek giyip, fuşya rengi platform topuk bir ayakkabı ile kombinini tamamladı. Zira bundan sonra düz ayakkabı giyeceğini sanmıyordu.1.65’lik boyu ile 1.90’lık adamın yanında nokta ile virgül gibi durmak en son isteyeceği şeydi. Saçlarını kendi dalgasında bırakıp kurutmadı bile makyajı ise yine sade ama dikkat çekiciydi. Yaklaşık bir buçuk saat sonra kızların yanına geldiğinde herkesin “Ooo, vay şahane olmuşsun” gibi tezahüratları sayesinde kendine güveni yenilendi. Çünkü bu yakışıklı adamın yanında özgüven sorunu yaşayamaya başlamıştı. “Sanırım boy takıntım varmış, bu da Cenkay’ı tanıdıktan sonra ortaya çıktı” Dün geceden beri Google babadan daha önce gördüğü resimler aklına geliyor, oflayıp, puflayıp boyunun onun yanında ne kadar kısa kalacağını düşünmekten deliriyordu. Cenkay’ın evden almak teklifine evi zor bulacağını bahane ederek reddetmiş, Levent Metro’nun önünden almasını istemişti. Oraya gittiğinde Cenkay’ı arabaya yaslanmış telefon ile ilgilenirken gördü. Heyecanı katlandı, içi titredi. “Bu adamı her gördüğünde böyle mi olacaksın kendine gel ona belli edip kıçını kaldırma” diyen iç sesine kızarak yanına yürümeye devam etti. Cenkay kafasını kaldırıp güzel gözlüsünü gördüğünde güleceği sırada kıyafetlerini görünce yine cinleri tepesine çıktı. “Bu kız normal giyinemiyor mu ya da pantolonu yok mu arkadaş” diye sessizce gelişini seyretti. “Allah var güzel kız ve artık benim sevgilim” diye oda beklemeye dayanamayarak yürümeye başladı. Buse yine kaşları çatık bir adam ile karşılaşmıştı. Cenkay ona doğru eğilip yanağından öpeceği zaman “Bir şey mi oldu.” diye sordu. Kendi kara gözlerinin yanında yumuşacık ela-bal güzel gözler birleşince; “yooo, ne oldu ki” “Yine kaşların çatık“ bunun üzerine gülümseyen Cenkay arabanın kapısını açıp, ön koltuğa yerleştirdikten sonra ona fırsat vermeden emniyet kemerini bağlamak için eğildi. Cenkay’ın müthiş kokusunu alan ve bu yakınlığa kalbinin dayanmayacağını düşünen Buse kafasını çevirerek hafif dikleşti. “Bu kadar yakışıklı olup, dikkat çekici olmak zorunda mısın? Giydiği kahve keten pantolonun üzerine koyu gri gömlek nasıl güzel olmuş, hep böyle dikkat çekici giyiniyorsa yandım ben Allah’ım, off şimdiden onu kıskançlıktan ölüyorum. Zaten şu resimlerine baktığıma bakacağıma pişman oldum. Bir de hayatın da bir sürü başka kadınların olduğu düşüncesi ile, uff tüylerim diken diken oluyor” gibi uzayıp giden düşüncelere dalmıştı. Araba hareket ettikten sonra sakinleşmek adına ikisi de konuşmadı. Sarıyer civarında çok hoş, deniz kenarında bir kıyı balıkçısına gelmişlerdi. Ortam o kadar otantik o kadar nezih duruyordu ki ikisi de kendiliğinden rahatladı. Duvarlar balıkçı ağları, oraya gelen ünlü kişilerin ve özellikle Yeşilçam sanatçılarının resmileri ile süslüydü. Merve burayı görse bayılır diye düşünüp onu da getirmeyi aklının bir köşesine not aldı. Tahta sandalyeler ve masalar çok samimi bir ortam yaratmıştı. Masaların üzerinde küçük mor menekşeler ve mor mumlara hayran kaldı. Hemen deniz dibinde ki masalardan birine oturdular garson yanlarına geldiğinde Cenkay oranın en güzel yemeklerini sıraladı. Menüde bir yeri gösterip şunu denemelisin deyince Buse onu kırmayıp; ”Tamam sen karar ver“ diyerek menüyü kapattı. Cenkay, o gün o yolda tek başına ne yaptığını sorarak konuşmaya teşvik etti. Buse o günü tek tek anlattıktan sonra, aile, okul ve arkadaşlar gibi genel konulardan karşılıklı sohbet akıp gitti. İkisinin de özel hayatları ile ilgili sorular ağızlarına kadar geliyor fakat bir türlü soramıyorlardı. Cenkay, benden sonrası önemli derken, Buse, benden önce birini çok sevdiğini duyarsam yüreğim bunu bu gece için kaldırmaz diye düşünüp, vazgeçiyordu. Yemek her iki taraf içinde güzel geçmiş, soluksuz konuşmuşlardı. Evin önüne gelip arabayı park ettikten sonra Buse kafasını kaldırıp bakamıyordu bile, Cenkay ise ufacık bir buse alsam dudaklarından çok mu erken olur diye aklından geçiriyor. Nasıl yaklaşmalıyım diye yollar arıyordu. “Bu gece benim için çok güzeldi ve en yakın zamanda tekrar görmek isterim seni…” Buse sanki dilini yutmuş gibiydi ya da konuşursa kekelemekten korktuğu için kafasını çevirip, aşağı yukarı sallayarak cevabını verdi. Cenkay’ın dikkatli bir şekilde dudaklarına baktığını gördüğünde o kadar heyecanlandı ki biran sadece ne olacak diye bekledi. Dudaklarına dikilen bakışların nasıl arzulu bir hale gelir saniye saniye arttığını görerek anlamıştı. Kendisine yaklaşan başı fark ettiğinde öpeceğinden korktuğu ve şuan buna hazır olmadığı için; “İyi akşamlar, görüşürüz” diye kendini arabanın dışına attı. Koşar adım apartmanın içine girdiğinde kapıya sırtını dayadı. Elini boğazına doğru koydu çünkü nefesi boğazında atıyordu resmen.. Eve girdiğinde kimsenin olmadığını, Merve’nin de yattığını görünce rahatladı. Çünkü kimseye laf anlatacak halde değildi. Odasına girip yatağın üzerine oturunca elini dudaklarına götürdü. Acaba nasıl olurdu rüyamdakine benzer miydi diye geçirdi içinden… Akşamdan beri konuştuklarını düşündü ve ne kadar hoşuna gittiğini.. Ne olursa olsun yaşanacaklardan kaçamayacağını bu akşam çok ne anlamıştı. Ellerini kaldırıp, yukarıya bakarak duasını etti. “Allah’ım ne olur gönlümde olanı hakkımda hayırlı eyle; hakkımda hayırlı olanı da gönlüme razı eyle...” Buse o kadar ani inmişti ki arabadan biran ne olduğunu anlamayan Cenkay sadece arkasından donmuş gibi bakıp, durdu. Sonra güçlü bir kahkahanın eşliğinde ne olduğunu anladığında; “Ah Buse’m ah ne tatlısın, bir o kadar da mesafeli ve yıkılmaz duvarların var gibi..” diyerek evinin yolunu tuttu. Yol boyunca geçmiş yaşamını düşündüğünde 17 yaşından beri kadınlar konusunda hiç sıkıntı yaşamadığını, genelde onların yeşil ışık yakmaları ile başlayan ilişkilerde kendini geri çeken tarafın hep kendi olduğunu daha net hatırladı ve bir kez daha gülümsedi. Bu sefer ya bir çok ilişkisi yüzünden sertleşmiş bir kayaya çarpmıştı yada utangaç deneyimsiz.. Birçok erkekle ilişki durumu onu çok rahatsız etti. Oysa genelde kendinden öncekileri umursamazdı. “Yok arkadaş bu kızın bir çok erkekle olması beni yaralar olmamıştır, olmaz.” gibi teselliler ile evine vardı. Evi Beykoz da çok sakin, genelde işinde gücünde insanların oturduğu bir sitedeydi. Evine girdiğinde sanki çok sessiz geldi. “Bakalım ne zaman bu eve teşrif edeceksiniz hanımefendi” diye söylendi. Gözlerini kapattığında güzel bacakları gözünün önüne geldi ve yine vücudu tepki verince “Bu kız diğerleri gibi değil yavaş ol oğlum” diye ufaklığa talimat gönderdi. Soğuk bir duş alıp yatağa yattığında yine gözlerinin önüne gelince ve yatakta kalırsa daha çok arzulayacağını düşündüğü için bir bardak su alıp salona geçti. Televizyonu açıp belgesel izlemeye başladı. Zır zır çalan bir telefon sesi ile uyandı. Her yeri tutulmuştu. Telefona bile bakmadan; “Alo” “Neredesin sen lannnn” Ali Buğra’nın bağırtısı ile hemen telefonu kulağından çekip saate baktı. “Allah kahretsin!!! Geliyorum kardeşim idare et sen” bir cevap vermesini beklemeden telefonu yüzüne kapattı. Ali Buğra içinden küfürleri sıralarken yanında küçük korkak gözlere bakıp, “Gelecek merak etme sen” dedi fakat aklından nasıl böyle bir sorumsuzluk yaptığını düşünüyordu. Bu dava için aylardır çalışıyorlardı ve ilk defa birlikte olacaklardı. Zengin bir iş adamının 8 yaşından beri öz kızına tecavüz davası idi ve şuan 12 yaşındaydı. Yıllardır kızının yaşadıklarına katlanamayan ve elinden bir şey gelmeyen kadının bir sürü delil toplayarak Cenkay’a başvurması ile ortaya çıkmıştı. Medya’da çok yankı bulan davaya kadının boşanmak istemesi ile Ali Buğra da dahil olmuştu. Ayrı ayrı olmak yerine çift avukat olarak daha güçlü olacaklarını düşündükleri için beraber çalışmaya karar vermişlerdi. Aylardır da hapisteki şerefsiz rahat durmamış, davadan vazgeçirmek için dışardaki itleriyle tehdit etmişti. En son Cenkay’ı otopark da yolunu kesip, davadan vazgeçmez ise öldürüleceğiyle ilgili tehdit edip gitmişlerdi. Ali Buğra boşanma davalarında genelde böyle şeyler ile pek uğraşmazdı bu yüzden Cenkay’a göre daha tedirgindi. Saatine baktığında davanın başlamak üzere olduğunu gördü. İçinden Cenkay’ın yedi ceddine küfür savururken inşallah yetişir diye mahkumlar gibi oraya buraya yürüyordu… Müvekkillerini tedirgin etmek istemiyordu ama bu davadaki kilit adamın Cenkay olduğunun onlarda farkındaydı. “Ne yapalım iş başa düştü.” diye düşünürken mübaşirin çağrısını duydu. Nedense içindeki sıkıntı katlandı. Kapıya doğru baka baka duruşma salonuna girdi. Hakim ve savcıların yerleşmesi ile hakimin açılış yapması bir oldu. Sanki her şey çok hızlı ilerliyordu. Tam Ali Buğra’ya söz verilmişti ki adliye koridorlarını silah sesleri inletti. Hemen koridora fırlayan Ali Buğra; “CENKAAYYYY”
|
0% |