@herdem6060
|
12. BÖLÜM – Hayat Bazen Aksiyondur
CENKAY Boşuna küçük şeytan demiyorum işte ilk günden hayatımı alt üst etti ama yine de yüzümün gülümseme sebebi, eminim şuan Ali Buğra gelmişimi geçmişimi dümdüz etmiştir ve bu benim umurumda bile değil. Apar topar giyinip evden çıktığımdan beri gece boyunca arsızca bütün vücuduma dolan arzular yüzünden uyuyamadığıma lanet ediyordum. Allah’tan trafik saatini geçmişti yoksa İstanbul Adliyesine zor yetişirdim. Saat 11:00’de ki davaya uyuduğu için geç kalan ilk kişi olma yolunda ilerliyordum fakat içim çok rahattı. Ali Buğra bir şekilde yönetir hakkından gelirdi. Davaya geç kaldığım için değil de kardeşimle birlikte olacak, ilk başarıya gölge düşürdüm. Ona yanıyordum. Eğer davaya yüzümdeki bu aptal sırıtış ile girersem işte o zaman Ali Buğra’nın elinden kurtulamazdım. Adliye’nin önüne gelmek bir şey değil park yeri için zaman kaybedecektim zira her daim tıklım tıklım oluyordu. Saate baktığımda 10:56 olduğunu gördüm. Eğer park yerini de hemen bulursam yetiştim kardeşim merak etme diye kendi kendime konuşarak çıkan bir arabanın yanına yanaştım şansıma bir kere daha gülümseme çakıp arabamı park ettikten sonra çantamı ve genelde yanımda taşımadığım silahımı alarak hızlı hızlı binaya doğru yürüdüm. Sanırım davanın açılışını kaçıracaktım oda çok sorun değildi. Tam binaya girmiş, koridorda yürürken kapısı açılan bir salonda kargaşa koptu ve birden iki grubun arasında kavga başladı. Daha ne olduğunu anlamadan silahlar patladı. Güvenliklerin ve kargaşanın gittikçe artmasından dolayı kendimi korumaya çalışırken, birinin ittirmesi ile çok sert bir şekilde duvara çarptım ve dengemi sağlayamadan yere kapaklandım. Kalkmaya çalışırken kolumdaki ağrı yüzünden destek alamadığım için bir türlü kendimi toparlayamadım. O arada Ali Buğra’nın feryat figân adımı söyleyerek bana doğru koştuğunu gördüm. “Kardeşim ne oldu iyi misin” diyen telaşlı suratı o kadar komikti ki kahkahalar ile gülmemek için kendimi zor tuttum. O arada arbede bitmiş, taraflar dışarı çıkarılmıştı. “Oğlum tehdit eden adamlar yüzünden sana silahlı saldırı oldu sandım. Aklım çıktı uzun zamandır bu kadar korktuğumu hatırlamıyorum. İyisin dimi” korku dolu sesiyle duygularını paylaşan arkadaşıma baktım. “İyiyim” Gülümsemeye çalışarak, “hadi şu şerefsizin ölene kadar hapisten çıkmaması için elimizden geleni yapalım.” onu rahatlatmaya çalışıp, Buğra’nın yardımı ile yerden kalktım. Kolum çok ağrıyordu ama önemli olan bugünden itibaren o küçük kızın gözlerindeki korkuyu biraz olsun azaltmaktı. Gerçi başına gelenlerden sonra ömrü hep korku ile geçecekti ama en azından artık o iğrençlikleri yaşamaya devam etmeyecekti. Allah’tan kocasının bütün pisliklerini ortaya dökmeyi uzun zamandır kafaya koyan müvekkilimin elinde birçok görüntü ve ses kaydı vardı. Bu sayede güçlü olan taraf bizdik davayı kaybetmek gibi bir riskimiz yoktu. Karşı tarafın üç güçlü avukatının iyi savunma yapmalarına rağmen davayı biz kazanmıştık. 22 yıl çıkan karardan çok memnunduk. Geriye kadını bu haysiyet yoksunu adamdan, mal varlığının çoğunu alarak boşayıp, özgür bırakmak kalmıştı. Şerefsiz adamın ünlü bir iş adamı olması nedeniyle dava medyanın yakın takibindeydi. Ali Buğra ile kameraların karşısına geçtiğimizde aslında ağrım artık dayanamayacağım noktadaydı. Gerekli açıklamalardan sonra Ali Buğra’nın ısrarı ile özel bir hastaneye gittik. Röntgen çekimi, muayene derken akşam etmiştik. Allah’tan kırık, çıkık yokmuş sadece kas ezilmesi olmuş onun içinde bir iki kas gevşetici ağrı kesici verildi. Araba kullanabilirim dememe rağmen annem olmaya karar veren dostum beni eve getirdi. Pizza siparişi verip karnımızı doyurduğumuz da ilaçlar ile başımda bekleyen Ali Buğra artık kahkaha krizlerime neden olmuştu. “Ne var oğlum karın olsa benim kadar güzel bakamaz sana” diye kızması ile yine aklıma Buse gelmişti. Neredeyse saat beşten beri ara ara arıyordum ve saat sekiz olmuştu. Hanımefendi hala telefonunu açmamıştı. Mesaj bile açmıştım, ben ki mesajlaşmaktan nefret ederim. Ali Buğra ile günün kritiğini yaptığımızda keyfimiz yerine geldi. Ağrım da azalınca ben evime gidiyorum diye zengin kalkışı yapan arkadaşımı yolcu ettim. ----------------------------------------------------------------------------------------------------- BUSE Sabah kalkar kalmaz ilk işim telefonuma bakmak oldu. Belki günaydın mesajı atmıştır diye ama hayal kırıklığı ile geri bırakmak zorunda kaldım. Pazartesi ve Cuma günleri hep yoğun geçerdi o yüzden hemen hazırlanıp iş yerime gittim. Günlük programın üzerinden geçtikten sonra işlere koyuldum ama bir türlü gözümü telefondan ayıramıyordum. Öğle yemeği saatinde arkadaşlar ile yemeğe gittiğimde de belki arar diye telefonu elimden hiç bırakmadım ama akşam iş çıkışı olmuştu. Ne bir mesaj ne bir arama Cenkay’dan hiç ses seda yoktu. O kadar canım sıkıldı ki beş karış surat ile eve gittim. Çantamı odama bıraktıktan sonra yemek yapmaya koyuldum. Hem biraz kafam dağılırdı. Merve geldiğinde hemen yüzüne baktım. Bugün daha iyiydi sanki gün içinde müşterilerden dolayı telefonda konuşamayacağını düşündüğüm için e-mail atmış birkaç defa karşılıklı yazışmıştık. “İyiyim demekten yordun beni” diyene kadar üstüne gitmiştim sanırım. “Ne o surat beş karış” “Merve bugün hiçbir şey yapmadı akşama kadar telefon elimde bir mesajını bekledim.” “ee ne var bunda akşam arayacaktır” “Ya insan bir dakika bile arayıp sesimi duyamaz mı yada nasılsın diye bir mesaj atamaz mı? Oysa yemek çok güzel geçmişti. Ben çok heveslenmesem iyi olacak bak ilk günden ortalarda gözükmüyor” “İyice saçmaladın. Canım sen farkında değilsin ama bu adam önemli biri, işi gücü vardır.” Gözlerimi devirmeden edemedim. “Herkesin işi gücü var biz boş muyuz sanki” Akşam saat sekiz civarı haberleri seyrederken bir iş adamının kızına tecavüz davasının sonuçlandığını ve avukatlarını görünce içim bir hoş oldu. Spikerin; “Ali Buğra ATALAY ve Cenkay GÖKSU dava ile ilgili habercilerin sorularına cevap verdi” diye anonstan sonra dikkat kesildim. Merve ise televizyona bakmamak için tabağına gömmüştü resmen kafasını fark etmedim sanıyordu. Kafasını kaldırmadan; “Bak adamın ne kadar önemli davası varmış boşuna kuruntu yapmışsın” diye bana kızıyordu. “Cenkay bey, silahlı çatışmanın ortasında kaldığınız ve yaralandığınız bilgisi geldi. Bu dava ile ilgili bir saldırımıydı sizce” diye sorulan sorudan sonra elimde ki çatalı düşürdüm. Bir çatal tutacak kadar bile parmaklarımda derman kalmamıştı. Odada gözlerim ile telefonumu aradım çantamda olduğu aklıma gelince hemen ayağa kalkıp telefonumu aramaya başladım. Telefonuma baktığım da 6 cevapsız arama gözüyordu. Son aramada beş dakika önce falan olmuştu. Yine telefonu sessizde unutmuş ve akşama kadar aramayınca, beni arayacağı aklıma bile gelmemişti. “Tam altı kere aramış ve ben yine telefonu sessiz de unutmuşum” bir taraftan arama tuşuna bastım ellerim o kadar titriyordu ki telefonu düşürmekten korktum. “Ölsek haberin olmayacak telefonu sessizde kullanman yüzünden” diye her zaman ki gibi azarladı beni. “Aman eline fırsat geçti ya hemen lafı yapıştır atlama sakın” diye karşılık verdiğimde telefon çalmaya başlamıştı. Tam kapatmak üzereyken buz gibi bir ses “efendim” dedi. Ben bunun bu halini biliyorum aynı ilk karşılaştığımız zamanda ki gibi diye düşündüm ve ona fırsat vermeden konuşmaya başladım çünkü ters bir şey söyleyip canımı sıkmasını istemiyordum. “Telefonumu hep sessizde kullanırım. Eve geldiğimden beride çantamdan çıkarmamışım. Yemek falan derken unuttum. Şimdi haberlerde senin saldırıya uğradığını görünce merak edip, seni aramak için elime aldığımda gördüm aramalarını iyisin dimi?” Merve’ye baktığımda sessiz bir şekilde; “yuh hızlı tren bile senin kadar hız yapamamıştır” Merve’nin sessizce söylediği şeye gülümseyip, omuz silktim. “Bundan sonra unutma artık arayan bir sevgilin var.” Ne demişti o sevgilin mi bak ya yine kalbimin atışı hızlandı. Gözlerimi kapatıp sakinleşmeyi beklerken, aa emir mi verdi bu bana şimdi diye anında gözlerimi açıp; “Emredersiniz Paşam” dedim kızdığım anlaşılacak şekilde. Öyle güçlü bir kahkaha atıp, “Emir ne demek sadece rica ederim sevgilim. Hem paşan sana kurban” o kadar yumuşak, o kadar sıcak bir ses tonu ile söylemişti ki resmen dondurma misali eridim. “Benimle bu kadar hoş konuşabildiğine göre iyisin” “Ricamı yerine getirecek misin?” gülümsedim ne kadar inatçıydı böyle… ”Tamam bundan sonra daha çok dikkat ederim” “Ne yalan söyleyeyim inatlaşacaksın diye korktum ve kolum biraz ağrıyor ama iyiyim. Merak etme sen” “Doktora gittin mi?” neden sesim titredi ağlayacak gibi oldum ki şimdi. “Evet, evet Ali Buğra” deyip tekrar kahkaha attı. Böyle güldüğü zaman kalbimin yerinden çıkacak gibi olduğunu ne zaman fark edecek acaba diye düşünürken o zalimin adını andığında biraz duraksadım. “Annem gibiydi hiç başımdan ayrılmadı. Hem en yakın zamanda tanıştıracağım görürsün bana ne kadar düşkün” demesi ile biraz düşündüm. Tanışmak istiyor muydum kesinlikle hayır şuan en nefret ettiğim kişiydi ama belli ki Cenkay için önemli biriydi. “Olur” deyip hemen saldırının nasıl olduğunu sorarak konuyu değiştirdim. Telefonu kapattığımızda yatağımın üzerinde elim kalbimin üstünde birazcık oturdum. Kalbim bana doğru karar verdim diye basbas bağırıyor, mutlu olacaksın bak gör diyordu. Otuz iki diş Merve’nin yanına gittiğimde ağzımın içine bakıyordu. Artık anlıyordum neden böyle olduğunu iyi olduğunu bilmek istiyordu. “Sorun yok her ikisi de iyiymiş ve saldırı onlara olmamış zaten” gözlerimin önünde kuzenimin nasıl rahatladığını gördüğümde yine içim cız etti. Yorum yapmadı, yapamadı belki de.. Kırlentlerden birini kucağına çekip bakışlarını televizyona çevirdi ama seyrediyor mu tartışılırdı. Birden kendimi çok kötü hissettim daha iki gece önce aşktan ölüyorum diye ağlamaktan canı çıkan birinin yanında onun en yakın arkadaşı ile sevgili olmuş aşkımı yaşıyordum. “Salak salak düşünüp yine kafanı karıştırma o Merve tamam mı? Kendi acıdan ölse bile senin mutlu olman için elinden geleni yapar” diyen kalp sesi ile kendime geldim. Çünkü oda Merve için elinden geleni yapacaktı. İlk fırsatta Ali Buğra ile ilgili her şeyi öğrenecek bir şekilde Merve’yi görmesini sağlayacaktı. Kuzenime bakınca bu zamana kadar böylesi bir acıyı nasıl fark edemediğim için bir kere daha kızdım kendime.. Neyse bakalım gelecek zaman bize ne gösterecek….. |
0% |