Yeni Üyelik
13.
Bölüm

13. Bölüm

@herdem6060

13 BÖLÜM – Hayal Kırıklığı

Günler geçiyor. Sevgili kumrularım her iki-üç günde bir buluşuyorlardı. İlişkileri başlayalı neredeyse bir buçuk ay olmuştu. Sinema, tiyatro, konser, fasıl ve rakı-balık gibi birçok aktiviteyi birlikte geçirmişlerdi. Buse için her şey dört dörtlük giderken Cenkay artık delirme noktasına gelmişti. Hafta da en az iki gün buluşup ve en az iki saat zaman geçirdiği kızın elini tutmaktan ileri gidememişti. Her yaklaşımını çok usta bir manevra ile geri çeviren kıza nasıl yaklaşması gerektiği konusunda çaresiz kalıyor ve her eve bıraktıktan sonra öpemediği dudaklar için deliriyordu. Bunları düşünürken bile hep gülümseyip, düştüğü duruma inanamıyordu.

Hafta sonu üniversiteden bir arkadaşının doğum günü vardı. Ali Buğra’nın da ısrarı ile Buse’yi de davet etti. Yemek ile başlayıp, mekanın disko-bar kısmında eğlence devam edecekti. Doğum gününden sonra da bu kızı hala öpemezsem yuh benim erkekliğime diye kendini gaza getiriyordu. Kafaya koymuştu. Bu sefer ne yapıp edip, o güzel dudakların tadına bakacaktı.

“Yeter ya bu yaştan sonra soğuk duş almaktan iflahım kurudu” diye kendi kendini yiyordu. Zoruna giden başka bir konuda bu güne kadar hep kadınlar ona saldırmış hiç böyle bir derdi olmamıştı. Kendisi güzelim, bebeğim, canım ve hayatım gibi birçok sevgi sözcüğü söylerken, Buse’den tek kelime sevgililere has bir kelime duymamıştı. Gözlerinde ki duygu yoğunluğunu göremese bu kız benden hiç hoşlanmıyor diye düşünecekti. Kendi de çok hoşlandığını hatta aşık olduğunu söylememişti.

Buse de ise işler daha fenaydı. Çünkü daha önce erkek arkadaş deneyimi olmayan biri için her buluşma rüya gibiydi. Artık Cenkay’ı düşünmediği bir dakikası hatta saniyesi yoktu. En büyük sıkıntısı ise karşısında hiç yemek yiyemeyişi ve sanki her lokma boğazına takılıyor, o lokmayı yutmak işkenceye dönüşüyordu. Bir de eve geldiği zaman çektiği karın ağrısı, ne oluyordu bilmiyordu ne zaman Cenkay ona yaklaşacak olsa içinde kelebekler çırpınmaya başlıyor, sonra da karnına sancılar giriyordu. İlk bir iki buluşmalarında adet oldum sanmış panik olmuştu ama hiç öyle olmadığını görünce anlam verememişti. Sonra her buluşmada özellikle onu öpmek istediğini gözlerinde görüp, yaklaştığını hissettiği an olduğunu anlayınca şok olmuştu. Hele bunu Merve’ye anlattığında beraber çok gülmüşlerdi. Çünkü sürekli sıcak torba yapıp, o gece kötü bir şey olacak diye başında beklemekten gına gelmişti.

Buse, Cenkay’ın “telefonda cumartesi bir arkadaşımın doğum günü var bayadır çoğunu görmüyorum bana eşlik eder misin?” sorusuna başta çok şaşırmıştı. Çünkü bir buçuk aydır hep yalnız buluşmuşlardı. Kendi birkaç defa en azından tanışıyorlar diye Merve’yi dahil etmeyi düşünse de belki arkadaşlarımı tanımak istemiyordur diye kaygılanıp, vazgeçmişti. Hatta acaba neden beni kimse ile tanıştırmıyor, yoksa gizli bir ilişki mi düşünüyor, beni basit mi görüyor diye kendini yiyip, bitirdiği zamanlarda olmuştu. O yüzden Cenkay’ın teklifinden sonra kuruntudan başka bir şey yapmadığını anladı. Demek ki artık beni benimsedi diye kendine güvenini arttırdı.

Cumartesi günü gelip, çatmıştı. Buse gününü çok güzel geçirmişti fakat içinde bir sıkıntı vardı. Merve hep

“Sıkıntı değildir o ilk defa çevresine gireceksin ya heyecandır, heyecan..” diye rahatlatmaya çalışıyor bunun üzerine “evet sanırım öyle olabilir” dese de bir türlü kendini rahatlatamıyordu. Yeşil straptez, dizlerine kadar gelen bir elbise giymişti. Göğüs kısmı kalp şeklinde olduğu için biraz dekoltesi vardı ama onu da çok umursamadı. Açık ayakkabı giydiği için ayak parmaklarına da ellerine sürdüğü gibi kırmızı oje sürdü. Daha çok yüzünü ön plana çıkaran bir makyaj yaptı. Saçlarını açık bırakıp, düz fön çekmişti. Koridor da ki boy aynasından sürekli orasına burasına bakıp, 6. hissi bugün çok güzel olmalısın, bir şeyler olacak diyordu. O yüzden daha bir özen gösterdi. Telefonuna gelen mesaj ile Cenkay’ın kapıda beklediğini görünce, hemen eline küçük çantasını ve dekoltesini kapatacak ince bir şal almıştı.

Dışarı çıktığında arabadan çıkmış, köşe başındaki arabasının önünde telefon ile konuşan Cenkay’ı gördüğünde yine yüreği hop etti. Gözlerine bayram ziyafeti çektikten sonra yanına gitti. Yine kaşları çatıktı ve Buse’yi gördüğü halde bile gülümsememişti. Buse son bir aydır görmediği bu asık suratı görünce üzüldü. Çünkü kendisine sert sert bakan adamdan güzel bir söz bekliyordu. Arabanın kapısını açıp, ön koltuğa yerleşmesini sağladı. Kendi yerine geçmeden önce telefonu kapatmıştı. Yol almaya başladıkları halde neden dönüp tek kelime etmediğini merak etmeye başlamıştı.

“o konuşmadan ben konuşmayacağım” diye kendini dizginlemeye çalışan Buse, biraz daha böyle giderlerse ağlamaktan korkuyordu.

Cenkay, kendini sakinleştirmeye çalışıyordu. Artık ona dokunamamak konusunda sabrının son demlerini yaşarken şunun giydiğine bak diye kızıyordu içinden çok güzel, çok güzel diye tekrar edip, duruyor bilerek onun tarafına bakmıyordu. Yemek yenecek mekanın önüne geldiklerinde daha fazla dayanamayıp ellerinden tuttu.

“Çok güzelsin ve bugün daha bir güzelsin… Güzel bal gözlerin beni benden aldı. Kendimi durduramayıp seni öperim diye korktuğumdan, yüzüne bakamadım sevgilim.” Diye güldü. Biraz biraz alıştırma yapmakta fayda vardı. Güçlü bir kahkahanın eşliğinde

“ Biraz daha yüzüme bakmasaydınız bir sevgiliniz olmayacaktı Cenkay bey”

“Sen hep böyle gül ben sana kurban olayım yavrum”..

Şuan öp tam zamanı diyen iç sesine kulak verip, Buse’ye doğru yaklaşıyordu ki vale cama vurdu. Kör talihinin yedi ceddine içinden küfürler ederken hemen arabadan inip, ellerinden tutarak büyük bir gurur ile mekana girmişlerdi. Bu kadar kalabalık beklemeyen Buse biraz ürkse de Cenkay’ın onu sevgilim diye herkese tanıştırması sakinleşmesini sağlamıştı. Özellikle Ali Buğra’nın ona çok yakın davranmasına şaşırmıştı. Oysa o Ali Buğra’ya nefret bakışlar atıp kötü davranacaktı öyle karar almıştı. Masaya geçtikten sonra herkesin ona gülümseyerek bakması ve sıcak karşılamaları ile tamamen ortama ısındı.

“Boşuna evham yapmışım, bu sefer yanıldın 6. Hissim” diye iç sesine selam çakıp tamamen sevgilisine döndü. Yemekler gelmiş, ısrarlar üzerine beyaz şarap içmeye karar vermişti. Cenkay bugün daha bir yakındı Buse’ye ve elleri ile besliyordu. Bunu o kadar doğal yapıyordu ki sanki hep böyleydiler izlenimi veriyordu. Sonra ne olduysa herkes sessizleşti. Cenkay da başının üzerinden oraya bakmaya başladı. Kilitlenmiş gibiydi. Bunun üzerine o tarafa döndüğünde

“Hayatımda gördüğüm en güzel kız” diye mırıldandı. 1.80 civarında boy, upuzun sarı saçlar ve orman yeşili gözleri ile dönüp bakmayacak kişi yoktu. Mankenlere taş çıkaran fiziğini saymazsak eğer yanında ondan biraz daha uzun sarışın yakışıklı bir adam vardı. Siyah mini elbisesi bütün vücudunu sarmış, hatlarını gözler önüne seriyordu. Cenkay’ın hala ona bakmamasına bozulan Buse önüne döndü.Gayet rahat bir tavırla,

“Aşk olsun arkadaşlar böyle bir yemek organizasyonu var beni çağırmıyorsunuz.” Diye konuşunca Cenkay’ın daha çok gerildiğini hisseden Buse ne olduğunu çok merak etmeye başlamıştı.

“Bedenen benim yanımda ama ruhen kilometrelerce uzağa gitti. Ne oluyor ya“ diye kendini yemeye başlamıştı. Cenkay bakışlarını artık sarışın kızdan çekip, doğum günü olan arkadaşına sabitledi. Ali Buğra yanlarına gelip,

“İstersen kalkabiliriz, kardeşim” dese de cevap verme gereği duymamıştı. Buse tam ne olduğunu anlamaya başlamıştı ki gayet cıvık bir ses kulaklarını tırmaladı.

“Merhaba, Cenkay’cım görüşmeyeli uzun zaman oldu.” Kendini biraz toparlayan Cenkay’da ayağa kalkıp, elini tutma gereği duymadan

“Merhaba” dedi. Buse’nin baktığını görünce

“Gel hayatım, eski bir dost ile tanıştırayım. Üniversiteden sınıf arkadaşım Gamze ve evleneceğim kız arkadaşım Buse” dedi. Karşısında şok olmuş gözlerle bakan sevgilisine bakınca bir şey diyemedi. Aslında kendi de şaşırdı çünkü daha önce böyle bir şey düşünmemişti. Buse’yi baştan aşağı süzen Gamze gayet küçümseyici bakışlarla;

“Kısa boylulardan hoşlandığını bilmiyordum” dedi.

Bunu duyan Buse sinirden kulaklarına kadar kızardığını düşünüyordu. Ortam onu boğmaya başlamıştı. O yüzden cevap bile vermeden Cenkay’a dönüp;

“Lavaboya gitmem lazım, birazdan gelirim hem sende arkadaşın ile ilgilenmiş olursun” cevap bile beklemeden yerinden kalktı. Yürümeye başladığında bir garson çağırıp tuvaletlerin yerini öğrendi. Eli ayağı zangır zangır titriyor ve bu ağustos sıcağında bütün vücudu buz tutmuş, üşüyordu. Klozet kapağını kapatıp, üstüne oturdu. Öne arkaya hareket ederek, sakinleşmeye çalışıyordu. Güzel başlayan gece nasıl bu hala geldi diye ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Lavaboya birilerinin girmesi üzerine dışarı çıkıp, Cenkay’ın yanına gitmeyi düşünürken 2-3 kızın kendi hakkında konuştuklarını duyunca bekledi. Duydukları ile de hareket edemez hale gelip, olduğu yere çakıldı.

“Cenkay’ı gördünüz mü nasılda kötü oldu.”

“Evet beş yıl önceki hali kadar sarsılmış gözüküyordu. Acaba o olaydan sonra ilk defa mı karşılaştılar.”

“Kızlar hatırlasanıza ne kadar aşıktı Gamze’ye zaten o Gamze’den başkasını sevemez. Yazık sırf üstünlük taslamak için sevgilisini evleneceğim kız diye tanıştırdı. Kızcağızında ne kadar şaşırdığını fark ettiniz mi?”

“Gamze onu aldatmadan önceydi. Bence bu kızı seviyor, gözlerinden belli kıza bakarken ışıl ışıl.”

“Hayır sevmiyor, görmediniz mi gözlerini Gamze’den bir saniye ayıramadı. Yanındaki kızı unuttu resmen. Ay bir de üstüne sırf kıskandırmak için evleneceğim kız demez mi?”

Buse artık gözyaşlarını tutamaz oldu. Demek o kız ile aşk yaşamış ve sırf kıskandırmak için onu buraya getirmişti. Sanki, biri eline bir şiş almış vücuduna sokup sokup çıkarıyordu. Onu kullanmıştı başka bir şey düşünemiyordu onu kullanmıştı. Daha fazla bu konuşmalara dayanamayan Buse, bir hışım ile tuvaletten çıktı. Nedense, ya da utanacak yüzleri varsa duyduğunu bilsinler ve kötü olsunlar istedi.

Kızlar Buse’yi görünce o kadar şaşırdılar ki tuvaletten çıkan kızdan özür bile dileyemediler.

“Ne yaptık biz ya, kızın üzerinden kamyon geçmiş gibi” diyen kızlardan biri hem kendine hem de arkadaşlarına kızdı.

Masaya dönen Buse, çantasını ve şalını aldığı gibi kimse ile vedalaşmadan mekandan çıkışa doğru yürümeye, hatta koşmaya başladı. Gamze o kadar keyiflenmişti ki yanındaki sevgilisini bile umursamadan;

“Kimse Cenkay’ı benden iyi tanıyamaz. Boşuna koşma cicim arkandan gelmeyecek” diye bağırdı. Derdi söylediklerini duyurup daha çok aralarını bozmaktı. Çünkü o kısa bodur kıza nasıl baktığını gördü. Gerçekten seviyordu ve bu onun kaldıramayacağı bir şeydi. Ayrı da olsalar o sadece beni sevebilir diye düşünüyordu. Başarmıştı da duymuştu Buse fakat yanılan Gamze oldu. Çünkü Cenkay, Ali Buğra ile doğum günü çocuğuna Gamze ve Ahmet’in burada ne işi var diye hesap soruyordu. Son dakika Buse’yi çıkışa doğru koşarken görmesiyle arkasından koşmaya başlaması bir oldu. Tam restaurantın çıkışında kolundan yakaladı.

“Nereye gidiyorsun” çok sinirlendiği için sesi çok sertti. Buse kafasını kaldıramıyordu. Çünkü gözyaşları sicim gibi akarken kendini kullanan adama daha fazla acınası gözükmek istemiyordu. Sadece dudakları titreyerek,

“Eve gitmek istiyorum” diyebildi.

“Tamam, bekle beni arabayı valeden isteyip geliyorum” diye içeri geçen Cenkay’a baktı. Tam önünde duran taksiye nasıl atlayıp,

“Levent’e lü..lütfen ve çok, çok hızlı ne olur “ kafasını camdan tarafa çevirip ağlamaya devam etti.

Dışarı çıktığında Buse’nin taksiye bindiğini gören Cenkay koştu ama yetişemedi. O kadar sinirlendi ki artık önüne gelene küfür ediyordu. Ali Buğra

“Tamam kardeşim sakin ol evini biliyorsun nasıl olsa gider konuşursun” diye sakinleştirmeye çalışsa da nafile olmuyordu.

“Ben bu kızı çok seviyorum oğlum, kaybetme korkusu yüreğimi yakıyor. Ben Buse’yi kaybedemem tamam mı? Buğra, ölüyorum lan onun için” derken arabası geldi. Öyle bir patinaj ile yola çıktı ki Ali Buğra bile arkasından;

“Allah yardımcın olsun kardeşim” demekten alamadı kendini.

Cenkay son hız Buse’nin evine gitmeye çalışırken, sürekli direksiyona vuruyor. Böyle bir şey yaşadığına inanamıyordu. Gecenin başlangıcını düşündü nasıl da güzeldi oysa birde düştüğü duruma bak. Gamze’yi o günden sonra hiç görmemişti o yüzden o kadar şaşırıp kalakalmıştı. Ahmet ile karşılaşsalar da Gamze’yi görmemeye özellikle dikkat etmişti. Sırf bu yüzden birçok arkadaşı ile iletişimini koparmıştı. Peki Buse’yi neden evleneceğim kız diye tanıştırdım hiç aklımda yokken çünkü öyle de ondan diye karmakarışık düşüncelere dalmıştı. Nasılda kafa tutuyor sözünü dinlemiyordu. Şuan bunun için bile sinirden kudurması gerekmez miydi ama onun bu halleri değil mi zaten hoşuna giden bu dik başlı hallerine bayılıyordu. Tam Buse’nin evinin sokağını dönerken taksiden indiğini gördü. Park yeri aramaksızın, taksinin arkasına durdu. Çünkü Buse onun gelişini görmesi ile binaya koşması bir oldu. Elleri o kadar titriyordu ki anahtar ile uğraşamazdı. O yüzden hiç elini çekmeden zile basmaya başladı.

”Kim bu alacaklı gibi kapıyı çalan, geldimmm” diye koşarak kapıyı açan Merve, Buse’nin sesini duyunca daha da bir panik oldu. Film izler gibi şaşkın şaşkın onları seyretmeye başladı. Buse, omuzlarından tutup, kendine çevirmeye çalışan Cenkay’a kafasını çevirip;

“Bir daha bana dokunursan seni öldürürüm anladın mı?“ resmen tehdit etti. Cenkay, cüssesine bakmadan kendini tehdit eden güzeline gülmemek için kendini zor tuttu. Kollarını bırakmadan gözlerinin içine baka baka sakin bir ses ile konuştu.

“Beni bir dakika dinlersen açıklayacağım.”

“Neyi ha neyi… Beni nasıl kullandığını mı? Sayın ünlü ceza avukatımız Cenkay GÖKSU oyun buraya kadarmış bak final yaptık. Şimdi evimden DEFOLLLLLLLL”

Loading...
0%