@herdem6060
|
18. Bölüm –Alevilik – İbrahim Talıses Gel al Canımı
Çarpılan banyo kapısına donmuş gibi bakıyordum göz kapaklarımı bile kırpmaya korkuyordum. Şimdi ne yapmalıydım. Ben sana kendimi verdim, ben seni çok sevdim beni fahişe yerine koyman için mi diye bağırmalı mıyım? Yoksa… En azından bir tokat atmalısın diyen kalp sesim ile irkilip kendime geldim. Göz kapaklarımın kapanması ile inen gözyaşlarım ile kararı mı verdim. Hiçbir şey yapmayacak, tek kelime etmeyecektim kendimi acındırmayacak bu kadarcık olsun gururumu koruyacaktım. Titreyerek ayağa kalktım. Zar zorda olsa kıyafetlerimi giyip kendimi odanın dışına attım. Odadan çıktıktan sonra artık kendimi bırakabilirdim. Titremekten duvarlara tutuna tutuna yürüyebiliyordum. “Allah beni kahretsin, Allah beni kahretsin” diye kendime sesli beddualar ettim. Asansöre gelememe birkaç metre kalmıştı ama bacaklarım taşımadı artık beni olduğum yere düşercesine oturdum. Duvara kafamı dayayıp, lanet olsun bu yaşıma kadar asla yapmam dediğim bir şeyi nasıl bir anda yaptım. Hem de kim için beni bir gram sevmeyen biri için şimdi ben babamın yüzüne nasıl bakacağım. Aynaya bakıp kirlenmiş yüzümü görmeye nasıl dayanacağım. Nerede olduğumu umursamadan hem duvarı yumrukladım hem “Ağlama! Ağlama artık! Sen bunu hak ettin.” Diye bağırdım kendime. “Hani Alevi olduğun için gurur duyuyordun. Hani Aleviliğin gerekliğini yaparsan hayatın boyunca iyi, dürüst, sevgi dolu ve namuslu bir hayat geçirirdin. Hani ha hani! “ kalp sesim daha kötü olayım diye değerlerimi yüzüme vururken; “Allah’ım ben ne yaptım kendime saygıyı yitirdim. Dinimizde ki en büyük günahlardan birini işleyip, kültürüme yetiştirildiğim adetlere ihanet ettim. Babam! Oyy babam bana boşuna güveniyormuşsun. Liseye başladığım zaman beni karşına alıp verdiğin nasihatlere ve sana verdiğim söze uyamadım. Tutamadım sözlerimi affet babam ne olur affet… “ 11. Yıl önce “Bak kızım birkaç gün sonra liseye başlıyorsun bu konuşmayı yapmak için ne zamandır fırsat kolluyordum. Beni en iyi dinleyen, anlayan çocuğum olarak bunları sana tekrar hatırlatmak istedim. Hayatın boyunca her hata yapacağını düşündüğün zaman, bu konuştuklarımız aklına gelsin tamam mı? Biliyorsun biz Aleviyiz hatta Aleviliğin bir kolu olan Bektaşi’yiz. BEKTAŞİLİK, İslam dininin beş şartının yanında üç şarta daha aynı iman ile bağlı olarak yaşamamız demek. Biz Alevileri ister Müslüman kabul etsinler ister etmesinler ama Rabbimiz bizi biliyor kızım. O yüzden sana ve diğer kardeşlerine elinize, belinize, dilinize, sahip çıkmayı öğretebilirsem benden mutlusu olamaz. Biliyorum okuyan tek çocuğum olarak Alevi olmamızın en büyük sıkıntılarını sen yaşadın. Ancak toplumda ortak alanlarda bizim ile birlikte yaşamaya başlayınca aslında ne kadar güçlü bir imana sahip olduğumuzu görecekler ben bu umudumu kaybetmedim sende kaybetme yavrum. Sırf alevi olduğun için ortaokuldaki din dersinde hocanın seni ne kadar zorladığını birlikte yaşadık, gördük. İsyan edip, kin tutmak yerine o hocanın sayesinde ne kadar çok dua öğrendiğini söylediğinde seninle gurur duymuştum. Bu gece tekrar sana Aleviliğin genel tanımlarını anlatıp, pekiştirmek istiyorum ki bundan sonra gireceğin her ortamda kültürünü sonuna kadar savun ve sakın başkalarının yaptığı gibi toplum baskı yüzünden saklanmaya çalışma… YA ALLAH YA MUHAMMET YA ALİ bizim doğruluk yolumuzdur… Sünniler de olduğu gibi Aleviler de de yanlış yaşayan, yanlış yapan insanlar var. Aleviler Allah’a inanmıyormuş ki bu doğru değil, sanki Sünniler de ateist yok mu? Var, ama söz konusu biz Aleviler olunca ortalığa daha çok dökülüyor hemen ötekileştirilip, ayrımcılığa sebep oluyor. Sünnilerin hepsi mi namaz kılıyor ya da oruç tutuyor, hayır ama nedense Alevilerin oruç tutmayanları ya da namaz kılmayanları bütün hepsine mâl ediliyor. Biz ne yapacağız kızım, ilk önce Aleviliğin bize kattığı üç şartı en iyi şekilde yerine getirip, vatana millete hayırlı, namuslu bir insan olup ondan sonra İslam’ın şartlarını gerçekleştireceğiz. Zira, eline sahip çıkamayıp hırsızlık yaptıktan sonra namaz kılmanın, diline sahip çıkamayıp fitneyle–fesatlıkla ve dedikoduyla onun bunun yuvasını dağıttıktan sonra oruç tutmanın ve beline sahip çıkamayıp nikahın olmadan bir adamla ile birlikte olmanın ki bunun adı Zina… Allah korusun, ellerden ırak! Bunu yaptıktan sonra, zekat vermenin, haca gitmenin hiç mi hiç anlamı yok benim gözümde… Yıllarca MUM SÖNDÜ gibi bir iftirayla bizleri tövbe haşa anasıyla bacısıyla diye karaladılar alevi kızlarımızı bu yüzden rahat bulup, yanlış gözle baktılar. Oysa bizim ilk önceliğimiz namusumuz… Bu yüzden kızım seni önce Allah’a sonra kendine emanet ederek okula gönderiyorum. Sabah çıkıyorsun akşam geliyorsun ben seni ne kadar takip etmek istersem edeyim senin içinde namus kavramı yoksa kontrol edemem. Artık neredeyse 15 yaşındasın ve çok güzel bir kız oldun. Bak iki yıldır görücülerin bile geliyor bu yüzden senden en büyük isteğim namusuna sahip çıkman eğer bir gün bir şey olur namusunu kaybedecek bir durum yaşarsan öl, öldür ama ne kendine ne bize leke getirme. İşte ben, bir tek bunu kaldıramam kızım. Bak amcaların, abin hatta annen bile okutma bu kızı, okuyup ne olacak diğerleri okumadı da açlar mı açıktalar mı derken ben senin peşinde pervaneyim, hiç önemli değil ceketimi satar yine okuturum seni ama bunun karşılığında senden istediğim tek şey; başımı asla yere eğme yavrum… “ Babamın sözlerinden sonra ellerine kapanmış gözlerim dolarak yeminler etmiştim. “Söz veriyorum başını asla yere eğmeyeceğim baba ne olursa olsun dinimin ve Aleviliğin bana getirilerini sonuna kadar uygulayacağım. Söz” Ah ba..babam ben bunu sana, özellikle kendime nasıl yaptım. Yıllarca bir küpe misali ku..kulağımda olan nasihatlerini bir dakikalık zevk için nasıl heba ettim. Ölsem, kendimi öldürsem bu leke ile toprak bile kabul etmez ki beni… Allah’ım sana yalvarmaya bile yüzüm yok. Nasıl yaptım, nasıl, nasıl… Zar zor ayağa kalkıp, otelden çıkmak için lobiye indiğimde insanların bakışları bile yüreğimin yanmasına yetti. Sanki herkes biraz önce ne yaptığımı biliyor gibiydi. Hemen taksiye atlayıp, Ecem’i aradım bana hala kırgındı. Eskisi kadar yakın davranmıyordu ama benim hem ona ve hem de kızlara çok ihtiyacım vardı. “A..alo Ecem ne olur bi..bi..bizim eve gel.” konuşmasına, neden diye sormasına cevap veremeyeceğim için, telefonu yüzüne kapattım. Taksi şoförünün acıyan bakışları ile eve geldim. Zili elimi hiç çekmeden çaldım. Buse ve Gökçe birlikte kapıyı açtıkların da ayakta duracak halim kalmamıştı ve kapının önüne yığılıp bağıra bağıra ağlamaya başladım. Kızların; “Ne oldu başına bir şey mi geldi.” sözleri daha çok canımı yakıyordu. Başıma bir şey gelmemişti ben yapmıştım hem de bile isteye nefsime yenilmiştim. Nasıl o dakikalarda dünyanın en mutlu insanı oldum, nasıl zevk aldım. Sadece kendime olan beddualarımı sıraladım. Tekrar beni nasıl kovduğu geldi gözlerimin önüne... Ben nasıl değiştim bu kadar, nasıl yapabildim? Kafamda sürekli aynı soru dönüyordu. İnsanı, bir canavarlar değiştirirmiş bir de AŞK. AŞK! AŞK! AŞK! AŞK! Beni bitirdin, beni benden çıkardın, bütün benliğimi yitirip, beni yaşarken öldürdün. Neyin bedelini ödüyorum ben Allah’ım, neyin? İsyan etmek istemiyorum ama artık dayanamıyorum. Sevmenin bu kadar can yakıcı olduğunu bilseydim. Kendimi odalara kilitlerdim. Hiç çıkmazdım o odalardan, kimseleri görmezdim de aşık olmazdım. Yüreğimi bu kadar dağlamazdım. Ecem geldi ne oldu demeye kalmadan beni tokatlamaya başladı. Kaldırın şunu sinir krizi geçiriyor. Kızım sen nasıl hemşiresin diye Gökçe’ye bağırıyordu. Her şeyi görüyor duyuyordum ama tepki veremiyordum. “Durun Buket’e yaptığım sakinleştiricilerden vardı yanımda.” diyen Gökçe bana hangi ara olduğunu anlamadığım bir anda iğne yaptı. Sadece tenime batan iğnenin acısından anladım. On dakika falan sonra çırpınmayı ve bağırarak ağlamayı kesmiştim ama gözlerim akıyordu. “Ne oldu bak korkutma bizi yoksa doktora götürelim seni?” kafam o kadar dumanlanmıştı ki bunu bile hangisinin sorduğunu anlayamamıştım. Tekrar bir hıçkırık firar etti dudaklarımdan; “Be…beni ayıplamayın, beni yar…yargılamayın ne olur da..dayanamam buna.” diye ellerimi yüzüme kapatarak yalvarmaya başladım. “Canımmm asla öyle bir şey yapmayız bilmiyor musun tanımıyor musun bizi hadi biraz daha sakinleştiysen anlat derdini. Gör bak bize anlatınca boşuna büyütüp o kadar ağlamışım diyeceksin” elimi tutarak konuşan Ecem’e baktım. Hemen elimi çektim. Kirlesin istemiyordum benim gibi… Elimi çekiş şeklime şaşıran Ecem kızlara baktıktan sonra bu sefer bana sımsıkı sarıldı. “Hadi üzme bizi anlat derdini ki birlikte çare bulalım.” peki manasında kafamı salladım. Nasıl anlatacak, anlattıktan sonra nasıl yüzlerine bakacaktım bilmiyorum ama acım artık içimden taşıyordu. “Bu..bugün Ali Buğra geldi bankaya yine beni ayağına çağırıp, işlerini yaptırdı. Bu sefer susmak istemedim. Bu kadar yıl sonra bana hiç bakmayan benim de hiç konuşmadığım adam olmaktan çıksın istedim. Kibar bir dille bundan sonra size sevgiliniz yardım etsin dedim. Oda iş ile aşkı ka…karıştırmıyorum dedi. Berkay Bey gelince çıktım odadan arşive zor attım kendimi resmen gözlerimin içine bakarak başka kadına aşık olduğunu söylemişti. Gel al canımı da rahatla diye ağladım, durdum. Akşama kadar soluksuz çalıştım çünkü sadece kendimi işe verince düşünmüyordum. İş çıkışı bir araba önümü kesti. “Ali Buğra Bey sizi bekliyor“ dediler ve bir otele gittik. Onunla bir geleceğim yoktu. Biliyordum. Belki bir iki anım olur düşüncesiyle hiç sorgulamadan kabul ettim. Bana bakışları bir garipti sanki beni önemsiyor, beğeniyor gibiydi. Odasında sessizce yemek yedik. O bile çok güzeldi biliyor musun sessizliği paylaşmak… Çok mutlu oldum ya, üç yıldır bir kere bana baksın diye dua ederken, o gülücükler bahşediyordu. Neyse içki mevzusu açıldı. Tekne turunda onun için içtiğimi ve onu kıskandığımı anladığını söyledi. Evet çok kıskanmıştım hem de çok, canım yanarcasına kıskanmıştım. Üste çıkmak adına “eve gitmek istiyorum” diye ayaklanmam ile beni çevirip öpmeye başlaması bir oldu.” Gözlerimi kapatmış, hem o anları yaşıyordum hem de kızların yüzüne bakamıyordum. Utançtan yanaklarım kıpkırmızı olmuştu. Sesim o kadar zor çıkar olmuştu ki; “Çok güzeldi çokkkk, içimden bir şeyler aktı sanki içgüdülerimin beni yönlendiği kadarıyla karşılık verdim. Nasıl oldu? Ne zaman oldu bilmiyorum kendimizi yatakta bulduk. Tenlerimizin uyumu o kadar iyi o kadar mutluydum ki ona dur demek, yapma demek aklıma bile gelmedi. Allah kahretsin ki çok istedim onun olmayı evet çok utanıyorum ama anladığınız gibi onunla birlikte oldum. Hem de o anlarda dünyanın en mutlu kadını olarak bana kırılacak bir kristalmişim gibi davrandı. Çok nazikti, ilgiliydi ve oda seviyor gibiydi. Bunların hepsi, hepsi benim hayal ürünüm olamaz değil mi? O duygu yoğunluğu ile seni seviyorum dedim. Ne olduysa ondan sonra oldu bir anda kaskatı kesildi. Sanki iğrendiği bir varlıkmışım gibi ayaklandı ve banyoya doğru girerken dünyamı karartan cümle çıktı dudaklarından; “Duştan çıktığımda gitmiş ol” dedi. Yanlış duydum sandım ilk önce tek kelime edemedim. Olduğum yerde kalakaldım. Ben ona kendimi bu yaşıma kadar koruduğum en özelimi verirken, o kirli bir mendil gibi ya da değersiz bir oyuncak gibi beni başından attı. Dünyam yıkıldı. Namusumu bile isteye verdiğim adam beni adi bir fahişe yerine koydu. Peki değdi mi kendimi kirletmeye ha değdi mi? Değmedi işte… “ Kızların yüzlerine baktım. Herkes şok olmuş özellikle Buse ellerini ağzına kapatmış gözleri dolu dolu bana bakıyordu. Çünkü içlerinde bu konuda en katı bendim. Ancak evlendiğim adamla öpüşür, sevişirim diyordum… Asla evlenmeden biri bana dokunamaz diyordum. Ama asla asla dememek gerekiyormuş. Bugün bunu çok acı bir şekilde öğrendim. “Bir bıçak alın oyun ka..kalbimi, oyun ki bugün yaptığım şeyi silip a..atayım. Buseee ben, ben babamın yüzüne nasıl ba..bakacağım. Babam! Ben sana nasıl ihanet ettim, emeklerini nasıl hiçe saydım. Öldürün! Öldürün beni kızlar ne olur ben kendim yapamıyorum siz yapın bari ben böyle yaşamak istemiyorum. “ Artık üçü de benim ile birlikte ağlıyor teselli bile edemiyorlardı. Ne kadar süre ağladık bilmiyorum ama herkes biraz kendine geldiğinde Gökçe konuşmaya başladı. Bir taraftan da eliyle burnunu siliyor sesli sesli içine çekiyordu. “Dünyanın sonu değil bu tamam mı birini sevdin ve onun oldun. Reşit olmayan 16 yaşında bir kız değilsin ki artık neredeyse 26 yaşında işi gücü olan birisin… Pişman mısın onun olduğuna yoksa kovulduğun için mi böylesin… Biliyorum hiçbir kadın bunu hak etmez” Pişman mıydım? Babama, kendime ve değerlerime ihanet etmiş hissetmem pişman olduğum içindir herhalde… O zaman neden pişmanım diyemiyorum. Allah kahretsin beni ya! Şuan bile yine de sadece onun olmak isterdim diye düşünüyorum. Allah’ım! Bu nasıl hastalıklı bir duygu yardım et bana… “Bi..bilmiyorum” “Biz hep senin yanındayız. Tamam, bu yaşına kadar yapmam dediğin bir şeyi yapmanın, nefsine uyup, çok kötü karşılık almanın üzüntüsü bu ve asla seni yargılamıyoruz. Belki biz olsak bizde aynısını yapardık belki de senin gibide üzülmeyebilirdik. Beraber atlatacağız bu süreci merak etme sen, eniştemin yüzüne bakmaya gelince, bu dünyada insanlar neler yapıyor senin yaptığın namussuzluk değil ilk öncelikle buna inan tamam mı? İnsanız biz ya hata yapabiliriz. Hem namus sadece iki bacak arasında mı? Kızım senin yüreğin namuslu bir kere lütfen kendini yiyip bitirme” “Evet! Buse çok haklı namus iki bacak arasında değil, sen bu sabah ne kadar temiz isen şuanda da o kadar temizsin” Ecem’e baktım. Bana bizim gözümüzde temizsin demiyordu gerçekten temizsin diyordu. Bunu o kadar içten söyledi ki ona sarılıp, teşekkür etmek istedim. Beynim o kadar uyuşuktu ki cevap bile veremedim. Kafamı kanepedeki yastığa koyduğumda gözlerimi kapattım. Çünkü ne konuşacak nede daha fazla ağlayacak halim kalmamıştı. Ben bu gece bütün limitlerimi doldurdum. TÜKENDİM….
*1-) Alevilikte, varlıkların kendisinden oluştuğu var edici gücün adı HAK’tır. Allah, HAK’tır ve biz Aleviler HAKK’a taparız. Her şey Allah’ın varlığından var olmuştur. 2-) Alevilikte, Hz. Muhammed HAKK’ın elçisidir. HAK, Hz. Muhammed’i, insanlığa bir takım iletileri ulaştırmakla görevlendirmiştir. Hz. Muhammed Alevilerin peygamber olarak inandıkları ALLAH’IN ELÇİSİ’dir. 3-) Alevilikte Hz. Ali, velilik ve imamlık makamındadır. Velilik, HAKK’ın yeryüzündeki ve insanlar arasındaki belirişini ve tezahürünü ifade eder. İmamlık ise Hz. Ali’nin zahiri ile görünür önderliğinin ifadesidir. HAKK’a yürüyen, Hz. Ali’nin imamlık kimliğidir. 4-)Alevilikte tüm kutsal kitaplara inanmak ve saygı göstermek şarttır. Kur’an, Tevrat, Zebur ve İncil saygındır. Bununla birlikte Hacı Bektaş Veli’nin buyurduğu gibi; “Okunacak en büyük kitap insandır.“ İnsanı insan yapan en önemli özellik ise akıl sahibi olmasıdır ki akıl, Alevilikte tüm kutsal kaynaklardan daha üsttedir. Nitekim aklı olmayanın dini de yoktur. 5-) Alevilikte temel ibadet biçimi CEM’dir. CEM, Kur’an’daki SALAT buyruğunun karşılığıdır. SALAT, yalvarış, yakarış ve dua gibi anlamlara gelmektedir. CEM’de dua ve yakarışlarla HAK zikredilmektedir. 6-) Alevilikte Muharrem Ayında oruç tutulur. Muharrem aynı zamanda Kerbela şehitleri nezdinde tarihteki tüm mazlumlar için yas tutma ayıdır. Muharrem orucu dışında tutulan oruçlara da karşı bir zihniyet yoktur. 7- Alevilikte, “ Yol cümleden uludur.” Ve “ Bilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır.” anlayışı temel bir ilkedir. Bilim ve akıl en büyük mürşittir. “ Eline, diline ve beline sahip olmak “ da Alevi ahlakının en özlü ifade biçimidir.
|
0% |