@herdem6060
|
19. Bölüm
Ali Buğra’dan 1. Part – Tarkan Beni çok sev Onu ilk “Erdem” diye bağırdığımda olduğu yerde sıçrayınca fark ettim. Üzerinde siyah mini bir etek ve kısa bir ceket vardı kumral uzun saçları, balık etli kısa boyluydu fakat o kadar ürkek bakıyordu ki uzun zamandır bu kadar masum bir kız görmemiştim gerçi bu cinslerin yüzleri masum ama neyse deyip odama girdim. Tartıştığım kadını ne yapıp edip herkese rezil edecektim. İffetsiz kadınlardan nefret ediyordum. Birde gelmiş bana kocam beni tatmin edemiyordu beni de anlayın diye onu anlamamı bekliyordu. Böyle kadınların cüretine inanamıyordum artık… Ulan fahişe adam seni s.kemiyor mu o zaman ayrıl, hem adamın parasını yiyip hem de onunla bununla yatmanın anlamı ne? Tabi paradan vazgeçemiyorlar ne yardan ne serden misali neyse hiç para alamaması için hemen çalışmaya başlamalıydım fakat uzaktan gördüğüm kız gözümün önüne gelip duruyordu. Erdem‘e müşteri mi kim bu kız diye sorduğumda bankadan kredi kartı işini halletmeye gelen bankacı olduğunu söyledi. Aslında benim böyle bir talebim yoktu ama merakıma yenilip yakından görmek için sekreterime; “Bende kredi kartı almaya karar verdim bankacı hanım bana uğramadan gitmesin.” diye talimat verdim. Yakından da ürkek kedi gibi masum mu görmek istedim. Aradan iki saat kadar geçti geçmedi içeri girdi bilerek yüzüne bakmadım fakat odunsu ağır bir koku sardı odayı… Ben çiçek kokularından hoşlanan biri olarak beğenmemem gerekirken onun teninde müthiş durmuş diye düşündüm. Sanki bir şeyler okuyor gibi bekletip arada bir çaktırmadan bakıyordum. Kuş gibi çırpınıyordu karşımda hala korkuyor galiba diye düşünmeden edemedim. Nedendir bilmem uzun uzun neden kart istediğimi anlattım kafamı kaldırıp yüzüne baktığımda hayran olmuş gözlerle bana bakıyordu. Aslında alışkındım böyle bakışlara fakat bu kızın ki çok başkaydı. Genelde alışkın olduğum bakışlar şehvetli, arzulu olurdu. Oysa karşımdaki gözlerden tutku karışımı masumluk akıyordu. Elleri titreyerek imzalattı bana evrakları, imzalar biter bitmez kapıyı gösterdim. Bilerek çok kaba davrandım. Sırf bir tepki versin sesini duyayım diye ama hiçbir şey söylemeden ve bir daha arkasına bakmadan çıkıp, gitti. O günden sonra ara ara tutku dolu masum bakışlar gözlerimin önüne geliyor ela mı kahve mi olduğunu anlayamadığım gözler de ki derinliği başka kimse de görmediğimi düşündükçe kızıyordum kendime. Dayanamayıp ya da bir açığını görürüm diye bir kaç ay sonra bankaya gittim. Berkay abinin yanında bir ödemeyi bahane ederek ve sanki bunun için başka çalışan yokmuş gibi özellikle Merve hanım yardımcı olsun diye istekte bulundum. Sadece odaya girip beni gördüğünde, yine o heyecan var mı ya da olacak mı onu merak ediyordum. Gülümseyerek odaya girdiğinde beni görür görmez eli ayağı şaştı ve yine titremeye başladı. Bu hoşuma gitmişti benden etkileniyordu. Benden tarafa bakmıyordu ama bana karşı hissi olduğuna emin olmuştum. Belki bu sefer bari yüzüme bakar ya da bir tepki verir diye yine bilerek kaşlarımı çatıp, yokmuş gibi davrandım. Hareketlerim kimseye olmadığı kadar kabaydı ama tepki vermek şurada dursun konuşmuyor gözleri buğulanıyor ve sadece işini yapıyordu. O böyle yaptıkça, kendimi kötü hissetmeme sebep oluyor diye kızıyor, her gidişimde daha kaba davranıyordum. Sonradan bal rengi olduğunu fark ettiğim gözlerin bakışlarının derinliği ve çok buğulu masum oluşu kafama çivi misali çakıldı. Bankaya gidip gelmelerimi en fazla iki ayda bir yapar oldum. Her defasında banka işlemlerim için onu istedim ve biz yine aynı şeyleri yaşadık. Bana öyle bir bakışı vardı ki ölüyorum senin için diye bas bas bağırıyor ama tek bir adım bile atmıyordu. Ben neden buna takılıyordum onu da anlamadım sanırım kadınların rahatlığına alışmıştım ve ayağıma gelsin istiyordum. Karşımda zangır zangır titrerken beni her gördüğünde o büyük göğüslerin inip kalkma hızı artarken nefesinin içine sığmaz hallerini görmezden gelmek çok zor oluyordu. Çözmek istiyordum artık… Erdem’e araştırmasını söylediğimde kötü bir şey bekliyormuşum gibi her şeyi düzgün çıkması ve zor bir hayat geçirmesi daha fazla dikkatimi çekmişti. O gece Cenkay ile Berkay abimi bankadan almaya gidişimde bu yüzdendi çünkü neredeyse üç aydır görmüyordum. Bakalım yine bana karşı aynı mı diye merakımdan kaynaklanıyordu. Beni her gördüğünde her an ağlayacakmış halleri ve bana bakmayışı deli ediyordu. Ertesi gün erkenden kalkıp bankanın yolunu bu yüzden tutmuştum. Tabi kardeşim ile dalga geçme fırsatını da kaçıramazdım. Ama asıl sebep oydu. Cenkay’ı gördüğünde gülümsemesi gerilmeme neden oldu. Beni görünce yine irkildi. Cenkay’a gülümsüyor bana gelince korkuyordu. Bu çok canımı sıktı. Daha sesini bile doğru dürüst duymadığım kızın Cenkay’a verdiği tepki hem şaşırmama sebep oldu hem de hoşuma gitti. Demek ki sadece bana gelince ürkek bir kuş bu küçük hanım diye düşündüm. Nedense kendimi çok özel hissettim o gün… Cenkay tekne turunu haber verdiğinde ilk aklıma gelen ne yapıp ne edip yanıma gelmesini sağlayacağım bu sefer bana duygularını açık edecek diye planlar kurdum. Tekne’ye biner binmez özellikle kızıl hatuna çok yaklaşıp öyle kahkahalar attım ki canı yansın ve bana herkese yakınsın da bana neden bakmıyorsun diye ayağıma gelsin istedim. Onun ortalıktan kaybolup belli bir zaman sonra kıpkırmızı gözlerle geldiğini gördüğümde artık emin oldum. Bana aşıktı. Peki o zaman neden bir şey yapmıyordu neden uzak duruyordu. Daha çok dikkatimi çekti ne bileyim en azından takıldığım bir mekana gelir gözüme girmeye çalışmaz mı insan? Bu kız ise tam tersi saklanıyor kaçıyor gibiydi. Ben niye bu kızın ayağıma gelmesine takmıştım hiçbir fikrim yoktu ama illa gelsin senden hoşlanıyorum desin istiyordum. Artık inada bindirmiştim, gelecekti işte gelecekti… Adının Sude olduğunu öğrendiğim kızıl bile, ilk defa o gün tanışmamıza rağmen geceyi benimle geçirmek istemişti. Ortalıktan kaybolduğunda tek başına güverte de içki içtiğini gördüm. O kadar içti ki gözümdeki masum kız resmen yerle bir oldu. Gözlerimin önüne yıllar önceki günler geldi. Annemin sürekli içki içip babam ile kavga eden ve bu kavgalarda beni hiç sevmediğini söyleyen halleri, midem bulandı. Bana o günleri uzun zaman sonra hatırlattığı için nefret ettim ondan ve bu yüzden hakaret etmek istedim. Ben ona hakaret vari konuşunca Berkay abim öyle bir savundu ki; tekrar hata mı yapıyorum ben diye sorgularken buldum kendimi.. Bu kızda hep böyle çelişki yaşıyordum oysa benim düşüncelerim sabittir kolay kolay kafam karışmaz, düşüncelerim değişmezdi. Gizem yengenin kaldırması ile ayağa kalktığında gözlerimin içine öyle bir baktı ki nedense ilk defa içim de bir şeyler ayaklandı. Onun yanına gidip yardım etme isteği bütün bedenimi sardı. İlk defa içki içiyor dediklerin de ise daha kötü hissettim. Benim yüzümden olduğuna emin oldum. Sude’ye fazlası ile yakın davrandığım için pişman oldum. Tamam ben sevmiyor hatta hoşlanmıyor olabilirdim ama beni sevene de bilerek eziyet etmek yakışmadı bana diye düşünmekten ve “Emin misin?” diye soran iç sesime kulak tıkamayı tercih ettim. Sadece diğerlerine benzememesi dikkatimi çekiyor o kadar diye iç sesimi ikna etmeye çalıştım. Ben kimseyi sevmeyecek asla evlenmeyecektim. Kendi yaşadığım çocukluğu başka bir çocuğa asla yaşatmayacağım buna kesin kararlıydım. Bu düşüncemi asla kimse değiştiremeyecekti. Tekneden sonra biraz daha takılmaya karar verdiğimiz için Cenkay’a geçtik. Buse’ye ulaştığında, Merve’yi konuştular. Ancak uyutabildiğini öğrendiğim de ise göğsüm sıkıştı nefes alamadım. Cenkay tekrar sordu hep böyle içer mi diye işte o zaman dinlemiyormuş gibi davransam da kulak kesildim. Cevabın benim için çok önemli olduğunu fark ettim. Annem gibi olmasın diye dua ettiğimde ne oluyor bana ya diye kafamı sağa sola sallayarak kendime gelmeye çalıştım. Buse de bugün onu tanıyan herkesin dediği gibi ilk defa içti dedi. O an tuttuğumu bile fark etmediğim nefesimi bırakıp, rahatladığımı hissettim ama neden… O günden sonra birkaç defa daha Sude ile takıldık. Arada şubeden laf açıp, arkadaşlarını soruyordum. Merve’ye gelince kısa boylu bodur, herkes tarafından çok seviliyor ama ben biliyorum onun nasıl bir oyuncu olduğunu diyerek kötülüyordu. Bu çok ilgimi çekti. ”Niçin aranız kötü mü“ diye sorduğumda “Beni kıskanıyor şekerim hatta ne zaman senin konunu açsam beni azarlıyor arkadaşlarıma bile anlattırmıyor seni..” dediğinde içimde patlamaya hazır kahkahalara sebep olduğunun farkında bile değildi. O günden sonra kendim bir şeyler yapmayı ama yine de ilk adımı ona attırmayı kafama koymuştum. Fakat Cenkay ile ilk defa ortak yürüttüğümüz aynı kişinin iki davası yüzünden çok çalıştığım için ilgilenememiştim. Ceza davası hemen o hafta olmuş, boşanma davası için bir ay çalışmak zorunda kalmıştım. Bir şeyler bahane edip bankaya bile gidememiştim. İki ay sonra falan gittiğimde ilk defa gözlerimin içine bakıp, “Bundan sonra işlemlerinizde sevgiliniz ilgilensin” dediğinde o kadar şaşırdım ki bana konuştuğunu bile algılamadım desem yeridir. Çünkü neredeyse iş için bile 3 yıldır tek kelime etmeyen kız direkt yüzüme konuşmuştu. Biraz sinir edeyim diye söylediğim sözlere öyle bir tepki verdi. Bir insan gözleri ile karşısındakine “yeter acı çektirme bana artık” dercesine konuşur mu resmen sessiz çığlıkları içime içime akmıştı. Gözlerinden akan tek damlayı silip sarılmayı düşünüyordum oh çok şükür bir tepki verdin diyecekken; Berkay abim odaya geldi. Kafasını eğip öyle bir çıktı ki odadan arkasından gitmek ile kalmak arasındaki çelişkiyi en zor davalarda bile yaşamadım. Vedalaşıp, bankadan çıktığımda akşama kadar çok ağladı mı acaba diye kafayı yemiştim. Arada bir kaldığım Cihat’ın otellerinden biri çalıştığı şubeye çok yakındı bu yüzden Erdem’i gönderip yanıma gelmesini sağlamıştım. Odanın kapısını açtığımda heyecanlandığını fark ettiğimde nedensizce rahatladım. Beni incelemesine fırsat verdim. İçeri aldığımda o kadar tedirgindi ki rahatlaması için içecek teklif ettiğimde, yemek yemediği için bir şey istemedi işte o zaman yemek yemek aklıma geldi çünkü onu beklerken iki kadeh viski içmiştim yemek söylemek için telefonu elime aldığımda Sude konusu yine gündeme geldi. Sevgilim falan olmadığını söylediğimde sevinir sanmıştım ama onun kaşları çatılmış ters ters bakmaya başlamıştı. Onu tanımak istediğimi ve onunda istediğini söylediğimde gözlerini kapatmış melek gibi karşımda durunca kendimi durduramadım. Yanına gidip elimin tersi ile yanağına tüy gibi dokundum. Gözlerini açtı ilk defa bakışıyorduk, gözlerim dudaklarına takıldı. Hayatımda gördüğüm en güzel dudaklara sahipti. Birlikte olduğum kadınların çoğu silikonlu dudakları veya göğüsleri olan tiplerdi. O kadar doğaldı ki sabah ki ruj da yoktu dudaklarında tam öpülmelikti. Rujlu dudakları öpmekten nefret ederdim gerçi ben genelde öpüşmeyi pek sevmezdim ya neyse… Yavaş yavaş yaklaşırken kapı çaldı. Ürkek kuşum hemen irkilip, geri çekildi. Arkamı dönüp, sessizce siktir çektim tam zamanında gelmişti şerefsizler iki dakika geç gelseler ne olurdu sanki, o sinirle resmen gir diye bağırmıştım. İçeri giren iki garsonu elime verseler bir güzel döverdim o kadar sinirlenmiştim. Ali Buğra’dan 2. Part Merve’ye baktığımda kafasını yerden hiç kaldırmıyordu sanırım yine utanmıştı. Bu kızın bu hareketleri daha çok dikkatimi çekiyor, gerçekliğini sorguluyordum. Masaya geldiğinde özellikle sandalyesini çekip çok yakın durdum. Kokumu derin derin içine çekişi beni benden aldı. Soğumasın diye çorbaları koymamışlardı. Ben çorbasız yemeğe başlayamıyordum kendime alacakken ona çorba isteyip istemediğini sorduğumda hemen ayaklanıp servisi yaptı. Bu kız beni bugün daha ne kadar şaşırtacaktı acaba genelde diğerleri; “Hayır şekerim istemiyorum ya da aa iyi olur bebeğim” gibi cevap verir servisi garsondan bekler ya da yalnız isek kaseyi bana uzatırlardı. Bir farklılık daha dedim kendi kendime, seni tanımak güzel olacak diye mırıldandım. Çorbalar bitmiş, biraz biraz yemeğimizi tamamlamışken içki alıp almayacağını sorduğumda hiç içki içmediğini ondanda duymam bir artı daha kazandırdı. Kızdırmak için tekne turunu hatırlattım. Öyle ani sinilendi ki gözleri çakmak çakmak bakmaya başladı. “O bir istisna” deyişi bile senin yüzünden der gibiydi. Benim yüzümden içtiğini anladığımı hatta emin olduğumu söylediğimde yanakları kızardı. Üste çıkmak için masadan kalkıp gitmek istiyorum dediğinde o güzel dudakların tadına bakmak için daha fazla kendimi tutamadım, tutmak istemedim. Dudaklarını öpmeye başladığımda acemice karşılık vermesi hoşuma gitti demek ki çok deneyimi yoktu. Tadı o kadar cezbediciydi ki güya öpüşmeyi sevmeyen ben kızın dudaklarını talan edip, durdum. Alt dudağını biraz ısırdığımda artık ; “ah” diye ağzını açmıştı. Dilim ağzına kaydığında aldığım zevk inanılmazdı. En deneyimli kadınlar ile yaşadığım fantezilerde bile şu küçücük öpücük kadar zevk aldığımı hatırlamıyordum. Vücudu yaprak gibi titremeye başlayınca kucağıma aldım. Çığlığı o kadar erotik bir melodi gibi geldi ki kulaklarıma, tekrar aç kurt gibi saldırdım dudaklarına alt dudağını dişliyor, sonra acıttığımı düşünüp dilimi gezdirip, öpüyordum. Oda alıştı ilk andaki çekingenliği acemiliği kalmamıştı. Bana daha istekli karşılık veriyordu yandaki fermuarı çekip bir çırpıda çıkardığım elbisenin altından bir hazine çıkmıştı. Kırmızı dantel iç çamaşırı bütün bedenimi etkisi altına aldı ve nedense şaşırdım. Çünkü o kadar masum duruyordu ki böyle bir seksilik beklemiyordum. Bir şaşkınlık yaratan konu daha, bakalım ileriki zamanda neler çıkacak hanımefendiden birde beğendiğimi ifade ettiğimde utanması yok mu? Dünya’nın en güzel kadını gelse benim gözümde şu görüntü ile yarışamazdı. Daha fazla uzak kalmaya dayanamayıp, kıyafetlerinden bile belli olan büyük yuvarlıklarını sıkarak başladım. Yüzünü seyrediyordum, ne kadar zevk aldığını görmek istiyordum. Memelerini öpüp, açık kahve tomurcukları ağzıma aldığımda artık oda tamamen kendini bırakmıştı inlemeleri beni benden aldı. Kontrolü elimde tutuyordum vücuduna izlerimi bırakırken, birden beni yukarı kaldırdı. Ne olduğunu anlamaya çalışırken bakıştık, bakıştık nedense ne oluyor diye soramıyordum. Birden bana saldıran o oldu karşılık vermem uzun sürmedi fakat bu seferki öpücükleri bir değişikti. İki kişinin seksi sırasında yaşanan cinsten bir öpücük değildi. Daha önce böyle bir deneyimim hiç olmamıştı bir insan nasıl duygularını bu kadar öpücükleri ile karşıya aktarırdı. Kulağıma doğru gelip “Ali’m” demişti. İşte bu beni bitirdi, içimde patlamaya hazır bir volkan oluştu tek kelime ile… Çünkü babam ve babaannem hariç kimse bana Ali dememişti. Bu kız bana ne yapıyordu böyle tek kelime ya, insan adını duyunca bütün bedeni titrer mi? Gözlerine, Ali’m diyen o güzel dudaklarına baktım ve ihtiyacım olan öpücüklere kavuştum. Öyle öpüyordum ki içim ona akıyordu. İşte o zaman anladım bende boş değildim bu kıza… Bedeni altımda bir geriliyor, bir rahatlıyordu. Kadınlığına dokunduğumda ki sıcaklık ve kayganlık beni ergenlikten beri yaşamadığım bir durumu yaşatacak ve içine bile girmeden boşaltacaktı.. Altımdaki eşsiz güzelliğe izlerimi bırakırken her ısırığıma verdiği tepkiler çok seksiydi. Aslında seks de bir öpüşmekten birde kadınlıklarını yalamaktan hoşlanmazdım. Bu yaşıma kadar belki bir iki kere ancak yaptım ve hoşlanmadığımı düşündükten sonrada kim isterse istesin yapmamıştım. Karşımdaki güzelliğin hiçbir talebi yoktu. Kasıklarında dilim ile yol çizerken o kadar güzel kokuyordu ki iç çamaşırını hemen çıkarıp biran önce görmek istedim. Tadına bakmayacak sadece seyredecektim ama karşımdaki tertemiz hafif sulanmış görüntü sevmediğim her şeyi unutturmuştu. Dilimi soktuğumda kokusuyla bayılacak gibi oldum. Tadını tarif bile edemem, çıkardığı sesler ise kulaklarıma doyumun en güzel halini yaşatıyordu. Klitorisini öpüp severken, elim ile aşağılarına masaj yapmaya başladım çok geçmeden tatmin olmuştu. Daha fazla dayanamayıp bende içine girdiğimde, acı çığlığı ve gözlerinin yaşarması ile donup kaldım. 30 yaşında bir adam olarak mesleğim sayesinde gördüğüm, yaşadığım şeylerden sonra bu hayatta hiçbir şey beni şaşırtamaz derken hayatımın en büyük şokunu yaşadım. İnanamıyordum Merve bakire, tamam acemi olduğunu anlamıştım ama verdiği karşılıklardan sonra o durum bile kafamdan uçup, gitmişti. İçinden çıksam, çıkmak istemiyordum. Çünkü hayatımda kimse böyle saramamıştı beni, eksik bir parçam varmış ve tamamlanmış gibi hissediyordum. Devam etsem acı çekecek diye korkuyordum. Sadece bakıyordum ve benim tatlı meleğim yine kendi acısını geri plana atıp beni düşündü. “Devam et Ali’m” dediğinde kafamda bir yerlere talimat gitmişti ne olursa olsun deyip içinde hareket etmeye başladım. Ellerini tutup, ellerimi geçirerek başının üstüne kaldırdım. Bütün ağırlığımı vererek içine akıyordum. Gel gitlerim hızlandığında altımdaki güzelliğin zangır zangır titreyerek, “Lütfen Ali’m” diyerek erkekliğimi sıkıp, sıkıp bırakması ile orgazm olduğunu anladım. Gözlerinin içine bakarak ve son bir öpücükle içine doğru aktım… Resmen iliklerime kadar boşalmış, daha önce kesinlikle böyle bir haz almadığıma emin olmuştum. Ten uyumu denen şeyin ne olduğunu, bu gece masum, tertemiz meleğim ile anlamış oldum. Boynuna ufak ufak öpücükler eşliğinde kalp atışımın sakinleşmesini bekledim. Tam kafamı kaldırmış ilk erkeği olma şerefini bana verdiği için teşekkür edecekken, “Seni Seviyorum” dedi. Kalbimde şimşekler çakarken, beynimde fırtınalar koptu. Annemin küçücük çocuk yüreğime söylediği samimiyetsiz iki kelime, oysa kaç defa babama sırf ondan olduğum için beni bile sevmediğini söylerken duymuştum. Bu iki kelimeden nefret ediyordum ve mutlulukların en güzelini yaşadığım anın içine sıçmıştı. İçimi bir korku sardı. Yok bu kız beni yapmak istemediğim şeylere zorlayabilirdi. Evlilik gibi, çocuk gibi hayalleri olabilirdi. O anda kalbim sıkıştı neden yaptığımı bilmediğim, o hareketi yaptım ve gitmesini istedim. Yüzüne bile bakmadan banyoya girdim. Banyodaki duvarları yumruklamamak için kendimi zor tutuyordum. İçim yanıyor ve sanki biri boğazımdan sıkıyordu. Aynada gördüğüm adamdan tiksindim. Kapı sesi ile artık bende kendimi bırakabilirdim ve elime ne geçse yüzümü görmemek için aynaya fırlattım. Soğuk suyun altına girdimde sadece ben bunu ona nasıl yaptım diye kendime kızıyordum. Çünkü şuan onun sıcacık koynunda, ellerimi dolduran dolgunlarına sarılarak uyumak için neler vermezdim. Yaptığım şerefsizliği o nasıl kaldıracaktı. Sadece onu düşünüyordum. Duştan çıkıp giyinmeye başladığımda yataktaki iz ile bir kere daha yıkıldım. Çarşafı bir çırpıda yataktan çektiğimde YÜREĞİME KAN DAMLADIĞINI hissettim. Gözlerimden akan yaşları silerken, en iyisi böyle ben onu çok mutsuz ederdim diye yaptığım adiliğe bir kılıf uydurdum. Nedenini niçinini düşünmeden çarşafı bilgisayar çantama tıkıştırdım. Ondan bir hatıra kalsın istiyordum sanırım lobiye indiğimde her zaman ki gibi Erdem beni bekliyordu. Ayaklanmış telaşlı gözler ile yanıma geldi. “ Abi iyi misin?” Erdem’e baktım. Altı yıldır yanımda sağ kolum, korumam, kardeşim kısacası vazgeçemeyeceğim can yoldaşlarımdandı. Konuşamadım, çünkü iyi değildim ama bunu bile söylemek istemedim. “Şey abi bir şey mi oldu Merve hanım da…” Öyle bir baktım ki sus dercesine cümlesini tamamlayamadı. Her zaman olduğu gibi hemen anladı ve devamını getiremedi. Otelden çıktığımızda kafamda Erdem cümlesinin tamamlanmış hali vardı acaba ne diyecekti. Tam arabaya binecekken dayanamadım. “Ne olmuş Merve’ye” içimden ne olur kötü bir şey söyleyip prangalara vurma beni kardeşim diye geçiriyordum. “Abi nasıl desem, çok ağlamış, yıkılmış gibi indi lobiye ve ağlamaktan ayakta zor duruyordu. Tam yardım etmek için ayaklandım ki. Titreye titreye koşarak bir taksiye bindi.” “Neden yalnız bıraktın lan o zaman neden peşinden gitmedin” sanki suçlu Erdem’miş gibi bağırdım bir de… “Samet’i yolladım peşinden abi sağ salim varmış evine, merak etme” “Benim olduğum kattaki koridorun son iki saatlik kamera kayıtlarını hemen bana getir ve otelde kayıt kalmadığından emin ol” “Emredersin abi” Arabaya binmiş Erdem’in görüntüleri getirmesini beklerken bundan sonra ne yapacağımı düşünüyordum. Hayatım boyunca hiçbir kadına yapmadığım şeyi ona yapmıştım. Bu vicdan yükü ile nasıl yaşayacaktım. Beynimin içindeki ses yine yapmıştı yapacağını ve senin hissettiğin vicdan değil. AŞK, AŞK anla diye bağırıyordu. Erdem, yarım saat sonra falan kayıtların olduğu CD’yi getirmiş ve eve doğru hareket etmiştik. Eve geldiğimiz de sen evine git desem de; “iyi değilsin abi” kapının önündeyim ben diye dışarı çıkmıştı. Altı yıl önce uğradığım bir saldırı sonucu özel koruma çalıştırmaya karar vermiş. Bir tanıdığın önerisiyle de Erdem ile tanışmış hemen kanım kaynamıştı. Sonra işlerim büyüdükçe ekibe Samet ve Oğuzhan da dahil olmuştu. Onlar hem şoförlüğümü yapıyorlar hem korunmamı sağlıyorlardı ama Erdem çalışanım değil, artık kardeşten öteydi bana… Tam iki saattir hem içiyor, hem de CD’yi elimde tutuyordum. Sanki içindekileri görecekmiş gibi bakıp duruyordum. Neden göreceklerimden korkuyordum. Ben ki herkese kafa tutan adamım, gözüm bir şey görmez o zaman neden bu CD’nin içinde seyredeceklerimin beni uykusuz gecelere iteceğine bu kadar eminim… “Çünkü yaptığının ne kadar adice bir şey olduğunu en iyi sen biliyorsun.” “Vur iç sesim vur bunu çoktan hak ettim. Her zaman yüzüme vur ki bugünü bir daha unutmayayım.” kendi kendime konuşarak bir cesaret CD’yi bilgisayara taktım. O arada ezan okunmaya başladı. “Allah’ım ne olur göreceklerimden sonra ondan af dilemeye yüzüm olsun.” Nasıl bir ironiyse içkili ağzıma rağmen yürekten dua etmiştim. Aslında yüreğim biliyordu o sözler ağzımdan çıkar çıkmaz pişman olmuştum da ama mantığım bir türlü kabul etmiyordu. Hala en doğrusunu yaptım diye düşünüyordum ve CD açıldı. Ellerim ile çıkardığım güzel kırmızı elbisesi ve darmadağın saçları ile duvarlara tutuna tutuna yürüyen kız ile yüreğim dağlandı. Kameralar asansör tarafında olduğu için yüzü gittikçe netleşmişti. Sonra birden olan olmuş ve tam asansörlerin karşısındaki duvar dibine çökmüştü. Sanki tutabilecekmişim gibi ani bir refleksle ellerimi uzattım. Merve görüntüde hem konuşuyor, hem duvara vuruyor hem de hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Bu görüntü beni pişmanlıklar denizinin en dibine gönderdi. Bu görüntü, bir insana vicdan yüküyle nasıl kahır olunuyormuş onu gösterdi. CD’nin kaçıncı dakikada olduğuna baktığımda 17.33’ü gösteriyordu. Demek ki en az 15 dakika soluksuz ağlamıştı orda, yalnız, kimsesiz ve çaresiz… Duvarın dibinden tutuna tutuna kalkmaya çalışıp da bacaklarının taşımaması sonucu iki defa aynı yere tekrar oturunca ve kafasını duvara dayayıp, çok net belli olan gözyaşlarını görmem ile bu gece bir kere daha YÜREĞİME KAN DAMLA’dı. Ben de kendimi tutmadım artık…. “Özür dilerim aşkım, özür dilerim bebeğim. Ben korkak herifin tekiyim ben senin gibi bir meleği hak etmiyorum.” diye sanki Merve duyacakmış daha doğrusu duysun isteyerek bağırmaya, ağlamaya başladım. Erdem yanıma geldiğinde biliyordum ki başta rahatsız etmek istememiştir. Sesimin bu kadar yükseldiğinin ve hıçkıra hıçkıra ağladığımın bile farkında değildim. İlk defa böyle görüyordu beni. Ekran da dondurulmuş, Merve’nin tam yanaklarından gözyaşı inerken ki haline bakarak konuştu. “Abi yetmez mi saat sabahın altısı oldu. Gel seni yatıralım.” Erdem’in gözlerinin içine öyle bir baktım ki, üzüntümü ve nasıl yandığımı görsün… Bu gecenin yükünü kaldıramadığımı anlasın… Karşımdaki adam bile titredi bu nasıl bir acı diye gözleri dolmuştu onunda. “Abim, biliyorsun en yakın akrabalarımın yapmadığını sen yaptın bana. Senin emeğini, bana yaptığın kardeşliği kimse yapmadı. Ne oldu anlat? Hadi bak benimde borcumu ödeme zamanım gelmiştir belki ha, bu gece olan şeyi düzeltebilirim, en azından elimden geleni yaparım. Altı yıldır seni hiç böyle görmedim. Ne oldu da böyle harıl harıl yanan ateşlere düştün. Sen ağlıyorsun abim. Ne yaktı içini söyle bu kardeşine…” “Erdem ben, ben ömrüm boyunca ibadet etsem, tövbeler etsem affedilmeyecek bir günah işledim.” “Helallik isteriz. Affedilmen için ne gerekiyorsa yaparız abi.” Ekrana bakmamaya çalışıyordu. Az çok anlamıştı. “Hayatımda tanıdığım en dürüst en namuslu adamlardan birisin. Nasıl girdin bu kızın günahına, ne yapmış olabilirsin bu kadar kötü? diye sormadan edemedi. “Erdem, bak şu ekrana bak, bu kızı bu hale ben getirdim. Ben, ben bu gece bu kızın masumiyetini çaldım. Hem de sadece bedeninin değil, yüreğinin de…” tekrar hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Sarhoşluğun etkisiyle normalde anlatamayacağım ya da anlatmayacağım detaylarla içimdekileri döktüm. “Beni sevdiğini anladığım ve bana karşı koymayacağını düşündüğüm için çağırdım onu otele bu gece… Sevişecektim, kafaya oymuştum. Nasıl olsa seviyor oda ister diye düşündüm ama ne oldu biliyor musun?” Erdem’e baktım. Kafası yerde beni dinliyordu sessizce… “O tertemizdi Erdem, ilk erkeği ben oldum. Sırf beni sevdiği için verdi kendini bana hem de yüreğiyle, ben hayatım boyunca hiçbir kadınla böyle olmadım. Bu kadar saf sevgi görmedim. Allah kahretsin annem bile sevmedi ki beni el sevsin diye hiçbir kadına güvenmedim bugüne kadar ancak o var ya o, benim olurken yüreğini okuttu Erdem… Peki ben ne yaptım. Ömrü boyunca unutamayacağı bir yara açtım ona, bu zamana kadar kendini korumuş tertemiz kıza bir orospu gibi davrandım. Orospuya bile iyiydin paranı al, teşekkür ederim mahiyetinde bir şeyler dersin değil mi? Ona ise tek güzel bir kelime bile söylemedim. Resmen kovdum onu. Neden peki? Korktuğum için, neden onu sevdiğimi anladığım için, neden beni eşi yapmak ve beni çocuklarının babası olarak görmek ister diye… Bir sürü güzel neden sayıyorum değil mi? Erdem, ben bu gece bu kıza aşık oldum. Yüreğini söküp atarken ona da yüreğimi söküp verdim. Affedeceğini bileyim isteklerinin hepsi olmak için canımı veririm ama ben, ben” Daha fazla dayanamayan Erdem yerinden kalktı.
“Tamam abim, buluruz bir çaresini Allah’tan ümit kesilmez.”
“Bak şu yıkılmış kıza Erdem, ona bu dünyadaki en büyük kötülüğü ben yaptım. Bütün umutlarını yıktım. O yüzden bundan sonra kimse ona zarar veremeyecek, 24 saat onu koruyacaksınız. İstersen yeni elemanlar al büro için ama sadece sen, Samet ve Oğuzhan yani tekrar ediyorum bak sadece üçünüz Merve’yi bilecek ve kimse anlamadan koruyacaksınız. Ayağı taşa takılıp düşse bile canınıza okurum, Anladın mı?” “Anladım abi merak etme sen...” “Ederim Erdem bundan sonra sadece onu merak ederim…” Son sözlerimden sonra cama baktım. Gün aydınlanmıştı ama ben bir daha aydınlanmayacaktım biliyorum. Daha fazla dayanamayıp, başımı koltuğa dayadığımda gözlerimi kapattım. Sızmaya başladığımın farkındaydım. Erdem’in hala yanımda dakikalarca bana baktığını hissediyordum. Uykuya dalmadan önce son duyduklarım; “Sana yemin olsun abi, YENGEM SENİ AFFEDECEK…”
|
0% |