@herdem6060
|
22.BÖLÜM – Sonsuz Güven Cenkay kabul etmeyeceğine o kadar çok inandırmıştı ki kendini başta ne dediğini bile idrak edemedi. Sonra ellerini tutup, dudaklarına götürdü. Öpmüyor dudaklarını üstünde tutuyordu. Bir süre kafasını kaldırmadan; “Teşekkür ederim.” Bunu o kadar içten söylemişti ki, Buse doğru karar verdiği için bir kere daha mutlu oldu. Bu adamı çok ama çok mutlu etmek istiyordu. Cenkay arabayı çalıştırıp, rotasını evine çevirdiğinde o kadar heyecanlıydı ki ne zaman böylesine heyecandan titrediğini düşündü. İkisi de tek kelime konuşmadan trafiğinde olmaması ile eve kısa bir zamanda gelmişlerdi. Ele ele bindikleri asansörde sadece nefes alış verişleri duyuluyordu. Onuncu katta duran asansörde aynı sessizlikle indiler ve şifre sistemi ile kapıyı açan Cenkay, kenara çekilerek yol gösterdi ve ilk önce Buse’nin evine girmesini sağladı. Birkaç adım sonra otomatik yanan ışıkların aydınlattığı ev ile kendi evlerinin tamamının sadece salondan oluştuğunu gördü. O kadar zevkli döşenmişti hayran hayran inceledi. Cenkay sevgilisinin mabedine alışması için bir süre zaman verdi. Spot ışıklandırma ile aydınlanmış salon o kadar hoşuna gitmişti ki, açık kahve tonlarında mobilyalar, gri bej tonlarındaki salon takımı ve bir iki tablo ile ne kadar ferah olmuş diye düşündü. Kadın eli değmiş gibi, tertemiz diye düşündü. Bu ondan önce gelen diğer kadınları hatırlattı. Başka kadınlar bunu kaldıramıyordu işte çok saçmaydı biliyordu ama ondan önce buraya gelen kadınları öldürmek istiyor bu düşünceler ile farkında olmadan kaşları yavaş yavaş çatıldı. “Evime hoş geldin aşkım. Ne oldu? Neden çatıldı o güzel kaşlar?” Kafasını kaldırıp gözlerine baktı. Neden hoş buldum diyemiyordu. Neden başka kimse geldi mi bu eve diye soramıyordu. Geldi derse nasıl kalacaktı bu evde bu düşüncelerle daha çok suratı düştü. “Buse lütfen ne oldu söyler misin?” “Daha önce bu eve…” Susmasına sinir olan Cenkay, “Evet bu eve… Cümleni tamamla Allah aşkına ben aylardır ne zaman bu eve geleceğini hayal ettim. Ne oldu?” Biraz kızgın biraz sabırsız çıkan sözcüklerden sonra, “Öbür kız arkadaşların geldi mi?” yine ani ve hızlı bir soru olmuştu. Cenkay gülse mi ağlasa mı bilemedi. Güzel gözlüsü ondan öncekileri bile kıskanıyor muydu yani? İki elini ellerinin arasına aldı ve gülümseyerek; “Ablamı, yengemi ve annemi saymazsak ilk gelen kadın sensin.” Bunun üzerine boynuna atlayan kız ile bir iki adım sendeledi. Az kalsın düşeceklerdi. Kahkaha atan Cenkay nasıl dudaklarına saldırdığını bilemedi. Buse zaten ilk gelen sensin dedikten sonra yapmak istediği o olduğundan daha cüretkar karşılık veriyordu. İşin içine diller girmiş ufak bir inilti ile ortalığın ısısı artmaya başlamıştı. Kalçalarından tutup, kendi bedenine daha çok yaklaştırdığı kızdan biran önce kendini ayırmazsa duramayacağını bildiğinden burnundan alnına doğru yol alarak kendini ayırdı. Buse’nin; “Teşekkür ederim” “Ne için?” Daha kararmış gözler ve yeşile dönmüş ela gözler karşılaşınca ortalık alev aldı ve tekrar buluştu dudakları… Dillerin savaşı tekrar başlayınca Buse’den bir inleme kendiliğinden kopuverdi. Cenkay, kucağına aldığı kız ile koltuklara kadar ancak gidebildi. Yatar pozisyonunda öpüşmeye devam ettiler. O kadar birbirlerine karışmışlardı ki nefes alabilmek için ayrıldıklarında Buse zor çıkan sesiyle, “ Mahremiyetine beni kabul ettiğin için.” saçlarına kafasını gömen Cenkay, “Kokusuna kurban olduğum sen benim içime öyle bir işledin ki sensiz hiçbir yerin özeli ya da önemi kalmadı.” “Gerçekten mi?” bunu o kadar çocuksu ve saf duygularla sormuştu ki bir kere daha hayran oldu. Şansına şükür edip gözlerinin içine bakarak; “Gerçekten güzel gözlüm…” Böyle devam ederlerse bu gece bu kıza sahip olması an meselesiydi. Kendini çekip oturur pozisyonuna geldikten sonra bile aşağılarda bir yerlerini sakinleştirmeye çalışıyordu. Hemen ayaklanıp, sabırsızca; “Duş almak ister misin hayatım yoksa direkt yatalım mı?” Yatalım mı sorusundan sonra Buse öyle utanmış, ne diyeceğini bilemeyecek hale gelmişti ki dudaklarını yemeye başladı. Cenkay ettiği lafa küfür ederek daha sakin bir şekilde; “İstersen misafir odasında yatabilirsin. Ben benim yanımda uyumanı tercih ederim ama neyse.” Buse’nin duymayacağını düşünerek son cümleyi kendine mırıldamıştı. Buse duymuştu. Oda çok istiyordu ama korkuyordu. “Ona güvenmiyor musun?” diye soran iç sesine basbas bağırarak “tabiki güveniyorum” dememek için zor tutuyordu kendini. Cenkay’ın tepesinde dikilmiş cevap beklediğini görünce bir cesaret ayağa kalktı. Ellerini tutup, “Yok ben senin kollarında uyumak istiyorum” dedi. Hangi akla hizmet bunu demişti bilmiyordu ama Cenkay’ın gözlerinde ki rahatlama ve mutluluk her şeye değerdi. Birlikte Cenkay’ın yatak odasına girdiğinde bir kere daha hayran kaldı. Tamam son model bir arabası vardı her zaman lüks yerlere gidiyorlardı ama evini görene kadar ne kadar zengin bir adamla birlikte olduğumu bilmiyormuşum diye aklından geçirirken bundan ürktü. Buse’nin duygu geçitlerinin farkındaydı. Zaman verdi ona biraz incelesin o sorular sorsun ona göre müdahale ederim diye düşünüp sessizliği paylaşıyordu.
Oldukça büyük ahşap mobilyadan yatağa takıldı biraz gözleri sonra tavandan sarkan abajurlara, yanlardaki komodinler ve tam yatağın karşısındaki tek kişilik berjer koltuk hepsi o kadar uyumluydu ki hayran kalmamak elde değildi. Gri tonlardaki perde ve halı öyle erkeksi bir hava katmıştı ki tam sevdiğime göre diye geçirdi içinden… Kapıdan girdikten sonra sol tarafta bir kapı gözüküyordu. Sanırım banyo diye fikir yürüttü. Odanın içine doğru biraz yürüyünce koskocaman bir giyinme odası ve bir sürü kıyafet gördü.. Bir duvar tamamen takım elbise iken, diğer duvar spor kıyafetleri al taraflar çeşit çeşit ayakkabı ve rengarenk gömlek ile doluydu. Kendini bir erkek giyim mağazasına girmiş gibi hissetti. Bir bayan olarak kendisinin bile bu kadar ayakkabısı yoktu. Gerçi alacak maddi imkanı da yoktu. Hadi alabildim nereye koyabilirim diye o kadar hızlı düşünüyordu ki Cenkay’ın onu hayran hayran seyrettiğinin bile farkında değildi. Gülümseyerek kendine bakan adamdan hem etkileniyor hem de utanıyordu. “Evin çok güzelmiş ve bir şey itiraf edeceğim maddi anlamda bu kadar güçlü olduğunu bilmiyordum.” Nedendir bilinmez zengin olduğunu bilmiyordum demek istemedi. “Teşekkür ederim hayatım.” Daha fazla yorum yapmak istemedi duş almak ister misin? “Ah evet iyi olur. Bana giyecek bir şeyler verir misin?” Cenkay hemen giyinme odasının içinden bir eşofman ve tişört çıkarıp verdi. Banyoya giren Buse; “Allah’ım eve bak banyo bile tarla gibi hiç bu kadar lüksünü görmemiştim.” Kafasını sağa sola sallayarak kendine gelmeye çalıştı. Hemen duşun altına girip, Cenkay’ın şampuanı ile saçlarını köpürttü. Kokundan mahrum etme beni dedi ama kendini koklayacak diye düşünüp güldü. Hızlı bir duştan sonra eline macun alarak güzelce dişlerini ağzını yıkamaya çalıştı. Saçlarının ıslaklığını havlu ile aldıktan sonra elbisesinin altına sütyen giymediğinden tişörtü direkt geçirdi. Başından dizlerine kadar inen tişörtten sonra eşofmanı giymedi. Ayna da kendine tekrar baktığında morali de bozuldu. Bu adamdan ne kadar kısayım ben ya diye hırsla fırçayı eline alıp saçlarını taradı. İşinin bittiğini düşündükten sonra suratı beş karış banyodan çıktı. Cenkay’ın da duş almış olduğunu gördü. Siyah eşofman ve tişört ile ne kadar seksi olduğunu biliyor mu acaba diye mırıldanarak yanına gitti. “Yine ne oldu gülüm…” “Ne demek yine ne oldu.” “Suratımız düşmüş hayırdır” “Cenkay ben ne kadar kısa kalıyorum yanında ya şu halime bak.” sanki karşısın da on beş yaşında kız varmış gibi duruyordu. Makyajsız yüzüne, sudan dolayı kızarmış yanaklarına baktı. Çok güzeldi çok… Ne saçmalıyor Allah aşkına diye düşünüp; “Daha önce bir sürü kız arkadaşım oldu biliyorsun.” Karşısında hemen kaşları çatılan gardını almış kıza bir kere daha aşık oldu. Sözlerine devam etti. “Ben kimseyi senin kadar yakıştıramadım yanıma, senin kadar kimse de önemli olmadı zaten.” Yüzü aydınlanan tasdik isteyen sevdiğine bakıp, saçlarını okşamayarak konuşmaya devam etti. “Yavrum, güzel gözlüm keşke benim gözlerimi çıkarıp sana taksalarda kendini bir benim gözümden görsen. Dünyanın tescilli güzellerini önüme serseler senin tırnağın etmezler yani demem o ki senden daha güzeli daha iyisi daha yakışanı yok benim için.” Buse artık mutluluktan mı yoksa ilk defa ondan bu kadar içten sözcükler duyduğundan mı bilinmez sessizce ağlıyordu. Keşke sonuna seni seviyorum da deseydi diye düşündü. Aşığım demişti ama hiç seni seviyorum dememişti. Şuan kendi o kadar çok söylemek istiyordu ki neden ondan duymadan söylememelisin diyen iç sesine uyuyordu bilmiyordu. Sımsıkı sarıldı sevdiğine; “Benim senden öncem yok biliyorsun ama bil senden sonram da yok artık.” Gözyaşlarıyla söylenmiş sözlerden Cenkay o kadar etkilendi ki cevap veremedi. Elinden tutup yatağa soktu. Utandığı için arkasını dönen Buse’ye çapkın bir gülümseme ile belinden sarılıp kendine çekti. Sanki bir yere kaçacakmış gibi sımsıkı sarılmaya devam ederken kendi kokusunu hissetmek daha çok hoşuna gitti. Kulağına yaklaşıp, kısık sesle; “Ah be güzel gözlüm boyun, posun, saçların gözlerin her şeyin benim için yaratılmış gibi…” geri döndürüp dudaklarına saldırmayı düşünüyordu ki, Buse’nin uyuduğunu gördü. Daha bir kendine çekip saçlarına öpücükler kondurdu. “Sen kollarımda melek gibi dururken ben nasıl uyuyacağım.” Sonra aklına bir kitapta okuduğu cümle geldi. *”Eğer bir kadın erkeğin kollarında hemen uykuya dalıyorsa bilin ki o kadın sevdiğinden daha çok sonsuz güveniyordur. O yüzden böyle kadınların güvenini sarsmayın ki sevgisi devam etsin.” Bu aklına gelen sözler bu geceki en güzel hediye gibiydi. Buse ona çok güveniyordu. “Asla bana olan güvenini sarsmayacağım güzelim” diye kendi kendine sözler vererek oda gözlerini huzurlu bir uyku için yumdu. |
0% |