Yeni Üyelik
24.
Bölüm

24. Bölüm

@herdem6060

24. Bölüm Erkek Erkeğe I

Pazar gününü kâh öpüşüp koklaşıp, kâh film seyrederek ve bol bol sevişerek doya doya geçiren çifte kumrularım pazartesi sabah birbirinden çok zor ayrıldı. Bir kaç defa Ali Buğra’nın Merve’ye ne yaptığıyla ilgili Buse’yi sıkıştırsa da bir türlü cevap alamamıştı. Cevap alamamak neler yaşandığıyla alakalı daha çok merak etmesine sebep oldu. Herkese mutlaka Çarşamba akşamı benim evde erkek erkeğe takılıyoruz diye mesaj attı.

Çarşamba olmuş dört yakışıklı adamımız bir araya gelmişlerdi. Dışarıdan söylenen kebaplar ve rakı eşliğinde yenilen yemekte, Ali Buğra’nın daha çok çökmüş halinden dolayı kimse bir şey sormadı. Modunun ne kadar düşük olduğu ve zayıfladığı dışardan bile belli oluyordu. Hafif çakırkeyif olana kadar işlerden genel konulardan konuştular. Cihan, tam bir ağır abi olduğundan onun yanından pek şımarmayan Cihat bile her şeyi şakaya vuruyor. Belki kuzeninin morali düzelir ve biraz olsun gülümser bari diye umuyordu. Yok, hiçbir şey Ali Buğra’yı gülümsetmeyi bırak konuşturmuyordu bile…

Cenkay Buse yüzünden daha bir merak ettiği konuyu içkinin de verdiği rahatlıkla direkt sordu.


“Ali Buğra bu halin ne, daha doğrusu Merve ile aranda ne oldu da böyle karalar bağladın.” Ali Buğra arkadaşlarına tek tek baktı. Biri kuzeni canıydı. Çocukluğunda yaşadığı bütün acılarda o yanındaydı. Cenkay zaten en yakın dostuydu. Cihan’ın yüzünde bakışları birazcık daha oyalandı. Pek sık içlerine girmese de bütün sıkıntılarında yanlarında olan, sırtını dayayabileceği nadir adamlardan biriydi.

“Hepinize ne kadar güvendiğimi bilirsiniz. İçim yanıyor ve siz dostlarıma bile nasıl anlatacağımı bilmiyorum.” Cihan, kendine bakılarak söylenmiş sözlerden sonra konuşma gereği duydu.

“En başından anlat kardeşim belki faydamız olur.” Kadehini tepesine dikerek, konuşmak için kendini cesaretlendirmeye çalışıyordu. Hızlı bir nefes aldı ve anlatmaya başladı.

“Merve’yi neredeyse üç yıldır tanıyorum. Tanıyorum dediysem toplamda yüz kelime konuşmuşluğumuz yok. Bana karşı ilgisi olduğunu anladım. Ürkek bakışları, beni görünce heyecanlanması o kadar barizken benimle konuşmuyor oluşu dikkatimi çekti. Neden bana ilgisini saklamaya çalıştığını merak eder oldum. O yüzden daha doğrusu o saflık akan hisler devam ediyor mu diye ara sıra bankaya gittim. Alakasız bütün işlerde onu ayağıma çağırttım. Çok kaba davrandım buna rağmen beni gördüğünde ki o heyecanı hiç kaybolmadı. Bu sefer de inada bindirdim.” Gülmeye başladı. Bir kadeh daha doldurup, arkadaşlarına baktı. Özellikle Cihat’ın nasıl şaşırdığını gördü. Ona doğru kadeh kaldırarak, konuşmasına devam etti.

“Neyin inadıysa, kendi kendime bu kız ayağıma gelecek senden hoşlanıyorum diyecek diye daha çok hırslanıyor, her defasında daha sert davranıyordum. Çoğu zaman her hareketini takip etmeme rağmen ona bakmıyormuş gibi umursamaz duruyordum. Beni her görüşünde karşımda kuş gibi çırpınmasına, heyecandan titremesine rağmen koskoca üç yıl geçti ama o gelmedi. Şimdi düşünüyorum da eski sevgililerim ile bu kadar magazin programına çıkmam bile onun yüzünden…” Gözlerini kapatıp, Merve’yi hayal etti. Ona bilerek ne kadar acı çektirdiğini hele son yaptığı gözlerinin önüne gelince öyle bir acı hissetti ki, gözlerinden yaş kendiliğinden aktı. Gözleri kapalı devam etti.

“Ben onu da diğerleri gibi düşündüm. Benim için masum kadın yok ki hepsi para için kendini satar. Peki, bu kız neden karşıma çıkmaya çalışmıyor neden beni etkilemek için bir şey yapmıyordu. Tamam, o bir şey yapmıyordu da, ben neden buna bu kadar takılmıştım. Arada bir yüreğimden gelen bir ses farkında değilsin ama sen o kıza tutuluyorsun dese de hep susturdum. Bahaneler ürettim. Ben manken gibi kızlardan hoşlanıyorum, o kız dönüp iki kez bakabileceğim bir kız bile değil diyordum.” Gözlerini açıp, masanın üstünde ki peçete ile gözlerini sildi. Ağlamaktan utanmıyordu. Yüreği yanarken, gözleri zaten durmuyordu. Cenkay, şaşkınlığını atıp, aylar önceki tekne turunu hatırladı ve Ali Buğra’nın kızı nasıl yerin dibine soktuğunu;

“İyi de tekne turu olduğu akşam başka kız ile takıldın. Takıldın demek az kalır, dans ederken resmen kız ile ön sevişme yaptın lan.”

“Sırf Merve ayağıma gelsin, kıskançlığı ağır bassın istedim.” Cihan, sessiz ama tok sözlü olarak gözlerini kıstı.

“Ne yani sen o kızın seni sevdiğini biliyordun ve bilerek canı yansın diye gözlerinin önünde başka bir kız ile mi takıldın.” Cenkay, devam etti konuşmaya Ali Buğra’ya ters ters bakarak;

“Ne canı yanması kardeşim ne canı yanması… Kız darmaduman oldu. Abim dahil herkes kızın ne kadar iyi ve hiç içki içmediğinden bahsetti. Ali Buğra ne yaptı biliyor musunuz? Kızcağız duysun diye elinden geleni yaparak, kıza hakaret etti. Şimdi anlıyorum yengemin neden bizi onlara yaklaştırmadığını…”

“Daha çok yaralama beni kardeşim… İnan ki tek bildiğim yol buydu. Hep kadınlar geldi bizim ayağımıza öyle değil mi? Hiçbirinde de Merve’nin bakışlarının yarısı yokken hepsi altımıza yatmadı mı? Oda gelecek dedim ama gelmedi. O gece içki içtiğini gördüğümde kafamda oluşturduğum masum kız imajı yerle bir olmuştu. O kadar kızmıştım ki o hırsla öyle konuştum. Oysa o kadar içki içmesinin sebebi bile benken…” Cihat o dakikaya kadar dinliyordu. Merve için çok üzüldü. Demek Ali Buğra en sonunda geçmişi için bir günah keçisi bulmuştu. Dayanamadı.

“Demek annene olan kinini çıkaracak bir günah keçisi buldun ve canını yaktın ha.” Şimdi hepsi Cihat’a bakıyordu. Cenkay ve Cihan bir şey anlamayıp, devam etmesini bekliyorlardı. Cihat ise gözünü kırpmadan kuzenine bakıyor, cevap vermesini bekliyordu. En sonunda Cenkay bütün siniri ile bağırdı.

“Ali Buğra, Cihat ne demek istiyor.”

“Cenkay, dinlerseniz anlatacağım.” Hepsi biraz susma gereği duydular bu arada kadehler dolup, dolup taşıyordu.

“Bundan bir ay önce yine bankaya gittim. İlk defa o zaman benim ile konuştu. Sude’yi sevgilim sandığı için işlerimi yapmak istemediğini söyledi. Ben de iş ile aşkı karıştırmıyorum dediğimde, yok böyle bir şey gözlerime ilk defa öyle bir baktı ki… Yanıyorum senin için nasıl gözlerime bakarak başkasını söylersin… Öldürüyorsun dedi. O gün akşama kadar onu düşündüm. Cihat’ın Maçka’da ki oteline getirttim. Biliyordum geleceğini artık tutamıyordu içindekileri ama adımda atmıyordu. Beni deli ediyordu bu durum derdi neydi bu kızın…”

“Şimdi sen bir kız, neden benim ayağıma gelmiyor diye mi o kadar deliriyordun?” Cihan yine ağırlığını koymuş resmen ana konuya geç diyordu. Ali Buğra anlamış ve umursamadan anlatmaya devam etmişti.

“Neyse, geldi. Bir görseniz karşımda heyecandan zangır zangır titriyordu. Sanki o gün yeter bıktım anlayacaksan, anla dercesine gözlerime bakıyor ama başka konular konuşuyordu. Birazcık yanına yaklaşsam, çaktırmadan kokumu çekmeye çalışıyor heyecandan nefesi sıklaşıyordu. Yaptığı her hareket o kadar doğal o kadar duygu yüklüydü ki ona kapıldığımı hissettim. Sonra bana olan duygularını açıklaması için tekne turunda benim yüzümden içtiğini anladığımı söyledim. O ne yaptı peki yine inkâr etti. Birde alay eder gibi kendinizi bu kadar önemsemeyin demez mi? Çok sinirlendim. O arada yeriden kalkıp, gitmek istediğini söyleyince kolundan tuttuğum gibi öpmeye başladım. Karşılığını almam uzun sürmedi.” Tekrar sustu. Geri kalanını anlatmak istemiyordu.

“Sen pek öpüşmezsin! Demek ki bu kızı gerçekten seviyorsun.” Cihat yapmıştı yapacağını yine.. Çünkü kuzeni bir gece barda yeni tanıdığı kızı öptüğü için, her kadının dudağını nasıl öptüğünü kendinin bazen iğrendiğini ve çoğu kadınla öpüşmeden ilişkiye girdiğini söylemişti.

“Seviyor muşum.” Bunu o kadar içten söyledi ki kimseden ses çıkmadı. Ancak Cenkay son demlerini yaşadığını hissediyordu. Nedense Ali Buğra’nın ağzını burnunu kırmak için bahane arıyordu. Ali Buğra bu itiraftan sonra biraz daha dağılsa da devam etti.

“Ağzından çıkan sözcükler ile değil, kokulu öpücükleriyle, dokunuşuyla seni seviyorum dedi bana… Daha önce böyle bir şey yaşamadığım için şaşkındım. Bu kadar uyumlu olduğum başka kadın hatırlamıyorum. Evet, anladığınız üzere benim oldu. Sırf beni sevdiği için bedeniyle değil, yüreği ile sevişti.” Gözleri doldu. Boğazı düğüm düğümdü. Sanki içtiği içki de daha fazla çarptı. Cihan;

“Ne güzel işte kardeşim, böyle bir şey yakalamışsın bırakmasaydın. Her erkek yaşayamaz böyle güzel bir sevgi, seni koklayarak öpen kadın bil ki seni kendi canından vazgeçecek, yani ölecek kadar seviyordur.”

“Şimdi seviyor mu bilmem.” Cenkay, ayağa kalktı çünkü daha fazla oturamadı. Bağırarak;

“Ne yaptın lan kıza?”

“Tam ilk erkeği olma şerefini bana verdiği için teşekkür edecekken…” Üçü birden;

“Eee”

“Seni seviyorum dedi bana… O an on yaşımda ki halime gittim. Bu iki kelimeden nefret ediyordum. Bütün büyü bozuldu ve onu kovdum.” Cenkay, bir o yana bir bu yana yürürken kovdum kelimesinden sonra olduğu yerde kaldı. Yanlış duydu sandı.

“Ne yaptın, ne yaptın? Sana yüreğini okutan, 25-26 yaşına kadar kendini kimseye vermemiş biri bütün masumiyeti ile senin olmuşken, sen onu kovdun. Öyle mi?”

“Cenkay, sakin ol…” Cihat müdahale etme gereği duygu çünkü Ali Buğra’nın o iki kelime ile ilgili travmasını tek o biliyordu.

“Ne sakin olacağım lan ne sakin olacağım. Ali Buğra bunu nasıl yaparsın. Merve ne yaptı peki…” Bunun cevabı önemliydi çünkü ona göre saldıracaktı.

“Hiçbir şey, o kadar gururlu o kadar asil ki hiçbir şey yapmadı.” İşte bu son nokta oldu. Cenkay tuttuğu gibi yumruğunu indirdi. Ne Ali Buğra kendini korumaya çalıştı. Ne de Cihat ile Cihan ayırmaya…

“Nasıl yaparsın lan nasıl yaparsın? O kız hepsinden farklı, tamam diğerleri de tertemiz ama onun başka bir tarafı var. O zaten yeteri kadar zor bir hayat geçirmiş.” Ağzından burnundan kan gelene kadar dayak yemesine rağmen bir kere bile karşılık vermedi. Çünkü o bundan çok daha fazlasını hak ettiğini biliyordu. Daha fazla dayanamayan Cihat,

“Yeter Cenkay, bak oda pişman olmuş. Ali Buğra’nın yaşadığı acıyı görmüyor musun?”

“Sikmişim lan acısını, bir kızın hayatını karartmış. Biz neyle mücadele ediyoruz ama arkadaşımızın yaptığına bak.” Diyerek koltuklardan birine oturdu. Cihan, sessizce dinliyor sanki hiçbir şey olmuyormuş gibi sakinliğini koruyordu. Sonra ayağa kalktı.

“Koskoca adamlarız, şimdi birbirimize kızma zamanı değil. Ali Buğra’nın derdine çare bulma zamanı… Ne yapabiliriz onu konuşalım. Cenkay, sakin ol ve yerinden kalkma. Cihat, sende Ali Buğra’yı banyoya götür ve elini yüzünü yıka…” Herkes bir baba sözü dinler gibi Cihan’ın dediklerini ikiletmedi. Cihat ve Ali Buğra biraz toparlanmış banyodan çıkınca;

“Gelin şuraya şimdi her şey açık açık konuşulacak. Ali Buğra sen neden o iki kelimeden bu kadar nefret ediyorsun. Hemen bize onu anlatıyorsun. Cenkay sen de neden Merve’nin diğerlerinden farklı olduğunu ve nasıl zor bir hayat geçirmiş onu anlatıyorsun. Her şeyi öğrendikten sonra ne yapabiliriz ona bakacağız.” Son sözcüklerini o kadar sert söylemişti ki herkes sadece kafasını sallayabildi.

“Dinliyoruz Ali Buğra….”

 

 

Loading...
0%