@herdem6060
|
37. Bölüm “Hadi odana gidelim aşkım.” Ah Merve başına balyoz yedi sanki… Ali Buğra’yı ittirip, nasıl kalktığını bilmiyordu. Az kalsın yine aynı hatayı yapacaktı. Uyarılmış bedeniyle şaşkın kendine bakan adama kızmak istiyor ama yine kızamıyordu. Hala biraz önce yaşadıklarının etkisinde göğüsleri inip, kalkarken ne diyeceğini düşünüyordu. “Lü…lütfen git… Yalnız kalmak is…istiyorum.” Çok hızlı davrandığını anlayan Ali Buğra sessizce kabul etti. Ayaklandıktan sonra bir süre yüzüne baktı. Son bir öpücük almak istiyordu. Son bir öpücük istemen saçma değil de yüzsüzlük diyen iç sesine gıcık oldu. Özleminden ölüp bittiği dudaklara doyamamıştı. Gerçi akşama kadar öpse doymazdı ya neyse diye düşünerek kendini daha çok azgın duygulara ittiğinin farkında değildi. Tek istediği Merve’yi tekrar doyasıya öpmek… Kendi bedenine tutsak etmekti. Gitmesi gerektiğinin farkında dış kapıya yöneldi. Koridorda sandalyenin üstünde asılı montunu alıp, geriye bakmadan çıktı. Merve, Ali Buğra’nın arkasından dizlerinin üstüne çökerek hüngür hüngür ağlamaya başladı. Ne zaman bu kadar gurursuz bir kız olmuştu. Nefis denen şey bu kadar mı nankördü. Hiç mi kendine saygısı kalmamıştı. Bu adam onu fahişe yerine koymuştu. Buna rağmen bile adamın bir öpücüğü ile erimiş akmış bütün yelkenlerini suya indirmişti. “Aptalsın Merve aptalsın” diye sinirle söylenerek yerlere düşmüş fincanları ve su bardaklarını topladı. Eline bir bez alıp, hırsla kahve lekelerini temizledi. Sanki biraz önce yaşananlar olmamış, önemli olan halının temizlenmesiymiş gibi yeniden su yapıp, ağlaya ağlaya halıyı tekrar sildi. Sonra kendini duşa atıp, akan suyun altında sinirleri yatışsın diye bekledi. Ancak nafile hala onu isteyen bedenine, öpücükleri devam etsin diye yalvaran dudaklarına, ruhuna, kalbine, aşık olduğu güne, gurursuzluğuna, gelmişine ve geçmişine küfür edip durdu. Ali Buğra ise arabasına atladığı gibi evinin yolunu tuttu. Kendine hızlı gittiği için kızgındı ama Merve’ye bu kadar yaklaştığı içinde mutluydu. Şimdi eve gidecek ve hayatı boyunca yapmadığı bir şeyi yapıp onu düşünerek rahatlayacaktı. Mis gibi de bir uyku çekip, yenilenmiş Merve’nin karşısına geçecekti. Öpücüklerinin içtenliği sayesinde onu sevmekten vazgeçmediğini anlamıştı. Şimdilik bu bana yeter diye düşünüp, artık kaçışın yok ne yapıp edip, tekrar benim olacaksın diyordu. Buse’nin hastaneden çıkması tümü için yeniden nefes almak gibi olmuştu. Herkes normal hayatına dönmeye çalışmıştı. Ali Buğra’nın adamları yine kızları korumak için nöbet tutuyor. Cenkay ve Ali Buğra kendilerini nasıl affettirmeleri gerektiğini düşünmekten kafayı yiyorlardı. Artık bir de Cihan Bey’imiz vardı. Gökçe’yi nasıl elde ederimi düşünüyor, kızın kayıtsız hareketlerinden dolayı hiçbir düşüncesini beğenmiyordu. Yine akşam olmuş Ali Buğra ve Cenkay nöbeti devir almıştı. Ellerinden bir şey gelmiyordu bari, biraz olsun yakınlarında olmak istiyorlardı. İkisi de aptallıklarının cezasını çektiklerini biliyor bu yüzden sakin hareket etmeleri gerektiğini düşünüyorlardı. Bir başlangıç yapabilseler gerisinin geleceğini biliyorlardı ama nasıl? O başlangıç ne olmalı, nasıl olmalı ya da ne yapmalıydılar. “Ali Buğra, Buse’nin kapısında köle olmaya razıyım. On metre uzağımda ve kendi aptallığım yüzünden yaklaşamıyorum ve bu daha çok koyuyor bana…” “Bilmez miyim kardeşim o geceden sonra bir saniye cama çıksın, birazcık yüzünü göreyim diye kaç gün, kaç saat arabada gözümü kırpmadan bekledim biliyor musun?” Cenkay’ın yüreği sıkışıyor ve çocuk gibi sürekli ağlamak istiyordu. Gözlerini kapadı kaç gündür doğru dürüst uyumuyordu. Ailesiyle arası bozuktu. Babasından bir güzel fırça yemiş, annesinin ve ablasının gönlünü alamamıştı. Abisi Buse’ye kendini affettirmeden gözüme gözükme demişti. Onlar ailesiydi bir şekilde gönüllerini alırdı. Ancak Buse’yi ne yapacaktı. Onun kırgınlıklarını nasıl geçirecekti. Ali Buğra ile konuştukça daha çok umutsuzluğa kapıldığını hissettiği için kendini çekmek istedi. Ali Buğra da kafasını cama yaslayıp, aynısını yaptı. Ne kadar zaman geçti bilinmez, birden arka kapının açılması ile kendilerine geldiler. Aynı anda arkaya döndüklerinde; “Merhaba, benim aptal ama aşık eniştelerim…” Ecem yine tüm neşesiyle yapmıştı yapacağını hem laf sokmuş hem güldürmüştü. Ali Buğra da Cenkay da Ecem’e kızmayı bırak enişte lafından dolayı sımsıkı sarılası gelmişti. Cenkay; “Ecem, hoş geldin?” “Nereye arabaya mı? Neyse, neyse hoş buldum.” İkisinin de mahsun haline dayanamadı. “Bu ne kadar sürecek böyle, yavru köpek gibi etraflarında dolanıp, biraz yaklaşıp sonra geri mi çekileceksiniz.” Cenkay tekrar gözlerini kapadı. Susma konuşsana, içindekileri döksene diyen iç sesinden bile utanıyordu. Evet, o yaptığından utanıyordu. Bu utanç duygusu biraz hafiflese belki aklına bir şeyler gelecekti ama işte… Ali Buğra ise cevap verecek gücü bulsa bile ne diyeceğini bilmiyordu. Ecem be sefer sesini yükseltti. “Bana bakın bana siz bu kızları geri istiyor musunuz?” İkisi de yine konuşmama yemini etmiş gibi gözleri dolu dolu kafalarını salladılar. Ecem sinirli gibi dursa da arkadaşları kadar bu koca adamlara da üzülmüştü. O yüzden elinden geleni yapacak hayırlısıyla bu yanan yürekleri birleştirecekti. “Boşuna o pencereye çıksınlar diye bakmayın… İkisi de üzgün, kırgın ama aşık… O yüzden size yardım edeceğim. Gökçe de bende elimizden geleni yapacağız.” İki yakışıklı adamımızın yüzleri gülmeye başladı. Ali Buğra tüm heyecanı ve samimiyetiyle; “Ben ne gerekiyorsa yapmaya hazırım Ecem, yeter ki Merve’m yeniden benim olsun?” İnşallah bu piç kuzeni gibi değildir ve düşündüğüm anlamda benim olsun demiyordur. Aklı şeyinde çalışmıyordur umarım diye kafasını sallayarak yeniden konsantre olmaya çalıştı. Cihat pisliği ne zaman aklına gelse, sinirden başka bir şey düşünemez oluyordu. Şuan aklının yerinde olması lazımdı… “Ali Buğra çok üzgünüm ama senin işin Cenkay’dan daha zor…” Ecem’in sözlerinden sonra hemen suratı düştü. Ali Buğra’da biliyordu işi zordu. “Hemen asma suratını, şöyle Buse en azından Cenkay’ın onu nasıl sevdiğini biliyordu. Şuan hiç sevmemiş beni dese de, sadece dili öyle söylüyor… Kalbi hala Cenkay’ın da onu sevdiğine yürekten inanıyor biliyorum… Ancak Merve, senin sevgine asla güvenmez vicdan yapıyorsun diye inanıyor… Bir de sen hep o kadar gözdeymişsin ki ben bilmiyordum. Medya da falan eski sevgililerin genelde ünlüymüş sanırım bu yüzden öyle kadınların yanında kendisinin zaten hiç şansı olmadığını düşünüyor. Bir kadında en zor değişecek şey özgüven eksikliği yaşadığı konudur. Yani senin eski maceraların ve ilk birlikte olduğunuzdaki tavrın onu daha çok böyle düşünmeye itti… Zaten benim ki sadece hayaldi diye düşünüyor” “Ecem, yemin ederim ben kimseyi sevmedim daha önce, hiç uzun ilişkim bile olmadı. Onun saçının bir telini değişmem diğer kadınlara…” Boğazı düğümlendi. Güzel gözlüsü neden böyle yapıyordu. Hadi sözlerin anlamı yoktu, öpücüklerinin dokunuşlarının da mı yoktu. O nasıl karşısında titremekten ölüyorsa kendisi de kalp çarpıntısından gidecek hale geliyordu. Hiç mi hissettiremiyordu yani… “Biliyorum Ali Buğra ben inandım ama o gece yaşanılalı nerdeyse bir buçuk ay oldu. Ne yaptın sevgine inandırmak için Allah aşkına?” “Nasıl yaklaşacağımı, ne diyeceğimi, ne yapacağımı bilmiyorum. İstesin dünyaları önüne sereyim ama yok düşünüyorum, düşünüyorum bir şey bulamıyorum işte…Belki bana kızgın olsa, kırsa dökse bir şey yapacağım ama o kadar kabuğuna çekiliyor ki yanlış bir söz etmekten, işleri daha kötüye götürmekten korkuyorum. Karşısında konuşamıyorum bile…” Bu sefer derin nefes aldı. Gözleri dolup, on yaşındaki çocuk Ali Buğra geldi ve konuşmasına devam etti. “Ecem, daha önce kimse beni böyle sevmedi. Kimse bana böyle bakmadı, bir dokunuşuyla yüreğimi titretmedi. Tek bildiğim bundan sonra onsuz yaşayamayacağım.” Ah kuzum kıyamam, iyi iyi sen kuzenin gibi değilsin dedi içinden ve Merve adına çok sevindi. Ecem boğazını temizledi. Çünkü uzun bir konuşma yapacak ve bu aptallar abidesi iki koca adamı sirkeleyip, kendine getirecekti. “Şimdi ikiniz de beni dikkatli dinleyin… Aşk asla basit bir şey değildir. Aslında aşk genellikle emek vermeden, hazıra konduğunuz bir duygudur. Bir anda kendinizi içinde buluveririz. Önemli olan aşka iyi bakabilmek ve sahip çıkabilmektir. Esas emek ve çaba onu bulduktan sonra kaybetmemek için harcanmalıdır. Siz ikiniz de maşallah kazanmayı bırak resmen kaybetmek için çaba harcadınız. Her neyse sizi daha fazla yermeyeceğim. Ne diyordum ikisi de sizinle doğru dürüst konuşmuyorlar değil mi?” Cenkay, hemen araya girdi. “Evet, en azından bize kızsalar bu kadar çaresiz kalmayacağız.” Ecem kafasını sallayarak devam etti. O arada Ali Buğra, Merve’yle yaptığı konuşmayı düşünüyordu. “O zaman konuşturmaya çalışacaksınız. Nasıl mı? Taciz edeceksiniz ve artık onlar pes edip sizinle konuşmak zorunda kalacaklar…” “Anlamadım nasıl taciz edeceğiz.” Ecem Cenkay’ın şapşal şapşal bakarak sorduğu soruyla kahkahalara boğuldu. Biraz sakinleştikten sonra hala kendisinden cevap bekleyen adamlara istediği yanıtı verdi. “Benim böyle konuşmalarıma yakında sizde alışırsınız. Yani bol bol kendinizi hatırlatacak, olur olmadık zamanlarda karşılarına çıkacaksınız. Her fırsatta sıkıştırıp, dokunup, öpüp koklayıp dayanma sınırları ile oynayacaksınız. Belli bir zaman sonra onlar pes edecekler…” İkisinin de yüzleri biraz gülümsedi. Hele sıkıştırma fikrine bayıldılar, devamı gelemeyeceği için vücutlarına işkence gibi olurdu ama olsun. Yeter ki yakın olalım diye düşünüyorlardı. “Yılbaşına on beş gün ve siz ikiniz o zamana kadar baya aşama kaydetmiş olmalısınız ondan sonra artık bana yeni yıl hediyesi olarak kırmızı bir elbise alırsınız?” “Kırmızı elbise senin köpeğin olsun baldız.” Cenkay bir haftadır ilk defa heyecanlı ve mutlu bir gülümsemeyle konuşmuştu. Ecem tamamen işi şakaya vurmuş, yüzlerini biraz güldürmek istiyordu. “Vay Ali Buğra senden ne alıyorum?” “Sen beni Merve’mle kavuştur, sonra dile benden ne dilersen…” “Hımmm bunları Gökçe’ye de söylemem lazım, size pahalıya patlayabiliriz ona göre…” Ecem o kadar tatlı konuşmuştu ki üçü de kahkaha attı. Sonra Ecem onlara tek tek planlarından bahsetti. Birbirlerine telefon numaralarını verip, hemen whatsapp’ta grup kurdular Gökçe’de gruba dahil edildi. Ecem yine yapmıştı, yapacağını grubun adıyla bile herkesi güldürmüştü. Farkında olmadan suçlu adamlarımızdan, Allah bu kızı neşesiyle yaşatsın, inşallah gönlüne göre birini bulur ve mutlu olur diye dua bile almıştı. GRUBUN ADI… SUÇLU ENİŞTELER ve TATLI BALDIZLAR ÇETESİ
|
0% |