@herdem6060
|
40.Bölüm “Anadolu’nun bağrından kopup gelen minik prenses, aşık mı olmuş?” Merve hemen kafasını çevirip, Salim’e baktı. Bir şey diyemedi erkek kardeşi gibi koruyup kolladığından çekinirdi. Merve’nin konuşmayacağını anlayınca devam etti. “Karşımda ki kumral yakışıklı bana öldürecek gibi bakıp, kıskançlıktan içkileri yuvalıyor… Çiçek Pasajında da dikkatimi çekti. Şanslı eniştemiz bu mu?” Merve gözleri dolarak kafasını salladı. “Ne oldu da ikinizde harla yanan ateşin içinde gibisiniz…” deyince Merve artık dayanamadı ve Salim’in göğsüne kafasını koyup ağlamaya başladı. Yine içinden dua etmeye başlamıştı. “Kimisi zamana bırakırmış derdini, kimisi şansa ama ben sana bıraktım Rabbim… Ya Rabb hayırlısı ise affettir bana ama değilse kalbime karalar bağla, aşktan ölsem bile engeller koy önümüze de birleştirme bizi… Ben onu başka sevdim Allah’ım oda beni bambaşka sevsin… Eğer kaderimde o varsa daha fazla yakma beni biran önce birleşelim… Bu acı tüketiyor Allah’ım beni…” “Eğer biraz daha böyle ağlarsan ağzını burnunu kıracağım herifin ona göre…” Salim dişlerinin arasında konuşmuştu. Merve, Salim’in nasıl adam dövdüğünü çok iyi bilirdi. O yüzden korkuyla kafasını kaldırdı. “Salim çok se…seviyorum çok… Ona vurduğun her darbe bana gelir ki… Onun canı bir yansa benim ca..canım on yanar ki…” Karşısında gözleriyle o kadar kırılgan bir şekilde yalvarmıştı ki yedi sekiz yıldır tanıdığı güçlü Merve değildi sanki… Tekrar kollarının arasına alıp, teselli etmeye başladı. Onların her sarılışında kendini uçurumlardan atmak isteyen adamdan habersiz gibi duruyorlardı. “Hiştt tamam ağlama artık ve bil ki aşkın karşılıksız değil...” “Keşke öyle olsa” “Merve ben bir erkeğim bu adam sana deliler gibi aşık…” “İnşallah öyledir, çünkü soğumam nefret etmem gerekirken her gün daha çok büyüyor kalbim de…” “Öyle öyle şuan bile benim yerimde olmak için her şeyini verecek gibi duruyor…” Bu sefer dayanamamış, kafasını birazcık kaldırıp karşısına bakmıştı. Ali Buğra’nın gözleriyle karşılaştı. Gözlerini hiç kırpmadan birbirlerine baktılar Merve ilk defa kendi gibi yanan bir yürek gördü o gözlerde… Çok kırgın ve sinirli olduğu belliydi. Bir süre birbirlerinin bakışlarında kayboldular… Ne bangır bangır çalan müzik nede etraflarındaki insan kalabalığı vardı. Sadece ikisi ve gözlerden birbirine akan AŞK… Aralarında yaşanan tarifi imkansız büyüyü bozan Salim’in sesiydi. “Senin için kaç tane adam dövdüm biliyorsun değil mi?” Gözlerini Ali Buğra’dan çekip, Salim’e döndüğünde kafasını salladı. “Bu adam seni çok seviyor Merve yoksa şimdiye çoktan buralar dağılmıştı. Aranızda ne oldu bilmiyorum ama yanıyor be kızım…” “Buse ve kızlarda aynısını söylüyor ama işte affedemediğim şeyler var… Onu geçtim affetmek Allah’a mahsus sevgisine inanamıyorum…” “O zaman senin gözlerin kör… Şuan bile bana her yaklaştığında ve konuştuğunda bedeni kasılıyor, elindeki bardağı tutuşu bile değişiyor… Bu kadar kıskançlık ancak seven adamda olur…” “Öyle mi dersin?”
“Offf kancam ya daraltma beni…” Merve akşamdan beri ilk defa gülümsedi.
Ali Buğra’nın yüreği isyan bayraklarını çekmek üzereydi. İçinden bana baksın, bana gülsün, bana dokunsun her şeyi benimle yapsın diyordu. Ne kadar acıymış insanın yüreğini anlatamaması ve karşısındakine inandıramaması… Ali Buğra tam da bunu yaşıyordu. Tamam, hata yapmıştı hem de en büyüğünden ama çabalıyordu işte sevdasını anlatmak için her yolu denemeye razıydı. Yeter ki Merve yanındaki adama güldüğü gibi bir kere bana gülsün diyordu.
Kıskançlıktan kaç kadeh içtiğini bilmiyordu. Yürüyebilecek miydi bilinmez ancak yavaş yavaş ayağa kaldı… Dans edenleri yara yara karşı masaya geldi. Cihan ve Cihat kolundan tutmak isteseler de kendini çekti. Merve’nin masasının önünde durup, ters ters Salim’e baktı. Yakışıklı adamdı ondanda uzundu buna daha çok sinir olarak biraz masaya eğildi. Dili peltekleşerek ve aksi bir şekilde konuştu.
“Merve’yle dans etmek istiyorum…” Salim, hımm rajon biliyor bizim enişte diye düşündü. Bu çok hoşuna gitti Merve’yi ilk tanıdığından beri kız kardeşi yerine koymuş kimseleri yakıştıramamıştı yanına çok da adam harcamıştı.
Ali Buğra artık dayanamıyordu. Salim’in sessiz kalışı daha çok gerdi bu gece ya batacaktı ya da çıkacaktı. Daha fazla kendini geri çekmeyecek Ecem’in dediği gibi üstüne üstüne gidecekti. Merve şaşırmış bir şekilde ona bakarken Ali Buğra’nın aklından geçen o şaşkın gözleri bir kere öpmekti. Salim, ikisinin gözlerinde ki aşkı daha yakından gördü ve eliyle işaret ederek;
“Tabi birader, Merve senindir.”
Ali Buğra kendini öyle büyük bir kavgaya hazırlamıştı ki cevabı algılayamadı önce sonra hafif bir gülümseme ile baş selamı verdi. Merve’ye elini uzattı. Sadece baktı. Merve bir Salim’e bir de uzatılan ele bakıyordu. Çelişkinin en diplerinde dolanırken, o eli tutmamak için kendini sıkmaya başlamıştı. Salim’in hadi işaretine rağmen tutmadı. Ali Buğra bütün ümitleri kırılarak elini indirmeye başladı. Gözlerini sımsıkı kapatıp arkasını döndü. Yıkılmıştı.
Aynı ateşte yanan mumlar gibiydiler ne kavuşmaları belliydi ne de sönmeleri, en acısı da neydi biliyor musunuz karşı karşıya erimeleri… Gözlerinde yaşlarla masasına varmak üzereyken kolunda bir el hissetti. Dönüp, baktığında uğruna öldüğü bal gözlerle karşılaştı.
İçkiden uyuşmuş beyninin bir oyunu muydu yoksa bu, diye düşünürken o el yavaş yavaş eline indi. Gözlerini kapatıp, başını havaya kaldırdığında bu sefer mutluluktan yaşlar döküldü. Merve onu usul usul döndürdüğünde Ali Buğra gözlerini açtı ancak hareket edemiyordu.
Merve elini sımsıkı tutmuş onu çekerek dans pistinin ortasına getirdi. Hipnoz olmuş gibi Merve ne yaparsa ortak olmaktan başka bir şey yapmıyordu. Çünkü hala gerçekliğinden emin değil gibiydi. Karşılıklı durmuş dans eden insanların içinde bekliyorlardı. Müzik o anda dikkatini çekti.
Bir umut göğüslediğim, yıllardır beklediğim
Kalbimin sahibisin sen
Çırpınıyor yüreğim, ferman buyur ölürüm
Ömrümün sahibisin sen
Merve’nin elleri, Ali Buğra’nın gömleğinin üzerinde göğüslerinde yol çizerek yüzene kadar geldi. İki yanağındaki elleri ile saçlarına doğru gidip, hafif bir okşamadan sonra geri yüzünde gezinmeye başladı. Sanki elleri ile yüzünü çiziyor gibiydi. Boynuna indiğinde kendine çekerek sarıldı. Ali Buğra’nın elleri yanlarda yaşadıklarına inanamıyor sadece bekliyordu. Ne zaman Merve’nin başı maraton koşmuş gibi atan kalbinin üstüne kondu işte o zaman, o gece duran kalbi yeniden atmaya başladı. Tüy gibi incitmekten korkarcasına beline sarıldı. Merve’nin daha sıkı sarılması ile bütünleştiler resmen…
Onlara bakan iki grupta ayakta acıdan yorulmuş, iki beden gördüler… Hala acı çekiyor gibiydiler kızların hepsi ağlıyordu. Hallerinden o kadar etkilendi ki Cihat bile utanmasa ağlayacaktı. Merve gözleri kapalı, Ali Buğra’nın onun için atan kalbini müziğe rağmen duyuyor en güzel ritim olduğunu düşünüyordu. İyi ki varsın Salim diye düşündü. Ali Buğra yıkılmış bir şekilde dönünce Merve’nin kollarını sıkıp, tanıştıklarından beri ilk defa kızarak konuşmuştu.
“O adam buraya dayak yemeyi göze alarak geldi. Sırf seni sevdiği, kıskandığı için başka adamın yanından kaldırmaya çalıştı. Şunu unutma Merve böyle adamların yalnızken ağzına sıç, gıkı çıkmaz ama bu kadar insanın içinde onurlarını kırarsan bil ki aşkından ölse bir daha sana yaklaşmaz, yaklaşamaz… Ne yaşadınız bilmem, bilmekte istemiyorum ama yapma… Böyle seveni kaybetme!” gözleri dolan arkadaşına kıyamadı. Yeninden kolları arasına alıp, bu sefer daha normal ses tonuyla devam etti konuşmasına…
“İnan bunu yaşayan biri olarak söylüyorum, insan sevdiğinin yanında hele koynunda olduğunda zaman su gibi geçiyor ama sevdiğinden ayrıyken zaman duruyor, ilerlemiyor… Ne kendine ne de ona yazık etme…”
Salim’in dişlerinin arasında söylediği sözler aklına gelince yine gerildi. Ali Buğra hissetmiş, geri çekilmesinden korkarcasına daha sıkı sarılmıştı. Merve kafasını kaldırıp, ufacık bir bakışmadan sonra başını yeniden boynuna gömdü. Kokusunu içine çeke çeke dans etmeye devam ediyorlardı.
Bu arada şarkı bitmiş yeniden hareketli parçalar çalınmaya başlamıştı fakat onların umurunda değildi. Hala aynı şekilde dans etmeye devam ediyorlardı. Ali Buğra sarhoş olduğunun farkındaydı ya da aşk sarhoşumu oldu bilinmez ama neredeyse iki aydır ilk defa bu kadar içten gülümsedi. Merve’yi hafif kaldırıp, gerçekliğini kontrol etti. Hayal olmadığını görünce uzun uzun alnından öptü. Kulağına doğru eğilip, alacağı tepkiden korkmasına rağmen nefes verir gibi konuştu.
“Seni seviyorum…”
Merve bu sefer gülümsedi evet emindi o da seviliyordu. Başka türlü olsa yaptığı hareketten sonra gurur yapardı. Oda kendisi gibi sevdiğinden gurur yapmamış ve hemen unutmuştu böyle düşününce başını kaldırıp, gülümseyerek yüzüne baktı. Oda söyleyecekti ama bu sefer daha çok korkuyordu. O gece rahatlıkla söylemişti karşılık alacağını düşünmemişti ama kovulacağını da aklının ucuna bile getirmemişti. Heyecandan mı yoksa söylediği söyleyeceği iki kelimeden sonra alacağı cevaptan korktuğundan mı bilmiyordu ama titremeye başlamıştı.
İçinde tarifi imkânsız bir mutluluk vardı. Yeniden çıktığı yüksek binalardan aşağı düşmek istemiyordu. Ayaklarının üstünde yükseldi boynunu kendine doğru çekip, gözlerini sımsıkı sardı. Eğer kötü bir şey olursa diye kokulusundan bir öpücük kondurdu yanağına derin bir nefes alıp;
“Seni seviyorum…”
Ali Buğra’nın üstünden tonlarca ağırlık kalkmıştı. Merve’nin kendini çekmesinden o kadar çok korkmuştu ki beklemek ölüm gibi gelmişti. Cevap geciktikçe de korkusu artmış ama cevap ne olursa olsun mücadelem devam edecek, vazgeçmeyeceğim diye düşünüyordu ki cevap geldi.
“Ben bir yerlerde birine farkında olmadan çok büyük bir iyilik yapmışım ve duasını almışım ki Allah seni karşıma çıkardı.”
“Yok, bence benim dualarım kabul oldu.” Ali Buğra bu sefer kahkaha attı. Öyle yürekten yükselmişti ki bu kahkaha çok şükür ki dedirtti. Alnından uzun uzun öperek;
“Ben buraya en başından yazılmışım demek ki güzelim. Söz bütün gözyaşlarını mutluluğa çevireceğim…”
“Hiştt tamam bu gece bunları konuşmak istemiyorum... Oturalım mı?”
“Tamam, ama hangi masaya?” Bu sefer Merve kahkaha attı. Ali Buğra ilk defa kahkaha atarken gördüğü kadına bakakaldı. Oğuzhan, arada sırada aşk bir kahkaha senden duyunca daha güzel diye bir şarkı mırıldanırdı. O da her defasında ne saçma şarkı sözü böyle derdi. Şimdi anladım diye düşündü. Aşk Merve’nin kahkahasında gizli kalmış gibiydi.
“Artık masalar birleşsin o zaman…”
“Birleşsin aşkım…?” Aşkımdan sonra hızlı bir nefes alan Merve geri veremiyordu. Gözleri doldu doğru duyup duymadığını idrak etmeye çalıştı. Kafasını eğdi içinden Allah’ım şükürler olsun az kalsın hasretin deryasında kaybolacaktım, yine düze çıkardın beni dedi.
Erkeklerin masasına gittiklerinde Cenkay, gözlerindeki acıyı gizleyemeden ama onlar adına mutlu olduğunu hissettirerek bakıyordu. Merve özellikle Cenkay’ın yanına oturdu. Ellerini Ali Buğra’dan kurtarabilse adama destek olacaktı ama yok bırakmıyordu. Kulağına doğru eğildi.
“Kardeşim bile olsa benden başkasının elini tutmana ve sarılmana izin veremem…”
“Saçmalama Ali Buğra…”
“İster saçmalık olsun, isterse doğru umurumda değil daha ben doyamadım ya.”
Merve çocuk gibi mızmızlanan adama şaşkın bir şekilde kafasını sağa sola sallayarak kendine gelemeye çalıştı. Salim gerçekten bu adamı üç saatte mi çözmüştü. Tam da dediği gibiydi bu kadar kıskanç olacağını hiç aklına getirmemişti. Merve üç koca adama baktı bir süre, sonra Cenkay’a yaklaşıp;
“Hadi bizim masaya gelin sizi arkadaşlarımızla tanıştırayım.” Cihan ve Cihat hemen ayaklandılar ikisi de can atıyordu kızların yanına gitmek için zaten ama Cenkay kafasını bile çevirmedi. Ali Buğra, omzuna baskı yapınca başını kaldırdı. Gözleri kan çanağına dönmüş arkadaşına baktığında yüreğindeki yangını gördü. Buse’yi aradı gözleri oda kafasını eğmiş kimseye bakmıyordu.
“Cenkay hadi…”dese de gelmeyeceğini biliyordu.
“Siz gidin kardeşim ben kalkacağım birazdan...”
“Tamam, bizde gitmeyelim o zaman…” Cenkay, Merve’ye baktı. Onlar adına çok sevinmişti. Hafif gülümsedi ve Merve’nin koluna dokundu.
“Bu adam seni çok seviyor Merve çok sevindim sizin adınıza…” Merve nedense utandı. Cenkay, arkadaşlarına döndü.
“Hadi sizde gidin ben kalkıyorum…” Cihat hemen atıldı.
“Ben fazla alkol almadım. Beraber gidelim”
“Yok, hepiniz eğlencenize devam ediyorsunuz… Ben taksiyle giderim…” Herkes yalnız kalmak istediğini anladığı için ısrar etmedi. Onlar kızların masaya geçerken Cenkay’da ayakta zor durur halde çıkışa doğru gidiyordu. Dönüp bir kere bile Buse’ye bakmadı. Baksa arkasında onun için yağmur gibi yağan bir çift ela göz olduğunu görecekti…
“Neden yaptın? Neden bana güvenmedin be adam… Ben sadece sevdim sen ise aramıza sıra dağlar dizdin sanki. Artık seninle o kadar uzağız işte…” içinde acıdan depremler olduğunu hissediyordu. İçinden bunları söylerken dilinden sadece iki kelime döküldü.
“Sevgilim gitme…”
|
0% |