@herdem6060
|
6. Bölüm Günler su gibi akıp giderken, Buse de Cenkay da artık bir daha birbirlerini göremeyeceklerini inandırmışlardı kendilerini. Aradan iki aya yakın bir süre geçmişti. Bugün yine ay sonu işlemlerinden dolayı Merve'nin ne zaman çıkacağı belli değildi. Böyle zamanlarda Merve ben taksiyle gelirim dese de Buse kesinlikle izin vermiyor onu almaya gidiyordu. Gökçe, Merve'nin gereksiz yere mahcup olduğunu anlatmaya çalışsa da Merve keşke bir araba alabilsem diye her ay sonu olduğu gibi hayıflanıyordu. "Üzülme bacım nazi subayı olan annemden kurtulabilirsem beraber araba alırız bizde" diyerek hem onu güldürüyor, hem de onu ne kadar düşündüğünü hissettirmek istiyordu. Gerçekten bir gün annesiyle aynı yerde yaşamaktan ve baskılarından kurtulabilecek miydi acaba? Bazen artık ayaklarımın üstüne basan biriyim, bende evden ayrılacağım diye kavga etmeyi düşünse de, kavga etmek yerine neden konuşmuyor dediğinizi duyar gibiyim. Konuşamazdı çünkü annesiyle öyle normal konuşmak imkansızdı. Kardeşinin üniversite okuması ve babasının kalp hastası olduğu için çalışamamasından dolayı hep geri adım atıyordu. Kardeşi okulu bitirip, bir çalışmaya başlasın ilk işi kızların yanına taşınmaktı. Allah'tan Merve, Gökçe'nin annesine kendini çok sevdirmişti de, tatlılığını kullanarak bazı hafta sonları beraber kalmak için izin alıyordu. Böylelikle biraz olsun kafası dağılıyordu. Amcalarında, halalarında kalmaya bile izin vermeyen annesi nasıl oluyorsa Merve'yi reddedemiyordu. Sanırım Buse ve ailesini de çok iyi tanıdığı için ses çıkarmıyordu. Programları uymayan günlerde de nöbetim var yada bugün lojmanda kalacağım diye yalan söylüyordu. Her yalan söylediğinde vicdan yapsa da 23 yaşında bir kız olarak kız kuruları gibi evde kalmak istemediğini, biraz hayatını yaşamak istediğini söyleyerek kendini rahatlıyordu. Bugün nöbeti vardı yarında kızlarla kahvaltı keyfi olacaktı. Ayda bir kere falan Ecem, Buket, Buse, Merve, Gökçe ve başka birkaç arkadaşlarının da katıldığı genelde Beylerbey'in de yada Rumeli Hisarı'nda toplu kahvaltı yaparlardı. Gülmek nedir? Herkese göstermek istercesine yeri mekanı umursamadan kahkahalar ile geçiriyorlardı böyle zamanları... Bazende Merve ve Buse'nin evinde kız kıza içki alemi yapıyor sabaha kadar bir bakmışsın damar şarkılarla ağlamışlar, bir bakmışsın oyun havaları ile oynamışlar öyle eğleniyorlardı. Mutlu olmak için illa paraya yada aşka ihtiyaç yoktu, dostlukları da onlara yetiyordu. Tabi ki en büyüğü 27 en küçükleri 23 olan bu kız grubunun erkeklerle imtihanları da bitmiyordu. Buse, Merve ve Gökçe'nin hiç erkek arkadaşı olmaması kızların dalga konusu olurken sanki kendisi biriyle birlikte olmuş gibi özellikle Ecem'in her bir araya gelmelerinde; "Yanıyorum yanıyorum da açılmadan iade olacaksınız ona yanıyorum" diye dalga geçmesi baş konu oluyordu. Merve her zaman ki gibi kulaklarından dumanlar çıkarak "Düşünüyorum da seni 7-8 yıldır ne demeye çekiyorum acaba " diye sormasıyla muhabbet alıp başını gidiyordu. Buse saat 23:00 sıralarında Merve'nin çalıştığı bankanın kapısındaydı eğer hesaplarda bir sorun olmazsa genelde bu saatlerde çıkarlardı. Kapıyı güvenlik açarken Merve hemen gelip içeri alarak, "Kusura bakma canım hesaplarda sorun var. Sen bir şeyler iç eğer sıkıntıyı çözersek en fazla yarım saate çıkarız" demişti. Buse Merve'nin her ay aynı mahcup hallerine gözlerini belerte belerte bekleme yerine geçip oturdu. Otururken şube müdürünü de gördü şaşırdı çünkü genelde burada olmazdı ve sanki birine benziyor bu adam diye düşündü çok kafasına takmadı. Hemen çantasından aldığı kitabı çıkardı. Sözde Evli adlı kitabı bugün satın almıştı. Watpadde çok okununca kitap olmuş, konusunu çok merak ediyordu. Başlangıç için süper yer diye düşündü. Kitap öyle akıcı öyle heyecanlı gidiyordu ki saatin farkına bile varmadı. Kapı çalınca kitaptan kafasını kaldırdı. O arada tam karşısındaki saate baktığında çok şaşırdı. Hayret iki saat olmuştu geleli, Merve de “Geldim bitti canım” diyerek yanına gelince hemen ayaklandı. Kitap ayracı kullanmayı hiç sevmezdi. Sanki kitabın okunduğunu katlanan sayfalar gösterirmiş gibi gelirdi. Hemen son okuduğu sayfayı yarılayacak şekilde katlayıp, çantasına koydu. Kapıya doğru yöneldiğinde şube müdürünün “Geliyorum bekleyin" diye seslenmesi ile kapıya baktı. İlk önce yorgunluktan hayal görüyorum zannetti. O arada Merve kapıyı açmış. "Hoşgeldiniz" diyordu. İnanamadı Buse, böyle tesadüf olur muydu? Ayakları yere çivilendi sanki neden hareket edemiyordu. Kafasını salladı. "Kendine gel salak bakakaldın adama" deyip yürümeye başladı. Kafasını eğip yanından geçerken hatta arkasında bıraktığında bile bakışlarını üzerinde hissediyordu. Eli ayağı boşaldı sanki, bir tek kan şekeri düştüğü zaman böyle olurdu, bacakları tir tir titriyordu. Arabaya geldiklerinde Merve'nin ona bir şeyler söylediğini ancak o zaman fark etti. "Ne oluyor, iyi misin?" "İyi, iyiyim merak etme" dedi ama kendini heyecandan ölecek gibi hissediyordu. Merve o arada kendi heyecanına yenik düşmese Buse'nin ne kadar kötü olduğunu atan renginden bile anlardı ama kendi de Buse'den farklı değildi. "Ali Buğra ATALAY Allah'ım bu adam benim kalpten gitmeme sebep olacak." dedi kendi kendine. Neden gelmişti acaba tabi ki Berkay Bey'in yanına aptal kız diyen iç sesine hak verdi. Onun için gelecek hali yoktu ya adam ülkenin en ünlü avukatlarından biriydi. Cenkay Bey de öyleydi hatta ondan daha yapılı daha yakışıklıydı ama neden sadece ondan böyle etkileniyorum acaba diye üç yıldır kaçıncı kez aynı soruyu sordu kendine bilmiyordu. Kimselere söyleyemediği arada bir Gökçe'ye ağzından kaçırdığı adama artık sırılsıklam aşık olduğunu bir kere daha anladı. Buse ise arabaya binmiş titreyen ellerinin biraz sakinleşmesini bekliyordu. Gözlerini yumdu. Direksiyona kafasını koydu. Sadece Allah'ım,Allah'ım, Allah'ım diye mırıldanıyordu. Ne başka bir şey diyebiliyor nede kafasını kaldırabiliyordu. Merve hala adama doğru baktığını fark ettiğinde "Ah salaksın valla süsme salaksın" diye kendine küfürler edip, arabaya bindi. Buse'nin halini görünce hemen anaç ruhu ortaya çıkıp kendi sıkıntısını unuttu. "Ne oldu" kafasını kaldıran Buse nedensiz ağlamamak için zor tutuyordu kendini. Kafasını kaldırıp şubeye bakınca hala orada durmuş ona baktığını görünce yüreği hop etti. Arabayı çalıştırıp, "Evde, evde anlatacağım ne olur şimdi bana bir şey sorma" dedi ve evin yolunu tuttu. Eve gelene kadar Buse'nin yüreğinde farklı bir heyecan, onu, kara yağızını görmenin mutluluğu varken, Merve'nin içi kan ağlıyordu. Bu imkansız aşkını bir dillendirse belki rahatlardı. Koskoca üç yıl dile kolay, sabahlara kadar kurulan hayallerin baş kahramanı, sessiz gözyaşlarının sebebi, umutsuz hatta imkansız yine gözleri doldu. Belkide en yakınına bile söyleyememek bu kadar yakıyordu yüreğini ama söyleyemezdi o sadece içinde yaşanacak tutkusuydu. Eve geldiklerinde hemen banyoya gidip elini yüzünü yıkayan Buse, "Kahve yapıyorum" diyen Merve'yi son dakika duydu. "Cenkay, Cenkay oğlum duymuyor musun?" bağırıyordu resmen abisi ve en sonunda Ali Buğra ensesine bir tane yapıştırdı. Cenkay sürekli "Allah'ım şükürler olsun, sevdiğin bir kulun olduğumu biliyordum." diye kafasını kaldırmış kendi kendine şükür ederken ensesine yediği tokat ile kendine geldi. "Ne oluyor lan? El şakasından hoşlanmam bilmiyor musun? abisi "Az bile yaptı sana benden bir Osmanlı Tokat'ı geliyordu. Nerelere daldın kendimizi yırttık lan" deyince anladı. Gözleri parladı. Abisi onun canı kanıydı ama şimdi daha çok seviyordu. İyi ki de iki saat önce arayıp; "Beni alır mısın, arabam serviste Gizem daha fazla yalnız kalmasın, hem biliyorsun ben eve gitmeden uyumuyor, boşuna beklemesin" demişti. Yoksa küçük şeytan ile nasıl karşılaşacaklardı. "Canım abimmmm" diye sarıldı birden Ali Buğra da çok şaşırıp, "laann gel gel bi ateşine bakayım valla normal davranmıyorsun korkutma beni, biraz önce donmuş gibi giden arabaya bakıyordun. Şimdi de piyangodan trilyonlar çıkmış gibi sevindirik hareketler yapıyorsun" diye elini Cenkay'ın alnına koydu. Berkay'da kardeşinin ona böyle sarılmasıyla mutlu olurken hayırdır bakışı atıyordu. " Biraz önce şubeden çıkan siyah uzun saçlı, siyah pantolon ve beyaz gömlek giymiş minyon tipli kız burada mı çalışıyor. " Berkay biraz düşündü, önce anlamasa da "Yok Merve hanım burada çalışıyor o kızda hep onu almaya geliyor daha öncede birkaç defa görmüştüm. Ne oldu ." diye sorunca Ali Buğra'ya dönüp "o oğlum o, sonunda küçük şeytanı buldum." "Kimi, abi valla bu kardeşin iyi değil gel acile götürelim, hem birini mi arıyordun sen." "Kes zırvalamayı o kız işte size anlattığım ıssız yolda kalmış, yardım ettim dediğim kız" Berkay "ne oluyor? Bana en başından anlatıyorsunuz ama yola çıktıktan sonra sizin yüzünüzden karıma geç kalıyorum." diyerek arabaya yönlendirdi. Arabaya bindikten sonra Cenkay en başından anlattı ve yardım istedi abisinden, Ali Buğra'nın kıs kıs gülmelerine arada bir küfür ederken, Ali Buğra da "Bende her anında yanındayım bu aptallaşan hallerini resimlemeliyim." diye dalga geçiyordu. Berkay sabah için randevu verdi kafasından planlar yapıyordu. Umarım Merve hanımdan bir şey öğreniriz diye düşünerek evine güzeller güzeli karısına geldi. Her zaman kapısını karısı açardı 8 yıldır hiç değişmedi bu kural o yüzden tekrar tekrar aşık oluyordu karısına. Cenkay evine geldiğinde hala otuz iki dişi dışardaydı. Ali Buğra'nın dalga geçmesi bile moralini bozmamıştı. Diğer taraftan Merve ve Buse kendi duygularıyla cebelleşiyorlardı. Merve'nin yüreği kan ağlarken Buse heyecan doluydu. En sonunda kahveler yapılmış konuşmaya başladıklarında "Şubeden çıkarken karşılaştığımız kişi var ya, o sana anlattığım adamdı ıssız yolda beni bulan" dedi. Merve'nin yüreği cız etti, gözyaşları akmak için fırsat kollarken kuzeni ile aynı adama aşık olmuş olamazlardı dimi? Gözlerini kapatmaya korkuyordu. "Bir şey demeyecek misin evet haklısınız ben o adamdan çok etkilendim. Sürekli onu düşünüyorum, rüyalarımda görüyorum. Onu görünce daha iyi anladım gözlerimi ondan alamadım. Bir an bütün vücudum titredi üşüdüm desem içim yanıyordu. Ben daha önce hiç böyle olmadım, yanıyorum Merve sen söyle bu yaşadığım nedir?" gözleri dolarak sözlerini tamamladığında Merve artık kendine gelip konuşması gerektiğinin farkındaydı. Titrek bir sesle; "Hangisi?" diye sordu. Buse kendi duygularına o kadar kapılmıştı ki, kuzeninin sesinin titrediğinin bile farkında değildi. "İşte şubeye ilk giren uzun boylu, bıyıklı, geniş omuzlu, esmer olan" dediğinde Merve artık ağlamaya başladı. Allah'a teşekkürlerini yollarken Buse'nin "Ne oldu sen neden ağlıyorsun" sorularına "Kuzenim aşık olmuş Allah'ta karşısına çıkarmış duygulandım canım ne olacak" diye açıklama yaptı. Buse pek inanmasa da üstüne düşmedi. Merve bildiklerini ona bir çırpıda anlattı. Bekar olduğunu bilmek rahatlattı ama ya sevgilisi varsa diye hemen aklına olumsuz düşünceler getirdi. Zaten huyuydu en kötüsünü düşünmek ya sevgilisi varsa dediğinde elleri ayakları titreyecek kadar üzüntü hissetti. Buse, Cenkay'a göre bir sıfır öndeydi. En azından adını, mesleğini, nereli olduğunu ve tahmini yaşını öğrenmişti. Yatağa girdiğinde hemen bilgisayarı açıp, Google Baba'ya adını yazdı. Bilgiler yerine görsellere bakmak istedi. Yüreği ağzında tek tek fotoğraflara bakarken manken gibi kızlarla sevgili olduğunu görünce benim hiç şansım yok diye moralini bozup, bilgisayarı kapattı. İki gönül birbirini düşleyerek uykuya dalarken, diğer odada Merve bugün yaşadığı korkuyla ve heyecanla ağlayarak uyudu. Ali Buğra'nın gönlü zaten boş, bir başka kalbin onun için yandığından habersiz, sadece Cenkay ile nasıl dalga geçerim diye kıs kıs gülerek gözlerini yumdu.
|
0% |