@herdem6060
|
Bal gözlü, küçük şeytanı görmenin huzuru ile o kadar güzel uyumuşum ki sadece dört saat uyumuş olmama rağmen kendimi çok zinde hissediyorum. İçim kıpır kıpır heyecan doluyum hemen bir duş alıp abimin yanına gitmem gerek ama yatakta yüzümde ki gülümseme ile beklememin mantıksızlığı ne acaba? Çalan telefonun sesi ile kendime geldim komodinin üstündeki telefonu elime aldığımda, bu adamın başka işi gücü yok mu anlamıyorum diye söylenerek konuşmaya başladım. "Rüyanda beni mi gördün kardeşim?" "Hem de ne görme oğlum rüyalarımın beyaz atlı yakışıklı prensi sensin unuttun mu?" diye cevap verdiğinde gülmeden edemedim. "Bankaya gidiyor musun?" derin bir nefes aldım gözlerimi kapadım. Sanki onu tekrar göreceğim gibi bir hisse kapıldım. "Evet ama sen gelmiyorsun?" "ah ama hayatta kaçıramam." Diyen arkadaşıma küfür edecekken dıtt dıttt diye bir ses, inanmıyorum telefonu yüzüme kapattı şerefsiz. Ondan önce gitmeliyim diye hemen yataktan kalkıp duşa girdim. Duştan sonra saçlarımı havlu ile kurularken giyinme odasında kıyafetlerimi gözden geçirdim. Öğleden sonra davam olduğu için takım elbise giyinmeliydim. İç çamaşırlarım ve beyaz gömlek giydikten sonra mavi takım da karar kılıp, hemen onu da üstüme geçirdim. Uygun çorap ve ayakkabıyla tamam olmuştum. Saçlarımı genelde taramazdım, o yüzden her zaman yaptığım gibi ıslakken arkaya doğru şekillendirdim. Artık çıkmaya hazırdım ama benim için olmazsa olmaz kokuydu. Parfümlerin arasından Armani Code marka parfümü alıp bir güzel üstüme boca ettim. Ne olur ne olmaz belki güzel gözü görürüm diye ümitli duygular edindim. Bankaya geldiğimde tam tahmin ettiğim gibi Ali Buğra müdür odasında rahat rahat oturuyordu. "Gel kardeşim abim ile kahve içmek için seni bekliyoruz" dedi. Zevzek gülmemek için dudaklarını açmadan konuşuyordu resmen. "Sakın canımı sıkacak bir şey yapma Buğra" sesim çok sert çıkmıştı. Berkay abim ne kadar ciddi olduğumu anladığından mı yoksa gerginliğimin bütün vücudumu sardığından mı bilmem ama hemen Merve hanımı aramış, odasına çağırmıştı. Buğra'nın karşısına oturdum, bacak bacak üstüne atıp, kaşlarım çatık ters ters bakmaya başladım. Elini dudaklarına götürüp gülümseyerek fermuar işareti yaptı. Hafif gülümsedim seviyordum bu şerefsizi tabi Cihat'ı da İstanbul dışında ki bir otelin sorunları ile ilgilendiğinden olanlardan haberi yoktu. Ufff sanki dakikalar geçmiyordu. Tam Buğra bir şey diyecekken kapı çaldı. İçeriye giren kızın yüzüne baktım. Bu kızında çok güzel bir yüzü vardı. Abimin, "Buyurun Merve hanım demesi ile duruşumu dikleştirip, dikkat kesildim. "Hoş geldiniz Cenkay Bey " diyen kıza bir kere daha şaşırdım. Daha önce tanıştırıldığımızı hatta gördüğümü bile hatırlamıyordum. Gülümsemeye çalışarak kafamı eğdim, nedense sesim çıkmamıştı. Bankaya giriş yaptığımdan beri içimde bir huzursuzluk peyda oldu. Oysa sabah nasıl güzel uyanmıştım. Allah hayra yorsun diye ben kendi kendimle konuşurken abim konuya girdi. "Merve hanım dün akşam yanınızda gördüğüm hanımefendi arkadaşınız mı?" Kız öyle şaşırmış hatta mutlu olmuş bakıyordu ki umut sanki dağlarını tırmandım. "Yok efendim kuzenim" "Ben o hanımefendi hakkında senden biraz bilgi almak istiyorum" "Sebebini sorabilir miyim efendim." Başını yere eğdi, vücudu gerildi titriyordu bu kadar gerilme sebebi neydi anlama veremedim. Oysa biraz önce çok kısa olsa da yüzündeki gülümsemeyi yakalamıştım.Daha fazla dayanamayıp, hemen söze girdim. "Bana kuzeninizin adını, telefonunu ve adresini verir misiniz kaybedecek zamanım yok." Dememle öyle hızlı kafasını kaldırıp bana baktı ki, bu sülalenin kızlarının hepsi mi bakışları ile adam dövüyor diye düşünmeden edemedim. Hızlı bir iki nefes aldı. Bu kızın gözleri de bal rengiydi. Benim güzelimin gözleri yeşile daha yakın bir bal rengiyken, Merve hanımın gözleri daha ela-kahve karışımı bir renkti. Ben bunları aklımdan geçirirken "Adı Buse, aynı evi paylaşıyoruz ama ulaşma konusunda yardımcı olabileceğimi sanmıyorum izninizle Müdür Bey" deyip kafasını selam verir gibi aşağı eğip, çıkması ile Buğra'nın kahkahası odayı doldurdu. Arkasından bakakaldım evet kesin bu sülalenin kızlarında bir sinirlilik durumu vardı. Abim sesini yükselterek; "Lannn mankafa emir erin mi kız senin, bu konuşma ile mi bu kadar ünlü avukat oldun. Kazandığın davalara şüphe ile bakarım bundan sonra o ne biçim davranıştı. Annem olsa şimdi seni yerin dibine sokmuştu." "Ne dedim bilgi verir misiniz dedim." Şaşkınlığım hala devam ediyordu. “He öküz he öyle dedin" diye dalga geçen Ali Buğra'yı dövmek istiyordum artık zaten sinirlerim harap oldu. Abim bizi kovmaktan beter etti. Neyse en azından adını öğrendim. BUSE, BUSEMMMM içimden adını tekrar edip durdum. Bir de kuzenini tanıyordum artık bu işin peşini bırakmazdım. Böyle bir konuşma beklemiyordum ama yine de yüzümde bir gülümseme oluştu. Ali Buğra; "Hadi şaşkın kahvaltı edelim ve senin şu küçük şeytana nasıl ulaşabiliriz onu konuşalım" dedi. Haklıydı... -------------------------------------------------------------------------------------------------------- Müdür Beyin odasından çıktığından beri resmen titriyordu. Ali Buğra'ya bu kadar yakın olmanın heyecanını üstünden arşiv odasında atmaya çalışıyordu. Yoksa arkadaşları yine onu sıkıştıracaklardı. Tabi ya en yakın arkadaşı diye düşündü. Cenkay deyince sinirleri tepesine çıktı. "O nasıl soru sormaktı öyle en azından bir oturun sizinle bir şey konuşmak istiyorum der insan". Diye söylenmeye başladı. "Merhaba bile demeden zaman kaybetmek istemiyorum diyor ay bide adresini istedi salak mıdır nedir ne zannediyor kendini acaba? diye çenesi açılmış susmak bilmiyordu. Yine de Buse için çok sevindi demek ki Cenkay Bey de etkilenmiş ki peşine düşüp, araştırmaya başlamış diyen iç sesine bir çak işareti yaptı. Hemen arşiv tarafına geçip Buse'yi aradı. "Bir kere de şu telefon açılsın be kızım", Buse'nin telefonu hep sessizde olduğundan ve asla bir kere de ulaşamadığı için rutin söylenmeleri ile bir kere daha çaldırdı. Neyse ki ikinci aramada telefon açılmıştı. Ne diyeceğim şimdi en iyisi dümdüz anlatmak diye başladı konuşmaya "Seninki geldi bankaya", "Benim ki derken" "Hadi hadi yeme beni kim olduğunu anladın sen" "Of Merve ne diyorsun sabah sabah" "Cenkay Bey diyorum, hani şu ünlü avukat diyorum, hani seni şu ıssız yolda bırakmayan yakışıklı kahramanın diyorum." Buse'nin nefesi kesildi sanki, telefon çaldığında mutfakta çay alıyordu. Elleri titremeye başlayınca dökmeden çayını hemen mutfak tezgahının üstüne koydu. Merve'nin "Alo Buse orada mısın?" sorusunu duyuyor ama hala sesi çıkmıyordu. Ağzını birkaç defa açtı kapattı. Sabaha kadar dua etmişti oda beni beğenmiş olsun diye son anda "Kalpten mi gittin kuzen" diye dalga geçen sorusuna bu sefer gülmeye başladı. Derin bir nefes aldı ve "Hemen ne olduğunu bana anlatıyorsun." Diye heyecanla beklemeye başladı. Merve zaten böyle bir çıkış bekliyordu. Olanları anlatırken daha daha sinir olmuştu. "Oturur musunuz bile demediler düşünebiliyor musun? diye konuşmasını bitirdi. Buse gülümseyerek iyi yapmışsın adresimi ve telefonumu vermeyerek dese de içi içine sığmıyordu. Duaları kabul olmuştu daha ne isterdi. Merve telefonu kapattıktan sonra Müdür Bey'in odasına tekrar çağrıldığını duyunca ısrar edecekler sanırım diye düşündü. Sorun ısrar etmeleri değil Ali Buğra'yı bir günde iki kere görmeye kalbi dayanacak mıydı onu bilmiyordu. Burnundan al ağzından ver, burnundan al ağzından ver diyerek Müdür Beyi’n odasının kapısını çaldı. "Otur Kızım" diyen Berkay Bey’in gösterdiği yere ilerlerken gittiklerini görünce sevindi mi üzüldü mü karar veremedi. "Bizim eşek sıpasının kusuruna bakma canım" diyen müdürüne baktı. Genelde özel bir şey konuşacaksa kızım yada canım gibi sözlerle konuşurdu müdürü biliyordu. Yaşı otuzların sonlarında çok resmi bir adam olmasına rağmen bankadaki herkese her zaman bir abi gibi bu adam diye düşünmeden edemedi. Gülümseyerek "Önemli değil efendim" dedi. "Cenkay kuzeninden çok etkilenmiş. Bana bu konuda nasıl yardımcı olabilirsin bilmiyorum ama ben son 5 yıldır kardeşimi ilk defa böyle görüyorum ve onun yine eskisi gibi gülmesi için sonuna kadar destek olmaya kararlıyım. Neredeyse 3 yıldır yanımda çalışıyorsun aramızdaki samimiyete güvenerek bu konuda yardımını rica ediyorum ve söz veriyorum Cenkay'ın bilmesini istemezsen aramızda kalacak. Bana yardım edecek misin?" Diyen müdürünün yüzüne baktı. Berkay Bey de en az kardeşi kadar heybetli, yakışıklı bir adamdı. Aynı zamanda güvenilir, adam ayırmayan haklıya hakkını veren çok saygı duyulan bir yöneticiydi. Merve düşündü kuzeni de istiyordu o yüzden anlatmaya karar verdi. Merve Buse'yi anlatmayı bir çırpıda bitirirken o geceden tek etkilenenin Cenkay olmadığını laf arasına sokuşturmuş oldu. Kuzenime ihanet etmiyorum diye de kendini telkin etti ve devamında Buse'nin kimse ile çıkmadığını, direkt telefon verilerek yada karşısına çıkılarak iletişime geçmenin başlangıç için yanlış olacağını, kendini geriye çekebileceğini söyledi. Berkay Bey biraz düşünüp; "O zaman tesadüf gibi olması lazım öyle mi?" Merve başını aşağı yukarı sallayarak onay verdi. "Bankanın 6 ayda bir verilen motivasyon yemeği bu hafta sonu hem de tekne ile boğaz turu yapılacak bence kuzenini de getirmelisin çok eğlenecektir." karşılıklı gülerek organizasyonu yaptılar. Merve eve geldiğinde yemek hazırdı. Hemen sofraya oturup gün içinde neler olduğunu bütün detayları ile bir de yüz yüze anlattı. Konuşmalar bittikten sonra çok dikkatli dinleyen kâh heyecanlanan kâh güle Buse, "Bugün ki olanları Gökçe de dahil kimse bilmesin" dedi. Merve anlam veremedi "Neden kızlardan gizlimiz saklımız mı var?" diye karşılık verirken bile vicdanı sızladı. Oysa kendisi en büyük derdini saklıyordu. "Ortada bir şey yokken bile kızların diline yeteri kadar malzeme verdim. Daha fazla konuşulup, kendi kendime gelin güvey olmak istemiyorum. Siz ne kadar konuşursanız o, o kadar aklımdan çıkmıyor, belkide hiç :( :( hiç bir şey olmayacak. "bunları söylerken istemsizce gözleri dolup dudakları titremişti. "Eğer şansım yaver gider kader bizi birleştirirse uzun uzun anlatırız olmaz mı?" dedi boynunu bükerek. Merve "Tamam" derken bile gözlerini kaçırdı çünkü o birleşme çok yakındı. Bunu biliyordu....
|
0% |