@herdem6060
|
“Hayır ikimizde o gecenin en güzel kızı olacağız benimle geliyorsun konu kapanmıştır” demiş ve artık noktayı koymuştu. Buse, zaten Cenkay’ın çarşamba gününden beri neden hiçbir şey yapmadığını hatta Merve’nin tepkisinden sonra çekemem ben bu kızları diye vazgeçtiğini düşünmekten kafayı yiyordu. Bu yüzden canı hiçbir yere gitmek istemiyordu. Cumartesi sabah kahvaltısından sonra evi toparlayıp saat üç gibi üç yıldır hiç vazgeçmedikleri Ali abilerinin kuaförüne gittiler. Kuaför Ali, randevu bile almasalar hep bu iki masum kıza zaman ve yer bulurdu. Saç ve makyaj işlerini bitirmeleri neredeyse saat altıyı bulmuştu. Merve’nin kuaför de sürekli Buse’nin her şeyine karışması Ali Beyi de dahil herkesi çıldırtma noktasına getirtmişti. Ali Bey en sonunda “Merve bir daha oturduğun yerden kalkıp işime karışırsan o güzelim saçlarını dipten keserim” diye tehdit etmesi ile rahata kavuşmuştu. Buse ise “Kızım bu sizin geceniz ne demeye beni güzelleştirmeye çalışıyorsun kendin ile ilgilensene biraz” diye sorular sorup Merve’yi nasıl sıkıştırdığının farkında olmadan oflayıp pufluyordu. Eve geldiklerinde Buse beyaz belden oturtmalı etekleri kalçadan itibaren bollaşan diz üstü bir elbise, Merve ise kırmızı uzun bir tulum giymişti. İkisinin de ayağında ince topuklu bir ayakkabı vardı. Buse saçlarına dalgalı fön çektirip önünü taç şeklinde ördürmüştü. Gözlerine belli belirsiz makyaj yaparken evlerinin ara koridorundaki boy aynasından bakıp, kıpkırmızı bir ruj ile tamam oldum ben diye düşündü. Merve ise gri-siyah far ile gözlerini ortaya çıkaran bir makyaj yapıp, dudaklarını şeftali tonlarında renklendirdi. Tekneye Beşiktaş sahilinden bineceklerdi. Evden saat 7 gibi çıkıp taksiye atladılar, Merve artık sus pus olmuş eğer tekneye binmeden önce Cenkay ile karşılaşırsak nasıl açıklama yaparım diye düşünmekten dudaklarında ruj falan bırakmamıştı. Zaten şu saate kadar nasıl söylemediğine yada ağzından kaçırmadığına şaşıyordu. Çünkü Ali Buğra hariç her şeyi şıp diye anlatırdı kızlara… Buse zaten kendi aleminde benim ne işim var orada diye suratını asmış dışarıyı seyrediyordu. Teknenin yanına geldiklerinde, Merve’nin neşesi yerine geldi çok şükür ortalarda birkaç arkadaşı dışında kimse yoktu. Arkadaşlarına sarılıp, Buse’yi gelenlerin görülemeyeceği bir yere çekip oturttu. Yemek öncesi içecek bir şeyler alayım diye yalnız bırakmıştı. Cenkay cephesi ise abisi aradığından beri yerinde duramayan bir adam olarak devam ediyordu. Gece boyu uyumamış erkenden kalkıp yeğenlerimi de özlemiştim zaten diyerek abisinin evine kahvaltıya gitmişti. Yengesi Cenkay’ı kapıda görünce “Abine inanmamıştım ama gerçekten çarpılmışsın heral, baksana horozlar daha yeni uyanırken soluğu bizim evde aldığına göre” diye takılınca “Valla öyle oldu sanırım, hem çok mu erken ya ben kuzucukları özlediğimden farkında değilim” dedi. “Tabi tabi çok özledin kuzucukları, o yüzden bir aydır amca gel diye arayan çocuklarımı hep işim var geleceğim diye oyalıyordun.” ”Of ağır oldu yengem” diye yanağından öperek içeri geçti. Abisinin ve yeğenlerinin uyanması ile gün daha hareketlenmiş en azından zamanın akışında bir hızlanma olmuştu. Kahvaltı sonrasında çocuklarla biraz evde oyun oynadı bir saat kadarda parka götürdü ama yok zaman geçmiyordu. Parktan dönerken “Abi bugün zaman mı durdu yoksa bana mı geçmiyor daha saat dört ya” diye sitem ederken, Berkay’ın gülerek geçti geçti hadi eve gidip hazırlanalım. Eve geldiklerin de zaten yanında getirdiği kıyafetleri ile hemen bir duşa girdi. Çocuklar için Çisem ablası gelmişti. Gizem yengesi ve abisi ile yola çıktıklarında artık nefesi, içinde patlayacak noktaya gelmişti. Gizem’in abisine bakışları öyle derin, öyle güzeldi ki resmen imrendi. Acaba Buse’m de beni böyle sever mi? diye aklından geçirdi. Tekneye geldiklerinde abisi hemen hemen herkes gelmiş ayıp oldu geç kaldık diye söyleniyordu ama umurunda değildi çünkü etrafında ışıldayan bir güzel arıyordu. Herkesin hoş geldiniz faslı ile selamlaşırken teknenin yavaş yavaş hareket etmesi ile içi daraldı. Yoksa gelmemiş miydi? Ön tarafa doğru geçerken; “yetiştim kardeşim.” “Sarılma lan sapık” diye gülümseyerek Ali Buğra’ya döndü. “Kambersiz düğün olmaz dedim o yüzden Berkay abime yalvararak bende geldim.” “iyi yaptın iyi, çok gerginim ve gelmemiş sanırım desteğe ihtiyacım var kardeşim” “He he ağla da tam olsun, ne bu ağlak hallerin lan? ve sanırım senin güzel, peri kızı olmaya karar vermiş çaktırmadan arkana bak” diyen Ali Buğra’nın gözlerine baktı Cenkay ve sanki filmlerdeki ağır çekim görüntü gibi ağır ağır döndü. Başta büyülenmiş gibi bakarken etek boyunu ve kırmızı rujunu görünce kaşlarını çattı. “Bu kız uzun bir şey giyinemez mi” diye mırıldanınca, Ali Buğra “Sen daha kısa giyinenler ile birlikte oldun kız gayet hanım hanımcık ne oluyor oğlum, Kürt damarın mı tuttu.” Diye karşılık verdi. “Baksana lan beyazların içinde gelin gibi olmuş. Birde üstüne kısacık eteği bana mı batıyor sadece” diye arkadaşından destek almak istercesine gözlerine baktı. “Hiç de kısa değil, kıza yiyecek gibi bakmayı kes oğlum kız korkusuna denize atlayacak bak çaktırmadan çaktırmadan bakışlarından kaçmaya çalışıyor” diye sessiz sessiz uzayıp giden bir konuşma halindeydiler. Buse ise kendisine kaşlarını çatmış öldürecek gibi bakan bir Cenkay beklemiyordu. Tekneye biner binmez fark etmiş heyecanını bastırmak için daha kuytu bir köşeye çekilmişti. O arada gelen Merve’ye bunun hesabını soracağım sana diyen bakışlar atarken, “Seni seviyorum kuzen” karşılığını almıştı. Banka da karşılaştıkları gün daha güzel bakıyordu sanki neden ilk tanıştığımız zamanda ki gibi bakıyor. Valla bu adam dengesiz ve ben ilk aşkımı böyle biriyle yaşıyorum ne güzel diye sürekli iç sesi ile konuşuyordu. Merve yanına gelince resmen arkasına saklandı. “Bacım bana ne kadar kötü bakıyor farkında mısın?” “Hı hı farkındayım “dedi Merve ama aslında onun aklı Ali Buğra’nın gülerek başka kızları kesmesindeydi. Akşam yemeği için teknenin iç salonuna hazırlanan masalara geçildiğinde Cenkay özellikle küçük şeytanı görebileceği bir yere oturttu abisigili… Gözlerini hiç ayırmadan bakıyor bilerek rahatsız olmasını istiyordu. Bu kıza karşı böyle sadistçe şeyler düşünmesi hiç normal değildi. Arada bir Ali Buğra’nın sataşmalarına gülümseyerek karşılık verse bir şeyler içen güzelinin dudaklarına takılmadan edemiyordu. Ne vardı sanki bu gecenin sonunda o kırmızı ruju dudakları ile silse, evet kesinlikle süper olmaz mıydı? Düşündüğü şeyler ile bedeninin verdiği tepkilerle sandalyedeki duruşunu değiştirmek zorunda kalmıştı. Yemek Buse ve Merve için işkenceden farksızdı. İkisi de karşılarındaki yakışıklı adamlar yüzünden tek lokma yiyecek halleri yoktu. Oysa kahvaltı ile duruyorlardı. Özellikle Merve yemeğe asla hayır diyemezdi. Ama pis çapkın, yakışıklı domuz ne var sanki operasyondaki kızıl kaşar Sude’yi bu kadar göz hapsine alacak diye tamamen kendiyle konuşur hala gelmişti. Buse’nin daralmaları umurunda bile değildi çünkü kendi patlama noktasına gelmişti. Boğazlarından tek lokma geçmeden biten yemekten sonra teknenin ön tarafında banka çalışanları ve ailelerine DJ eşliğinde eğlence başlamıştı fakat ne Buse nede Merve sevdikleri müziklere rağmen dans edecek halde değildiler… Slow bir parça çalınca Berkay eşi Gizem’e “Seni kollarıma almak için çıldırıyorum bebeğim hemen benimle dans etmelisin” diye başı çekerek ortaya çıkmışlardı. Cenkay’a kafası ile Buse’nin tarafını göstererek tam zamanı diye yüreklendirmeye çalışmıştı. Zaten akşamdan beri kıza neden yaklaşmadığına anlam veremiyor, sanki sabahın köründe evime damlayan o değilmiş gibi diye aklından kardeşine kızarak güzel karısını kollarına alıp sımsıkı sarılmıştı. “Ben dünyanın en şanslı kadınıyım” kulaklarına dolan sözcükler ile karısını daha çok sarıp, “Bende en en en şanslı erkek” deyip kimseyi umursamadan sarmaş dolaş dansına devam etti. Ali Buğra, kıs kıs gülerek “Oğlum ben bu gecenin eğlencesini buldum sende kıçının üstünde oturmaya devam et” diye kalktı yerinden ve tekneye geldiğinden beri bakıştığı kızıl hatuna dans teklifinde bulundu. Bunu yaparken karşısında onu heyecanla izleyen kızın, yüreğine kan damlattığının farkında bile değildi. Yürek yangını nasıl oluyormuş, bir insan yaşarken nasıl ölüyormuş bu gece canlı canlı anlayan Merve, Ali Buğra’nın kızıl çiyana gülümseyerek bir şeyler konuşmasına, ellerinin sırtından kalçasına doğru gitmesine ve sarmaş dolaş olan bu görüntüye daha fazla dayanamayıp; “Ben lavaboya gidiyorum diye bir hışımda o ortamı terk etti. Tuvalete kendini titreyen bacaklarına rağmen zar zor atıp, kapısını kilitledi. Klozete oturan Merve’nin gözyaşları artık durmuyor, durduramıyordu. Nasıl her hareketini bu kadar iyi görebiliyordu bu kör olası gözler, “Allah’ım ne olur, ne olur yardım et, yanıyorum Allah’ım, canlı canlı öldürüyor beni, neden bir o varmış gibi derinden ve inançla seviyorum onu, neden beni hiç fark etmeyecek, sevmeyecek biri için bu kadar kara benim sevdam” diye sessiz hıçkırıkları arasında artık nefes alamaz hala gelmişti. Buse’nin ise onun bakışlarının altında gerilmekten artık omuzları tutulmuştu. O kötü bakışları görmeyeyim diye teknenin dışına çıktıklarında özellikle arkası dönük oturup, hiç Cenkay’ın tarafına bakmamıştı. Oysa günlerdir nasıl heveslenip ne güzel hayaller kurmuştu. İlk karşılaştığımızda ne konuşuruz acaba deyip, kendince bir sürü senaryo üretmişti. “Hayaller ve gerçekler işte” diye mırıldanarak Merve’ de nerede kaldı diye düşünüyor fakat ne arkasına ne de çevresine bakıyordu, yine onun bakışlarında üşümek istemiyorum diye mırıldanırken yanında bir karaltı oluştu. “Ne zaman bitecek bu gece Merve” diye söylenerek, arkasını dönmesi ile ince topuk yüzünden Cenkay’ın kollarına düşmesi bir oldu. “Allah’ım bu adam söz konusu olunca neden hep rezil oluyorum” diye kendi kendine kızarken, “Kollarıma atılmaya bu kadar hevesli olduğunu bilseydim gecenin başından beri boşuna beklemezdim güzelim”. Kulaklarına dolan sözler ile Buse’nin kan beynine sıçradı. Gözlerinden ateşler çıkarak sadece birkaç saniye gözlerine baktı sonra da göğüsünden ittirdi. Hiçbir şey söylemeden arkasını dönüp yürümeye başladı. Cenkay nasıl bir öküzlük yaptığını sözler ağzından çıkar çıkmaz anlamıştı ama söz ağızdan bir kere çıkardı işte. “Yine bana bir şey demeden gözlerime çakmak çakmak baktı. Bu kızın sadece gözleri beni öldürür Allah yardımcım olsun” diyerek hemen toparlanıp arkasından yetişti. Kolundan tutup kendine çevirmeden önce güzel saçlarından yayılan kokuyu içine çekti. Kulağına eğilip, sıcak nefesini vererek; “ÖZÜR DİLERİM”….
|
0% |