@herdem6060
|
9. BÖLÜM
Buse’nin bacakları titriyordu. Kolundaki elin sıcaklığından mı heyecandan mı bilinmez yanaklarına hücum eden ısı artık dayanma noktasını geçmişti. Hiç kımıldaman bekledi. Özür dilemişti ondan sadece bunu aklından geçiriyor ona doğru dönmek aklına gelmiyordu. Cenkay’ın yönlendirmesi ile dönmeye başladığında sanki yüz metreyi on saniye de koşmuş gibi nefesinin hızı yüzünden, göğüsü inip kalkıyordu. Tabi bu durumun Cenkay’ı ne duruma getirdiğinin farkında bile değildi. O göğüsün her inip kalkışında kendine sürtünmesi ile dayanma noktasının sonlarına gelmiş, geçmişti bile… Kulağına doğru tekrar eğildi. Cenkay’a göre o kadar küçüktü ki o topuklu ayakkabıya rağmen bile bir şey söylemesi için eğilmesi gerekiyordu. “Sadece susalım ve birbirimize sarılalım olmaz mı?” Buse’yi dans pistine doğru çekip kollarının arasına almıştı. Buse ise hipnoz olmuş gibi ona ayak uydurmaktan başka bir şey yapamamıştı. Gözleri bir birine değince ikisi içinde zaman durmuş, yer mekân önemini yitirmişti. O kadar güzel bir uyum yakalamışlardı ki sanki hep yaptıkları bir şeymiş gibi duruyordu. Müzik devam ederken Cenkay ne kadar içime sokabilirim diye düşünerek daha sıkı, sımsıkı sarılmaya başlamıştı. Buse çok cılız bir sesle “Böyle sıkmaya devam edersen şuracıkta nefessizlikten öleceğim” dedi gülümseyerek! O gülümsemeyi gören Cenkay, üstünden tonlarca ağırlık kalmışçasına hafiflediğini hissetti. Müzik biter bitmez elinden tutarak rahat konuşabileceği bir alan yaratmaya çalışmış sürekli kulağına çok güzel olacak göreceksin diye konuşmuştu. Onların bu halini gören Merve ve Berkay Bey birbirlerine uzaktan kadeh kaldırmış oldu bu iş diye gülümsemişlerdi. Berkay Bey, Merve’nin ilk defa içki içtiği dikkatini çekti. Bir derdi mi var acaba diye düşünürken karısı ile sohbet eden, gülen diğer çalışma arkadaşlarına katıldı. İçine kor ateşler atılmış gibi kavrulmuş, yanıyordu ve iç yangınını alsın diye ilk defa beyaz şarap içmeye başlamıştı. Bir taraftan içiyor bir taraftan Ali Buğra’nın kahkahalarını duymamak için kulaklarını tıkamaya çalışıyordu. O kadına güldüğünü daha fazla seyretmemek ve yüzünü görmemek için gözlerini kapatıyordu. Oysa ona böyle gülse dünyalar onun olurdu ama o her zaman ki gibi başkalarına bahşediyordu o güzel gülücüklerini diye sinirlenip tekrar kadehi dikti kafasına. Tek tesellisi bu gece amacına ulaşmış, Buse ve Cenkay birbirlerini bulmuştu. “Bu geceyi ömrüm boyunca unutmayacağım Ali Buğra, eğer bir gün benim sevgime karşılık verir bana aşık olursan bu gecenin intikamını kat kat alacağım. Elini kır, ayağını kır hatta gerekirse boynunu kır ama gönül kırma demiş Yunus Emre, sen benim gönlümü kırmayı bırak ayakların altında ezip gittin. Gözlerin tekrar mı doldu diyen iç sesine Hayır hayır burada bu kadar insanın içinde ağlayamam, hem o başkalarına gülücükler dağıtıp benim yüzüme dahi bakmazken ne diye ağlayacakmışım” diye kendini tutmaya çalışsa da ondan izin almadan özgürlüğüne kavuşan gözyaşları eşliğinde hayatında ilk defa beddua etti. “Allah’ım ne olur öyle bir zaman gelsin ki benim yandığımın on katı, yüz katı yansın ve bende o zaman onun şuan bana bakarken görmediği gibi bende ona hep bakayım ama gönül gözüm görmesin.“ bu bedduadan sonra Merve daha bir dağılmış hatta darmadağın olmuştu. Şubeden birkaç arkadaşı yanına gelip neyin var? Sen içki içmezdin, ağladın mı sen diye sorular sorsalar da, herkese başım ağrıyor iyi gelir belki diye içtim diyerek geçiştirmişti. Hala olan duruma inanamıyordu şubede tek nefret ettiği, kaşarın önde gideni bir bu kız vardı ve sevdiği onunlaydı. “Demek ki orospu seviyor senin ki” dedi iç sesi bunun üzerine bir kere daha onların olduğu tarafa baktı. Haklısın iç sesim diye yeni doldurulmuş bir kadeh daha alıp ön taraftaki koltuklardan birine denizi seyredecek şekilde oturdu. Cenkay, her zaman nerede, ne konuşacağını bilen biri olmak ile övünürdü. Davalarda hakimleri de bu özelliği ile etkilendiğini savunurdu. Fakat bu küçük cadının karşısında hep feleği şaşıyor en son söyleyeceğini ilk söylüyordu. O yüzden de her şey sarpa sarmıştı. Derin bir nefes alıp hala elini bırakmadığı güzeline “Artık doğru dürüst tanışıp, konuşsak mı?” diye sordu. Buse dilini yutmuş gibi sadece başını sallayarak cevap vermişti. “O gece orada ne yapıyordun bilmiyorum ama iyi ki oradaydın. Normalde kadınlara karşı kaba değilim ama sana neden öyle davrandım. Sen söz konusu olunca aklımda ki değil de neden dilimdeki çıkıyor. İnan hiç bilmiyorum” diyen Cenkay’a kaşlarını havaya kaldıran Buse “Kendimi özel mi hissetmeliyim bana o kadar kötü davrandığın için” dedi birazda sitem ederek. Bu sözler üzerine gülümseyerek yüzüne daha dikkatli bakan Cenkay, bal gözün o kadarda çekingen olmadığını anlamış oldu. “Nedenini inan hala kendim bile bilmiyorum her kötü sözüm her kaba davranışım için özür dilerim. Hem benim gibi bir adamdan bir gün içinde iki kere özür duyuyorsun. Bence bu şansı değerlendir” son cümlesi ile yine kendine ne kadar güvendiğini göstermiş oldu. Bunun üzerine; “Özgüvende tavan” söylediği söz ve bakışlarındaki yaramaz ifade o kadar hoşuna gitmişti ki başını arkaya atarak kahkaha atmıştı. Buse’nin kalp ritminde ani bir değişikliğe neden olduğunun farkında bile olmayan Cenkay kendini acayip mutlu hissediyordu. “Ben bu saatten sonra tesadüflerin insafına kalmak istemiyorum. Seni tanımak ve senle olmak istiyorum.” gözlerini gözlerine dikti. Buse’nin cevabını beklerken nefesini tuttuğunun bile farkında değildi. Gözlerine dikilmiş bana cevap ver diye dik dik bakan adamın boynuna sarılmamak için zor tutuyordu kendini neden dudakları kımıldamıyor, neden bende istiyorum diyemiyordu. Cenkay’a bakıyor ama aslında tamamen kendi içini görüyordu. Korku iliklerine kadar sarmıştı kendisini aşık oldum ben! ya o bana olmazsa ben buna dayanabilir miyim diye düşünen Buse, denemeden bilemezsin diyen kalbinden gelen sese göre mi karar versin yoksa çok yakışıklı onu sana bırakmazlar acı çekersin diyen mantığına göre mi bir türlü karar veremiyordu. Aradan ne kadar zaman geçti bilinmez elinin biraz daha sıkı tutulması ile kendine geldi. Yüreğinin götürdüğü yere git diyen kalbinin sesini dinledi. “Bende seni tanımak isterim fakat korkuyorum sen çok sinirlisin” aslında böyle cevap vermeyi planlamıyordu. “Haklısın biraz sinirliyim, mesleğimin de etkisi var sanırım ama sevdiklerime karşı değil inan beni tanıdıkça ve zaman geçtikçe göreceksin. Şimdi seni kaybetmeden telefon numaranı alayım” gülümseyerek hemen cep telefonunu cebinden çıkardı. Hadi hayırlısı bakalım diyen kalbi telefon numarasını dilinden döktürdü. Birbirleri hakkında bir iki sorudan sonra; “Kuzenimin yanına gitsem iyi olacak yalnız kaldı.” diyerek ayaklanan Buse’yi kendine çekip saçlarından bir öpücük çaldı. Gözlerini kapatarak öpücüğün tadını çıkaran Buse kendine gel artık diyen iç sesinin uyarısı ile topluluğun içine karıştı. Buse’nin arkasından bakarken bu gecenin planladığından bile iyi geçtiğini düşünüp, oda Ali Buğra’ya bakmaya gitti. Merve’nin yanına geldiğinde darmaduman ve ağlamış bulmayı beklemeyen Buse şok oldu. Her ortamı şen eden, çocukluğunda yaşayamadığı her şeyin acısını bu yaşında çıkarmaya çalışan kuzeni böyle bir ortamda dans etmekten çıldırması gerekirken kuytu bir köşe de hem içiyor hem ağlıyordu. Şimdi direkt yanına oturup ne oldu dese gülmeye başlayıp bir şey yok bacım öyle dertlendim diyeceğine o kadar emindi ki nasıl yaklaşmam lazım diye düşünerek birkaç dakika sessizce izledi. Yanında olmasına rağmen onu fark etmemesi daha da telaşlanmasına sebep olmuştu. Yanından geçen bir garsondan bir kadeh alıp, ki Merve’ye göre iyi içici sayılırdı “Ee nerede gemileri batırıyoruz kuzen” dedi. Merve kafasını kaldırıp kanlanmış gözleri ile bakarken, içi cız etti. Tam tahmin ettiği gibi gülmeye başlayıp, “Ne gemi batırması canım senin bu güzel gününde sadece kadeh kaldırılır. Kaldır hayatındaki olumsuzlukları” bunları söylerken arka tarafına baktığında Cenkay’ın onlara doğru baktığını gördü. “Bak eniştecim de bize bakıyor” “Ne eniştesi ya bak onun yanında da enişte menişte deyip beni rezil etme” “Aaa ben ne zaman seni rezil ettim acep”, “Etmedin de ben eşeğimi sağlam kazığa bağlıyım“ “Sağol ya eşşekte olduk” Merve’ye doğru uzanıp sımsıkı sarıldı. “Çok teşekkür ederim sanırım biz sevgili olacağız çok mutluyum çok sayende canım” “Aman ben ne yaptım eniştem gelip yalvardı ona teşekkür et.” derken bile başını çeviriyordu. Gecenin sonu olmuş Berkay Bey aylık performanstan dolayı herkesi tebrik etmişti. Tekne kolay ulaşım için ilk önce Beylerbeyi sahilde durmuş Anadolu Yakasında oturanları indirmiş, sonra Beşiktaş sahile demir atmıştı. Allah’tan çok az kişi kalmıştı. Berkay Bey, Merve’nin çok mutsuz olduğunu fark edip, Cenkay ve Ali Buğra’nın yanında “Gizem, Merve’nin bir derdi var belli kaç yıldır yanımda çalışıyor bu kadar yıkılmış ilk defa görüyorum ve ilk defa alkol alıyor böyle bir ortamda” karısının dikkatini çekmesi üzerine hep beraber onların olduğu tarafa baktılar. Ali Buğra o dakikaya kadar hiç görmediğini düşündüğü kızın “Abi bu kız her zaman böyle sıradan mı yoksa bugüne mi has” diye sordu. Sordu sormasına ama Berkay’ın hafif sesini yükseltip, “Merve bu dünyada sıradan sayılmayacak nadir kızlardan biridir. Lafını bil yoksa ben bildiririm” ellerini havaya kaldırıp teslim oluyorum işareti ile “Tamam abim tamam bir şey demedim sadece hiç hoşlanmam böyle ezik tiplerden o yüzden yani” Cenkay kolundan tutup kendine doğru çekti. “Oğlum sanane ya kızı yerin dibine soktun duyacaklar biraz sessiz ol” omuzlarını duyarsa duysunlar gibi kaldırıp indirmişti. Gizem, Berkay’ın elinden tutup yanağını okşayarak, “Tamam sakin ol canım ben şimdi yanlarına giderim hem gerçekten bende merak ettim. Bu kadar hayat dolu ve neşeli bir kız nasıl bu hale gelmiş” diye kocasını yanağından öptükten sonra onlara doğru yürümüştü. Gizem’in geldiğini gören Merve hemen toparlanmaya çalışmış gülümseyerek “Gizem abla hoş geldin” demişti. Müdürünü ne kadar seviyorsa eşine de o kadar hayrandı. “Hoş buldum güzelim hayırdır sen hiç içki içmezdin.” Buse’ye de ne oldu bakışları atıyordu. Çünkü Merve’nin burnunun ucunu görecek hali yoktu. “Hiççç bir şey yok hem bak sana ne diyeceğim Gizem abla, ben seni de Berkay abimi de evet evet abimide çok seviyorum biliyor musun? Sizin birbirinize aşkınızı da çok takdir ediyorum. İnşallah benim sevdiğimde bir gün beni böyle sever bizde sizin gibi oluruz. Gerçi hayalden bile öte benim dediklerim ama neyse demem o ki Allah sizi hiç ayırmasın” diye taramalı tüfek gibi konuşmuştu. Gizem de Buse de çok şaşırmışlardı. Hele Buse kuzeni aşk acısı çekiyordu ve hiç fark etmemişti bu güne kadar kendine çok kızdı o an. “Neden öyle diyorsun güzelim, hayaller gerçekleşmek için vardır. Hem nerden biliyorsun belki o da seni seviyordur.” “Yok ablam yok o beni görmüyor bile, geceyi kızıl bir yılanla geçirdi. Beni görse o kızla geçirir miydi. Gizem aşık olduğu adamı hemen anlamış çok üzülmüştü. Çünkü bu sevimli kız Ali Buğra’ya aşıktı ve Ali Buğra biraz önce tiksinir gibi bahsetmişti kızdan Allah’tan duymamışlar diye geçirdi içinden. Yoksa bu yüreği güzel, içli kızımız yıkılırdı diye onun adına çok üzüldü. Merve’nin sarhoşluktan kimseyi görmediğinin farkında olan Gizem hanım Berkay Beyin yanına gidip, “Siz burada bekleyin Merve’yi taksiye yerleştirip geliyorum bak sakın şu yanındaki kazmaları yaklaştırma kızlara” “Ne oldu gülüm kötü bir şey mi var” “Hayır evde konuşuruz dediğimi yap sen” “Tamam canım” Gizem ve Buse Merve’nin kollarından tutup kaldırdıklarında nedendir bilinmez Ali Buğra daha bir tiksinti ile bakıyordu ve Merve bu bakışları gördü. Sanki bu gez az ağlamış gibi daha gözleri çok ağlama isteği ile doldu. Yürek ağlamadan göz ağlamazmış Merven’nin durumu da buydu işte. Taksiye bindiklerinde artık sızma noktasındaydı ama arada bir canlanıyor Buse’yi utançtan yerin dibine sokacak akıllar veriyordu. “Bacım bak ne diyeceğim ama önce gel bir öpüyüm” diye boynuna sarılıp öptükten sonra “Ben yaşayamayacağım sen bari yaşa sakın bırakma dünya yakışıklısı adamı bak, kız mutlaka öp, kokla hatta seviş bile ya!!! Bu dünyaya bir daha mı geleceğiz.” diye bağıra bağıra konuşunca taksicinin dikiz aynasından ters ters baktığını gören Buse daha çok utandı. “Tamam bacım, tamam gülüm sen ne istersen o olacak” diye teselli etmeye başladı. Kendine o kadar kızdı, o kadar kızdı ki bu kızın ne kadar süredir böyle acı çektiğini bilmediği için… Acaba Buket ya da Gökçe biliyor mu diye düşünmeden edemedi. Herkesin dert babası dünya iyisi kuzeni derdin en alasını çekiyormuş. Haberi yoktu. Taksicinin yardımları ile apartmana kadar soktu. Allah’tan hemen girişte oturuyorlardı. Duşa sokmayı düşünürken Merve’nin koridora öğürerek kusması bir oldu. İyiki de taksi de kusmadı yoksa adam bizi kesin vururdu diye düşündü. Şu durumda düşündüğü şeyin anlamsızlığı ile kafasını sağa sola sallayıp, Merve’yi soğuk suyun altına kıyafetleri ile soktu. Çığlıklarına rağmen güzelce yıkamıştı kuzenini. Bornozunu giydirip saçlarını bir havluya sardı. Biraz kendine gelir gibi olmuştu gecelik giydirmek ile uğraşmayıp öyle yorganın altına soktu. Sonra uyuduğunu düşündüğü için; “Neden söylemedin derdini kuzum neden” diye kendi kendine konuşurken oda hıçkırık sesleri ile doldu. Sadece hıçkıra hıçkıra ağlıyordu kuzeni ne yapacağım nasıl teselli etmem gerekiyor diye çare ararken Merve’nin söyledikleri ile Buse’de ağlamaya başladı. “Buseee, ca-canım çok yanıyor. Ben ö..lü..yorum sessiz kimsesiz hem de. Çığlıklarım artık içime sığmıyor, tutamıyorum onları, kor ateşlerde ya..yanıyorum.. Dayanamıyorum artık ben ne yapacağım bu acıyla, sakın sen içimizdeki en güçlü kişisin deme bana.” Gözyaşlarını kolunun tersi ile silerken Buse’nin gözlerine baktı yeni bir hıçkırık eşliğinde konuşmaya devam etti. “Ben çok şey ile mücadele ettim. Çok dövüldüm, çok ezildim ama hep ayağa kalktım. Hiççç pes et..etmedim ama bu gece evet bu gece yaşadıklarımın en çok ağırıydı. Televizyonlarda, gazetelerde zaten onu, hep manken gibi kadınlar ile görüyor, hiç şansım olmadığını düşündükçe kalbim parçalanıyordu fakat canlı canlı görmek, çok başkaymış… İnsanın içinde nasıl yanar dağ patlıyormuş ben bu gece yaşadım. Bak tam burama kucak kucak odun attı ateşlerde yanayım diye hem de elini bile kaldırmadan,” gözlerini kapatıp o anı yaşıyor gibi yeni bir hıçkırık ile tekrar konuşmaya başladığında Buse kendine tekrar kızıp, onun aslında her gülücüğünde gözyaşı olduğunu fark etmediği günlere lanet etti. Acaba ne zamandır ve kime aşıktı böyle delicesine diye düşünürken sözleri yüreğini dağladı. “O kırılasıca elleri ile başka bir kadına dokundu. İnanabiliyor musun gözlerimin önünde başka bir kızı sardı sarmaladı ben daha kokusunu bilmiyorum ya eller tüm vücudunu biliyor, bu acı beni tüketiyor…” ses tonu gittikçe kısılarak “Senden nefret ediyorum” diye mırıldana mırıldana uyudu. Buse o kadar çok acısını geçirecek bir söz söylemek istedi ki ama tek kelime edemedi. Gözyaşlarından başka bir şey gelmedi elinden, sevmeye korkuyordu öyle mi? Bu nasıl bir kara sevdaydı. Ne zaman bu kadar aşık olup yandın be güzelim diye saçlarını okşayarak, iç çekmelerinin eşliğinde uykuya tam dalana kadar yanında bekledi. Odasına geldiğinde telefon sesi ile şaşkına döndü. Bu saatte kim arardı onu saat 2’yi geçmişti. Telefonu aldığında kayıtlı numara olmadığını görünce biran açmamayı düşünse de “Efendim” demiş bulundu. Telaşlı bir Cenkay hiç beklemiyordu. “Buse neredesin güzelim? Kaç tane mesaj attım. Bu üçüncü arayışım valla telefonu yanlış verdiğini düşünmeye başlamıştım.” hızlı hızlı konuşan Cenkay’ı “Bir sakin ol lütfen Merve’yi ancak uyutabildim” diye susturdu. Cenkay hemen Merve’nin görüntüsü gözlerinin önüne gelince “Merve iyi mi? Genelde öyle çok mu içer diye de eklemeden edemedi. Ses tonu gerçekten merak ediyor şeklinde gelmeseydi” Sinirleri iyice bozulan Buse onu azarlayabilirdi. “Hayır kuzenim hiç içki içmez şimdi uyudu iyi değil ama olacak inşallah” arada bir sessizlik oldu. Cenkay konuşma gereği duyup “Güzelim vedalaşamadık bile yengem nedendir bilmem yaklaştırmadı bizi sizin yanınıza, hem senin de senin çok kötü geliyor ağladın mı sen” Buse hıçkıra hıçkıra ağlayarak Merve’nin durumunu anlatmak istedi. Kendine ne kadar kızdığını da ama daha çok yeni tanışmışlardı. Dertlerimiz ile şimdiden sıkmıyım diye düşünerek “Yok bir şey yoruldum yatmak üzereydim.“ “İyi geceler o zaman yarın tekrar ararım.” “İyi geceler” telefon kapandıktan sonra yatağa giren Buse şuan mutluluktan kalbimde kelebekler uçuşuyor olması gerekmezmiydi diye aklından geçiriyordu. Kendisi anlamamıştı ama belki o bir şeyler biliyordur diye Gökçe’ye mesaj attı. Kim bu adam ya bu kızın kara sevdası olacak kadar sevdiği kim diye düşünerek huzursuz bir uykuya daldı.
|
0% |