Hermione, dün oturdukları duvarın önüne geçip oturdu. Riddle da yanına. Hermione, dizlerini kendisine çekip kollarını bacaklarına sardı. Başını da dizlerinin üzerine koydu. "Granger." Hermione, başını hafifçe ona çevirdi. Riddle o kahvelerde halâ hayal kırıklığı görüyordu. Derin bir nefes alıp yalvaran bir sesle konuştu. "Bana bağır, çağır, vur.. ama öyle bakma." Sessizlik...
"Böyle bakmayı bırakırsam, bir daha benim fikrimi de soracağına söz verir misin?" Riddle, hiç düşünmedi bile. "Söz. Söz veriyorum. Yeter ki öyle bakma." Bana öyle baktığında, ölmekten korkan ben, ölmek isteyecek kadar kötü hissediyorum çünkü. Diye ekledi içinden.
Hermione başını dizlerinden kaldırıp onun elini eline aldı. Cetvelle defalarca vurulmuş avucuna baktı. "Acıyor mu?" Riddle da eline baktı. Hermione, tutmadan önce çok fena sızlıyordu. Ama şuan.. "Hayır."
***
"Beni bulamadığında neden ağladın?" İkisi de düşünceliydi. "Sen benim ceza almamı neden istemediysen o yüzden."
İyi de, Riddle bunu neden yaptığını bilmiyordu ki. Bu da demek oluyordu ki Hermione de bilmiyordu. Hermione'nin aklına bir fikir geldi. Heyecanlı kahvelerini, Riddle'ın zümrütlerine dikti. Buradan kurtulabilirlerdi. İkisi de.
Riddle'ın elini daha da sıkı tuttu. "Gözlerini kapat." Riddle kaşlarını çattı. "Neden?" "Riddle." Derin bir nefes alıp gözlerini kapattı. Hermione de aynısını yapıp yetimhanedeki odalarına odaklandı. Tüpten geçirilme hissi ikisinin de bedenini kapladı.
Biraz sonra gözlerini açtıklarında ikisinin paylaştığı odadalardı. Riddle şaşkınlıkla ona baktı. "Biz.. cisimlendik mi?" Hermione başını salladı. "Imm, gecenin bir saatinde yetimhaneden kaçmaya ne dersin?" Bunları sanki çok normal bir şey yapıyormuş gibi söylemesi, Riddle'ın sırıtmasına neden oldu. "Eşyalarımızı toplasak iyi olur derim."
Yarım saat sonra eşyalarını valizlerine tıkıştırmış iki genç, el ele tutuşup Çatlak Kazan'a cisimlendiler. Resmen yetimhaneden kaçmışlardı!
Hermione, Riddle'a gülümsedi. "Rica etsem valizleri getirir misin?" Riddle, başını sallayıp onun valizini alırken Hermione hızlı adımlarla Çatlak Kazan'a girerek resepsiyon bölümüne ilerledi. "Merhaba. Arkadaşım ve ben bir oda tutmak istiyoruz. İki adet yatak olsa iyi olur." Resepsiyondaki adam, ona gülümseyerek bir anahtar uzattı. "Odanız, birinci katta. 4 numaralı oda. Kaç gün kalmayı planlıyorsunuz?" "2 ay." "270 galleon. Yeterli olacaktır." Hermione, parayı verip anahtarı aldığında Riddle, Çatlak Kazan'a yeni girmişti. Hermione, valizine ağırlaştırma tılsımı yaptığı için kendini tebrik etti. Riddle, parayı onun ödediğini görürse kötü hissedebilirdi. Ardından onun yanına gitti.
"Teşekkür ederim. Bundan sonrasını ben taşıyabilirim." Riddle, nefes nefese ona baktı. "Merlin aşkına, bunun içine ne doldurdun?" Hermione omuz silkti. "Eşya falan."
Sonunda 4 numaralı odaya geldiler. Odada iki yatak, iki sandalyeli bir çalışma masası, iki adet gardırop, bir pencere ve banyoya açılan bir kapı vardı. Valizlerinin içindeki eşyaları gardıroplarına yerleştirdiler. Hermione, toz pembe renkli sade pijamalarını, Riddle da siyah renkli sade pijamalarıyla yataklarına yatıp, yetimhanede olmamanın verdiği rahatlıkla uykuya daldılar.
***
Ertesi gün ilk uyanan Hermione'ydi. Pencereden süzülen güneş ışığı, yüzüne vuruyordu. Yerinde doğrulup etrafına bakındı. O lanet yetimhanede değillerdi. Gülümsedi. Riddle halâ uyuyordu. Ayağa kalkıp pencereyi açarak içeriye temiz hava girmesine izin verdi. Ardından kısa bir duş almak için banyoya yöneldi.
Bu yazı büyü çalışarak geçirebilirlerdi. Gezebilirlerdi. Kısacası istedikleri her şeyi yapabilirlerdi. Gezmek ve farklı yerler görmek ruha iyi gelir. Gellert böyle söylemişti. Ah, Gellert! Adam tam 5 yıldır Nurmengard'daydı. Onu oradan kurtarmalıydı. Yapılacaklar listesi biraz daha büyüyordu...
Hermione, duş aldıktan sonra üzerine beyaz bir tshirt, mavi bir kot pantolon ve beyaz sporlarını giydi. Saçlarını da kurutup her zamanki gibi açık bıraktı. Banyodan çıktığında Riddle yeni uyanmıştı anlaşılan. Elleriyle gözünü ovuşturuyordu.
"Günaydın." Riddle bakışlarını ona çevirdi. "Günaydın. Ben bir duş alsam iyi olacak." deyip banyoya doğru ilerledi. Hermione de başını sallayıp yatakları düzeltmeye koyuldu. Hermione'nin işi bittiğinde ve Riddle banyodan çıktığında saat 09.11'di. Aşağı inip kahvaltı ettiler.
"Diagon Yolu'na gidelim mi? Birkaç büyü kitabı alırız." Riddle da oraya gitmek istiyordu anlaşılan. "Olur. Gringotts'a da uğrayalım."
***
20 dakikaya yakın bir süreden sonra ikili, Gringotts'un önündelerdi. "İstersen burada bekleyebilirim." Riddle gözlerini devirdi. "Hayır, geliyorsun." Bankaya girip o sırada işi olmayan bir cincücenin yanına gittiler. "Bizi şefinizin yanına götürebilir misin?" Cincüce başını salladı. "Beni takip edin." Cincücenin önderliğinde, çeşitli koridorlardan geçtikten sonra bir kapının önünde durdular.
"Burası Şef Roghooc'un odası." Riddle kapıyı çalarken Hermione, onları getiren cincüceye teşekkür etti.
"Gel." Hermione ve Riddle, odaya girdiler. "Buyrun, oturun." İkili, cincücenin gösterdiği yerlere oturduklarında cincüce tekrar konuştu. "Buraya gelme amacınız nedir?" Cincüceler lafı dolandırmazdı. Onların zamanı değerliydi. Riddle da bunun bilincinde olarak direkt konuya girdi. "Varisi olduğum soyların kasalarına erişim talep etmek istiyorum."
Hermione bunu az çok tahmin etmişti zaten. Bu yüzden pek şaşırdığını söyleyemezdi. Cincüce, başını salladı. "Öncelikle bir kan testi yapmamız gerekiyor." Bir parşömen çıkartıp birkaç büyü fısıldadı. Ardından parşömenin üzerinde küçük bir çember belirdi. "O çemberin içine 3 damla kan akıtmanız gerekiyor. Ne bir eksik, ne bir fazla."
Riddle, avucunda bir kesik oluşturarak parşömene 3 damla kan damlattı. Ardından asasız büyü ile kesiği iyileştirdi. Bu asasız büyü, cincücenin de Hermione'nin de gözünden kaçmamıştı. Cincüce fısıldadı. "Biriniz karanlık, biriniz aydınlık. Eh, zıt kutuplar birbirini çeker."
Hermione ve Riddle, duyduklarına anlam verememişti. İkisi de boş vermeyi seçip parşömene odaklandılar. Birkaç saniye sonra parşömende yazılar belirirken, cincüce onu eline alıp inceledi.
İsim-> Tom Marvolo Riddle
Anne Adı-> Merope Gaunt, Riddle
Baba Adı-> Tom Riddle
Kan Durumu-> Melez
Varislikler:
●Slytherin
●Gaunt
Kasalar:
Slytherin Kasası-> 917.876.785 (eşya ve eserler hariç)
Gaunt Kasası-> 10 (eşya ve eserler hariç)
Ardından Riddle'a uzattı. "Slytherin'in varisi ha? Gelmişken varislik yüzüğünü de almaya ne dersin?" Riddle, başını sallayıp parşömeni incelemeye başlarken cincüce odadan çıktı.
Geri döndüğünde elinde iki adet anahtar ve bir tane de yüzük kutusu vardı. Riddle, elindeki parşömeni masaya bırakıp cincüceye döndü.
Cincüce, onun önüne gelip yüzük kutusunu açtı. Siyah, kadife kutunun içinde gümüş renginde bir yüzük, yüzüğün üzerinde de Slytherin arması vardı. Roghooc, yüzüğün özelliklerini açıklamaya koyuldu. "Bu yüzük, tehlike hissettiği zaman ısınarak sizi uyarır. Süpürge olmadan uçabilmenizi sağlar. Siz çıkarmadıkça parmağınızdan çıkarılamaz. Sadece görmesini istediğiniz kişiler onu görebilir." Açıklaması bittikten sonra yüzüğü Riddle'ın yüzük parmağına taktı. Ardından kasaların anahtarını verdi.
"Kasanıza girmek ister misiniz?" Riddle, başını salladı. Biraz sonra Slytherin kasasındalardı. Binlerce kitap, yüzlerce iksir malzemesi, onlarca bölme vardı. Burayı sonra inceleyebilirdi. Yanına bir miktar para alıp kasayı terk etti.
İkili, Gringotts'dan çıktıktan sonra Florish and Blotts'a gittiler. Oradan da 28 tane büyü kitabı almışlardı.
"Bunu da-" Riddle gözlerini devirdi. "28 tane kitap aldık Granger. Bu kadar yeter." Hermione ona kötü kötü baktı.
***
O günün üzerinden neredeyse bir ay geçmişti. Saat 13.50'ydi. Hermione, elindeki kitaba öyle dalmıştı ki, dünya ile iletişimi kesilmişti sanki. Riddle, istese onu burada bırakıp gidebilirdi. Fakat istemiyordu. Onunla gitmeliydi, çünkü babasıyla tek başına yüzleşemezdi. Evet, başka bir sevebi yoktu. Kesinlikle...
"Granger?" Hermione, duyduğu ses ile hafifçe irkilerek başını ona çevirdi. "Efendim?" Riddle derin bir nefes aldı. "Benimle gelir misin?" Hermione kaşlarını çattı. "Nereye?"
"Riddle Malikânesi'ne."
***