Yeni Üyelik
12.
Bölüm

12. Bölüm:Riddle Malikânesi

@hermionegrangerrr5

Yaklaşık olarak iki dakikadır Riddle Malikânesi'nin önündelerdi. Riddle derin derin nefesler alıyor, heyecandan hızlı hızlı atan kalbini normal ritmine döndürmeye çalışıyordu.

Hermione, sakin bir sesle konuştu. "Riddle, orada ne olursa olsun sakin ol. Lütfen." Riddle ona döndü. "Bunun için söz veremem. Yine de sakin olmaya çalışacağım."

Malikânenin kapısını çaldılar. Az sonra kapı, yaşlı bir kadın tarafından açıldı. "Buyurun, kime bakmıştınız?" Riddle konuşmayınca Hermione cevapladı, yaşlı kadının sorusunu. "Biz, Tom Riddle'a bakmıştık. Kendisi burada mı?" Yaşlı kadın gülümsedi. "Ah, evet. Ben Mary Riddle. Onun annesiyim. İçeri buyurmaz mıydınız?"

İkili, Riddle'ın babaannesi olduğunu öğrendikleri kadının arkasından salona girdiler. Burada iki kişi daha vardı. "Oturun lütfen." Hermione ve Riddle, kadının gösterdiği yerlere oturduklarında Mrs. Riddle, elini hafifçe kaldırıp salonda oturan yaşlı adamı işaret ederek tekrar konuştu. "Bu, eşim Thomas. Yanındaki de aradığınız kişi. Tom Riddle."

Mrs. Riddle'ın sözleri biterken, Riddle'ın babası kaşlarını çatmıştı. Oğlan, kendisine benziyordu ama onu daha önce gördüğünü sanmıyordu. Meraklı gözlerini ikilinin üzerinde gezdirdi. "Beni aramanızın nedeni nedir?" Riddle, ona bakıp düz bir sesle söyledi. "Babam olman."

Adamın gözlerindeki şok, uzaklardan bile görülebilirdi. Şaşkınlıkla aralanmış dudaklarını güçsüzce oynatarak konuştu. "Sen..." Riddle, başını salladı. "Terk ettiğin oğlun. Tom Marvolo Riddle."

Adam, şaşkınlığından sıyrılarak ses tonuna yansıyan heyecanıyla, "Ben-ben her yerde seni aradım. Sizi aradım ama yoktunuz. İkinizi de bulamadım. Aneni bıraktığım için çok pişmandım. Haftalarca, aylarca sizi aradım. Morfin. Ona bile gittim. Az kalsın beni öldürüyordu. Ama- bir dakika, bir dakika..."

İçinde endişe ve korku parıltıları beliren gözlerini Riddle'a çevirdi. "Merope. O nerede?" Riddle, konuşmadı. Hermione de öyle. İkisinin bakışları da yere çevrildi.

Geldiklerinden beri hiç konuşmamış, sadece onları dinlemiş olan Mr. Riddle, bildiği gerçeği daha fazla saklamak istemedi. "O, oğlunu doğruduktan kısa bir süre sonra öldü." Sözlerinden sonra, odadaki herkes Thomas Riddle'a döndü.

"Bunu nereden biliyorsun?" "15 yıl önce, ocak ayının ilk sabahı, sen evde değildin. Morfin Gaunt geldi. Aptal aptal gülüyordu. Seni sordu. Evde olmadığını, ne söyleyecekse bana söylemesini söyledim. Merope'un öldüğünü ve sonunda ikinizden de kurtulduğunu söyledi. Ben... üzülme diye sana söylememiştim." Riddle, öfkeyle sıktığı dişlerinin arasından tısladı. "Nerede? O pislik nerede yaşıyor?"

Şaşkınlıkla fısıldadı Mrs. Riddle. "Bu evin tam karşısında. Az ileride." Riddle, ayağa kalkıp evi terk ederken, Hermione de onun peşinden gitti. Riddle, ayaklarını yere vura vura, hızlı adımlarla karşıdake eve gidiyot, Hermione de ona yetişmeye çalışıyordu.

Evin önüne geldiklerinde, Riddle yumruk yaptığı elini kapıya vurdu. "Ne diye vurup duruyorsun? Geldim!" Adam, söylene söylene kapıyı açtı. "Sen de kimsin?" Riddle öfkeyle güldü. "Yeğenini içeri almayacak mısın, dayı?"

Adam beyninden vurulmuş gibiydi. "Sen ha! Doğru ya! Kan haini annen, kanını kirlettiği yetmiyormuş gibi yeni bir kan haini doğurmuştu!" Riddle, asasız büyüyle onu duvara fırlattı. "KES SESİNİ!" Morfin Gaunt'un şaşkın ve öfkeli gözleri, Riddle'ın ateş saçan zümrütlerini buldu. "Ne yaptığını sanıyorsun?!" Hızla ayağa kalkıp asasını Riddle'a doğrulttu. Fakat bu, Riddle'ı daha çok kızdırmaktan başka bir şey yapmadı. "Seni öldüreceğim, Morfin Gaunt. Anneme yaptıklarının bedelini ödeteceğim!" İkisi de birbirine asa doğrultmuştu. Fakat Morfin Gaunt, Riddle'dan önce davranarak ansızın bir lanet gönderdi. "Impractra!"

Hermione'nin şuan ne yaptığı hakkında hiçbir fikri yoktu. Kalkan yapacak zamanı da yoktu. O, asasını cebinden çıkarana kadar lanet, Riddle'ı vururdu. Hermione de yapabileceği tek şeyi yaptı. Tamamen içgüdüsel bir şekilde, otomatikmen Riddle'ın önüne geçti. Gözlerini kapattı. Saliseler içinde lanet, karnından vurdu onu. Karnındaki kesikten akan kanlar eşliğinde, bedeni yere serilirken çıkan tok ses, Riddle'ın kulaklarını doldurdu.

Riddle'ın sihri, karşısındaki manzarayla birlikte kontrolden çıkarak büyük bir yangın çıkardı. Şaşkınlığından sıyrılıp Hermione'yi kucağına aldı. İkisinin üzerine bir kalkan oluşturup bulundukları evi terk etti.

Riddle Malikânesi'ne doğru yürüyordu. Hiçbirşey olmamış gibi. Çünkü halâ şoktaydı. Gözleri, kucağındaki kıza kaydı. Üzerindeki beyaz tshirt kırmızıya boyanmıştı. O, ölmüş müydü? Lanet.. lanet onu vurmuştu! Durumun ciddiyetini ancak kavrayabildi.

Gözleri doldu. Hayır. Hayır. Duygusallaşmanın zamanı değildi. Bir şey yapmalıydı. Hemen.

Kız, bu hâldeyken cisimlenemezdi. Koşar adımlarla Riddle Malikânesi'ne yetişti. Elleri doluydu. Kapıyı tekmeledi. Zamanı yoktu.

"Ne old-" Babasının sözünü kesen şey, onun endişeli sesiydi. "Anlatacağım. Çabuk olmalıyız." Babası, onu içeri alıp bir odaya götürdü. Riddle, kucağındaki kızı odadaki yatağa bıraktı. "Ben ilk yardım çantasını getireyim." Babası, alelacele odadan çıkarken, Riddle da asasına sarıldı. Lanet olsun! Elleri titriyordu.

O, kendini sakinleştirmeye çalışırken babası, elindeki ilk yardım çantasıyla yanlarına geldi. Mr. Ve Mrs. Riddle da onun ardından odaya girdiler. Onlar el birliğiyle Hermione'nin yarasını temizleyip pansuman yaparlarken Riddle biraz olsun sakinleşebilmişti.

Asasını Hermione'ye doğrultup şifa büyülerini yapmaya başladı. Bu lanet, sadece vücutta derin kesikler oluşturmakla kalmaz, kızın iç organlarına da zarar verirdi.

2 saatin sonunda alnındaki teri sildi. Hermione, yarı baygın hâlde kısık kısık inliyordu. Bu normaldi. Vücudundaki tüm organlar zarar görmüştü. Kalbi hariç. Biraz daha geç kalsaydı ne olacağını düşünmek dahi istemiyordu. Her neyse, tüm hasarı ortadan kaldırmıştı. Şimdi tek yapması gereken birkaç ağrı kesici iksir getirip rahat bir uyku uyumasını sağlayarak onu dinlendirmekti.

Diagon Yolu'ndan aldığı ağrı kesici iksirleri ve rüyasız uyku iksirini genç kıza içirmişti. O şimdi mışıl mışıl uyurken Riddle'ın da gözleri kapanmaya başlıyordu. Biraz sonra, uykunun karanlık kollarına teslim olmuştu genç adam.

***

Hermione, gözlerini açtı. Kendisini... yenilenmiş hissediyordu. Enerjisi her zamankinden daha çok pozitifti. Etrafını inceledi. Burası neresiydi? Neden buradaydı? Riddle neredey-

"Günaydın." Hermione, sesin geldiği yere çevirdi başını. Bu Riddle'dı. Hafifçe gülümsedi. "Günaydın." Riddle ne olduğunu biliyor olabilirdi. Ona soracaktı. "Neredeyiz?" "Riddle Malikânesi." Riddle Malikânesi mi?

Anılar, aklına hücum etti. Riddle Malikânesi.. Morfin Gaunt.. Lanet! Yerinde doğrulup endişeli gözlerini Riddle'ın üzerinde gezdirdi. "Sen, iyi misin? Lanet-" "Beni vuracaktı. Sen önüme geçmeseydin." dedi Riddle, garip bir sesle.

Hermione, rahat bir nefes aldı. İkisi de iyi olduğuna göre sorun yoktu. "Aç olmalısın. Hadi, büyükannemler bizi bekliyor." Genç kız, başını sallayıp ayağa kalktı. İki adım atmıştı ki sendeledi. Başı dönmüştü. Yere düşmekten son anda Riddle sayesinde kurtuldu. Riddle, onun kolunu tutarken yumuşak bir sesle konuştu. "Dikkat et." İkili, yavaş yavaş odadan çıkıp diğer üçlünün onları beklediği yemek masasında, onlar için ayrılmış yerlere oturdular.

Sakin sakin kahvaltı edilirken Mrs. Riddle, komşusundan öğrendiği bilgiyi onlara aktardı. "Morfin Gaunt. Evinin içinde yanarak ölmüş." Riddle omuz silkti. O adam acılı bir ölümü hak ediyordu. Bu haber, diğerlerinin de pek umurunda olmamıştı.

Kahvaltıdan sonra Hermione ve Riddle, ev halkı ile vedalaşıp Çatlak Kazan'a dönmeye karar verdiler. "Her şey için teşekkür ederiz." Genç kızın sözlerini Riddle devam ettirdi. "Biz gitsek iyi olacak. Sonra görüşürüz." Riddle'ın babası, başını iki yana salladı. "Burada kalın. Biz sizinle vakit geçirmekten çok mutlu oluruz. Burası senin de evin, oğlum. Lütfen gitmeyin."

Hermione ve Riddle, Riddle ailesinin ısrarlarıyla, Riddle Malikânesi'ne taşınmayı kabul etmişlerdi. Şuanda Çatlak Kazan'daki eşyalarını topluyorlardı. "Riddle ben burada-" Riddle kararlı bir sesle onun sözünü kesti. "Hayır, Granger. Kaç kere söyleyeceğim? Benimle geliyorsun."

***

Loading...
0%