"Hermione, tüm eşyalarını aldın mı?" Genç kız bıkkınlıkla konuştu. "Gellert, bu 53. Soruşun. Evet, tüm eşyalarımı aldım. Hepsi hazır. Artık gitsem iyi olacak. Yoksa geç kalacağım." Gellert başını salladı. "Görünüş tıl-" Hermione onaylamaz bakışlarını ona gönderdi. "Hayır, Gellert. Görünüş tılsımı altında benimle gelemezsin. Kaç kere söyleyeceğim? Bu çok tehlikeli. Lütfen böyle yapma. Aklım sende kalacak."
Gellert teslimiyetle gülümsedi. Ardından kollarını açtı. "Pekâla. Benimle vedalaşmadan gidemezsin, öyle değil mi?" Hermione, dolu gözleriyle adama yaklaşıp onu bekleyen kolların arasına girerek adama sarıldı.
Ayrıldıklarında burnunu çekti genç kız. "Beni dinle, ben yokken kendine çok iyi bak. Döndüğümde seni de evi de sağlıklı ve sapasağlam görmek istiyorum. Evden dışarı çıkmak yok. Sadece Riddle Malikânesi'ne gitmek konusunda özgürsün. Tabii onları da çağırabilirsin. Bunun dışında, bana sık sık mektup yaz."
Gellert gülümsedi. "Bittiyse, sıra bende. Kendine iyi bak. Öğün atlama. Belaya bulaşma. Bana mektup yazmayı unutma. Dersler konusunda... birşey söyleme gereği duymuyorum. Çünkü benim Hermione'm tam bir zekâ küpüdür." "Seni özleyeceğim." "Ben de seni özleyeceğim. Şimdi gitsen iyi olacak. Riddle, kapının önünde seni beklemekten ağaç oldu." "Kapıyı açmadın mı?" Gellert omuz silkip muzipçe sırıttı. "Vedalaşmamızı bölmesin dedim." Hermione gözlerini devirdi.
"Görüşürüz, Gellert." "Görüşürüz."
***
"Dur bir dakika." Genç kız, yanlarındaki kompartımanın kapısını açtı. Gülümsedi. "Burası boş." Riddle şaşkınca ona baktı. "Bu.." Hermione, başını salladı. "Evet. Geçen sefer bindiğimiz yer. Hadi gel."
İkili, kompartımana geçip sandıklarını yerleştirdikten sonra, ellerindeki kitaplara gömüldüler. Geçen sefer olduğu gibi. Tek fark, bu sefer Hermione uyuyakalmamıştı.
"Üstümüzü değiştirsek iyi olur." diyerek ayağa kalkmıştı ki Riddle onu durdurdu. "Merlin aşkına, nesin sen?" Hermione kaşlarını çattı. "Ne?" Riddle gözlerini devirip asasını salladı. İkisinin de üzerindeki kıyafetler, formaya dönüşmüştü. "Sihir yapabiliyoruz ya hani?" "Pekâla, Mr. Her Şeyi Bilir. Haklısınız."
Az sonra trenden sesler yükselmeye başladı. "Geldik galiba. Hadi gidelim." "Sandıklar?" Hermione güldü. "Onlar ayrı olarak odalarımıza götürülüyor ya hani? Çok garip, Mr. Her Şeyi Bilir. Bunu nasıl unutursunuz?" Riddle, kendisiyle dalga geçen kıza karşı gözlerini devirmekle yetindi.
"Hadi Granger. Gidelim."
Trenden inip testrallerin çektiği arabalardan birine bindiler. Arabalar 4 kişilik olduğu için karşılarına iki kişi daha oturmuştu. Hermione'nin yüzünde minik bir tebessüm oluştu. Bu arabalara ilk bindiğinde yanında Harry, Ron ve Luna vardı. Şimdi de ne tesadüf ki Luna'nın ebeveynleri vardı.
Uzun, sarı saçlara sahip zarif ve güzel bir kız olan Mrs. Lovegood- pardon, henüz Mrs. Lovegood olmamıştı- Hermione'ye bakıp söz aldı.
"Sizin için sorun olmazsa buraya oturabilir miyiz?" Hermione başını salladı. "Elbette, buyurun." İkili, bizim ikilinin karşısına oturduklarında tanışma faslı başladı. Bu arada araba da hareket etmeye başlamıştı.
Hermione, genç kıza kibarca gülümseyerek elini uzattı. "Ben Hermione, Hermione Granger." Kız da aynı şekilde gülümseyerek ona uzatılan eli sıktı. "Pandora Evergreen."
Pandora, Riddle ile de tanıştıktan sonra sıra Mr. Lovegood'daydı. İlk Riddle'a uzattı elini. "Xenephilius Lovegood." "Tom Marvolo Riddle." Mr. Lovegood, Hermione'ye döndü. "Xenephilius Lovegood." "Hermione Granger. İkinizle de tanıştığımıza memnun olduk." dedi Riddle'ın da adına konuşarak.
Yol boyunca kısa sohbetler ettiler. Sonunda Hogwarts'a vardıklarında, Büyük Salon'a girip ayrıldılar. Bizim ikili Slytherin Masası'na, Lovegood ikilisi de Ravenclaw Masası'na gittiler.
Dışarıda yağmur yağıyordu. Bu yıl okula başlayacak olanlar pek de şanslı sayılmazdı. Çünkü şiddetli yağan yağmur, teknedeki ilk yıllar için iyi bir şey değildi.
Hermione ve Riddle, sessizce yan yana oturuyorlardı. Lucius gelene kadar. "Hermione! Nasılsın?" dedi Lucius neşeyle. "İyiyim Lucy. Sen nasılsın?" Lucius yüzünü buruşturdu. "Rodolphus'u döveceğim. Bu lakabı ilk çıkaran oydu." Hermione güldü. "Bence güzel lakap." Lucius gözlerini devirip etrafa bakındı. "Ben kaçıyorum. Cissa ve diğerleri masanın diğer ucunda. Onu yalnız bırakırsam 1 hafta konuşmaz benimle. Görüşürüz." Hermione başını salladı. "Görüşürüz. Onlara benden selam söyle." Lucius arkasını dönmeden bağırdı. "Söylerim!"
Az sonra yanlarına Sev ve Rod gelmişti. "N'aber Herm?" "İyidir Sev. Senden n'aber?" "İyidir." Hermione, Rodolphus'a döndü. "Sen de hoşgeldin Rod. Otursanıza." "Hoşbulduk." İkisi, Herm'in yanına oturup kendi aralarında sohbete daldılar.
Hermione, açıkçası sırılsıklam olmuş ilk yılların seçme seramonisiyle pek ilgilenmiyordu. Seramoni sona erdiğinde, 4 masada yemekler belirmeye başlamıştı. Riddle, yemeğini bitirip iki tabak alarak çikolatalı pastadan koyup Hermione'ye döndü. "Çikolatalı pastaya ne dersin?" Hermione gülerek Riddle'ın elindeki tabaklardan birini aldı. "Halâ favorim."
Onlar pastalarını yiyedursun, Profesör Dumbledore kürsüye çıktı. Üzerindeki takımelbiseyi düzeltip -Hermione, onu halâ takımelbiseyle görmeye alışamamıştı- boğazını temizleyerek dikkatleri üzerine çekti.
Yüzünde hafif bir gülümsemeyle söze girdi. "İlk Yıllar, Hogwarts'a hoşgeldiniz. Eski öğrencilerim, sizleri tekrar görmek çok güzel." Daha ciddi bir ifade takınıp konuşmasına devam etti. "Yemeklerinizi yiyip karınlarınızı doyurduğunuza göre, bu yılki duyurular, her zamanki yasaklar ve kurallardan bahsedeceğim..."
Hermione, yasakları zaten bildiği için yasaklar ve kurallar ile ilgili kısmı dinlemedi. Sıra duyurulara geldiğinde, bakışlarını Albus'a dikti.
"Gelelim duyurulara. Bu yılki ve önümüzdeki yılki Quidditch maçları iptal edilecek-" Profesör Dumbpedore'un lafını kesen şey, Quidditch tutkunu öğrencilerin itirazlarıydı. Albus, sesini biraz daha yükselterek konuşmasına devam etti. Bu an, Hermione'ye bir yerlerden çok tanıdık geliyordu. Genç kız, kaşlarını çatarak pür dikkat Albus'u dinlemeye başladı.
"Bunun nedeni, okulumuzda düzenlenecek olan bir başka etkinlik... Üçbüyücü Turnuvası, bir takım değişiklikler ile birlikte düzenlenecek. Turnuva'daki önemli değişiklerden biri, her okuldan 1 çift öğrencinin katılacak olması. Bir diğeri ise, Turnuva'nın iki yıl sürecek olması. Turnuvaya katılmak isteyen kişilerin, bir kağıda kendi ismini, onunla birlikte katılacak olan arkadaşının ismini ve okudukları okulun adını yazarak kağıdı, haftaya cuma günü getirilecek olan Ateş Kadehi'ne atması gerekmektedir. Durmstrang'dan ve Beauxbatons'dan gelecek olan öğrenci ve profesörler de haftaya cuma günü burada olacaklardır. Son olarak, turnuvadaki yaş kısıtlaması nedeniyle, katılımcıların en az 15 yaşında olması gerekmektedir. Şimdi, gerekli duyuruları yaptığıma göre, yataklarınıza gidin. Dersler yarın başlayacak, dinlenmeniz gerekiyor."
Hermione, şaşkınlıkla büyümüş gözlerini kapatıp sakinleşmeye çalıştı. 'Hayır, Hermione. Bu sefer Harry seçilmeyecek. Cedric ölmeyecek. Voldemort geri dönmeyecek. Sakin olmalısın.' İç sesine teşekkür ederek derin bir nefes alıp gözlerini açtı. Önündeki pastayla ilgilenirken Riddle konuştu.
"Ne düşünüyorsun?" Hermione, kaşlarını çattı. "Gereksiz ve tehlikeli bir turnuva olduğunu. Umarım katılmayı düşünmüyorsundur." Riddle sırıttı. "Olayların dışında kalmak pek bana göre değil." Hermione endişe ve korku dolu bakışları ile konuştu. "Riddle yapma. Bu şey, çok tehlikeli. Yaralanabilirsin. İşler ters gidebilir. Kötü birşey olabilir. Hatta-" "Granger, sakin ol. Biraz aksiyondan zarar gelmez. Benimle misin?"
Hermione, düşünceli bakışlarını yere çevirdi. Turnuvada Riddle'a birşey olursa kendini affedemezdi. Ona yardım etmek varken, tek başına tehlikenin kucağına atamazdı. O-
Düşüncelerinin bölünmesinin nedeni, Riddle'ın soğuk sesiydi. "İstemiyorsan boşver, Granger. Başka bir partner-" genç kız sinirle ona baktı. "Kes şunu! Elbette seninleyim."
Hermione'nin içinden bir ses, önümüzdeki iki yılın çok ilginç geçeceğini söylüyordu.
***