Son ders, 2 saat önce bitmişti. Şuan, tüm Hogwarts öğrencileri bahçedeydi. Hepsi meraklı ifadelerle Durmstrang ve Beauxbatons'dan gelecek olan misafirleri bekliyorlardı. Ah, evet. Bugün cumaydı. Hermione yanında Riddle ile birlikte ilgisiz bakışlarla etrafı süzüyordu.
Eğer yanlış tahmin etmiyorsa, geçen seferki gibi olacaktı. Beauxbatons'dan gelenler havadan, Durmstrang'dan gelenler ise Karagöl'den geleceklerdi.
Yaklaşık olarak yarım saat sonra, yukarıdan gelen at sesleri sayesinde tahmininin doğru olduğunu anladı.
Beauxbatons öğrencileri, büyük bir at arabası ile yere doğru süzülüyorlardı. Araba, yere indiğinde kopan alkışlara gözlerini devirdi. Bu soğukta, parmağını bile kıpırdatmazdı. Zaten bu havada bahçeye çıktıkları için yeterince üşüyordu. Ellerine üfleyerek ısıtmaya çalıştı.
Bunu yaparken soğuktan kızarmış burnu ve al al olmuş yanakları ile ne kadar tatlı göründüğünü bilemezdi. Riddle, dudaklarının hafifçe kıvrılmasına engel olamadı. Hermione'ye yaklaşıp ellerini, avuçlarının arasına aldı. Hermione, ellerine temas eden sıcacık ellere baktı. Kahvelerini Riddle'ın zümrütlerine dikip fısıldadı. "Sen üşümüyor musun?" Riddle başını iki yana salladı. "Hayır." Ben alışığım. Diye ekledi içinden.
Az sonra gölden yükselen geminin çıkardığı sesle, tüm bakışlar Karagöl'e döndü. Bu seferki alkış sesleri daha yüksekti. Hermione, yüksek sese karşı yüzünü buruşturdu. "Büyük Salon'a gidelim. Bu gürültüye daha fazla dayanamayacağım." Riddle, başını sallayıp onunla birlikte Büyük Salon'a ilerledi.
Onlar Slytherin Masası'nda yerlerini alırken dışarıdaki Hogwarts öğrencileri de Profesörler ile birlikte Büyük Salon'a girmeye başladılar. Herkes yerlerine geçtiğinde, ilk olarak Durmstrang'dan gelen öğrenciler girdi Büyük Salon'un kapısından içeri.
Geçen seferki gibi, garip bir gösteri ile giriş yaptılar. Gösterilerini bitirdiklerinde gelişigüzel bir şekilde bina masalarına dağıldılar. Çoğunluğu Slytherin Masası'ndaydı.
Bu seferki Durmstrang müdürü Karkaroff değildi anlaşılan.
Boyu Dumbledore'dan birkaç santim kısa, orta kilolu bir adamdı. Dumbledore'un hemen yanında duruyordu. Siyah saçlarında yer yer beyazlıklar kendini belli ediyordu. Yüz hatları keskindi. Dumbledore'a bakan obsidyen rengi siyah gözlerinin üzerindeki biçimli siyah kaşları, adamı oldukça yakışıklı gösteriyordu. Burnunda hafif bir çıkıntı vardı. Dudakları, yukarı doğru hafifçe kıvrılmıştı.
Biraz sonra Beauxbatons'dan gelen öğrenciler de gösterilerini bitirdiklerinde, masalara dağıldılar. Durmstrang'lıların aksine, Beauxbatons öğrencilerin çoğunluğu Ravenclaw Masası'ndaydı.
Dumbledore ve Durmstrang Müdürü'nün yanına Beauxbatons Müdiresi de katıldı. Hayır, o Madam Maxime değildi. Çok daha naif bir hanımefendiydi.
O da Dumbledore'dan birkaç santim kısaydı. Beline uzanan altın sarısı saçları, zarif bir örgüyle bağlanmıştı. Üzerindeki gümüş rengi pelerine uygun, gümüş rengi bir elbise giymişti. Yüz hatları yumuşak ve hoştu. Güzel bir kadındı.
Yanlarında iki adam daha vardı.
Dumbledore, diğer iki müdür ile sohbet etmeyi bırakarak kürsüye ilerledi. Yüzüne kibar bir gülümseme kondurarak konuştu.
"Öncelikle, Beauxbatons Müdiresi, Madam Alarie, Durmstrang Müdürü, Mr. Jayden, Uluslararası Sihirsel İşbirliği Dairesi Başkanı Mr. Jhonson ve Sihirili Oyunlar ve Sporlar Dairesi Başkanı Mr. Brown'u sizlere taktim edeyim. Kendileri, Hogwarts'da düzenlenecek olan Üçbüyücü Turnuvası için buradalar. Siz, sevgili Beauxbatons ve Durmstrang öğrencileri. Hepiniz Hogwarts'a hoşgeldiniz. Hogwarts öğrencileri ve Profesörlerinin sizlere gösterecekleri misafirperverlikten şüpheniz olmasın."
Yüzündeki gülümsemeyi silerek ciddi bir ifade takınıp konuşmaya devam etti.
"Gelelim, turnuva konusuna. Üçbüyücü Turnuvası, 10 yılda bir gerçekleştirilen, güzel ve bir o kadar da tehlikeli bir turnuvadır. Bildiğiniz gibi, bu yıl turnuvada bazı değişiklikler yaptık.
Her okuldan iki öğrenci seçilecek. Turnuva, iki ders yılı sürecek. Seçilen öğrenciler, belirlenmiş 6 görevi yerine getirerek turnuvayı tamamlayacaklar. Yarışmacıların, isimlerini ve katıldıkları okulu bir kâğıda yazarak bu gece okula getirilmiş olan Ateş Kadehi'ne atması gerekiyor. Pazar gününe kadar süreniz var. İsimlerinizi Kadeh'e atarken dikkatli olun. Kadeh, bağlayıcıdır. İsminiz Kadeh'ten bir kere çıktıysa, artık pes etme şansınız yok demektir."
Herkes pür dikkat onu dinlerken, o ciddi konuşmasını bitirmeye karar vermiş olacak ki, elini sallayarak masalarda yemeklerin belirmesini sağladı.
"Evet, söyleyeceklerim bu kadardı. Şimdi bu ziyafetin tadını çıkarın."
Hermione, önüne döndüğünde boynunun ağrısıyla yüzünü buruşturdu. Profesör Dumbledore'un uzun konuşmasını dinlerken boynu tutulmuştu. Boynuna biraz masaj yapıp ağrısını hafifletti. Ardından yemeğini yemeğe başladı. Çok iştahı yoktu. Biraz atıştırdıktan sonra etrafına bir göz attı. Slytherin Masası'nda oturan Durmstrang'lı çocuk, masaya oturduğundan beri onu gözleriyle yiyordu resmen.
Elbette bundan rahatsız olmuştu. Rahatsız olan tek kişi kendisi değildi ama o bunu bilemezdi. Sinirli bir nefes verip en sert bakışlarını gönderdi. Çocuk, gözlerini kaçırıp yemeğine dönse de yüzü düşmüştü.
Bundan rahatsız olan bir diğer kişi, elbette neler olduğunu görmüştü. Hermione'nin, çocuğa gözleriyle ayar vermesiyle içten içe keyiflenmişti. Hermione'ye yaklaşıp fısıldadı.
"Karagöl'ün yanına gitmeye ne dersin?" "Olur." İkili, ayağa kalkıp hızlı adımlarla Salon'dan ayrıldılar. Kimseye görünmeden bahçeye çıkıp Karagöl'e ilerlediler. Hava kararıyordu. Fakat ikisinin de umurunda olduğu pek söylenemezdi.
Her zamanki gibi, gölün yanındaki ağacın önüne oturdular. Hermione, asasını çıkarıp ikisinin üzerine de ısıtma tılsımı yaptı. Hava soğuktu, hasta olmak istemezlerdi.
"Kadeh'e isimlerimizi ne zaman atıyoruz?" "Katılmaya pek sıcak bakmadığını sanıyordum." Hermione omuz silkti. "Halâ öyle. Ama seni vazgeçirebileceğimi sanmıyorum." "Yarın sabah atarız." Hermione, başını salladı.
Bir süre boyunca hiç konuşmadan öylece oturdular. Hava iyice kararmıştı. Isıtma tılsımının etkisi ise çoktan kaybolmuştu. Hermione'nin başı, artık daha fazla dayanamayıp Riddle'ın omzuna düştü.
Riddle, asasını çıkarıp sessizce bir tempus yaptı. 03.00. Saat geç olmuştu. Yavaşça ayağa kalkıp Hermione'yi kucağına aldı. Aşağı sarkan başını göğsüne dayayarak yavaş adımlarla Şato'ya yöneldi. Merlin'e şükür ki, kimseye yakalanmadan Slytherin Ortak Salonu'na girebilmişti. Fakat bir sorun vardı. Erkekler, kızlar yatakhanesine giremezdi. En azından kurallar ve söylentiler öyleydi. Daha önce hiç denememiş olduğu için emin değildi. En sonunda denemekten zarar gelmeyeceğine karar vererek Hermione'nin Black kardeşlerle kaldığı odaya girdi. Bunu nasıl yapabildiğini sonra sorgulayacaktı.
Kucağındaki kızı, boş olan yatağına yerleştirip üzerini örttü. Ardından, hiçkimseyi uyandırmamaya çalışarak kızlar yatakhanesini terk etti.
***
"Bilirsin.. aralarında birşey var mı?" Rabastan omuz silkti. "Bilmiyorum. Sanırım henüz yok." "Nereden biliyorsun?" Rabastan, bıkkın bakışlarını çocuğa gönderdi. "Birbirlerine soyadlarıyla seslenirler. Öyle olsaydı en azından isimleriyle hitap ederlerdi."
Riddle, dişlerini sıktı. Dünki çocuktu bu. Bahse girerdi ki kendisi ve Hermione hakkında konuşuyorlardı. Sert adımlarla oradan ayrılırken, derin nefesler alıp kendini sakinleştirmeye çalışıyordu. Yoksa elinden bir kaza çıkabilirdi. O çocuğu boğmak gibi.
Biraz sonra Hermione ile karşılaştı. Kız, çok halsiz ve bitkin görünüyordu. Burnu kıpkırmızıydı. Riddle kaşlarını çattı. "İyi misin?" Hermione başını salladı. "İyiyim. Sadece biraz üşütmüşüm." Üst üste iki defa hapşırmasaydı, bu söyledikleri daha inandırıcı olabilirdi. "Hastane kanadına gidelim." Hermione, incelmiş sesiyle itiraz etti. "Hayır. Yemekten sonra giderim." "Ben de geleceğim." "Tamam."
İkili, birlikte Büyük Salon'a girip yemeklerini yediler. Orada işleri bitince hastane kanadına gitmek için ayaklandılar. Hermione sendeleyince Riddle onu tuttu. "Dikkatli et." Aklına Rodolphus'un söyledikleri gelince ekledi. "Hermione." Hermione'nin gözleri şaşkınlıkla büyürken, sadece başını sallayabildi.
Ve bilin bakalım bu olay nerede gerçekleşti? Evvet, doğru tahmin! O çocuğun tam karşısında.
"Hadi gidelim." Hermione ve Riddle, Büyük Salon'u terk ederken arkalarında sinirden köpüren birini bıraktılar.
***
"İyiyim. Madam Pomfrey'in verdiği iksir gerçekten iyi geldi. Hadi yapalım şunu." diyerek elindeki parşömen parçasını ve tüy kalemi Riddle'a uzattı. Kendi adını ve okul adını yazmıştı. Şimdi sadece Riddle'ın adını yazması gerekiyordu. Sonunda o da ismini yazdığında hazırdı.
Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu
Hermione Jean Granger ve Tom Marvolo Riddle
İkili, Ateş Kadehi'ne yaklaşıp parşömen parçasını Kadeh'in içine attılar.
***