Yeni Üyelik
26.
Bölüm

25. Bölüm: Bella ve Rod

@hermionegrangerrr5

Bugün cumartesiydi ve dışarısı karla örtülüydü. Aslında bu kış pek kar yağmamıştı. Yağan karlar da çok kalmamış, erimişti. Bugünse her yer bembeyazdı. Kar ususl usul yağarken onlar birbirlerine odaklanmış, ezbere bildikleri yolda Büyük Salon'a yürüyorlardı. Dışarıdaki karı bile fark etmemişlerdi. Az sonra Büyük Salon'a girip Slytherin Masası'na yöneldiler.

Black kız kardeşler, yanlarında Lucius ve Severus ile masanın bir köşesinde oturmuş hararetle bir şey konuşuyorlardı. Bella çok üzgün görünüyordu ve Cissa ile Andy, onu teselli etmeye çalışıyor gibiydi. Yanları doluydu. Masanın bir başka köşesinde de Rodolphus, Rabastan ve Regulus vardı. Rodolphus'un yüzü asıktı. Tabağındaki yemeğe dokunmamıştı bile. Regulus ve Rodolphus da, Cissy ve Andy'nin Bella'yı teselli etmesine benzer şekilde Rodolphus'un omzunu sıvazlıyorlardı.

Hermione kaşlarını çatarak onların oturduğu yere ilerledi. Riddle ise merakla onu takip ediyordu. Blackler'in otuduğu yerin aksine onların yanında boş yerler vardı. Hermione, Rodolphus'un sağ tarafındaki boş sandalyeye oturdu. Riddle da onun yanına.

"Rod?" Rodolphus, başını ona çevirmeden mırıldandı. "Efendim?" "Sen iyi misin?" Rodolphus başını ağır ağır iki yana salladı. "Değilim." Hermione'nin kaşları daha da çatılırken sorgulayan bakışlarını Regulus ve Rabastan'a çevirdi.

"Neler oluyor?" Rabastan derin bir iç çekti. "Bellatrix.." Hermione başını salladı. "Evet, Bellatrix! Bella da Rodolphus gibi somurtmaktan başka bir şey yapmıyor. Belli ki ikisi arasında bir şey oldu. Soru da bu. Ne oldu?" Bu sefer konuşan Regulus'du. "Kavga etmişler. Lila Vane yüzünden." "Nasıl?" Rabastan açıklamaya başladı. "Şimdi şöyle ki Lila Vane, Rodolphus'tan hoşlanan gıcık ve aptal bir Gryffindor'lu. Dün akşam, Rodolphus ile birlikte Giriş Salonu'nda sarmaş dolaş hâldelerken Bella onları gördü. Kavganın sebebi bu." Regulus başını salladı. "Aslına bakarsan, ne olduysa Rodolphus, Lila Vane'in verdiği balkabağı suyunu içtikten sonra oldu. Rodolphus, kendinde değildi. Ve şuan çok pişman. Gerçi yaptığı şeyleri de hatırlamıyor. Kendine geldiğinde Lila Vane'in kollarındaydı. "

Hermione, onları dikkatle dinledikten sonra bakışlarını yere çevirdi. "Lila Vane... Balkabağı suyu... Romilda Vane..." yüzünde aydınlanmış bir ifade belirdi. Anlaşılan hoşlandıkları kişiye aşk iksiri vermek Vane ailesinin genlerinde vardı. "Aşk iksiri! Yani amortentia." Regulus, Rabastan ve Rodolphus'un bakışları Hermione'yi buldu.

"Aşk iksiri mi?" Dedi Rodolphus anlamamazlıkla. "Romilda Vane de kim?" Hermione elini sallayıp Regulus'u geçiştirdi. "Onu boşver şimdi." diyerek Rodolphus'a döndü. "Rod, senin bir suçun yok. Lila Vane denen kız, sana aşk iksiri vermiş." Sonra gülerek ekledi. "Gerçi senin o kızın verdiği balkabağı suyunu içmek gibi bir aptallık yapmış olman bir suç olabilir ama konu bu değil." Rodolphus gözlerini devirdi. "İyi de senin dediğin gibi olsa bile bunu Bella'ya nasıl kanıtlayacağız?"

Hermione gülümsedi. "Orasını bana bırak. Kahvaltıdan sonra üçüncü kat koridorunda olun." Ardından Riddle'a çevirdi kahvelerini. "Marvolo, sen de onlarla gelsen olur mu? Üzerlerine hayalbozan yapacak birisi olmalı." Riddle başını salladı. "Dikkatli ol."

Hermione, Slytherin Masası'nın diğer ucundaki Black kardeşlerin yanına gidip Bella'ya döndü. "Bella, biliyorum. Üzgünsün ve yaşadığın şey çok zor. Seni anlıyorum ama Rodolphus'un bir suçu yok. Bunu onu korumak için söylemiyorum. O gerçekten masum. Bu yüzden de hepiniz kahvaltıdan sonra üçüncü kat koridoruna geliyorsunuz." Bella tam dudaklarını aralamış itiraz edecekken Hermione ona fırsat vermedi. "Bella. İtiraz istemiyorum. Kahvaltıdan sonra üçüncü kat koridorunda. Tamam mı?"

Cissa ona baktı. "Tamam, Herm. Geleceğiz." Hemione gözlerini onların üzerinde gezdirdi. "Hayalbozan yapmayı bilen?" Lucius ve Severus aynı anda, "Ben biliyorum." dediklerinde onlara döndü. "Pekâla, ikinize güveniyorum. Hepinizin üzerinde hayalbozan olsun. Şimdi. Bana Lila Vane'i gösterin." Andromeda, gözlerini Gryffindor Masası'na dikti. "Bak, şurada. Arkası dönük. Kıvırcık siyah saçlı olan." Hermione başını salladı. "Tamamdır. Kahvaltılarınıza dönebilirsiniz."

Hermione, onları bırakıp Riddle'ın yanına oturdu. Hızlıca yemeğini bitirip Giriş Salonu'nda beklemeye başladı. Biraz sonra, yanında iki kız ile birlikte Lila Vane, Büyük Salon'dan çıkıp Giriş Salonu'na geldi. Hermione, yüzünde hafif bir gülümsemeyle onun yanına gidip elini uzattı. "Merhaba. Ben Hermione Granger." Lila, ona uzatılan ele anlamamazlıkla bakmayı bırakıp elini sıktı. "Lila Vane." Hermione, sırayla diğer iki kızla da tanıştıktan sonra tekrar Lila'ya döndü. "Benim seninle konuşmak istediğim bir konu var. Ama burada olmaz. Özel bir konu. Rica etsem 3. Kata gidebilir miyiz? Orası genelde kalabalıktan uzak olur."

Lila önce biraz düşündü fakat bir sakınca görmemiş olacak ki bu teklifi kabul etti. Biraz sonra 3. Kat koridorunda duruyorlardı. Diğer iki kız, Hogsmeade için hazırlanmaya gitmişlerdi. Yani şuan Hermione ve Lila yalnızdı. Tabii hayalbozan büyüsü altındaki iki grubu saymazsak.

Lila meraklı bakışlarıyla onu süzdü. "Evet? Ne konuşacağız?" Hermione, rol icabı etrafta kimse var mı diye kontrol edip tekrar Lila'ya döndü. "Elinde fazladan aşk iksiri var mı diye soracaktım." Lila, rahatsızca kıpırdandı. "Ben neden bahsettiğini anlamıyorum." Hermione sakince gülümsedi. "Korkmana gerek yok Lila. Ben de senin gibi, bir çocuktan hoşlanıyorum. Ama onun beni sevip sevmediğinden emin değilim. İşimi şansa bırakmak istemiyorum. Sendeki aşk iksiri.. Rodolphus Lestrange'a karşı çok etkili olmuş, duyduğuma göre. Bu yüzden sana geldim."

Lila derin bir nefes aldı. Gerginliğinden kurtulmuştu. Hermione de onun gibiydi nasıl olsa. Ona anlatmaktan zarar gelmezdi. "Bir an gerildim sadece. Herneyse. Evet. Bendeki aşk iksiri Rodolphus'a karşı çok etkili oldu. Rodolphus'dan çok önceden beri hoşlanıyorum aslında. Ama onun Black'i sevdiği ortada. Bu yüzden dün ona balkabağı suyu verdim. İçine aşk iksiri koymuştum. Sonrası.. ah, rüya gibiydi."

Kızın bakışlarına hüzün eklendi. "Birkaç saatliğine de olsa, beni sevdi." Başını sallayıp düşüncelerinden kurtuldu. "Ama maalesef elimde amortentia kalmadı. Üzgünüm." Hermione ona gülümseyip omuz silkti. "Sorun değil. Eh, pekâla. Ben seni tutmayayım. Hogsmeade'de iyi eğlenceler." Lila da onun gülümsemesine karşılık verdi. "Teşekkür ederim." Hermione'ye el sallayıp oradan uzaklaştı. Lila gözden kaybolduktan sonra Hermione derin bir nefes aldı. Gözlerini boşlukta gezdirdi.

"Büyüyü kaldırabilirsiniz." İki grubun da üzerindeki büyü kalkarken, Bella, Hermione'ye doğru koşup sıkıca sarıldı. "Teşekkür ederim Hermione. Çok teşekkür ederim." Hermione, gülümseyerek onun sarılışına karşılık verdi. "Bu teşekkürü kabul etmem için Rodolphus ile barıştığınızı görmem gerekiyor." Hermione ve Bella ayrıldıklarında Hermione, Bella'yı Rod'un yanına götürüp ikisinin ellerini birleştirip beklentili bakışlarını ikilinin üzerinde gezdirdi.

İkisi birbirlerine dönüp aynı anda konuştular. "Özür dilerim." Ve bir daha. "Affettim." İkilinin bu diyaloğu, oradakilerin gülümsemesine sebep olurken, Hermione, Riddle'ın yanına gitti. Ona sarılan kollarla huzur bulurken, gülümsemesi daha da büyüdü. O da kollarını Riddle'ın beline sardı.

"Pekâla mükemmel çiftler, ben çok sıkıldım. Bahçeye çıkmaya ne dersiniz?" Regulus'un teklifi üzerine, 10 kişilik grup, bahçeye doğru ilerlediler.

Hermione, dışarıdaki beyaz örtüyü gördüğünde şaşkınlıkla aralanmış dudaklarının arasından bir sevinç çığlığı yükseldi. "Kar!" Riddle, hafifçe güldü. "Karı bu kadar sevdiğini bilsem, ben yağdırırdım."

Hepsi bahçeye çıktığında, güzel bir kar topu savaşı başladı. Hepsi çifter gruplara ayrılmışlardı. Riddle ve Hermione, Bella ve Rod, Cissa ve Lucius, Andy ve Severus son olarak Regulus ve Rabastan. Kartopu savaşı gayet iyi ilerlerken, oradan geçen Çapulcular da Hermione'nin ısrarlarıyla onlara katıldı. Lily ve James, Sirius ve Marlene, Peter ve Mary Macdonald, Remus ve Dorcas Meadoves.

Hâlinden memnun olmayan iki kişi vardı. Sirius ve Regulus. Sirius, geçen yıldan önceki yaz tatilinde ailesinin safkan takıntısına ve koydukları kurallara daha fazla katlanamayarak Potter'lara kaçmıştı. Regulus ise ağabeyine onu bırakıp gittiği için kırgındı. Bayağıdır konuşmamışlardı.

Kartopu savaşı bittiğinde, hepsi karla kaplı yerin üzerine oturmuş, dinleniyorlardı. Fakat iki Black kardeş arasındaki gerginlik, elle tutulur cinstendi. Hermione derin bir iç çekerek ayağa kalkıp iki kardeşi biraz ileriye sürükledi.

"Evet. Derdiniz ne?" Regulus, huysuzca söylendi. "Ona sor." Hermione, sorgulayan bakışlarını Sirius'a gönderirken Sirirus gözlerini kaçırdı. Kısık bir sesle cevapladı Hermione'yi. "Ben.. evden kaçıp James'lere gittiğimden beri konuşmuyoruz."

"İyi de bu konuşmamanız için bir sebep değil bence." Regulus kendini daha fazla tutamayarak sinirle konuştu. "Beni terk etti! Bu gayet yeterli bir sebep." Sirius başını hızla iki yana salladı. "Terk ettiğim sen değildin. Ailemizin aptal safkan takıntısı ve koydukları lanet olası kurallardı. Orada ne çektiğimi en iyi sen biliyorsun. Hele de Gryffindor'a seçildikten sonra. Resmen evlatlık gibi muamele görüyordum!"

"Bu bana haber vermemen için bir sebep değil! En azından bana gideceğini söyleyebilirdin! O ev sen gittikten sonra tam bir cehenneme dönüştü!" "Sana söylesem izin verir miydin?!" "Vermezdim!" "İşte bu yüzden. Bu yüzden söylemedim. Ama sana onlarca mektup yazdım. Hiçbirine cevap bile vermedi-" Regulus şaşkınlıkla ona baktı. "Ne?" Sirius da kafa karışıklığıyla ona baktı. "Nasıl 'ne'? "

"Sen bana mektup mu yazdın?" Sirius başını salladı. "Evet. Hiçbirine de cevap alamadım." Regulus'un bakışları, abisin gözlerine kilitlendi. "Ya benim yazdıklarım?" Sirius gözlerini kırpıştırdı. "Nasıl yani?" Birkaç saniye sessizlik...

İkisi de aynı anda konuştular. "Kreacher!"

***

Loading...
0%