"Marvolo, bir kompartıman bulsak iyi olur. Tren birazdan kalkacak." Riddle başını sallayıp az ilerideki kompartımanı işaret etti. "Orası boş gibi görünüyor. Gel hadi." Riddle elindeki bavullarla kompartımana ilerlerken Hermione de onu takip etti.
Bavulları kompartımana yerleştirdikten sonra Hermione'nin yanına oturduğunda tren çoktan hareket etmişti. İkisi de seyahat ederken kitap okumayı sevdikleri için, bu yolculukta da kitapları onlara eşlik ediyordu.
Onlar huzurlu huzurlu kitaplarını okumaya devam ederken tren bir anda durmuştu. Hermione elindeki kitabı kapatıp pencereden dışarı baktı. "Henüz gelmiş olamayız. Tren neden durdu ki?"
Riddle'ın da kaşları çatılmıştı. İkili, kısa bir bakış paylaştı. Bu, hiç hayra alamet değildi.
"Burada bekle, Hermione. Ne olduğuna bakacağım."
5 dakika kadar sonra kompartımanın kapısı açıldı. Hermione'nin bakışları, Riddle ve onun yanındaki adamı adamı bulurken sorgular bir ifadeyle Riddle'a baktı.
"Hermione, lütfen soru sorma. Sonra açıklayacağım." dedi Riddle'ın yanındaki adam. Genç kız, kaşlarını çattı. Bu adam onu nereden- Merlin! Bu, Gellert'dı. İyi de, onun burada ne işi vardı? Riddle neden bavulları alıyordu?
"Hermione gel." Hermione, Riddle'ın elini tutup önlerinden giden Gellert'ı takip etti. Merlin aşkına, neler oluyordu?
Sonunda trenden indiklerinde tren tekrar hareket ederken Hermione bakışlarını Gellert'ın üzerinde gezdirdi. "Neler oluyor?" Gellert derin bir iç çekip kolunu uzattı. "Önce eve gidelim." Riddle bavulları küçültüp cebine koyarak Gellert'ın kolunu tuttu. Hermione de elini.
Evin önüne cisimlendiklerinde ikiliye döndü Gellert. "Mary ve Thomas..." Hermione, endişeyle konuştu. "Gellert, ne oldu onlara?" "Dün bir arkadaşlarını ziyaret etmeye gitmişler. Gece de orada kalmışlar. Bu sabah eve gelirken... trafik kazası geçirdiler."
Riddle bakışlarını ona dikti. "Onlar iyiler, değil mi?" Cevap gelmedi. "Söylesene Gellert! Onlar iyiler mi?!" Gellert başını iki yana salladı. "Üzgünüm." Hermione, şaşkınlıkla aralanan dydaklarını eliyle kapatarak boğuk bir sesle sordu. "Mr. Riddle nerede?" "Malikâne'de cenaze işleriyle ilgileniyor. Ben onun yanına gidiyorum. Siz de hazırlanıp gelirsiniz."
Gellert, bir 'pop' sesiyle giderken Hermione dolu gözlerini titreyen dudaklarını birbirine bastırmış, dolu gözlerinden akmaya çalışan yaşlarla savaşan Riddle'a çevirip elini onun omzuna koydu.
"Marvolo, babanı yalnız bırakmamalıyız." Riddle başını hafifçe sallayarak Hermione ile birlikte eve girdi. İkili, üst kata çıkıp bavullarını odaya bıraktıktan sonra üstlerini de değiştirdiklerinde hazırlardı. Evden çıktıklarında Hermione ikisini de Riddle Malikânesi'ne cisimledi çünkü Riddle bu hâldeyken onları cisimlerse, septirmeleri yüksek bir ihtimaldi.
İkili, Malikâne'nin içine girdiklerinde onları küçük bir kalabalık karşıladı. Bir düzine kadar insan vardı ve onlar büyük ihtimalle Büyükanne Mary ve Büyükbaba Thomas'ın arkadaşlarıydı. Mr. Riddle, az ileride bir sandalyenin üzerine oturmuştu. Gellert da onun yanındaydı. Hermione, Riddle ile birlikte onlara doğru ilerledi.
***
Riddle Malikânesi'nin biraz ilerisinde yer alan mezarlıktalardı şimdi. Büyükanne Marry ve Büyükbaba Thomas'ın mezarlarının başında duruyorlardı. Diğer herkes gitmişti. Gellert da Mr. Riddle ile birlikte az önce oradan ayrılmıştı.
Hermione, yanaklarındaki yaşları silerken gözlerinin tekrar dolmasına aldırmadan toparlanmaya çalıştı ve Riddle'a döndü. Elini onun çenesine götürerek başını kendisine çevirdi. Zümrüt gözler, kızarmıştı. Dolu dolu bakıyorlardı. Gözündeki yaşları sildi.
Riddle'ın zümrütleri mezar taşlarına kaydı. "Ö-ölmeseler olmaz mıydı?" Dedi titreyen bir sesle. Hermione'nin içi burkuldu bir an. O da aynı titreklikteki sesiyle cevap verdi. "Ölüm, doğanın kanunudur. Her canlı er ya da geç ölür. Yapabileceğimiz tek şey, onların oldukları yerde mutlu olmalarını dilemek." Riddle'ın gözlerinden bir damla yaş daha düştü. Hermione de ondan farksızdı. Kollarını genç adamın boynuna doladı ve göz yaşlarının arasından fısıldadı. "Ben yanındayım."
Bir süre daha orada kaldılar. Hava kararıyordu. İkili, evin önüne cisimlendiler. Mr. Riddle da buradaydı. Gellert en yakın arkadaşını yalnız bırakmamış, yanında olmak istemişti.
Eve girdiklerinde Gellert ve Mr. Riddle, oturma odasındalardı. Hermione, Riddle ile birlikte üst kata çıkıp Hermione'nin odasına girdiler. "Marvolo, sen biraz dinlen." Riddle başını sallayıp yatağa yönelirken, Hermione de alt kata indi.
Riddle yatağa uzanıp üzerini örttü. Öylece duvarı izlerken göz yaşları yastığı ıslatıyordu. Yastığa ve örtüye sinmiş olan Hermione'nin kokusu, biraz olsun sakinleşmesini sağlıyordu.
Hermione, alt kata inip mutfağa girdi. Bir bardak su içip oturma odasına gidecekti ki Gellert yanına geldi. "O iyi mi?" Hermione başını salladı. "Benim odamda. Dinlenmesini söyledim. Mr. Riddle nasıl?" Gellert derin bir iç çekti. "Pek iyi olduğu söylenemez. Onu bu hâlde Malikâne'ye gönderemem. Burada kalmaları en iyisi. Eşyalarını Malikâne'den aldım. Bavulu üst kattaki odada. Eşyalarını yerleştirir misin?" "Tamam." İkili, mutfaktan çıktılar. Gellert oturma odasına, Hermione de üst kattaki odaya gitti.
Mr. Riddle'ın eşyalarını odadaki dolaba yerleştirdikten sonra kendi odasına girdi yavaşça. Riddle uyuyordu. Üzerindeki örtünün birazı açılmıştı. Hermione sessizce ona yaklaşıp üzerini örttü. Ardından, dolabın yanındaki bavulları boşaltmaya koyuldu. İşi bittiğinde uykulu uykulu esnedi. Pencereyi kapatıp yatağın yanındaki kanepeye uzandı.
"Buraya gel." dedi uykulu bir ses. Hermione, kanepeden kalkıp yatağın ucuna oturdu. "İyi misin?" Riddle, yerinde doğrularak başını salladı. "Babam nerede?" Hermione derin bir iç çekti. "En son Gellert ile birlikte salonda oturuyorlardı." Gözleri Riddle'ın üzerinde gezindi. "Pek iyi görünmüyorsun. Ağrı kesici iksir getirmemi ister misin?" "Hayır, iyiyim."
"Ama Marvolo-" Hermione'nin sözünü kesen, Riddle'ın hafif bir merakla sorduğu soruydu. "Neden Marvolo?" Genç kız, kaşlarını çattı. "Anlamadım?" "Yani, benim iki tane ismim var ve genelde insanlar ilk ismimi kullanırlar. Bana 'Marvolo' diye hitap eden tek kişi sensin." Hermione gülümseyerek omuz silkti. "İşte tam da bu yüzden. İkinci ismini kimse kullanmıyordu ama annen sana o ismi boşuna vermedi. Bence onun da kullanılması gerekiyor." Riddle da hafifçe gülümsedi. "Her zamanki gibi, haklısın."
***