31. Bölüm

30. Bölüm: Çapulcular İle Bir Hafta

Hermione Granger
hermionegrangerrr5

"Slytherin Varisi'nin Gryffindor'lu Çapulcular ile bir haftası!" Gellert'ın keyfi son derece yerindeydi. Adamın sırıtarak söylediklerine Mr. Riddle açık açık gülerken Hermione de gülmemek için zor duruyordu.

Riddle gözlerini devirerek Hermione'ye baktı ama onun da kendisini gülmemek için zor tuttuğunu görerek derin bir iç çekti. "Ah, Salazar... Sen de mi, Hermione?"

Hermione dudağının kenarının seğirmesine engel olamayarak konuyu değiştirdi. "Biz artık çıksak iyi olacak."

Riddle saate bakıp başını salladı. "Evet. Gidelim." Hermione, Gellert ve Mr. Riddle'a döndü. "Kendinize iyi bakın, evden çıkmamaya özen gösterin, evi yakmayın ve keyfinize bakın. 4. Görevde görüşürüz."

İkili, Gellert ve Mr. Riddle ile vedalaştıktan sonra evden çıkıp Potter Malikânesi'nin önüne cisimlendi.

Hermione kapıyı çaldığında açan kişi James'in annesi olmalıydı. Yüzünde sıcak bir gülümsemeyle karşıladı onları. "Hoşgeldiniz çocuklar. İçeri buyurun."

Mrs. Potter'ın önderliğinde salona ilerlediler. Mr. Potter, James, Sirius, Remus ve Peter buradalardı.

James ve diğerleri, ikiliyi görür görmez ayağa fırladılar. "Hoşgeldiniz!" dedi James, kocaman gülümseyerek. İlk önce Hermione ile sarılıp sonra da Riddle ile el sıkıştılar.

James, annesini ve babasını tanıtmaya koyuldu. "Bu, bana benzeyen yakışıklı adam, benim babam. Fleamont Potter."

Mr. Potter, sahte bir sinirle oğluna baktı. "Hey! Bana benzeyen sensin." Ardından gülümseyerek Hermione ve Riddle'a döndü. "Memnun oldum çocuklar." James bu sefer Mrs. Potter'a döndüğünde Mrs. Potter ondan önce davrandı. "Euphemia Potter. Sizler de Hermione ve Tom olmalısınız. James sizden çokça bahsetti." dedi gülümseyerek.

Hermione de kadının gülümsemesine karşılık verdi. "Memnun olduk, Mr. ve Mrs. Potter." "Lütfen bana Mia de." Mrs. Potter, bakışlarını Çapulcular'a çevirdi. "Arkadaşlarınızı odalarına götürün, çocuklar." Ardından tekrar ikiliye döndü. "Önce yerleşmek istersiniz diye düşündüm."

Hermione ve Riddle, Çapulcular ile birlikte üst kata çıkıp odalara yerleştiler. Hermione, koridorun başındaki ikinci odada kalacaktı. Birinci odada ise Tom kalacaktı. Çapulcular ile birlikte.

***

"Hadi ama Hermione lütfen bir kerecik oynayalım." Hermione derin bir iç çekerek 20 dakikadır bahçede uçmak için onu ikna etmeye çalışan James'e döndü. "Pekâla. Oynayacağım." James büyük bir zafer kazanmışçasına sırıtarak herkesin eline bir süpürge tutuşturdu.

"Biraz serbest uçuş yapalım. Sonra da evin etrafında 5 tam turu ilk kim yaparsa o kazanır." Biraz sonra hepsi havadaydı. Hermione de dahil. Havada olmak.. çok garip bir histi. Yavaş yavaş uçmaya ve biraz da yükselmeye başladı. James'in havada yaptığı değişik hareketler bile dikkatini dağıtmıyordu. Tam konsantre bir şekilde uçmaya odaklanmıştı.

Bir süre sonra Hermione'nin süpürgesi kontrolsüzce yükselmeye başladı. Genç kızın yapabildiği tek şey, süpürgeye sıkıca tutunmaktı. Diğerleri ondan çok uzaktaydı. Bağırsa bile duyacaklarını sanmıyordu. Artık süpürge tamamen kontrolünden çıkmış, kendisini üzerinden atmaya çalışıyordu.

Hermione dengesini kaybedip kendini düşmeye hazırlarken belini saran kollar, onu başka bir süpürgeye çekti. Kendini birden bire Riddle'ın arkasında bulunca şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırdı. Riddle ise, korkuyla hızlanan kalp atışlarını normale döndürmeye çalışıyordu. "İyi misin?" Hermione başını salladı. "Evet. Ama beni nasıl fark ettin?" "Az ilerideydim. Aslında yanından ayrılmak bir hataydı. Az kalsın düşüyordun. Ne kadar korktuğumdan haberin var mı?" Riddle derin bir nefes aldı. "Pekâla. Madem bir yarışa girdik, öyleyse kazanmalıyız. Sıkı tutun Hermione."

Çapulcular, evin etrafında 4. turlarını tamamlarlarken Hermione ve Riddle 5 turu tamamlamıştı. James'in şaşkınca onlara bakarken gözlerini kırpıştırmasını izlemek çok eğlenceliydi.

***

"Geleceğim." "Hayır gelmeyeceksin." Hermione, aynı anda konuşan beşliye gözlerini devirdi. "Geleceğim dedim." Remus sıkıntıyla iç çekti. "Hermione, bu çok tehlikeli. Sana varar verebilirim ve eğer öyle olursa kendimi aslâ affetmem. Bu yüzden gelmiyorsun. Lütfen bu konuyu burada kapatalım." Genç kız, itiraz etmek için dudaklarını aralamıştı ki Remus'un yalvaran bakışlarını gördü. Gözlerini kaçırıp teslimiyetle konuştu. "Pekâla. Gelmeyeceğim."

Olay şu ki, bugün dolunay vardı ve Remus'un dönüşmesi gerekiyordu. Tüm Çapulcular ve Riddle bile onun yanında olacakken Hermione de onlarla gitmek için uğraşıyordu fakat beşi de onun gitmemesi taraftarı olduğundan bu uğraş, başarıyla sonuçlanamamıştı.

Akşam olduğunda ve ay doğmaya başladığında diğerleri evden ayrılmıştı. Hermione'nin ise yapabileceği tek şey, onların gelmesini beklemekti. Ama o Hermione Granger'dı. Mutlaka yapacak bir iş bulurdu ve bulmuştu da.

"Mia, evde ağrı kesici iksir var mı?" Euphemia başını iki yana salladı. "Ağrın varsa hastaneye gidebiliriz canım." "Hayır, ağrım yok ama Remus ve diğerleri için ağrı kesici iksir gerekebilir. Evde gerekli malzemeler varsa ben yapabilirim." Mrs. Potter gülümsedi. "Bir iş yapmadan duramıyorsun, değil mi?" dedi şakacı bir sesle. Hermione kıkırdadı. "Sanırım hayır." "Üst katta, kütüphanenin yanındaki odada gerekli malzemeler var."

Hermione başını sallayıp üst kata yöneldi. Euphemia'nın tarif ettiği odaya girip gerekli malzemeleri hazırlayarak işe koyuldu.

İksirin kaynadığı kazanın altını kapatıp biraz uzaklaştı. Kabaran saçlarını küçük bir büyüyle düzelttikten sonra alnındaki teri sildi. Pencereye yönelip açtığında soğuk hava yüzüne çarptı. Ay, tüm parlaklığıyla ışık saçıyordu. Remus'un zor bir gece geçirmemesini umarak bakışlarını aydan çekti ve etrafı toparlamaya koyuldu. Camdan içeri giren soğuk hava sayesinde ısı kaybeden iksiri şişelere doldurarak odadan çıktı.

Mr. ve Mrs. Potter çoktan odalarına çekilmişlerdi. Hermione ise, diğer beşliyi bekleyeceğini söyleyerek salonda kalmıştı. Birkaç saatin ardından ay, yerini güneşe bırakırken Hermione camdan dışarıyı izliyordu. Biraz sonra beklediği kişilerin eve yaklaştığını gördü. Fakat gördüğü manzara, garip gelmişti. Marvolo, Remus'un kolunu omzuna atmış, aksak adımlarla eve ilerliyordu. James, ona yardım ediyordu ve üzerinde fare olan siyah bir köpek de onları takip ediyordu.

Hermione kapıyı açarak hepsini içeri aldı. Salona giren üçlü, koltuklara yığılırken Sirius köpek formunda olduğu için direkt yere uzandı. Peter da onun hemen yanındaydı. Hermione üst kata çıkıp iksir şişelerini getirdiğinde hepsi boş bakışlarla ona bakıyordu. "Hepinizin ağrısı olduğunu varsayıyorum ve bunlar da ağrı kesici iksirler." Açıklamasını bitirip animagus formundaki ikiliye çevirdi bakışlarını. "Siri, Peter, normal formunuza dönmelisiniz."

Sirius küçük bir inilti çıkararak insan formuna dönerken Peter da aynısını yaptı. Hermione elindeki iksirleri teker teker dağıtıp Riddle'ın yanına oturdu. Ağrılarından kurtulan Çapulcular, uykuya dalarken Hermione halâ uyanık olduğunu bildiği Riddle'a döndü. "Gryffindorlar'dan hoşlanmadığını sanıyordum." Riddle omuz silkti. "Eskiden öyleydi. Şimdi değil. Hermione etkisi... Ayrıca Çapulcular iyi büyücüler ve güzel bir dostlukları var." Hermione hafifçe güldü. "Onları sevmediğini söyleyemezsin."

Riddle derin bir iç çekti. "Göz altlarında oluşmaya başlayan şişlikler uykuya ihtiyacın olduğunu gösteriyor." "Konuyu değiştirmekte ustasın ama evet, uykum var."

Başını Riddle'ın omzuna koyup uykuya muhtaç gözlerini kapattı..

***
"Mia lütfeen?" Euphemia, gülümsemesine engel olamasa da başını iki yana salladı. "Olmaz Mione. Canın ne zaman isterse bana gel. Ben yaparım." Hermione yanaklarını şişirerek nefesini dışarı verdi. Yarım saattir Mia'nın özel çayının tarifini almaya çalışıyordu ama Mrs. Potter, tarifi vermemekte kararlıydı. Hermione derin bir iç çekip çayından bir yudum aldı.

Çapulcular ve Marvolo üst kattalardı. Genç kız, bir şeyler çevirdiklerinden emin olsa da üstelemedi. Nasıl olsa öğrenirdi. Derken iyi insan lafının üstüne gelir ya hani, aynen öyle oldu.

Salona giren Çapulcular ve Marvolo'nun tuttukları tekerlekli kaldıracın üzerinde kocaman bir pasta duruyordu. Bir dakika... Sirius neredeydi?

"Anne, Mione, çayı kuru kuru mu içiyorsunuz? Ah Merlin, iyi ki varım. Anne bak ne kadar da hayırlı bir evladım. Size pasta yaptık. Çayın yanında iyi gider." James pastayı ikilinin yanına yaklaştırırken Hermione tek kaşını kaldırarak Riddle'a baktı. Aldığı cevap ise Riddle'ın hafifçe silktiği omuzdu.

Remus, Peter'ı hafifçe çimdiklerken Peter yüzünü buruşturmaya engel olamadı fakat çabuk toparlandı. "Ben size pastayı kesmek için bıçak getireyim."

Peter, mutfaktan getirdiği bıçağı James'e verdi. James de Mia'ya."Al bakalım anneciğim."

Euphemia, şüpheli bakışlarla dörtlüyü süzerken onlar masumca (!) gülümsüyorlardı. En sonunda elindeki bıçağı pastaya yaklaştırdı ve olanlar oldu.

Pasta, bir konfeti edasıyla patlayarak üzerlerine yağdı. Sirius, patlayan pastanın içerisinden birden çıktığında Mia ve Hermione'nin çığlıkları odayı doldurdu. "AAAAAAAAAAAAAAA!!!"

Çapulcular ve Marvolo ise kahkahalara boğulmuşlardı. Euphemia ve Hermione, geçirdikleri şoktan kurtulduklarında ikisinin bakışları onlara kilitlenmişti.

James son kez güldükten sonra sertçe yutkundu. "Kaçın!"

***

Mr. ve Mrs. Potter, yarım saat kadar önce evden çıkmış, bir arkadaşlarına misafirliğe gitmişlerdi. Gençler de biraz temiz hava almak ama aynı zamanda evden de uzaklaşmamak adına bahçenin farklı yerlerine dağılmış, yıldızları izliyorlardı. Lily, Marlene, Dorcas ve Mary de bu sabah gelmişlerdi. Sonuç olarak; James, Lily ile, Sirius, Marlene ile, Remus, Dorcas ile ve Peter da Mary ile birlikteydi. Hermione ve Marvolo'nun birlikte olduğunu söylemeye gerek bile yok sanırım.

İkili, çimlere uzanmış, gökyüzünü izliyorlardı. Malûm, mevsim kıştı ve hava soğuktu. Riddle, üşüyen ellerini dudaklarından çıkardığı sıcak havayla ısıtmaya çalışıyordu. Hermione yanındaki hareketlenmeyi fark ederek bakışlarını ona çevirdiğinde Riddle ellerini indirmiş olsa da kızarmış burnu, kendisini ele veriyordu. Hermione, onun ellerini avucuna alıp ısıtırken Riddle hafifçe gülümsedi. "Hermione, biliyor musun, dudaklarım da çok üşüdü."

Hermione gözlerini devirerek asasını çıkarıp ısıtma tılsımı yaptı. Ardından Riddle'a döndü. "Böyle daha iyi sanırım." Riddle dudaklarını büzdü. "Öpsen ne olurdu?" Hermione sahte bir sinirle ona baktı. "Hey!" Riddle gülerek kollarını kıza sardı. "Tamam, tamam." Hermione, onu saran kolların sahibine bakmaya devam etti. Riddle tek kaşını kaldırırken dudaklarına kondurulan küçük öpücükle nefesi kesildi.

Hermione hafifçe gülümseyerek bakışlarını zümrüt gözlerden ayırıp başını onun göğsüne yasladı. "Bu ne içindi?" dedi Riddle biraz şaşkınca. Hermione omuz silkti. "İçimden geldi. Sorgulama." Aslında Riddle onu öpmesini isterken çok tatlı gözükmüştü gözüne. Hermione de kıyamamış, isteğini yerine getirmişti ama şuan açıklamak istemediği için kısa bir cevap vermişti. Çünkü aklı, başını dayadığı göğüsten duyduğu hızlanmış kalp atışlarındaydı. Kendi kalbi de onunkinden farklı değildi. Riddle'da da aynı etkiyi bırakmış olmak, içinde anlamsız bir mutluluğa neden olmuştu.

Riddle ise dudağının kenarındaki seğirmeye engel olamayarak derin bir iç çekti. Hayatında mutluluk kavramını oluşturan kız yanındayken elbette hâlinden memnundu.

***

​​​​​

Bölüm : 28.10.2024 17:42 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...