Yeni Üyelik
32.
Bölüm

31. Bölüm: Dönüş ve Şaka

@hermionegrangerrr5

"Evet anne. Her şeyi aldık. Ve yeter Peter. Devam edersen Remus seni öldürür." Remus, adının geçtiği cümleye kaşlarını çatarak James'e baktı. "Ne oldu ki?" Alabildiği tek cevap sinir bozucu bir sırıtma olduğunda gözlerini devirerek bakışlarını Peter'a çevir- bir dakika... Peter'ın arkasına sakladığı şey çikolata mıydı?

"Peter Pettigrew! Sen bittin!" Remus ve Peter birbirlerine girerken Sirius ve James küçük bir (!) gülme krizine girmişlerdi. Riddle ve Hermione ikilinin bu hâline kıkırdamakla yetinirken Mrs. Potter onaylamaz bakışlarla söylendi. "Merlin adına! Geç kalacaksınız."

Sonunda ayrıldıklarında Mr. Potter hepsini istasyona cisimlemişti. Her biri teker teker 9 ve 10. peronların arasındaki duvardan geçerek Hogwarts treninin önüne ulaşmışlardı. Mr. ve Mrs. Potter ile vedalaştıktan sonra kalkmak üzere olan trene bindiler.

Bütün kompartımanlarda birileri vardı. Geç kaldıkları için bu normaldi fakat bir yer bulmalılardı. Yoksa tüm yolculuğu ayakta geçireceklerdi anlaşılan. Biraz sonra Regulus ile karşılaştılar.

"Tüm kompartımanlar dolu. Benimle gelin." Regulus'un önderliğinde bir vagona girdiler. Hermione, bir çift gri gözle göz göze geldiğinde grilerin sahibi olan Bella'nın yanına gelmesi birkaç saniyeyi buldu.

"Mione! Nasılsın?" Hermione kendisine sarılan Bella'ya karşılık verdi. "İyiyim Bella. Sen nasılsın?" "Birkaç dakika önce bizim sıkıcılığımızdan bahsediyordu fakat şuan gayet iyi sanırım. Seni görünce yüzünde güller açtı." Andy'nin söylenmesine karşılık Bella dil çıkardı. "Onları boşver Herm. Ayakta kaldınız. Oturun." Hermione gülümseyerek Cissy'nin yanına oturdu. "Sağol, Cissy."

Vagondakilerin çoğunluğu Slytherin'di fakat Gryffindor'lar da vardı. Hermione, az önce yanında olan Çapulcular'ın şuan olmamasını göz önünde bulundurarak Lily ve diğerlerinin de burada olduğunu söyleyebilirdi.

"N'aber, Mione?" Hermione güldü. "İyidir, Lucy. Senden n'aber?" Lucius gözlerini kapatıp derin bir iç çekti. "Ben. Ben asil Malfoy hanesinin varisi Lucius Malfoy.. Düştüğüm hâle bakın.. Bana Lucy diyorlar.." dedi oyunculukla. Ardından yüzünde hafif bir sinir belirerek gözlerini açıp Rodolphus'a döndü. "Ve bu, senin yüzünden!" Rodolphus da onun gibi mükemmel bir oyunculukla gözlerini büyütüp Lucius'tan biraz uzaklaştı. "Ah, Salazar! Korkudan öleceğim sanırım.."

Yolculuk boyunca sohbet ettiler, güldüler, eğlendiler. Sonunda tren durduğunda ise ikişer ikişer ayrıldılar vagondan.

Testrallerin çektiği arabadaki yol arkadaşları Bellatrix ve Rodolphus'du. Aslında Cissa ve Lucius'la gideceklerdi ama Bella, Lucius'un alaylarıyla uğraşmak istemediği için Rodolphus'u da alıp Riddle ve Hermione'nin yanına gelmişti.

Sonunda yolculuk bittiğinde ve Hogwarts'a vardıklarında soluğu Slytherin Masası'nda almışlardı. Hermione, başını Riddle'ın omzuna yaslamış şölenin başlamasını bekliyordu. Çok geçmeden tüm öğrenciler binalarının masalarına oturmuştu. Tabii ilk yıllar hariç. Onlar, yüce masanın az ilerisinde seçme seramonisi için bekliyorlardı. Geçen seneki ilk yılların aksine, onlar şanslıydı. Bugün hava gayet güzeldi.

Seçme seramonisi sona erdiğinde ve Dumbledore Beauxbatons ve Durmstrang'lıların ne zaman geleceği ile ilgili konuşmasını bitirdiğinde şölen başlamıştı. Hermione, güzel bir yemeğin ardından eline aldığı tabaklara çikolatalı pasta koydu. Bu, bir gelenek hâline gelmişti artık.

İkili, sona eren şölenden sonra diğer öğrencilerin aksine odalarına veya ortak salonlarına değil, Karagöl'ün yanına gitti.

Hermione, her zamanki gibi yere oturup ağaca yaslanarak derin bir çekti. "Burayı özlemiştim." Marvolo hafifçe gülümsedi. "Ben de."

Gece yarısına kadar öylece oturup gölü izlediler. Hermione artık göz kapaklarını açık tutmakta zorlanıyordu. En sonunda uykunun rahat kollarına teslim oldu. Riddle, omzuna yaslanan başa çevirdi zümrütlerini. Onu uyandırmamaya çalışarak saçlarının kokusunu içine çekerken dudaklarında beliren gülümsemeye engel olamadı.

Derin bir iç çekti. O ve gülümsemek... önceden kesinlikle aynı cümlede kullanılamazdı ama artık bunu garipsemiyordu çünkü şu an yanında huzurla uyuyan cadı, onu mutlu eden sayılı şeyden biri, hayatına girdiğinden beri sık sık gülümsüyordu. O, onun kabul olan dileği, mutluluğunun kaynağı, hayatının anlamıydı.

Omuzundaki başa küçük bir öpücük kondurup genç kızı kucağına alarak sessiz adımlarla Şato'ya ilerledi. Hermione'yi tutarken onu uyandırmamak için o kadar konsantre olmuştu ki arkasında aynı sessiz adımlar ve yüzündeki kocaman gülümsemeyle onu takip eden Albus'u bile fark etmedi.

Dumbledore, ikilinin Slytherin Ortak Salonu'na girdiğinden emin olduktan sonra odasına giderken keyfi son derece yerindeydi.

***

Hermione gözlerini açtığında Black'ler halâ uyuyordu. Her zamanki gibi sessizce duş aldıktan sonra Ortak Salon'a indi. Koltuklardan birinde oturmuş kitap okuyan Severus'a ilerledi. "Günaydın, Sev." Severus başını kitaptan kaldırıp gülümseyerek biraz yana kaydı. "Günaydın, Mione. Gel olur." Hermione, Severus'un yanına oturdu. Biraz sohbetin ardından Lucius ve diğerleri de onlara katıldı. "Hadi kahvaltıya gidelim." Onlar kalkarken Hermione başını iki yana salladı. "Ben Marvolo'yu bekleyeceğim. Birazdan geliriz."

Öyle de oldu. Hermione, Severus'un orada bıraktığı kitabı incelerken belini saran kollar, kahvelerinin odağının değişmesine neden olurken gülümsedi. "Günaydın." "Günaydın. Gidelim mi?" "Olur."

İkili, zindanları terk edip Büyük Salon'a girerek Slytherin Masası'nda yerlerini aldılar. Kahvaltıdan sonra girdikleri ilk ders iksirdi ve bu yılki iksir dersi, Gryffindor ile ortaktı. Slytherin'den yakın oldukları herkesin yanı doluydu. Hermione sınıfa bir göz gezdirdi. Duvar kenarında en ön sırada oturan Lily'nin ve onun arkasında oturan James'in yanı boştu. Eh, yapılacak şey belliydi. Riddle, James'in; Hermione de Lily'nin yanına oturdu. Aralarında gerçekleşen kısa sohbetin ardından Profesör Slughorn sınıfa girdiğinde ders başlamıştı.

Yapmaları gereken iksir, küçültme iksiriydi. Hermione bu iksiri daha önce de yapmıştı. Ayrıca Neville'a yardım ettiği için de ceza almıştı. Derin bir iç çekerek Lily'nin getirdiği malzemelere baktı.

Çok geçmeden iksiri hazırlamışlardı. Hermione Riddle ve James'in ne durumda olduğuna bakmak için arkasını döndüğünde Riddle'ın ve James'in önünde kaynayan iki kazan görerek kaşlarını çattı. Bu iksir, sıra arkadaşlarıyla ortak hazırlanmalıydı. Fakat kazanların içinde kaynayan sıvılar, birbirinden farksız görünüyordu. Bu da demek oluyordu ki, iki iksiri de ortak yapmışlardı ve ikisi de kusursuzdu.

Gözlerini iksirlerden çekip ikilinin üzerinde gezdirdi ama onlar, arka sıralarında oturan Sirius ve Remus ile fısıldaşıyorlardı. Genç kız, önüne döndü. Bir şeyler karıştırdıklarından emindi. Her neyse, nasılsa birazdan öğrenirdi.

Öyle de oldu. Orta sıranın arkalarından birinin kazanı, gürültülü bir şekilde patlayarak içindeki iksiri etrafa saçtı. Hermione ve Lily şaşkın bir hâlde o tarafa döndüklerinde gördükleri şey, mızmızlanarak ağlayan bir avuç çocuktu. James ve diğerleri gülme krizine girerken Bellatrix'in attığı kendine özgü kahkaha, hepsinden daha çok duyulmuştu.

Bir an için Hermione'nin bakışları, James ve Riddle'ınkilerle buluştuğunda genç kızın attığı 'siz akıllanmazsınız' bakışları, daha şiddetli gülmeleri dışında bir etki etmemişti.

***

Loading...
0%