Yeni Üyelik
10.
Bölüm

10. Bölüm: Nagini

@hermionegrangerrr5

Mezarlık olayının üstünden 3 gün geçmişti. Harry, Sirius'un mezar taşı da olsa ona sarılıp ağladıktan sonra biraz olsun rahatlamıştı.

Son zamanlarda sürekli plan yapıyordu. Hortkuluklar elindeydi. 2 tanesi hariç. Onu nasıl öldüreceğini düşünüyordu. Bir planı vardı ve bugün o planı uygulayacaktı. Dün Albus'tan planı için Seçmen Şapka'yı ödünç almıştı.

Üstünü değiştirip hazırlandı. Kreacher az sonra önünde belirdi. Amycus Carrow'un saç teli ile birlikte. Söz konusu adam şuan Nurmengard'da bir süre Harry'nin misafiriydi. Harry elindeki çok özlü iksire saç telini de eklediğinde iksir hazırdı. Gellert da yanına geldiğinde, Kreacher onları Riddle Malikânesi'nin az ilerisine getirdi. Harry iksiri içerken Gellert da kendisine ve elindeki Seçmen Şapka'ya hayalbozan yapmakla meşguldü. Sonunda hazır olduklarında Riddle Malikânesi'nin önünde belirdiler. Taht Odası'na gittiklerinde Voldemort tahtında oturuyordu. Nagini de onun önünde kıvrılmıştı. Harry mecbur olduğu için adamın önünde yere eğildi. Zihin kalkanları sağlamdı. Sadece onun istediği sahte anıları görecekti, Voldemort.

"Kalk, Amycus. Hogsmeade'de işler nasıl gidiyor?" Evet, Amycus oraya Hogsmeade'de ne olduğuna dair rapor vermek için geliyordu. Ama Harry'nin geliş sebebi başkaydı. "İşler yolunda, Lord'um. Sadece Yoldaşlık'tan üç kişi devriye gezdi bir kere. Başka birşey olmadı."

Bu cümleden sonra herşey çok hızlı gerçekleşti. Harry, Gellert'ın arkasından ona uzattığı şapkadan kılıcı çıkardı. Elini arkasında tutarken Gellert'ın asasından çıkan ışıksız ve renksiz büyü, -büyük ihtimalle onu Gellert icat etmişti- hazırlıksız yakalanan Voldemort'u vurdu ve adam, tahtıyla beraber arkaya düşerek bayıldı. Karnındaki kesiklerden kanlar akıyordu ama adamın üzerindeki siyah kıyafetler sayesinde belli olmuyordu. Tehlikeyi sezen Nagini tam tıslayarak Harry'nin üzerine atılmıştı ki Harry, elindeki kılıçla onun kafasını bedeninden ayırdı.

Nagini ölünce Gellert üzerindeki hayalbozanın aynısını Harry'e de yaptı ve Voldemort'un attığı acı çığlık ile içeri giren Ölüm Yiyen'lerin açık bıraktığı kapıdan sıvışarak Malikâne'yi terk ettiler.

Kreacher, gelip onları dağ evine cisimlediğinde ikisi de zaferle sırıtıyordu. Salona girdiklerinde yüzlerindeki sırıtmaya anlam veremeyen Severus sordu. "Ne oldu?" Bunu daha çok 'ne halt yediniz?' der gibi söylemişti. Harry açıklamaya başladı.

"...ve sonra Gellert ile birlikte Malikâne'den kaçtık. Yani ele geçiremediğimiz tek hortkuluk yok oldu." Salondaki herkes şaşkındı. Lucius sonunda şaşkınlığından sıyrılarak söylendi. "Bu çok pervasızca! Senin bu sinsilik ve kurnazlıkla nasıl Slytherin olmadığını düşünüyordum da... sanırım cevabımı almış oldum."

Harry, İksir Ustası'na döndü. O da sonunda şaşkınlığını bir kenara bırakıp bakışlarını Harry'e çevirdi. "Bunu nasıl yaparsın?! Ölebilirdiniz, yaralanabilirdiniz, yakalanabilirdiniz! Ya birşey ters gitseydi? Ya yakalansaydınız? Ya..." Harry, yalvaran bakışlarını Draco'ya gönderirken o kıs kıs gülmekle meşguldü. Harry derin bir iç çekti. Buradan kurtulması uzun sürecekti.

***

Harry, birkaç gündür akşamları Slytherin Kalesi'ni ziyarete geliyordu ve bu süreçte şunu fark etmişti ki oraya gittiğinde zihni kapalı olmasa da Voldemort'un duygularını hissetmiyordu. Bu da aklına yeni bir fikir getirmişti. Aslında sadece güçlü bir teoriydi. Hortkulukları orada yok ederse, Voldemort onların yok olduğunu hissedemezdi. Böylece tedbirsiz davranırdı. Bu da Harry'nin işine gelirdi. Ev halkına kısa bir bilgilendirme yaptıktan sonra hortkulukları yanına aldı ve Gellert ile birlikte Slytherin Kalesi'ne gittiler.

Harry, ilk olarak yüzüğü yok etti. Sonra da madalyonu ve kupayı. Fakat diadem orada değildi. Gellert da bunu farkedip Harry'e döndü. "Diadem'i almadık?" Harry, sinsi bir gülümsemeyle ona baktı. "O'nu savaş meydanına çağırmak için bir şey kullanmalıyım, öyle değil mi?" Gellert da sırıtarak konuştu. "Yani diademi yem olarak kullanacaksın?" Harry'nin yüzündeki gülümseme çok şeyi açıklıyordu.

Az sonra Harry, Kreacher'ı çağırdı. Ev cini, Harry'nin hemen önünde belirdi. "Efendi Harry, bir şey mi istemiştiniz?" Harry başını iki yana sallayıp Kreacher'la aynı boya gelebilmek için dizlerinin üzerine çöktü. "Kreacher. Sana bir söz vermiştim. Slytherin'in Madalyonu'nu yok edeceğime dair." Harry, sağ eliyle Kreacher'ın elini havaya kaldırıp avucunu açtı. Sol elinde tuttuğu Madalyon'u onun avucuna yerleştirip ev cininin parmaklarını onun üzerine kapadı. "Onu yok ettim, Kreacher. Ve o artık senin." Kreacher ağlarken küçük bedeni titremeye başlamıştı. Hıçkırıklarının arasından konuştu. "Efendi Harry, sözünü tuttu."

***

Karanlık Lord ise uyandığı andan beri Amycus Carrow'u arıyordu. Onu eline bir geçirirse ölmek için yalvaracak hâle getirecekti. Nagini öldüğünden beri Ölüm Yiyen'lerine daha sık ve sebepsiz yere işkence etmeye başlamıştı. Bella halinden memnun gibi görünse de diğerleri için aynı şey söylenemezdi. Aslında Voldemort'un düşüncesi Bella'nın mazoşist olduğu yönündeydi.

Diğer bir konuya gelirsek, Severus'un ve Lucius'un dövmelerine ulaşamıyordu. Tüm Ölüm Yiyen'lere onları arama emri vermişti. Ayrıca tek görevleri bu değildi. Bir görevleri daha vardı. Slytherin Lord'unu bulmak. Kendisi yıllardır o hanenin Lord'u olmak için uğraşıyordu fakat varis olmaktan öteye geçememişti. Bu Sytherin Lord'u her kimse, ondan güçlüydü. Bu yüzden öldürülmeliydi.

Aslında öldürmeyi birkaç kez denediği fakat beceremediği kişinin Slytherin Lord'u olma fikri aklının ucundan bile geçmemişti. Ama gerçek buydu ve o, gerçeği bulamadan ölecekti.

***

Harry, Draco ile büyücü satrancı oynuyordu. Bu konuda hiçbir zaman iyi olmamıştı. Yine tam yenilmek üzereydi ki Cissy'nin yemeğin hazır olduğunu söylemesiyle ikisi de oyunu bırakıp alt kata yöneldi.

Harry, Draco'nun evde çok sıkıldığının farkındaydı. Kendisi de ondan pek farklı değildi. Yemekten sonra herkes salonda oturmuş sohbet ederken Draco ve Harry bir bakışma paylaşarak yanaklarını şişirip nefeslerini dışarı verdiler. Bu sıkıcı sohbetlerden sıkılmışlardı. Harry'nin aklına bir fikir geldi. Hermione'den bir muggle oyunu öğrenmişti. Draco'ya fısıldayarak oyunu anlattı. O da bu fikri beğenmişti.

Draco söze girdi. "Ehem, şey. Biz çok sıkıldık ve Harry bir oyun önerdi. Harry, açıklar mısın?" Harry boğazını temizledi. "Oyun basit. Ortaya bir şişe koyulur. Şişeyi rastgele birisi çevirir. Şişenin ağız kısmının gösterdiği kişi, şişenin arka tarafı kimi gösteriyorsa ona iki seçim hakkı sunar; doğruluk mu cesaretlilik mi? Diğer kişi bu iki seçenekten birini seçer. Doğruluğu seçerse ona bir soru sorulur. Cesaretliliği seçerse ondan birşey yapması istenir. Eğer yapmayı reddederse ona bir ceza verilir." Draco başını salladı. "Oynayalım mı? Lütfen?"

***

Lucius, Gellert ve Severus, diğer üçlünün iki saatlik ikna çalışması üzerine oyuna katılmayı kabul etmişlerdi. Hepsi hazır olduğunda Harry şişeyi çevirdi.

Harry-Draco

"Doğruluk mu, cesaretlilik mi?" "Doğruluk." "Gördüğün en saçma rüya neydi?" "Babam, Dumbledore, Moody ve ben bir düğündeydik. Sonra gelin ve damat geldi. Gelin, Karanlık Lord'du. Damat da Bellatrix. Karanlık Lord, dans etmeyen herkese avada atıyordu. Sonra Moody takma gözünü çıkartıp Karanlık Lord'a fırlattı. Ardından düğünü ruh emiciler bastı. Ruh emiciler, Karanlık Lord ile dans etmeye başladı. Çok saçmaydı."

Gellert-Lucius

"Doğruluk mu, cesaretlilik mi?" "Doğruluk." "Saçını en son ne zaman düzleştirdin?" "Lanet olsun. Bu sabah."

Narcissa-Severus

"Doğruluk mu, cesaretlilik mi?" "Doğruluk." "En sevdiğin aktivite nedir?" "Gryffindor'dan puan kırmak."

Harry-Lucius

"Doğruluk mu, cesaretlilik mi?" "Cesaretlilik." Harry'nin yüzünde sinsi bir sırıtış oluştu. "Gellert ile dans et." Lucius, Gellert'ı dansa kaldırırken Cissy komik bir müzik açtı. Harry de fotoğraf makinesini onları çekmek için eline aldı...

Gecenin sonunda ellerinde en az 25 tane hareketli fotoğraf vardı. Biri, Harry çiğ soğanı elma gibi kemirirken, biri Narcissa, Lucius'a makyaj yaparken, biri Severus, Albus'un taklidini yaparken...

***

Loading...
0%