Yeni Üyelik
14.
Bölüm

14. Bölüm: Düğün Telaşı

@hermionegrangerrr5

Savaşın üzerinden 4 gün geçmişti. Sihir dünyası yavaş yavaş toparlanmaya başlıyordu. Dağ evinden taşınmışlardı. Geldikleri yer Slytherin Kalesi'ydi. Malfoy'lar da Harry'nin isteğiyle onlarla kalmaya devam ediyorlardı. Zaten Malfoy Malikânesi, kaçak oldukları dönemde Ölüm Yiyen'ler tarafından havaya uçurulmuştu. Gellert da halâ onlarlaydı. Ayrıca Voldemort'un yenilmesine katkıda bulunduğu için aklanmıştı. Harry ona bizzat kefil olmuştu.

Şuan saat 07.13'de ev halkı hazırlanma telaşı içerisindeydi. Remus ve Nymphadora'nın düğünü vardı. Nymphadora karnı iyice şişmeden bu işi halletmek istemişti. Narcissa, yeğeninin düğününe gideceği için heyecanlıydı. Kısa süre önce Andromeda ile Black kardeşler olarak tekrar bir araya gelmişlerdi.

Yaklaşık yarım saat sonra hepsi hazırdı. Harry, Draco, Lucius, Severus ve Gellert, klasik takımelbise giymişlerdi. Narcissa ise eteği yerlere kadar uzanan, siyah renkli, kadife bir elbise giymişti. Saçlarının yan taraflarından alınan iki tutam saç, arkada güzel, gümüş bir tokayla birleştirilmişti. Yüzünün yan taraflarında, yanaklarına uzanan iki küçük tutam vardı ve bir çift obsidyen rengi küpe kulaklarından sarkıyordu.

"Hepiniz hazırsanız Grimmauld'a gidiyoruz." Evet, Harry, Remus'u bunun için ikna etmişti. Kısacası gelin ve damat orada hazırlanacaktı. Düğünün yapılacağı yer ise Albus'un isteği ile Hogwarts'dı. Albus'a göre insanların mutlu olmaya ihtiyacı vardı. Bu yüzden düğüne herkes davetliydi. Tabi Aydınlık Taraf'ta veya Tarafsız olan herkes. Sonuç olarak hazırlık Grimmauld'da, düğün de Hogwarts'da olacaktı. Ev halkının sabahın 7'sinde hazırlanıp Grimmauld'a gitmesinin nedeni ise gelin ve damadın hazırlanmasına yardım etmekti. Kesinlikle onları fazladan telaşa sokmayacak, acele ettirmeyeceklerdi(!)

Harry'nin sorusu üzerine odada onaylayan mırıltılar yükseldi. Harry de cevabını almış olarak hepsini Grimmauld Meydanı 12 Numara'ya cisimledi. İçeri girdiklerinde Nymphadora, Remus, Andromeda ve Teddy'yi salonda onları beklerken buldular. Salondakiler de onları görerek ayaklandılar. Düğün telaşı başlasın millet!

Andromeda, Draco ve Cissy, stresten maviye dönmüş saçları ile Nymphadora'yı alarak üst kattaki misafir odalarından birine götürdüler. Harry, Severus, Lucius, Gellert ve Teddy de, Harry'nin önderliğinde Remus'u başka bir misafir odasına sürükledil- pardon, götürdüler.

***

"Tatlım, teyzene güven, şu aynayı bir bırak ve başını biraz sola çevir." Cissy, elinde makyaj malzemeleriyle Nymphadora'ya makyaj yaparken kan ter içinde kalmıştı. Kız aynaya bakmakta ısrar ediyordu. Andromeda ise, kızının saçını ve makyajını Cissy'e bırakmış, gelinlikte ve ayakkabılarda bir sorun olup olmadığına bakıyordu. Genç kız derin bir nefes alarak elindeki aynayı bıraktı. "Tamam teyze."

"Draco! Şu köşedeki ruju verir misin?"

***

"Ted, ütü işi bitti mi?" "Az kaldı, Harry." "Pekâla. Rem! Başını oynatma. Yanağın kesilecek." Şuan ne mi oluyordu? Teddy, Remus'un damatlığını ütülüyordu. Merlin'e şükür ki içerideki 6 erkekten biri ütü yapmayı biliyordu. Geriye kalanların ya karısı yapıyordu ya annesi. Bir de ütü umurunda olmayanlar vardı tabii. Herneyse. Ted ütü yapıyordu. Harry, Remus'u traş ediyordu. Bunu kendisi yapmak istemişti ve traş hakkında pek bir bilgisi olmadığı için Lucius ona yardım ediyordu. Gellert ve Severus da Remus'a hangi parfümü sıkacaklarını tartışıyorlardı.

"Harry, bence kendim yapabil-" "Sus Rem! Az kaldı." "Ütü bitti, Harry." Harry, sonunda traş işini Lucius'a bırakıp ütülenmiş damatlığı kontrol etmeye gittiğinde Remus içinden Merlin'e şükrediyordu. "Ellerine sağlık, Ted." Teddy elini 'önemli değil' anlamında sallayıp Severus ve Gellert'a katıldı. Harry, Remus'un yanına geri döndüğünde Lucius traşı bitirmişti. "Teşekkürler Lucius. Şimdi üstünü giy, Rem." Remus başını sallayıp ayağa kalkarak Gellert'ın oluşturduğu giyinme kabinine yöneldi. Harry de boş durmak istemeyerek diğer dörtlünün yanına gitti.

"Halâ karar veremediniz mi?" Aldığı cevap boş bakışlar olunca sıkıntıyla nefes verdi. Önünde duran yakut kırmızısı, zümrüt yeşili ve gece mavisi parfümleri sırayla kokladı. "Bence kırmızı olan daha güzel. Yeşil olan çok ağır kokuyor. Mavisi de çok hafif kokusu çabuk gider. Kırmızı ne çok ağır ne de hafif bu ols-" Harry'nin sözünün kesilme nedeni, giyinme kabininden çıkıp onlara doğru ilerleyen Remus'du. "Harry, bu sanki biraz-" "Remus, harika olmuşsun!" Remus'un yüzünde hafif bir tebessüm oluştu. "Teşekkür ederim, Harry."

***

Cissy ve Andy, ağlamamak için zor duruyorlardı. "Dora, çok güzel oldun." Nymphadora, tekrar aynaya baktı. Üzerinde omuzları açık, belinden aşağısı hafif kabarık, sade ama çok zarif bir gelinlik vardı. Saçları kendi isteği üzerine açık bırakılmıştı ve omuzlarına dökülüyordu. Rengini de koyu mora çevirmişti. Duvağı henüz açıktı. Yüzünde güzel, abartısız bir makyaj vardı. Cissy'e güvenmekten kesinlikle pişman değildi. Çift bant hafif topuklu beyaz ayakkabıları yürümesini biraz zorlaştırsa da güzel görünüyordu.

***
"Artık çıkabilir miyim?" Harry ona hafifçe gülümsedi. "Son bir dokunuş daha." Elindeki beyaz çiçeği Remus'un ceketinin üst cebine yerleştirdi. "Şimdi hazırsın, Aylak." Hayır. Ağlamamalıydı. Neden ağlamak istiyordu ki? Kendisini bir an kızı evlenen annelere benzetti. Bu saçma düşünceyi aklından atarken dolmuş gözlerini sildi. Bunu gören Lucius elini omzuna attı. "Hey! Ağlıyor musun? Nesin sen? Kızı evlenen bir anne mi?" Harry, bir yandan ağlayıp diğer yandan gülerken odayı kahkaha sesleri doldurdu.

***

"Nymphadora, bir şey unutmadın mı?" Nymphadora, tam Cissy ve Andromeda ile kapıya doğru ilerlerken duvağının altından kuzenine baktı. "Bana Nymphadora deme! Ayrıca neyi unuttum?" Sarışın, gülerek elindeki çiçeği ona verdi. "Çiçeksiz gelin olmayı mı planlıyordun, kuzen?" Nymphadora gülümseyerek çiçeği ondan aldı.

Gelin ve damat bilmeden de olsa aynı anda odalarından çıktılar. Birbirlerine ilerlerken, tam ortada buluştular.

***

Saatler 15.26'yı gösterirken, Harry hepsini Hogwarts'ın cisimlenme sınırına cisimledi. Gözlerini açtıklarında, onları karşılayan testral arabalarına bindiler. Sonunda Büyük Salon'un önüne geldiklerinde Albus onları bekliyordu. Şaşırtıcı bir şekilde, hatta çok çok çok şaşırtıcı bir şekilde, takımelbise giymişti.

"Hoşgeldiniz, çocuklar. Remus, Miss. Nymphadora ile önden gitmeye ne dersiniz?"

Remus bu teklifi seve seve kabul ederek kolunu Nymphadora'ya uzattı. Genç kız da onu bekletmeden koluna girdi. Albus, salonun kapısını açtı ve ikili, sakin bir müzik ve alkışlar eşliğinde ortama giriş yaptılar.

***

Harry, düğün başladığından beri tek bir yere bakıyordu. Adını bile bilmediği bir kıza. Simsiyah, dalgalı saçları beline kadar gelen, toz pembe renginde, hafif kabarık, eteği yerlere kadar uzanan, tüllü bir elbise giyen, zümrüt gözlü bir kız. Harry, onu sarsan elle irkildi. Bakışlarını onu sarsan kişiye çevirdiğinde biri mavi biri kahverengi iki göz ile karşılaştı.

"Düğünün sonuna kadar burada böyle dikilecek misin?" Harry'nin Gellert'a verebileceği bir cevap bulmaya çalışma çabaları olumsuzlukla sonuçlanırken Draco konuştu. "Hayır. Şimdi o kızın yanına gidecek." dedi sırıtarak. Harry şaşkın şaşkın ona bakarken konuştu. Ya da konuşmaya çalıştı. "N-ne? Ben-hayır. Drac-" Draco, Gellert ile birlikte onu kızın yanına sürüklemeye başlamıştı bile. "Durun! Dursanıza! Draco!" Kızın yanına geldiklerinde zümrüt gözler Harry'nin zümrütlerini buldu.

***
"Sonra ne oldu Draco amca?" Draco gülümseyerek kucağındaki küçük çocuğa baktı. Tam cevap verecekken karşılarındaki koltuğa oturan Gellert konuştu. "Baban, ağzı açık ayran budalası gibi kıza bakmayı kesti. Ağzını açar açmaz söylediği şey şuydu:

***
"Benimle çıkar mısın?"

***
"Annen hiç düşünmeden evet dedi. Sonra neye evet dediğini fark ettiğinde yüzünde oluşan ifade görülmeye değerdi. Ama baban o kadar sevinmişti ki annen ağzını açıp tek bir kelime bile edemedi."

***

Loading...
0%