Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3. Bölüm: Hortkuluk

@hermionegrangerrr5

Harry, sabah gözlerini açtığında saat 07.24'dü. Ayağa kalktı ve duş almaya karar verdi.

Sonunda banyodan çıktığında üzerine mavi bir tshirt ve siyah bir pantolon giydi. Saçlarındaki suyun çoğunluğunu kurutup hafif nemli kalmasına izin verdi. Karnının gurultusuna kulak vererek gayet medeni bir şekile (!) merdivenlerden inip mutfağa girdiğinde masaya oturmuş, çayları servis eden Snape'le karşılaştı. "Günaydın." "Günaydın, Potter." Ve kahvaltıya başladılar.

Nihayet kahvaltı sona erdiğinde Severus,"İlk dersimiz iksir, Mr. Potter. 10 dakika sonra laboratuvarda olun." dedi ve salondan ayrıldı. Harry gözlerini devirdi. Adam yine Sert Profesör moduna girmişti. Aslında Snape'in arkasında hızla uçuşan pelerini olmadan da aynı izlenimi verebildiğini fark etti. Gözlerini devirdi.

10 dakika sonra, Harry laboratuvarın bir köşesinde, çok özlü iksir talimatlarıyla bakışıyordu.

1. Kısım, ilk adım

Kazana 3 tane Hardalotu ekleyin (dolunayda toplanmış olmalı).

Kazana 2 demet Çobandeğneği ekleyin.

Saat yönünde 4 kez karıştırın.

Asanızı sallayın ve 80 dakika iksir demlenmesine izin verin (Kalaylı Kazan için. Bir Pirinç Kazan sadece 68 dakika ve bir bakır kazan sadece 60 dakika gerektirir.)

1. Kısım, ikinci adım

Kazana 4 Sülük ekleyin.

Havana 2 kaşık Zarkanatlı Sinek ekleyin, ince bir macun haline gelinceye kadar ezin, ardından kazana 2 ölçek ezilmiş Zarkanatlı Sinek ekleyin.

Düşük ateşte 30 saniye ısıtın.

İksirin bu aşamasını tamamlamak için asanızı sallayın.

2. Kısım, ilk adım

Kazana 3 ölçü Kanguru Derisi ekleyin.

Havana 1 ölçek iki boynuzlu at boynuzu ekleyin, ince bir toz haline gelinceye kadar ezin, ardından ezilmiş toz boynuzdan bir ölçek kazana ekleyin.

Yüksek sıcaklıkta 20 saniye ısıtın.

Asanızı sallayın ve 24 saat iksir demlenmesine izin verin (Kalaylı Kazan için. Bir Pirinç Kazan sadece 20 saat 24 dakika ve bir bakır kazan sadece 18 saat gerektirir).

2. Kısım, ikinci adım

Kazana 1 kaşık daha Zarkanatlı Sinek ekleyin.

Saat yönünün tersine 3 kez karıştırın.

İksir dinlendikten sonra isterseniz, iksiri birden fazla doza bölün, ardından olmak istediğiniz kişinin parçalarını ekleyin.

İksiri tamamlamak için asanızı sallayın.

Severus da laboratuvarın diğer köşesinde kendi iksiriyle ilgileniyordu. Harry derin bir iç çekti ve iksiri yapmaya başladı...

***

Ertesi gün Harry, kazanının başında dikilen Profesör'üne bakıyordu. Severus ise iksiri inceliyordu. Yüzündeki ifadeyi anlamlandırmak zordu. Bir süre sonra bakışları Harry'i buldu. "Potter?" "Profesör?" "Bu iksiri sen mi hazırladın?" Harry omuz silkti. "Evet." "Potter, bu zor bir iksirdi. Sene boyunca o kadar kolay iksirler yaptırdım. Birini bile beceremedin. Bu iksiri hatasız bir şekilde nasıl yapabilirsin?! Tüm sene boyunca sırf bana gıcık oluyorsun diye iksirleri yanlış yaptığını düşü-" Severus, Harry'nin gözlerini kaçırdığını ve yanaklarının pembeleştiğini fark etti. "POTTER!" Severus ona sinirle bağırırken o, yavaş yavaş geriye adımlayarak kapıya ulaştığında hızla arkasını dönüp koşarak laboratuvardan tüydü. Severus onaylamaz bakışlarını saniyeler önce çocuğun önünde durduğu kapıya gönderdi.

Harry, nefes nefese mutfağa ulaştığında bir bardak su içip salona yöneldi.

***
Dört hafta sonra

Harry yeni mekânı haline gelen kütüphanede, eline rastgele aldığı kitabı okuyordu. Kitabın kara büyü kitabı olduğunu okurken anlamıştı çünkü kitabın kapağına bakmaya tenezzül etmemişti. Kitabın içinde her türlü kara büyü var gibi görünüyordu. Bir sayfa daha çevirdi. Bu sayfada da başka bir büyü anlatılıyordu: Hortkuluk. Harry, merakla okumaya başladı.

Hortkuluk, Herpo the foul isimli, güçlü bir karabüyücü tarafından icat edilen bir büyüdür. Hortkuluk, bir kişinin ruhunun bir kısmını gizlediği bir nesne için kullanılan kelimedir... Ruhunuzu bölersiniz ve bir kısmını bedeninizin dışındaki bir nesnede saklarsınız. Böylece, kişinin bedeni saldırıya uğrasa ya da yok edilse bile, ruhun bir kısmı toprağa bağlı ve hasarsız kaldığı için kişi ölmez.

Harry bunları kafasının içinde tekrar etti. Böylece, kişinin bedeni saldırıya uğrasa ya da yok edilse bile ruhunun bir kısmı toprağa bağlı ve hasarsız kaldığı için kişi ölmez. Kişinin bedeni saldırıya uğrasa ya da yok edilse bile kişi ölmez. Bu, Harry'nin aklına tek bir kişiyi getirdi;
Tom Marvolo Riddle. Namı diğer Lord Voldemort. Karanlık Lord... Harry'nin Dumbledore ve Snape ile acilen konuşması gerekiyordu. Severus'a haber verdikten sonra kitaba devam edecekti.

***

Harry'nin isteği üzerine, Severus tarafından çağırılan Albus ve Severus, Severus'un mutfağındaki masaya oturmuş, Harry'nin konuşmasını bekliyordu. Nihayet Harry boğazını temizleyip suyundan bir yudum aldı ve konuşmaya başladı. "Profesör, sizi alelacele buraya çağırdığım için üzgünüm ama bu konu çok önemli." Dumbledore anlayışla gülümsedi. "Sorun değil, Harry. Lütfen devam et." diyerek Harry'i konuşmaya teşvik etti. "Profesör, öncelikle bu konu hakkında benden habersiz birşey yapmayacağınıza söz vermenizi istiyorum. İkinizin de." Albus ve Severus anlık bir bakış paylaştılar. Sonra Albus başını hafifçe sallayıp Harry'e döndü. "Söz veriyorum, oğlum. Bu konuda senden habersiz birşey yapmayacağım." Albus'un cümlelerinden sonra Harry, hissettiği sihir dalgasıyla, bunun normal bir söz olmadığını anladı. Yemin gibi bir şeydi.

Sonunda gözler Severus'a döndüğünde adam boğazını temizledi. "Söz veriyorum, Potter. Bu konu hakkında senden habersiz birşey yapmayacağım." Harry, oturduğu yerde dikleşti ve heyecanını bastırarak söze girdi. "Voldemort'un o gece neden ölmediğini biliyorum." Bu sözlerle birlikte iki Profesör de yerinde dikleşmiş ve daha ciddi bir ifadeyle Harry'i dinlemeye başlamıştı. "Bu sabah, Profesör Snape bugünlük dinlenmem için bana izin verip odasına çekildiğinde ben de kütüphaneye gittim. Biliyorum, kütüphanenin orta kısmını geçmememi söylemiştiniz ama o an için aklımdan çıkmıştı. Kütüphanenin arka kısmına yöneldim ve elime rastgele bir kitap alıp okumaya başladım. Kitabın kapağına bile bakmadığım için karabüyü kitabı olduğunu okurken anladım. Biraz okuduktan sonra karşıma bir büyü çıktı. Hortkuluk." Harry gözlerini birkaç saniye profesörlerinde gezdirdi. Ardından konuşmaya devam etti.

"Hortkuluk, bir kişinin ruhunun bir kısmını gizlediği bir nesne için kullanılan kelimedir. Kişi ruhunu böler ve bir kısmını bedeni dışındaki bir nesnede saklar. Böylece kişinin bedeni saldırıya uğrasa ya da yok edilse bile ruhun bir kısmı toprağa bağlı ve hasarsız kaldığı için kişi ölmez. Voldemort, o gün lanet benden sekip onu vurduğunda bu yüzden ölmedi. Sadece güçsüzleşti. Profesör, ruhu bölmenin tek yolu öldürmektir ve Tom Riddle, sırlar odası olayında Myrtle'ı öldürdüğü zaman, günlüğü bir hortkuluk yapmıştı. Hortkuluklar basilisk zehri ya da zebani ateşi ile yok edilebilir. Bu yüzden ben, günlüğe basilisk zehriyle kaplanmış dişi sapladığımda günlük yok oldu. Fakat sorun şu ki Voldemort'un kaç tane hortkuluk yaptığını bilmiyoruz."

Harry söyleyeceklerini bitirdiğinde iki profesör de düşünceli gözlerle yeri izliyorlardı. Birkaç dakikalık sessizlik oldu. Sessizliği bozan ise Dumbledore'du. "Harry bu söylediklerinin doğru olma olasılığı çok yüksek. Bu konuyu araştıracağım ve kaç hortkuluk olduğu konusunda... Seninle birlikte yakın zamanda, bir arkadaşımı ziyaret edeceğiz sanırım. Benden haber bekleyin. Şimdi gitmem gerekiyor, oğlum. Kendinize iyi bakın. Görüşürüz, Severus." Severus bir 'görüşürüz' mırıldandığında ihtiyar büyücü çoktan şöminenin yeşil alevlerinde yok olmuştu bile.

"Potter?" Harry, Profesör'üne baktı. "Efendim?" "Sen kimsin ve Potter'a ne yaptın?" İksir Profesör'ü bu sözlerin ardından elini asasına atmasaydı Harry bunu bir şaka sanabilirdi. Ancak yine de bu, komik olduğu gerçeğini değiştirmiyordu. "Ben Potter, Profesör. Ama derslerde devreye giren salak tarafı değil, arada aklı çalışan tarafı." dedi Harry gülmemeye çalışarak. Fakat bu çabası işe yaramadı ve Harry'nin kahkahaları serbest kaldı. "Evet, bu aptallık ancak sende olabilir." dedi İksir Ustası asasını indirirken.

"Yat, uyu, Potter." Harry kahkahalarını durdurabildiğinde "Size de iyi geceler, Profesör." diyerek odasına yöneldi.

***

Büyü çalışmakla geçen 2 haftanın sonunda Albus Dumbledore, Severus'un evine gelmişti. Kısa bir hal hatır sorma mubabbetinin ardırdan Albus söze girdi. "Harry, iki hafta önce konuştuğumuz konu hakkında araştırma yapma fırsatım oldu. Senin ikinci sınıfta bana getirdiğin günlüğü inceledim. Tahminlerin doğru çıktı oğlum. Günlük bir hortkulukmuş ama asıl konuya gelirsek, hortkulukların kaç tane olduğunu bildiğini düşündüğüm bir arkadaşım var. Horace Slughorn." Severus şaşkınlıkla sordu. "Profesör Slughorn mu?" Dumbledore başını salladı.

"Horace, Tom Riddle'ın öğrencilik yıllarında Slytherin Bina Başkanı'ydı. Ayrıca Tom'un en yakın olduğu Profesör'dü. Genelde merak ettiği konular için ona danışırdı. Bu konu hakkında onunla konuşmuş olabileceğini düşünüyorum. Onun nerede kaldığını buldum fakat Ölüm Yiyen'ler peşinde olduğu için sıklıkla yer değiştiriyor. Bu yüzden Harry, gidip ona bir ziyarette bulunmalıyız. Hazırsan gidelim." Harry, başını salladı ve Severus'a döndü. "Hey, yokluğuna dayanamam diyorsan gitmeyebilirim." dedi yüzündeki sırıtmayla. İksir Ustası 'sen akıllanmazsın' bakışlarını ona gönderdi. "Sanırım, sen yokken iki saat dayanabilirim." dedi alayla. "Peki. Erken gelmeye çalışırım." Dumbledore ise ikilinin bu hallerini gülümseyerek izliyordu.

***

Harry eve geldiğinde kendini yorgunlukla koltuğa attı. Zavalı Profesör ve kendisi adamı zar zor ikna etmişlerdi. Harry onu asla yargılamayacağının ve bu olayın sadece dördünün -Slughorn,Dumbledore,Snape ve Harry- arasında sır kalacağına söz verdiğinde ancak anıları vermişti. Anılara göre, Voldemort'un hedefi 7 hortkuluktu ki bu da Voldemort eğer hedefine ulaşmışsa 7 adet hortkulukla uğraşmaları gerektiği anlamına geliyordu. Gerçi bir tanesini ikinci sınıfta yok etmişti. Geriye 6 hortkuluk kaldı. Sıkıntıyla gözlerini devirdi. Ayrıca anıda Tom Riddle bu konu hakkında konuşurken parmağındaki yüzükle oynuyordu.

Harry mutfağa doğru adımlayıp iki Profesör'ün oturduğu masaya oturdu. Profesör Snape, düşünselinin içinde anıyı izliyordu. Harry gözlerini Albus'a dikti ve söze girdi. "Profesör, az önce anıyı düşünürken birşey farkettim. Tom Riddle, Profesör'le hortkuluklar hakkında konuşmaya başladığında aynı zamanda parmağındaki yüzükle oynamaya başladı. O yüzük sanırım Gaunt aile yüzüğü ve bana sorarsanız, o bir hortkuluk. Hatta yaptığı ilk hortkuluk bile olabilir." Dumbledore başını salladı. "Bu detayı ben de fark ettim, oğlum. Söylediğin gibi, yüzük bir aile yadigârı. Büyük olasılıkla da hortkuluk." Harry başını salladı.

"Profesör, aslında biraz düşününce aile yadigârını hortkuluk yapmak mantıklı. Ayrıca Tom Riddle, Hogwarts'a değer veriyordu. Sırf oradan ayrılmamak için profesörlüğe başvurduğunu siz söylemiştiniz. Hem Sırlar Odası'nı açmasının sebebi Salazar Slytherin'in varisi olarak ona verilen görevi yerine getirmekti. Okul yıllarında Helena Ravenclaw'un hayaletiyle de arası iyiymiş bunu da siz söylemiştiniz. Yani o, Hogwarts'a ve Kurucular'a değer veriyordu. Yadigârlardan yola çıkarsak, Kurucular'a ait yadigârlar hotkuluk olabilir. Mesela Slytherin'in madalyonu ve Hufflepuff'ın kupası. Slytherin'in madalyonu, Salazar'dan sonra Helga'ya kaldı. Sonuç olarak ikisi de Hufflepuf soyundan gelen Hepzibah Smith'deydi. Profesör, Bayan Smith nasıl öldü?" "O, ev cini Hokey tarafından öldürüldü." Bu cümlelerden sonra birkaç dakikalık sessizlik oldu. Sonrasında Harry'nin yüzü bir aydınlanma yaşadığını belirten bir ifadeye büründü.

"Profesör, düşünsenize Hepzibah öldü ve suçlu onun ev cini. Ev cinleri, alındıkları hanenin üyelerine hizmet etmek zorundadırlar. Kreacher'ı düşünün. Sirius'u hiç sevmezdi ama ona hizmet ederdi ve ben onun Sirius'u öldürmeye kalkıştığını hiç görmedim." "Ne demek istiyorsun oğlum?" "Profesör, ev cinleri ihanet edebilirler, dışarı bilgi taşıyabilirler ki bunun en büyük örneği ikinci sınıfta beni Sırlar Odası konusunda uyaran Dobby'dir ama onlar sahiplerini öldürmezler. Durum çok açık değil mi? Birisi Hepzibah'ı öldürmüş ve ev cininin hafızasını değiştirerek suçu onun üzerine atmış." Dumbledore yüzünde Harry'nin anlamlandıramadığı bir ifadeyle konuşmaya başladı. "Hepzibah'ın kimsesi yoktu. Yalnız yaşıyordu ve ilgiye açtı. O dönemde sık gittiği bir dükkan vardı; Knockturn Yolu'nda bulunan Borgin ve Burkes. Orada çalışan genç bir adamla oldukça yakınlardı. O, Tom Riddle'dı. Tom elinde çiçeklerle sık sık ziyaret ederdi Hepzibah'ı. Eğer gerçekten ev cini masumsa, onu öldüren kişi Tom Riddle olabilir. Senin söylediklerine göre Tom, Hepzibah'ı Slytherin ve Hufflepuf yadigârlarına ulaşabilmek için öldürdü. Düşüncen bu mu?" Harry heyecanla kafasını salladı. "Evet, Profesör." "Bunu düşüneceğim, Harry. Yeterince yorulmadıysan, bir ziyaret daha yapmak ister misin?" Harry meraklı bakışlarını ona çevirdi. "Nereye, Profesör?" "Gaunt Malikânesi."

***

Severus düşünselinden çıktı. Karanlık Lord ruhunu 7 parçaya bölmüş müydü? Bu kadar güçlüyse... Merlin onlara yardım etsin. Severus düşüncelerinde haklıydı ama unuttuğu birşey vardı. Karanlık Lord ölümsüzlük uğruna yaptığı hortkuluklarla aklını kaybetmişti. Akıl sağlığı yerinde olmayan bir Lord'u yenmek de imkânsız değildi.

Severus etrafına bakındığında ne Dumbledore'u ne de Potter'ı göremedi ama masanın üzerindeki notu görebildi.

Severus, sana haber vermeden gittiğimiz için üzgünüm. Harry birkaç saat daha benimle olacak.

Severus notu eline alıp okuduktan sonra kâğıt kendi kendine yanıp yok oldu. Gözlerini devirip kendisine kahve yapmaya koyuldu. Potter'ı düşündü. Çocukla 6 hafta boyunca aralarında farklı bir bağ oluşmuştu. İksir Ustası yüzündeki gülümsemeyle kahvesini pişirdi...

***

Loading...
0%